Ahsen Okyar Söylenmek yerine söylemek lazım…

ahsen okyar
7Eki/210

Sevgi üzerine… / Av. Zeki HACIİBRAHİMOĞLU

zeki hacıibrahimoğlu

Sevgi üzerine… / Av. Zeki HACIİBRAHİMOĞLU

Sevgi insanın en ince hassas hislerinin meydana getirdiği merhamet ve şefkat duygularının bir eseridir. Vicdan hükmü kalpteki iyi ve kötü bütün varlığı yakarak silip atmış ve orasını ayna gibi termemiz bir hale getirmiş olduğundan Cenab-ı hak o kalbe tecelli tahtını kurmuştur.

Böylece bütün benliği hak sevgisi kaplamış ve o kimse artık sevgiden ibaret olmuştur. Artık o her şeyi her şeyde onu sever olmuştur. Bu nedenle o kimse Cenab-ı haktan dostluk, intibak ve esenlik sıfatları ile sıfatlanıp seçkinler zümresine girmiştir. Artık o insanın her iki dünyada yeri cennet, mekânı ise sefa ve dostluktur.

18Eyl/210

Türk Gençliğine Çağrımdır (4) – Av. Zeki HACIİBRAHİMOĞLU

zeki hacıibrahimoğlu

Türk Gençliğine Çağrımdır (4) - Av. Zeki HACIİBRAHİMOĞLU

Sevgili Gençler;
Milliyetçilik bizim için bir vasıta değil gayedir! Milliyet, millet, vatan, mukaddesat gibi kimsenin itiraz edemeyeceği ulvi kelimelerdir. Bu kelimelerin arkasına sığınıp oradan şahsi menfaatlerini korumaya çalışanlar, bir memleket kadar genişleyen ihtiraslarını vatanseverlik şeklinde gösterip bir ulvi gaye olan milliyetçiliği büyük servetlere, yüksek makamlara erişmek için vasıta olarak kullanmaktadırlar!

Sevgili gençler, sizin öncelikli mücadeleniz bu kişilerle olmalıdır.

Sizler temiz niyetli vatansever, memleketi ve Türk milletini düşünen, Türk milliyetçileri olarak böyle milliyetçi geçinenlerden uzak durmalısınız! Çünkü bizim milliyetçiliğimiz lüks otomobiller, bol harcırah, yüksek makam milliyetçiliği değildir. Hakka tapan halkı tutan bir milliyetçiliktir!

29May/150

TÜRK DÜNYASININ ÖNEMLİ İSMİ SAYGIDEĞER TURAN YAZGAN HOCAMIZ – Av. Zeki HACIİBRAHİMOĞLU

zeki hacıibrahimoğluTÜRK DÜNYASININ ÖNEMLİ İSMİ SAYGIDEĞER TURAN YAZGAN HOCAMIZ – Av. Zeki HACIİBRAHİMOĞLU

Türk Milletinin değerlerini unutturmamak ve bu kıymetlerimizi gençlere tanıtmak için köşe yazılırımda zaman zaman onlara verdim. Orhan Türkdoğan, Necmettin Hacıeminoğlu Mehmet Eröz hocalarımızla ilgili yazılar yazdım.

Bir gece rüyamda Turan Yazgan hocamla konuşurken Ahmet Kabaklı hoca toplantı salonuna girdi. Turan hocanın yanına geldi ve Turan hoca da ayağa kalktı ve çok samimi bri şekilde kucaklaştılar. Ben de her ikisinin elini öptüm. Bu rüya beni ikaz eder gibiydi. Sonra her iki hocamız hakkında da yazmaya karar verdim önce Turan hocamızla başladım.

Turan Hoca, 1938 yılında Isparta’nın Eğirdir ilçesinde doğdu. 1948 yılında Eğirdir Zafer İlkokulu, 1951 yılında İstanbul Vefa Lisesi’nin orta kısmını, 1955 yılında ise parasız yatılı olarak eğitim gördüğü Kastamonu Fen Lisesi’nin pekiyi derece ile bitirdi. 1959 yılında İstanbul Üniversitesi İktisat Fakültesi’ni bitirdikten sonra askerlik görevini yaptı. İmar ve İskan bakanlığı Bölge Planlama Daire Başkanlığı’nda “İktisadi Araştırmacı” ve “Bölge Plancısı” unvanlarıyla bey yıl görev yaptı. 1969 yılında İtalya’ya Güney İtalya Bölge planlaması konusunda staj yapmak üzere gitti.

21May/150

Şerefsizlerin iftirasına karşı dik duruş… / Av. Zeki HACIİBRAHİMOĞLU

zeki hacıibrahimoğluŞerefsizlerin iftirasına karşı dik duruş… / Av. Zeki HACIİBRAHİMOĞLU

Meral Akşener, kırk senelik dostum, dava arkadaşım, fikirdaşım Nihat Gürer bey’in kardeşidir. Nihat Gürer bey uzun yıllar MHP Kocaeli İl Başkanlığı yapmış Kocaeli’nde sigortacılık yapan ve Kocaeli Ticaret Odası Başkanlığı yapmış değerli ve saygın bir ailenin ferdidir. Değerli kardeşim Meral Akşener’ i de onun sayesinde tanıdım. Meral Akşener hayatı boyunca kişiliğinden taviz vermemiş makam ve mevki için eğilmemiş, zaman zaman bazı ahlaksızlar tarafından kırılmış fakat dimdik ayakta durmasını başaran bir kardeşimizdir.

Meral Akşener, eniştemiz olarak kabul ettiğimiz Rize’nin saygın ve kalabalık bir ailesine mensup olan hemşerimiz Tuncer Akşener ile evlidir. Bu sebeple beni kendi öz abisi kadar sever ve benimser ve çocuklarıma da her seferinde ben sizin halanızım bana hala diye hitap edeceksiniz diye söyler.

16May/150

TÜRK MİLLİYETÇİSİ BİR DÂHİNİN ARDINDAN… / Av. Zeki HACIİBRAHİMOĞLU

zeki hacıibrahimoğluTÜRK MİLLİYETÇİSİ BİR DÂHİNİN ARDINDAN… / Av. Zeki HACIİBRAHİMOĞLU

Oktay Sinanoğlu, Hayattayken değeri bilinmeyen, ölümünde de hak ettiği saygıyı görmeyen bir dahi…

Sinanoğlu, babası Nüzhet Haşim Sinanoğlu’nun Türkiye Başkonsolosluğunda görevli olması sebebiyle Bari’de dünyaya geldi. II. Dünya savaşının başlamasıyla birlikte ailesi ile birlikte Türkiye’ye döndü. 1953 yılında Ankara’da TED’in Yenişehir Lisesi’ni birincilikle bitirdi. 1956 yılında TED tarafından burslu olarak gönderildiği Amerika Birleşik Devletleri Kaliforniya Üniversitesi Kimya Mühendisliği’ni birincilikle bitirdi. 1959 yılında yine Kaliforniya Üniversitesi’nde Kurumsal Kimya doktorası yaptı. 1961 yılında hem Harward hem de Yale Üniversitesi’nde kendisinin yeni Nicem ( Kuvantum) Kimyası ve fiziği üzerine teorileri hakkında üst düzey derslerde yeni buluşlarını anlattı. 1962 yılında henüz 26 yaşındayken Yale Üniversitesi’nde dünyanın en genç profesörü unvanını aldı.

20Nis/150

PROF. DR. MEHMET ERÖZ – Av. Zeki HACIİBRAHİMOĞLU

zeki hacıibrahimoğluPROF. DR. MEHMET ERÖZ – Av. Zeki HACIİBRAHİMOĞLU

Merhum Mehmet Eröz hocamız, bir ülkü alimi olarak her şeyin Türk’e göre Türk tarafından Türk için yapılmasını isteyen değerli bir sosyolog, bir ilim adamıdır.

1930 yılında Aydın’ının Söke ilçesinde doğan Eröz, geçimini saraçlık ve bahçıvanlıkla sağlayan bir ailenin çocuğudur. Babasının adı Serçinli Ali Efendi’dir. Ana tarafından Akkuşoğlu Hasan Hüseyin Ağa’nın torunudur. İlkokulu Kocagözoğlu İlkokulu’nda, Ortaokulu Kemalpaşa mahallesindeki –şuanda vergi dairesinin bulunduğu yerde eskiden var olan-Söke ortaokulunda tamamlamıştır. Ortaokulda ailesinin isteği üzerine Manisa lisesine kaydolmuş, ancak birinci yılın sonunda okumak istemediği için okulu bırakıp gelmiştir. Bir yıl boyunca çiftçilik yapmış ve ailesine bahçıvanlıkta yardımda bulunmuştur. Yaz tatilinde arkadaşları sınıflarını geçmiş olarak geldikleri zaman, onların karşısında mahcup duruma düşmesi sebebiyle okumaya karar vermiştir. Bu kez Aydın Lisesi’ne kaydolmuş, aynı yıl açılan Aydın Ticaret Lisesi’ne kaydını yaptırarak eğitimine burada devam etmiştir.

1Nis/151

PROF. DR. NECMETTİN HACIEMİNOĞLU – Av. Zeki HACIİBRAHİMOĞLU

zeki hacıibrahimoğluPROF. DR. NECMETTİN HACIEMİNOĞLU - Av. Zeki HACIİBRAHİMOĞLU

1931 yılında Kahramanmaraş’da doğdu. İlk öğrenimini Darende’nin Aşuda Köyü’nde, orta öğrenimini Daren ve Osmaniye’de tamamladı. Çok küçük yaşta iken babasını kaybetti. Üç erkek kardeşin en küçüğü olan Hacıeminoğlu, ağabeyinin çalışmak üzere Adana’ya gitmesi ve aileye bakma görevini üstlenmesi ile lise tahsilini de Adana’da bitirdi. 1954 yılında, İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Türk Dili ve Edebiyatı Bölümünü bitirdi. 1960 yılında mezun olduğu fakültede asistan, 1963 yılında doktor ve 1970 yılında da Doçent oldu. 1982 yılında Profesör oldu. 1972 yılında Bağdat Üniversitesi’nde Türkçe dersleri verdi. Trakya Üniversitesi’nde Fen-Edebiyat Fakültesi’nde öğretim üyeliği yaptı.

Milletler kültürleri ile yaşarlar. Kültür bir milletin kimliğidir ve nesilden nesile intikal ederek günümüzde de hayat bulur. Kültürü yaşatan ve günümüze taşıyan en anlamlı unsur ise dildir. Binlerce yıllık Türk kültürünü günümüzde yaşatan ve millet olmamızda emeği bulunan değerli insanları tanıtmak ve bilmek, bu kişileri gelecek nesillere tanıtmak bizim asli görevlerimizden olmalıdır. Unutulmaya yüz tutan Türk büyüklerini tanıtarak o büyük insanların hatıralarını tazelemek istiyorum.

22Mar/150

Prof. Dr. Orhan Türkdoğan – Av. Zeki HACIİBRAHİMOĞLU

zeki hac  Prof. Dr. Orhan Türkdoğan – Av. Zeki HACIİBRAHİMOĞLU

Hocaların hocası Orhan Türkdoğan, soyadı gibi Türk doğdu, Türk olarak yaşıyor. Yüce Allah kendisine sağlıklı uzun ömürler nasip etsin.

Değerli hocamız 1926 yılında Malatya'da doğdu. İlk-orta ve lise öğrenimini bu İl'de tamamladı. 1955 yılında Ankara Üniversitesi Dil-Tarih-Coğrafya Fakültesi, Felsefe ve Sosyoloji Bölümü'nden mezun oldu. 1955-59 yılları arasında Malatya Lisesi Felsefe Öğretmenliğinde bulundu. 1959 yılında Atatürk Üniversitesi Fen-Edebiyat Fakültesi Sosyoloji Asistanlığına atandı. 1962 yılında doktor, 1967 yılında doçent ve 1971 yılında da profesör oldu.

Türkdoğan 1962 -64 yıllarında Nebraska ve Missouri Üniversiteleri'nde 'yeniliğin yayılması', 'sağlık-hastalık sistemi' ve 'etnik gruplar' üzerindeki araştırmalarını sürdürdü.

1971 yılında Alman Devleti'nin davetlisi olarak Hoffenheim Üniversitesi'nde birinci kuşak Türk işçileri üzerinde araştırmalarını yürüttü. Yine 1980 yılında Alman Devleti'nin isteği üzerine aynı üniversitede ikinci kuşak Türk işçilerinin toplumsal uyumsuzluk ve kültürel entegrasyon gibi temel sorunlarını inceledi.

1980 yılında terör ve şiddet olayları ile ilgili olarak kaynak araştırmaları için st. Andrews/İskoçya Üniversitesi'nde görev almış ve yerel terör örgütlerinin stratejilerini inceleyerek ülkemiz terör ve şiddet olaylarının sosyal ve antropolojik yönleriyle bağlantılı bir araştırma yürütmüştür.

9Mar/150

AHMET TEKİN NEVŞEHİR MİLLETVEKİLİ ADAY ADAYI

images (1)AHMET TEKİN MHP NEVŞEHİR MİLLETVEKİLİ ADAY ADAYI

Ahmet Tekin 1946 yılında Nevşehir’in Avanos Kazası’nın Karacauşağı Köyü’nde doğdu. İlkokulu bu köyde bitirdi. İlkokula devam ederken 9 yaşında hafızlığı da bitirdi ve Hafız Ahmet unvanını aldı.

1968 yılında İstanbul İmam Hatip Okulu’ndan birincilikle mezun oldu. İmam Hatip 6. Sınıfta iken notları çok yüksek olduğundan bir yıl erken mezun oldu.

1972 yılında İstanbul Yüksek İslam Enstitüsü’nü “pekiyi” derece ile bitirdi. 1974 yılında da İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi’nden “iyi derece” ile mezun oldu.

1973 yılında İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Umumi Sosyoloji Sertifikasını “Pekiyi” derece ile aldı. Hukuk Fakültesinde okurken Hukuk Felsefesi, Hukuk Sosyolojisi ve Hukuk Metodolojisi derslerindeki başarıları ve çalışmaları hocaları tarafından takdirle karşılandı. İstanbul Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü’nde Kamu Hukuku Ana Bilim Dalı’nda Doktoraya başladı. Tez safhasında bir ilahiyatçının Kamu Hukuku Doktorası yapması uygun görülmedi. Çalışmaları engellendi ve bu sebeple çalışmalarından vazgeçmiştir.

Adayın İstanbul Barosu’na kayıtlı Avukat olup önemli davaların altında imzası vardır.

26Şub/150

SUFİ GÖZÜYLE KADIN – Av. Zeki HACIİBRAHİMOĞLU

SUFİ GÖZÜYLE KADIN – Av. Zeki HACIİBRAHİMOĞLU

Elime bir kitap geçti. Süleyman Uludağ’ın “Sufi Gözüyle Kadın” kitabı.

Yazar bu kitabı niye yazmış? Maksadı nedir? Vermek istediği mesaj nedir? bir kaç kez okuduğum halde bu soruların cevabını bulamadım. Çünkü benim niyet okuma gibi bir maharetim yoktur.

Öncelikle sufi kelimesinin manasını araştırdım. İslam Ansiklopedisinde şöyle bir tarif buldum;

Sufi, tasavvufi hayat tarzını benimseyerek hakkın yakınlığını kazanmaya çalışan kimse, diye tanımlanmış.

Kitaptan bazı bölümler; “Otuz sene aralıksız oruç tutan şeyh Abdullah Zaid Ahmed Cam Namekiyi ziyaret etmiş, Ahmet Cam Nameki ulu bir zatmış, on iki senedir eşine karşı görevini yerine getiremeyen Abdullah Zaid’e bir ilaç tarifi vermiş Zaid de bu tarifi uygulamış ve erişmişlik mertebesine ulaşmış. Zaid tarif edildiği şekilde hareket etmiş ve otuz sene ibadet ederek ulaşamadığı evliya derecesine bir cinsi ilişki neticesinde ulaşmış.”

“Hz. Peygamber, belki de erkeği arındıran ve yücelten bu özelliklerden dolayı kadınları seviyordu. Ünlü Zaid İbn Ömer’in cinsi ilişki ile iftar ettiği cimadan sonra akşam namazını kıldığı, yatsıdan evvel de dört cariyesi ile ilişkide bulunduğu rivayet edilir. “

5Şub/150

ŞÜKRETMEK GÜZELDİR – Av. Zeki HACIİBRAHİMOĞLU

ŞÜKRETMEK GÜZELDİR – Av. Zeki HACIİBRAHİMOĞLU

İnsanoğlu, ömrü hayatında birçok zorlukla karşılaşır. Kimileri zorluklar karşısında sürekli şikâyet halinde iken kimileri ise anlaşılmaz bir sabırla karşılaştığı her zorluğa “başım üstüne” diyebilmektedir. Peki nedir bunun sırrı? Zorluklar karşısında dik durabilmek için insana lazım olan nedir? Aslında bu soruların cevabı tek bir kelimede gizlidir; ŞÜKRETMEK

Şükretmek öyle bir fiildir ki, insanı olgunlaştırır. Öyle bir fiildir ki şükretmek yalnızca mutluluk için değil, herhangi bir olumsuzluk halinde bile daha kötüsünün var olabileceğini düşünüp sevinmektir.

Şükretmek sabretmeyi öğrenmektir aslında. Sabır ise hayat mücadelesinde dik durabilmenin altın anahtarıdır.

26Oca/150

CEP TELEFONU ÇILGINLIĞI – Av. Zeki HACIİBRAHİMOĞLU

CEP TELEFONU ÇILGINLIĞI – Av. Zeki HACIİBRAHİMOĞLU

Cep telefonu, iletişim alanında çığır açan çok önemli bir buluştur. Ancak Türkiye’de cep telefonu kullananlar işi o kadar ileriye götürdüler ki bu durum bir çılgınlık halini aldı.

Bugün Türkiye’de GSM operatörü olarak faaliyet gösteren birçok firma bulunmaktadır.

Türkiye’nin nüfusu 80 milyon ve 80 milyonun üzerinde cep telefonu kullanımı vardır. Durum o kadar vahim ki uyuşturucu gibi daha ilkokula başlamamış çocuklarda dahi cep telefonu var. Bu sebeple de cep telefonu dolandırıcılarının sayısı da her geçen gün artmaktadır.

Cep telefonu sokakta yürürken, vapurda, trende, otobüslerde devamlı insanların elinde, kimisi konuşuyor, kimisi oyun oynuyor, kimisi de film seyrediyor.

1Ara/140

GÜNEYDOĞU KAVŞAĞINDA TÜRKİYE – Av. Zeki HACIİBRAHİMOĞLU

Günümüzde, evrensel düzeyde etkinliğe ve otoriteye sahip güçlü sanayi ülkelerinin mevcut otorite ve etkinliklerini koruyup sürdürebilmeleri önemli ölçüde dünya petrol rezervlerinin ve petrol ürünleri üretiminin doğrudan ve dolaylı şekilde kontrolleri altında tutmalarına bağlıdır.

Çünkü evrensel düzeyde etkin bir devlet ve etkin bir güç olmanın sanayileşme ile ölçülebileceği günümüz dünyasında sanayinin ilk maddi girdisinin %50 oranında petrol ürünleri olduğu açıktır.

Bu sebeple günümüz dünya petrol piyasasının kontrolü doğal petrol zengini, yani petrol rezervlerine sahip olan ülkelerin değil, petrol ile çalışan sanayi imparatoru, süper güç ABD’nin elindedir.

1990 yılında yapılan araştırmalar ABD’nin petrol kaynaklarının mevcut üretim hızı ile 30 yıllık bir ömrü kaldığını buna karşın Orta Asya ve Kafkas petrolleri rezervlerinin büyük bir bölümünün geri üretim ve üretim dışı olduğunu bunun yanında Orta Doğu petrol rezervlerinin 100-140 yıllık bir ömre sahip olduğunu ortaya koymuştur. Eğer bu veriler gerçek ise Amerika petrol kaynaklarının bittiği ve bu sebeple de Orta Doğu’daki petrol yataklarını elde edebilmek için petrol rezervlerine göre irili ufaklı birçok devletler kurdurup onları kolay yutabilmek için büyük Orta Doğu projesini gerçekleştirmek ve Orta Doğu’yu kan gölüne çevirmek için dolaplar çevirmektedir. Bu konuda da İngiltere ile birlikte çalışmaktadır. Amerika’nın, İngiltere’nin, Fransa’nın ve Almanya’nın Orta Doğu’da menfaatleri çakışmaktadır. Orta Doğu’yu karıştırmak ve kolay lokma olarak yutabilmek için bu devletler kendilerine verilen görevleri noksansız yerine getirmektedirler.

19Eki/140

BALKANLAR GEZİSİ – Av. Zeki HACIİBRAHİMOĞLU

BALKANLAR GEZİSİ – Av. Zeki HACIİBRAHİMOĞLU

26 Eylül 2014 tarihinde Türk Hava Yolları Uçağı ile Karadağ’ın başkenti Podgorica’ya gittik.

THY’nin Değerli Müdürü Oğuz Ali Türkeli Bey bizi karşıladı ve evinde dört gün misafir etti.

Cumartesi günü bizi Budva’ya götürdü. Budva’da Starigrad’ı (Eski şehir) gezdik. Burada Katolik ve Ortodoks kiliselerini ziyaret ettik. Gerçekten görülmeye değer bir şehir.

Budva’dan hareket ederek Adriyatik (Dalmaçya) Kıyılarından sahil boyunca giderek Kotor’a geçtik. Yol üzerinde Kotor Körfezini karşıdan karşıya kesen ve Dubrovnik istikametine giden feribot iskelesinin önünden geçtik. Dubrovnik Hırvatistan’ın bir şehridir.

Kotor’da eski şehri gezdik. Eski şehir Kotor Kalesi’nin altında kurulmuş, içerisinde muhtelif kiliselerin ve balık restoranlarının bulunduğu bir şehir. Starigrad içindeki tarihi binalardan otel olarak faydalanmak da mümkün. Kotor Körfezi’nde bulunan limana yatların ve büyük gemilerin bağlı olduğunu gördük.

Kotor ziyareti sonrası dönüş yolunda aynı güzergah tercih edilmeyerek kestirme yol olan ve Kotor’u Tivat’a bağlayan tünel yolu tercih edilmiştir. Tivat’ta Karadağ’ın Podgorica’ya nazaran daha küçük bir hava limanı mevcuttur. Yaz aylarında Tivat havalimanı çeşitli ülkelerden gelen turistlerle çok yoğun bir yolcu trafiğine sahip olmaktadır.

2Eki/140

YARGININ MESLEK KURALLARI – Av. Zeki HACIİBRAHİMOĞLU

YARGININ MESLEK KURALLARI - Av. Zeki HACIİBRAHİMOĞLU

“Her çiçek belli şartlar altında gelişir. Adalet denilen kutsal çiçek ise tarafsız çalışma ve sadece vicdanı ve bilgisi ile baş başa kalmak iklimi içinde bulunan hâkimlerin ve yüksek seciyeli hukukçuların ruhlarında yetişir.”

Meslek Kurallarını eksiden hâkimlerimiz ezbere biliyorlardı. O devirdeki meslek kurallarını şimdiki hâkimlerimiz mesleki hayat tecrübesi ile ve zaman içinde öğrenemiyorlar. Hâlbuki bu kurallar eskiden daha mesleğe adım atarken biliniyordu.

Mesleki Kuralları birer birer kanun hükmü mahiyetini aldığı için bunlara uyup uymamak şahsın mesleki ahlak telakkilerinin kuvvet derecesine tabi olmuyor birer kanun emri olarak da kendilerini şahsa empoze ediyorlardı. O halde bu kuralları ihlal edenler şimdiki gibi kendi vicdanlarına karşı mesul olmakla kalmıyor fakat kanunu çiğnemiş ve meslek suçu da işlemiş oluyorlardı.

İşte çizmiş olduğum bu hâkim tipi bütün faktörlerin etkisi altında teşekkül ve tekemmül etmiş ve adeta bir velinin tipidir.

Hâkim kader, tasa ve açlık, uyku bastırması, sağlıklı düşünebilmeye mani olabilecek bir arıza yani aklı karışmış olduğu halde hüküm vermeye kalkışmamalıdır.

18Ağu/140

TÜRK DİLİ ÜZERİNDE OYNANAN OYUNLAR – Av Zeki HACIİBRAHİMOĞLU

zeki hacıibrahimoğlu avTÜRK DİLİ ÜZERİNDE OYNANAN OYUNLAR – Av Zeki HACIİBRAHİMOĞLU

Gerçek vatan aslında dildir. Vatandan en hızlı, en kolay uzaklaşma, dil yolu ile olur ve hatta en sessizce gerçekleşen yol da budur.

Bir süredir, Türkçe dışındaki dillerin kamu alanında serbestçe kullanımı, özellikle eğitim dili olması yönündeki tepkiler bir kimlik ve demokrasi meselesi olarak öne sürülmektedir. Etnik grupların, kendi dillerini her alanda serbestçe kullanma iddiası bir yandan hukuken yeni azınlık yaratma diğer yandan da her etnik grubun dilinin resmi dil olan Türkçeye eş değer rol üstlenmesinin demokrasi için bir zorunluluk olduğu iddialarına hizmet etmektedir.

Türk Milletinin varlık meselesi olarak kabul ettiğimiz güzel Türkçemizin nasıl ve kimler tarafından yozlaştırıldığını araştırıp sizlere bu konuda bilgi sunmak istedim. Öz Türkçe diye uydurukça kelimeleri dilimize yerleştirmeye çalışanlar kimlermiş biliyor musunuz? Türkiye’de yıllarca beynelmilelci geçinen solcu komünist yazarlar, üniversite hocaları ve onların hempaları.

30Tem/140

RAMAZAN BAYRAMI – Av. Zeki HACIİBRAHİMOĞLU

indirRAMAZAN BAYRAMI - Av. Zeki HACIİBRAHİMOĞLU

Yazıma bütün Müslümanların bayramını kutlayarak başlamak istiyorum. Yüce Allah insanlara, huzur, saadet, sevgi ve hoşgörü versin. Savaşlar bitsin. Kavgalar bitsin. Kimse kul hakkı yemesin, yalan söylemesin. Kimse kimseye üstünlük sağlamasın. Ezen, ezilen olmasın. Kimse, dini inanç ve kanaatlerinde dolayı kınanmasın, zorlanmasın, horlanmasın.

Kuzey Irak’ta, Telafer’de, Kerkük’te, Musul’da, Türkmenlere yapılan katliamlar sonlandırılsın ve bu katliamları yapanlara gerekli dersler verilsin. Sözde değil özde Türk dünyasına sahip çıkılsın. Bayramlar barış, kardeşlik ve sevgi için bir fırsattır. Birbirimizi sevelim. Küsler barışsın. Yeni, yepyeni bir Türkiye için el ele verelim.

Türk düşmanlarına karşı birlik olalım. Altaylardan Tuna’ya yeniden bütün dünya Türk Milletinin gücünü görsün ve bilsin.

“Dilde, fikirde, işte birlik” tezinin bütün Türklerin hedefi olması dileğiyle!

Bayramınız Mübarek Olsun! Yüce Allah Türk Milletini Korusun ve Yüceltsin! Âmin!

3May/140

3 MAYIS TÜRKÇÜLERİN BAYRAMI – Av. Zeki Hacıibrahimoğlu

zeki hacıibrahim3 MAYIS TÜRKÇÜLERİN BAYRAMI - Av. Zeki Hacıibrahimoğlu

Yıl 1944, 3 Mayıs, yine böyle bir bahar sabahı, milli mücadelenin kara bağrında Ankara’da bir kıyamet koptu. Bu kıyamet, hayra alametti ama şer gibi gösterildi.

Türkçü yazarımız, Atsız’ın Orhun Dergisi’nde devrim başbakanını, komünizmin gelişmesi karşısında ikaz etmek için yazdığı açık mektup, büyük hadiselerin başlangıç noktası oldu.

Böyle bir bahar sabahı, bu topraklar için toprağa düşenlerin çocukları vatansızlara, imansızlara karşı dik durdular. Yeni nesilleri ilkokuldan başlayarak üniversiteye kadar, Allahsız, ahlaksız, ruhsuz bir felsefe ile yetiştirmek isteyenleri bu görüşün temsilcilerini protesto ettiler.

3 Mayıs 1944 bir bahar sabahı, milli destanların söylendiği, meçhul şehidin yükseldiği, meydanları kendi maksatları için kullanarak, iman kalelerini devirmek, ulus meydanını kızıl meydana çevirmek isteyenlere karşı geldiler.

Senelerdir, milli mücadeleyi yapan ruh, Kuvay-ı Milliye ruhu, bu meydanlarda yok edilmiş, Mehmetçiğin ve adsız kahramanların hakkı, yüksek makam, bol harcırah milliyetçileri tarafından “Biz yaptık, biz yarattık, etrafında sımsıkıyız” gibi beylik nutuklarla bu meydanları gasp etmişlerdi.

26Şub/140

YALAN HABER ve PROPOGANDA… / Av. Zeki HACIİBRAHİMOĞLU

SAM_9996 - KopyaYALAN HABER ve PROPOGANDA… / Av. Zeki HACIİBRAHİMOĞLU

Ben medyada ki yazılı ve görsel haberlere inanmam. İnsan masal dinlerken, tiyatro veya televizyon seyrederken işittiği veya gördüğü şeylerin doğruluğuna inanabilir mi? Haberlerin bunlardan ne farkı var? Şimdi yalan haber yayınlamak bir sanat, bir uzmanlık mahiyetini almış. Bunun birçok memurları, uzmanları, kuvvetli teşkilatları vardır. Hatta bazı memleketlerde bunun için bir bakanlık bile kurmuşlar.

Yalan haber yayınlamanın kibarca ismi propagandadır. İnsanın yediği yağın halis yağ olduğundan emin olması gibi gazete ve ajans haberlerinin yahut adi sokak laflarının doğruluğundan da emin olmalıdır. Bugün bütün insanlar bu propaganda denilen ağın içindedir. Bir taraftan ilim, insanlara hakikati öğretmeye çalışırken, diğer taraftan da propaganda insanları yalanlara inanmaya zorlarlar.

Medeniyet ikiyüzlü huysuz, suratsız, ihtiyar bir kadın gibidir. Doğruyu da söyler yalanı da icat eder. Yalan söylemek ticaret adına yapılırsa adı reklamdır. Siyaset için yapılırsa adı propagandadır. Din adına yapılırsa adı misyonerliktir. Ahlak adına yapılırsa nezakettir. Bizce en iyisi ahlak adına yapılanıdır. Çünkü en az zararı ve en çok faydası olanı budur. Haberleri masal dinler gibi dinlemeli, en akla sığmaz masallarda bile bir hakikat payı olduğu gibi en yalan haberlerde bile bir hakikat belirtisi vardır. Mesela birisinin aleyhine bulunmakta ısrar ediliyor. Bu yalnız ona çok değer verildiğini gösterir. Ajanslar gazeteler bir haberde çok mübalağa gösterdiler mi mutlaka onun aslı doğrudur. Çünkü fiilin tesirini azaltmak için sözün kuvvetine müracaat ediliyor. İnsanların yüzleri sinemada ki çehrelerden farksız olduğu gibi sözleri de romanlarda ki sözlerden daha çok doğru değildir.

9Oca/140

YENİ YILDA TÜRK MİLLETİNE DUALARIMIZ – Av. Zeki Hacıibrahimoğlu

SAM_8733_thumbYENİ YILDA TÜRK MİLLETİNE DUALARIMIZ - Av. Zeki Hacıibrahimoğlu

Yüce Allah’ım, Türk Milletini, Türk Yurtlarını koru. Türk’ü yiğitlikle daim et, Türk’ü erlik davasıyla yaşat. Türk’ü gerçekçi yap. Türkün gönlüne her şeyden önce, hatta kursağına ekmek koymadan önce Türklük sevgisini koy. Türk’ü ideal yaşat ve ideallerini hakikat yapmaya çalışsınlar. Törelerini canları gibi saklat. Türk’e zevk ve rahat verme, bilakis zahmete alıştır. Zahmetle yürekleri bedenleri demir olsun. Bu sayede onlara yüksek çalışma kudreti ver. Türk’e değişmez bir seciye ver. Zamanla seciye değişmesin, milli kuvvet, namus azim, sebat ideal Türkçülük ruhu, yurt severlik, ilim, sanat teşkilatı, intizam, beden kuvveti ve zenginlik ile hasıl olduğundan Türk’e bunları ver.

Türk’ten hırsız, namussuz, türerse hemen kahret. Türk’ü muhakemeli ciddi adam olarak yarat. Hissiyatına kapılıp öfke ile ayaklanmasın, birden barut gibi parlamasın. Daima soğukkanlı olsun. Türk’ü her milletten cesur yarat. Öç almayı Türk asla unutmasın. Namusuz bir tek Türk yaratacağına, dünyayı yık daha iyi. Ne kadar korkak Türk varsa hepsini helak et. Türk her şeyi mukayese etsin. Yalnız akıl ve mantık denen şeylere bırakma. Onu sabırlı derde dayanıklı olsun. İradesi çelik gibi olsun.