Ahsen Okyar Söylenmek yerine söylemek lazım… Şikayet edeceğine sen de alternatifini oluştur.

ahsen okyar
18Nis/200

KEDER ADAM ÖLDÜRMEZ –Süleyman PEKİN

KEDER ADAM ÖLDÜRMEZ –Süleyman PEKİN

    

Dikkat; bu yazıda yanal reklam uygulaması bulunmaktadır ama kafaya takmayın)

Bir aydır bir milimin 0,000125 büyüklüğündeki bir virüsün ev bazlı toplama kamplarındayız. Bu tecrit ne kadar sürer diyenler için dört ayrı stratejik analiz yazısı yazdık; bu bir korku ve endişe üzerinden zihniyet değişikliği istihsali stratejisi olduğu için..

Gayri hafta içinden bir hafta sonu yazısı yazalım; madem bu cumartesi - pazar da sokağa çıkma yasağı var. Geçenkine hazırlıksız yakalanmıştık amma bu defa cephaneyi bol tutacağız🙂 Malûm, evdeki cepheyi muhkem kılmak için..

38-40 yıllık Öğretmenim olan ve 7’den 77’ye ‘oku’maktan, ‘öğren’mekten ve ‘yaz’maktan milim şaşmadan ilerleyen Sabahattin Gencal’ın 12 Nisan tarihli “Mutluluğa Uçuran Sevinç Kanatlarının Balmumu Kederdir” yazısıyla birkaç yaşıma daha girdim.

2Nis/200

EGEMENLİĞİN ÇİN’E DEVRİ – Süleyman PEKİN

EGEMENLİĞİN ÇİN’E DEVRİ - Süleyman PEKİN

Öncelikle vaka sayısı 1 milyona yaklaşan ve Koronavirüs nedeniyle Dünya genelinde vefat eden 42 bin kişiye; hususen de ülkemizde bu Salgın’da can veren 200’ü aşkın insanımıza rahmet ve yakınlarına sabır diliyorum. Tedavi sürecindekilere şifa, tedbir sürecindekilere de inşirah niyazıyla..

Bu Koronavirüs Pandemisi ‘Çin’in 11 Eylülü’ hükmünde; 9/11’e karşılık 10/01. Ve aslında birbirlerinin mütemmim cüzleri.. Hem söylemiş hem de yazmışımdır, III. Küresel Savaş 2001’de başladı diye. Yani Amerika United Şirketleri’nin West & Rest (ya Biz’densin ya Öteki) meydan okuması ve 22 ülkenin sınırlarının paralize edilmesi. Hatta 90’ların II. yarısından beri konuştuğumuz Dünya üzerindeki Devlet sayısının 200’den 2.000’e çıkarılması da evvelki haşiye.

Oysa hepsi bugün içindi. İkiyüz devleti ufalayıp ikibin yaptığınızda Ulus Devletler çoğalmıyor, tersine etki alanları daralıyor. Afganistan, Endonezya, Sudan, Irak, Çekoslovakya, Mali, Sırbistan, Libya, Yemen, Suriye vb. ülkelerde kısmen başarılı olmuş gibi görünse de Ulus Devletlerin direnci tam bir sonuç almalarını etkiledi. Hatırlayın Türkiye’deki ‘Çözüm Süreci’ni, ‘Ermenilerden Özür’ sürecini, Kürtçülüğe yol verme sürecini, TC ibaresinden bile rahatsızlık sürecini; ilâ ahir..

Ortaçağ korkunun, salgınların ve barbarlığın kanıksanması hatta bin senelik bir yaşam biçimine (stayl) çevrilmesidir. Derebeyliklerse tüm bunlara karşı bir güvenlik arayışıdır. Bir karantina bölgesi veya vaha tipi korunaklı bir site olarak da düşünebilirsiniz. O 2 bin devlet günümüzün derebeylikleri / site devletleri olacaktı. Ve sonra Fatih’in Şâhî Topundan çok daha etkili COVID-19 diye bir virüs o surları, sınırları yerle yeksan edecekti. Ediyor da..

Yeni Orta Çağ’da hem Feodalite sonrasındaki Merkezî Krallıkları Merkezî Dünya Hükümeti ve arkasındaki Elitler olarak, hem Derebeylerin korkuyla uyulan ve fakat saçma - sapan hiyerarşilerini de Devlet Kapitalizmini Sosyal yada Komünal Kapitalizme evirerek; her ikisini de bir arada görmek mümkün.

26Mar/200

ÇİP ÇAĞI VE KOMÜNAL KAPİTALİZM – Süleyman PEKİN

ÇİP ÇAĞI VE KOMÜNAL KAPİTALİZM – Süleyman PEKİN

Geçen hafta KORONAVİRÜS ÜZERİNDEN YEPYENİ BİR ÇAĞ SÜRÜMÜ demiştik; bu hafta da
adını koyup karakteristiğini öngörmeye çalışalım. Fakat Dünya ölçeğinde kayıtlı Vaka Sayısının yarım milyona doğru, Kayıp Sayısınınsa 20 bine doğru yol aldığını; sürecin kaç ay süreceğinin ve dünya ekonomilerinin, özellikle de ‘Gelişmiş Batı’ ekonomilerinin ne kadar kayba uğrayacağının bilinmezliğinde analiz yapma zorluğunu akıldan çıkarmadan.

‘Ortaçağ korkudur, şiddettir’ diyordu Yalçın Küçük 30 küsur yıl önceki YİRMİNCİ YÜZYILIN
ORTA ÇAĞI makalesinde ve ekliyordu: “Bir çağa geçmek için yıkım gerek!” Korona’nın korku esiri olduk, sanki sokaklarda dolaşan biri her an uzaylı bir yaratık tarafından kapılacakmış gibi
hissediyoruz. Yaratık deyince aklıma geldi; HOMO-DEUS 1 tipler insanlık için kimbilir daha neler yarattılar (creation) ve üzerimizde kimbilir daha neler planlıyorlar?

İnanç posalarından kendine din edinmeye çalışanlar hâlâ Tanrı’nın lâneti veya Allah’ın bir
musibeti gibi görüyorlar. Oysa bu, insanların bir musibeti.. Bkz. NİSA 79: “Sana gelen her iyilik Allah’tan, sana gelen her kötülük ise kendindendir.” Yani hayır Allah’a, şer insanlara ait.

Bunu kul yapısı görürsen arkadaki resmi de görme imkânı bulursun ve arkadaki resmi
görürsen ya o iradeye teslim olursun ya da isyankâr olursun. Teslim olan çip taktırır, yaşamını
garantiye aldığını düşünür ve Modern Mankurt olarak görece var olur. Âsiler korosu ise bu kendini Mevlâ yerine koyanların şerrî düzenlerini yıkmanın altyapısını hazırlar. “Dini Allah’a has kılmak” 2 demek medeniyeti / uygarlığı da Sünnetullah denilen tabiat ve kâinat kanunlarına ve dahi fıtrata yani yaratılışa döndürmektir; Dünya nüfusunu 5-10-15 kat tıraşlamayı düşünenlere biat değil.

19Mar/200

KORONAVİRÜS ÜZERİNDEN YEPYENİ BİR ÇAĞ SÜRÜMÜ – Süleyman PEKİN

KORONAVİRÜS ÜZERİNDEN YEPYENİ BİR ÇAĞ SÜRÜMÜ – Süleyman PEKİN

İnsanlık tarihinde bazı milâtlar var. Meselâ tarih, yazının bulunmasıyla başlar; yazıdan öncesi
tarih öncesi devirler olarak kabul edilir. Yani Y.Ö. aynı zamanda T.Ö. Yada herkesin bildiği M.Ö. ile M.S.

Hz.İsa’nın ışığına 3 asır sırt çeviren Batı Medeniyeti sonradan onu tarih gezegeninin ekvatoru yaparak günah çıkardı; öyle ki milâdın doğum olduğunu bilmeyen bile o ayrımı biliyor.

Bir de Eski (İlk) – Orta – Yeni – Yakın gibi Çağ tasnifleri ve Kavimler Göçü, İstanbul’un Fethi,
Fransız İhtilâli gibi dönüm noktaları var. Kısala kısala akıllı telefon gibi cebimize giren çağ dönümlerine de artık milletler değil akıl satarak para ve güç kazanan üst akıl’lılar karar veriyor. Ve huzurlarınızda 2020 itibariyle yepisyeni bir çağ: Akıl Oyunları (Mind Games) Çağı.
İsmail Türüt’ün türküsündeki gibi bizimle kedi yavrusu gibi oynayacaklar ve oynuyorlar.

Tanrısal Şirketler (Godly Company) yani Allah’tan rol çalarak menfaatlerine uygun ilâhi senaryolar kurgulayanlar önümüzdeki otuz yılda bütün saklı deneylerini üzerimizde uygulayacaklar. Ne mi meselâ; an itibariyle 7 milyar 771 milyon olan dünya nüfusunun kimine göre 1.5 milyar, kimine göre 500 milyona indirilmesi:

11Mar/200

TARİHE SELAM, KAYBETMEYE DEVAM – Süleyman PEKİN

TARİHE SELAM, KAYBETMEYE DEVAM - Süleyman PEKİN

İdlip gündemi iki haftadır siyasî gündemimizdeydi, spor ve magazinden sonra. 55 şehidi içimize ve 70’e yakın, uzuvları parçalanarak yaralanan gazimizi de sessizliğe gömdükten sonra Moskova Antlaşması’yla geri çekildik. Çekilecektiysek niye büyük kayıplar vermeden başta çekilmedik? Rejim’le o kadar savaştıktan sonra “Rejim” diyegeldiğimiz Suriye Yönetimi’nin koordinatörü Putin’i ve Rus Heyeti’ni niye dinledik, şartlarını niye kabul ettik? Hem “Çekilin aradan, bizi Rejim’le başbaşa bırakın!” sözünü hem “Anlaşmayla ilgili Esad’ı bilgilendirdiniz mi?” sözünü 24 yada 48 saat arayla nasıl söyleyebildik?

Geçen hafta “Ah ‘Benim Yalnız ve Güzel’ Askerim” başlıklı bir yazıyı 2 yıl sonra ve başına da “ah” ekleyerek yayınlamıştık. O nidâyı uzatmak istiyorum; aaaahhh!

27Şub/200

ATAN; SIFIR, KARŞILAYAN; SIFIR – Süleyman PEKİN

ATAN; SIFIR, KARŞILAYAN; SIFIR – Süleyman PEKİN

Bir ara “Sophie’nin Seçimi” kitabı vardı, dönemsel meşhur. Bir de her dönem çok meşhur ama pek yazılıp çizilmeyen ‘Kalabalıkların Seçimi’ var.

Takım mı tutacaksın; en kalabalık olanlarına takıl, en azından 3 tane 3/1 şansın var. Parti mi tutacaksın; en çok oy alana yada en azından kazanma şansı olana oy ver, hem seçilme şansı olmayana oyunu vererek o değerli kâğıt parçasını niye heba edesin dê mi?!

Ben olsam o kâğıdı açık arttırmaya çıkarır ve en çok verene veya vaat edene saaat-tım derdim. Sonra; kim seçilirse seçilsin, hangi karakterde olursa olsun, önemli olan “bizim işimizi görür mü” sorusuna cevap teşkil edip etmemesidir netekim.

Harari’nin de bir kitabı vardı, hararetli hararetli yazdığı: HOMO-DEUS (İnsan-Tanrı, İnsanın Tanrılaşması). Biz gene mutedil gidelim ve EGO-DEUS diyiverelim; ‘Ego-Tanrı’ yani egolarını-legolarını, heva vü heveslerini tanrı edinenler. Bkz: Furkan 43, Câsiye 23.

Okullarda ders kitabı olarak okutulması ve EBA’dan da video olarak izletilmesi gereken ZÜBÜK adlı şaheserde İbram Efendi veresiyeden kaçarken önce Huzur Partisi’ne, akabinde de Destek Partisi’ne giriş yapıyordu. Yok aslında birbirimizden farkımız; lâkin Destekli atarsak Huzuru daha rahat bulabiliriz.

13Şub/200

BAŞKALDIRI GÜNLÜĞÜ – Süleyman PEKİN

BAŞKALDIRI GÜNLÜĞÜ – Süleyman PEKİN (Eylül, 1996 – Seymen)

kelimeler kaleme başkaldırıyor..

saldırıyor ünlemler cümle bileklere..

ineklere şapka çıkarıyor hazreti tabiat..

biat ediyor sonra ateşe ve suya..

çıldırasıya doğuyor gün gökdelen dağların arasından..

sârâsından akvaryumlar da payını alıyor..

zil çalıyor son dersine yürü yavrum..

yum gözlerini ki bu en tatlı düştür..

ama kelimeler de güpegündüz öldürülmüştür..

5Şub/200

HALÛK LEVENT Mİ, ACUN ILICALI MI? – Süleyman PEKİN

HALÛK LEVENT Mİ, ACUN ILICALI MI? – Süleyman PEKİN

Bu da nerden çıktı veya niye bir tercihte bulunalım ki diyebilirsiniz. Ben de zaten kendime sormuştum.

Rahmetli Barış MançoCumhurbaşkanını halk seçerse ben de adayım” demişti ve fakat erken bir kalp kriziyle hayata veda ettiği için temennisinin gerçekleştiği o zemini görememişti.

Gene diyeceksiniz ki 2023’e çok var, bunların yeri mi; hem şehitlerimiz var. Zaten mevzunun özü de bu. NATO Konsepti gereği katılmak durumunda kaldığımız Irak’ın, Suriye’nin, Libya’nın parçalanması kararlarından son derece olumsuz etkilendik. En azından Suriye’de yolu hataen yarıladıktan sonra Rusya ekseni ile denge oluşturarak işi soğutmaya çabaladık. İdlip’te bizim 12, Rusların 10 Gözlem Noktasıyla Rejim’le Muhalefeti stabil hale getirmeyi başarmış idik.

1Şub/200

DEPREM KADER DEĞİLDİR, KADERCİLİKTİR – Süleyman PEKİN

DEPREM KADER DEĞİLDİR, KADERCİLİKTİR – Süleyman PEKİN

Kemalettin Kamu’nun “Ben gurbette değilim, Gurbet benim içimde” şiirindeki gibidir depremle münasebetimiz. En azından benim için öyle; ‘Deprem benim içimde.’

99 Depremi’nde İzmit Körfezi’nin güney sahilindeki Fay Hattına komşu bir binadan çıktık. Binamızın dahil olduğu site 5 kattan 10 apartmanlı ve 20 ikiz bloklu; malzemesi kaliteli, yeni ve sağlam olmasına karşın ağır hasar aldı. En iyi durumdaki bina bile yarım metreye yakın dibe batmıştı. 7 nokta 4’ü görmüş binaların birinden amcamın kalan eşyalarını çıkarırken 5 nokta 8’lik artçı oldu ve amcamızı enkazdan çıkarmak durumunda kaldık.

17 Ağustos Salı sabahı hava aydınlandığında önce manzaranın şokunu yaşadık akabinde sandviç şeklinde yıkılan ve enkazın değişik yerlerinde cesetler öylece durduğu halde demir bloklarla eşyalar arasına sıkışmış ve inleyen yaralılara yardıma koyulduk. Neyle; elle yada molozlardan bulduğumuz ilkel âletlerle. Bir kriko bulaydık arama - kurtarma timleri gelesiye kadar ne kadar insana faydamız olurdu diye hâlâ hayıflanırım.

Yazının başındaki ‘kamu’yu depremden sonraki 4-5 günde göremedik. Başiskele ile Seymen arasındaki yol güzergâhındaki trafik ve güvenlik eli sopalı mahalle gençlerince sağlandı: En orta şerit sadece ambulanslara tahsisli, onlara yol vermeyen araçların camlarına acınmayacak; orta şeridin iki yanındaki geliş ve gidiş şeridindeki araçlardan âcil ihtiyaç maddeleri / malzemeleri alınacağından kontrollü geçiş yapılacak, durup dinlemeyenlerin camlarına acınmayacak.

22Oca/200

“GÖNÜLLÜ KERİZLİK” ÜZERİNE – Süleyman PEKİN

“GÖNÜLLÜ KERİZLİK” ÜZERİNE – Süleyman PEKİN

Aralık 2007’de Sendika Genel Merkez Seçimlerinde adaylık konuşmasında beyan ettiğimiz ve akabinde Türk Eğitim Sen (Yıl:4, Sayı:44, sh. 14) ve Âhenk Dergisi (Yıl:10, Sayı: 25, sh. 26) mevkuteleri ile Kocaeli Aydınlar Ocağı sitesinde (Aralık 2007) yayınlanan, yeni bir zihniyet inşası adına kaleme aldığımız yazıyı onca yıl sonra paylaşmak isterim:

Bütün renkler aynı hızla kirleniyormuş, birinciliği beyaza vermişler.” İnsanı insan yapan değerler manzumesinin tepetaklak edildiği ve tersine çevrildiği bir çağdayız.

Çocuklarımız sınıfta inek muamelesi görmemek için ders çalıştığını gizlemek zorunda kalabiliyor. Askere giden gençlerimiz nöbetten yırttım, içtimadan yırttım replikleriyle “kerizolmadıklarını ispatlamaya çalışıyorlar. İşçimiz 15 dakikalık çay molasını nasıl yarım saate çıkardığıyla, memurumuz nasıl izin üstüne izin aldığıyla övünebiliyor.

Doğruluğun, dürüstlüğün, erdemin borsa veya döviz karşılığının olmadığı anlaşıldığında; zoraki kürtaja tâbi tutuldular. Ve birden namusluluk namussuzluk, namussuzluk da namuslulukmuş gibi algılanır oldu. Delilik suyundan içmek zorunda kalan akıllı gibi..

6Tem/190

EYYY YUNANİSTAN!!! AKILLI OL AKILLI!! – Süleyman PEKİN

66119178_875521759478263_5225738824176369664_n

EYYY YUNANİSTAN!!!  AKILLI OL AKILLI!! – Süleyman PEKİN

Eyyy Güney Kıbrıs Rum Yönetimi! Sen benim TPAO’nun gemisine nasıl güçlük çıkarırsın ya! Üstüne üstlük bir de gemi personelinin isimlerini ve resimlerini ele geçirmişsin. Bizde o işleri FETÖ’cüler yapıyordu FETÖ’cüler.. Sen FETÖ’cülerden mi öğrendin bunu? Onlarla mı iş tutmaya başladın?

29Eki/180

"Andımız" bir turnusol kağıdı – Süleyman PEKİN

"Andımız" bir turnusol kağıdı - Süleyman PEKİN

Hep dediğim, bu milletin kendi içindeki husumetlerinin dış düşmana ihtiyaç bıraktırmadığıydı. Sağ & Sol ve Alevî & Sünnî’den önce Türk & Kürt’e, sonra Laik & Dindar’a; oradan Evet’çi & Hayır’cıya; oradan da Suriyeli & Biz ve Cumhur’cu & Millet’çiye kumbarada bayağı bir ayrılık - gayrılık biriktirmişiz.

Oysa 15 Temmuz Travması, 7 Ağustos Ruhu ve hatta akabindeki Ak Parti – MHP yakınlaşması İslamcı cenah ile milliyetçi cenahı orta bir yerde epeyce buluşturmuştu. Hatta ikinci cenah ikiye bölünmüş, buna rağmen 24 Haziran Seçimleri’nde özellikle Erdoğan’ın Cumhurbaşkanlığı kampanyasında yüksek dozlu milliyetçilik yüklemesi yapılmıştı.

MHP Lideri’nin seçim öncesinden bu yana ‘Af’la ilgili taleplerinin karşılanmaması hiç beklenmedik bir yerden, Danıştay’ın 5 yıl önce kaldırılan Andımız’la alâkalı Türk Eğitim Sen’in açtığı davada olumlu karar vermesiyle ilişkileri sarstı. Herkes bir anda 5 yıl önceki cephedeki mevzilerine geri döndü.

16Eyl/180

1440’NCI YILINMUHASEBESİ – Süleyman PEKİN

1440’NCI YILINMUHASEBESİ – Süleyman PEKİN

Hicrî takvim malûm 622’den başlıyor. Hz. Muhammed’in Mekke’den Medine’ye hicretiyle birlikte İslam tarihinde devlet düzeni ve anayasa sistemi teamülü de başlar. 4 Halife Dönemi, Emevî ve Abbasî dönemleriyle Arap; Selçuklu ve Osmanlı dönemleriyle de Türk öncülüğünde geçen asırlar..

Hicrî olarak ilk 4,5 asırda Araplar, sonraki 9 asırda Türkler önde; son asır ise ortada.. Bu asırda birara tek bağımsız Müslüman devlet biz kalmıştık ve hatta Mustafa Kemal’in başını çektiği Millî Bağımsızlık Hareketi olmasaydı tümden İslam Dünyası sıfır çekecekti. Türk İnkılâbı’nın ilhamıyla peşisıra geldi ve bugün itibarıyla 57’ye ulaştı.

Toplamda 1,7 milyarlık nüfusuyla Dünya nüfusunun yüzde 23’ünü oluşturan 57 İslam ülkesinin GSYH olarak toplam geliri 7 trilyon doların biraz altında, yani Dünya gayrisafi yurtiçi hâsılasının yüzde 9’u bile değil. Aşağı - yukarı Çin’in GSYH’nın yarısı kadar..

9Eyl/180

MÜSLÜM GÜRSES ÖLDÜ, MÜSLÜMCÜLÜK YAŞIYOR – Süleyman PEKİN

MÜSLÜM GÜRSES ÖLDÜ, MÜSLÜMCÜLÜK YAŞIYOR – Süleyman PEKİN

(Yoğun istek üzerine..)

Ben bir Müslümcü’yüm. Ve Müslümcülük isyankârlıktır. Devrana, dertlere, sevgilere, ezilmişliğe, belirsizliğe, dünyalık hırslara ve yaşamaya, hayata isyan. İsyan bir problemin çığlık olup haykırılmış halidir. Kaportacı çıraklarının, overlokçu kızların, kahvelerde iş sırası bekleyenlerin ve hayattan artık hiçbir şey beklemeyenlerin, ölümle kol kola gidenlerin müziğidir.

Sessiz büyüyen bir devrimdi Müslümcülük. Ve bunun en az farkında olan kişisiydi Müslüm Gürses. ‘Arı balı yapar fakat izah edemez’ misali ne yorum gücünün ne de müziğinin kitleler üzerindeki sağaltıcı gücünün farkındaydı o. Her topluluk – bilhassa ezilmişler – ritmini arar yükselmek için. Bazen ritim de yaşanan hayat gibi ağır ve sislidir.

9Ağu/180

SAKIN RAHİP DEME RAHİPTEN ÖTE BİR DİN VARDIR – Süleyman PEKİN

SAKIN RAHİP DEME RAHİPTEN ÖTE BİR DİN VARDIR – Süleyman PEKİN

Cihanı pazarlayan sistem içlerindedir, kesin bilmezler

O milletler ki kapitalizm içredirler, başka din bilmezler

Ve biz bu Dini çok sevdik; kusura bakma Hayâlî. 1947’den beri bu Dinin baş Misyoneri Amerika’nın çok yardımlarını gördük; tam 71 yıldır. Bugün o Dine mensubiyet göstergeleri aşırıysa tekrar ABD’yle mübarek kavilleşmeler kapıda demektir.

O Dinin düzeni - ki Serbest Piyasa Ekonomisidir - 1950’den beri memleketimizde câri, yani 68 yıldır. Azıcık bu düzenin dışına çıkma niyetlerini Vaşington’daki Başkan’la paralellik arzedecek bir biçimde sandıkta cezalandırdık.

1952’den beri bu Dinin kutsal şövalyeliği / mücâhitliği sayılan NATO ekibindeyiz; tastamam 66 yıldır. Konu şövalyelik olunca darbeler / ihtilâller de kaçınılmaz oluyor. 1960’dan başlatırsak 58 yıllık ilginç bir darbedârlık havuzumuz var.

2Ağu/180

EN’AM SÛRESİ’NDE ŞEFAAT VE VELÂYET – Süleyman PEKİN

EN’AM SÛRESİ’NDE ŞEFAAT VE VELÂYET – Süleyman PEKİN

Geleneksel Din Anlayışı diyerek kibarlaştırdığımız Tekerlemeci ve Taklitçi İnanç Sahiplerinin ekopolitik takıntılarından velilik, evliyalık, velâyet mevzularına Kuran-ı Mübin acep ne diyor? Dokuz kusurlu hareketin sonuncusundan başlarsak Celâleddin Rumî’nin Mevlâna lâkabını kullanması tevhidî açıdan caiz değil; zira Bakara 286’te “Ente Mevlâna fensurnâ.. / Sen Mevlâ’mızsın (Efendi’mizsin), artık yardım et!” dendiği için Allah’ın ‘koruyucu, velâyet sahibi’ anlamındaki özel ismi herhangi bir insan için kullanılamaz, kullanılmamalı.

Velî koruyup gözetici; Evliyâ veliler, Velâyet idare etmek, yönlendirmek mânâlarında.. Şefaat ise korumak, aracılık yapmak ve Şefî‘ de sıkıntıdan koruyucu, bağışlanmaya aracı mânâlarında..

25Tem/180

ORWELL’LER ÖLÜR 1984’LER ÖLMEZ – Süleyman PEKİN

ORWELL’LER ÖLÜR 1984’LER ÖLMEZ – Süleyman PEKİN

Goerge Orwell 1984'ü yazdığında takvimler 1949'u gösteriyordu. Bense Türkiye'deki hangi olayla, hangi zamanda, hangi yazımla 1984'ü bağdaştırdığımı bile unuttum.

Jetonuma baktım, hâlâ aynı yerinde.. Sayıklamaya başladım:

§ Big Brother ‘Abiler’dir.

§ İktidar acı çektirmek ve küçük düşürmektir.

§ İktidar insanın kafasını parçalamak ve istenen biçimde bir araya getirmektir.

§ Tutuklamalar hep gece yarısı yapılır. Yok edilenlere buharlaştı denilir.

§ Düşünce suçu ölüm yaratmaz; düşünce suçunun kendisi ölümdür.

§ O yılın ilk çeyreğinde Bolluk Bakanlığı’nın ayakkabı üretim tahmini 145 milyondu.

Gerçekleşen üretim ise 62 milyon oldu. Hedef sayı 57 milyona indirildi. Böylece hedef 5 milyon aşılmıştı. Belki de hiç ayakkabı üretilmemişti.

§ Bir savaşın gerçekten olup olmaması önemli değildir. Önemli olan savaş durumunda olmaktır.

§ Bile bile söylenen yalanlara yürekten inanmak, zararlı görülmeye başlanan bir gerçeği unutmak gerekli şeylerdir.

§ Bir zafer açıklanırken şaşkın bir tavır takınmak suçtur; yüzsuçu (facecrime).

§ Nefret Haftası’nda yeni nefret şarkısı her yerde çalınır, dinlemek mecburidir.

§ Önemli olan halkın morali değil Parti’nin moralidir. Her Parti üyesi becerikli ve çalışkan olabilir ama yaltak ve korkak da olmalıdır.

§ Bir Parti üyesinin kişisel duyguları olamaz. Ondan, düşmanlardan nefret etmesi ve zaferlerden gurur duyması beklenir. Partinin gücü ve dehası karşısında kendisini bir hiç olarak görmesi istenir.

§ Çiftdüşün (doublethink) insanın iki çelişik düşünceyi aynı anda kabullenmesidir.

Gerçek sürekli geride bırakılmalıdır. Parti, çiftdüşün yardımıyla tarihi durdurmak olanağını bulmuştur

19Tem/180

1 NOLU KARARNAME ADNAN HOCA – Süleyman PEKİN

1 NOLU KARARNAME ADNAN HOCA – Süleyman PEKİN

1300’de kurulan Osmanlı 1600’e kadar iyi gitmiş, sonraki 1800’e kadar da kötü gitmiştir. O zamanlar Devlet sayılan Padişahlar eliyle düzeltme ve değişim bazen, bazen de güç temerküz eden guruplar vasıtasıyla değişim ve yeni düzene ortak olma gayretleri tarihimiz olmuştur.

II.Mahmut bu guruplardan biri olan Âyanlarla (Feodal Güçlerin Liderleri) İttifak Senedi imzalayarak ve onları yerelde kendi adına yetkilendirerek başa gelmiş (1808), akabinde de Bektaşîlik merkezli ve her daim imtiyazlı Yeniçeri Ocağı’nı ona kaynaklık teşkil eden dinî yapıyla beraber kapatarak (1826) Devleti yeni baştan tanzim etmeye durmuştur. Kabine / Hükümet sistemi, müsaderenin (mala el koyma) kaldırılması, muhtarlıklar, Danıştay ve Yargıtay ondan kalmadır.

12Tem/180

SEMBOLLER FETİŞİZMİ – Süleyman PEKİN

SEMBOLLER FETİŞİZMİ – Süleyman PEKİN

Fetiş denilen totemik parçalar yahut kişisel tapıncaklar çoğu zaman akıl ve ruh sağlığımızı etkileyen saplantılar / takıntılar haline gelebiliyor. Hem alışkanlıklarla yavaş yavaş hem de çaktırmadan..

Dinsel, cinsel, tinsel; metaî, siyasî, iktisadî; ne ararsan var fetiş sembollerinde. Fetişist yada fetişçi için bu semboller artık hayatın ve dinin, başarının ve tatminin yerini alır. Ağırlıklı olarak da erkeksi bir hastalıktır.

En başta teknoloji daha doğrusu telefon fetişizmi geliyor. Bakmak ve karıştırmak, çekmek ve paylaşmak, göstermek ve konuşmak adeta nefsimizin fizik tedavi süreçleri.. İnstagram, Snapchat, Facebook, WhatsApp, Messenger, Skype gibi antibiyotikleri de cabası..

6Tem/180

GÖZLERİME AKAN ÇOCUK – Süleyman PEKİN

GÖZLERİME AKAN ÇOCUK – Süleyman PEKİN

Onlar ölüyorken

Siz orada yoktunuz!

Ben gözlerini gördüm

Ölmüş bir çocuğun.

Yıpranmış bir gazetede,

Annesini yanına yatırmışlardı

Annesini ölü sanmıştım!

Sonra annesi kalktı,

Ağlamıyordu!

Çünkü suyu çekilmişti kuyusunun.

“Bir Hıçkırıktı Geçmiş Zaman” şiirinde öyle söylüyor M. Burak Sezer.