Ahsen Okyar Söylenmek yerine söylemek lazım…

1Tem/140

BİR MUHAFAZAKARIN KALEMİNDEN EKMEL HOCA – İlker AKŞİT

BİR MUHAFAZAKARIN KALEMİNDEN EKMEL HOCA - İlker AKŞİT / Özgür Kocaeli Gazetesi 30 Haziran 2014

Bu yazı ismi bende gizli bir profesörden… Bugüne kadar AK Parti’ye oy vermiş. Recep Tayyip Erdoğan’ı her yerde savunmuş… Muhalefetin Çatı Adayı Ekmelettin İhsanoğlu’nu anlatıyor… Yazıyı bana gönderdi. Farklı bir pencereden bakıyor. İşte o yazı ve bir muhafazakarın kaleminden Ekmeleddin İhsanoğlu…

Ekmelettin Hoca siyasi bir kişilik değildir.

Ekmeletin Hoca bir entelektüeldir.

Ekmelettin Hoca tarafsız ve kucaklayıcı bir misyon üstlenerek son yıllarda daha derin hissedilen toplumsal uzlaşı için iyi bir fırsattır.

Ekmelettin Hoca ihtiyaç duyduğumuz uuslararası ilişkiler sarmalında sağduyulu bir diyalog dili geliştirebilir.

Hoca bir bilim insanı olduğu için evrensel iletişim diline vakıftır.

Görev yaptığı uluslararası buluşma zeminleri üzerinden diplomatik bir ağırlığı kendisinde toplamıştır.

Yetişme tarzı sebebiyle Türkiye dışındaki İslam ülkeleri için sıcak bir dil geliştirebilir.

İslami çevrelerin devletle buluşması ve rehabilitasyonu için bir yumuşak geçişi ifade eder.

Türkiyede ve dünyada oluşmuş olan İslamafobi algısının giderilmesi için iyi bir anahtardır.

Sakin ve ılımlı kişiliği ile devlet kurumlarının duygusal savrulmalarına izin vermez.

Vatandaşın önemli bir kısmının kendini ait hissetmediği, ötekinin iktidarından rahatsız olduğu ve bir parti devletinden bunaldığı süreçte renksizliği ile sempati geliştirebilir.

İhtirasları ve siyasi hırsları olmadığı için köşk sonrasına ilişkin bireysel ve duygusal rezervleri hayata geçirmeyebilir.

Akademiden geldiği için ülkenin eğitim altyapısı ihtiyacına ve akademiye duyarlı davranabilir.

Temsil kaabiliyetindeki üstünlük sayesinde dünya kamuoyunda prestijimizi artırabiir.

Arap ve Asya ülkeleri ile daha yalıtılmış bir dil üzerinden rejim transferi fobisinin ortadan kalkmasına ilşkin katkı sunabilir.

Türkiye solunun kendine özgü muhafazakarlığını kırarak kültür çatışmasının yapaylığına ilşkin önemli hizmetler yapabilir.

“Laik ya da İslamcı” kamplaşmasının yumuşamasında rol alabilir.

Soğukkanlı ve polemiklerden uzak kişiliği ile keskin dönüşlere ve siyasal travmalara engel olabilir.

Hukukun üstünlüğü ve adaletin tecellisi adına toplumun ihtiyaç duyduğu güven algısına zemin hazırlayabilir.

Modern bir hayat tarzını özümsemiş bir aydın olarak toplumun ezici çoğunluğuna hitap edecektir.

BÜYÜK ÇATI

Tüm olumlu yönleri ile bugün başbakanın bile hoşnut kalacağı bir güven ortamı sürdürülebilir. Recep Tayyip Erdoğan, duyguları ağır basan ve hareket kaabiliyeti yüksek bir siyasi kişiliktir. Cumhurbaşkanlığı makamı tıpkı Özal dönemindeolduğu gibi kısa sürede onu bunaltacaktır. Operasyonel yanı, onu hükümet idaresi ile zor durumlara düşmesine neden olabilecektir.

Ayrıca nasıl bir tutum sergilerse sergilesin yaşı ve siyaset tarzı itibariyle köşk sonrasına dair hayalleri olacaktır. Kurucusu bulunduğu partinin ve davasının doğal olarak her zaman takipçisi olmak isteyecektir. Ne kadar objektif davranırsa davransın hep yanlı ve kayırmacı olarak görülecektir. Eğitimi, entelektüel ve diplomatik özellikleri bakımından uluslararası arenada dominant kişiliğinin etkisini kıramayacaktır. Tıpkı Putin örneğinde olduğu gibi yarattığı imajı ve karizması ile yabancı muhataplarının rövanş duygusu yaşamasına neden olacaktır.

Başbakanlığı dönemindeki dış politika tarzı,cumhurbaşkanlığı süresince her zaman arkasından gelecektir. Sosyal ilişkilerindeki doğallık ve sıcaklığın yaratacağı tarafgirlik algısı cumhurbaşkanlığı makamının toplum nezdindeki ağırlığı ile uyuşmayacak sempati ile antipati yarılması daha üst makamlara taşınmış olacaktır. Bugün üzerinde toplanmış olan iç ve dış nefretin kısa sürede kırılmasını beklemek yanlış olur. Tayyip Beyin yapması gereken aday da olmamak aday da çıkarmamaktır. Oluşan bu kolektife bir zeytin dalıyla katkı sunmaktır.

Türkiye bundan yararlı çıkar. Dünya ölçeğinde de bir prestij kazanır. Ülkenin yarısının oyları ile on iki yıl başbakanlık yapmış olan bir liderin lükse kaçması, konforu seçmesi olarak algılanacak olan adaylık partisinden de tepki alacaktır. AK Parti içerisinde de önemli bir kesim onun başbakan olarak kalmasını arzu etmektedir.

Geçtiğimiz iki seçimde mağdur ve mazlum olmanın verdiği avantajı bu seçimde üzerine alması mümkün değildir. Tayyip Bey için adaylık her bakımdan bir risktir. Sağduyunun galip gelip salı günü bir ters köşe ile toplumsal uzlaşıya katkı sunması en doğru olanıdır. Diğer senaryolar da yenilgi algısının ve geri dönüş sürecinin işaretleri olacak, 2015 seçimleri de başarısızlıkla sonlanacaktır. Türkiye’nin ihtiyacı huzur ve istikrardır.

Yolumuz aydınlık olsun.

Bu yazıyı beğendiniz mi?

RSS Kaynağımıza abone olun!

Yorumlar (0) Geri izlemeler (0)

Yorum yapılmadı.


Leave a comment

Geri izleme yok.