Ahsen Okyar Söylenmek yerine söylemek lazım…

14Eki/140

PKK EYLEMLERİNDEN SİZ SORUMLUSUNUZ – Av. Ruhittin SÖNMEZ

ruhittin sönmez avPKK EYLEMLERİNDEN SİZ SORUMLUSUNUZ – Av. Ruhittin SÖNMEZ

HDP/PKK’nın örgütlediği “Kobani protestoları” adı altında devam eden şiddet eylemlerinde yurtiçinde 40’a yakın vatandaşımız öldü. (Paralelci diye Aydın'dan Bingöl'e sürgüne gönderilen) Emniyet Müdür Yardımcımız ile bir başkomiserimiz şehit edildi. Aralarında okul, hastane, Ziya Gökalp Müzesi ve huzurevlerinin de bulunduğu, 1113 adet kamu ve özel binanın yakıldı, tahrip edildi.

Sevgili vatandaşlarımız, bu eylemlerden siz sorumlusunuz.

Bütün bu eylemlerin sebebi “açılım” adı altında PKK terör örgütü ile yürütülen müzakere sürecidir; PKK’nın (ve yan kuruluşları HDP/KCK’nın) Kürt halkının meşru temsilcisi kabul edilmesidir.

PKK, Türkiye içinde bir alanı “kuzey kürdistan” diye adlandıran ve topraklarımızda bir “özerk Kürt Devleti” kurmak hedefi bulunan bir narko-terör örgütü. İçeriden ve dışarıdan aldığı desteklerle şımaran bu örgütün, ikinci aşamada Irak, Suriye, Türkiye ve İran’da kurulacak Kürt devletçiklerinin birleşmesiyle oluşacak “Büyük Kürdistan” kurma hayalleri var.

Devletin muhatap aldığı, sizin de oy vererek desteklediğiniz “müzakereyi” yürüttüğü bu terör örgütü Kürt halkının temsilcisi değildir.

PKK silahlarının etkin gölgesinde yapılan seçimlerde bile Kürt halkının sadece dörtte birinin oy verdiği bir terör örgütünden bahsediyoruz. Devlet görevini yapsa, bölgede güvenliği sağlasa, terör örgütünün Kürt halkı üzerindeki baskısını kaldırsa bu oran tamamen önemsiz rakamlara düşeceği açık.

16 adedini Öcalan’ın seçtiği açıklanan, toplam 63 kişilik Akil heyetleri bölge bölge dolaşıp bu sürece ikna hazırlığı yaptılar. İşte o zaman da hem akil heyetine ve hem de sizlere söyleyip yazdığımız gibi, Türkiye'de Türk- Kürt savaşı yok. PKK'nın Türk Milletine (buna Kürt halkı da dâhil) karşı uyguladığı terör faaliyeti var. Devletin görevi teröristin talebini vermek değil, onu etkisiz hale getirmektir. Barış savaşan devletler arasında olur.

Bütün bu hakikatlere rağmen “çözüm süreci” veya “açılım” adı verilen PKK ile müzakere devam ettirildi.

Sevgili vatandaşlarımız siz de “analar ağlamasın” propagandalarına kanarak bu süreci yürütenlere destek verdiniz.

İşte şimdi bu “sürecin” bir sonucu ile karşı karşıyayız.

*****

ŞİDDET HAREKETLERİNİN GEREKÇESİ KOBANİ Mİ?

Bizim sınırlarımız dışında, Suriye topraklarında, Ayn el Arap (Kobani) adı verilen şehirde bir savaş var.

Burada Suriye’de yaşanan iç savaş sebebiyle oluşan ortamdan faydalanarak, PKK’nın uzantısı PYD kontrolünde bir kanton oluşturuldu. Prof. Dr. Ümit Özdağ’ın ifadesiyle, “Bu bölgeleri koruyacak asker ayıramayacak durumda olan Esad bunun üzerine bu bölgeyi (Türkiye’yi de tedirgin etmek amacı ile) PKK’ya devretmiştir.”

Şimdi bir başka terör örgütü olan IŞİD bu şehri ele geçirmeye çalışıyor.

Buradan 180 bin kişi Türkiye’ye sığındı. Türkiye, büyük güvenlik risklerine, sosyal ve ekonomik külfetine rağmen bunları aldı ve sığınmacıların istediği şehre gitmelerine izin verdi. PYD’lilerin yaralılarını da Türk hastanelerinde tedavi ediyoruz.

Madem böyle de, Türkiye içindeki şiddet hareketlerinin hedefi ne?

Bu eylemleri yaptıranlara göre gerekçe, Türkiye Kobani’ye bir yardım koridoru açmalı, PYD’ye silah ve mühimmat desteği vermeli imiş. Türkiye bu yardımı yapmamış.

Bu eylemleri yapmalarının gerçek sebepleri farklı. Birinci öncelikleri ayrılıkçı Kürtlerde “büyük kürdistan” dedikleri coğrafya için bir ortak vatan bilinci geliştirmek.

İkincisi, Kobani Suriye’nin Kuzeyinde oluşturulan Rojava Özerk Kürt yönetiminin üç “kanton”undan biri. PKK’nın ilk devlet kurma tecrübesini oluşturuyor. Devlet organları ihdas edilmiş. Sözde anayasası, başbakanları, bakanları var. İşte bu devletçiklerini savunamadılar. IŞİD karşısında varlık gösteremeyen PKK/PYD (ve Barzani) güçleri hakkında uydurulan “yenilmez savaşçı örgüt” propagandasının bir palavra olduğunun açığa çıkmasına kılıf bulmak.

Üçüncüsü, “çözüm sürecini” “yolun yarısını geçtik, geriye dönüş daha maliyetli” diye tarif eden Başbakan Davutoğlu ve hükümetine gözdağı vermek.

*****

ÖNCELİKLİ DÜŞMAN PKK MI, IŞİD Mİ, ESAD MI?

Bazı vatandaşlar sosyal medyada şu soruyu sormaya başladılar:

Aşağıdakilerden hangisi düşmanımızdır?

a- PKK, b- IŞİD, c- Esad, d- Hepsi e- Hiçbiri

Benim bu soruya cevabım şu: Dış politikada ebedi dostluk ve düşmanlıklar yoktur. Türkiye'nin en önemli iç problemi PKK'dır. PKK'nın iç ve dış uzantılarını etkisizleştirmeden Türkiye'ye huzur yoktur. PKK/PYD şu an Türkiye için IŞİD'den de Esad'dan da tehlikelidir.

Olaylar bu tespitin bir nevi doğrulaması olmuştur.

Cumhurbaşkanı Erdoğan "PKK ve onun kuklası olan parti.. Sizin IŞİD’den ne farkınız var. O da terörist, sen de terörist" diyor. Başbakan Davutoğlu ve bakanlar da buna benzer cümleler kuruyor. Ama bir yandan terör örgütünün lideri ile müzakerelere devam ediyorlar. Dahası şiddet eylemlerinin sona ermesi için Öcalan’dan ricayla acele bir beyanat alıp yandaşlarına ulaştırıyor.

Prof. Dr. Ümit Özdağ haklı olarak, “Türkiye’nin, güneyindeki gelişmelere doğru müdahale edebilmesi için önce Güneydoğu Anadolu’yu PKK’ya teslim etmekten vazgeçmelidir”

Kobani konusunda ise, "Türkiye açısından Suriye’nin kuzeyinde IŞİD mi hâkim olmalıdır yoksa PKK mı hâkim olmalıdır, hangisi Türkiye’nin uzun vadeli çıkarı için daha zararlıdır sorusunun tek cevabı; ‘PKK daha zararlıdır’ şeklindedir. Türkiye açısından en optimal sonuç IŞİD’in Suriye’nin kuzeyindeki PKK-PYD askeri yapılanmasını imha ettikten sonra, IŞİD’in yok olacağı daha kapsamlı bir çözümün geliştirilmesidir” diyor. http://www.yenicaggazetesi.com.tr/tezkere-suriyenin...

İşin doğrusu öncelikli düşmanınızı etkisiz hale getirinceye kadar potansiyel düşmanlarla kavgaya tutuşmamaktır. Daha sonrası için yani sınırınızın dışındaki muhtemel düşmanlıklara karşı uluslararası hukuk çerçevesinde müttefikler oluşturup çözüm aramak en makul devlet aklıdır.

Hâlbuki Erdoğan-Davutoğlu ikilisi bunu tam tersini uygulamakta. PKK’yı “ver-kurtul” politikasıyla ülke içinde güçlendirirken, Esad’ı düşürmeyi öncelikli politika olarak benimsedikleri anlaşılıyor.

*****

EĞİTİP DONATACAĞIMIZ “ILIMLI MUHALİFLER” KİMLER?

Erdoğan-Davutoğlu ikilisi, “El Nusra gibi IŞİD tarafından kurulan birçok terör örgütünü de destekleyerek, Suriye’nin bataklığa dönüşmesine yardımcı olmuşlardır. Bunun ile de yetinilmemiş, Suriye’ye Selefi cihatçıların ve silah/cephanenin gelmesine/girmesine yardımcı olunmuştur.”

Bu politika devam edecek gibi gözüküyor.

ABD Dışişleri sözcüsü Marie Harf, yaptığı açıklamada “Türkiye'nin, Suriyeli ılımlı muhalifleri eğitme ve teçhizatlandırma programını kabul ettiğini” söyledi.

Kimdir bu “ılımlı muhalifler?”

PKK’nın Suriye’deki uzantısı PYD mi? El Nusra mı? ÖSO mu? Selefi cihatçıların oluşturduğu diğer silahlı örgütler mi?

İlk düğme yanlış iliklenince gerisi aynı şekilde devam ediyor.

Dahası yanlış yola girince, dönüşün maliyeti de yüksekse, yanlış yola devam ediyorsunuz.

Bu yazıyı beğendiniz mi?

RSS Kaynağımıza abone olun!

Yorumlar (0) Geri izlemeler (0)

Yorum yapılmadı.


Leave a comment

Geri izleme yok.