Ahsen Okyar Söylenmek yerine söylemek lazım…

1Oca/200

KANLI NOEL – Mehmet Cemal ÇİFTÇİGÜZELİ

mcç ayhan katırcıkaraKANLI NOEL - Mehmet Cemal ÇİFTÇİGÜZELİ

Rumların 56 yıl önce(1963) Kıbrıs Türk Alayı doktorlarından Binbaşı Nihat İlhan’ın eşi Mürüvvet Hanım, çocukları Murat, Kutsi ve Hakan’ı adadaki evlerinde şehit edilmişlerdi. Öyle ki Yunan Enosis militanlarınca Kıbrıslı Türklerin evleri basıldığında çocuklar bile saklandıkları banyoda kurşuna dizilerek katliama uğramışlardı. Bunun için her Aralık ayı sonu bu katliamın yıldönümüdür. Maalesef Rum militanlar bu saldırılarıyla Kıbrıs Adasını, Girit’teki taktiklerini uygulayarak Türk halkını soykırıma uğratacak, adının tümüne sahip olacaklardı. Hala da bu taleplerinden vaz geçmiş değiller.

İKİ CUMHURBAŞKANI VE İKİ KİTAP

KKTC Cumhurbaşkanı Rauf R. Denktaş’ın Korkut Deresi hatıralarının ardından, şimdi de Girne’de Kıbrıs Cumhurbaşkanı Yardımcısı “Kendi Anlatımı ile Dr. Fazıl Küçük’ün Anıları adlı kitabı okuyup bitirdim. Akile Ruh Ekizoğlu ve Nihat Ekizoğlu’nun hazırladığı çalışmayı Dr. Fazıl Küçük Vakfı yayınlamış. Keşke her iki kitap da yardımcı ders kitabı olarak mekteplerimizde okutulsa, yeni nesle idealizm, sorumluluk ve cesaret verilse.

Lefkoşa’da Dr. Fazıl Küçük Müzesini ve kurucusu olduğu(14 Mart 1942) “Halkın Sesi ve Halkın Dilidir” sloganı ile yayın hayatına başlayan 77 yaşındaki Halkın Sesi Gazetesinin bugünkü yöneticilerini ziyaret ettim. Aynı gün ve saatte müzeden 168 sahifelik hatıralar kitabını aldım ve hemen okudum. Özeti şöyle; Lozan’dan mezun olan Pembe Hanım ve Nalbant Mustafa Efendi’nin oğlu Dr. Fazıl Küçük diplomasını alır almaz İngiliz yönetimindeki anavatanı Kıbrıs’a dönüyor.

Önce hekimlik yaparak bütün köylerini dolaşıyor Kıbrıs adasın. Kahvelerdeki sohbetlerinde halkını daha yakından tanıyor ve mücadele ateşini yakıyor. “İngiliz karşıtı” damgası vurulan Dr. Fazıl Küçük, milli mücadele için talebeler arasında bir gizli teşkilat kuruyor. Çünkü İngilizlerin baskısı artık halkın canına tak etmişti(shf 65). Bir yandan hekimlik yaparken, öte yandan da Türkiye Konsolosu Recep Yazgan’ın ikazıyla Halkın Sesi Gazetesini yayına sokuyor. Amacı Türk toplumunun haklarını korumak, sömürge idaresi ve Rum emelleriyle mücadele etmek. Ancak her sayısı İngiliz yönetiminin canını sıkıyor, tehdit ediliyor, tacize uğruyor, mahkemeye veriliyor. Avukatı da Rauf Denktaş.

YA TAKSİM YA ÖLÜM

İlk olarak arkadaşlarıyla birlikte Kıbrıs Adası Türk Azınlığı Kurumu KATAK’ı, sonra Kıbrıs Milli Türk Halk Partisi’ni, nihayetinde de bu iki kuruluşu birleştirerek Kıbrıs Milli Türk Birliği’ni hayata geçiriyor. EOKA’ya ve Lideri terörist Grivas’a karşı katledilen her Türk’ün intikamını almak için ayrıca VOLKAN adlı yine gizli bir örgüt kuruyor ve başına da Dülger Şakir Özel getiriliyor. Adada Türk-Rum gerginliği had safhada o yıllarda. Uluslararası toplantılarda bile konu ediliyor. Türk Dışişleri Bakanı rahmetli Fatin Rüştü Zorlu temaslarını açıklarken(26 Ocak 1958) İngiltere’nin Türkler ve Rumlar arasında taksim edilmesi fikre sıcak baktığını belirtti. Çünkü iki taraftan da çok sayıda insan hayatını kaybetmişti. Türkiye’nin her yanında “Ya Taksim Ya Ölüm Mitingleri” yapılıyordu. Yıllar sonra bu mitinglere bir üniversite öğrencisi olarak arkadaşlarımla birlikte ben de katılmış “Ayıdan post, Rum’dan dost olmaz/Eli Kanlı Makarisos” diye yürümüştüm. Başbakan Menderes, Kıbrıs’ta Türk halkını Rum saldırılarından korumak üzere silahlı ve gizli bir örgüt olan Türk Mukavemet Teşkilatı TMT’yi kurdurdu, başına da Özel Harp Dairesi Başkanı Daniş Karabel Paşayı getirdi. Kıbrıslı mücahitler eğitilmeye başlandı. EOKA’nın Türkleri Kıbrıs’ta yok etmek için yürürlüğe koyduğu Akritas Planına karşı TMT önemli bir görevi başarıyla sürdürüyordu. Dr. Fazıl Küçük’ün kod adı da “Ağrı” idi.

Türkiye’nin diplomatik başarısıyla Zürih Anlaşması imzalandı ve Kıbrıs Türklerine Rumlarla eşit haklar sağlandı. Londra Konferansı da yeni bir devrin başlangıcı oldu(1959). Tüm dünyanın tanıdığı ve Türklerle Rumların ortak olduğu bir devlet kurulmuştu. 650 kişilik Türk Alayı da Magosa Limanından Adaya girerek konuşlanmıştı. Ancak Makarios bir türlü Kıbrıs Adası’nı Yunanistan’a bağlama sevdasından vazgeçmiyor, tehditler savuruyor, anayasada yer alan ve Türkler için hayati önem taşıyan bir çok maddenin değiştirilmesini istiyordu(1962). Adada gerginlik tırmandıkça tırmanmıştı. Türklere karşı, tehditler, tacizler, yaralamalar, kundaklamalar yapılıyordu. Bütün bunlar kopacak bir kasırganın habercisi gibiydi.

LEFKOŞE LİSESİ’NİN TÜRK ÖĞRENCİLERİ ATEŞ ALTINDA

Rum Polisler ve EOKA teröristleri 20 Aralık 1963 sabahı Lefkoşa’da; Kaymaklı, Çağlayan, Ortaköy, Köşklü Çiftlik ve Türk Büyükelçiliği civarında tatbikat yapıldığını ileri sürerek bölgeyi kontrol altına alıyor. Tahtakale’de 5 Türk sivil polis olduğunu söyleyen Rum EOKA’cılar tarafından şehit ediliyor, bir o kadarı da yaralanıyordu. Küçük Kaymaklı’da 80 yaşındaki İmam İğneci ve eşi, 18 yaşındaki yatalak oğlu, o günlerde kahraman direniş sergileyen Öğretmen Hüseyin Ruso da şehit ediliyor. Lefkoşa Türk Lisesi öğrencilerine Rumlar ateş açarak adayı Atina’ya bağlama emeliyle Akritas Planını uygulamaya başlamışlardı. Kumsal, Küçük Kaymaklı, Türkeli(Ayvasıl) köylerinde acısı unutulmayan olaylar başladı. Tam bir vahşet ve yıkım yaşanıyordu. Türk otobüsleri Rum Polis barikatından geçirilmiyor, yolcuların para ve kıymetli eşyalarına el konuyordu. Yeni kurulan Bayrak Radyosu da her gün şehit, gazi ve esir Türklerin kimliklerini duyuruyor, saldırılar dolayısıyla 103 Türk köyünün boşaltıldığını açıklıyordu. Çiftçi tarlasından ürününü kaldıramamış, canını kurtarmak için köyünü terk etmek zorunda kalmıştı. Doktor Binbaşı Nihat İlhan’ın eşi Mürüvvet Hanım ile çocukları Murat, Kutsi ve Hakan saklandıkları banyoda katlediliyorlardı. Buna rağmen Makarios ateşkes tekliflerini geri çevirdi. Mücahitler de halkını korumak için mevzilerini güçlendirdi, daha muhkem hale getirdi.

UNUTUMASI MÜMKÜN MÜ?

Garantör devlet Türkiye’nin savaş uçakları Kıbrıs üzerinde uçunca Makarios ateşkese mecbur kaldı. Kaldı da ne oldu? Terörist Grivas, Geçitkale ve Boğaziçi köylerine tanklar ve binlerce Rum askeriyle saldırıya geçti. Adada can ve mal güvenliği kalmamış, iç savaş tehlikesi baş göstermişti. Ankara, Atina’ya nota verdi. Allah’tan Rum yönetimi Makarios ve Grivas yandaşları olarak ikiye bölünmüştü; EOKA kazandı, Makarios kendisine karşı EOKA’cı Nikos Samson tarafından darbe yapılması üzerine Atina’ya kaçtı. Türk Mücahitler ise her şeye hazır vaziyette bekliyordu. Türkiye Garanti ve İttifak Anlaşmalarına bağlı olarak İngiltere’ye müdahale çağrısında bulundu. Londra’da temaslarda bulunan Bülent Ecevit-Necmettin Erbakan Hükumetinde; Hasan Esat Işık askeri, Turan Güneş diplomatik neticeyi değerlendirdi, sonunda “Ayşe Tatile Çıksın” işaretiyle mutlu barış harekatı gerçekleşti. Bu vesileyle bendeniz de Yunanistan sınırında Vize’de ikinci defa askerliğimi(1974) yaptım.

Adadan kaçan Makarios daha sonra Kıbrıs’a dönüp, darbecileri affettiğini söylese de artık derenin altından çok sular akmıştı. Türk halkı barış harekatıyla kuzeyde güvenli bölgede huzurla yaşamaya başlamıştı.

DEVLET BAŞKANLARI MÜCAHİT, RADYO MÜDÜRÜ MÜCAHİT

Daha sonra Rumların katlettiği Türklerin toplu mezarları bulundu! Rumların gerçek amaçlarının ise Kıbrıs Türk Halkını, Girit Adasında yaşandığı gibi yok etmek, soykırıma uğratmak, ENOSİS’in gerçekleşmesini sağlamak olduğu meydana çıktı! 21 Aralık 1963 kanlı noel saldırılarıyla 8 saat içerisinde Lefkoşa’yı teslim alacaklarını, 24 saat içinde de tüm adada Kıbrıs Türk halkını etkisiz hale getirerek hedeflerine ulaşacaklarını programlamışlardı!. 1974 Kıbrıs Barış Harekatı öncesinde ve sırasında şehit düşen mücahit ve askerlerimize rahmet diliyorum. Gazilerimize de sağlık. Mücahit önderler Dr. Fazıl Küçük ve Rauf Denktaş gibi örnek devlet adamlarımızın da mekanları cennet olsun. Yeni nesiller bu liderleri tanımalıdır. Bu vesileyle benim de mücahit arkadaşım ve meslektaşım olan ve geçtiğimiz aylarda Lefkoşa’da hakka yürüyen Bayrak Radyo Yayın Kurumu Genel Müdürü Özer Berkem’e de rahmet dilerim.

FATİH, YAVUZ VE BARBAROS SONDAJ YAPIYOR

Saldırgan, toplumlararası görüşmelerde uzlaşmaz ve içten pazarlıklı Kıbrıs Rum kesimine batılı ülkeler sahip çıkıyor. Tek ayrıcalığı da Avrupa Birliği üyesi olması! Oysa bölünmüş ülkeler hani Avrupa Birliği’ne alınamazdılar?!. Ama batı yapınca oluyor! Üstelik son gelişmeler sonrasında Rusya ve Arap Birliği ülkeleri de Rum yanlısı oldu! KKTC henüz öyle değil; tek katkı Anavatan Türkiye’den. Ancak gözle görünen bir gelişme var. Bir defa dış dünyadan gelen çok sayıdaki öğrencilerle KKTC üniversiteler ülkesi olmuş. Turizm iddialı bir boyutta. Kıbrıs Rum Kesimi bile tatil ve alış-veriş için KKTC’ye bazen günü birlik, bazen yatılı olarak geliyor. Ortadoğu, İsrail, Ukrayna ve Hindistan’dan da çok sayıda yabancı turist tatil yapıyor. Yeni yıl öncesi ve sonrasında yani hafta içinde 724 uçağa ve giriş-çıkış binlerce yolcuya hizmet verecek olan Ercan Havaalanı’nda yılbaşı yoğunluğu sürüyor. Hele bir de Yavuz Sondaj, Fatih ve Barbaros gemilerimiz ulusal ve uluslararası hakkı olan doğal gaz ve petrol aramalarında başarılı olursa siz o zaman seyreleyin gümbürtüyü!

Bu yazıyı beğendiniz mi?

RSS Kaynağımıza abone olun!

Yorumlar (0) Geri izlemeler (0)

Yorum yapılmadı.


Leave a comment

Geri izleme yok.