40. ŞURA VE FAZLALIKLARI ATARAK ANLATMAK – Av. Ruhittin SÖNMEZ
40. ŞURA VE FAZLALIKLARI ATARAK ANLATMAK - Av. Ruhittin SÖNMEZ
Antik Roma döneminin ünlü hatibi, devlet adamı, bilgin ve yazarı Cicero, bilindiği gibi kekeme iken ağzına çakıl taşı koyup, denize karşı yüksek sesle konuşarak kekemeliği yenmiş ve dünyanın en ünlü hatiplerinden biri olmayı başarmış bir adam.
Hatip olarak çeşitli yerleşim yerlerinde konuşan Cicero’ya “üstat halkımıza 15 dakika konuşur musunuz?” denerek bir ilçeden davet gelmiş. Ünlü hatip, “15 dakikalık bir konuşma yapacaksam üzerinde en az üç gün çalıştıktan sonra teklifinizi kabul edebilirim. Ancak 3 saat konuşma yapmam istenirse hemen konuşmaya başlayabilirim” cevabını vermiş.
Gerçekten hem kısa konuşmak ve hem de kısa yazmak çok zordur.
PKK’NIN ACELECİLİĞİ HÜKÜMETİ SIKIŞTIRIYOR – Av. Ruhittin SÖNMEZ
PKK’NIN ACELECİLİĞİ HÜKÜMETİ SIKIŞTIRIYOR – Av. Ruhittin SÖNMEZ
Süreç’in bu şekilde gelişeceği belliydi. Ama AKP kanadı bu kadar hızlı gelişmesini beklemiyordu.
“Çözüm Süreci” adı altında yürütülen müzakerelerin başlangıcında yavaş yavaş bölgenin PKK hâkimiyetine devredilmesi zaten kabul edilmişti.
Hatta daha Oslo’da PKK ile görüşmeler yapılırken, şimdiki MİT Müsteşarı Hakan Fidan PKK’dan “şikâyetçi olduğunuz mülki amirlerin isimlerini verirseniz gereğini yaparız” güvencesi vermişti.
Türk Silahlı Kuvvetlerine operasyon yaptırılmamış, operasyon yetkisinin devredildiği valilere “aman cenaze haberi gelmesin. Güvenlik güçleri karakolların dışına bile çıkmasın” talimatı verilmişti. Askeri birlikten bayrak indirilmesine, okullarda Atatürk büstlerinin yıkılmasına dahi müdahale edilememişti.
PKK’ya bu tavizler silahları bırakması ve “gerillaları” yurtdışına çıkarılması şartına bağlı olarak verilmesine rağmen örgüt bu şartlara uymamıştı.
BU İNSAN MALZEMESİYLE NEREYE KADAR – Av. Ruhittin SÖNMEZ
BU İNSAN MALZEMESİYLE NEREYE KADAR – Av. Ruhittin SÖNMEZ
Aldığım eğitimlerden, rakamlara dayanmayan afakî değerlendirmelere itibar etmemeyi öğrendim.
Bu sebeple “Eğitimde çağ atladık” gibi sloganların gerçek olup olmadığını da ön yargısız rakamlarla anlamaya ve değerlendirmeye çalışacağım.
PISA dünyanın en kapsamlı eğitim araştırmalarından birinin adıdır. Bu araştırmaya dünya ekonomisinin yaklaşık olarak %90’ını teşkil eden 65 ülke katılmakta. “OECD üyesi ülkeler ve diğer katılımcı ülkelerdeki 15 yaş grubu öğrencilerin temel bilgi ve becerilere ne ölçüde sahip oldukları değerlendirilmektedir.”
Bu çalışmalara göre, öğrencilerimiz bilgi ve beceri bakımından 65 devletin içinde 43. sırada. Matematikte 44. Fen Bilgisinde 43. ve kendi dilinde (Türkçe) okuduğunu anlama ve anlatma becerileri açısından 42. Sırada olan öğrenciler yetiştiriyoruz.
2000 yılından itibaren her üç yılda bir yapılan PISA araştırmalarındaki sıralamada kayda değer bir iyileşmemiz yok.
Türkiye’de eğitime ayrılan bütçede ciddi artışlar olmasına rağmen, sadece fiziki şartlar ve araçlar bakımından iyileşme sağlanmış fakat nitelik bakımından sağlanan iyileşme çok düşük kalmış ve ülkeler arasındaki sıralamamız hemen hemen hiç değişmemiş.
TOPLAM KALİTE, DEMOKRASİ KÜLTÜRÜ VE MÜDÜR KIYIMI – Av. Ruhittin Sönmez
TOPLAM KALİTE, DEMOKRASİ KÜLTÜRÜ VE MÜDÜR KIYIMI - Av. Ruhittin Sönmez
Turgut Özal döneminde uluslararası rekabete açılan Türkiye’de şirketler ve kurumlar arasında toplam kalite sistemi rüzgârı esmeye başlamıştı. “Toplam kalite sistemi” kurarak rekabet gücünü artırmak düşüncesiyle şirketlerde eğitimler başlamıştı.
Böyle bir toplantıda eğitimi veren Japon uzmana bizimkiler sormuşlar: “Siz bunları bize öğretiyorsunuz ama ileride bu sistemi uygulayarak size rakip olacağımızdan korkmuyor musunuz?”
Japon uzman gülümseyerek cevap vermiş, “Bilmek başka, uygulamak başka. Siz bu sistemi bizim kadar iyi uygulayamazsınız” demiş.
Gerçekten Toplam Kalite Yönetimi (TKY) sisteminin teorisini geliştiren Deming aslında ABD’li idi ve fakat burada sistemi uygulama imkânı bulamamıştı. 2. Dünya Savaşında yenilen Japonlar, 1950’den itibaren Deming’in öncülüğünde yaptıkları çalışmalarla müthiş bir endüstriyel gelişme sağladılar.
Sadece ürünlerde değil, üretim süreçlerindeki kalitede sağlanan iyileşme ile giderleri azaltıp, verimliliği artırarak pazar payını artırdılar.
17/25 ARALIK BİR SERAP İMİŞ – Av. Ruhittin Sönmez
17/25 ARALIK BİR SERAP İMİŞ – Av. Ruhittin Sönmez
Vikipedi’de, bakın serap nasıl tarif ediliyor? “Serap, atmosferde ışık ışınlarının kırılmasından doğan ve çöllerde kolaylıkla gözlemi yapılabilen optik yanılma, optik bir doğa olayıdır. Kısaca, uzak nesnelerin görüntüsünün, ışık ışınlarının bükülmesiyle, aslında bulunmadıkları bir yerde görünmesidir. Halüsinasyonun tersine, serap bir doğa olayıdır. Kamera ile kaydedilebilir. Gözlemcinin konumunda bulunan herhangi bir optik alet bu ışık olayını gözlemleyebilir.”
Halüsinasyon (var sayma) ise, bir his organını uyaran hiçbir nesne veya uyarıcı olmaksızın, alınan bir sanının varlığına inanma durumudur. Ruh hastalıklarında sıklıkla karşılaşılan bir durumdur. Beş duyunun da halüsinasyonu olabilir; görme, işitme, dokunma, koklama ve tat duyusu. Halüsinasyonlarda kişi, bir hastalığının olduğunu bilmeden, gördükleri, işittikleri ve hissettiklerine bütünüyle inanır.
17/25 Aralık soruşturmalarına ait delil niteliğindeki kayıtlar, Türkiye’yi sarsan, 4 bakanın istifasına, tutuklamalara sebep olan görüntüler meğer bir serap imiş.
Yani biz toplum olarak, 800 bin TL değerindeki rüşvet saatini Bakanın kolunda gördüğümüzü sanmıştık. Ama meğer o saat ABD’deki bir iş adamının kolunda imiş.
Ayakkabı kutusunda gördüğümüz paralar, Halk Bankasının kasasında imiş de biz serap görmüşüz.
Bakan çocuğunun evinde yatak odasında gördüğümüzü sandığımız çelik para kasaları içindeki dolarlar, Eurolar da, İsviçre Bankalarının birinin deposunda imiş.
Ah bu ışık kırılmaları ah. Bu optik yanılma sayesinde yani ışık ışınlarının bükülmesiyle, bahsi geçen suç delillerinin aslında bulunmadıkları bir yerde görünmesi yüzünden ne kadar günaha girdik.
Peki ya ses kayıtları. Onlar da olsa olsa halüsinasyondur. Bakın C. Savcılarımız takipsizlik kararı verdiklerine göre “milletin A. sına koyduğunu” duyduğumuzu sandığımız, “havuz medyası” oluşturmak için rüşvet verdiğini sandığımız saygın iş adamlarının konuşmaları da herhalde halüsinasyonmuş.
Montaj mı, dublaj mı diye tartışıp durduğumuz sıfırlama tapeleri de, ihalelere fesat karıştırdı diye şüphelendiğimiz devletlilerin ses kayıtları da meğer hepsi bir halüsinasyon (var sayma) imiş.
PKK EYLEMLERİNDEN SİZ SORUMLUSUNUZ – Av. Ruhittin SÖNMEZ
PKK EYLEMLERİNDEN SİZ SORUMLUSUNUZ – Av. Ruhittin SÖNMEZ
HDP/PKK’nın örgütlediği “Kobani protestoları” adı altında devam eden şiddet eylemlerinde yurtiçinde 40’a yakın vatandaşımız öldü. (Paralelci diye Aydın'dan Bingöl'e sürgüne gönderilen) Emniyet Müdür Yardımcımız ile bir başkomiserimiz şehit edildi. Aralarında okul, hastane, Ziya Gökalp Müzesi ve huzurevlerinin de bulunduğu, 1113 adet kamu ve özel binanın yakıldı, tahrip edildi.
Sevgili vatandaşlarımız, bu eylemlerden siz sorumlusunuz.
Bütün bu eylemlerin sebebi “açılım” adı altında PKK terör örgütü ile yürütülen müzakere sürecidir; PKK’nın (ve yan kuruluşları HDP/KCK’nın) Kürt halkının meşru temsilcisi kabul edilmesidir.
PKK, Türkiye içinde bir alanı “kuzey kürdistan” diye adlandıran ve topraklarımızda bir “özerk Kürt Devleti” kurmak hedefi bulunan bir narko-terör örgütü. İçeriden ve dışarıdan aldığı desteklerle şımaran bu örgütün, ikinci aşamada Irak, Suriye, Türkiye ve İran’da kurulacak Kürt devletçiklerinin birleşmesiyle oluşacak “Büyük Kürdistan” kurma hayalleri var.
Devletin muhatap aldığı, sizin de oy vererek desteklediğiniz “müzakereyi” yürüttüğü bu terör örgütü Kürt halkının temsilcisi değildir.
PKK silahlarının etkin gölgesinde yapılan seçimlerde bile Kürt halkının sadece dörtte birinin oy verdiği bir terör örgütünden bahsediyoruz. Devlet görevini yapsa, bölgede güvenliği sağlasa, terör örgütünün Kürt halkı üzerindeki baskısını kaldırsa bu oran tamamen önemsiz rakamlara düşeceği açık.
KOBANİ, TELAFER ve BAYRAM KİMİN HAKKI? – Av. Ruhittin SÖNMEZ
KOBANİ, TELAFER VE BAYRAM KİMİN HAKKI? – Av. Ruhittin SÖNMEZ
PKK ve diğer Kürtçü grupların derdinin sadece bir kimlik sorunu olmadığı, bir statü ve bir devlet peşinde koştukları artık bir sır değil. Devlet kurmanın ilk şartı ise bir vatan bilinci oluşturmak.
Asıl adı Ayn el Arap olan Kobani’nin IŞİD tarafından kuşatılması ve düşmek üzere olması “Kürt vatanı bilincini” oluşturmak için bu kesim tarafından çok büyük bir fırsat olarak değerlendiriliyor.
Dr. Nihat Ali Özcan “stratejik açıdan bakıldığında, PKK için Kobani çok önemli bir yer değil. Bu şehrin IŞİD’in eline geçmesiyle Kürt hareketi yok olmaz, buraya IŞİD’i sokmamayı başarırlarsa da güç dengesi çok değişmez” diyor.
Hatta Özcan’a göre, “PKK ve Öcalan açısından Kobani’de 200 bin Kürt ölse de çok önemli olmaz. Öcalan bu durumda bile, sadece Kandil’deki PKK liderleri için ‘ben çok uyardım ama yeterli tedbiri almamışlar’ diye bir ‘fırça’ ile geçiştirir.”
Barzani de Suriye’deki PKK’lıların IŞİD tarafından kırılmasından hiç rahatsız olmuşa benzemiyor. Soner Yalçın bu durumu tarihi Barzani- Öcalan rekabeti ile açıklıyor. Bunlar ABD-İsrail’in Büyük Kürdistan’ı kurduracağından eminler. Esad sonrası Suriye’yi kantonlara bölecek masada Kürtleri temsilen kendileri oturmak derdindeler. Bu sebeple Barzani Kobani’ye yardım göndermiyor.
Peki, PKK/HDP kanadı neden “Kobani’de olanlar sebebiyle Kurban Bayramı kutlaması yapmayacaklarını” açıklıyorlar.
Neden, “Kobani düşerse Çözüm Süreci biter” diye AKP hükümetini tehdit ediyor?
Tek bir sebebi var: Vatan bilinci oluşturmak.
BİNDİK BİR ALAMETE – Av. Ruhittin SÖNMEZ
BİNDİK BİR ALAMETE – Av. Ruhittin SÖNMEZ
IŞİD’e karşı savaşmak için ABD’nin zorlamasıyla kurulan koalisyona girmek konusunda Tayyip Erdoğan’ın tavrı, bir uçtan diğer uca savrulmak şeklinde oldu.
Yandaş medyada bir hafta öncesine kadar hararetle desteklenen Erdoğan’ın görüşü, “hava saldırısı da olmasın, hele kara saldırısı hiç olmasın” idi.
Erdoğan ABD’ye gittikten sonra görüşü değişti, “hava saldırısı yetmez, mutlaka kara saldırısı da olsun. Biz de üstümüze düşen görevi yaparız” şekline dönüştü.
Şimdi Türkiye’nin üç konuda görüşü netleşti:
1- Koalisyonla birlikte hareket etmek. 2- Koalisyonla birlikte Suriye tarafında uçuşa yasaklanmış güvenli bölge oluşturmak. 3- Suriye’de muhaliflerin güçlendirilmesi.”
Görünen o ki, “IŞİD’e karşı oluşturulan koalisyonda Türkiye askeri olarak da aktif görev alacak.”
Türkiye Irak ve Suriye içindeki kirli savaşın resmen bir parçası olacak.
KURTULUŞ KURTLARIN DÖNÜŞÜNE BAĞLI – Av. Ruhittin SÖNMEZ
KURTULUŞ KURTLARIN DÖNÜŞÜNE BAĞLI – Av. Ruhittin SÖNMEZ
Yaşadığımız coğrafyada var olan, fakat farkında olmadığımız, bir “etkileşim zinciri” ekosistemimizin özelliklerini belirlemekte.
Mesela canlılar arasında var olan bir “beslenme etkileşimi” sayesinde, içinde bulunduğumuz coğrafyanın bitki örtüsü, hayvanların sayıları ve cinsleri hatta iklimimiz belirlenmekte imiş.
İnternette seyrettiğim bir videoda verilen bilgiler çok ilginç. Ben bu olayın videosunu izlerken biyolojik sistemde olduğu gibi sosyolojik ve siyasi gelişmelerde de böyle bir “etkileşim zinciri” olduğunu düşündüm.
***
ERDOĞAN’IN YANINDA MI, KARŞISINDA MIYIZ? – Av. Ruhittin SÖNMEZ
ERDOĞAN’IN YANINDA MI, KARŞISINDA MIYIZ? – Av. Ruhittin SÖNMEZ
AKP, CHP, MHP ve PKK’nın GÜNDEMLERİ – Av. Ruhittin SÖNMEZ
AKP, CHP, MHP VE PKK’NIN GÜNDEMLERİ – Av. Ruhittin SÖNMEZ
Cumhurbaşkanı Erdoğan ile Hükümetin gündemindeki en önemli iki mesele şunlar: 1- “Çözüm süreci” denilen PKK ile yapılmakta olan müzakerelerin neticelendirilmesi; 2- “Paralel yapı” dedikleri F. Gülen Cemaatinin devlet içindeki ve dışındaki örgütlenmesinin çökertilmesi…
Hükümet sadece Emniyet ve Yargıdaki mensuplarını tasfiye ederek değil, dershaneler, Bank Asya ve yurtdışındaki okulların kapatılması dâhil her alanda Cemaat saflarına saldırmakta. PKK’nın meydan okumalarına karşı ise suskun.
Erdoğan, ABD Başkanı ile görüşmesinde de en çok bu iki konuyu konuşmayı tercih etti.
***
ARKA-TAŞINIZ VARSA NE MUTLU SİZE – Av. Ruhittin Sönmez
ARKA-TAŞINIZ VARSA NE MUTLU SİZE – Av. Ruhittin Sönmez
Orta Asya’da, savaşların kılıç, ok, mızrak gibi silahlarla yapıldığı dönemlerde Türk savaşçılar, arkadan gelebilecek saldırılara karşı tedbir olarak, sırtlarını bir kaya, taş veya ağaca verirlermiş. Savunma veya saldırılarını da arkalarını sağlama aldıktan sonra yaparmış.
İşte bu sırtını verdikleri taşa arka-taş veya (“taş” birçok Türk yöresinde “daş” olarak telaffuz edildiği için) arka-daş denirmiş.
Ancak mesela iki savaşçı ani bir kuşatma altında kaldıkları ve sırtlarını bir taşa veremedikleri durumda, sırt sırta verirmiş. Böylece ikisi de diğerinin görüş alanı dışında kalan arka kısmını gördüğünden, arka-taş’a dayanmış gibi arkadan vurulma ihtimalini azaltırlarmış. Ayrıca birbirlerinden aldıkları destekle daha iyi mücadele edermiş.
Bu sebeple insanların sırtını dayayabileceği, yani gönül rahatlığıyla arkasını dönebileceği, kendisini arkadan vurmayacak, vurmak isteyenlere de mani olacak kişilere arka-taş/ arkadaş denilmesi yaygınlaşmış.
Birbirinden güç ve kuvvet alarak, bir tek can gibi hayata karşı birlikte mücadele edebilen en güvenilir kişilere arkadaş ve dost denilmekte.
HİÇ YETKİSİ YOKKEN DE HER YETKİ O’NUN – Av. Ruhittin SÖNMEZ
HİÇ YETKİSİ YOKKEN DE HER YETKİ O’NUN – Av. Ruhittin SÖNMEZ
Başbakan Başbakanı açıkladı.
Cumhurbaşkanı, Başbakan, AKP Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan, yeni AKP Genel Başkanı ve Başbakanın Ahmet Davutoğlu olmasına karar verdi ve bu kararını AKP Merkez Yürütme Kuruluna başkanlık yaptığı toplantıdan sonra açıkladı.
Anayasanın 101. madde hükmüne göre “Cumhurbaşkanı seçilenin, varsa partisi ile ilişiği kesilecek ve Türkiye Büyük Millet Meclisi üyeliği sona erecektir.”
Yeni Cumhurbaşkanı olarak seçildiği andan itibaren Erdoğan’ın milletvekilliği, Başbakanlığı ve AKP Genel Başkanlığının hukuken sona erdiği çok açık.
Bu durumda R. Tayyip Erdoğan mevcut Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’den 28 Ağustos’ta görevi teslim alıncaya kadar Cumhurbaşkanlığı yetkilerini de kullanamazdı ve sadece “seçilmiş Cumhurbaşkanı” sıfatını taşıyan, dokunulmazlığı olmayan bir vatandaştır.
Yüksek Seçim Kurulu Başkanının kesin seçim sonucunu açıkladığı günden (15 Ağustos) 28 Ağustosa kadar yaklaşık iki haftada yetkisiz ve dokunulmazlığı olmayan bir konumda olmayı Tayyip Erdoğan’ın kabul etmesi mümkün olama(z)dı.
CUMHURBAŞKANLIĞI SEÇİMİ BİR BAŞLANGIÇTIR – Av. Ruhittin SÖNMEZ
CUMHURBAŞKANLIĞI SEÇİMİ BİR BAŞLANGIÇTIR – Av. Ruhittin SÖNMEZ
Bir turist, ziyaret ettiği kasabada yaşlı bir adama sorar: “Bu kasaba neyi ile ünlüdür?”
Yaşlı adam cevap verir: “Bu kasaba, dünyada gidebileceğiniz her yerin başlangıç noktasıdır. Buradan başlayarak istediğiniz her yere gidebilirsiniz.”
10 Ağustos 2014 Cumhurbaşkanlığı seçimleri bir başlangıçtır.
Ey Türk Milleti nereye gitmek istiyorsan, buradan başlayarak oraya doğru gidebileceğin bir başlangıç.
Mustafa Mutlu’nun ifadesiyle “Önemli olan, seçilen kişi karşısında sizin alacağınız tavır... Unutmayın; tebaaya diktatör değil, cumhura başkan seçiyoruz...
Yani mühürü teslim edip kenara çekilmeyeceksiniz. Eğer çekilirseniz; o zaman seçtiğiniz kişi, kim olursa olsun diktatörleşir.”
Sadece siz kenara çekilirseniz ülke bölünür, siz göz yumarsanız millet soyulur, siz susarsanız rejim değişir.
*****
CUMHURBAŞKANLIĞI MAKAMI VE EDEP YÂ HÛ – Av. Ruhittin SÖNMEZ
CUMHURBAŞKANLIĞI MAKAMI VE EDEP YÂ HÛ – Av. Ruhittin Sönmez
Başta Cumhurbaşkanı Adayı Tayyip Erdoğan olmak üzere AKP yandaşı medya mal bulmuş mağribi gibi diğer aday Prof. Dr. Ekmeleddin İhsanoğlu’nun basit beşeri hataları üzerinden saldırmakla meşguller.
Havuz medyası ve yandaş basın mensupları Erdoğan’ın “kırdığı yığınla potlarını düzeltmek”, hakkındaki ağır ithamların haksız olduğunu ispatlamak için canla başla çalışıyorlar. Fakat İhsanoğlu’nun uzmanı olduğu Mehmet Akif ve İstiklal Marşı hakkında bir küçük hatasını fahiş bir hata gibi göstermek yarışındalar.
Erdoğan rakibini “İstiklal Marşı ile Çanakkale Şiiri'ni birbirinden ayıramayacak kadar bu ülkenin, bu milletin yabancısı" diye suçlamakta.
EKMEL BEY’İN EFENDİLİĞİ TAYYİP BEY’İ ZORLUYOR – Av. Ruhittin SÖNMEZ
EKMEL BEY’İN EFENDİLİĞİ TAYYİP BEY’İ ZORLUYOR – Av. Ruhittin SÖNMEZ
Tayyip Bey çok zorda dostlar. Oyunu bildiği gibi oynayamıyor.
Kendisinde özgüven patlaması yaratan hitabeti ile kurduğu, kitlelerle iletişim yeteneği adeta dumura uğradı.
Çünkü O’nun özellikle hayran kitlesine seslendiği mitingleri bir ayin havasında gerçekleştirdiği toplu seanslar gibiydi.
Bu seanslarda iletişimin özü bazen yarattığı bir düşman tarafa öfke ile yüklenmek.. Bazen de arabesk, damardan cümlelerle mağduriyet havası yaratmak şeklinde tezahür ediyordu. Akabinde, “artık güç bizde” havası verilerek intikam veya rövanş duyguları ayaklandırılıyordu.
Bu “ayin” esnasında kitleleri, polis kurşunuyla ölen bir gencin annesini yuhalatabiliyor veya gözyaşları ile açığa çıkan bir duygusallığa sürükleyebiliyordu.
Daha da ilginci Erdoğan’ın konuşması sürecinde başörtülü hanımlar (benzerlerini pop-star konserlerinde gördüğümüz gibi) çılgınca çığlıklarla tezahürat yapıyor.
“Abartılı bir duygu eşliğinde” gerçekleşen bu “toplu hipnoz seansları” bu defa pek başarılı olamıyor.
Çünkü rakibi Ekmeleddin İhsanoğlu, Erdoğan’ın tuzağına düşmüyor. O’nun hakaret söylemine girizgâh olabilecek ifadelerine ya cevap vermiyor veya Erdoğan ismini kullanmadan zarif, mantıklı cevaplarla geçiştiriyor.
TAYYİP BEY Mİ, EKMEL BEY Mİ? – Av. Ruhittin SÖNMEZ
TAYYİP BEY Mİ, EKMEL BEY Mİ? - Av. Ruhittin SÖNMEZ
Basında ve sosyal medyada Cumhurbaşkanı adaylarının kuvvetli ve zayıf yönlerini mukayese eden görüşler ilgi çekiyor.
HDP Başkanı Selahattin Demirtaş’ı terör örgütü PKK gölgesinde siyaset yapan bir partinin adayı ve teröristbaşı Apo’yu önder kabul eden bir kişilik olması sebebiyle değerlendirme dışı bırakıyorum.
Ekmeleddin İhsanoğlu ile Recep Tayyip Erdoğan arasında yapılan mukayeselerin bir anlamı ve önemi var.
Öncelikle belirtelim ki Ekmeleddin İhsanoğlu’nun adaylığı önceki hesapları alt üst etti. Hürriyet’te Ahmet Hakan yaygın bir kanaati paylaşıyor: “Muhalefet Ekmeleddin İhsanoğlu isminde birleşerek çok akıllıca bir hamle yaptı. Hatta yapabileceğinin en iyisini yaptı. Çünkü İhsanoğlu AKP tabanının karşısında birleşip kenetlenme ihtiyacı duyacağı bir isim değil.”
“Milliyetçiler, muhafazakârlar, mukaddesatçılar, eskinin merkez sağcıları, Osmanlıcılar da İhsanoğlu’nu merkez sağa yakın, yerli, Anadolulu, milli bir isim olarak görecekler ve Recep Tayyip Erdoğan’a yönelmeyecektir.”
“CHP’nin uçlarının bile “Erdoğan mı, İhsanoğlu mu?” seçeneği karşısında tercih edecekleri isim İhsanoğlu olacak. Dahası, “İhsanoğlu Kürtlerin de antipatik bulacağı bir isim değil.”
*****
AK PARTİ’Lİ TÜRKLER NE YAPACAK? – Av. Ruhittin SÖNMEZ
AK PARTİ’Lİ TÜRKLER NE YAPACAK? – Av. Ruhittin SÖNMEZ
10 Ağustos Cumhurbaşkanlığı seçiminde, R.Tayyip Erdoğan’ın seçilebilmesi için PKK/HDP/BDP kanadının oylarına ihtiyacı var. Bu kanat özellikle seçimin 24 Ağustosta yapılacak 2. turunda bu anahtar pozisyonunu pazarlık malzemesi yapacaklarını açıkladı. Erdoğan da kazanmak için ne gerekiyor ise yapacak.
EKMELEDDİN İHSANOĞLU’NUN ADAYLIĞI HESAPLARI KARIŞTIRDI – Av. Ruhittin SÖNMEZ
EKMELEDDİN İHSANOĞLU’NUN ADAYLIĞI HESAPLARI KARIŞTIRDI – Av. Ruhittin SÖNMEZ
Cumhurbaşkanlığı’na “çatı aday” olarak Prof. Dr. Ekmeleddin İhsanoğlu’nun aday gösterilmesi özellikle Ak Parti’de şaşkınlık ve endişe yarattı. Bunu Erdoğan’ın adaylığını açıklamasını ertelemesinden ve yandaş medya ile AKP sözcülerinin şaşkın demeçlerinden anlıyoruz. Bir de “bu çatıdan bir halt olmaz” gibi nezaket ve edep örneği (!) cümlelerden.
CHP ve MHP yanında BBP, SP, DSP, HEPAR ve başka bazı partilerden oy aldığı gibi AK Parti içinden de oy alabilecek böyle bir adayın ortak aday olarak çıkması ilk defa bu seçimde Tayyip Erdoğan’ın yenilebileceği ihtimalini güçlendirdi.
*****
MUSUL’DAN ÇANKAYA’YA–Av. Ruhittin SÖNMEZ
MUSUL’DAN ÇANKAYA’YA – Av. Ruhittin SÖNMEZ
Ortadoğu’da olan her önemli olayı büyük fotoğrafa göre yorumlamak lazım. Burada ABD’nin ilk hedefi İsrail’i korumak ve geliştirmektir. Bölgedeki her gelişme öncelikle bu çerçevede değerlendirilmek zorunda.
İkincisi dünyanın en önemli enerji kaynaklarına sahip bu bölge hem ABD’nin ve uluslararası petrol tröstlerinin ve hem de Çin, Rusya ve İran üçlüsünün vaz geçemeyeceği öneme sahiptir.
Türkiye ise eski toprakları olan bu bölgenin lideri olma hevesi içinde. Bunun yanında bu enerji kaynaklarıyla komşuluğun verdiği ekonomik avantajları kullanmaya niyetli olan bir devlet konumunda.
Soner Yalçın’ın ifadesiyle, “plan belli: Irak’ı üçe bölmek. Sünni Kürtler, Şii Araplar ve Sünni Araplar. Keza Suriye de böyle bölünmek isteniyor. Ve Türkiye de…
Bölgede ulus devletlere düşmanlığın nedeni küçük devletçikler oluşturmaktır.
Sünni Türkler, Alevi Türkler ve Sünni Kürtler’den oluşan parçalanmış bir Türkiye istemiyorlar mı?”
*****