Sürekli Mutsuzluk İnsana Ne Gibi Zararlar Verir? – Dr. Zülfikar ÖZKAN
Sürekli Mutsuzluk İnsana Ne Gibi Zararlar Verir? - Dr. Zülfikar ÖZKAN Avukat - Yazar - NLP Trainer
Sürekli mutsuzluk, insanda mutlaka bir iz bırakır. Bunun sonucunda genellikle bedensel rahatsızlıklar gözlenir. Şikayet, korku, yılgınlık, şükretmemek, çok yargılamak ve fazla düşünmek gibi hisler biz farkında olmasak da stres doğurur.
Olumsuz düşünceler stres anlamına gelir. Birçok araştırma, stresin insanı hasta ettiğini göstermiştir. Stres, bağışıklık sistemini zayıflatır, kalp ve dolaşım sistemi rahatsızlıkları riskini yükseltir. Kişiyi hastalıklara karşı açık konuma getirir (Stefan Klein, Mutluluğun Formülü, s. 214).
DERİSİNİ DEĞİŞTİRMEYEN YILAN ÖLÜR! – Dr. Zülfikar ÖZKAN
DERİSİNİ DEĞİŞTİRMEYEN YILAN ÖLÜR! – Dr. Zülfikar ÖZKAN
Yılanların deri değiştirmelerinin en büyük sebebi vücutlarının büyümeye imkân sağlamasıdır. Yılanların derisindeki pullar esnek olmadığından dolayı belli bir düzeye kadar büyüyebilmektedirler.
Büyümenin durmaması için de yılan, kendine daha fazla alan açacak şekilde derisini değiştiriyor ve eski derisini de atıyor.
Bu değişim ilkesi insan hayatı için de geçerlidir.
Hayatta her hangi bir şey, kendini yenileyemiyorsa ve eskiyi yerine göre söküp atamıyorsa gelişimi çok hızlı bir şekilde durur.
KIZDIĞIMIZ KİŞİNİN HER SÖZÜ HAKARET GİBİ GELİR – Dr. Zülfikar ÖZKAN
KIZDIĞIMIZ KİŞİNİN HER SÖZÜ HAKARET GİBİ GELİR – Dr. Zülfikar ÖZKAN
Bir korku yaşadıktan sonra, başka tehditlere karşı daha uyanık hale geliriz. Çünkü dünyaya belirsiz olayları tehditler olarak yorumlayan bir fitreden bakmaya başlarız. Birine kızdığımız zaman bizi kişinin söylediği her şeyi bir hakaret olarak algılarız. Tatsız bir duygu durumu, bizi bütün zevklere ve fırsatlara karşı köreltir.
Stresli iseniz dikkat çekme ağınız kötü haberlere duyarlı hale gelir. Şimdi kırmızı alarm halindesiniz. Bu olumsuz duyarlık hayatta kalmanıza yardımcı olabilir ama, aynı zamanda kendinizi kötü hissetmenize ve aşırı tepki vermenize yol açar. Beynimiz kötü yaşantılardan ders almada iyidir, ama iyi yaşıntılardan ders almada kötüdür. Zihni bir bahçeye benzetebiliriz. Bu zihin bahçemizin toprağı çiçeklere oranla, yabanı otlar için daha verimlidir. Bu sebeple iyiliği sürekli özümseyerek içsel güç tohumlarını ekmek gerçekten önemlidir ( Hanson, s. 45 ve 74).
Eliniz ve Yüzünüz Kendinize ve Başkalarına Rahatlık Versin! – Dr. Zülfikar ÖZKAN
Eliniz ve Yüzünüz Kendinize ve Başkalarına Rahatlık Versin! – Dr. Zülfikar ÖZKAN
Yüzünüz, kendinize ve diğer insanlara rahatlık versin ve başkalarını olumlu yönde etkilesin.
Rahatlamış bir yüz, etkileyicidir.
Gülümseme eşliğinde kendinize ve karşılaştığınız insanlara selam verin. "Tebessüm, iki insan arasındaki en kısa mesafedir” der Victor Borge. Gülmek en iyi ilaçtır. Gülerken bedenimiz dışarıya daha çok karbondioksit atar, daha çok endorfin üretir, daha çok akyuvarların üretilmesini sağlar.
Yüz ifademizin aldığı şekil, o şekle uygun duyguların uyanmasına sebep olur. Bu yöntemle yüzünüzde olumlu duyguları uyandırın ve diğer insanlara yansıtın ki onlarda da aynı duygular uyansın.
Yapılan bir araştırma da üzüntülü ve depresyonlu insanlara her hangi bir gülümseme hissetmeden mekanik olarak gülümsemeleri istenmiştir. Onlardan ağızlarının yanlarındaki kasları gerginleştirmeleri ve ağız uçlarını yukarıya doğru kıvırmaları istenmiştir. Bu çalışma sonucunda bir çoğu depresyondan çıkmış ve kendilerini mutlu hissetmişlerdir (Rowshan, s. 86- Özkan, s. 262).
İletişime Farklı Bir Bakış / Yrd. Doç. Dr. Zülfikar ÖZKAN
İletişime Farklı Bir Bakış / Yrd. Doç. Dr. Zülfikar ÖZKAN
Sağlıklı iletişim kurmanın temel dinamikleri nelerdir?
Her insanın hayatında iletişimin önemli bir yeri vardır. Çünkü insanlar duygu ve düşüncelerini iletişim yoluyla paylaşarak, mutlu olma ve çevrelerindeki bireylerin mutluluklarına katkıda bulunma imkânı elde ederler.
İletişim, duygu, düşünce veya bilgilerin akla gelebilecek her türlü yolla başkalarına aktarılmasıdır. Başka bir ifadeyle iletişim, bir göndericiden alıcıya mesaj iletilmesi olayıdır. Bir mesaj alışverişidir. İletişim sürecinde, gönderici ile alıcı arasında birbirini anlamaya yönelik bir iletişim trafiği oluşur. Demek oluyor ki iletişim; bilgi üretme, aktarma ve anlamlandırma olgusudur.
Dürüstlük İyi Hissettirir – Yrd.Doç.Dr. Zülfikar ÖZKAN
Dürüstlük İyi Hissettirir - Yrd.Doç.Dr. Zülfikar ÖZKAN
Dürüstlük insana iyi hissettirir. Dürüst insan kendisiyle barışıktır ve huzurludur.
“Akıllı, namuslu ve adil olmadıkça mutlu yaşamak imkânsızdır. Mutlu olmadıkça akıllı, namuslu ve adil olmanın imkânı yoktur “ der Epikür.
Huzur içinde olmak, kişinin kendisi olması demektir. Dürüst olmayan insan, kendinden uzaklaşıyor ve kendi işini yapmıyor demektir.
Hz. Mevlana diyor ki “ İnsan bu dünyaya bir iş için gelmiştir; gaye odur. Eğer onu yapamazsa hiçbir şey yapmamış olur.
Dürüst insan, hayatının anlamına ve amacına uygun iş yapma eğiliminde olduğu için huzurludur.
Akıllı Kararlar Veriyor muyuz? – Dr. Zülfikar ÖZKAN
Akıllı Kararlar Veriyor muyuz? – Dr. Zülfikar ÖZKAN
Her gün vermiş olduğumuz kararlar ve yapmış olduğumuz şeyler dört sebebe dayanır: Göze hitap ettiği için, kulağa hitap ettiği için, duygulara hitap ettiği için ve akla hitap ettiği için…
İnsanlar göze, kulağa ve duygulara dayalı kararlar alıyorlar. Aklına dayanarak karar veren insanların toplam nüfusa oranı % 5’i geçmez… (Woodsmall, s. 200).
Aldığımız kararların % 90’ı duygularımıza dayanır. Mantığımızı hareketlerimizi haklı çıkarmak için kullanırız. Birine mantık çerçevesi içinde hitap ederseniz, onu ikna etme şansınız azalır. Bu sebeple mantığı ve akla uygun düşünme tarzını duygu temelli ifadelere dönüştermemiz gerekir ( Lieberman, s. 145).
İnsanları ikna etmek için onların davranış kalıplarını iyi bilmeliyiz. Davranış kalıpları ömür boyu geliştirdiğimiz zihinsel alışkanlıklardır. İnsanlar belli kalıpların etkisinde kalarak karar verirler.
NLP uzmanı Wyatt Woodsmall’ göre, nüfusun yaklaşık % 40 görsel karar kalıbına göre karar verir. Bu grupta görsellik ve göze hitap önem kazanır.
Nüfusun Yaklaşık % 5- 10’u işitsel kalıba göre karar verir. Bu grupta kulağa hitap önem kazanır.
Nüfusun Yaklaşık % 40’ı duygusal karar kalıbına sahiptir. Bu kişiler rahatlık veren duygulara dayanarak karar verirler ( Woodsmall, s. 218).
DİNİ İNANÇLAR VE FAALİYETLER BEYNİN YAPISINI DEĞİŞTİREBİLİR Mİ? – Yrd.Doç.Dr. Zülfikar ÖZKAN
DİNİ İNANÇLAR VE FAALİYETLER BEYNİN YAPISINI DEĞİŞTİREBİLİR Mİ? – Yrd.Doç.Dr. Zülfikar ÖZKAN
California Üniversitesi sosyal psikoloji profesörü LyLyubomirsky, mutluluğun her insanın elinde olan % 40' lık bölümünü pozitif olarak yükseltmek ve daha mutlu bir insan olmak için 12 maddelik bir "yapılacaklar listesi" öneriyor.
Daha önce de sıraladığımız bu 12 maddeden biri manevi değerleri önemsemektir.
Acaba dini ve manevi inaçlarımız beyin yapımızı değiştirebilir mi?
Herhangi bir dini gruba ait olmak, bir şeye ait olma duygusu verir. Bu duygu kişiyi topluma bağlar. O dine mensup diğer insanlarla sağlam bir bağ kurmasını sağlar. Böylece dindar kişi kendini başkalarıyla sağlam ilişkiler kurabileceği bir ortamda bulur. Bu ortam kabullenme duygusu verir. Güçlü bir inanç kişinin hayatına anlam katabilir ve ona amaç verebilir. Bu amaca sahip kişinin bakış açısı genişler ve hayatın günlük zorluklarını daha kolay tolore edici duruma gelmiş olur ( Dalai Lama- Howard c. Cutler, Mutluluk Sanatı, İstanbul 2000, s. 258).
İNSANLARLA KUCAKLAŞIN! – Yrd.Doç.Dr. Zülfikar ÖZKAN
İNSANLARLA KUCAKLAŞIN! – Yrd.Doç.Dr. Zülfikar ÖZKAN
Anne karnında gelişen ilk duyumuz dokunma duyusudur. Derimiz, beynimizle çok sıkı bir bilgi alışverişi içindedir. Dokunma duyusu ve bedensel hisler, varlığımızı onaylayan çok farklı mesajları iletme yolu olarak kullandığımız duyumuzdur.
Bir insana soru sorduğumuz zaman koluna hafifçe dokunduğumuz takdirde evet cevabı alma ihtimalimiz çok artar. Çünkü tensel ve fiziksel temas, yakınlık, güven ve işbirliği yapma isteğini artırır. Bunun sebebi oksitosin hormonunun salgısının artmasıdır. Sarılmak, dokunmak, koku ve sesler yolu ile oksitosin hormonu aktifleşmektedir. Hatta bir başkasına iyilikte bulunmak dahi, oksitosin hormonunun salgılanmasına ve aktifleşmesine yardımcı olmaktadır.
Anne bebeğine sarıldığında, iki insan tokalaştığında oksitosinin beyindeki salgılanması artar. Böylece gerginliğimizi azaltan, karşımızdakine güvenmemizi kolaylaştıran, bedenimizdeki iyileştirici tepkimeleri tetikleyen ve daha iyi hissetmemizi sağlayan bir etkiler bütünü oluşur ( Sinan Canan, Beynin Sırları, s. 207).
SİZİ VİCDAN MI, EGO MU YÖNETİYOR? – Yrd.Doç.Dr. Zülfikar ÖZKAN
SİZİ VİCDAN MI, EGO MU YÖNETİYOR? – Yrd.Doç.Dr. Zülfikar ÖZKAN
Ego, ben, benlik, kendilik anlamına gelir. İsteklerinde bencilce davranan kişi kibir ve kendini beğenmişlik duygularıyla birlikte egosunun emrine girmiş demektir. Emre girince de, çağımızın en önemli psikolojik sorunlarından biri ego ile yönetimle karşılaşmış oluyoruz.
Egonun yani nefsin amacı hayatta kalabilmektir. Ego bencildir, sadece kendi varlığını düşünür. Egosunun etkisindeki kişi, başka insanları umursamaz ve yüksek erdemleri göz ardı eder.
Ego, aç olduğumuzda en çok doyuracak yemeği ister, beğenilmek istendiğinde diğer insanların çirkin olmasını ister.
İşte bu noktada en büyü kılavuz vicdandır.
DUYGULARINIZA KULAK VERİYOR MUSUNUZ? – Yrd.Doç.Dr. Zülfikar ÖZKAN
DUYGULARINIZA KULAK VERİYOR MUSUNUZ? – Yrd.Doç.Dr. Zülfikar ÖZKAN
Her duygunun bir mesajı vardır. Her duygu bize bir şey söylemeye çalışır.
Duygularımız bir barometre gibidir. İç dünyamızdaki havanın nasıl olduğunu bize bildirir.
Kendimizi olayların akışına kaptırmadığımız ve olayları aşırı ölçüde ciddiye almadığımız zaman duygularımız genellikle olumludur.
Hayatımızın akışının hoş olmadığı zamanlarda duygularımız genellikle olumsuzdur. Bu durumda duygularımız bize raydan çıktığımızı haber verir. Bunu anlayıp hemen zihinsel ayarlamayı yapmamız gerekir.
Olumsuz duygularımız, otomobilimizdeki gösterge tablosundaki uyarı sistemi gibidir. Bu sinyaller yandığı zaman, aracımızı zorlamadan bir tamirciye götürmek zorundayız.
İÇ ONAY MI ÖNEMLİ, DIŞ ONAY MI? – Yrd.Doç.Dr. Zülfikar ÖZKAN
İÇ ONAY MI ÖNEMLİ, DIŞ ONAY MI? - Yrd.Doç.Dr. Zülfikar ÖZKAN
Onaylanmadığımız veya red edildiğiniz zaman, üzüntüden nasıl kurtulabilirsiniz?
Hiçbir zaman unutmayalım: Reddedildiğimiz veya onaylanmadığımız zaman, duygusal hasar yaratan kendi düşüncelerimizdir.
Bu sebeple her zaman kendi üzerimizde çalışarak onaylanmamanın verdiği hasarı yok edebilir veya azaltabiliriz.
Onaylanmama veya sevilmeme korkusu içindeki kişi, “İnsanlar beni onaylamazsa veya sevmezse mutlu olamam. Eksik bir insan olurum” şeklinde düşünürler. Bu düşünce kişiyi giderek onay ve sevgi bağımlısı haline getirir. Böyle bir insan, duygusal hayatıyla ilgili sorumluluğu başkalarına yükler. Yani mutluluğun temel şartı olan kendi üzerinde çalışmaz. Kendini değerli hissedebilmek için, hep başkalarına ihtiyaç duyar. Kendiyle barışık değildir. Bu düşüncedeki kişinin duyguları başkasının insafına bağlı olarak iner ve çıkar.
ONAY= DEĞERLİLİK FORMÜLÜ DOĞRU MU? – Yrd.Doç.Dr. Zülfikar ÖZKAN
ONAY= DEĞERLİLİK FORMÜLÜ DOĞRU MU? – Yrd.Doç.Dr. Zülfikar ÖZKAN
Pek çok insan, başkaları kendisi için onay vermediği zaman, kendini aşağılanmış hissediyor. İçlerinde onaylanmama korkusu oluşmuş. Bu korku insanları depresyona yatkın hale getiriyor. Mutlu olmaları için başkalarının onayına ihtiyaçları olduğunu düşünüyorlar.
kişilerin duygusal sağlığı onaylara bağlıdır. Onay alamadıkları zaman ruhen ve bedenen hasta oluyorlar. Onay bağımlılığı, çoğunlukla çocuklukta ediniliyor.
Oysa duygularımızı etkileyecek tek şey, kendi düşüncelerimizdir. Birisi bize onay vermediği zaman bu onun sorunudur.
Onay= Değerlilik formülü doğru mu?
Başkalarının onayı bizi değerli insan mı yapar?
Onay insanı iyi hissettirir. Bunda yanlış bir şey yok. Bu sağlıklı bir durumdur. Ancak onay alıp almama bizim değerimizi ölçmek için kullanılan bir ölçek değildir.
MUTLULUĞUN % 40’ LIK BÖLÜMÜ ELİMİZDE – Yrd.Doç.Dr. Zülfikar ÖZKAN
MUTLULUĞUN % 40’ LIK BÖLÜMÜ ELİMİZDE – Yrd.Doç.Dr. Zülfikar ÖZKAN
Mutluluğumuzun % 50’sini kalıtım belirlerken, sadece %10’u yaşadığımız hayat şartlarından etkileniyor. Geriye kalan, %40 ise zihnimizde gizli, yani içimizdedir.
Mutluluk konusundaki tezini tezini bilimsel olarak kanıtlayan California Üniversitesi sosyal psikoloji profesörü Sonja Lyubomirsky, mutluluğun her insanın elinde olan % 40' lık bölümünü mutluluk doğrultusunda yükselterek daha mutlu bir insan olmak için 12 maddelik bir "yapılacaklar listesi" öneriyor.
İşte o liste:
1. Şükretmek,
2. Pozitif olmak,
3. Sosyal karşılaştırmalar yapmaktan kaçınmak,
4. Nezaket içeren davranışları arttırmak,
5. Sosyal ilişkilerimizi beslemek ve zenginleştirmek,
6. Zorluklarla başa çıkma stratejileri geliştirmek,
7. Affetmeyi öğrenmek,
8. Akışı arttıran deneyimler edinmek,
9. Mutluluk ve sevinçlerin tadını çıkarmak,
10. Hedef belirlemek,
11. Manevi değerleri önemsemek,
12. Vücudu sağlıklı tutmak (egzersiz, meditasyon vb).
İşte mutlu olmak isteyenlerin üzerinde çalışması gereken anahtar liste.
Önemli bir ipucu. Biraz da kendi üzerimizde çalışalım.
MUĞLAK İFADELER KİMİN İŞİNE YARIYOR? – Yrd.Doç.Dr. Zülfikar ÖZKAN
MUĞLAK İFADELER KİMİN İŞİNE YARIYOR? – Yrd.Doç.Dr. Zülfikar ÖZKAN
Aşağıdaki ifadeleri, haber programlarında, tartışmalarda ve siyasi konuşmalarda sık sık duyuyoruz.
“Terör iki can aldı.”
“Terörün dini, imanı, milliyet, yoktur.”
“ Terörü lanetliyoruz.”
“ …..ilindeki terör olaylarında bir asker şehit düştü.”
“ Şenay öğretmen teröre kurban gitti.”
Terör, siyasi bir dava uğruna girişilen, toplumu korkutmaya, yıldırmaya yönelik her türlü eylemdir.
Terör, bir insan mı? Nasıl can alır? Terörün değil, teröristin dini , imanı olur veya olmaz...Terör değil, terör olayları veya terörist lanetlenir.
Bu tür ifadeler kimin işine yarıyor? Neden özne belirtilmiyor? Kim saldırmış da bir asker şehit olmuş? Neden teröristin veya terörist örgütün ismi verilmiyor? Neden böyle muğlak ( belirsiz) ifadeler kullanılıyor?
Terörün dini imanı yoktur yerine “ Terörist örgütlerin dini, imanı yoktur desek, daha net ve açık olmaz mı?
SİZ NEYE YOĞUNLAŞIYORSUNUZ? – Yrd.Doç.Dr. Zülfikar ÖZKAN
SİZ NEYE YOĞUNLAŞIYORSUNUZ?- Yrd.Doç.Dr. Zülfikar ÖZKAN
ŞÜKRETME ve MUTLULUK – Yrd.Doç.Dr. Zülfikar ÖZKAN
ŞÜKRETME ve MUTLULUK – Yrd.Doç.Dr. Zülfikar ÖZKAN
Şükretme, dikkatimizi hayatınızın pozitif tarafına çevirir. Zihniniz derin ve yoğun bir şükretme hissi ile kaplıyken korku hissedemeyiz. Başarısızlıklarımızda da olumlu parçalar bulabiliriz.
Konfüçyüs diyor ki: “Ayakkabılarım olmadığı için şikâyet ediyordum, ta ki ayakları olmayan bir adam görene kadar. “
Şükür sağ beynimizi harekete geçirir. Ne kadar çok şeye sahip olduğumuzu gösterir. Gücümüzü hatırlatır. Şükrederken, enerjimiz artar ve beynimiz akıl almaz çözümler üretir.
Dale Carnegie'in: “Size ihsan edilmiş olan nimetleri sayın; dertleri saymayın!” ifadesi çok önemli...İşte size huzura ve mutluluğa ulaştıran formül…. Başka bir ifadeyle şükredin!
Yüce Kur’an “Biz şükredenleri mükâfatlandıracağız (Ali İmran, 3:144.”), diye insanlığa sesleniyor...
YAŞLANMA NASIL GECİKTİRİLEBİLİR? – Yrd.Doç.Dr. Zülfikar ÖZKAN
YAŞLANMA NASIL GECİKTİRİLEBİLİR? - Yrd.Doç.Dr. Zülfikar ÖZKAN
Sağlıklı ve uzun bir ömür sürebilmemizin yolu bağışıklık sistemimizi korumaktan ve güçlendirmekten geçer.
BEYNİMİZ İÇİN İDEAL HAYAT TARZI – Yrd.Doç.Dr. Zülfikar ÖZKAN
BEYNİMİZ İÇİN İDEAL HAYAT TARZI – Yrd.Doç.Dr. Zülfikar ÖZKAN
İşte yaşlanmayı geciktirmenin reçetesi…
Eğer olumlu mesajları en fazlaya çıkarıp, olumsuz olanları en aza indirirseniz yaşlanmayı geciktirebilirsiniz.
• İyi dostlarınız olsun.
• Kendinizi başkalarından soyutlamayın.
• Bir eşle hayat boyu arkadaşlığınız sürdürün.
• Sosyal olarak değerli projelere katkıda bulunun.
• İyi bir yaşama tarzı olan kişilere yakın olun, çünkü alışkanlıklar bulaşıcıdır.
• Hayatta bir amacınız olsun.
• Oyun ve rahatlama için zaman ayırın.
• Tatmin edici cinsel aktiviteyi sürdürün.
• Öfkeyle ilgili sorunlarla ilgilenin.
• Stres yönetimini uygulamaya geçirin.
Deepak Chopra, Süper Beyin, s. 234.
BEYNİN UYARILMA İHTİYACI – Yrd.Doç.Dr. Zülfikar ÖZCAN
BEYNİN UYARILMA İHTİYACI – Yrd.Doç.Dr. Zülfikar ÖZCAN
Beynimizin iyi işlemesi için uyarılmaya ihtiyacı vardır. Beynimiz daima düşüncelerimize kulak verir ve yapabileceğini düşündüğü şeyleri yapar.