
GANDIRA’mız unutulmaz insanlarından biii İKİ’lem………- Kandıralı FETHİ
GANDIRA'mız unutulmaz insanlarından biii İKİ'lem.........- Kandıralı FETHİ
Meslek hariç,,,,
Boy -poz - kilo ile bağlantılı, ikisi de birbirlerine benzerler di..
Askılı pandalonları, yemeleri ve de İÇMELERİ..
İkisinin de HAMFENDİ elleri öpülesi eşleri.
AHÇI ARİF KOCAOĞLU
RESİMCİ MEHMET ÇIKRIKÇI...
Birisi mahalle komşumuz, Vasıf GÜNEŞ Beylerin, LANGIR ların evlerin az ötesi, Reşat GÜNEŞ’lerin ev karşısın otururlardı. Hattaaa şöyle tarif edeyim, hepimizin nikahını yapan nikahcı NECATİ Abinin kapı komşusu..
İHSAN Abimin babası..
Rahmetli
Süha ve Reha'nın DEDE leri...
Çarşı içi, LOKANTA.
Biiii çok kişi, belki kelime manasını bile bilmez, MALTIZ larda yapılırdı yemekler..... ÇORBALAR.
Mustafa Yıldız sınıf arkadaşları ile..
27 Haziran 2025 Cuma / Mustafa Yıldız kardeşim benim Kandıra Zafer İlkokulundan sınıf arkadaşım. (1962-1967)
Ecz. Nursul Kural hanımefendi de Mustafa kardeşimin Liseden sınıf arkadaşı..
Notaları kimin yaptığını biliyor musunuz?
Notaları kimin yaptığını biliyor musunuz?
"Guido D'AREZZO (990-1050), eşsiz zihni müzik notaları yapan kişidir.
İşitme duyumuzu koordine etmek için sadece yedi sembol icat etmekle kalmıyor, aynı zamanda tamamen yeni bir ses alfabesi yaratıyor.
D'arezzo, Orta Çağ müziğinin en büyük teorisyenlerinden biridir.
İtalya'da doğdu ve Ferrara yakınlarındaki Pompoz'daki Benedictine Manastırı'nda eğitim gördü.
Çalışmaları sırasında keşiş, şarkıcıların ayinle ilgili ilahileri ezberlemenin ne kadar zor olduğunu fark eder.
"İzmit Unutmaz" Haziran’da kaybettiklerimizi unutmadı!
27 Haziran 2025 Cuma / İzmit Belediyesi, "İzmit Unutmaz" kapsamında Haziran ayında kaybettiğimiz edebiyat dünyasının 6 ismini anmak için şiir okuma programı düzenledi. KYÖD ve Aydili Sanat Derneği ortaklığında gerçekleşen etkinlikte Nazım Hikmet, Ahmet Arif, Cahit Zarifoğlu, Cemil Meriç, Peyami Safa ve Ahmet Haşim'in kıymetli birçok eseri katılımcılar tarafından okundu.
İZMİT UNUTMAZ
Erdem Arcan "İzmit Unutmaz" etkinlikleri büyük ustaları kapsamında Aydili Sanat Derneği ve KYÖD ortaklığında özel bir güne imza attık. Haziran ayında aramızdan ayrılan değerlerimizi anacağız. İzmit Unutmaz derken vefayı, kentlilik bilincini, dayanışmayı ifade ediyoruz. Belediye olarak kültür sanata destek vermeye çalışıyoruz. Bu projenin tüm paydaşlarına ayrı ayrı teşekkür ederim"
MUHSİN BAŞKAN VE ALEVİ BİR AMCA: İnsanlık Mezhep Sormaz – Musa AVCI
Muhsin YAZICIOĞLU (Büyük Birlik Partisi Genel Başkanı)
Ziyareti ve Şükran Belgesi Takdimi
21 Mayıs 2000 / Otel Asya – İZMİT
MUHSİN BAŞKAN VE ALEVİ BİR AMCA: İnsanlık Mezhep Sormaz - Musa AVCI
KOÇUM NEREDE...?
Yıldızeli’ne seçim çalışmaları için erkenden vardım. Gün henüz tam aydınlanmamış, meydanı saran serinlik taşlara sinmişti. İlçe meydanında arkadaşlarla konuşurken aramızdan sıyrılıp geçen yaşlı bir adam dikkatimi çekti. Yamalarla örülü eski bir ceket, ağır adımlar… Sırtında, tek başına bile kutsal bir yük gibi taşıdığı bir koç vardı. Ama gözleri, daha ağır bir şey taşıyordu.
Meydanın içinde dönüp duruyor, kısık ama titrek bir sesle soruyordu:
“Koçum nerede, koçum nerede?”
Yanımdaki Yıldızelili arkadaşlara döndüm:
“Kim bu amca?”
“Alevi köylerinden bir kardeşimiz.”dediler.
Adamın gözlerindeki hikâye içime işledi. Ömrü boyunca içinde sakladığı, belki de ilk kez dışarı taşan bir cümle gibi duruyordu bakışlarında… Yanına yaklaştım.
“Amca, hangi koçu arıyorsun? Sırtındaki mi?”
Adam başını yavaşça iki yana salladı. Gözleri uzaklara, yılların ötesine daldı. Sesi, içindeki binlerce kelimenin arasından seçilip gelmiş gibiydi:
“Hayır, hayır… Benim koçum Muhsin Başkan’dır.”
Omzundaki koçu yavaşça yere bıraktı. Bir süre sustu. Sonra derin bir nefes aldı ve anlatmaya başladı.
Bu akşamın misafirleri.. Sağ olsunlar..
26 Haziran 2025 Perşembe / Kandıra’da Yelkencioğlu Kültür Merkezindeki çalışma sona erince yeğenim Recep Şenol’un davetine uyarak çay içmek için çarşı merkezde mola verdik.
Kalabalık bir halka oluştu. Bir saati geçen sohbet sonrası komşum Nazmi Aydın ile müsaade isteyerek Kocabayramlar’a gitmek için Garajlara geçtik. 23.30 arabası ile Kocabayramlara ulaştığımızda bizim Çardak’ta misafirlerimiz olduğunu gördüm.
Sağolsun komşularımız bizim Nursel Hanım efendiyi yalnız bırakmamışlar.
Misafirlerimiz; Faize Bayram, Halise Ergün, Fahriye Altınten, Çiğdem Bayram, Ayten Bayram, Muhammet Altıntendi…
Güzel sohbet yeni günün ilk saatini de geçti..
Bugün Kocabayramlar’dayız..
26 Haziran 2025 Perşembe / Bugün Kocabayramlar’dayız..
Köye girerken sapakta fotoğrafları çektim.. Yeşillikler içersin de…
FATİH ALTAYLI’NIN TUTUKLANMASI – Ruhittin SÖNMEZ
FATİH ALTAYLI’NIN TUTUKLANMASI - Ruhittin SÖNMEZ
Siyasetin Gölgesinde Yargı ve İfade Özgürlüğü
Son yıllarda Türkiye’de “yargı bağımsızlığı” kavramı sadece hukukçuların değil, artık sokaktaki
vatandaşın da günlük siyasal tartışmalarında kullandığı bir terim haline geldi. Çünkü yargının verdiği kararlar artık sadece mahkeme salonlarını değil, sandık sonuçlarını, kamuoyunu ve hatta sosyal medyanın nabzını da belirliyor.
Geçtiğimiz günlerde gazeteci Fatih Altaylı’nın tutuklanması, bu bağlamda yalnızca bireysel bir yargı süreci değil, aynı zamanda Türkiye’de ifade özgürlüğünün, medya bağımsızlığının ve yargı
güvencesinin ne durumda olduğunu gösteren kritik bir gösterge oldu.
Fatih Altaylı, gazetecilik kariyerinde birçok dönemden geçmiş, iktidarlara zaman zaman yakın durmuş, zaman zaman mesafesini korumuş bir figür. Ancak son dönemde özellikle YouTube üzerinden yaptığı yayınlar, onu geleneksel medya sınırlarının çok ötesine taşıdı.
Her gün yüz binlerce kişinin izlediği Altaylı, özellikle son videolarında Cumhurbaşkanlığı sisteminin
keyfiliğe yol açabileceğine dair açık ve sert uyarılarda bulunuyordu. Anket sonuçlarına dayanarak halkın ömür boyu yetkiye karşı olduğunu dile getiriyor, tarihsel örneklerle halk iradesinin gücünü vurguluyordu.
Yargının Altaylı hakkında “Cumhurbaşkanına tehdit” suçlamasıyla başlattığı soruşturma, tam da bu sözlerin ardından geldi. Gerekçede özellikle videonun bir bölümünde padişahların halk tarafından alaşağı edildiği yönündeki tarihsel anlatı, bir tür dolaylı tehdit olarak yorumlandı. Oysa Altaylı’nın ifadesine bakıldığında, bu sözlerin şiddet çağrısı değil, halk iradesine yapılan bir tarihsel
göndermeden ibaret olduğu açıkça görülüyor.