AKLI BAŞINDA BİR YÖNETİM BÖYLE HATALAR YAPMAZ – Ruhittin SÖNMEZ
AKLI BAŞINDA BİR YÖNETİM BÖYLE HATALAR YAPMAZ - Ruhittin SÖNMEZ
Prof. Dr. Esfender Korkmaz çok tecrübeli bir akademisyen, ekonomist, gazeteci ve siyasetçidir. Yeniçağ Gazetesi’ndeki son köşe yazısının başlığı “TÜİK’in enflasyon yanlışı ortaya çıktı” idi.
Bu yazıda Esfender Hoca “2019 yılından beri TÜİK enflasyonu düşük gösteriyor. TÜİK kamu görevi yapıyor. Verileri eksik göstermesi kamu görevini kötüye kullanmaktır.
Dahası maaş ve ücret alandan, devlete ve işverene haksız gelir aktarmaktır. Eğer 2019’dan beri maaş ve ücretler gerçek enflasyona göre düzeltilseydi, bugün herkesin eline yüzde 31 dolayında daha fazla para geçecekti.
İşçi ve memur sendikalarının TÜİK’e ve hükümete dava açmaları gerekir” diyor.
Aynı gün basına bir haber düştü: Emekli Yargıtay Üyesi Seyfettin Çilesiz böyle bir dava açmıştı. TÜİK’in açıkladığı enflasyondan dolayı emeklilerin düşük zam aldığı için açılan davada Ankara 6. İdare Mahkemesi TÜİK lehine karar verdi. Üstelik TÜİK mahkemeye madde sepetini açıklamadığı ve bir belge sunmadığı halde. Dava istinafa taşındı, Bölge İdare Mahkemesi’nde görülecek.
OKULDA SEVGİ VE ÖZGÜRLÜK ORTAMI-3 – Seyfettin KARAMIZRAK
OKULDA SEVGİ VE ÖZGÜRLÜK ORTAMI-3 - Seyfettin KARAMIZRAK
“Ben gelmedim davi için, benim işim sevi için.” Yunus emre
Bundan önceki yazımızda, “sevginin ve özgürlüğün” öğrencilere nasıl kazandırılabildiğinden bahsetmiştik. Beş maddesini anlattığımız bu konunun diğer maddelerini anlatmaya çalışalım.
Öğretmen eğitim ortamında, şu şekilde davranmalıdır:
-Öğretmen evrendeki tüm varlıkların birbiriyle ilişkisi olduğunu gösteren olguları (hava, su, toprak kirlenmesi; savaş, açlık, yönetim, toplumsal, ekonomik, siyasal sorunları) hedefler doğrultusunda öğretme ortamına getirmeli; üzerinde tartışılmalı; uygun öğretme yöntemlerini de işe koşarak birlikte sonuca varmalıdır.
-Sorunlar çözülürken, ya da çözülmeden önce öğrencileri gruplara ayırmalı; onların hep birlikte çalışmalarına olanak tanımalı; böyle çalışma alışkanlığını onlara kazandırmalıdır.
Öğretmen kubaşık çalışma örneklerini sınıfa getirmeli, öğrencilere göstermeli; neden böyle çalışılması gerektiğini onlara buldurmalıdır. Hiçbir öğrenciye ayrıcalık tanımamalı;
yani hiçbirini sürekli merkeze almamalıdır. Hepsine eşit davranmalı ve âdil olmalıdır.
ABD’NİN TÜRKİYE VE KÜRDİSTAN PLANI – Ruhittin SÖNMEZ
ABD’NİN TÜRKİYE VE KÜRDİSTAN PLANI - Ruhittin SÖNMEZ
Türkiye’de yeni açılım süreci başlatma girişiminin Ortadoğu’daki gelişmelerle çok yakın bağı olduğu açık. Bu gerçek içeride çok seslendirilmese de dışarıda çok daha açık bir şekilde dile getiriliyor.
Şimdi Prof. Dr. İskender Öksüz’ün köşe yazısında aktarılan bir röportajda anlatılanlara bakalım.
Irak Kürdistanı’nın Rûdaw ajansına verdiği röportajında (https://bit.ly/Rudaw-Semavi) Temel Strateji Araştırma Merkezi Başkanı Abdurrahim Semavi’nin anlattıkları ilginç.
“Türk hükümetinin 15-16 aydır hazırladığı bu proje sadece Türkiye'deki Kürt sorununun çözümüne yönelik değil. Projeye göre Ortadoğu Kürtleriyle büyük bir ittifak kurulacak, Doğu, Batı ve Güney, Kuzey Kürtleriyle (İran- Irak- Suriye ve Türkiye’deki ayrılıkçı Kürtler kastediliyor) ittifak kurulacak. Bu projenin hazırlığıdır. Bunu ifade etmek istiyorum.”
“Proje 5 yıl içinde yapılacak. Türkiye halkı ve Kürtler projeye hazır olana kadar proje adım adım inşa edilecek... 5 yıl içerisinde sadece Kandil'de olanlar değil, diasporada yaşayanlar da geri dönecek ve onlara da geri dönüş yolu açılacaktır.”
HALDEN ANLAYAN VE ANLAMAYANLAR – Ruhittin SÖNMEZ
HALDEN ANLAYAN VE ANLAMAYANLAR - Ruhittin SÖNMEZ
Türkiye bir yandan geniş kesimlerin derin yoksullukla mücadele ettiği bir ülke. Diğer taraftan devleti yönetenler halkın halinden anlamak yerine kendi yarattıkları yapay gündemlerle meşguller.
Bir zamanlar bir esnafın fırlattığı yazar kasa ile hükümet düşerken, şimdi açlık sınırı altında kıvranan çiftçi, esnaf, işçi ve emeklilerin çığlıklarını duyan yok.
Milletin önemli bir kesimi ülkede hak, hukuk, adalet mahrumiyeti olduğu inancı içinde.
Muktedirlerle ters veya farklı düşünenler bir sabah ansızın tutuklanabilmekte. Nasuh Mahruki gibi Türkiye’nin gururu olan, binlerce kişiyi doğal afetlerde kurtarmış, uluslararası dağcılık alanında ülkemizi başarıyla temsil etmiş bir kişi Yüksek Seçim Kuruluna güvensizliğini beyan etti diye 12 m2’lik bir beton kutuya konuldu.
Türkiye, “Atatürk’ün askerleriyiz!” diye yemin eden teğmenlerin ordudan ihracı istenirken, 40 bin kişinin ölümünden sorumlu terörist başına güzellemeler yapılıp, TBMM’e davet edildiği bir ülke oldu.
Milli Eğitim Bakanlığı cemaat ve tarikatlara okullarda sözde “değerler eğitimi” verdirirken, belediyelerin modern kreşlerini kapatma derdinde.
Bütün bu olanlara tepki gösterenler, yargı yoluyla cezalandırılmakta.
Oysaki büyük devlet adamları halkın halinden anlarlar. Modern tabiriyle “empati” yapmaya çalışırlar. Yani onların yerine kendini koyarak duygularını anlamaya çalışırlar, neden bu tepkilerin var olduğunu sorgularlar. Halden anladığınız zaman bulduğunuz çözüm de gerçekçi olur.
Meramımı anlatmak için tarihten birkaç örnek vermek istiyorum.
KILIÇDAROĞLU’NUN MAHKEMEDE ANLATTIKLARI – Ruhittin SÖNMEZ
KILIÇDAROĞLU’NUN MAHKEMEDE ANLATTIKLARI - Ruhittin SÖNMEZ
CHP’nin 7. Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu dönemin Başbakanı R.T. Erdoğan’a Hakaret suçlamasıyla yargılandığı Asliye Ceza Mahkemesinde “savunma” yerine manifesto gibi beyanlarda bulundu.
Kılıçdaroğlu 2013-2014 yılları arasında meydanlarda yaptığı konuşmalarda AKP Genel Başkanı Erdoğan için ağır suçlamalarda bulunmuş. Bu konuda aleyhine açılan davada, zamanın ana muhalefet partisi lideri Kemal Kılıçdaroğlu 11 yıl 8 aya kadar hapis ve siyasi yasak talebiyle yargılanıyor.
Dava Başbakan Erdoğan’ın şikayetiyle açılmış. Ama Erdoğan 15 Temmuz 2016 darbe girişiminden sonra, o tarihe kadar Kılıçdaroğlu dahil olmak üzere, açtığı davaları geri çekti. Şikayetlerinden de vaz geçtiği için bu davada halen müdahil değil.
“Saray’a yakın gazeteci” Abdülkadir Selvi bu durumu “Cumhurbaşkanı Erdoğan, Kılıçdaroğlu’nu affetti” diye yazdı. Selvi’nin demokrasi anlayışına bakın ki, iktidar partisi genel başkanı şikayetinden vazgeçince ana muhalefet partisi genel başkanını affetmiş oluyormuş!
Ancak demokratik bir devlet olduğu iddiasındaki bir ülkede, ana muhalefet partisi liderinin başbakan hakkında on yıl önce söylediği sözleri sebebiyle 11 yıl 8 aya kadar hapis ve siyasi yasak talebiyle yargılanıyor olması iyi bir şey değil.
Adalet Bakanının, dava hakkında yorum yaparken, muhalefete tehdit anlamına gelecek sözlerini fazla siyasi buldum. Bakan yargıya baskı yapılıyor görüntüsü verecek sözlerden sakınmalı.
Bu dava niteliği itibarıyla siyasi bir davadır. Kılıçdaroğlu da siyasi bir savunma yapmıştır. Erdoğan hakkındaki iddialarının ve sert ifadeli ithamlarının kitlelere ulaşması için mahkeme salonundan seslenmeyi tercih etmiştir.
Kılıçdaroğlu son Cumhurbaşkanlığı seçiminde kazanamayacağı belli olduğu halde aday olduğu için çok eleştirildi. Ben de eleştirdim, eleştiriyorum. Ancak Kılıçdaroğlu uzun yıllar bürokrat ve siyasetçi olarak görev yapmış ve hakkında en küçük bir yolsuzluk ve şaibe iddiası dahi olmayan bir kişi. Bu yüzden hırsızlık, yolsuzluk konularındaki hassasiyeti inandırıcı bulunuyor.
Davanın kendisi hakkında şu safhada yorum yapmayacağım. Kemal Kılıçdaroğlu’nun mahkemeden çok yargı dışındaki kişi ve kitlelere verdiği mesajlarında, önemli bulduğum bazı konuları yorumlamaya çalışacağım.
SEVGİ VE ÖZGÜRLÜK-2 – Seyfettin KARAMIZRAK
SEVGİ VE ÖZGÜRLÜK-2 - Seyfettin KARAMIZRAK
“Eğer bu dünyada gerçek barışı öğreteceksek ve eğer savaşa karşı gerçek bir savaş vereceksek, işe önce çocuklarla başlamamız gerekmektedir.” Mahatma Gandhi
Bundan önceki yazımızda, “sevginin ve özgürlüğün öğrencilere nasıl kazandırılabildiğin” den bahsetmiştik. Dört maddesini anlattığımız bu konunun diğer maddelerini anlatmaya çalışalım.
5. Sevgi insanın önemli gereksinimlerinden biridir: Sevgi, insanın önemli gereksinimlerinden biridir. İnsan sevmediği, sevilmediği ortamlarda çok acı çeker.
Çünkü insan, yaşamı boyunca sevgi peşinde koşmakta, onu aramakta, yani sevgi dolu bir ortamda yaşamak istemektedir.
Nitekim "iki gönül bir olunca, samanlık seyran olur, beni aç, susuz bırakın; fakat ne olur sevgisiz bırakmayın" sözlerinde bu gerçek dile getirilmektedir.
Öğrencinin de eğitim ortamında sevgiye gereksinimi vardır. Sevdiği öğretmeninin dersinde başarısız olan öğrenciyi bulmak çok zordur. Öğrenci öğretmenini ve dersi seviyorsa, o alanda daha başarılı olur.
Eğitimin kurallarına uyabilir; onları savunur. Öğretmen ve derse karşı olan olumsuz tutum ve davranışlardan da vaz geçer.
Baskı, korku, ceza gibi istenmedik değişkenlerin baskın olduğu eğitim ortamlarında, öğrenci göstermelik bir saygı ve uyum içindedir.
Sırf sınıf geçmek, dayak yememek, azarlanmamak, küçük düşürülmemek, ceza görmemek için çalışabilir; kurallara uymuş gibi davranabilir. Bu gibi ortamlarda öğrenci gerçek duygu ve düşüncelerini bastırmıştır. Uygun yer ve zaman gelince öğretmen ve derse karşı olan tutumunu ortaya koyabilir.
Bu yüzden insanın sevgi gereksinimini giderebilmek için, eğitim ortamında duyuşsal alanla ilgili hedef davranışları kazandırıcı değişkenler işe koşulmalıdır. Eğitim ortamı, öğrencinin sevme, sevilme ve benimsenme gereksinimini giderecek biçimde planlanmalıdır.
ERDOĞAN AÇLIK VE YOKSULLUKLA MÜCADELE ZİRVESİNDE – Ruhittin SÖNMEZ
ERDOĞAN AÇLIK VE YOKSULLUKLA MÜCADELE ZİRVESİNDE - Ruhittin SÖNMEZ
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, G20 Liderler Zirvesi’nde, “Sosyal Kapsayıcılık ile Açlık ve Yoksullukla Mücadele Oturumu”na iştirak etti.
G20 Liderler zirvesi kapsamında Brezilya’da yapılan toplantılar için üç ana başlık seçilmiş. Bunlardan ilki “açlık, yoksulluk ve eşitsizlikle mücadele.”
Erdoğan “dünyada nerede bir kıtlık, açlık, felaket, çatışma, trajedi varsa Türkiye ilgili tüm resmî kurumları ve sivil toplum kuruluşlarıyla oradadır, ihtiyaç sahiplerinin her daim yanındadır” mesajını verdi. Özellikle Türkiye’nin Gazze ve Lübnan’a yaptığı insani yardımları anlattı.
Oysaki dünyada açlık ve yoksulluk sorunu var ama Türkiye’de de aynı sorun büyümekte.
Türkiye’de vatandaşların önemli bir bölümü açlık v yoksulluk sınırının altında bir gelirle yaşama mücadelesi veriyor.
Türk-İş verilerine göre Ekim 2024 ayında açlık sınırı 20 bin 431 TL’ye, yoksulluk sınırı da 66 bin 553 TL’ye yükseldi. Asgari ücret bile açlık sınırının 3 bin 429 TL altında kalıyor. Türkiye’de ortalama ücretler de asgari ücret seviyesine yakın mertebeye düştüğü için nüfusun büyük kısmının açlık sınırı altında kaldığı ortada.
Ata’ya son veda etkinliği – Orhan BALCI
Ata’ya son veda etkinliği - Orhan BALCI
Salı günü ofiste çalışıp gazeteyi tamamlayıp, internet haber sitemize gerekli haberleri girdikten sonra, Doğu Kışla Durağı’ndan Tramvay’a bindim.
Her zaman olduğu gibi kalabalık bir tramvay yolculuğu sonrasında Yeni Cuma Durağı’nda indim.
Hava kararmıştı.
Kent Meydanı’nda daha çok gençlerin ve üniversite öğrencilerinin tercih ettiği Kafeler doluydu.
Yürüyerek hedefim olan Mimarlar Odası Tarihi Bina’ya gittim.
HALKA RAĞMEN ÇÖZÜM SÜRECİ – Ruhittin SÖNMEZ
HALKA RAĞMEN ÇÖZÜM SÜRECİ - Ruhittin SÖNMEZ
Millete işi gücü bıraktırıp bilmece çözmeye zorluyorlar. Cevabı merak edilen soru şu: Devlet Bahçeli
“Öcalan açılımını” CB Erdoğan’a haber vermeden mi yaptı, yoksa birlikte karar verdikleri bir planı belli bir senaryoya göre uygulamaya mı çalışıyorlar?
Millet bu soruyla meşgul edilirken, Devlet Bahçeli Öcalan’ı Meclis’te konuşturma ve (terörü bitirme karşılığında) terörist başına af getirmek projesini her hafta tekrarlıyor. Erdoğan sanki bu fevkalade önemli sözler söylenmemiş gibi bu konudan bahis açmıyor.
Şimdi bir de her gün saat 15’te MHP’nin resmi hesabından Bahçeli’nin “Vakit Tamam” başlıklı şifreli mesajları yayınlanıyor. Milletin bütün dertleri unutulsun diye dikkatler siyasetin çelik çomak oyununa çekiliyor.
Neymiş efendim, “Bahçeli bu mesajlarla kime sesleniyor ve ne anlatmak istiyormuş?”
Devlet Bahçeli neden “Yalnız kalırsınız bazen en yakınınız bile anlamaz sizi” mesajı yayınlamış?
Milletin kaderini ilgilendiren bu kadar ciddi bir meselede ülkeyi yönetenlerin millete verdiği değere bakar mısınız?
Böyle şifreli mesajlar göndereceğine, Devlet Bahçeli ne demek istiyorsa ve kime demek istiyorsa açık açık söylese olmaz mı?
KÜRT SORUNU VAR MI, SİYASİ ÇÖZÜM NE DEMEK? – Ruhittin SÖNMEZ
KÜRT SORUNU VAR MI, SİYASİ ÇÖZÜM NE DEMEK? - Ruhittin SÖNMEZ
MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli bir yandan yeni bir “çözüm süreci” başlatmak istiyor. Önceki “çözüm sürecinde” bile dile getirilemeyen “Öcalan TBMM’de konuşsun” çağrısı yapıyor. Fakat diğer taraftan “Kürt Sorunu yoktur” görüşünü dile getiriyor.
Cumhurbaşkanı Erdoğan Diyarbakır’da, 2005 yılında, “Kürt meselesi benim meselemdir” diye konuşmuştu.
Oslo’da PKK ile T.C. arasında, bir hakem devlet başkanlığında, 2009 yılında gizli müzakereler başlatıldı. 2013-2015 yılları arasında “Çözüm Süreci” adı altında PKK ile Türk Devleti arasında açıkça müzakereler yürütüldü.
2015 yılından sonra Erdoğan “Türkiye’de artık Kürt sorunu yoktur ; Kürt kardeşlerimin sorunları vardır. Türk kardeşimin de sorunu var, öyle mi? Ülkemde yaşayan tüm etnik unsurların her birinin sorunları var. Bu sorunları gidermek için çalışacağız, ayrım yapmayacağız. Sanki bu ülkede Kürt
sorunundan başka bir mesele yok. Bu, ülkeyi bölmeye gayret etmektir, ayrımcılıktır. Bütün etnik unsurlar, Türkiye Cumhuriyeti’nin vatandaşları olarak birdir, birbirine eşittir, birlikte Türkiye’dir” gibi değerlendirmeler yaptı.
CB Erdoğan, Bahçeli’nin “Öcalan açılımı” üzerine, “MHP liderinin tavrının Türkiye’nin demokrasi mücadelesi için olumlu ve anlamlı bulduğunu” söyledi. “Siyasetimizin temelinde, ülke meselelerinin geniş bir mutabakatla çözülmesi, toplumun farklı kesimlerinin de sürece dahil
edilmesi yatıyor” dedi.
“Meseleleri terör dışı yöntemlerle ortadan kaldırmaya ise her zaman varız” diyen Cumhurbaşkanı Erdoğan, “bu gelişmeyi yeni Anayasa çalışmalarıyla birlikte değerlendirmek gerektiğine” atıfta bulundu.
SEVGİ VE ÖZGÜRLÜK-1 – Seyfettin KARAMIZRAK
SEVGİ VE ÖZGÜRLÜK-1 - Seyfettin KARAMIZRAK
Dr. Peck, sevgiyi şöyle tanımlar: “Sevgi, insanın, kendisinin ve bir başkasının ruhsal tekâmülünü desteklemek amacıyla benliğini genişletme arzusudur”.
Sevgi kayıtsız şartsız saygıdeğer bulunmaktır. Sevgi fark edilmedir. Sevgi hoş görülmedir.
Sevgi paylaşmadır. Sevgi tanınma, bir insanın olabileceğinin en iyisi olmasına, gelişmesine imkân sağlamaya çalışmadır. Sevgi, şeffaf olmadır. Sevgi ihtiyaçtır.
Spinoza ise sevgiyi; “zorlama olmadan, yalnız özgür olduğunda yaşanabilen, insan gücünü somutlayan bir eylem” olarak ele almaktadır.
“Sevgi, kolların her zaman açık oluşudur. Sevgi için kollarınızı kaparsanız, kendinizin dışında tutacak hiçbir şey kalmadığını görürsünüz”.
Bademci’ye göre: “Sevgi tutku gibi zehirlisi olmayan, herkesin yetiştiremediği sıradan bir çiçektir.”
YAPAY ZEKA KÖŞE YAZILARIMI DEĞERLENDİRDİ – Ruhittin SÖNMEZ
YAPAY ZEKA KÖŞE YAZILARIMI DEĞERLENDİRDİ - Ruhittin SÖNMEZ
Yapay zeka programları son zamanlarda hem çok çeşitlendi ve hem de çok gelişti. Her geçen gün daha da gelişmekte olan yapay zeka programları ile inanılmaz işler yapılabilmekte.
Türkiye dijital dönüşümün bir parçası olarak yapay zekanın stratejik önemini dikkate almaya çalışıyor. 2021 yılında “Ulusal Yapay Zeka Stratejisi’ni yayımlandı. Yapay zekaya en çok yatırım yapan ülkeler listesinde ilk üç ABD, Çin ve Birleşik Krallık olurken, Türkiye ise bu listede 20'nci sırada yer alıyor.
Nobel ödüllü bilim insanımız Daron Acemoğlu “Türkiye'de birkaç şirket haricinde şirketlerin ve politikacıların yapay zekaya hazır olmadığını” belirtti. Acemoğlu, “Türkiye'nin bu konuda inovasyona girmesi gerektiğini” söyledi. Sadece özel sektörde değil, “kamu ve savunma sektöründe yapay zekâ çok önemli. Yapay zekâ kullanılarak kamu sistemimizde birçok şey iyileştirilebilir. Öte yandan, yapay zekâyı kullanabilmek için daha eğitimli bir işgücüne sahip olmamız lazım” dedi.
BAHÇELİ ÖCALAN’I MECLİS’E GETİRMEKTE KARARLI – Ruhittin SÖNMEZ
BAHÇELİ ÖCALAN’I MECLİS’E GETİRMEKTE KARARLI - Ruhittin SÖNMEZ
Kulaklarına ve gözlerine inanamayıp, acaba “sürçü lisan mı etti?” diyerek şaşkınlıkla gözlerini ve kulaklarını ovuşturanlar bile anladı ki yanlış duymamışız.
MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli Meclis grubunda bir kere daha "Teröristbaşı terörün bittiğini, PKK'nın lağvedildiğini söyleyecekse DEM grubuna gelsin, bunları teker teker söylesin. Umut hakkından da istifade etsin. Sözümün arkasındayım ve teklifimde ısrarlıyım" dedi.
Bu sözlerin asıl sebebini de ifade etti. Bir bakıma “ağzındaki baklayı çıkardı.”
“Eğer terör hayatımızdan sökülüp atılırsa, eğer enflasyon canavarına kesif bir darbe indirilirse, Türkiye siyasi ve ekonomik istikrarın zirvesine çıkarsa, Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan'ın bir kez daha seçilmesi doğal ve doğru bir tercih değil midir? Bu kapsamda lazım gelen anayasal düzenlemeyi yapmak önümüzdeki görevler arasında olmayacak mıdır? Devlette devamlılık, siyasette istikrar, Türkiye Yüzyılı'nın inşası için Sayın Recep Tayyip Erdoğan güvencedir, milletin sevdalısıdır, tecrübesiyle ve birikimiyle bize göre tek seçenektir."
Bu konuya dair yazdığım 4 yazıda Bahçeli’nin çıkışının iç sebebinin CB Erdoğan’ın tekrar ve belki de ömür boyu seçtirme imkanı verecek bir Anayasa değişikliği yapma arzusu olduğunu vurguladım.
Bu planın sadece Bahçeli tarafından değil Erdoğan ve saraydaki ekibi ile kurgulanmış olduğundan eminim. Bu yüzden Esenyurt belediyesine (ve Halfeti, Batman, Mardin belediyelerine) kayyım atanmasının Bahçeli’nin başlattığı bu süreci durdurmayacağını ifade ettim. Yanılmadığım ortaya çıktı.
BAHÇELİ’NİN ÖCALAN’LI ÇÖZÜMÜ İPTAL Mİ EDİLDİ? – Ruhittin SÖNMEZ
BAHÇELİ’NİN ÖCALAN’LI ÇÖZÜMÜ İPTAL Mİ EDİLDİ? - Ruhittin SÖNMEZ
“Teröristbaşı Öcalan’ı TBMM’de konuşturmak” gibi Türk Milletinin sinir uçlarını tahrik eden bir teklifin çok iyi bir hazırlıktan sonra ortaya konulmuş olması gerekirdi.
Çünkü TBMM’de Öcalan’ı konuşturmadan önce “umut hakkı” denilerek terörist başına bir af çıkarılması ve bunun millete kabul ettirilmesi kolay değildi.
Nitekim Bahçeli’nin bu çağrısının yapıldığı hafta kamuoyu anketlerinde MHP oylarında büyük düşüş, Bahçeli’nin bu çıkışına şiddetli tepki veren Zafer Partisi ve İYİ Parti oylarında ciddi artışlar görüldü.
İlginç olan AKP ve Erdoğan bu ilk hafta içinde konu hakkında yorum yapmadı. Bu süre içinde AKP oylarında biraz artış olduğu tespit edildi.
Sonunda CB Erdoğan konu hakkında konuştu. 29 Ekim resepsiyonunda “Cumhur İttifakı ortağımızın öncülüğünde son dönemde ortaya konan yaklaşımların önyargısız olarak
değerlendirilmesini” istedi.
30 Ekim’de TBMM grubunda yaptığı konuşmada önce, “tüm vücudunu taşın altına” koyduğu söylediği Bahçeli ile “kardeşliğe katkı” sağladığını belirttiği CHP Genel Başkanı Özgür Özel’e teşekkür etti.
Sonra Bahçeli’nin kimsenin hayal etmediği seviyeye yükselttiği çıtayı aşağı seviyelere indirdi.
Öcalan adını ağzına bile almadı. Meclis’e gelip, DEM grubunda konuşmasından da söz etmedi.
Önce Bahçeli’yi övdü. Ama O’nun getirdiği teklife karşı “Bizim, Irak ve Suriye’nin kuzeyindeki bölücü terör örgütüne, kandan beslenen Kandil’deki terör baronlarına hiçbir çağrımız yoktur olamaz da… Teröristin anladığı yegâne dil terörle tavizsiz mücadeledir” dedi.
Buradan Kandil’deki PKK ve KCK ile Suriye’nin kuzeyindeki YPG/PYD ile bu süreçte muhatap olmayacağı, Öcalan ve DEM’i muhatap alacağı anlaşıldı.
OKULDA SEVGİ ORTAMI – Seyfettin KARAMIZRAK
OKULDA SEVGİ ORTAMI - Seyfettin KARAMIZRAK
“Öğretmen, korkulan kişi değil sevilen ve sayılan insan olmalıdır. Unutulmamalıdır ki korku kaçırır,
sevgi yaklaştırır. Kaçan öğrenci değil, yaklaşan öğrenci öğrenir. Öğretmen sevilen kişi olduğu kadar
öğrencilerine öğrenmeyi de sevdirmelidir. Öğretmen sevgisi, öğrenci sevgisi ve öğrenme sevgisi başarının
dinamizmidir.” Fahri Kayadibi
Eğitim, sevgiyi merkezine alırsa, küreselleşen dünyanın; “barış, huzur, güven, dayanışma, kardeşlik” içerisinde bir dünya halini alabilmesine katkıda bulunur.
İnsan; “bilinç, sevgi, inanç, güven, düşünce, algı ve anlamadan” yoksun olursa kendisini insan olarak idrak edemez. Sosyal çevre ve ekolojik denge olmaksızın da tüm boyutlarıyla gelişmiş bir insan olamaz.
Okuldaki sevgi ortamı çocuğu okula bağlayan ve başarısını güdüleyen en büyük etkendir. Okulunu seven çocuk, severek öğrenir. Okul sevgisiyle öğrenme sevgisi paralellik
gösterir.
CUMHURİYET VE DEMOKRASİ – Ruhittin SÖNMEZ
CUMHURİYET VE DEMOKRASİ - Ruhittin SÖNMEZ
Halkımıza Cumhuriyeti sorunuz, çoğunluğu demokrasinin özelliklerini anlatacaktır. “Halkımız farkında olmadan Cumhuriyet ile demokrasiyi özdeşleştirir.” Oysaki Cumhuriyet ile demokrasi aynı şey değildir.
Bu yüzden “Cumhuriyetimizi demokrasi ile taçlandıracağız” şeklindeki ifadeler doğrudur.
Konunun uzmanı bir bilim adamının, Prof. Dr. Kemal Gözler’in cümleleriyle açıklayalım:
“Birer cumhuriyet olmakla birlikte demokratik olmayan pek çok devlet vardır. Komşularımız Irak ve İran birer cumhuriyettir. Keza eski SSCB de bir cumhuriyet idi. Oysa bu devletlerin demokratikliği pek kuşkuludur. Demek ki “cumhuriyet = demokrasi” anlayışı ampirik olarak yanlıştır.”
“Buna karşılık Avustralya, Belçika, Birleşik Krallık, Danimarka, Hollanda, Japonya, Kanada, Lüksemburg, Norveç, İsveç, Yeni Zelanda gibi demokratikliklerinden hiçbir şekilde şüphelenilmeyen ve üstelik uzun zamandan beri demokratik rejimleri kesintiye uğramamış olan bu devletler bir cumhuriyet değil, monarşidir.”
“Cumhuriyet ile demokrasi arasında bir bağıntı yoktur. Bir cumhuriyet demokratik olabileceği gibi, anti-demokratik de olabilir.
Keza monarşi ile demokrasi arasında da bir bağıntı yoktur. Bir monarşi demokratik olabileceği gibi, anti-demokratik de olabilir.”
“Cumhuriyet, devlet başkanlığının irsî olarak intikal etmediği devlet şekli ve monarşi de devlet başkanlığının irsî olarak intikal ettiği devlet şekli olarak tanımlanabilir.”
Osmanlı Devleti monarşi ile idare ediliyordu. Ancak 1876 Anayasası sonrası demokrasi idaresine doğru bir geçiş başlamıştı.
Ancak Osmanlı’da demokrasiye doğru gidiş istikrarlı bir seyir izlemedi. İlki 1878’de olmak üzere, Meclis-i Mebusan (parlamento) zaman zaman kapatıldı. Osmanlı Devleti 1876-1878 ve 1908-1918 yılları arasında meşruti monarşi ile yönetildi. İkinci meşrutiyet ile Osmanlı anayasal düzeni, döneminin Avrupa’sında olduğu gibi, meşrutî bir anayasal monarşiye dönüşmüştü.
VEFA! – Zekai KAHYAOĞLU
VEFA! – Zekai KAHYAOĞLU
İş ve eylemleriyle Kocaeli'nin ses getiren önemli sivil toplum örgütlerinden "Akçakoca" Platformunun geleneksel hale getirdiği "Vefa" gecesine iştirak ettik.
Değerli dostumuz, arkadaşımız, meslektaşımız "Ali Aydemir" adına düzenlenen böyle güzel bir gecede arkadaşlarımızla; dostlarımızla bir arada olmanın mutluluğunu yaşadık.
Vefanın İstanbul'da bir semt adı olmadığını bir kez daha hatırlatan Platformun başkan ve yöneticilerine şahsım adına çok teşekkür ediyorum.
Ali Aydemir’e Vefa ve Akça Koca Kültür Platformu–Kadir DURGUN
Ali Aydemir’e Vefa ve Akça Koca Kültür Platformu- Kadir DURGUN
Pek bunaldık, konjonktürel hava çok kirli, boğulduk. Siyasi, ekonomik krizler, silahlı terör, Batı’nın ikiyüzlülüğü, İsrail’in, Filistin, Gazze, Lübnan’daki katliamı ve soykırımı… “Bu karanlık gecenin yok mu sabahı?” dedirtiyor duyarlı insanlara.
İnsanız, insani değerlerimizi yaşatmalıyız. Vefa, bizi birbirimize bağlayan, bir zamanların güçlü değeri, modern dünyadan uzaklaşmış görünüyor. Vefa bilmeyen kişinin, bir başkası için ne önemi var ki? Vefa, kişileri birbiri için elzem kılan güçlü bir bağdır. Vefanın olmadığı bir hayat, tatsız yemek gibidir. Arapça kökenli bir sözcük olan ”vefa” 15. yüzyılda literatüre girmiş. Kelimenin sözlük anlamı, verilen sözü tutmak; yan anlamı ise arkadaşlıkta ve dostlukta kıymet bilmektir.
Kentimizin sosyal hayatına damgasını vuran Akça Koca Kültür Platformu çok güzel işler çıkarıyor. Üye ve gönüldaşları arasında tesis ettiği samimiyet ve güven iklimiyle programlar yapıyor, geziler düzenliyor. Ben de Platform’un daveti üzerine Kültür Eğitim Kurumları kurucusu Ali Aydemir için düzenlenen Vefa Gecesi’ne iştirak ettim.
BAHÇELİ, ÇAKICI, CÜBBELİ’DEN SES VAR, ERDOĞAN SUSKUN – Ruhittin SÖNMEZ
BAHÇELİ, ÇAKICI, CÜBBELİ’DEN SES VAR, ERDOĞAN SUSKUN - Ruhittin SÖNMEZ
Devlet Bahçeli’nin “Öcalan “Meclis’e gelsin, DEM grubunda konuşsun” çağrısı için herkes konuştu. Ama CB Erdoğan bir yorum yapmadı. Türkiye’yi çalkalayan, geleceğimizi ve bölge dengelerini değiştirebilecek bir konuda gazeteciler de Erdoğan’a soru sor(a)madılar.
Bu arada siyasetin dışında zannettiğimiz iki cenahta dikkatimi çeken çok ilginç gelişmeler oldu:
Yeraltı dünyasının önemli isimleri Alaattin Çakıcı ve Kürşat Yılmaz'dan, cezaevinden çıkmalarını sağlayan, Bahçeli'nin açıklamalarına destek geldi.
Çakıcı, Bahçeli’yi makamında ziyaret etti.
Kürşat Yılmaz “Saygıdeğer Türkmen Beyimiz rastgele cümle kurmaz. O cümlede yer alan her harf, vatan, millet sevgisinden başka düsturu olamayan genel başkanımızın imbiğinden süzülür de kelimeye, kelimeler cümleye dönüşür. Bir gün bir saniye bile onu yalnız bırakmayacak, gerekirse can alıp can vereceğiz" ifadeleriyle tam bir mürit sadakati gösterdi.
Zaten Bahçeli’nin sadık taraftarları O’na “bilge lider” derler ve anlaşılamayan tavırları olduğunda da “Devlet Bey’in bir bildiği vardır” diye savunurlar. Bir de halkımız içinde “devlet aklı” diye kullanılan bir kavram vardır ki Kürşat Yılmaz gibi sadık taraftarları “Devlet Bey’in aklı” ile “Devlet aklını” eş anlamlı algılarlar.
Ama nedense bu aklın desteklediği zihniyetin ülkeyi ekonomik buhran, sosyal çözülme gibi sıkıntılı durumlara getirmiş olduğunu, bu aklın 10 milyondan fazla sığınmacı ve kaçağın ülkemizde kalmasını önleyemediğini; milli vasfını kaybeden Eğitim, okullara aç giden çocuklar, çocuk ve kadın cinayetleri gibi “beka sorunlarına” bu aklın destek olduğunu sorgulamazlar.
ANNE BABA ÖRNEK MODEL OLMALIDIR – Seyfettin KARAMIZRAK
ANNE BABA ÖRNEK MODEL OLMALIDIR - Seyfettin KARAMIZRAK
“Çocuklarınızı terbiye etmeye çalışmayın. Zira onlar size benzeyeceklerdir! Kendinizi terbiye edin.”
Çocuk dikkatli bir gözlemleyicidir. Aile üyelerinin arasındaki iletişimi gözlemler ve değerlendirir.
Çocuk kendisini yönetebilmeyi, doğru davranışlar sergilemeyi, ana babasına sevgiyle bağlı olduğu için ve onların sevgisini sürdürebilme duygusuyla öğrenir. Bu öğrenmede, ana baba korkusu ya da cezadan kaçınma duygusu yoktur.
Sevdiği anne ve babasına benzemek, çocuk için en güçlü eğilimdir. Anne ve babasının sevdiği davranışları yineleyerek, o davranışları zamanla özümser. Önce çok yüzeyde olan bir taklit ile başlayan bu benimseme, giderek ana babanın özelliklerinin kendi kişiliğine sindirilmesi yoluyla gelişir.