VAY BAŞIMIZA GELENLER – Mehmet Cemal ÇİFTÇİGÜZELİ
VAY BAŞIMIZA GELENLER - Mehmet Cemal ÇİFTÇİGÜZELİ
Esasında Vay Başımıza Gelenler başlığı, Şair, Yazar, Kültür Adamı ve Dilci Yavuz Bülent Bakiler’in henüz çiçeği burnunda anılarını yayınladığı ”Vay Başıma Gelenler” (Yakın Plan Yayınları-Birinci baskı 2021 Haziran-İstanbul) adlı kitabından mülhemdir.
YENİ BİR HAYAT BİÇİMİ ŞEKİLLENDİ
Vay Başımıza Gelenler doğrusu iki yıldır dünyada ve Türkiye’de devam eden pandemi süreci içinde bütün herkesi düşündürdü. Sadece sinovac, biontech, zenaca, sinopharm, modernavs adı ne olursa olsun aşıyı, sağlık çalışanlarını, maskeyi, mesafeyi, tedavi görenleri, vefat edenleri, karantinada olanları, tedbirleri düşündürmedi, evden çıkmayınca yeni bir hayat biçimi gelişti. Bir kısım insanlar büyükşehirlerden kaçtı, müstakil evler alaka gördü, internetten alış-veriş her konuda zirve yaptı, akıllı telefonlar ve whatshop iletişimde hep önde kaldı, işsizlik, hayat pahalılığı ve enflasyon arttı, dur durak bilmedi. Yüzyüze yapılmadığından eğitim aksadı. Yasaklar arttı, aşı karşıtları ortaya çıktı. Bugüne kadar dünyada pandemiden 5 milyondan fazla insan hayatını kaybetti. İklim değişiklikleri toplumu etkiledi, kuraklık baş gösterdi, gıda maddeleri zamlandı; seller, sağanaklar arttı, orman yangınlarının söndürülmesi aylar sürdü. Yanardağlar birbirinin ardından lavlar püskürtmeye başladı. Buzullar erimeye başladı, denizler taştı. Taştı ama uzay turizmi de piyasada alaka gördü, zenginler birkaç günlüğüne de olsa mesela Amerikalı Richard Bronson milyon dolar vererek uzaya gitti. Jeff Bezoz kendi roketiyle uzaya turistik seyahat yaptı. Ama bütün dünyada göçmenler şanslı ise çadır kentlerde yaşadılar, ama daha iyi bir hayat kurmak ümidiyle batıya geçmek isteyenlerin çoğu denizlerde boğularak hayatlarını kaybettiler ve kaybetmeye devam ediyorlar. Güneydoğu Asya’da Myanmar -Arakan Müslümanları hala aç susuz, perişan, evsiz ve yurtsuz hayata tutunmak için imkan arıyor.
OSMANLI’DAN KİRALADIKLARI KIBRIS’I İNGİLİZLER NEDEN RUMLARA VERDİ Kİ? – Mehmet Cemal ÇİFTÇİGÜZELİ
OSMANLI’DAN KİRALADIKLARI KIBRIS’I İNGİLİZLER NEDEN RUMLARA VERDİ Kİ? - Mehmet Cemal ÇİFTÇİGÜZELİ
Üç aydır Kıbrıs Türkleriyle birlikteyim. KKTC’de insanların eğitimli olması kurallara uymakta etkili oluyor. Özellikle sağlıkta ve trafikte kurallar çok güzel işliyor. Trafikte insanlar ve geçiş üstünlüğü olan araçlar öncelikli. Trafik soldan üstelik. Kavşakta olan aracı diğerleri sabırla bekleyebiliyor. Tek sorun alkollü araç kullanmak. Böylesi kazaları zaman zaman gazeteler yazabiliyor. Bir de üniversiteler ülkesi olan KKTC’de uyuşturucu tehlikesi sorun olarak önemli.
Tarihi KKTC sokakları dar ama duvarlardan çiçekler fışkırıyor, her yan limon çiçeği kokuyor. Sokakların çoğunun adı da şehitlerimizin ismiyle anılıyor. Çünkü bu topraklarda daha düne kadar bile şehitler veriliyordu. Ana vatan Türkiye’nin başlattığı 1974 Kıbrıs Barış Harekatı ile Allah’tan noktalandı. Barış geldi, mutluluk geldi. Kuzey Kıbrıs 47 yıldır özgür ve bağımsız bir devlet.
DİZİ ve SIZI; BİR ZAMANLAR KIBRIS – Mehmet Cemal ÇİFTÇİGÜZELİ
DİZİ ve SIZI; BİR ZAMANLAR KIBRIS - Mehmet Cemal ÇİFTÇİGÜZELİ
TRT üzerinde her zaman, siyasi baskı olmuştur. Bazı yöneticiler örneği az olmasına rağmen imkanları elverdiği kadar buna direnmiş, ama bir kısmı kurumdaki ömrü uzun olsun diye buna çanak tutmuş, kraldan ziyade kralcı olmuştur. Özellikle haberlerde liderler isterler ki kendileri ve açıklamaları her zaman ekranda ve mikrofonda olsun.
Merhum Süleyman Demirel’in basın müşaviri erkenden TRT Haber Merkezine gelir, basılı bültenleri gözden geçirir, haberlerde ne kadar yer verildiğini görürdü. Sorun olursa hemen ikinci bültende bu telafi edilirdi. Turgut Özal da haber Bültenlerini yakından takip ederdi. Yıldırım Akbulut haberlerinin kırpıldığından şikayet etse de, Mesut Yılmaz tam bir otoriteydi. Tansu Çiller’in titizliği sadece haber merkezini yönetene yansır, telafi için onun personele verdiği emirden yenilen” fırça”nın gücü ortaya çıkardı. Koalisyon dönemleri de öyleydi. En rahat galiba Necmettin Erbakan ve Alpaslan Türkeş idi. Recep Tayyip Erdoğan döneminde ise ilk beş yıl sessiz geçti. Haber merkezi hem nalına, hem mıhına vurdu. Sonrasında çok genel müdür değişti. Sonunda en ideali bulundu ki yıllardır devam ediyor göreve. Şanslı bir aile son genel müdür. Babası ve kardeşi de üs düzey görevler ifa ettiler, ediyorlar.
2021 İÇİN HATIRLATMALAR; İSTİKLAL MARŞI, MEHMET AKİF VE SAFAHAT – Mehmet Cemal ÇİFTÇİGÜZELİ
2021 İÇİN HATIRLATMALAR; İSTİKLAL MARŞI, MEHMET AKİF VE SAFAHAT - Mehmet Cemal ÇİFTÇİGÜZELİ
2011 Mehmet Akif Ersoy yılı olarak ilan edilmişti.
Böylesi ilan edilme yılları konusu Birleşmiş Milletler ve UNESCO’dan mülhemdir. Böylece bütün dünyanın ortak mirası olan eserlerle ve söz konusu ülkenin önemli aydınlarından biri yıl boyunca değişik etkinlikle tanıtılıyor.
UNESCO ilk önce İstanbul’u (1985), en son da Göbeklitepe Arkeolojik Alanını (2018-Şanlıurfa) dünyanın ortak mirası olarak ilan etmişti. Birleşmiş Milletler ise 2020 yılını filozof, bilim adamı, mantıkçı, felsefeci, gökbilimci ve müzisyen Türk alimini gündeme taşıyarak Farabi Yılı olarak duyurmuştu. Kaynak ve kadro da her zaman BM ve söz konusu ülkenin imkanları nispetinde faaliyetlere imkan buluyordu. İyi bir uygulama nereden bakarsanız bakınız. Ama biz “Farabi’yi, İstanbul’u ve Göbeklitepeyi yeteri kadar bütün dünyaya tanıttık mı? ”Doğrusu tartışılır.
Peki kendi ilan ettiğimiz İstiklal Marşı Şairimizin ölümünün 75. Senesinde 2011 Mehmet Akif Ersoy Yılında neler yapıldı? Bana göre kayda değer hiçbir şey dikkat çekmedi. Yerel yönetimler Safahat’ın telif hakkı kalktığı için bol bol itinasız Safahat bastılar. Bu nedenle de bazı kitapçılar iki kitap alana bir Safahat hediye eden kampanyalara başladılar. Çünkü bir belediyemiz 60 bin Safahat bastı, on binini dağıttı, gerisi depoda duruyordu. Matbaacı beni arayarak “Mehmet Bey, bu adamları tanıyorsanız gelip Safahatlarını alsınlar, biz söz geçiremiyoruz, kendi kitaplarımızı da bu yüzden depolayamıyoruz” dediğinde küçük dilimi yutacaktım. Bazı yerlerde konferanslar ve toplantılar elbette tertip edildi. Bunun için bir kadro falan sanmıyorum ki tahsis edilsin. Ancak kaynaklar hovardaca kullanıldı. Dönüp arkama bakıyorum ortada hiçbir şey yok. Mesela sizin hatırlattığınız önemli bir etkinlik var da benim mi aklıma gelmiyor?
SAYAHAT ETMEK Mİ, OKUMAK MI? – Mehmet Cemal ÇİFTÇİGÜZELİ
SAYAHAT ETMEK Mİ, OKUMAK MI? - Mehmet Cemal ÇİFTÇİGÜZELİ
Günümüze kadar gelen bir hikaye anlatılır. Evliya Çelebi (İstanbul 1611-1685 Kahire) bir rüyasında İslam Peygamberini görür. Heyecanlanır. Peygamberimize talebini anlatırken “Şefaat ya Resulullah” diyeceğine “Seyahat ya Resulullah” der. Evliya Çelebi gerçekten 50 yıl kadar Avrupa, Batı Asya ve Mısır’ı köy - kasaba dolaşır, notlar alır, yazıya döker. Bugün 10 ciltlik büyük bir Seyahatnamesi vardır ki hala çalışmalarda referans olarak gösterilir. Bugün böyle seyyahlar yok. Bizim nesil Hikmet Feridun Es’in ve Abdi İpekçi’nin seyahat yazılarına ve Fikret Otyam’ın girişinde şiir olan Gide Gide Anadolu röportajlarına yetişti ama değişik bir lezzet aldı.
BİR HEKİMİN ÖLÜMÜ; BALIKESİRLİ DR. MEHMET AKAY – Mehmet Cemal ÇİFTÇİGÜZELİ
BİR HEKİMİN ÖLÜMÜ; BALIKESİRLİ DR. MEHMET AKAY - Mehmet Cemal ÇİFTÇİGÜZELİ
27 Mayıs 1960 Askeri Darbesi tamı tamına bir canavarlıktı. Hukuk devletinin, insan haklarının ve bütün özgürlüklerin ayaklar altında süründüğü bir zaman dilimi idi. Mesela kitap okumak, hele hele Risale-i Nur gibi bu dini bir kitap ise önce gözaltına alınmanız, sonra tutuklanmanız mükedderdi. Aylarca cezaevinde yattıktan sonra da berat ediyordunuz. Bu ne menem şeyse. Milli Eğitim Bakanlığının bu konudaki acımasız tamimleri talebeleri mutazarrır ediyordu. Kilis Lisesi’nden 7 talebenin bu yüzden okullarıyla ilişkileri kesildi. Bir kısmı okulu bıraktı, bir kısmı Adıyaman, Gaziantep, Malatya’ya gitti eğitimleri için. Ben önce Çorlu, sonra İstanbul’da Lise okumak için kayıt yaptırdım.
YARIM ASIR ÖNCE
Şehzadebaşı’ndaki Vefa Lisesi’ne son sınıfta öğrenci oldum. Önce velim Tıp Fakültesi stajyeri Mehmet Akay’dı. Sonra Asistan Oktay Demirsöz üslendi. İstanbul’da üniversitelilerin ve yurtsever aydınların uğradığı Kirazlı Mescit Sokağı 46 nolu mekanda Zübeyr Gündüzalp tanıştırmıştı beni yeni velimle. Stajyer Dr. Mehmet Akay kibar, şefkat ve sevgi dolu, mütebessim, medeni, birikimli,hoşgörülü tam bir İstanbul Beyefendisi entelektüel idi. Giyimi şık ve temiz, Türkçesi mükemmeldi. Önceleri Çemberlitaş Piyerloti Caddesi girişinde, Belediye Konservatuvarının tam karşısındaki Balıkesir Öğrenci Yurdunda hemşerileriyle birlikte kalıyordu. Ben bir üst sokaktaki Klodfarer Caddesi üzerinde amcamlarda misafirdim. Birbirimize çok yakındık. Sürekli buluşuyorduk. Yağmur Yayınevi Sahibi İsmail Dayı Beyi de böylece tanımıştım. Zaman zaman da Süleymaniye Kirazlı Mescit’ten yanımızda Zübeyr Gündüzalp olduğu halde Fatih Camii’ne giderdik. Yolda çok istifade ettiğim sohbetlerimiz olurdu (Tut Elimi Killize romanımda detaylı olarak anlatılır).
Dr. Mehmet Akay daha sonra Aksaray’da Muratpaşa Camii’ne yakın Hasaki Hastanesinin tam karşısında bir daire kiraladı. Burada cumartesi günleri Risale-i Nurdan dersler yapılıyordu. Epeyi bir müddet devam etti. Ancak bir gün burası “gizli toplantı yapılıyor, kitap okunuyor” diye şikayet üzerine baskına uğradı. Kitap okuyanlar karakollara götürüldü. Göz altına alındılar. Bir ay’a yakın süre bu gözetim devam etti, sonra gözaltındakiler bırakıldılar(1963). Dr. Mehmet Akay Memleketi Balıkesir’de daha Lise talebesi iken bile dini kitap okuduğu için tutuklanmış. Ağır cezada yargılanmış ve daha sonra beraat etmişti (21.Nisan.1961). Adliye ve hukuk tecrübesi donanımına katlanmış oldu. Artık böylesi kitap okumaktan dolayı tutuklanmalar çok komik geliyordu. Demek hala askeri vesayetin ve darbenin etkisi sürüyor, kadrosu iş başında idi.
DERVİŞ, ÇELEBİ, BİLGE VE FİLOZOF BİR YAZAR; MEHMET ÇETİN – Mehmet Cemal ÇİFTÇİGÜZELİ
DERVİŞ, ÇELEBİ, BİLGE VE FİLOZOF BİR YAZAR; MEHMET ÇETİN - Mehmet Cemal ÇİFTÇİGÜZELİ
Mehmet Çetin (1956 Kilis -2020 Ankara) benim meslektaşımdı, yol arkadaşımdı, gönüldaşımdı, ülküdaşımdı ve dertdaşımdı, medeniyet harekatının dervişiydi, insana yatırım yapan bir çelebi müellifti, insan haklarının, kainatın ve evrensel hukukun filozofuydu. Kendisini ilk defa 1974 yılında İstanbul’da tanıdım. İki hemşerim; Üniversite öğrenicisi Mehmet Çetin, yanında öğretmen arkadaşımız Mahmut Kaçarlar ile birlikte genel yayın yönetmeni olduğum Sırdaş Yayınevi’nin Cağaloğlu’ndaki yerimde beni ziyarete gelmişlerdi. Birbirimize kanımız kaynadı daha ilk sohbette. Yayınevimizin bütün yükünü üslendi, editörlüğüne başladı ve birlikte birbiri ardından bir senede 12 hacimli kitap neşrettik. Yok sattı kitaplar adeta.
Mehmet Çetin bir yayıncının bütün özelliklerini taşıyordu kısa bir zamandaki intibakıyla. Biraz sohbet ettik memleketimizden; Musabeyli’nin Karaahmet Höyüğünden Deli Şeyh Mehmet’in torunuydu. Babası Çiftçi Osman Çetin daha küçükken onu ninesine emanet etti annesi vefat edince. Öksüz ve yetim büyüdü dolayısıyla. Kader hükmünü icra ediyordu. Mütevazi bir ailede büyüyen Mehmet Çetin “Oku” emrini daha ilk mektepte fark etti. Okudu. İstanbul’a geldi, Basın Yayın ve Halkla İlişkiler Yüksek Okulunu bitirdi benim gibi. Gazetecilik yapmadı değil yapamadı. Stajını Sırdaş’ta tamamladı, profesyonel oldu.
İSTANBUL’DA ULUSLAR ARASI ANIT BİR VAKIF KURAN İŞ ADAMI – Mehmet Cemal ÇİFTÇİGÜZELİ
İSTANBUL’DA ULUSLAR ARASI ANIT BİR VAKIF KURAN İŞ ADAMI - Mehmet Cemal ÇİFTÇİGÜZELİ
Öyle kişiler vardır ki, herkesin hayatında önemli bir etkisi ve yeri vardır. Bu sanatçı olabilir, kültür adamı, yazar, akademisyen, küçük esnaf, maruf biri veya kanaat önderi yahut her hangi birisi olabilir. Ama kesinlikle “bir müteşebbis, bir iş adamı olur” diyemiyorum. Çünkü günümüzde iş adamlarının önemli bir bölümü istenince veya hatırlatınca, çok düşünerek, kılı kırk yararak size bir katkı verebilir. Bazen içinden gelmez, mahalle baskısı dolayısıyla eli cebine en azı olmak üzere gidebilir. Hele yanına yaklaştığınızda o patron size sürekli borçlarından, hayat pahalılığından bahsediyorsa sizin bir yardım talebi için geldiğinizi fark ettiği içindir. O’na hiç konuyu bile açmayacaksınız. Ama istisna olmak üzere çok güzel örnekler de yok değil. Benim gençliğimde ve üniversite talebeliğim sırasında bu misalleri hala unutmamışımdır.
KORONAVİRÜSLÜ GÜNLERDE SEYAHAT – Mehmet Cemal ÇİFTÇİGÜZELİ
KORONAVİRÜSLÜ GÜNLERDE SEYAHAT - Mehmet Cemal ÇİFTÇİGÜZELİ
Tamı tamına 6 aydır covit 19 salğını nedeniyle evden çıkmıyordum 65 yaş üzeri alınan tedbirler çerçevesinde. Hiç bir dönemde bu kadar çok kitap okuduğum, yazı yazdığım, eş dost ile telefonla görüntülü ve görüntüsüz konuşma yaptığımı hatırlamıyorum. Bir incir çekirdeğinden kocaman bir ağaç yaradan Yüce Rabbim, mikroskopla bile görünmeyecek kadar küçük ve hala keşfedilemeyen bir virüs ile milyarları meşgul etti. Maalesef dünyamız da iyi yönetilemiyor. Hala savaşlar, terör, yoksulluk, eğitimsizlik, hukuksuzluk, insan haklarının çiğnenmesi, ırkçılık, siyasi ve çirkin teknik rekabet baş döndürücü biçimde artıyor.
İşte böyle bir ortamda hafta sonu izni için yetkililere yaptığım başvuru olumlu karşılanınca oğlum, kızım, torunlarım ve eşimle birlikte Trakya Istıranca Ormanlarına uzandık. İyi ki yandeks var da kaptanımıza müsait ve yoğunluğu olmayan yolları gösteriyor. Otobandan falan değil köy içlerinden kıvrıla kıvrıla yola koyulduk. Ay çiçekleri hasadı tamamlanmış gibi. Birkaç yerde günebakan çiçekleri sarı sarı size gülse de çoğunda biçer döverler tarlaya girmiş bile. Trakya köylerinin tarlaları ekili, ürünlerinin çoğunda hasat yapılmış, evler muntazam. Bir çok yerde okul mevcut. Zafer Haftası içinde olduğumuzdan çoğu yer Türk Bayraklarıyla süslenmiş.
BİR AYASOFYA ÖYKÜSÜ – Mehmet Cemal ÇİFTÇİGÜZELİ
BİR AYASOFYA ÖYKÜSÜ - Mehmet Cemal ÇİFTÇİGÜZELİ
Ayasofya müze olduktan sonraki, ilk namaz ne zaman kılındı?
1965 yılında Rasim Cinisli MTTB Genel Başkanı seçildi. MTTB’de bu değişimle idrak, şuur, eylem ve dinamizm tamamen dönüştü. İlk faaliyetlerinden biri İstanbul Beyazıt Meydanında 29 Mayıs günü Fetih Mitingi oldu. Ben lise öğrencisiyim. Vefa’dan koşarak geldim mitinge. İsimlerini bildiğim, kitaplarını ve yazılarını okuduğum ama ilk defa gördüğüm aydınlar birbiri ardından konuşuyordu bu mitingde. Aklımda kaldığı kadarıyla Rasim Cinisli, Ahmet Kabaklı, Nevzat Yalçıntaş, İlhan Egemen Darendelioğlu, Nizamettin Nazif ve Mustafa Yazgan heyecanlı ve dolu dolu konuşmalar yaptılar. Mehter takımı gösteride bulundu. Beyazıt Meydanında çoğu katılımcının elinde pankartlar olan mahşeri bir kalabalık vardı. Pankartlarda mahzun, masum, yetim, öksüz Ayasofya şeklinde yazılar yer almıştı. Miting bitiminde bir grup MTTB’li öğrenci Ayasofya’ya doğru yürüyüşe geçti.
Yeniçeriler Caddesi’nden Divanyolu’na aktı kalabalıklar. Sultanahmet Meydanında kısmen yavaşladı ve içlerinden bir grup öğrenci Ayasofya’nın önüne gelerek bilet aldı ve içeri girdi. Müze ziyaretçisi gibi sessiz sessiz ilerlediler ve sonra mihraba doğru yaklaşınca ceketlerini çıkararak yere serdi ve namaza durdular. Turistler de Ayasofya’ya değil, gençleri izlemeye başladılar. İkinci rekatta sonra sanırım şikayet vaki oldu ki iki güvenlik görevlisi koşarak geldi. Namaz biter bitmez yaka paça gençler dışarı çıkarıldılar. Bu gençler kimdi bilmiyorum. Ama tümü de MTTB mensubu gençlerdi. Böylece Ayasofya’nın müze olduğu tarih 1934’ten 31 yıl sonra Ayasofya’da namaz kılınmış oldu. İkinci gün gazeteler haberi manşetten verdiler. Hükumet Ayasofya Meselesini gündemine aldı.(Daha geniş malumat için Rasim Cinisli’nin kaleme aldığı hatıraları Bir Devrin Hafızası – Doğan Kitapevi)
Mehmet Cemal Çiftçigüzeli Ağabey.. / Ahsen OKYAR
Mehmet Cemal Çiftçigüzeli Ağabey.. / Ahsen OKYAR
Yıllar önce makalelerini okuyup Gazeteci – Yazar Ayhan Katırcıkara ile tanıştım. Sonrasında birçok toplantıda karşılaştığımız ve yayınlanmış telif eserlerini dikkatle okuduğum Mehmet Cemal Çiftçigüzeli ağabeyi tanıdım.
Saygıdeğer güzel insan Çiftçigüzeli ağabeye sağlık ve huzur içinde sevdikleri ile birlikte nice yaşlar dilerken, son 21 yıl içinde paydaş olduğumuz 32 faaliyeti hatırlatmak üzere bilgilerinize arz ediyorum.
ENDONEZYA’DA BİR YAZAR VE JAKARTA’NIN HATIRLATTIKLARI – Mehmet Cemal ÇİFTÇİGÜZELİ
ENDONEZYA’DA BİR YAZAR VE JAKARTA’NIN HATIRLATTIKLARI - Mehmet Cemal ÇİFTÇİGÜZELİ
Muzaffer Baca’ya rica etmiştim “Yurtdışında bir uluslararası toplantıya gidiyorum. Batı Trakya’daki soydaşlarımızın son durumu hakkında bana bilgiler ver de tebliğime koyayım” demiştim. O günlerde Muzaffer Baca TRT Dış Yayınlar Dinleme Servisi’nde İngilizce ve Elence mütercim olarak çalışıyordu. Aynı zamanda Yenimahale Konkur Sitesi’nde de aynı katta komşu idik. Muzaffer Baca Batı Trakya Türkleriyle alakalı sivil toplum kuruluşunda görevleri vardı. Gerçi TRT’de hem talebe ve hem de mütercim olarak çalışan Ahmet Salihoğlu, İskender Osman ve Hasan Müminoğlu adında arkadaşlarımız mevcuttu. Hepsiyle de iyi dostluklarımız vardı.
Konuk olarak Batı Trakya’dan gelenler Başkent Ankara’da bir arada olduklarında hem hasret giderir ve hem de sorunlarının çözümüzü konusunda değerlendirmeler yaparlardı. Ağır sıklet güreşçisi gibi babayiğit görünümlü; kilosu kadar, bölgede ağırlığı, itibarı olan, sözü geçen Batı Trakya Müftüsü rahmetli Emin Aga gelir gelmez hemen beni sorar; “Mehmet Beyi de çağırın, Batı Trakya’daki son gelişmeleri ilk ağızdan dinlesin, ona göre yazsın gazeteye, dergilere” dermiş. Muhabbetimiz bir hayli fazlaydı . Mekanı cennet olsun. Ben de bu toplantılara giderdim.
Benim yurtdışındaki bütün Türk Dünyası ile alakadar olduğumu yakından bilen Muzaffer Baca bu ricamı hemen yerine getirmişti. Ben de dosyayı alıp, çantama yerleştirdim.
DÜNYA DÖNÜYOR SEN NE DERSEN DE – Mehmet Cemal ÇİFTÇİGÜZELİ
DÜNYA DÖNÜYOR SEN NE DERSEN DE - Mehmet Cemal ÇİFTÇİGÜZELİ
Bazı edipler, mütefikkirler, alimler, yazarlar, şairler ve sanatçılar vardık ki bunlar yaşadıkları mekanları marka yaparlar. Vefatlarının üzerinde yüz yıllar geçse isimleri ve eserleri yaşar. İspanyol Cervantes(1547 Alcala de Henares-1616 Madrit) bunlardan biri. Donkişot’u yediden yetmişe bütün dünyada ve özellikle gelişmiş ülkelerde herkes tanır. Sürekli macera kitapları okuyan ince uzun sakallı Donkişot sonunda şövalye olmaya karar verir. Rocinante adlı atı ve seyisi Şanso Panza ile Yeldeğirmenleriyle savaş üzere yola çıkar. Roman bu şekilde devam eder. Bugün hem Cervantes’in hatıralarının olduğu mekanlarda ve hem Donkişot’un yeldeğirmeniyle savaşını gösteren anıtları dünyanın dört bir yanından görmeye gelenler vardır.
KORE GAZİMİZ YÜZBAŞI KAMİL CELKAN – Mehmet Cemal ÇİFTÇİGÜZELİ
KORE GAZİMİZ YÜZBAŞI KAMİL CELKAN - Mehmet Cemal ÇİFTÇİGÜZELİ
İlkokulda okuduğum yıllardı.
Kemaliye Mektebinde öğrenci idim. Öğretmenimiz Münire Aktüre Kilisli bir Kore Gazisi Yüzbaşı Kamil Celkan’ın Kilis’e geldiğini ve bir tören yapılacağını söylemişti.
Törene gittik. Cumhuriyet Meydanı’ndaki Nuri’nin Kahvesi ve önü iyice dolmuş, insanlar dışarı taşmıştı. Kalabalıklar daha da artmaya başladı. Nuri’nin Kahvesindeki havuzda fıskiye sonuna kadar açılınca bazılarının üzerine sular geldi ve ıslandılar. Kaçışmalar oldu. Bu sırada kahvede oturan genç bir adamı herkes tebrik ediyor, kucaklıyor ve alkışlıyordu.
İNSANIN ÜLKESİNİ VE TOPLUMUNU SEVMESİ – Mehmet Cemal ÇİFTÇİGÜZELİ
İNSANIN ÜLKESİNİ VE TOPLUMUNU SEVMESİ - Mehmet Cemal ÇİFTÇİGÜZELİ
Dünya sadece Çin’den yayılarak bugün için merkezini Amerika’ya taşıyan, en fazla ölümün ise Avrupa’da olduğu koronavirüs salgını ile sarsılmadı. Daha önce de veba, kolera, İspanya nezlesi tehlikesi ve frengi hastalığını yaşadı. Ardından AIDS, kuş gribi, tavuk gripleri geldi. Bu salgında Amerikalı oyuncu Rock Hudson gibi bir çok ünlü hayatını kaybederken, bazıları da bir sonraki nesle ders çıkarır diye günlük tuttu, notlar çıkardı, sonra da yayınladı. Salgınlar Hollywood sinemasına da konu oldu. Türkiye’de bu filmler; Kolera Günlerinde Aşk ve Veba ismiyle gösterime girdi, kapalı gişe oynadı bu prodüksiyonlardan ikisi.
KİLİS’TE BİR ALMAN PAŞASI VE KÖRLER ÇARŞISI Önemli bir asker olan Almanya Genelkurmay Başkanlarından Orgeneral Helmut Karl Bernherd Von Moltke(1800-1891) aynı zamanda Osmanlıya askeri uzman ve danışman olarak hizmet verdi. Birikimi ve donanımı itibariyle alim olarak da bilinen bu asker Türkiye’de General Moltke veya Moltke Paşa olarak da tanınır. Osmanlı yurdunda epeyi süre kaldı ve hizmet verdi. “Türkiye Mektupları” adıyla da anılarını yayınladı(Remzi Kitapevi-2. Baskı 2017).
Halep, Gaziantep ve Kilis’te bulunduğu zaman diliminde Kavalalı Mehmet Ali Paşa’nın oğlu Kavalalı İbrahim Paşa Mısır ordusunun başında Konya’ya yürüyordu. General Moltke, İbrahim Paşa ile Kilis Ovasında savaştı ve yenildi.
General Molkte hatıralarında, İbrahim Paşa’nın askerlerinden bölgeye trahom salgını başladığını ve hızla yayıldığını anlatır. Bulaşıcı bir hastalık olan trahomdan bölge halkının çocukları gözlerini kaybetmeye başlar. Kilis’in İstanbul ile olan iletişimi o yıllarda aylar değil belki yıllar sürebiliyordu. Kilis’in ve bölgenin yöneticileriyle ileri gelen maruf aydınları, trahom salgını dolayısıyla din adamlarının “caiz değil” veya tehaffuzhane (karantina) tartışmalarının kader yahut “vacip” olduğu görüşünü değerlendirirken tedbiri de ihmal etmiyor. Özellikle çocuklar korunmaya alınıyor. Görme özürlü olanlar için önce hafızlık eğitimi veriliyor, motive ediliyor, hayatın devam ettiği anlatılıyor. Daha bir yetişkinler için ise Arasa’da “Körler Çarşısı” kuruluyor. Görme özürlüler sazlıklardaki ince kamışlarla hasır, zembil, kova örüyor, meslek sahibi olarak hayata tutunuyor, namerde değil merde bile muhtaç olmamak için çalışıyorlar. Tarihe meraklı olan ve kentlerinde bir mantık mektebi bulunan Kilis’in maruf ve arif insanları maziden de biliyorlar ki Sultan İkinci Mahmut’un (1785-1839) son zamanındaki kolera salgınında en iyi ilaç ve tedbir “sirke” olmuştu. Salgın büyümeden bitirilmişti. Avrupa’da ise aynı dönemde batıyı sarsan ve 4 yıl süren kolera tehlikesi(1835-1839) bölgeyi sarmış, onlarca insan hayatını kaybetmişti.
KANLI NOEL – Mehmet Cemal ÇİFTÇİGÜZELİ
KANLI NOEL - Mehmet Cemal ÇİFTÇİGÜZELİ
Rumların 56 yıl önce(1963) Kıbrıs Türk Alayı doktorlarından Binbaşı Nihat İlhan’ın eşi Mürüvvet Hanım, çocukları Murat, Kutsi ve Hakan’ı adadaki evlerinde şehit edilmişlerdi. Öyle ki Yunan Enosis militanlarınca Kıbrıslı Türklerin evleri basıldığında çocuklar bile saklandıkları banyoda kurşuna dizilerek katliama uğramışlardı. Bunun için her Aralık ayı sonu bu katliamın yıldönümüdür. Maalesef Rum militanlar bu saldırılarıyla Kıbrıs Adasını, Girit’teki taktiklerini uygulayarak Türk halkını soykırıma uğratacak, adının tümüne sahip olacaklardı. Hala da bu taleplerinden vaz geçmiş değiller.
YÖNETMEN İSMAİL GÜNEŞ VE ORHAN GENCEBAY’IN ANLATTIKLARI – Mehmet Cemal ÇİFTÇİGÜZELİ
YÖNETMEN İSMAİL GÜNEŞ VE ORHAN GENCEBAY’IN ANLATTIKLARI - Mehmet Cemal ÇİFTÇİGÜZELİ
İsmail Güneş; Film Yönetmenleri Derneği 2. Başkanı ve Sinema Eser Sahipleri
Meslek Birliği Başkanı. Çok sayıda beyaz perdeye yansıyan filmleri oldu; Ateşin
Düştüğü Yer, The İmam, Gün doğmadan, Beşinci Boyut, Ateş Böceği, Gülün Bittiği
Yer ve Kimsesiz Zaman Tasvirleri hemen akla gelenlerden bazıları.
1961 Samsun Doğumlu yönetmen İsmail Güneş’in en dikkat çekici filmi ise sözde
Ermeni soykırımını anlattığı Kervan 1915 oldu. Filmin mesajı da “biz soykırım
falan yapmadık” idi. Bir defa gösterildi. Sonra geri çekildi. Oysa evrensel boyutu
olan ilginç bir senaryosu ve sinema tekniği vardı. Maliyeti de 24 milyona varan
önemli bir meblağdı. Sebebi yorumculara göre siyasi olarak tescillendi. Çünkü
Ahmet Davutoğlu döneminde çekilmişti film. Bu filmin mutlaka yeniden vizyona
girmesi gerekiyor. Bu yasaklama zihniyeti artık çok geride kalmalı. Kervan 1915
filmi için Hükümeti ziyaret eden sinemacılara yetkililer “Sinema salonlarına
müdahale edemeyiz!” diye cevap vermişler! En büyük sıkıntı önce sinema
salonları, sonra da sinemada 5 milyon azalan seyirci olarak görünüyor.
Ne oldu Kemal Tahir’in Yorgun Savaşcı adlı romanından sinemaya uyarlanarak
Halit Refiğ tarafından çekilen filmi? 12 Eylül Darbe yönetimince yakıldı. Peki kim
kazandı? Hiç kimse.. herkes zarar etti. Ama hala Yorgun Savaşcı konu ediliyor ve
hatırlanıyor. Dolayısıyla Kervan Filmi de yeniden vizyona sokulmalıdır.
İsmail Güneş’i yıllardır ismen tanıyordum. Son yıllarda bazı sinema konulu
toplantılarda daha yakından tanıma fırsatım oldu. Yüz akı bir sinema yönetmeni.
ORTODOKS VARŞOVA PAKTI VE KATOLİK NATO İLE RUSYA – Mehmet Cemal ÇİFTÇİGÜZELİ
ORTODOKS VARŞOVA PAKTI VE KATOLİK NATO İLE RUSYA - Mehmet Cemal ÇİFTÇİGÜZELİ
Dersaadet Platformu her ayın son Cumartesi günü Üsküdar Uncular Caddesi’ndeki lokalde sabah kahvaltılı bir konuşmacıyı konuk eder. Daha önceleri yerel yöneticilerin görüşlerinin yansıtıldığı şehir ve kültür çerçevesindeki sohbetler, zaman zaman gündemle alakalı konuları da kapsıyor. Değerli Mehmet Kamil Berse’nin yönettiği toplantıda bu defa konuşmacı Çarlık Rusyası konusunda uzman ve yıllarca bölgede kalmış İstanbul Üniversitesi Rektör Yardımcısı Prof. Dr. İlyas Topkasal idi. Kendisinden çok uzun bir zaman dilimini kapsayan ve günümüze kadar uzanan Türkiye-Rusya arasındaki gelişme ve ilişkilerini dinledik.
Böylesi konuları çok ehemmiyetli ve hassas bir duyarlılıkla değerlendiren merhum Prof. Dr. Nevzat Yalçıntaş ile sohbetimizde bir Rus Çarı’nın Hristiyan bir Tatar Türkü olduğunu söylediğinde şaşırmıştım. Bu sohbette bunun ipuçlarını verdi Sayın Prof. İlyas Topsakal.
İSTANBUL’UN KİLİDİ – Mehmet Cemal ÇİFTÇİGÜZELİ
İSTANBUL’UN KİLİDİ - Mehmet Cemal ÇİFTÇİGÜZELİ
Siz bu dizeleri ve melodiyi hatırladınız mı bilmiyorum ama öyküsü şöyleydi; 250 yıl eyalet merkezi olarak Osmanlı’ya hizmet veren Ahıskalılar Diktatör Stalin’in emriyle aynı Kırım Türkleri gibi bir gecede Türkiye’ye ajanlık yaptıkları iddiasıyla genç yaşlı, kadın erkek, hasta veya çocuk demeden vagonlara bindirilerek sürgüne gönderilmişti.(24 Temmuz 1944)
Bu insanların bir bölümü yollarda ölmüş, cesetleri vagonlardan aşağı atılmış, bir kısmı hastalanarak yolda hayatını kaybetmiş, bir kısmı de işkence görerek hakka yürümüştü. Çoğu insanın mezarı yok, gruplar halinde hendeklere gömüldü. Bu karar Moskova’da alınmıştı. Sovyet Ordusu’nda askere alınan Ahıskalılar terhis edildiklerinde evlerini ve ailelerini göremediler! Çünkü hepsi sürgüne gönderilmiş, evleri de zapt edilmiş, Ruslar yerleştirilmişti. Hayatta kalan Ahıskalılara daha sonra SSCB içinde dolaşma izni bile verilmedi, sürgüne gittikleri ve özellikle Özbekistan’da ikamete mecbur edildiler.
Müttefik Devletler liderleri Winston Churchil (İngiltere), Franklin D. Roosevelt (ABD) ve Josef Stalin(SSCB) Yalta Livadia Sarayı’nda (Kırım) bir araya gelerek dünyanın barış adı altında nasıl paylaşılması gerektiği konusunda anlaşmışlardı (11 Şubat 1945). Benim de birkaç defa ziyaret ettiğim bu saray hala turistik bir müze olarak kullanılıyor.
GİDENLERİN ARDINDAN; YAŞASIN HATIRALAR (İki Usta Ergun Göze ve Ahmet Güner Elgin) – Mehmet Cemal ÇİFTÇİGÜZELİ
GİDENLERİN ARDINDAN; YAŞASIN HATIRALAR (İki Usta Ergun Göze ve Ahmet Güner Elgin) - Mehmet Cemal ÇİFTÇİGÜZELİ
İki gazeteci, yazar, meslek ustamızın vefatlarının yıldönümünde Mehmet Nuri Yardım gönül dostları olan, üçüncü çeyrek etrafında dolaşıp duran bizleri yine Yeni Dünya Vakfı’ndaki Endurun Babıali Sohbetlerinde bir araya getirdi.
Avukat Ergun Göze(Sivas 1931-İstanbul 2009) Ağabey ile Tercüman’da 4 yılı aşkın süre birlikte çalıştık. Soluklanmak ve dertleşmek için benim mütevazi odamı seçerdi hep. Hatta oğlu Mehmet’i de getirirdi zaman zaman. Kendisini 1961 yılında kurduğu Babıali Yayınevi’nde Peyami Safa’nın Mistiszim adlı eserinden bu yana takip eder, Babıalide Sabah’taki yazılarının da tiryakisiydim. İlk profesyonel gazeteciliğe ben de Babıali’de Sabah’ta başlamıştım.