
Nostalji – Mesut NÖBETÇİGİL
Nostalji - Mesut NÖBETÇİGİL
Nostalji sözcüğünün kökeni geri dönmek ve acı kelimelerinin birleşmesine dayanıyor.
Yani yeniden yaşanması mümkün olmayan, geçmişe dair acı tatlı olaylar. Acıdır çünkü bir daha eski günlere dönemeyeceğimizi biliriz. Hem yaşadığımız olayların yeniden canlanmasına, hem de geçmişe dair özlem duyarız.
Çocuklarla aramızdaki fark her geçen yıl açıldıkça biz daha da içimize kapanıp eski oyuncaklarımızla oynamaya başladık. Bizi dışarı çağırsalar da gitmiyoruz, çünkü onların oyunlarından anlamıyoruz. Gidersek bize gülebilirler, o yüzden eski oyuncaklarımız hem güzel hem güvenli. O oyuncakları iki eğip büksek aslında ne kadar kusurlu ve kırık olduklarını göreceğiz. Oynanabilecek halde değiller ki. Biraz daha kurcalarsak elimizde kalma ihtimalleri çok yüksek. İşte bu ihtimal belki de bizi dışarı çıkmaktan daha çok korkutuyor. Üzerinde hakimiyet kuramadığımız bu modern dünyayı ti'ye alıyoruz. Sahip olamadığımız ve anlamadığımız şeylerle dalga geçip hastalıklı bir nostalji yaşamaya meylediyoruz. Modern dünyanın bir çok sıkıntısı var ama yüzümüzde alaycı bir gülümseme ile kendimize ve çevremize tekrarladığımız şeyler, olgunlaşıp büyüyemediğimiz için geçmiş bize güvenli geliyor. Çünkü korkuyoruz. Eğer modern dünyayı gerçekten fark edersek bu günümüz bizi iyice mutsuz edebilir. Daha da kötüsü her fırsatta böbürlendiğimiz altın yıllarımızın aslında o kadar da altın olmadığını farkedip kendimizle yüzleşmek zorunda kalabiliriz. Nostalji acının sindiği hatıradır. Acı bu gündür, lafındaki hatıranın acısı da maalesef silinmeyecek, öylece gidecek yerimiz kalmayacak.
İdareten yaşıyoruz. O yüzden Kalamış'tan bir tatlı huzur alabilen sadece bir nesil var. Gerisi gayrimenkul falan aldı.
Ahh Ah neydi o eski bayramlar, nostaljisi de bambaşkadır.
Bayramınızı kutluyorum.
Kalın sağlıcakla.
https://kocaelicinar.com/yazar/mesut-nobetcigil/nostalji/81280.html
ELVADA YA RAMAZAN – Seyfettin KARAMIZRAK
ELVADA YA RAMAZAN - Seyfettin KARAMIZRAK
Güzel yaşanmışlıklar çabuk bitermiş. İnsan, sahip olduğu kıymetlerin değerini, elden çıktığında anlıyormuş. İşte mübarek ramazan ayı da bütün güzellikleriyle sefalar
getirdi. Hanelerimize, en çok da gönüllerimize misafir oldu, sonra da bir çırpıda bitti.
Yüreğimizi hüzün kapladı bir nebze.
Bir aydır yaşadığımız uhrevi havanın tadıyla huzur bulduk. Dünya endişelerimizi, sorunlarımızı, dertlerimizi, koşuşturmalarımızı bir nebze erteledik.
Bitmek bilmeyen gereksiz arzularımıza, sonu gelmeyen sınırsız heveslerimize kulak tıkadık.
Yüreğimizi hoşgörüye, affetmeye, sabra, şükre, tevekküle açmanın doyulmaz huzurunu yaşamaya başladık. Maddi hayatımızda bir değişme olmamasına rağmen daha bir huzurlu, daha çok mutluyduk sanki.
Bitmeyen planlar yaparak, huzura ulaşmanın gayreti içinde tedirgin ve endişeyle koştururken, ramazanın imbat rüzgârlarıyla bir anda serinledik. Tüm endişelerimizden
soyutlanarak manevi enginliklere yelken açtık.
Sıcacık paylaşımlarda bulunduk, ihmal ettiklerimizi aramanın mutluluğunu yaşadık. Hatır sormalarla, tatlı tebessümlerle çevremize pozitif enerji dağıttık.
İMAN ETMEYEN MÜSLÜMANLAR – Ruhittin SÖNMEZ
İMAN ETMEYEN MÜSLÜMANLAR - Ruhittin SÖNMEZ
Bu günlerde adalet, hak, hukuk duygusundan; ahlak, edep ve estetikten çok uzak bir siyaset ikliminde yaşıyoruz. Hem de Ramazan ayının son günlerini ve mübarek Kadir Gecesini idrak ettiğimiz bir zaman diliminde.
Zihnimde Nisa Suresi 136. ayetin meali çınlıyor: EY İMAN EDENLER İMAN EDİN!
Ayetin tam meali şöyle: “Ey iman edenler, Allah’a, Peygamberine, Peygamberine indirdiği Kitab’a, ve daha önce indirdiği kitaba, iman edin!”
Demek ki ben “müminim”, “Müslümanım” demekle iman etmiş/ inanmış olunmuyor. Allah’a, peygamberine gerçekten inanmak ve Kur’an’da bildirilenlere uygun bir hayat yaşıyor olmak gerekiyor.
“Kur’an’daki İslam’a uymak nasıl olur?” diye düşündüğümde İslam’ın en önemli emirlerinden
birinin “ADALET” olduğu aklıma geliyor. Bakınız şu ayeti her Cuma hutbesinde hocalar tekrar ediyor:
“Muhakkak ki Allah, ADALETİ, İYİLİĞİ, akrabaya YARDIM ETMEYİ EMREDER, ÇİRKİN İŞLERİ, FENALIK VE AZGINLIĞI YASAKLAR.” (Nahl Suresi 90. Ayet)
Ancak toplumumuzdaki ADALET anlayışından en uzak kesimin Müslüman kimliğini öne çıkaranlar olduğunu gözlemliyorum. Belki de gücü (iktidar, para vd güçleri) ele geçiren ve gücünü asla kaybetmek istemeyen herkesin davranışı böyledir. Bu yüzden dinî olmayan yönetim sistemlerinde kuvvetler ayrılığı uygulanır. Yanlış yapanlar “bağımsız ve tarafsız yargı” tarafından cezalandırılır.
Ancak “inanan insanlar” için ek olarak bir de iç denetleme mekanizması getirilmiştir. Bütün hukuk sistemlerinde ve semavi dinlerde hatta çoğu felsefi düşünce ekollerinde ADALET, İYİLİK, KİŞİ VE KAMU HAKKI gibi kavramlarla insanlar aynı hedefe yönlendirilir. Cinayet, haksızlık,
hırsızlık, yolsuzluk, iftira gibi “fenalıklar” azaltılmak istenir.
Böylece herkesin hakkına kavuştuğu, canından, malından ve özgürlüğünden emin olduğu huzurlu, mutlu ve refah içinde yaşayan toplumlar inşa edilmeye çalışılır.
Yukarıdaki ayete göre, “Müslümanım” diyen kişiler eğer adalet ve iyilikten uzaklaşır; yalan, iftira, hakaret, tehdit, hırsızlık, yolsuzluk, rüşvet gibi çirkin işler yaparsa, azgınlık ve zulüm gibi fenalıklara / kötülüklere bulaşmışsa yeniden İMAN ETMELİDİR.
Öncelikle toplumda kanaat önderi, siyasi veya dini lider olanlardan başlamak üzere, hepimiz
için geçerli bir buyruk bu.
SİYASİ DAVALAR – Ruhittin SÖNMEZ
SİYASİ DAVALAR - Ruhittin SÖNMEZ
“Siyasi davalarda” hukuki değerlendirme ve savunma yapmanın pek bir anlamı yoktur.
Yassıada Sıkıyönetim Mahkemesi Başkanı Salim Başol’un dediği gibi “Sizi buraya tıkan irade böyle istiyor” durumu varsa, hukuki gerekçeler birer kılıftan ibarettir.
İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu, İBB’nin üst düzey yöneticileri, Beylikdüzü ve Şişli Belediye Başkanları için açılan dava süreçleri “siyasi dava” olarak, bu türlü operasyonlar da “yargının siyasallaşması” olarak nitelendiriliyor.
Zafer Partisi Genel Başkanı Prof. Dr. Ümit Özdağ’ın, CHP’nin Esenyurt ve Beşiktaş Belediye Başkanlarının tutuklandığı davalarla başlayan siyasi sonuçlu yargı operasyonlar da aynı kapsamda değerlendirmelidir.
Geçmişte, R.T. Erdoğan İBB Başkanı iken, O’na karşı yapılan yargılamalarda aynı nitelendirmeyi bugünün iktidarı olan Ak Partililer ve şimdiki Cumhurbaşkanı Erdoğan yapıyordu.
Ayrıca “Ergenekon, Balyoz” gibi kumpas davalarının da “siyasi dava” olduğu, FETÖ’cü savcı ve hakimlerin etkili olduğu siyasallaşmış yargının, siyasi sonuçlar elde etmek ve devleti ele geçirmek için yaptığı operasyonlar olduğu anlaşıldı. Bu davalarda da siyasi iktidarın dahli ve
katkısı olduğu kuşkusuzdu.
Bu yüzden öncelikle gündemdeki “davaların siyasi olup olmadığını” tespit etmemiz ve “yargının bağımsızlığı” konusunu sorgulamamız lazım.
ORTADOĞULULAŞMANIN ÇOK YAKININDAYIZ – Ruhittin SÖNMEZ
ORTADOĞULULAŞMANIN ÇOK YAKININDAYIZ - Ruhittin SÖNMEZ
Üç ay önce ORTADOĞULULAŞMANIN NERESİNDEYİZ? başlıklı bir köşe yazısı yazdım. Rahmetli Prof. Dr. Mümtaz Turhan’ın “Garplılaşmanın Neresindeyiz?” isimli kitabından ilhamla bu soruyu sormamın sebebi, AKP iktidarı döneminde, zihniyetimizin ve yönetim tarzımızın Ortadoğululaşmakta olduğu yönünde oluşan algı idi.
Bu algının oluşması tesadüf olamazdı. Ateş olmayan yerde duman tütmezdi. Bu yüzden bu algıyı oluşturan etkenlerin neler olabileceğini öğrenmek için şu soruları kendimize sormamız gerekiyordu:
“Türkiye'nin siyaset ve yönetim anlayışı ne ölçüde Ortadoğu ülkelerine benzemektedir? Kuvvetler ayrılığı olan bir demokrasi var mıdır? Seçimler önceden belirlenmiş kurallara göre ve yarışan herkese eşit şartlarda yapılmakta, milli iradenin tam tecellisi için gereken demokratik şartlar sağlanmakta mıdır?
Özellikle CB Sistemine girdikten sonra yargı ne kadar bağımsız ve tarafsız? Demokratik kurumların işleyişi nasıl etkilenmiştir? TBMM’nin etkinliği yok denecek mertebeye düştü mü? Batı’da bağımsız olan kurumlar Türkiye’de tek adamın iradesine bağımlı mı?”
Sadece son bir haftada olanlara baktıkça bu soruların cevabı çok daha açık ortaya çıktı. Bu cevaplar demokratik hukuk devleti olma iddiasındaki bir ülke için hiç de olumlu değil.
Büyük Ortadoğu Projesi nedir? Ne zaman başladı? – Mustafa KÜPÇÜ
Büyük Ortadoğu Projesi nedir? Ne zaman başladı? - Mustafa KÜPÇÜ
Günümüzde “ekonomik ve siyasal güç sahibi” ülkelerin geçmişine bakarsak, “Sömürgecilik” dönemine kadar uzanmamız gerekir!
Sömürgeci ülkeler, Afrika başta olmak üzere sömürdükleri ülkelere önce “silahla” gittiler ama yanlarında silah kadar etkili “misyonerleri” vardı!
Kenya kurucu devlet başkanı Kenyatta ne diyor?
“Beyaz adam geldiğinde, onların elinde İncil, bizim elimizde ise topraklarımız vardı. Bize, gözlerimizi kapayarak dua etmeyi öğrettiler. Gözümüzü açtığımızda, bizim elimizde İncil, onların elinde ise bizim topraklarımız vardı!”
“Beyaz adamın” en etkili silahı Misyonerlerdi!
İnsanın ve insan topluluklarının en büyük ve öncelikli ihtiyacı; karnını doyurmak, sağlık ve güven içinde yaşamaktır.
Ne var ki, bu temel ihtiyaçlarından yoksun bırakılan insanlar, zincirleri olmasa da köledirler!
Sömürgecilik dönemi, şekilsel olarak yok sayılsa da, “Emperyalizm” günümüzün köle düzenidir!
ÇANAKKALE NEDEN GEÇİLMEZ? – Seyfettin KARAMIZRAK
ÇANAKKALE NEDEN GEÇİLMEZ? - Seyfettin KARAMIZRAK
18 Mart 1915 yılında gerçekleşmiş olan Çanakkale Savaşı, Osmanlı İmparatorluğu ile “İtilaf Devletleri” arasında cereyan eden çok önemli bir muharebedir.
Tarihten silinmek istenen bir devletin, esir ve zelil edilmek istenen bir milletin toprağını, bayrağını, namusunu, şerefini, ecdadından yadigâr olan tüm kutsal değerlerini
korumak adına; canını seve seve verdiği, ama bu değerlerinden, vatan topraklarından bir zerresini bile düşmanına teslim etmediği, vatanına sevdalı; 213.882 koç yiğidinin hayatlarını seve seve adadıkları destanın adıdır.
DİZİ FİLMİN SEZON FİNALİNDE NELER OLACAK? – Ruhittin SÖNMEZ
DİZİ FİLMİN SEZON FİNALİNDE NELER OLACAK? -Ruhittin SÖNMEZ
Eski Yeşilçam filmlerinin sonuçlarını önceden tahmin etmek çok kolaydı. İyiler kazanır, kötüler yenilir veya cezalarını bulurlardı.
Oysaki Holywood filmleri çok karmaşık ilişkiler ağı içerdiği gibi sonları da beklenmedik şekilde gerçekleşir. Halen ABD filmleri ve bundan etkilenen diğer ülkelerde yapılan filmlerde de buna benzer karmaşık ilişkiler, şaşırtıcı gelişmeler ve sonuçları görüyoruz. Hele bazen yıllarca
sürebilen dizilerde her sezon, sonu herkes için sürpriz sayılabilecek bir sahne ile bitiriliyor.
Son zamanlarda Türk sinema sektörü de oldukça iyi bir performans gösteriyor. Özellikle dizi filmlerimiz ister romantik ister politik isterse sosyal içerikli olsun, film karakterlerinin karmaşık ilişkiler ağı ve beklenmedik bölüm ve sezon sonu sahneleriyle izlenilirliğini artırmayı başarıyor.
Dizi filmlerin senaryolarını yazan ekipler reytingler ve izlenme istatistiklerine göre revizyonlar yapıyor. Halkın sürpriz beklentilerini karşılayacak değişikliklerle, insanların merak içgüdüsünü tetikleyerek, oyunun izleyicisi olarak kalmasını sağlamaya çalışıyorlar.
DAHA NE OLSUN?- Ruhittin SÖNMEZ
DAHA NE OLSUN? - Ruhittin SÖNMEZ
Cumhurbaşkanı ve AKP Genel Başkanı Tayyip Erdoğan, partisinin TBMM'de düzenlenen grup toplantısı ardından bir gazetecinin "Emekli bayram ikramiyesi artacak mı?” sorusuna şu cevabı verdi: "3 bin liradan 4 bin liraya çıktı DAHA NE OLSUN!”
Ben de bir emekli olarak uyarıyorum: İhsan-ı şahaneye “şükretmek” yerine “halkı hükümete karşı kışkırtmak için nifak sokan şer güçlerine” aldırış etmeyin. Devletimiz bütçe imkanlarını kullanarak bizlere bu artışı lütfetti. Bu müjdenin (!) keyfini çıkarın.
Muhalifler“bütçe kaynaklarının yüzde 15’inin faiz ödemelerine gittiğini” söylüyor. Bu kadar faiz gideri olmasa çalışan ve emeklilerin geçim seviyesinin iyileştirilebileceğini iddia ediyorlar. Bir de düşünseler anlayacaklar, faize en çok karşı olan “Nas var size bize ne oluyor” anlayışını her fırsatta dile getiren büyüklerimiz olmasa bütçede yılda iki defa verilen bayram ikramiyelerine 1.000’er TL zam için kaynak bulunabilir miydi?
Yine muhalifler Cumhurbaşkanımızın yurtdışı seyahatlerinde birkaç uçak kullanmasını ve hatta zırhlı araçlarını taşımasını eleştiriyorlar. Ekonomi zorda iken çalışan ve emeklilerden tasarruf ve sabır istendiği halde Sarayda israfın azaltılmadığını söylüyorlar.
Bizim asil ve yüce gönüllü halkımızın,“itibardan tasarruf olmaz” ilkesinden habersiz muhalefete karşı,“Türkiye’nin itibarını arş-ı âlâya” taşıyanlara destek vereceğini bilmiyorlar. Halkımızın önemli bir kesimi “Biz aç kalırız yeter ki yüce devletimizin ve onu yönetenlerin itibarı eksilmesin” dediği halde, biz emeklilere 1.000 TL zam lütfedilmiş, DAHA NE OLSUN?
Beyaz Yürüyüş; Büyük Hekim Buluşması – Halil İbrahim KAHRAMAN
Beyaz Yürüyüş; Büyük Hekim Buluşması - Halil İbrahim KAHRAMAN
Türk Tabipler Birliği sağlık sistemindeki sorunlara dikkat çekmek amaçlı BEYAZ YÜRÜYÜŞ adını verdiği etkinliği 25 Şubat -1 Mart tarihlerinde yapmıştı. Bu etkinliğe katılıp destek vermek için Kocaeli Tabip Odamızda bir program yapmış; 26 Şubat’ta önce İstanbul'dan gelen heyeti Gebze'de karşılayıp orada bir basın bildirisi okunmuştu. Sonra İzmit merkezde, Fevziye Camii önünde toplanan kişiler ile yürüyüş yolundan yürünülerek eski valiliğin bulunduğu alandaki Atatürk büstünün olduğu yere gelinmiş ve orada konu hakkında konuşmalar yapılarak hem basına hem de iştirakçilere görüş ve düşünceler üzerinde konuşmalar yapılmıştı.
RAMAZAN DUASI – Ruhittin SÖNMEZ
RAMAZAN DUASI - Ruhittin SÖNMEZ
Allah’ım, en son dinin olan İslam’la ve dünya tarihinin iki büyük medeniyetinden birini insanlık âlemine hediye eden Türk Milleti’nden olmakla şereflendirdin bizi. Dünya’da İslam’ı dün de bugün de en iyi şekilde yaşayan ve Ramazan Ayı’nı en güzel biçimde idrak eden Türkiye’de yaşamayı nasip ettin. Bunların kıymetini bilenlerden eyle bizi.
Türk olmaktan utananlara ve “geçmişiyle hesaplaşma” bahanesiyle Türkleri kendi tarihinden utanan insanlar yapma gayretinde olanlara fırsat verme. Hele hele bu gayreti İslami gerekçelere dayandırmaya çalışan münafıkların çalışmalarının boşa çıkmasını nasip eyle.
Dünyanın birçok yerinde Müslüman denince akla Türk, Türk deyince Müslüman olmak gelir.
İkisini birbirine rakip kavramlar gibi gösterenlere aman verme Allah’ım. Ya Rab İslam’ı Türksüz, Türk’ü İslamsız bırakma.
ALLAH BİZİ SEVER Mİ? – Ruhittin SÖNMEZ
ALLAH BİZİ SEVER Mİ? - Ruhittin SÖNMEZ
Allah, Kur’an’da kimleri sevip sevmediğini çeşitli ayetlerde açıkça belirtmiştir. Burada kastedilen ismen şahıslar değil, davranışlarına göre tanımlanmış kişi veya topluluklardır. Sevdiği davranışlar ile sevmediği karakter ve davranışları, sadece ayetlerin indiği tarihte yaşayanlara değil, sonsuza kadar yaşayacaklara da tarif etmiştir.
Tarihte ve günümüzde gücü ele geçiren muktedirler ve özellikle siyasetçiler tarafından sıkça yapılan şu tutum ve eylemler bulunmaktadır: Kibir, zulüm, emanete hıyanet etmek, yalan söylemek, fitne ve bozgunculuk, israf etmek, haksızlık etmek ve halkı kandırmak. Allah bu tür davranışları ve bu davranışları sergileyen kişileri sevmediğini ayetlerle bildirmiştir.
“Gücü ele geçirenler” derken kastımız sadece “siyasi gücü” istismar edenler değildir. Diğer insanların elinde olmayan maddi ve manevi imkanlara kavuşmuş, elde ettiklerinin sağladığı gücü kamu yararı için değil, dizginlenmemiş nefslerinin taleplerini karşılamak için kullanan herkestir. İşçi işveren ilişkilerinde patronları, aile bireyleri arasında güçlü konumdaki eşi, kamu yetkisini kullanan yöneticileri, para gücünü kullanan zenginleri de kapsar.
“Güç bozar, mutlak güç mutlak bozar” cümlesiyle kastedilen, “bozan” yani insani, İslami, ahlaki
değerlerden uzaklaştıran güç kullanımının muhakkak dizginlenmesi gerekir.
Dinler bu gücü kullanmanın sınırlamasını “Tanrının buyrukları” ile sağlar. Bu buyruklardaki sınırlandırmaya uymayan güç sahiplerini sevmediğini bildiren Tanrının yaptırımları Cehennem azabı olduğu gibi bazen de daha dünyada iken zelil olmak yani alçaltılmak ve utanç verici bir hayata mahkum olmaktır.
Hukuk Devleti olan demokratik ve laik ülkelerde ise insanlıktan uzaklaştıran aşırı gücün kullanımını sınırlamak için kuvvetler ayrılığı sistemi geliştirilmiştir. Yasama, yürütme, yargı güçlerini kullananların aşırılığa sapmaması için güçler arası denge ve denetleme sistemleri getirilmiştir.
Aynı sonuca gidilmesini sağlayacak ilahi ve insani düzenlemeleri bazen yan yana anlatıyorum. Çünkü
Tanrının istedikleri esasen O’nun yarattığı insanların cevherine de işlenmiş değerlerdir. Akıl ve önceki
tecrübelerden yararlanma yetisi insana verilmiş en değerli ilahi armağandır.
Eyüp’te iftar – Mehmet Cemal ÇİFTÇİGÜZELİ
Eyüp’te iftar - Mehmet Cemal ÇİFTÇİGÜZELİ
Prof. Dr. Nevzat Yalçıntaş Hoca rahmetlinin ramazan iftar geleneğini evlatları Murat ve Mehmet Yalçıntaş Eyüp Mihmandar Restorant’ta düzenledikleri program ile devam ettiriyorlar.
Yalçıntaş Ailesinin baba dostları, akademisyenler, yazarlar, müteşebbisler, sivil tolum temsilcileri, akrabaları, yakınları, arkadaşları yine bu iftar vesilesiyle bir araya geldi hasret giderdi.
Açılış konuşmasında kendisiyle son 30 yılını birlikte geçirmiş biri olarak benden rica ettiler. Dedim ki; Nevzat hoca dost biriktiren, bilgi yansıtan, adaletten, hukuktan ayrılmayan, hiç sıkılmadan sorun dinleyen, problemler karşısında çözüm üreten, sevgi ve şefkat abidesi bir ilim adamıydı.
KÖTÜ HUYLARDAN NASIL KURTULURUM? – Cihan OKUYUCU
KÖTÜ HUYLARDAN NASIL KURTULURUM? - Cihan OKUYUCU
Yusuf”un yüz güzelliği Allah vergisi. Ama onun iç güzelliğine ulaşmak, gösterilecek gayrete göre herkes için mümkün. Mesnevî bu güzelliğin formülünü bir maddede özetliyor: Önce kendi ayıplarını gör ve bunlardan kurtul! Şimdi bu babdaki fikirleri özetleyelim.
Önce Kendi Aybını Gör:
Cenab-ı Peygamber model insandır. Niçin? Bunun cevabı kendi ifadesiyle şu: “Eddebeni Rabbi…” Yani; “Edebimle bizzat Rabbim ilgilendi… Beni o terbiye etti.” Diğer insanlar arasında sahabenin üstünlüğü de bu “Rabbi tarafından terbiye edilmiş insan”ın edeb mektebinden geçmiş olmaları. Mevlânâ aşağıdaki dörtlükte insanı hayvandan ayıran en önemli özelliğin edeb olduğunu vurguluyor:
Ademizâde eğer bî-edebest âdem nist
Fark der cism-i benî-âdem ü hayvan edebest
Çeşm bigüşâ vü bibin cümle kelamullahra
Ayet ayet hemegî manî-i Kuran edebest
Yani: Insanoğlu eğer edebli değilse insan değildir. Hayvanla insanoğlu bedence birdir, fark ikisi arasındaki edebdir. Gözünü aç ve Allah’ın kelamını baştan başa gözden geçir! Göreceksin ki ayet ayet bütün manasıyla Kur’ân bir edep öğretme kitabından ibarettir!
RAMAZANIN GÜZELLİKLERİ – Seyfettin KARAMIZRAK
RAMAZANIN GÜZELLİKLERİ - Seyfettin KARAMIZRAK
İslam’ın beş şartından dördüncüsü, Ramazan ayında, her gün oruç tutmaktır. Oruç, hicretten on sekiz ay sonra, Şaban ayının onuncu günü, Bedir gazâsından bir ay evvel farz oldu.
Bu ay iyi geçinmek ve sabır ayıdır. İlk günleri rahmet, ortası af ve mağfiret ve sonu Cehennemden azat olmaktır. Kur’an-ı kerim Ramazanda indi. Kadir gecesi, bu aydadır.
Ramazan yanmak demektir. Zira bu ayda oruç tutan ve tövbe edenlerin günahları yanar yok olur. Bu ayda, Allah için ufak bir iyilik yapmak, başka aylarda, farz yapmış
gibidir. Bu ayda, bir farz yapmak, başka ayda yetmiş farz yapmak gibidir.
Ramazanda işçinin, memurun, öğrencinin vb. çalışanların görevini hafifletenlere bol sevap vardır.
Oruç tutmak her bakımdan yararlıdır, vücuda asla zarar vermez. Tıp uzmanları diyorlar ki:
Oruçlu kimselerde adrenalin ve kortizon hormonları kana daha kolaylıkla karışır. Bu hormonlar, tesirlerini kanserli hücreler üzerinde de göstererek bir çeşit kalkan rolü oynayarak, kanser hücrelerinin çoğalmasını önlemektedir.
Oruç tutan bünye bakıma girer, iç organları saran yağlar erir, vücudun zindeliği artar, direnme gücü kazanır, mide, böbrek, şeker, kalp ve karaciğer hastalıklarına karşı mukavemeti artar.
İSLAM’IN ŞARTLARI – Ruhittin SÖNMEZ
İSLAM’IN ŞARTLARI - Ruhittin SÖNMEZ
İslam dininin şartlarını bazı din bilimciler şöyle sıralıyor: 1- Adalet (Adil olmak)
2- Emanet (Güvenilir olmak)
3- Ehliyet (Ehil kişileri göreve getirmek)
4- Maslahat (Kamu yararını gözetmek)
5- Meşveret (Danışarak iş yapmak)
Bu şartlar bizzat Allah tarafından Kur’an’ı Kerim’de bildirilmiş.
“Birinci şart için Nahl Suresi 90. Ayet
İkincisi için Nisa Suresi 58. Ayet,
Üçüncüsü için Muminun Suresi 8. Ayet,
Dördüncüsü için Nisa Suresi 135. Ayet,
Beşincisi için Şura Suresi 38. Ayet kaynak olarak alınmıştır.”
Bunların yerine sadece “namaz, oruç, hac, zekat” gibi ibadetleri öne çıkaranların, sayılan bu şartları
unutturmasına izin vermemek lazım. Namaz, oruç, hac, zekat ve infak ibadettir.
Bu asla ibadetler önemsiz demek değildir. Bu ibadetler kişiye yukarıdaki beş şartı öğretir.
İbadetler onları gereğince yapan kişilerin İslam’ın şartlarını özümsemesine yardımcı olur. Buna yaramayan ritüellere ibadet demek doğru olmaz.
Allah, “Ya Muhammed! Sen elbette yüce bir ahlâk üzeresin” (Kalem, 4) diyor.
Hz. Peygamber “ben güzel ahlakı tamamlamak üzere gönderildim” buyuruyor. “Güzel ahlak” başka toplumlarda da vardır. Ancak Hz. Peygamber’in yaşayışı ve sözleriyle tamamladığı ahlak seviyesine erişmek için gereğince yapılan ibadetlere ihtiyaç vardır.
KAR KÜLTÜR(süzlüğ)Ü – Adem ARI
KAR KÜLTÜR(süzlüğ)Ü - Adem ARI
Günlerdir, aylardır hatta yıllardır beklediğimiz özlediğimiz kar geldi. Her mevsim gençleşen doğa beyaz gelinliğini giyindi. Toprak beyaz yorganına büründü. Yüzlere ışıltı, gönüllere ferahlık geldi.
Bir haftadır karın sevinci ile yaşadık. Kar topu oynadık, karda yattık, yuvarlandık, kaydık. Tabii kayan sadece eğlence için bizler olmadık. Araçlarımız kaydı; kazalar oldu. İşe gidenimiz evinin önünde kaydı, sokakta kaydı; yaralandık.
Kar, bir doğa olayı. Kültür, bir milletin kendine özgü nesillere aktardığı maddi manevi birikimler.
Oruç ile ilgili sık sorulan sorular ( 1 ) – Fahri SAĞLIK
Oruç ile ilgili sık sorulan sorular ( 1 ) - Fahri SAĞLIK
Oruçla ilgili olarak Kur’an-ı Kerimde şöyle buyrulur:
“ Ey iman edenler! Oruç sizden önce gelip geçmiş ümmetlere farz kılındığı gibi size de farz kılındı. Umulur ki korunursunuz. ( Bakara Suresi, 183 ) Sayılı günlerde olmak üzere (oruç size farz kılındı). Sizden her kim hasta yahut yolcu olursa (tutamadığı günler kadar) diğer günlerde kaza eder. (İhtiyarlık veya şifa umudu kalmamış hastalık gibi devamlı mazereti olup da) oruç tutmaya güçleri yetmeyenlere bir fakiri doyuracak fidye gerekir. Bununla beraber kim gönüllü olarak hayır yaparsa, bu kendisi için daha iyidir. Eğer bilirseniz (güçlüğüne rağmen) oruç tutmanız sizin için daha hayırlıdır. (Bakara Suresi, 184 ) Ramazan ayı, insanlara yol gösterici, doğrunun ve doğruyu eğriden ayırmanın açık delilleri olarak Kur'an'ın indirildiği aydır. Öyle ise sizden ramazan ayını idrak edenler onda oruç tutsun. Kim o anda hasta veya yolcu olursa (tutamadığı günler sayısınca) başka günlerde kaza etsin. Allah sizin için kolaylık ister, zorluk istemez. Bütün bunlar, sayıyı tamamlamanız ve size doğru yolu göstermesine karşılık, Allah'ı tazim etmeniz, şükretmeniz içindir. ( Bakara Suresi, 185 )
AHLAKSIZ VE VİCDANSIZ SİYASET – Ruhittin SÖNMEZ
AHLAKSIZ VE VİCDANSIZ SİYASET - Ruhittin SÖNMEZ
ABD’nin çılgın başkanı Donald Trump sosyal medyada Gazze ile ilgili bir video paylaştı. Yapay zeka ile üretilmiş bu videoda Trump’ın, İsrail bombardımanlarıyla harabeye dönmüş olan Gazze’nin yerine tasarladığı, Gazze planı gösteriliyor.
Videoda Gazze’nin savaş yıkıntıları yerine lüks gökdelenler, pırıltılı gece kulüpleri ve yatların demirlediği bir sahil şeridine dönüşümü gösteriliyor. Trump’ın altın heykelleri, Trump ve İsrail Başbakanı Netanyahu’nun plajda keyif yaptığı sahneler, dansözler ve keyifle bir şeyler yiyen Elon
Musk dikkat çekiyor.
Videoda “Trump sizi özgürleştirecek. Artık tünel yok, artık korku yok. Trump’ın Gazze’si sonunda burada” sözleri yer alıyor.
Trump zaten daha önce Gazzelilerden arındırılmış bir Gazze” tasavvurunu açıklamıştı. Bunun için 2 milyondan fazla Filistinli vatanlarından başka ülkelere sürgün edilecekti. Boşaltılacak Gazze’de Riviera benzeri bir turistik tatil beldesi yaratılacaktı.
Bu plan insanlık, uluslararası hukuk ve hukukun evrensel ilkeleri bakımından utanç verici ve tehlikeli bir düşünce.
Çünkü dünyanın herhangi bir yerinde, herhangi bir ülkedeki bir bölgeye gücü yetenin el koyabildiği bir dönemin başlaması anlamına geliyor. Bu eylem dünyanın güven ve istikrarını yok edebilecek bir yolculuğun ilk adımı olabilir.
Trump’ın Gazze videosu bir insanlık ayıbı. Yaptığı iğrenç çıkışın çirkinliğinin farkında bile olmayan, utanmazlığın ve yüzsüzlüğün bir göstergesi.
2 milyondan fazla insanı on binlerce şehit verdiği vatanlarından sürüp, ortaya çıkacak “kupon arazinin” rantına göz dikmiş ABD’nin emlak kralı başkanının ahlak ve vicdan seviyesini gösteriyor.
Adalet, ahlak ve vicdandan yoksun bir siyasetin menzilinde sadece kaos, çatışmalar, kan ve gözyaşı olabilecektir. Dünyayı sıkıntılı bir gelecek bekliyor.