Ahsen Okyar Söylenmek yerine söylemek lazım…

28Kas/190

İSTANBUL’UN KİLİDİ – Mehmet Cemal ÇİFTÇİGÜZELİ

mehmetcemal-iftigzeli2İSTANBUL’UN KİLİDİ - Mehmet Cemal ÇİFTÇİGÜZELİ

Siz bu dizeleri ve melodiyi hatırladınız mı bilmiyorum ama öyküsü şöyleydi; 250 yıl eyalet merkezi olarak Osmanlı’ya hizmet veren Ahıskalılar Diktatör Stalin’in emriyle aynı Kırım Türkleri gibi bir gecede Türkiye’ye ajanlık yaptıkları iddiasıyla genç yaşlı, kadın erkek, hasta veya çocuk demeden vagonlara bindirilerek sürgüne gönderilmişti.(24 Temmuz 1944)

Bu insanların bir bölümü yollarda ölmüş, cesetleri vagonlardan aşağı atılmış, bir kısmı hastalanarak yolda hayatını kaybetmiş, bir kısmı de işkence görerek hakka yürümüştü. Çoğu insanın mezarı yok, gruplar halinde hendeklere gömüldü. Bu karar Moskova’da alınmıştı. Sovyet Ordusu’nda askere alınan Ahıskalılar terhis edildiklerinde evlerini ve ailelerini göremediler! Çünkü hepsi sürgüne gönderilmiş, evleri de zapt edilmiş, Ruslar yerleştirilmişti. Hayatta kalan Ahıskalılara daha sonra SSCB içinde dolaşma izni bile verilmedi, sürgüne gittikleri ve özellikle Özbekistan’da ikamete mecbur edildiler.

Müttefik Devletler liderleri Winston Churchil (İngiltere), Franklin D. Roosevelt (ABD) ve Josef Stalin(SSCB) Yalta Livadia Sarayı’nda (Kırım) bir araya gelerek dünyanın barış adı altında nasıl paylaşılması gerektiği konusunda anlaşmışlardı (11 Şubat 1945). Benim de birkaç defa ziyaret ettiğim bu saray hala turistik bir müze olarak kullanılıyor.

DÜNYADA VATANSIZ OLAN TEK TOPLULUK

Ahıska sınırımıza 13 kilometre kadar uzaklıktaydı. Ahilkelek, Aspinza, Hırtız, Vale, Bagdanivka ve Edigön gibi Kafkasya’nın hemen girişinde bir Müslüman Türk bölgesiydi. Önce Ruslar tarafından işgal edildi, sonra Sovyet Birliklerince. Çok sayıda insan şehit düştü. İşte o günlerden kalma dizeler bunlar.

Ahıska gül idi gitti,

Bir Ehl-i Dil idi gitti,

Söyleyin Sultan Mahmud’a,

İstanbul Kilidi gitti!

Ahıska bugün için Gürcistan sınırları içindedir. Ama artık ne o kent özelliği ve ismi ile, ne de o güzel insanlar topluluğu artık yok. Geçtiğimiz günlerde beni telefonla bir Ahıska Türkü olan genç akademisyenlerimizden Rüstem Mürseloğlu aradı. Sürgünün 75. Yılı dolayısıyla Medeniyet Üniversitesi’nde Ahıskalı Türkler Uluslararası Sempozyumu yapacaklarını belirterek isimler istedi. Verdim. Gerçekten(16-17 Kasım 2019) tarihleri arasında çok değerli bir çalışma yapıldı. TRT yoktu ama Rüstem Mürseloğlu’nun hazırladığı Ahıska Sürgünü filmi bize tarihi yeniden yaşattı. Halen 9 ülkede Ahıska Türkleri yaşıyor. Nüfusları 500 bin kadar olan Ahıskalılar Dünyadaki vatansız kalan tek topluluk. Sürgünde yaşayan Ahıskalılar, yaşadıkları Özbekistan’da Sovyet fitneleriyle diğer soydaş-dindaş toplulukları içinden dışlanmaya çalışıldılar, kan aktı (Fergana Faciası).

ÇOK ÇALIŞKAN VE GÜZEL TÜRKÇEYE HAKİMLER

Çimkent’te otobüsümüz bir Pazar yerinde mola vermişti. Yolun bir tarafında Ahıskalılar, diğer yanında ise Özbekler vardı. Taraflar birbirine kin ve nefretle bakıyordu (1992)! Çok üzüldüm. Büyük Mütefekkirimiz Ahmet Yesevi’nin toprakları Yesi’yi ziyaretimde konuştuğum yaşlı bir adam karşı tarafı at sidiğine konmuş bir siyah sinek olarak görüyordu. Böylesine tarafları birbirine düşman etmişlerdi.

Oysa bir Ahıska Türkünü tanımak bir ayrıcalık olacaktı. Sürgün psikolojisi içinde bile bir kere çok çalışkan ve güvenilir insanlardı. Çorak toprakları bile yemyeşil tarlalar haline getirip, üretime soktuklarını ben yaşadım. 10 Bin Ahıska Türkü’nü ABD neden Nevada çölünde iskan edilmesini kararlaştırdı? İşte bu yüzden. Ama önce asimile edecek endişelerim hala var.

Türkiye 1993’ten bu yana Ahıska Türklerinin sorunlarıyla daha fazla alakadar oluyor. Bir kısmı TC vatandaşı oldu, bir kısmı çifte vatandaşlık statüsü kazandı. 2005 yılında Bitlis’in Üzümlü, Van’ın Ahlat ilçelerinde ikamet edildiler. 100 bin kadar Ahıska Türk’ü de iskansız yaşıyor. Ahıska’nın bulunduğu Gürcistan’da ise önce bir kimlik bunalımı yaşandı(2007). Sonra anlaşmalar çerçevesinde kolaylık sağlanacağı belirtildi ama Ahıskalıların Türk oldukları konusu Tiflis yönetimince kabul edilmedi Donduruldu kaldı. Ahıskalılar halen Türk olarak Türkiye, Azerbaycan ve Ukrayna’da daha rahat bir hayat sürüyorlar.

AHISKA TÜRKÜ

Medeniyet Üniversitesi’nin programına 13 ülkeden temsilci katıldı, 60 bilimsel tebliğ sunuldu. Sonuç bildirisinde Ahıska Türklerinin sorunlarının daha yapıcı ve hızlı çözülmesi, yaşadıkları bölgelerde sivil toplum, akademik hayat ve kamu kesimiyle ilişkilerini artırmaları, kabiliyetli gençlere yatırım yapılması, sorunun hukuki boyu üzerinde serbest dolaşım, mülkiyet, miras ve tazminat haklarının korunması için işbirliğine gidilmesi, adalet, yurttaşlık, insan hakları ve evrensel değerler ışığında çalışmaların yoğunlaştırılarak neticelendirilmesi istendi.

Dilerim bu tür çalışmalar artarak devam eder. Sadece maddi imkanlarla ve kurulan sivil toplum kuruluşlarını desteklemekle değil, hukuki, eğitim, insani ve ekonomik sürecin de Ahıska Türkleri için gerekli olduğunu düşünüyorum.

Bütün çalışmalarımda benim Ahıska Türkleri vardır.

Çimkent’ten Almatı’ya gitmek için tren beklerken; isimlerinin Canbolat Murat ve İbrahim Beşlioğlu olduğunu daha sonra öğrendiğim bu iki genç yanımıza yaklaşarak “Siz Türksünüz? Çünkü kanım çekti” dediğini hala titreyerek hatırlıyorum. Bu deyimi biz de kullanıyoruz onlar da unutmamış. Türk Dünyasında Türkiye Türkçesine yakın dili Ahıskalılar kullanırlar. 70 Yıllık SSCB faşizmi onları dil ve dinlerinden edememiş. Sonra bu iki genç trenimiz geldiğinde kondüktörüne hediye vererek bizim bütün gece boyunca rahat etmemizi de sağlamıştı. Ayrıca kompartımanımıza çok sayıda kavun bırakmıştı çam sakızı çoban armağanı diyerek. Bir saatlik tanışıklığımız böyle neticelenmişti.

Almatı’yı gezerken dilimizden Türk olduğumuzu anlayan İstanbul Mahallesinde oyun oynayan sokaktaki çocuklar hemen evlerine haber vermiş, Ahıska Türkleri evlerinden çıkarak bizi konutlarına davet etti konuk olarak, koç çıkardı ve kurban kesmek istedi. “Bir başka sefere” diye hatırlatmamışa binaen ancak müsaade ettiler. “Gurbettesiniz bir ihtiyacınız var mı?” diye sorması heyetimizdekilerin yüreğinin yağını eritmişti.

VATAN CEMİYETİ

Kırım’da ise tertip ettiğimiz bir toplantıda Ahıska Türkleri Vatan Cemiyeti Başkan Yardımcısı Aslanof Taştan ile tanıştım. “Tatar soydaşlarımız vatanlarına döndü biz hale dönemiyoruz” diye dertlenmişti. Sorunları çok iyi biliyordu, Gürcistan Lideri Gamzagurdia’nın Ahıskalıları aldattığını, Şevardnadze’nın ise zayıf kaldığını, Saakaşvili’nin de sorunu örtmeye çalıştığını; Ahıskalılara Ruslarla birlikte yaşamak üzere karma yerler verdiklerini, ana topraklara sokmak istemediklerini üzülerek bildirmişti.

Sovyetler dağıldıktan sonra genel merkezleri Moskova’da olan Ahıska Türkleri Vatan Cemiyeti Başkanı Yusuf Serveroğlu ile Yıldızlar Yeniden Parlıyor(Kayıhan Yayınları-1994) adlı Türk Dünyası notlarımı muhtevi kitabımın yayınlanışından sonra Ankara’da tanıştım. Türkiye’ye her gelişinde birlikte oldum. Türkiye’de yaşayan Ahıska Türkleriyle alakalı hep temasalar yaptı, girişimlerde bulundu, sorunlarının çözümü için uğraştı. O günlerin Hak-İş Genel Başkanı Salim Uslu da Ahıskalıydı. Yusuf Serveroğlu ve arkadaşlarını misafir etti. Yusuf Bey bana dönerek “Sayın Cumhurbaşkanını ara da bize randevu al Mehmedim” dedi. Şaşırdım. Çankaya’yı aradım. Yusuf Serveroğlu ve üç arkadaşının görüşmek istediklerini söyledim. “Hemen gelsinler” demez mi? Gittiler, görüştüler, Türkiye ile Gürcistan’ın yapması gereken konuya ilişkin çözüm önerilerini anlattılar. Anlaşma da sağlandı ama hayata ve uygulama geçmedi.

Daha sonra benden TBMM Başkanı’ndan randevu istememi rica etti. Mustafa Kalemli ile görüştüler. Daha oturmadan “Sayın Kalemli siz de Ahıska Türküsünüz! Öyle değil mi? demez mi?” TBMM Başkanı Mustafa Kalemli şaşırdı. Nereden anladığını sordu. Bazı kelimelerin söyleyişinden çıkardığını bildirdi Yusuf Serveroğlu. Gerçekten Mustafa Kalemli annesi tarafından Ahıskalı imiş. Benim aziz dostum Yusuf Serveroğlu Moskova’da daha sonra hakka yürüdü ve Dağıstan’da defnedildi. Mekanı cennet olsun. Ömrünü Ahıska Türkleri davasına vakfetmişti.

GARİBİM GURBETLERDE

Sempozyuma Gazi Üniversitesi Öğretim Üyesi, Ahıska Türkleri Dernekleri Federasyonu Başkanı ve Ahıska Dergisi sahibi ve yayın yönetmeni Yunus Zeyrek iki yıldır kanser tedavisi görüyordu, plaketini almak için gelemedi ve bir gün sonra da hakka yürüdüğünü öğrendik. Sohbetleri, kitapları ve yayınları hep Ahıska Türkleri içindi. Nurlar içinde uyusun.

Medeniyet Üniversitesi ve Rüstem Mürseloğlu’nun bu girişimi dilerim başlangıç olur, bilimsel çalışmalar sürer. Çünkü Ahıskalıların sorunları hala masada duruyor. Zonguldak ile Kerç arasında vapur seferlerinin başlatılması Rusya tarafından ilhak edilen işgal altındaki Kırım sorununu çözemezse, Ahıska Türklerinin sorunları da öyle görünüyor. Dolayısıyla ulusal ve uluslararası boyutta siyasi, kültürel, ekonomik, sivil toplum girişimlerinin programları ve yayınlar artarak sürmeli. Ahıska bölgesi şehir, sürgün, toplum tarihleri çalışmaları çoğalmalı, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi kararları çerçevesinde Ahıska Türklerinin mülkiyet ilişkileri talepleri değerlendirilmelidir. Roman, hikaye ve sinemada Ahıska Sürgünü örnekleri çoğalmalı, dünya dillerine tercüme edilmelidir.

Bu yazıyı beğendiniz mi?

RSS Kaynağımıza abone olun!

Yorumlar (0) Geri izlemeler (0)

Yorum yapılmadı.


Leave a comment

Geri izleme yok.