Ahsen Okyar Söylenmek yerine söylemek lazım… Şikayet edeceğine sen de alternatifini oluştur.

ahsen okyar
31Oca/190

Kaybetmek.!!! – Yüksel ERCAN

Kaybetmek.!!! - Yüksel ERCAN

Türk milleti tarafından “Bozkırın Tezenesi “olarak adlandırılan rahmetli Neşet Ertaş’ı  Türkü sevipte tanımayan bilmeyen en azından 3-4 türküsünü ezbere bilmeyen vatandaşımız nerede ise yok gibidir, Bizde ortalama bir Türk insanı olarak rahmetli Neşet Ertaş’ın bize armağan ettiği bütün türküleri çok sevmekle birlikte onun “Kendim ettim kendim buldum/gül gibi sararıp soldum” diye başlayan eserini dinledikçe kendimizi bambaşka bir dünyada bulmuş gibi oluruz.

Başta türküler olmak üzere bütün sanat eserlerinin bir ihtiyaçtan dolayı ortaya çıktığını ve çıkan bu eserlerinde toplumun çok büyük bir kesimin söylemekten çekindiği hislerine tercüman olduğu da artık çok iyi bilindiğinden “Kendim ettim kendim buldum/Gül gibi sararıp sordum” dizelerinin de Türk insanın hayat felsefesi olduğunu da ifade etmekte hiçbir sakınca görmüyoruz.

23Ağu/180

Karamsarlık – Yüksel ERCAN

Karamsarlık – Yüksel ERCAN

Bizi arayan ve yazdıklarımızı çok beğendiğini söyleyen bir okuyucumuz “Yüksel Ercan yazılarınızı zevkle okuyoruz, etrafımızdaki dostlarımıza da bu yazıları mutlaka okuyun tavsiyelerinde bulunuyoruz ancak yazılarınızdaki karamsarlık bizi perişan ediyor. Kendinize acımıyorsunuz bari bize acıyın” şeklinde temennilerini iletti.

15May/180

AK PARTİLİ DOSTLARIMA SON DERECE SAMİMİ BİR SORU? – Yüksel ERCAN

AK PARTİLİ DOSTLARIMA SON DERECE SAMİMİ BİR SORU? – Yüksel ERCAN
Seçimlere 40 gün kala Meral Akşener, Muharrem İnce ya da Temel Karamollaoğlu İngiltere’ye gitse, Kraliçe ile görüşse Chatham House'ta konuşsa yorumlarınız ne şekilde olurdu.?

C Alaattin Çiçek :

Yüksel Bey.. Chatham House nedir.. bir ön bilgi verseydiniz takipçileriniz de bilgi sahibi olsaydı sanırım daha ilgi çekici bulunurdu.. haksız mıyım?..

Yüksel Ercan:

Resmen 1920’de kurulsa da kökleri 1900’lerin başına gidiyor. O zamanki adı “Yuvarlak Masacılar”dı. İsrail devletinin kuruluşuna öncülük eden, Osmanlı’yla, Orta Doğu’yu ilk parçalayan Sykes–Picot haritalarını çizen ve Sevr’i yapan bu masaydı.

Sonradan resmi bir kuruma dönüştürülüp, “Kraliyet Uluslararası İlişkiler Enstütüsü” adını aldı.

O günden beri de dünyanın sorunları ve doğabilecek krizlerin tartışılıp, yönlendirildiği ilk adres oldu.

Türkçesi, bir düşünce kuruluşundan çok, dünyaya yön veren bir merkez…
İkinci önemli özelliği de Exeter Üniversitesi’yle bağlantısı.

Abdullah Gül ve Fehmi Koru’nun eğitim gördüğü bu üniversitenin, İngiliz istihbarat servisiyle bağlantılı olduğu öne sürülmüştü.

3Ağu/170

Meral Akşener-MHP mücadelesi – Yüksel ERCAN

Meral Akşener-MHP mücadelesi – Yüksel ERCAN

Bizim MHP Gebze ilçe başkanlığı yaptığımız 1990’lı yılların ortalarında bize bağlı olarak siyaset yapan MHP’nin Güzeltepe Belde başkanının “Yüksel Başkanım akşam saatlerine doğru DYP Milletvekili Meral Akşener partiyi ziyarete gelecek, sizi de bekliyoruz” haberini vermesi ile akşam saatlerinde partiye beraberinde bir heyet ile gelen Meral Akşener ile yanlış hatırlamıyorsak iki saate yakın bir sohbetimiz oldu .

Biz o sohbette kendisine “sizin yeriniz MHP ,burada olmalısınız “dedik, kendisi de sağ olsun bizim bu talebimize gülümseyerek “İnşallah olur bir gün” cevabını verdikten ve parti teşkilatındaki  arkadaşlarımız ile yapılan son derece güzel ve seviyeli sohbetten sonra parti teşkilatından ayrıldı ve siyasi çalışmalarına devam etti.

Sonrası malum zaman içerisinde bize göre Türkiye’nin en başarılı İçişleri bakanlarından birisi Meral Akşener oldu, belli bir süre sonra siyasete MHP’de devam etme kararı alınca uzun sayılabilecek bir zaman MHP’de milletvekilliği yaptı, bütün Ülkücülerin “Meral ablası” oldu, MHP’nin dışarıya açılan yüzü olarak kabul gördü, bu yapısı ile de yine uzun bir süre TBMM Başkan Vekilliği görevini son derece başarılı bir şekilde yerine getirdi.

14Tem/170

Çocukluğumu çalıp götüren değişim – Yüksel ERCAN

Çocukluğumu çalıp götüren değişim – Yüksel ERCAN

Biz yedi çocuklu bir ailenin üçüncü ferdi olarak olarak Erzincan’ın Kemah ilçesinde dünyaya geldik, Bizden önce dünyaya gelen üç kardeşimizin doğumdan belli süreler sonra hayatlarını kaybetmesi sonrası dünyaya geldiğimiz için el bebek-gül bebek bakılan orta halli, tek maaşlı, Demiryolcu bir babanın ve okuması yazması olmayan bir annenin yedi çocuğundan birisi olarak gözlerimizi dünyaya açtığımız zamanlarda bambaşka bir dünya bambaşka bir Türkiye vardı.

Okuma yazması olmayan ancak bütün çocuklarını okutmak gibi bir derdi olan rahmetli annemizin o yıllarda olmayan olsa da son derece kısıtlı imkanlar ile  bir sürü çocuğu sabah erken saatlerde uyandırıp, hepsinin teker teker elini yüzünü yıkayıp, kahvaltılarını yaptırdıktan sonra evimizden hatırı sayılır bir uzaklıkta bulunan okula gönderirken aldığı keyfi bugün bile hatırlıyor ve o günleri çok ama çok özlüyoruz.

Akşam yemeklerinde kurulan yer sofrasının etrafında daha önceden tandırda pişirilmiş lavaş ekmeğe anne-baba ile birlikte hücum eden yedi çocuğun kocaman bir tencerede kaynamış çoğunlukla çorba yada sulu yemekten biraz daha fazla alabilmek adına ortaya çıkan “kaşık şıkırtılarının” ahengi daha bugün gibi hatırımızdadır.

7Mar/170

Bizim Türkümüz – Yüksel ERCAN

Bizim Türkümüz - Yüksel ERCAN

İstanbul’da bundan çok uzun yıllar önce beraber konuşmacı olarak katıldığımız bir toplantı sırasında yazılarımı severek okuduğumuz Yavuz Bülent Bakiler  çantasından” Yalnızlık-Duvak ve Seninle” isimli üç adet kitabı çıkartıp “Yüksel Ercan bunları senin için imzaladım, muhtemelen bu kitaplar sende varsın ama Sen şiiri seviyorsun, bu üç kitabı da biraz daha dikkatli oku” dediğinde Duvak isimli eserin içerisindeki “Bizim türkümüzde gurbet var artık./Hasret var, yürek var, toprak var balam /Gönlümüzü sımsıcak alan topraklar /Tiyan-Şan, Kadır-Gan Dağları'na dek uzar /Kim demiş vatanımız Edirne'den Kars'a kadar ”diye başlayan Bizim Türkümüz isimli şiiri dakikalar içerisinde kaç kez okuduğumuzu inanın hatırlamıyoruz bile..

Yavuz Bülent Bakiler’in bütün eserlerini çok severiz, Eserlerindeki bütün şiirler muhteşemdir, iki kız babası olan bir Türk evladı olarak kızlarımızın küçüklüğünde ağladıkları  zamanlarda onları Yavuz Bülent Bakiler’in şiirleri ile uyuttuğumuzu çok net bir şekilde hatırlıyoruz.

Bütün bunlara rağmen Şairin “Bizim Türkümüz” isimli şiirin bizdeki önemi bir başkadır, Ne zaman bu şiiri okusak, Adriyatik’ten Çin seddine, oradan Buhara’ya, Kerkük’e bir koşu gider, Çinliler tarafından hazırlanmış darağacında idam edilen Osman Batur Han ile birlikte idam sehpasına  çıkar, Üsküp’te Ecdadın sefer sırasında kullanacağı köprüleri inşa eden Mimar Sinan ile birlikte inşaata taş taşıyan insanlar gibi hissederdik kendimizi.

Bizim Türkümüz isimli şiir bizi durduk yerde Uçsuz bucaksız  Türk dünyasına gitmek mecburiyetinde bıraktı, Manas Havaalanına iner inmez dinlerken heyecandan heyecana daldığımız Manas destanını, Tanrı dağlarının eteğinde çimenlerin üzerine yattığımızda alabildiğine mavi gökyüzünü seyrederken bir taraftan da “Atsız Tanrıdağında “ şiirini mırıldandığımızı hatırlıyoruz.

25Şub/170

Menim Anam – Yüksel ERCAN

indirMenim Anam - Yüksel ERCAN

    Savadsızdır /Adını da yaza bilmir/Menim anam../Ancak mene/Say öğredib/Ay öğredib/İl öğredib/En vacibi dil öğredib/Menim anam./Bu dil ile tanımışam/Hem sevinci/Hem de gamı/Bu dil yaratmışam/Her şiirimi/Her nağmemi,/Yoh men heçem/Men yalanam/Kitap kitap sözlerimin /Müellifi Menim anam..

Toplumsal yönü ağır basan ve Eserlerinde genellikle özgürlük, yurt sevgisi, din gibi temaları işleyen Azerbaycan'da "Halk şairi" olarak tanımlanan  Bahtiyar Vahabzade'nin var olan  40'ı aşkın şiir kitabının nerede ise tamamını okumuş, kendisi ile de Lise yıllarında tanışma imkanı bulmuş iflah olmaz bir TURANCI olarak Vahabzade’nin yukarıdaki “Menim Anam” isimli şiirini yıllar yılı okur dururduk, Annemizin yaklaşık iki yıl önce aramızdan ayrılmasından sonra “Menim Anam” şiirini daha duygusal bir ortamda okuduğumuzu ve içlendiğimizi biliyoruz.

Sadece Türkiye’de değil dünyanın bütün ülkelerinde en çok okunan en çok sevilen eserler “Anne şiirleridir”,Sağlıklı, özverili bir anne ile büyümenin dünyanın en muhteşem seyahati olduğunu yaşayarak bilen birisi olarak yaşı kaç olursa olsun hep annelerin dizinin dibinde olmanın sıcaklığının da paha biçilemez olduğunu çok iyi biliyoruz.

Çok sevip saydığımız ve belli bir sürede beraber söyleşilere katıldığımız Yavuz Bülent Bakiler’in Anam türkü söylerdi bana masal yerine /Hüzünlü, boynu bükük, hep Azeri türküler /Yüzüme bakamazdı, acısını anlardım. /Rüzgârlarla savrulur, yağmurlarla yağardım... /Ya yer yatağımda, ya serin sofalarda /Anamı dinlerken ağlardım. “diye başlayan “Anamın Türküleri” isimli şiiri de Anne şiirleri ile ilgili bir başyapıt gibidir.

3May/160

3 Mayıs Türkçülük Bayramı – Yüksel ERCAN

  3 Mayıs Türkçülük Bayramı – Yüksel ERCAN

Yakın döneme ışık tutan tarihçiler 1944 Davası ile ilgili şunları söylüyor: "Bu davanın temeli Nihal Atsız'ın zamanın başbakanına hitaben Orhun mecmuasında yazdığı açık mektupla, 1944 senesi Nisan'ında atılmış ve bundan doğan infial ile icat edilen ırkçılık ve Turancılık davasında memleketin havasını ifsat eden işkencelerle çatısı örtülmüş bulunmaktadır" .

Bu davanın başlamasında H. Ali Yücel'in 1934 tarihli "Türk Edebiyatına Toplu Bir Bakış" kitabının Atsız tarafından eleştirilmesinin intikamını almak istemesi de etkilidir. Tarihte 3 Mayıs olayları adıyla anılan olaylar Nihal Atsız'ın, hakkında açılan dava için Ankara'ya geldiği sırada başlamıştır. Bu tarihte gençlik komünizm aleyhine bir gösteri düzenler ve beraberinde Nihal Atsız'a sevgilerini belirtirler.