Ahsen Okyar Söylenmek yerine söylemek lazım… Şikayet edeceğine sen de alternatifini oluştur.

ahsen okyar
21Mar/230

EKONOMİ POLİTİKALARI SEÇİMDEN SONRA DEĞİŞECEK – Ruhittin SÖNMEZ

ruhittin s

EKONOMİ POLİTİKALARI SEÇİMDEN SONRA DEĞİŞECEK - Ruhittin SÖNMEZ

Cumhurbaşkanı R. Tayyip Erdoğan yine “Türkiye Yüzyılı vizyonuyla ülkemizi dünyanın en büyük 10 ülkesine çıkarma hedefindeyiz” sözünü tekrarladı.

Türkiye’yi 17. Büyük ekonomi olmaktan 22. Sıraya düşüren bir devlet başkanının en büyük 10 ülke arasına çıkarma vaadinin gerçekçiliği ve inandırıcılığı ayrı bir tartışma konusu.

Fakat CB’nın bu sözünden “Türkiye yüzyılı vizyonu” dediği politikalara, Maliye Bakanı Nureddin Nebati’nin tabiriyle “heterodoks politikalara” devam edileceği izlenimi ediniyoruz.

Genel kabul görmüş çözüm yolları yerine bilim adamlarının kabul etmediği ekonomik arayışlara devam edilecek demek bu.

Oysaki aynı gün Reuters, kendisine bilgi veren “yetkililere” dayanarak, “Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın piyasa ekonomisi ilkelerine geri dönmek ve Mehmet Şimşek’i ekonominin başına getirmek
istediğini” haber veriyordu. Bu haber AKP yetkilileri tarafından şimdiye kadar yalanlanmadı. AKP’nin mevcut “modelden” vazgeçip eskiden olduğu gibi ekonomistlerce genel kabul gören (ortodoks) bir modelin uygulayacağının işaretlerini verdiği anlaşılıyor.

Çünkü bu “sözde model” aslında ideolojik bir saplantının eseri olan sistemsiz bir savrulma.

Seçime kadar dolar kurunu ne pahasına olursa olsun 18-19 TL bandında tutmak için kaynakların tüketildiği, günübirlik bir vaziyeti idare etme politikasına “model” denemez. (Bloomberg’in
haberine göre, TCMB’nin 2022’de döviz piyasalarına 108 milyar dolar kadar müdahale ettiği tahmin ediliyor.)

Bu sözde “yerli ve milli ekonomi politikasının” gerekçesi akıl ve bilim değildi. Bu gerçek bizzat RTE’nin “Faiz sebeptir, enflasyon neticedir. Bu konuda nass ortada. Nass ortada olduğuna göre, sana bana ne oluyor? Biz değerler silsilemiz içerisinde olaya bakacağız” şeklindeki ifadesiyle ortaya konmuştu.

Bu politika uygulanmaya başlandıktan sonra enflasyon patladı, kurlar inanılmaz yükseldi, TL aşırı değer kaybetti, maliyetler yükseldi. Türk vatandaşlarının yarıdan fazlası en temel ihtiyaç maddelerine erişemez hale geldi. Orta ve dar gelirliler için konut ve araç sahibi olmak hayal oldu. Hatta büyükşehirlerde maaşlı insanların kiralık evde oturması bile imkansızlaştı.

17Mar/230

HÜDA PAR İLE İŞ BİRLİĞİNDEN AKP NE KAZANACAK? -Ruhittin SÖNMEZ

ruhittin sHÜDA PAR İLE İŞ BİRLİĞİNDEN AKP NE KAZANACAK? -Ruhittin SÖNMEZ

Cumhur ve Millet İttifakı taraftarlarının birbirlerini HDP ve Hüda Par üzerinden bölücülükle suçlaması tamamen seçmenleri etkileyerek karşı tarafa oy vermemesini sağlamak içindir.

“İşin aslı” veya “herkesin bildiği sır” şundan ibarettir:

HDP ve Hüda Par Türkiye Cumhuriyeti’ni yöneten iradenin “dağda silahlı siyaset yapacaklarına, Meclis’te silahsız siyaset yapsınlar” politikasının birer ürünüdür.

Bu politikaya göre, terör örgütlerinin etkin olmaması için en uç görüşlerin de konuşulabildiği bir siyaset atmosferi yaratılır. Böylece zamanla bir Türkiye partisi olmak zorunda kalacak ayrılıkçı partilerin, devletin birliğine ve temel ilkelerine zarar verecek talep ve fikirlerin törpülenerek bir arada yaşama iradesinin devam edeceği düşünülür.

Devlet, HDP’nin PKK terör örgütü ile olan ilişkisini ve ideal birliği içinde olduğunu da bilir; Hüda Par’ın, iğrenç cinayetlerin faili, Hizbullah terör örgütünün siyasal kanadı olduğunu da.

Zaten HDP “PKK terör örgütüdür” diyemez, Hüda Par ise “Hizbullah terör örgütü değildir” der.

Bunu sadece “derin devlet” değil bütün parti liderleri de bilir. Fakat HDP’nin PKK ile, Hüda Par’ın Hizbullah ile irtibatını kesmelerini ve sivil siyaset yapmalarını isterler.

Bu elbette kolay bir şey değil. Çünkü terör örgütleri de kendi usullerince bu partiler üzerinde baskı ve hakimiyet kurmaktadır.

Bu yüzden devlet HDP ve Hüda Par’ın siyasi faaliyetlerine, devletin çizdiği sınırlarda kaldığı sürece, izin verir. Terör örgütünün etkinliği arttığında ve devletin çizdiği sınırı aşan bir güce ulaşmaya başladığında gücü sınırlandıran birtakım önlemler alır.

HDP’nin seçilmiş belediye başkanlarının görevden alınması ve yerlerine kayyım atanması; seçilmiş milletvekillerinin ve hatta genel başkanlarının uzun süreler tutuklu yargılanması ve gerektiğinde de partinin kapatılıp, önde gelen yöneticilerine siyaset yasağı konulması mevcut devlet aklının (müesses nizamın) bulabildiği önlemler olarak dikkati çekiyor.

14Mar/230

ADAYLAR TELEVİZYONDA TARTIŞSIN – Ruhittin SÖNMEZ

ruhittin sADAYLAR TELEVİZYONDA TARTIŞSIN - Ruhittin SÖNMEZ

Deprem sebebiyle, 14 Mayıs’ta yapılacak seçimlerde müzikli, gürültülü bir kampanya yürütülmeyeceği anlaşılıyor. Ben zaten gürültülü ve kirlilik yaratan seçim çalışmaları ile başka illerden taşımalarla doldurulan meydanlarda büyük mitingler yapılmasını hep anlamsız buldum.Bu faaliyetlerden etkilenerek oy verme kararını değiştiren bir seçmen olduğunu sanmıyorum.

Bildiğim kadarıyla gelişmiş ülkelerde bizdeki gibi seçim kampanyası yok. ABD’de Başkan adaylarının az sayıda açık hava mitingi yaptığını, genellikle sadece partiye bağış yapanların girebildiği kapalı salonlarda toplantıların yapıldığını öğrendiğimde çok şaşırmıştım.

Bir defasında, bir seçim sürecinde ABD’de idim. Bir seçimin olacağına dair şehirlerde bir görsel emare görmedim. Oy verme günü, üzerinde VOTE yazılı, oy sandıklarına yönlendiren küçük işaret levhaları olmasa, seçimin yapıldığını da fark etmeyecektim.

Elbette dünyada mükemmel bir sistem yok. Ancak gelişmiş ülkelerle seçim kampanyalarımızı kıyasladığımızda oldukça ilkel bir görüntü verdiğimizi kabul etmek zorundayız.

Bu bakımdan gürültülü ve çevre kirliliği yaratan parti propaganda yöntemlerinin kalıcı olarak terk edilmesini diliyorum.

Az masraflı ve halkı bilgilendirici propaganda yöntemlerini denemeliyiz.

Bu kapsamda gereken ilk şey, Cumhurbaşkanı adaylarının tartıştığı televizyon programları yapılmasıdır. Böylece yapılacak medeni tartışmalar ile vatandaşlara adaylar arasında mukayeseye imkânı verilmiş olur.

AKP öncesi Türkiye’de bu yapılabiliyordu. 21 senede daha geri gittik. Bu durumu düzeltmemiz lazım.

Adaylar bir arada tartıştığında sadece kendilerine yakın kanalları izleyenler de rakip adayın da çapını görmüş olurlar. Ve daha sağlıklı karar verebilirler.

Aynı uygulamayı yerel ölçekte de yapabiliriz. Yerel veya ulusal TV kanallarında milletvekili adaylarının tartıştığı programlar düzenlenmelidir.

12Mar/230

Elhamdülillah – Fahri SAĞLIK

fahri sağlıkElhamdülillah - Fahri SAĞLIK

Hamd, bütün övgü türlerini içeren bir kavramdır. Sözlükte iyilik, güzellik, üstünlük ve erdemlilikle niteleme, övme manalarına gelir. Hamd, yeni bir nimete kavuşma, güzel bir iş yapma veya bir musibetten kurtulma durumunda, kendisine o nimeti veren, o iyi işi yapmayı nasip eden veya o musibetten kurtaran Allah Teâlâ’yı hatırlama ve yüceliğinin idrakinde olmaktır.

Hamd, şükür ve medh kelimeleri birbirlerine yakın anlamları olan kelimelerdir. Esas itibarıyla övme ve yüceltme anlamlarını ifade ederler. Ancak aralarında bazı anlam farklılıkları vardır. Hamd, Allah’ı mutlak olarak övmek ve yüceltmektir. Dolayısıyla hamdetmek için bir nimetin, hamd eden kişiye ulaşmış olması şart değildir. Şükür ise, Allah’ın kullarına verdiği nimetlerin etkisinin onların dilinde övgü, kalbinde sevgi, organlarında da itaat etme/boyun eğme olarak ortaya çıkmasıdır.

Kullarına karşı sonsuz ikram sahibi olan yüce Allah, hamdedilmeye layık olandır ve hamd sadece yüce Allah’a edilir. Çünkü sayısız nimetleri, hem de hiç karşılık beklemeden veren O’dur. Ayrıca bu lütuf ve ihsanları devamlı olup, ardı arkası hiç kesilmez. Hamd ve şükürden uzak duran bir insanın, kulluk bilincini kaybetmesi kaçınılmazdır. Kur’an-ı Kerimde Şeytanın yapmaya çalıştığı en önemli şeylerden birisinin insanları şükürden uzaklaştırmak olduğu şöyle belirtilir: “…onlara önlerinden, arkalarından, sağlarından, sollarından sokulacağım ve sen, onların çoklarını şükredenlerden bulamayacaksın.” (A’raf, 7/16-17.)

Hamd, kısmen yüceltme, kısmen teşekkür ile birleşen bir övgüdür. Yerine getirme yönüyle dilin hamdı “Elhamdülillâh” demektir. Sadece dil ile hamd etmek yetmez. Kalbin hamdı inanmak, organların hamdı itaat etmek, aklın hamdı tefekkür etmek, hayatın hamdı ise onu Allah yolunda geçirmektir.

11Mar/230

DEPREMDEN AKLIMIZDA KALANLAR – Seyfettin KARAMIZRAK

seyfettin-karamzrakDEPREMDEN AKLIMIZDA KALANLAR - Seyfettin KARAMIZRAK

Acımız tarifsiz, yaramız derin. Anlatmaya kelimeler yetmiyor. İçinde yüzlerce hatıra barındıran bu afet, gözlerimizi yaşa, kalbimizi acıya boğmakta. Yüreğimiz ıstırabın her türüyle inlemekte. Bağrımız derinden yanmaktadır.

Yaraları ve acıları sarmak, merhem olmak kifayetsiz. Teskin etmeye dermanımız yok.

Hava soğuk, evler harabe, artçılar fazla, korkutucu ve yıkıcı, kayıplar can yakmakta.

Çaresizliğin kifayetsizliği çökmüş sırtımıza.

Yine de insanlık adına, yardım ve iyilik adına durmuyoruz, susmuyoruz. Bir millet topyekûn seferber olmuş. Öncelikle darmadağın enkazların arasında, bir ses bir can bulma
umuduyla çırpınmakta. Diğer yandan da gönlüyle sardığı depremzedelere yardım çırpınışında.

10Mar/230

ORTAK AKIL – Ruhittin SÖNMEZ

ruhittin sORTAK AKIL - Ruhittin SÖNMEZ

Cumhurbaşkanlığı Sistemi ittifakları zorunlu kıldı. İktidar ve muhalefetin büyük kısmı iki ayrı ittifak çatısı altında toplandı.

Bir de HDP’nin oy oranları küçük sol ve sosyalist partilerle yaptığı ittifak var. Zafer, Memleket ve Yeniden Refah partileri ise henüz ittifakların dışındalar.

Cumhur İttifakı AKP ile MHP, BBP, Vatan P. ve hatta Hüda-Par’dan oluşuyor. Fakat AKP’ye destek veren diğer partilerin iktidar olma ve ülkeyi yönetme gibi bir hedefleri yok. Diğer partilerin AKP Genel Başkanı Tayyip Erdoğan’a kayıtsız şartsız desteği (biat etmeleri) söz konusu. Bu bakımdan ittifak içi sorun çıktığını görmüyoruz.

Bu “sözde ittifakta” tartışma, müzakere ve ortak akıl arayışı yok. AKP destekçisi partilerin liderleri Erdoğan’ın liderliğine tam bir itaat ve tek kişinin iradesine sadakat içindeler.

Bu yüzden partiler arasında kriz, gerginlik ve uzlaşma arayışları da olmuyor.

Ortak akıl yerine tek kişinin akıl ve iradesinin esas olduğu tek adam rejiminin sakıncalarını yaşayarak görüyoruz.
Bu sistemden sonra ekonomide bütün temel göstergeler kötüleşti. Devletin her alandaki hizmet performansı düştü.
Devletin kurumlarının deprem, sel ve yangınlar gibi olağanüstü şartlarda bile yukarıdan talimat almadan
harekete geçemediği hantal bir yapı ortaya çıktı. Liyakatin yerine parti liderine sadakatine göre atamalar yapılınca en köklü kurum ve kuruluşların nasıl çürüdüğüne şahit olduk.
Millet İttifakı ise 6 partiden, CHP+ İYİ Parti+ SP+ Deva P+ Gelecek P+ DP’den, oluşuyor. Bu ittifaktaki her parti iktidar (ortağı) olmak ve ülkeyi yönetmek arzusunda. Bu partiler kurumsal kimliklerini muhafaza ederek, ortak hedef doğrultusunda iş birliği yapıyor.

Bu iş birliğinin hedefi ortak akıl ile en makul çözüm yollarında birleşmek ve ülkenin derin ve büyük meselelerini çözmek. Bunun için müzakere yapıyorlar, gerekirse tartışıyorlar, hatta çatışıyorlar.

7Mar/230

MERAL AKŞENER NE YAPMAK İSTİYOR? – Ruhittin SÖNMEZ

ruhittin sMERAL AKŞENER NE YAPMAK İSTİYOR? - Ruhittin SÖNMEZ

İYİ Parti lideri Sayın Meral Akşener’in 03 Mart Cuma günü yaptığı açıklama şok etkisi yarattı. Açıklamanın muhalefet tarafında, özellikle de CHP kanadında, bir moral çöküntüsü yarattı.

Bu moralsizlik içinde CHP yönetimi çok temkinli bir üslup kullanırken, CHP’yi destekleyen yazar ve yorumcular ile taraftar vatandaşların bir kısmı adeta çıldırmış durumda.

Meral Akşener ve İYİ Parti hakkında “ihanetten satılmış olmaya kadar” ağır sıfatlar kullanmaya başladılar. Resmi yetkililer değilse de sosyal medyada bazı İYİ Partililer de bunlara benzer üslupla cevap veriyor.

Bu tavır yanlış. Çünkü birbirlerine ne kadar kızarsa kızsınlar bu partilerin hem mevcut iktidarı yenmek ve hem de seçimi kazanırlarsa 6’li Masa olarak şimdiye kadar anlaştıkları temel politikaları uygulayabilmek için birbirine ihtiyaçları olacak.

İYİ Parti 3. bir aday çıkarırsa ve Cumhurbaşkanlığı seçimi 2. tura kalırsa CHP ve İYİ Parti adına aday olanlardan hangisi öndeyse diğer taraf kitlelerinin aynı adaya oy vermesi istenecek. Bu bakımdan hangi taraftan gelirse gelsin kırıp döken bir üslup hatalı.

Bu yüzden Millet İttifakının(6’lı Masa’nın) bütün bileşenleri soğukkanlı bir şekilde değerlendirme yapmalı.

Süleyman Demirel’in “siyasette 24 saat çok uzun bir zamandır” sözünü hiç akıldan çıkarmayalım.

Şu anda ittifak bileşenlerinin hedefi açısından ve siyasal denge açısından değişen fazla bir şey yok. Muhalefet kanadı aynı yerinde duruyor, Cumhur İttifakına geçen yok.

İYİ Parti de diğer 5 parti de AKP ve Erdoğan’ın gitmesi, yerine parlamenter sistemin gelmesinde hemfikir.

Fakat birlikte olmanın sinerjisi kayboldu.

Cumhur İttifakının kazanma şansını artıran da işte bu sinerji ve moral kaybı.

6Mar/230

KİMİN YÜZÜ TANSİYONUNUZU YÜKSELTİYOR? – Zülfikar ÖZKAN

 KİMİN YÜZÜ TANSİYONUNUZU YÜKSELTİYOR? Zülfikar ÖZKAN

Yüzü üzüntü, tiksinti, veya neşe gibi güçlü bir duyguyu sergileyen birinin resmine baktığımızda yüz kaslarımız kendiliğinden ötekinin yüz ifadesini aynen yansıtmaya başlıyor (Goleman, s. 27).

Bir araştırmada, yüz kadın ve erkeğe birisiyle etkileştikleri sırada tansiyonlarını ölçen bir cihaz takılmıştı.

Hoşlandıkları dostlar ve aileleriyle birlikte olduklarında tansiyonları düşüyordu.

Sorunlu birisiye olduklarındaysa tansiyonlarında artış kaydediliyordu.

En büyük sıçrama ise zorba anne-baba, rekabetçi bir arkadaş, ansızın öfkelenen bir eş gibi kişilerle beraber olduklarında meydana geliyordu ( Gooleman, s. 283).

Gülümsemenin tüm diğer duygusal ifadelere karşı bir üstünlüğü vardır. İnsan beyni mutlu yüzleri daha uygun görüp onlara yöneliyor, onları üstün görüp onları tercih ediyor.

Bir kimsenin zehirli ruh hali yüzüne yansıyor. Bu ruh hali çevresindekileri aynen pasif sigara içiciliği gibi etkileyebiliyor.

Her insan kendi içinde keşfedilmeyi bekleyen bir hazine saklar. Bu keşif kendiliğinden olmaz.

Tereyağının özünde süt vardır ama sütü kendi haline bırakırsak süt, tereyağına kendiliğimden dönüşmez. Onu yayıkla çalkalamak gerekir.

Kendimizi keşfedebilmemiz için yüz ifademizden ve görüştüğümüz kişilerden sorumluyuz. Kimin tansiyonumuzu yükselttiğinin bilincinde olmalıyız.

• Daniel, GOLEMAN, Sosyal Zekâ, Varlık Yayınları, İstanbul, 2002.

• Zülfikar ÖZKAN, Beynin Mutluluğa Ayarlanması, Pozitif Yayınları, İstanbul, 2021.

Kategori: Makale Yorum yok
5Mar/230

Sarsılırız Ama Yıkılmayız – Bihter GÖRDÜ

hatay-depremi

Sarsılırız Ama Yıkılmayız – Bihter GÖRDÜ

Her şey hafif bir sarsıntıyla başladı. Sonra yer içinden gelme top seslerini andıran bir gürültü peyda oldu. Sarsılırız ama yıkılmayız diye düşünüp, yan odadaki anneme seslendim ama, sesimi duyan olmadı. Sonra hayatım film şeridi gibi gözlerimin önünden geçmeye başladı. Durmak bilmeyen sarsıntı birden hafiflemeye başladı. Tam bitiyor derken birden daha da şiddetlendi. Camın önündeki ranzamla birlikte sokağa savrulacağım korkusuyla bu sefer de babama seslendim.

4Mar/230

Ah Ryoichi Kishi Ah, Kıymetini Bilemedik… / Alptekin CEVHERLİ

alptekin cevherl,Ah Ryoichi Kishi Ah, Kıymetini Bilemedik... / Alptekin CEVHERLİ

Şimdi diyeceksiniz ki, “Ryoichi Kishi” kimdir?

Durun anlatayım da siz karar verin, kimmiş.

Ülkemizin veya belediyelerimizin yönetiminde çok değil 100 tane Ryoichi Kishi olaydı memleketimiz nasıl olurdu, sonra da bir hayal edin...

* * *

Gelelim Ryoichi Kishi’ye...

Bu Japon vatandaşı mühendis arkadaş, İzmit Körfezi geçişini sağlamak için inşa edilen ama pahalılığından dolayı pek de kullanılmayan Osmangazi Köprüsü’nün kontrol mühendislerinden birisiydi.

Hatırlarsınız köprünün inşası esnasında 21 Mart 2015 tarihinde köprüdeki ana kabloları taşıyacak olan ve Catwalk (kedi yolu) olarak adlandırılan kılavuz kablolardan biri koptu. Halatın kopmasından kendisini sorumlu tutan Japon mühendis Ryoichi Kishi, kazayı onur meselesi olarak nitelendirdi ve intihar etti.

Oysa ne ölen vardı, ne sakat kalan vardı ve ne de yaralanan bir Allah’ın kulu yoktu, çok şükür. Sadece köprünün inşaatı iki ay kadar aksadı o kadar.

İşin ilginci, köprü inşaatında 8 bin kişi çalışıyordu ve bu kadar insanın içerisinden bir tek Japon mühendis Ryoichi Kishi kendini sorumlu tutarak cezalandırdı.

Oysa O; ne o halatı imal eden yerli firmanın temsilcisiydi, ne o firmada çalışıyordu. Ne de o kopan halatı oraya takan ekipteydi. Ne de inşaatı yapan yüklenici firmalardan birinin sahibiydi...

Sadece kontrol mühendisiydi.

Ve o kadar sorumluya rağmen tüm suçu: ‘Ben bu halattaki sorunu nasıl fark edemedim’di...

Adam harakiri yaparak bu ‘onursuzlukla’ yaşayamam, “Japon Milleti’ni iyi temsil edemedim” deyip kendi canına kıydı.

3Mar/230

KORKUNÇ BİR ŞEY OLDUĞUNDA OLMAMIŞ GİBİ DAVRANAMAYIZ – Ruhittin SÖNMEZ

ruhittin sKORKUNÇ BİR ŞEY OLDUĞUNDA OLMAMIŞ GİBİ DAVRANAMAYIZ - Ruhittin SÖNMEZ

Başlıktaki söz bize çok yabancı geliyor değil mi? Çünkü bu sözün sahibi bizden biri değil, Yunanistan Ulaştırma Bakanı Kostas Karamanlis.

Yunanistan’da yaşanan tren kazasında yolcu treni ile yük treni çarpıştı, 36 kişi hayatını kaybederken 85 kişi yaralandı.
Tren kazasından sonra Ulusal Tren Ağı Sürücüleri Sendikası Başkanı ve Yunanistan Devlet Demiryolları Makinistleri Başkanı tren ağında eksiklikler olduğunu açıkladı. Tren ağının otomatik çalışmadığı, her şeyin manuel işlediği; göstergelerin, ışıklı sinyallerin çalışmadığı ve bu eksikliklerin de uzun zamandır bilindiği ve gerekli önlemlerin alınmadığını iddia ettiler.

Ulaştırma Bakanı Karamanlis “Korkunç bir şey olduğunda olmamış gibi davranamayız” dedi ve görevinden İSTİFA etti. Bakan Karamanlis “haksız yere ölen insanların anısına istifasının bir ‘görev’ olduğunu söyledi.

2Mar/230

DEPREM ve KADER – Prof. Dr. Yümni SEZEN

DEPREM ve KADER - Prof. Dr. Yümni SEZEN

Herkes biliyor ki deprem bir tabiat olayıdır. Dünyanın dönüşü, güneşle ilgili durum, gece-gündüz oluşu, yağmur yağışı gibi, bu cinsten olaylar serisinden olan bir olaydır. Yer kabuğunun yerleşmesinin devam etmesi, yerküresi içinde biriken enerjinin boşalması, fay hatlarının ve kırıklarının hareketi, yer değiştirmesi ve benzeri tabiat olayları ile ilgili bir tabiat olayı olan depremin ne ve nasıl olduğuna ait ayrıntılar, bilim adamlarını ve uzmanları ilgilendirir.

Depremin ve diğerlerinin bir tabiat olayı olması, onları Allah’ın yapmadığı anlamına gelmez. Bütün âlemleri O yaratmıştır, Mülk Sahibi O’dur. Tabiat kanunları dediklerimiz O’nun koyduğu kanunlardır, O’nun adetidir. Var olanın, görünen ve bilinenin ötesinde, işin bu bağlamına inanan inanır, inanmayan inanmaz. Allah, inanmamızı istemiş, fakat zorlamamış, bizi özgür bırakmıştır. Bu konu ayrı bir konudur. Depremle ilgili herkesin kabul ettiği sonuç, onun vuku bulmasıdır. Depremler olmuştur, olmaktadır, olacaktır.

28Şub/230

İÇ GÖÇLER, KİRA ARTIŞLARI VE ÇÖZÜM TEKLİFİ – Ruhittin SÖNMEZ

ruhittin sİÇ GÖÇLER, KİRA ARTIŞLARI VE ÇÖZÜM TEKLİFİ - Ruhittin SÖNMEZ
06 Şubat depremlerinden sonra iki türlü iç göç yaşanmakta. İlki depremin etkilediği illerde evini, işyerini ve yakınlarını kaybeden depremzedelerin başka illere göçüdür.

Depremzedelerin bir kısmı geçici olarak yakınlarının yanında barınmak için göçtü. Bir kısmı ise devletin, STK’ların ve vatandaşların yine geçici olarak kendilerine tahsis ettiği yurt, otel ve evlerde kalmak için il değiştirdiler. Bir kısmı da başka illerde maddi imkanları elverdiği ölçüde kiralık evlerde kalıyorlar.

Deprem bölgesinden başka illere göçenlerin miktarının 1 milyon hane halkı olduğu tahmin ediliyor. Muhtemelen deprem bölgesine yeni yapılacak evlerden sonra bunlardan bir kısmı memleketlerine dönecek ama önemli bir kısmı dönmeyecek.

24Şub/230

HEM ACI VE HEM DE UTANÇ VERİCİ -Ruhittin SÖNMEZ

ruhittin sHEM ACI VE HEM DE UTANÇ VERİCİ -Ruhittin SÖNMEZ

Türkiye’nin en önemli deprem uzmanlarından Prof. Dr. Mustafa Erdik büyük acılar yaratan Kahramanmaraş merkezli depremler hakkında bilgi verirken içimi yakan bir kelime kullandı.

Prof. Dr. Mustafa Erdik’e göre, bu ülkemizin yaşadığı en yıkıcı depremdi. Fakat şu ana kadar açıklanan resmi rakamlara göre 44 bine yakın can kaybı olması, “yüzümüzü kızartacak, utanılacak” bir durumdur. Bölgede koordinatör Vali olarak hizmet veren Osman Bilgin’in dediği doğru çıkarsa yani ölü sayısı ve hasar miktarları resmi rakamların 3-5 katı ise vay halimize.

Prof. Dr. Mustafa Erdik ölü sayısının neden utanç verici olduğunu, 2010 Şili depremi ile kıyaslayarak, anlattı:

Şili sosyoekonomik açıdan Türkiye’ye en çok benzeyen ülkelerden biri. 2010 yılında Şili’de olan deprem 9,2 gibi dehşet verici bir büyüklükte gerçekleşti. Bizim K.Maraş merkezli depremlerimizin 30-40 katı büyüklüğe sahip bu deprem 500 km kıyıyı etkiledi. Mali hasar 30 milyar dolar oldu. Fakat toplam ölü sayısı sadece 500 idi.

Prof. Dr. Mustafa Erdik, Şili’de bu büyük depremde ölü sayısının az olmasını, deprem şartnamesine uyulmuş olması ile açıkladı. Şili’de şartnamelerde perde duvar oranı fazla tutulmuş. Bizde bu oran %0,5-1 arasında iken Şili’de %3-6 arasında uygulanmakta imiş. Pinochet yönetiminde Şili inşaatlarda çok sıkı kontroller yaparak mevzuatın tam olarak uygulanmasını sağlamış. Sonuçta can kaybı az olmuş.

22Şub/230

* Prof. Dr. Tarık Özcan tarafından 2018 yılında, Yazı / Yankı (Makaleler / Denemeler) adıyla bir kitap yayınlanır.

indir

Prof. Dr. Tarık ÖZCAN (2018) YAZI / YANKI (Makaleler-Denemeler) İstanbul: Kesit Yayınları, 607 sf.,  / Prof. Dr. S. Dilek YALÇIN-ÇELİK ,

* Prof. Dr. Tarık Özcan tarafından 2018 yılında, Yazı / Yankı (Makaleler / Denemeler) adıyla bir kitap yayınlanır. Sözü edilen kitap, Kesit Yayınlarından çıkmış olup 607 sayfadan oluşmaktadır. Yazı / Yankı, içeriğinden anlaşıldığı ve Ön Söz’de dile getirildiği gibi yazarının 1990’lı yılların başından beri kaleme alarak çeşitli dergilerde yayınladığı makale ve denemelerden oluşmaktadır. Metinlerin toplanıp bilgisayar ortamında bir araya getirilmesinde Araş. Gör. Sema Oruç’un katkıları bulunmaktadır.

1955 yılında İstanbul’da doğan Prof. Dr. Tarık Özcan, aslen Elazığ’lıdır. Halen Fırat Üniversitesi, İnsani ve Sosyal Bilimler Fakültesi, Türk Dili ve Edebiyatı Bölümünde öğretim üyesi olan yazar, yazılarının ve birikiminin ana kaynağını iki büyük nehre bağlamaktadır. Birincisi gerçek bir ırmak olan Fırat Nehri ve ikincisi mecazi anlamda dile getirilen Türk dil ve edebiyatının aktığı o büyük nehirdir. Bu iki kaynak, yazarının, akademik ve sanatçı kişiliğinin oluşumunda, iki temel noktaya da vurgu yapmaktadır: Yerel değerler ve milli unsurlar ile sanatsal birikim ve tüm Türk dilinin, Türk dünyası edebiyatlarının kaynaklarının yazılarının içeriğine etkisi. Prof. Dr. Tarık Özcan’ın akademik çalışmalarının (tezleri, kitapları, makaleleri, sempozyum ve seminer gibi) yanı sıra, İkindi Işığı (2005), Kördüğüm (2013), Asyalı Hüzün (2016) adıyla yayınlanmış üç şiir kitabı bulunmaktadır.

21Şub/230

BİNALARI YENİLESEK ÇARE OLACAK MI? – Ruhittin SÖNMEZ

ruhittin s

BİNALARI YENİLESEK ÇARE OLACAK MI? - Ruhittin SÖNMEZ
Depremde yeni binalar da yıkıldı. Bu binalarla birlikte “1999 depremi öncesi yapılmış binalar riskli, yeni yönetmeliğin geçerli olduğu dönemde yapılanlar sağlam” tezi de yerle bir oldu.

Adıyaman’dan bir enkazın başından konuşan gazeteci Murat Ağırel bu enkazın, 5 yıl önce kentsel dönüşüm kapsamında yapılmış bir binaya ait olduğunu anlattı.

Yani buradaki mülk sahipleri “depreme dayanıklı olsun” diye var olan binalarını yıktırıp, “yeni yönetmeliğe göre” yapıldığı zannıyla bir müteahhite yenisini yaptırmışlar. Ama canlarının,
sevdiklerinin, mallarının enkaz altında kalmasına engel olamamışlar.

Elbette yeni binalar daha sağlam ve bunlarda yıkılma oranı çok düşük. Yönetmeliğimiz de neredeyse mükemmel. Ama uygulamada görülen bu kötü örneklerin yaptığı güven tahribatı çok büyük.

20Şub/230

ORGANİZE İŞLER * DENETİMİ TBMM YAPSIN * – Naci KAPTAN

YIYIN

ORGANİZE İŞLER * DENETİMİ TBMM YAPSIN * – Naci KAPTAN


Her türlü afetten sonra AKP “Yardım Kampanyası” düzenler. Gönlü gani Türk Milleti de her seferinde nesi var nesi yok, verir!
Fakat nasıl oluyorsa, her kampanyadan sonra ciddi yolsuzluk söylentileri yayılır ama bir sonuç çıkmaz. Veren verdiğiyle, alan aldığıyla kalır. Kimse toplanan paraların yerine gidip gitmediğini araştırmaz, para toplayan devlet kuruluşları da lütfedip, bu paraları nereye ve nasıl harcadıklarını açıklamazlar!
Bosna’ya yardım, Mercimek, Darçın, Deniz Feneri bu yolsuzluklara örnek verilebilir. Alman Savcılar, 1 yıl süreyle Deniz Feneri çalışanlarını takip etti ve 17 Milyon Avroluk yolsuzluğu tespit etti. Elemanlar suçlarını kabul ettiler ve paranın bir kısmını pavyonlarda harcadıklarını itiraf ettiler ve 6 yıl hapse çarptırıldılar.
Gelin görün ki, Dönemin Başbakanı Erdoğan bu süreci yönetti, dosya 3 yılda Almanya’dan gelemedi ve olay kapandı. Türk Savcı şöyle demişti; “Ankara’da bir güç var, onu aşamıyoruz. Biz Savcılar ona “Hırsızlar İmparatoru” diyoruz!
19Şub/230

ESKİ DOSTLAR… / Mustafa KÜPÇÜ

mustafa kupcu

ESKİ DOSTLAR… / Mustafa KÜPÇÜ

Benim çocukluk ve ilk gençlik yıllarımda İzmit, her yönüyle yaşanası bir kentti.

İzmit’in cadde ve sokaklarında hemen her insan birbirini selamlar, hal hatır sorardı.

İzmit’in esnafı yakın dostluk ve dayanışma içindeydi.

Akşamları kahvehanelerde buluşurdu insanlar. Örneğin; gençler Sefa Kahvesi’nde, ileri yaştakiler Kadıoğlu Kahvesinde bir araya gelirlerdi.

Düğünler, bayramlar,  eş- dost-akraba buluşmaları için güzel vesileler olurdu.

1960’lı yılların sonuna doğru, sanayileşmenin hızıyla hem nüfusumuz arttı hem de kent hızla büyümeye başladı.

Artık, “insan ilişkileri” değişmeye başladı. Aynı kent içinde birbirimize “yabancılaşmaya” başladık!

İşte, bu koşullarda, 1966 yılında Mustafa Ersoy, Emin Saka ve Fikret Balcı öncülüğünde “Eski Dostlar” grubu oluşturuldu. Bu grupta, eski ve yeni Belediye Başkanları, Milletvekilleri ve Kocaelispor yöneticileri yer alıyordu.

18Şub/230

Adnan Kahveci’nin İlâhiyat Profesörü kuzeni Niyazi Kahveci’den harika tespitler.

1235-1631536235

Adnan Kahveci’nin İlâhiyat Profesörü kuzeni Niyazi Kahveci'den harika tespitler.

- Bu ülkede en çok satılan, en çok satın alınan fakat hiç kullanılmayan tek şey dindir. Bunu satın alan halk problemlidir! Halkın zihin yapısı problemlidir! Bu problemlerin faturasını millet olarak birlikte ödüyoruz..

* Bu kafa birini büyütüyor, sonra da gidip kendini ona öldürtüyor.

* Bu kafa, hastalıklı bir kafadır!

* Bu kafa, anakronik (çağ dışı) bir kafadır!

* Bu kafa, şizofrenik bir kafadır!

- On bin yıl öncesinin anlayışıyla bugünü yaşamaya çalışan bir kafadır!

- Kiralık kapitalle kapitalizm, kiralık felsefeyle bağımsızlık olmaz!..

En zor iş, çağdışı insan malzemesiyle çağdaş işler yapmaya kalkışmaktır.

Otuz yıl sonra ya teknolojik insan olacaksınız, ya da gereksiz insan. Mesele bu kadar basit.

17Şub/230

SAHİBİNİ UTANDIRACAK SÖZLER – Ruhittin SÖNMEZ

ruhittin sSAHİBİNİ UTANDIRACAK SÖZLER - Ruhittin SÖNMEZ

Böylesine büyük bir deprem felaketinde, Devlet adamlarına düşen ilk görev acımızı paylaşmaktır.

On binlerce masum insanımızın ölümünde, yaralananların acısında, ekonomik kayıplarda kendi hissesine düşen sorumluluğun farkında olmaktır.

Sorumluluğunun izini taşıyan, utanma ve nedametin hissedildiği bir beden dili ve de mahcup bir üslup ile halka seslenmektir.

Oysaki yüzündeki ifadeden üzüntü değil, sadece nefret ve öfke hissi okunan zatın konuşmasının içinde kullandığı kavramlara bakar mısınız?

“Kanı bozuklar, kalite ve karakter yoksunları, akbaba, alçak, mikrop, enkaz üstünde tepinen utanmazlar, işbirlikçi sefiller, izansızlar, menfaatperestler, haşaratlar, aymazlar, asalaklar, siyasi yağmacılar, fırsat düşkünü alçaklar, yalancılar…”

Tamam, vatandaşlar olarak seçtiğimiz zatlardan “çapulcu, sürtük, ayyaş” vb kavramları çok duymuştuk.

Ama bu derin acı atmosferinde böyle kavramların akla gelmesini bile anlamakta güçlük çekiyorum.

Bilinçaltı deşifresini yapabilen uzmanlar ne der bilemiyorum.