
KANDIRA HALK KÜLTÜRÜ SÖZLÜĞÜ [A] – Doç. Dr. Kenan ACAR
- KANDIRA HALK KÜLTÜRÜ SÖZLÜĞÜ [A] - Doç. Dr. Kenan ACAR
İki yıldan bu yana Kandıra kültürüyle ilgili olarak hatırladıklarımı, bildiklerimi okuyucularımla paylaşıyorum. Dil, tarih ve gelenek-göreneklerimizle ilgili olarak hemen hepsi gözleme, bir kısmı da saha araştırmalarına dayalı otuz dört yazı yazdım. Bunların çoğunda Kandıra’nın köy hayatıyla ilgili pek çok kelimeyi izah ettim. Bu yazıdan itibaren bir dizi hâlinde bunlarda değinmediğim kelimelerden söz edeceğim. Tamamı halk ağzına ait kelimeler. Yazı dilinde olanları da var. Ancak onların Kandıra halk ağzında olup genel dilde bulunmayan anlamlarını dikkatinize sunacağım. Kelimelerin bir kısmının köylerimizdeki farklı söyleniş biçimlerini de. Önceki yazılarımda geçen bu tür kelimeleri bu seri bittiğinde bir liste biçiminde vereceğim. Haydi başlayalım:
ABAZAMZAK (sıfat): Ne konuştuğunu bilmeyen, etrafına aldırmadan yüksek sesle yerli yersiz konuşan, densiz, geveze kişi. TDK Derleme Sözlüğü’nden öğrendiğime göre bu kelime Sivas’ın Gürün ilçesinde abazambak şeklinde, “Güldürücü ve tuhaf söz söyleyen, tuhaflık yapan” anlamında kullanılıyormuş.
ABII (ünlem): Şaşkınlık, şaşırma sözü. TDK Türkçe Sözlükte abu şeklinde verilip “Şaşma ve korku bildiren bir söz” açıklaması yapılmış. Ancak bizde “Abıı!” biçiminde kullanıyor. Daha çok da kadınlar tarafından.
Zafer Portakal şiiri…
Kandıra İzmit yolu – Zafer PORTAKAL
Masal masal maniki
Planı merkep çizdi
Çift ayaklı eşekler
Onun peşinden gitti
*
Kandıra İzmit yolu
Sanki dönme dolaptı
Bir saatlik yolumuz
Üç saatte çıkardı
*
Yol insanı tutardı
Yolcuyu ter basardı
Ellerde naylon poşet
Çoluk çocuk kusardı
*
Havasından suyundan
Bilinmez başka neden
Araca ayık binen
İnan sarhoş inerdi
*
Adapazar yolunun
Mimarisi katırdı
Aklı yetmez beyler
Katırı takip etti
*
Kitap yükle eşeğe
Eşek yine eşekti
Palan vursan altından
Katır yine katırdı.
Zafer Portakal
Yeminle… – Kandıralı FETHİ
Kandıralı FETHİ
Yeminle..
Tanımam - etmem...
Açmam, genelde telefonumda kayıtlı olmayan çağrıları...
Açtım bu sefer...
-Ben HALİL İBRAHİM ÖZCAN dedi...
Kibar- nazik bir ses...
ALTINORDU maçı bitmiş, yazlığa gelmişim.
-Abimmm, abartısız ABİMMM diyerek..
-seni çok merak EDİYORUM..!
Konum attım, ekibi ile geldi..
BASIN TABELALI - SİYAH MİNÜBÜS...
BANDIRMASPOR maçını TRT AVAZ’da naklen veren KAMEREMAN kardeşim, hemşehrim imiş...
ÇUKURBALÇI köyü çıkışlı, KEFKEN doğumlu diyelim...
#BİZ #KANDIRAYIZ grubumuzun, hasta takipçisi imiş...
Benim, bu guruba, 5 yıl evvel yazdığım, Koçların evinin önünden başlayıp, HAMAMDA biten, karlı – kışlı GARAGEMİLİ #Yazımı bile anlattı..
Şaştım....
Ahsen Okyar’dan, İsmail Hakkı Buruş’a , muhabbet ettik...
NAZİF abiyi bilirmisiniz..? – Kandıralı FETHİ
NAZİF abiyi bilirmisiniz..? – Kandıralı FETHİ
(Eyvaaaa beyaaa, Belliki uzun olacak YAZIM)
Lüks sinema salonlarında kaldı, patlamış mısırlar..
CORN FLAKES’mi diyorlar şimdiler de onlara.....,
Oysa bizim zamanımızda, KIŞ GECELERİNİN en güzel eğlenceliği idiler..
MISIR ve KESTANE…
Tel eleklerde, sobadan alınan ateşler, LİMON ve KÜL ile parlatılan MANGAL’da patlatılan mısırlar..
Ben, Patlamayıp dibinde kalanlarını severdim mısırın...
Kıtır kıtır, "KEÇİ"derlerdi onlara..
Çarşı caminin önüne, GAMYON dolusu mandalin - YAFA portakal gelirdi..
Üç kilo - beş kilo..
ZEMBİLLERE doldurulur du..
#FİLEmi.... sosyede işi...!!!
Hakime hanımda, savcı beyin hanımında vardı..
POŞETmi..???
Daha anasından doğmamış, babası bile belli değildi..
Güneş’in Köyü Kandıra – Dursun ÖZDEN
Güneş’in Köyü Kandıra – Dursun ÖZDEN
Kandıra, Batı Karadeniz Bölgesinde bulunan, Kocaeli‘nin yeşil ve bereketli, bir şirin ilçesidir. Kocaeli Yarımadası‘nın kuzeyinde yer alır. Osmanlı yönetiminden bu yana bir belediyeye sahiptir. Osmanlı’nın-İstanbul’un gıda, sebze ve meyve gereksinimini karşılayan ve bir manav görevini taşıyan Kandıra’ya, bu bölgede ve İstanbul’da yaşayan eski Ermeniler; bu bölgede, yerleşik ve tarımla uğraşan halka “Manav” derlerdi. Şimdilerde ise, hala yerleşik halka manav denmektedir. Oysa buranın halkı Orta Asya kökenli, yerleşik Türkmen boyudur. Milli Mücadelemizde büyük yararlılıklar gösteren ve İstanbul’u işgal eden İngilizlerin silahlarını ve cephanesini, gizlice Anadolu’ya aktaran; Kandıra Kuvayı Milliye Müfrezelerine selam olsun!..
Kandıra’da doğa ile iç içe, sağlıklı ve mutlu yaşamak için; mısır ekmeği ile ilk mandırada manda yoğurdunu kana kana, bandıra bandıra yemenin tam zamanı…
Kandıra Kültür Spor – 1985
Ercüment Şahin
Yıl 1985 Alayın altındaki stad. Kandıra Kültür Spor Takımı
Ayaktakiler soldan sağa Rahmetli Ünal Sarıçay, Erkan Engin, Ercüment Şahin, İdris, Rahmetli Nazmi Gökgöz, Rahmetli İsmail Açıkgöz, Bilgehan Şahin Oturanlar; Rahmetli Ali Kantar, Türkan Şakacı, Ercan Üstündağ, Rahmetli Fahrettin Üstünoğlu, Rahmetli Atacan Sağlam.
Rahmete kavuşan arkadaşlarımızı saygı ve sevgi ile anarken, tüm arkadaşlara selamlarımı sunuyorum.
Akçakoca Bey – Akın Ülkü SEVİNÇ
Akçakoca Bey - Akın Ülkü SEVİNÇ
Merhaba sevgili okurlar,
İlimizde iz bırakan önemli şahsiyetlerden biri de bölgeye ismini veren Akçakoca’dır. Ertuğrul Gazi ile Osman Gazi’nin en sadık silah arkadaşlarından olan Akçakoca, Sakarya Nehri'nin aşağı taraflarında Osmanlıları Karadeniz'e kadar ulaştıran komutanlardandır. Ayangölü, Sakarya ve Nikomedia’nın kuzeyinde kalan bölgeyi tümü ile ele geçirmiş, bunu Boğaz içi sahillerine kadar genişletmiştir.
Sarısu – Zafer PORTAKAL
Sarısu – Zafer PORTAKAL
Çığıldayan bir dere
Burnumda yosun kokun
Ne güzel nağme yapar
Tepemde saka kuşun
*
Doğadaki renklerin
Huzurdur sakinliğin
Cennetin bahçesinde
Eksiktir hurilerin
*
Karadeniz taşınca
Dereye su dolar mı
Denizden kaçan balık
Tatlı suda yaşar mı
*
Denizde esen rüzgar
Bir şarkıdır dillerde
Keskin sodyum kokusu
Dolar ciğerlerine
*
Sol yanım Karadeniz
Sağımda sakin dere
Anne ninnisi dinler gibi
Uzanayım çimene
SARISUYA. / Kısmetse
( Z P)
DÜNDEN BUGÜNE KÖY ÇOCUKLARI – Abdullah KÖKTÜRK
DÜNDEN BUGÜNE KÖY ÇOCUKLARI – Abdullah KÖKTÜRK
1950’li ve 1960’lı yıllarda Kocaeli’mizin köylerindeki çocuklarla ilgili yaşantılardan bahsetmek istiyorum.
Özellikle Kandıra, İzmit, Derince, Körfez ve Gebze köylerinde yaşayan köy çocukları…
Yerli halkın ( Türkmenlerin) manav lakaplı çocukların o yıllardaki hayatlarından örnekler ve bilgilendirmeler ile başlamak istiyorum.
Ayaklarında yırtık lastik ayakkabılar, gonçları kesilmiş çizmelerden yapılmış ayakkabılar.
Giydikleri yemeniler farklı markalar veya numaralarda olabilir. Hiç farketmez. Yeter ki ayağa giyilebilsin, dikenden taştan tokaçtan ayaklar korunabilsin.
Giydikleri pontullar (pantolon) ya analarının dokudukları keten bezinden yapılmış ve dikilmiştir ya da eski-püskü kumaştan yapılmış pontullardır o günlerde giyilen pantolonlar.
İZKANDER yok, Kandıralılar Derneği yok – Engin ŞAHİN
İZKANDER yok, Kandıralılar Derneği yok - Engin ŞAHİN
Kocaeli Manav Kültürü Dernekler Federasyonu kurulmuş.
27 Temmuz’daki büyük tanıtım gecesi için çeşitli kurumları ziyaret ediyorlar, davetiye veriyorlar.
Merak ettim.
Hem öncesinde küçük bir haber yapayım, hem de federasyon başkanı ile tanışayım istedim.
İsmini öğrendim, telefonunu aldım, kendisini bizzat aradım.
Adı Şükrü Başaran’mış.
Teksen-Akçaova tarafında yer alan Çakmaklar köyündeki bir derneğin başkanıymış.
Federasyon başkanı yapmışlar.
“Hayırlı uğurlu olsun” diyerek kısa bir özgeçmişini almak, kendisini okuyuculara, Kocaeli’ye tanıtmak istedim.
Yıl 1957-1958 – Fahri TUNA
Yıl 1957-1958 - Fahri TUNA
Kaynarca ile Adapazarı arasında köhne de olsa otobüslerle yeni yeni seferler başlamış. O zamanlar on dört yaşında olan muavin Hayati’ye haber gelmiş;
Birazdan otobüse çok önemli bir adam binecek…?
Otobüsün vip koltuğuna, sağ ön koltuğa kimseleri oturtmamalıyım diye içinden geçirdi muavin Hayati.
Binen herkes o boş koltuğa oturmaya yelteniyordu, ama nafile. Oraya çok önemli adam oturacaktı…!
Hayati tüm ısrarlara rağmen o koltuğu boş tutuyordu.
Taşoluk sapağına geldiklerinde, otobüse binmek üzere ilerleyen bir ihtiyara kapıyı açtı muavin Hayati.
Ufak tefek, beyaz kısa sakallı, nur yüzlü, hafifçe topallayan ama mağrur bir adamdı…
Yerini biliyormuşcasına geçti ön koltuğa oturdu, muavinin göstermesini beklemeden.
Şoför işaret etti muavine… Elleşme otursun dercesine.
Anladı muavin Hayati, çok önemli adam yerine oturmuştu zahir.
Fakat muavini bir şaşkınlık hali almıştı. Şöyle kelli felli, dalyan gibi, evran devran bir adam beklerken….
Muavin Hayati anlamıştı, çok önemli adam olmanın bunlarla alakası yoktu.
Adamlık ne bir tutam sakal, ne boy pos ve endam, ne üstündeki libas ve ne de kafasının dışındaki şapka, kep, fesde değildi.
Adamlığın alameti farikası, ilk bakışta görülebilen fizik özelliklerinde gizli değildi, bilakis ilk bakışta görülmeyen kafatasının içinde taşıdığı beyin ve o beynin komutları paralelinde o bedene o güne kadar yaptırdıklarındaydı belli ki…
İşte o ak sakallı kimdi biliyor musunuz….?
Çeteci HALİT MOLLA (AKIN)
DADAŞ, GAKKOŞ, MANAV, MUHACIR, AZERİ, EFE, ALEVİ, SÜNNİ VB.DİYE AYRI AYRI MİLLETLER YOK! – Zekai KAHYAOĞLU
DADAŞ, GAKKOŞ, MANAV, MUHACIR, AZERİ, EFE, ALEVİ, SÜNNİ VB. DİYE AYRI AYRI MİLLETLER YOK! - Zekai KAHYAOĞLU
Bir zamanlar oğlum bana sormuştu.
-Baba biz manav mıyız, manav nedir?
Hatta içimden kendi kendime de kızmıştım.
-Bak oğlum dedim manav yerleşik düzene geçen Türk demettir.
Tarımla geçinen, tarlasını ekip biçen, ahırlarında üç beş büyükbaş hayvan ya da bir kaç koyun, keçi besleyerek geçimini sağlayan Türk demektir.
Manavları kimse yok sayamaz! – Adem TURGUT
Manavları kimse yok sayamaz! - Adem TURGUT
- Manavlar, Kuzey Batı Anadolu’nun gerçeğidir. Bolu’da yaşadım, Sakarya’da okudum- askerlik yaptım. Kocaeliliyim. Bu coğrafyanın ortak kültürünü iyi bilirim, bu bölgenin ortak kültürü Manavlardır.
Türkologlara Anadolu'da yerleşik hayata ilk geçen Yörükleri tanımlamada kullanmış Manav kelimesi... Bu konuyu en çok araştıran akademisyenlerden biri olan Işıl Altun Hoca da öyle diyor: “Orta Asya’dan, Batı Anadolu’ya gelen Türk, Türkmen, Yörük… Oturursa Manav, gezerse Yörük…”
Manavlar hakkında kabul edilen resmi görüş: Yörüklükten vazgeçmiş; ziraat, küçük ticaret ve el sanatlarıyla uğraşan Yörükler'dir. Anadolu'ya Moğol ve Selçuklu tehlikesinden dolayı Latinler, Bizans ve İznik İmparatorluğu döneminde yerleşen ve yerleştirilen Uz, Peçenek, Kuman, Bulgar Türklerinin yerleşik hayata geçen yörüklerle kaynaşmasıyla oluşan bir halktır.
Yani Manav; “bir yere sonradan gelenleri, yerleşik olanlardan ayırt etmek için kullanılan” ve “Türkçe dışında dil bilmeyen” topluluk anlamında kullanılan bir kavramdır.”
DİBEK BAŞI SOHBET VE GELENEKLERİ – Abdullah KÖKTÜRK
DİBEK BAŞI SOHBET VE GELENEKLERİ – Abdullah KÖKTÜRK
Kocaeli’mizin hemen hemen her köyünde bir DİBEKTAŞI bulunur. Özellikle KANDIRA’mızın köylerinde dibek taşı olmayan köy yok gibidir.
Bu taş bazen iki insanın ancak kucaklayabileceği büyüklükte olabiliyor.
Bu taşın ortası 15-20 kg buğday alabilecek kadar oyuktur. Genişçe bir TAS gibidir.
Köylülerimiz buğday, arpa, yulaf, çavdar (kapulca) ve keten gibi ürünlerini tarladan toplayıp, harmanda tane ile sap ve samandan ayırdıktan sonra, mutlu bir zaman dilimini yaşarlar.
Bu zamanın adı ise HARMAN SONU’dur.
İçimden Kandıra geçer – İsmail SARICA
İçimden Kandıra geçer - İsmail SARICA
İki bin yirmi ikinin Nisan ayı ortalarında Ankara’dayız. Bu yıl ağır bir kış yaşamış olsak da, Ankara’da bile bahar canlılığı başlamışken Kandıra’da ortalığı sarmış olmalı. O ilişkinlik, aidiyet de denilen ilişkinlik var ya, yüreğe dokunmalar olur; içimden Çerçili köyüm, köylerim Kandıra geçer. İlkokuldayken, böyle Nisan ortaları Belenköy Köyü’nden Çerçili’ye dönerken Beylerbeyi’nin üstlerine, Sardalı’ya doğru, gün gün, ağaç ağaç ormanın yeşerdiğini, meşelerin güverdiğini, gözlerdik. Çoklukla gürgen ağaçlı olan bu yöreden Hatıplar Köyü'ne, Malca’ya doğru her gün biraz daha artan yeşillik içimizi sevinçle doldururdu.
Sevgili Günay abi – Zafer PORTAKAL
Sevgili Günay abi - Zafer PORTAKAL 23 Şubat 2022 Çarşamba
Sade, rahat mütevazı
İçimizden biriydi
Her yana koşuşturan
Sevgili gönül eri
Her işte başı çeken
Vefalı candan biri
Bizlerin çok sevdiği
Sevgili Günay abi
Güzeldi tebessümü
Çabuk dostluk kurardı
İhtiyaç sahibinin
Yardımına koşardı
Yapacak çok iş vardı
Bak artık yarım kaldı
Kandıra sevdalısı
Sevgili Günay abi
GÜZEL İNSAN GÜNAY GÜLCÜ’NÜN ARDINDAN.. – Av. Abdurrahman KAYMAK
GÜZEL İNSAN GÜNAY GÜLCÜ'NÜN ARDINDAN.. – Av. Abdurrahman KAYMAK
Bugün fena bir gündü. Günay abiyi, kimilerinin abisi, kimilerinin Günay Dedesini uğurladık. Benim hayatım saf iyi kalpli insanlardan iki tane vardı. Biri Günay abi idi. Bu kadar karşılıksız, gönülden her şeye koşan bir insan görmedim ben. Hiç almazdı, hep verirdi Günay abi.
Çarşıya çıktı mı mutlaka bana uğrardı. Bankadan dönüyordum bir uğrayayım derdi. Hiç meşgul etmezdi. İşe gömüldüğüm anlarda, sen devam et, işin var deyip geldiği gibi usulca giderdi. Yüzü hep gülerdi. Her beni gördüğümde kızımız nasıl, torunum nasıl derdi. Sevgili Kardeşim derdi hitap ederken. Birden fazla kişiye hitap edecekken ayağa kalkar ceketini iliklerdi. Dinler dinler hak verirse “hiç ya” derdi. Bu onun onay cümlesiydi.
Dedeliği yaşından gelmezdi onun kır saçlarından gelirdi. Kandıra Sevdalısı idi Günay abi. Konu Kandıra oldu mu akan sular dururdu. Kandıra’ya değer katan herkese büyük saygı duyardı. Amir Ateş Abi, Türkan Kandıralı abiler gibi tüm değerlerimize büyük bir saygı ile yaklaşırdı.
Neşeli adamdı Günay abi. Herkesi tanırdı. Derneğimiz her faaliyeti için inanılmaz kişilere ulaşır, herkesi tanırdı. O Avrupa’yı en çok gezen Kandıralı idi ne de olsa. O Şekerim Şerif’in şeker evladıydı.
Günay abi için anlatılacaklar yazarak bitmez. Ama ne var biliyor musunuz. Bugün içim çok acıdı. Kafası farklı çalışan bir adamı uğurladık bugün. Çok Abdurrahmanlar geldi, geçti. Ama Günay Gülcü özel bir adamdı.
O şöyle derdi: A oğlum Kockoca Kandıra’yı bıraktın da fıçıcık İstanbul’a mı gittin. Günay Abi, oldu mu şimdi Koskoca Kandıra’yı bırakmak !
Hakkını helal et güzel yürekli insan. Rabbim sana en güzelini nasip etsin.
Kandıralı FETHİ üstad demiş ki!..
Kandıralı FETHİ
Biii kardeş koymuş bu fotoyu...
ESKİ HASTANE yolu diyerek....
Grubumuza..
SAĞOLSUN....
Sol taraf yok bende... Resme bakarak..
Orası UZUN KEMAL’lerin evi ve boşluk zira..
Sağda, hani nerede!!! Ali Ahmet Güneş TÜRKAN beyin, benzin istasyonu...?!?
VICIK - VICIK çamur olması lazım o yol....
Traktör tekerlerinden dökülen, gışlanın, süllünün çamuru...
Kızların Hicran Örk - Melek Evin - Hatice Gül APARTMAN ayakkabılarından sıçrayan çamurlar, siyah önlüklerinden atlayıp, beyaz yakalarına sıçraması lazım...
Ağaçlar bu kadar, uzun ve görkemli değildi.
Biz... KÖRPE fidandık...
Güle oynaya gittiğimiz..
Kandıra Orta Okulu..
KOO
Etek boyunu ölçen, tırnak uzunluğuna bakan TURAN Evin...
Bitişikden, bitirip Geldi oysa Herkes..
AKÇAKOCA'dan------çırlakdan ZAFER İLKOKULU'ndan...
Sabaha kadar yazarım..
Bakın,, MİNARE gözüküyoooo - fotoda.
FENER alayı geçti az cevvel
Ben eskiden görüyordum, taaaa BANDIRMA'dan
GANDIRA'yı...
SİZ, oradan görebiliyorsunuz..??
197.Alayını
Ganlı dereyi
Gaya gaya altını...
Bak güneş batıyor, ATMATLI KÖVÜ'ne ârı..
Boa damına doruu...
Aslında ben yazmıyorum bunları...
Veya aklıma bile gelmiyor...
Afet Mülayimsi
Öp
ABLAM hatırlatıyor
SİYAH-BEYAZ
GANDIRA'yı...