
SADECE MHP DEĞİL TÜRKİYE DEĞİŞECEK – Av. Ruhittin SÖNMEZ
SADECE MHP DEĞİL TÜRKİYE DEĞİŞECEK – Av. Ruhittin SÖNMEZ
“MHP’nin siyaset ve toplum hayatında işgal ettiği yer en az iktidar partisininki kadar önemli ve güçlüdür” diyor (yandaş Akşam Gazetesinde yazan) Kurtuluş Tayiz.
Bu tespit bazılarına göre abartılı gelebilir. Ama ben de bugünkü siyasi dengeleri değiştirebilecek tek parti olarak MHP’yi görüyorum. Bunun için -Tayiz’in diğer görüşlerine iştirak etmesem de- bu cümlesi ile benzer görüşteyim.
MHP çok yakın zamanda bir seçim olsa ve mevcut yönetimi ile seçime girecek olsa çok büyük bir ihtimalle baraj altında kalacak.
Buna karşılık lider ve yapısal değişimi gerçekleştirir, “öğrenilmiş çaresizlik içindeki kitlelere umut olabilecek bir vitrin ve vizyon ile seçime girecek olursa mevcut oy oranını ikiye katlayacak.
Mesela “Meral Akşener başkanlığında seçime girse” diye yapılan anketlerde MHP’nin oy oranının ilk seçimde yüzde 25 olacağı görülüyor.
EĞİTİM SİSTEMİ VE TOPLUMSAL VİCDANIMIZ – Av. Ruhittin SÖNMEZ
EĞİTİM SİSTEMİ VE TOPLUMSAL VİCDANIMIZ – Av. Ruhittin SÖNMEZ
Her yıl lise seviyesi okullardan 1 milyona yakın mezun veriyoruz. Bu öğrencilerimizin bilgi seviyesi dünyadaki yaşıtlarıyla kıyaslandığında son derece gerilerde.
65 OECD ülkesi arasında 15 yaş öğrenciler arasında yapılan PISA testlerinde Fen Bilimleri, Matematik ve kendi dilinde okuduğunu anlama ve kendilerini ifade etme becerisi bakımından 42.-43. Sıralardayız. Bırakın fen ve matematiği kendi dilimizi, Türkçeyi dahi çocuklarımıza öğretemiyoruz.
Yeni yapılan YGS (Yüksek Öğretime Geçiş) sınavlarında benzer bir sonuç ortaya çıktı. 12 yıllık ilk-orta ve lise eğitiminden sonra bu sene 2 milyon çocuğumuz YGS’ye girdi.
Fen bilimlerinde 750 bin aday 40 sorudan bir tek soruyu dahi doğru cevaplayamamış. En fazla 3 soru cevaplayan 500 bin adayı daha ekleyin. Durumun vahametini düşününüz.
Matematikte de yaklaşık aynı sonuçlar. 40 sorudan en fazla 3 soru cevaplayanların oranı yarıdan fazla.
Sınava girenlerin dörtte biri yani 500 bin aday 10 üzerinden 3,6 nın altında kalmış.
Bu niteliksiz gençlikle Samsung, iphone üreten ülkelerle nasıl yarışacağız? Bu kadar kötü yetişen nesille sağlam bir ekonomi ve sosyal yapıyı nasıl kuracağız?
REZA’LET – Av. Ruhittin SÖNMEZ
REZA’LET – Av. Ruhittin SÖNMEZ
İran asıllı “hayırsever işadamı” Reza Zarrab (Rıza Sarraf) ABD’de FBI tarafından tutuklandı. Yandaş medya birkaç gün haberi görmezden geldi, nasıl davranacağını bilemedi, haberi vermedi.
Sonra strateji belirlendi, hep birlikte benzer şekilde bombardımana başladılar. Reza’ya sahip çıkıp ABD’li savcıya ve ne hikmetse Doğan grubuna saldırmaya başladılar.
Reza olayı, bazı muhalif yayın organları ile sosyal medyada ise ABD’li savcının açtığı davanın Tayyip Erdoğan’ın devrileceği hatta ABD’de tutuklanacağı bir dizi gelişmeye yol açacağı düşüncesiyle sevinçle karşılandı.
Yazımızın başlığı “REZA’LET” Star Gazetesi’ne ait.
İster “yarı resmi El Ahram” gibi, “Sarayın Sesi” gibi yayın yapan “yerli Pravdalar” gözüyle bakın. İsterseniz “öğrenilmiş çaresizlik” içindekilerin ABD yargısından medet uman ruh haliyle bakın.
Hangi taraftan bakarsanız bakınız, gerçekten olay ve tarafların olaya bakışı “Reza’let.”
DEVLETE GÜVENELİM Mİ? – Av. Ruhittin SÖNMEZ
DEVLETE GÜVENELİM Mİ? – Av. Ruhittin SÖNMEZ
Ankara’da bomba yüklü araçla yapılan saldırıdan sonra bu defa İstanbul Beyoğlu’nda intihar bombacısının saldırısına maruz kaldık. 3 İsrailli ve bir İranlı misafirimiz hayatını kaybetti, 4’ü ağır 12 yaralımız var.
Bu alçakça, insanlık dışı saldırıların esas amacı büyük şehirlerimizin dahi güvenli olmadığı inancını yaymak olmalı. İnsanlarımız haklı olarak kalabalık bölge ve AVM gibi yerlerde bulunmaktan tedirginler. Böyle yerlerde ciddi bir tenhalaşma gözleniyor.
Ankara’daki saldırı ABD Büyükelçiliği’nin vatandaşlarına uyarısından sonra gerçekleşti. İstanbul’da ise saldırı Almanya’nın, “terör eylemi istihbaratı aldık” diyerek, Başkonsolosluğu ile Özel Alman Lisesi’ni kapatmasını müteakip oldu.
İstanbul Valisinin “itibar etmeyin” ve yandaş medyanın “Almanlardan kaos çığırtkanlığı” nitelemesine rağmen terör saldırısının gerçekleşmesi, resmi makamlarımız yerine, yabancı büyükelçiliklerin açıklamalarına inanmamız gerektiği algısına yol açabilir.
Sürekli terör saldırılarına muhatap olan bir ülkede bu durum ciddi zafiyet yaratır. Çünkü vatandaşın resmi makamların açıklamalarına güvenmeleri terörün amacına ulaşmaması için ilk şarttır.
O MAKAMDA OLANA DÜRÜSTLÜK YARAŞIR – Av. Ruhittin SÖNMEZ
O MAKAMDA OLANA DÜRÜSTLÜK YARAŞIR – Av. Ruhittin SÖNMEZ
Anayasa Mahkemesi’nin iki gazeteci Can Dündar ile Erdem Gül hakkında verdiği hak ihlali kararına Cumhurbaşkanı Erdoğan ve “kahve dövenin hık deyicisi” durumundaki malum medyanın tepkisi sert ve insaf sınırlarını aşan boyutta oldu.
Anayasa Mahkemesi’nin 15 üyesinden 12’si bu gazetecilerin tutuklu yargılanmasını haksız bulurken, 3 üye tutuklama kararını haklı bulmuştu.
AYM yürüyen davanın esasına girmeden sadece “tutuklu yargılamada haksızlık olduğunu” tespit etmişti.
CEMAATLEŞME VE SİYASETE ETKİSİ – Av. Ruhittin SÖNMEZ
CEMAATLEŞME VE SİYASETE ETKİSİ – Av. Ruhittin SÖNMEZ
PKK uzantısı partiyi bir yana bırakırsak, iktidar alternatifi olabilecek CHP ve MHP’nin oy toplamı dahi AKP seviyesine ulaşamadığı için muhalif kanat “bunlar hiç gitmeyecek” kaygısı içinde.
Cumhuriyet Halk Partisi ne kadar gayret ederse etsin oyları yüzde 25 mertebesine sıkışmış durumda.
Kılıçdaroğlu karizmatik bir lider değil ama ekip çalışması yapan bir genel başkan. Liderinin birikimi, çalışkanlığı ve kendi seçmen profili dışındakilere de açılma gayretine rağmen CHP bu çizgiyi aşamıyor.
CHP’de bir sosyolojik kilitlenme söz konusu.
Türkiye’de sol seçmen kitlesinin en yüksek oy oranına ulaştığı yıllar Bülent Ecevit’in Karaoğlan olduğu dönemdi. Ancak o dönemde CHP’ye verilen oyların bir kısmı bugün HDP’ye gitmekte. Ayrıca sosyal demokrat bir görüntü veren 1980 öncesi CHP’nin arkasında çok güçlü sendikalar, sivil toplum kuruluşları, ana akım medya desteği ile yüksek yargıdaki sol yapılanmanın tesiri büyüktü.
Bugün CHP bu sosyal desteklerden mahrum.
CHP’nin sosyal projeleri AKP iktidarlarının sosyal yardımlarına alışmış kitleleri heyecanlandırmıyor.
CHP’nin sadık seçmen kitlesi olarak, ortada sadece Cumhuriyetin getirdiği kazanımları ve kendi hayat tarzını koruma gayretindeki kitleler kaldı.
ENERJİ POLİTİKASI SAKAT OLANIN DIŞ POLİTİKASI KÖTÜRÜM OLUR – Av. Ruhittin SÖNMEZ
ENERJİ POLİTİKASI SAKAT OLANIN DIŞ POLİTİKASI KÖTÜRÜM OLUR – Av. Ruhittin SÖNMEZ
Kocaeli Aydınlar Ocağı’nın bu ay konuk ettiği uzman Ahmet Necdet Pamir oldu. Pamir, Türkiye’de enerji politikalarını en iyi bilen isimlerden biri. Türkiye’nin en seçkin üniversitelerinde bu konuda ders veriyor. Ayrıca düşünce kuruluşlarında çalışan, Türkiye’yi temsilen uluslararası bilimsel toplantılarda tebliğler sunan, oturumlar yöneten bir uzman. O’nu sık sık petrol, doğalgaz, nükleer ve temiz enerjiler konusunda TV’lerde görüşüne başvurulduğunda izlemiş olabilirsiniz. Siyasi tarafı da var, CHP’nin Enerji Komisyonu Başkanı.
Ben kendisini ilk defa 2002 yılında ASAM’da (Avrasya Stratejik Araştırmalar Merkezi’nde) tanıdım. O sıralarda Kocaeli TV’de “Geniş Açı” adlı bir program yapıyordum. Kendisini programıma davet ettim. 2 saat civarında canlı yayında “Enerji Güvenliği” konusunu ve Türkiye’nin Enerjide dışa bağımlılığının yarattığı riskleri anlatmıştı.
Pamir’in 14 sene önce anlattığı riskler ANAP iktidarlarının (özellikle Mesut Yılmaz döneminin) izlediği yanlış enerji politikalarının eseriydi. AKP iktidarları enerji politikalarındaki hataları artırarak devam ettirdi. Enerjide dışa bağımlılığımızı çok daha endişe verici boyutlara getirdi.
CUMHURİYET TARİHİNİN EN ZOR GÜNLERİ – Av. Ruhittin SÖNMEZ
CUMHURİYET TARİHİNİN EN ZOR GÜNLERİ – Av. Ruhittin SÖNMEZ
11. Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, artan terör saldırılarına ilişkin geçen hafta (19 Şubat’ta) yaptığı değerlendirmede “Cumhuriyet tarihinin en zor günlerinden geçiyoruz” dedi.
Aynı Abdullah Gül Cumhurbaşkanı olarak görev yapmakta iken Mart 2009'da "yakında çok güzel şeyler olacak" diyerek “müjdeler” vermişti.
Bu müjde ile “çözüm süreci” başlatıldı. Bu müjde ABD’nin Irak’tan çekilme kararı sonrası Türkiye’nin önünde açılan aydınlık geleceğin işareti olarak değerlendirildi.
Fakat Gül’ün bu iki sözü arasındaki zaman diliminde “çok güzel şeyler” bir türlü olmadı. Tam aksine “Cumhuriyet tarihinin en zor günlerini” yaşamaktayız.
Bu süreç herhalde devleti yönetenlerin bilgi ve iradesi dışında, doğal bir afet sebebiyle falan olmadı.
Öyleyse sorumluların hadi harakiri yapmak, istifa etmek gibi “onurlu” (haysiyetli) eylemler yapmayı, bir özür dilemeleri, hiç olmazsa bir özeleştiri yapmaları gerekmez mi?
Ne gezer…
KEYFİ DÜZENDE ANAYASANIN ÖNEMİ OLMAZ – Av. Ruhittin SÖNMEZ
KEYFİ DÜZENDE ANAYASANIN ÖNEMİ OLMAZ – Av. Ruhittin SÖNMEZ
Hukuk Devletinde zengin, fakir, güçlü, güçsüz demeden “herkesin kanun önünde eşit olması” ilkesi esastır.
Demokrasisi gelişmiş ülkelerde kırmızı ışıkta geçen devlet büyüklerine dahi ceza kesilir. Ülkenin en büyük spor kulübü başkanı alkollü olarak araç kullanınca eli kelepçeli olarak yargılanır, ehliyeti elinden alınır. Devlet parasıyla karısını, çocuklarını seyahat ettiren bakanlar istifa ettirilir. Futbol kulübünden 5 tane avanta bilet aldı diye eyalet valisi (federe devletin başkanı) istifa etmek zorunda kalır.
Bazı ülkelerde ise bunları hayal etmek bile imkânsızdır.
Bu ülkelerde hırsızlık yapan ne kadar yüksek makamdaysa yargılanması o kadar imkânsız hale gelir. Milletin anasına küfreden veya anaları ağlatanlar ne kadar zenginse ve rüşvet verdiği devlet büyüklerine ne kadar yakınsa o kadar dokunulmaz olur.
Anayasasında devletin “Parlamenter Sistem”, “Başkanlık” veya “Yarı Başkanlık” ile yönetileceğinin yazılmış olmasının bir önemi yoktur.
Mevzuatın “kuvvetler ayrılığı” ilkesi çerçevesinde belirlenmiş olması da bir şey ifade etmez.
Böyle bir mevzuata göre devletin yönetimine gelmiş olan ve anayasayı korumakla görevli muktedirin uygulamadaki tercihleri düzenin belirleyicisidir.
Bu ülkelerde muktedirler anayasal sistemi bekleme odasına alabilir. Kuvvetler çatışması değil, “kuvvetler uyumunu”savunur.
Devleti oluşturan yasama, yürütme ve yargı kuvvetleri bir kişinin şahsında birleşir. Hatta günümüzde 4. kuvvet diye anılan Basın ile Sivil Toplum Kuruluşları da aynı kişinin kontrol ve güdümüne girer.
Mevzuat yani Anayasa, kanunlar, tüzükler ve yönetmelikler ne derse desin, doğru bildiğini yapmakla övünür.
Böyle ülkelere “demokratik hukuk devleti” demek mümkün değildir.
BÖYLE TOPLUMA BÖYLE YÖNETİCİLER – Av. Ruhittin SÖNMEZ
BÖYLE TOPLUMA BÖYLE YÖNETİCİLER – Av. Ruhittin SÖNMEZ
Sizin de dikkatinizi çekiyordur.
Kalabalık yaya gruplarının yürüdüğü yerlerde, karşıdan gelenlerle çarpışmadan geçemiyoruz.
Diyelim ki, yaya geçitlerinde yeşil ışığın yanmasını bekledik. (Yayaların kırmızı ışık ihlallerini saymıyorum.) Biz karşıya geçeceğiz, karşıdan gelenler de bizim olduğumuz yere gelecekler. Ama hem biz ve hem de karşıdan gelenler yaya geçidinin tamamını kullanarak geçmeye çalıştığımız için, zikzaklar çizerek karşıya geçmeye çalışırız. Çoğu zaman da birkaç çarpışma veya sürtünme ile karşıya varabiliyoruz.
Oysa her iki taraftaki insanlarımız sağdan geçse, beklerken yığılma olduğunda, önce gelenin önde olmasına saygı göstererek sıraya girsek, son derece rahat ve düzenli bir şekilde geçebileceğiz.
Tren, otobüs gibi toplu taşıma araçlarında bu araçlardan inerken ve çıkarken başkalarıyla bedensel temas yapmamak pek mümkün değil.
Asansörlerin yoğun kullanıldığı yerlerde de asansöre girip çıkarken birileriyle çarpışmadan bu işi başaramıyoruz.
Oysaki binmek isteyenler kapıda beklerken, çıkanların rahatça çıkabilmesi için kapının bize göre sağ tarafında ve bir metre kadar gerisinde beklesek, inecekler indikten sonra sırayla kabine girsek bu düzensizlikler olmayacak.
Hava güzel, mesela Sekapark’ta sahilde veya Yürüyüş Yolu’nda geziyoruz. Yaya yolunun tamamını kaplayan gruplar, yolun solundan, sağından, ortasından geçen kişiler, çiftler.. Bazısı yavaş yavaş seyrana çıkan, bazıları tempolu yürüyüş yapanlar… Her iki tarafta da yolu böyle kullanan yayalar büyük bir düzensizlik içinde yürümekteler.
Her iki tarafta yürüyenler sağdan yürüse, ortadaki alanı daha hızlı yürüyenlerin sollayarak geçişi için boş bıraksa hiçbir düzensizlik, çarpışma, bekleme olmayacak…
“MEVZUATI UYGULAMAYIN” EMRİNE UYMAK SUÇTUR – Av. Ruhittin SÖNMEZ
“MEVZUATI UYGULAMAYIN” EMRİNE UYMAK SUÇTUR – Av. Ruhittin SÖNMEZ
Devletimizi 14 senedir yöneten partinin adında “Adalet” var. Hatta bu partinin kökeni olan partilerin hedefi “adil düzen” idi.
Adaleti veya adil bir düzeni hedefleyen kişi veya partilerin “hukuk devleti” ve hatta “hukukun üstünlüğü” kavramlarını içselleştirmiş olması gerekirdi.
Oysa Adalet ve Kalkınma Partisi’nin fiili ve manevi lideri R. Tayyip Erdoğan’ın açıklamaları ile bir kere daha açığa çıktı ki, bu ekip mevzuatı bir kenara koyarak iş yapmayı alışkanlık haline getirmiş.
Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan, Cumhurbaşkanlığı Sarayı’nda buluştuğu kaymakamlara talimat verdi: “Yeri geldiği zaman koyun mevzuatı bir tarafa, zihinsel inkılabınızı devreye sokun; ‘Ben bunu bu şekilde yaparım’ deyin ve yapın.”
Erdoğan kendisinin ve partisinin böyle başarılı olduğunu söyledi.
ABD samimi değil, Türkiye’nin bütünlüğü tehlikede – Av. Ruhittin SÖNMEZ
ABD samimi değil, Türkiye’nin bütünlüğü tehlikede – Av. Ruhittin SÖNMEZ
IŞİD, PKK ve PYD konusunda gözümüzün içine baka baka yalan söyledi.
ABD Başkan Yardımcısı Joe Biden’dan bahsediyorum.
Önce İstanbul'da AK Parti, CHP ve HDP'den milletvekilleriyle görüşen Biden, sonra Başbakan Ahmet Davutoğlu ile görüştü. Bu görüşmelerde neler dediği basında açıklandı.
***
IŞİD KONUSUNDA söylenenler doğru olamaz
ABD Başkan Yardımcısı Joe Biden açıklamalarında “IŞİD (DAEŞ) dünyanın en büyük sorunudur. IŞİD hem ABD hem Türkiye için en büyük tehlikedir. IŞİD ile mücadele için daha fazla işbirliği için faaliyete devam ediyoruz.. IŞİD/ DAEŞ'in Türkiye’nin güney sınırında ayrı bir devlet kurmasına engel olacağız..” dedi.
Görünüşe ve ABD yetkililerinin açıklamalarına göre ABD, IŞİD (DAEŞ) ile savaşmaktadır.
Bu savaşın ne kadar süreceği konusunda ABD yetkilileri 3-30 yıl arasında süreler vermekte.
Mesela Obama’nın Suriye sorunu özel temsilcisi olan Büyükelçi Brett McGurk, “IŞİD o coğrafyadan temizlendikten sonra bile nokta eylemlerle terör tehdidi olmayı bir süre daha devam ettirebilir” kaydını koyarak, IŞİD’i etkisizleştirmek “3 yıl sürebilir” diyor.
1128 AKADEMİSYENİN BİLDİRİSİ – Av. Ruhittin SÖNMEZ
1128 AKADEMİSYENİN BİLDİRİSİ – Av. Ruhittin SÖNMEZ
· “1128 Akademisyenin” imzalayarak yayınladığı bildiri akademik nitelikte bir bildiri değil, siyasal bir eylemdir.
· Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi ve uluslararası camianın terör örgütü olarak vasıflandırdığı PKK’nın eylemleri hakkında, “Bildiri”de değil bir lanetleme veya kınama, bir sitem dahi yoktur.
· Bildiride çatışmaların sürdüğü bölgelerdeki halkımızın “özgürlük ve güvenlik” haklarını ihlal eden PKK terörü hakkında bir eleştiri dahi yapılmamıştır.
· “Devlet, bölge halklarına karşı uyguladığı katliam ve bilinçli sürgün politikasından derhal vazgeçmeli…”, “Bu kasıtlı ve planlı kıyım…” “Ancak savaşta kullanılacak ağır silahlarla saldırarak…” “Hükümetin, Kürt siyasi iradesinin taleplerini içeren bir yol haritası oluşturmasını talep ediyoruz…” gibi PKK terör örgütünün propagandası olan beyanlar tekrar edilmiştir.
YAŞAR YAKIŞ’I DİNLERKEN – Av. Ruhittin SÖNMEZ
YAŞAR YAKIŞ’I DİNLERKEN – Av. Ruhittin SÖNMEZ
Başkanlığını yapmakta olduğum Kocaeli Aydınlar Ocağı olarak Dışişleri E. Bakanı ve E. Büyükelçi Yaşar Yakış’ı davet ettik. Konu günceldi, “Ortadoğu’daki Gelişmeler, Suriye Politikamız ve Rusya Krizi” üzerine konuştu.
Konferanstan 2 gün önce partinin resmi açıklamasına göre, “AK Parti kurucu üyesi Yaşar Yakış, devlet içine nüfuz etmiş, ulusal güvenliği tehdit eden legal görünümlü illegal yapının yayın organlarından yaptığı açıklamalar” sebebiyle, partiden kesin ihracı için Merkez Disiplin Kurulu'na sevk edildi.”
Bu yeni durum konferansı daha ilginç hale getirmişti.
Konferans öncesi yaşanan bu gelişme katılımı iki türlü etkiledi. Özellikle resmi görevlerde bulunan dostlarımızdan bir kısmı Yaşar Yakış konferansına katılmaktan vaz geçti. “Damgalanmak” korkusunu haklı bulduğumuz bu dostlarımızı anlayışla karşıladık.
“Her gün TV’lerde AKP adına çok sayıda kişi dinliyoruz. Yine aynı şeyleri dinleyemem. Bu yüzden gelmeyeceğim” diyen bir kısım arkadaşımız ise disipline sevk haberinden sonra geldi.
Sonuçta katılımcı sayısı ve kalitesinin yüksek olduğu başarılı bir organizasyon gerçekleştirebildik.
BATIDA EĞLENCE DOĞUDA SAVAŞ – Av. Ruhittin SÖNMEZ
BATIDA EĞLENCE DOĞUDA SAVAŞ – Av. Ruhittin SÖNMEZ
Her yeni döneme yeni ümitlerle başlamak, üzerimizde var ise karamsarlık duygularından sıyrılmaya çalışmak insani bir davranış ve iyi bir şeydir.
Bu yeni dönem bir yılı geride bırakıp yenisine başlamak gibi bir sebebe dayanıyorsa böyle davranmak makul bir tavırdır.
Dahası yılın ilk karının yağması, tabiatın bembeyaz bir örtü ile kaplanması genellikle insanları mutlu ediyor. Böyle bir olayın yılbaşına denk gelmesi sebebiyle de geçen yılın bütün sıkıntı ve streslerinden birkaç günlüğüne de olsa kurtulmaya çalışmak anlaşılabilir ve hatta gerekli bir davranış sayılmalı.
Diğer taraftan yurdumuzun doğusunda PKK terör örgütünün fiili özerk bölgeler oluşturmasına karşı TSK’nın yürüttüğü askeri harekât devam ediyor. Bölgeden her gün gelen şehit haberleriyle canımız yanıyor. Çatışmalar ve sokağa çıkma yasakları masum halkı göçe zorluyor. Yılın ilk gününde bile 4 şehit verdik.
Buna rağmen ülkenin batısında yılbaşını eğlencelerle geçirenleri de anlamaya çalışıyorum.
Şahsen abartılmış kutlamalara, Noel baba figürleri, kukuletalarla, alkollü olarak ve batı kopyası eğlencelerle yılbaşına girenlere mesafeliyim. Alternatif İslami kutlama adı altında tarihi gerçeklere aykırı olarak (miladi takvime göre 11 Ocak olan Mekke’nin Fethi’ni 1 Ocak’a çekerek) yapılan zorlama ve Arap tarzı bir kültürün kötü kopyaları olan kutlamalara da uzağım. Ancak herkesin tercihi kendisine, istediği tarzı seçebilir.
Eskiden yılbaşında TRT tek kanalken kaliteli solistlerin, müzik gruplarının seçkin eserleri seslendirdiği programları izlerdik. Şimdi yüzlerce kanalımız var ama o tür müzikleri yayımlayan yok. Piyasadaki eğlence mekânlarında da bizim beğendiğimiz müzik kalitesini bulmak mümkün değil.
JET SELO, AK-GÜNDÜZ – Av. Ruhittin SÖNMEZ
JET SELO, AK-GÜNDÜZ – Av. Ruhittin SÖNMEZ
Jet Fadıl olarak bilinen Fadıl Akgündüz 1989’da Jetpa Holding diye bir şirket kurdu. Jetpa Holding, pazarlama, inşaat, elektronik, medya, bankacılık gibi sektörlerde faaliyet gösterdi.
Jetkent-2, Jetkent-3, Jetkent-4 diye bir dizi toplu konut yapmaya başladı. Binlerce insanımız bu konutlara para yatırdı. Yurtdışındaki çok sayıda mütedeyyin vatandaşlarımızdan da “kâr payı dağıtacağım” diyerek 230 milyon euro topladı.
Bütün bu vatandaşlarımız mağdur oldu.
Devasa reklamlarla tanıttığı ilk yerli otomobil (İmza) ve Malezya’dan ithal Proton otomobilleri de fos çıktı.
ASKERİN DEVREYE GİRMESİ HUKUKA UYGUN DEĞİL – Av. Ruhittin SÖNMEZ
ASKERİN DEVREYE GİRMESİ HUKUKA UYGUN DEĞİL – Av. Ruhittin SÖNMEZ
Asker terörle mücadelede yeniden devrede. Diyeceksiniz ki jandarma zaten devrede idi.
Kanuna göre, “terörle mücadele, teröriste müdahale ve operasyon yapma görevleri, sadece İçişleri Bakanlığı'na bağlı olan jandarma ve polis teşkilatının yetkisinde.”
Ancak dikkat ederseniz TSK’nın Jandarma haricindeki Kara ve Hava Kuvvetleri birlikleri de artık fiilen tam işin içinde.
Güneydoğu’da 5 ilçede (Diyarbakır’ın Sur ilçesi, Şırnak’ın Cizre ve Silopi ilçelerinde, Mardin Dargeçit ve Nusaybin’de) Türk Silahlı Kuvvetleri generallerin komutasında on bin kişilik askeri birlikler ile operasyon yapıyor.
TV haberlerine göre, “Yetki valiliklerde ancak komuta askerde.”
Buralarda Suriye’deki iç savaş görüntülerine benzer bir durum yaşanmakta. Günler süren sokağa çıkma yasakları, bölgeyi terk eden 25 bin vatandaşımız, günler ve geceler boyu süren çatışmalar… Bombalanan, kurşunlanan, yakılan binalar, tarihi camiler, araçlar..
Genelkurmay’ın açıklamalarına göre operasyonun 4. gününde 110 terörist öldürülmüştü. Pazar günü yapılan açıklamaya göre de 18 terörist daha etkisiz hale getirildi. Bu arada her gün birkaç kahraman askerimizi ve polisimizi şehit veriyoruz.
Bütün bunlar zaruri ve hatta gecikmiş bir müdahalenin olduğunu göstermekte.
ÜLKÜCÜLERİN SADAKATİ LİDERE Mİ, DAVAYA MI? – Av. Ruhittin SÖNMEZ
ÜLKÜCÜLERİN SADAKATİ LİDERE Mİ, DAVAYA MI? – Av. Ruhittin SÖNMEZ
Milliyetçi Hareket Partisi’nde değişim isteyenler olağanüstü kurultay için üst kurul delegelerinden imza toplamaya devam ediyor. Kurultay taleplerine karşı MHP Genel Merkezi ile Devlet Bahçeli inanılmaz bir tavır içindeler.
Olağanüstü kurultaydan kaçma çabaları bir yana, Genel Başkan adayı olacaklarını açıklayan Meral Akşener, Sinan Ogan ve Koray Aydın’a çok antidemokratik, kaba ve hatta yakışıksız bir üslupla saldırıyorlar. Bu adaylar hakkında Rus ajanı / Sarayın adamı / Cemaatin adamı / CIA ajanı / MHP’yi CHP’lileştirmek istiyor gibi çirkin, ipe sapa gelmez ve partiyi yıpratıcı suçlamaları duyuyoruz.
Oysaki olağanüstü kurultay için lüzumundan fazla gerekçeler var.
TÜRKİYE DARÜL HARP Mİ, EN İSLAMİ DEVLET Mİ? – Av. Ruhittin SÖNMEZ
TÜRKİYE DARÜL HARP Mİ, EN İSLAMİ DEVLET Mİ? – Av. Ruhittin SÖNMEZ
Bir kere daha anladım ki, Türkiye’nin ekmek kadar, su kadar, hava kadar dinimizi doğru ve güzel anlatan, bilgili ve basiretli hocalara ihtiyacımız var.
Kocaeli Aydınlar Ocağı davet ettiğimiz Prof.Dr. Mustafa Yıldırım’ın doyumsuz sohbetini dinledikten sonra içimden geçen duygu bu oldu.
Bu değerli hocamızı dinleyenler de seçkin insanlardı. Aydınlar Ocağımızın üye ve gönül dostlarından oluşan entelektüel birikimi yüksek bir gruptu. Dinleyicilerin hepsinin Hoca’nın bu ilginç değerlendirmeleri ve pek alışık olmadığımız tespitleriyle örülmüş sohbetten zihnen ve ruhen ferahlamış olarak çıktıklarını gördüm.
Prof.Dr. Mustafa Yıldırım Hoca yayımlanmış bilimsel makale sayısının Türkiye’de yılda 5 bin adet iken Avrupa’da 100 bin, ABD’de 200 bin adet olmasından şikâyetçi.
Çünkü O’na göre, Kur’an’ın ilk suresiyle bildirilen “oku” emrine biz değil Batı uyuyor. Biz “oku” emrini tilavet anlamında yani manasını anlamadan tekrarlamak olarak uyguluyoruz. Batı ise “oku” emrinin gerçek manası olan kıraat anlamında uygulamakta.
Kur’an’ı anlamak yani kıraat etmek için İnsan kitabını, kâinat kitabını ve Vakıatı (olayları, tarihi, müspet ilimleri) okumak gerekir.
Cemal Sofuoğlu Hocanın “dünyada 2 dini TV kanalı var, biri National Geografic diğeri Discovery” dediğini hatırlatan Yıldırım, bunu insan ve kâinatı anlama çabasına duyduğu saygıyla ifade ediyor.
Şikâyetçi olduğu bir başka zümre de içinde olduğu dini camia. “Türkiye’de dini camia hoşgörüsüz, farklı fikirlere tahammülsüz, tekfir edicidir.” (Müslümanlıktan çıktın diye suçlayıcıdır.)
Oysaki milletimizin ehl-i sünnet anlayışına göre “ehl-i kıbleyi tekfir, küfürdür.” Yani bir kere de olsa, bayram namazında veya cenaze namazında bile olsa kıbleye dönmüş, namaz kılmış insana kâfir, inançsız demek küfürdür.
ADALAR MI ÖNEMLİ, HAVA SAHASI MI? – Av. Ruhittin SÖNMEZ
ADALAR MI ÖNEMLİ, HAVA SAHASI MI? – Av. Ruhittin SÖNMEZ
Ege’de 16 adamız (2004-2009 arasında) Yunanistan tarafından işgal ve ilhak edilirken bütün olanları görmezden gelenler aynı yöneticilerdi. Sadece unvanları biraz değişti. O zaman R. Tayyip Erdoğan Başbakan, Ahmet Davutoğlu ise Dışişleri Bakanı idi.
TRT 26 Aralık 2012 de “16 Ada Yunanistan’a geçti” haberini verdi.
Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu bu konuda CHP ve MHP milletvekillerinin verdiği soru önergesine verdiği cevapta, bazıları Büyükada’dan daha büyük olan adalarımız için, “adacık” tabirini kullandı. Ve TBMM’de yaptığı cevap konuşmasında “bu adaların aidiyeti ihtilaflıdır, görüşmeler devam ediyor” dedi. Yunan Dışişleri Bakanlığı iki gün sonra Davutoğlu’nun bu sözüne cevap verdi: “Herhangi bir görüşme yok, söz konusu 16 ada Yunan adalarıdır.”
Milli Savunma Bakanı İsmet Yılmaz da TBMM’deki konuşmasında “Adalar hukuken Türkiye Cumhuriyeti egemenliğindedir. Bu adaların üzerindeki mevcut olan fiilî Yunan uygulamaları hukuki statüyü değiştirmez”diyerek bize ait adaların fiilen Yunan işgalinde olduğunu itiraf etti.
Adaların işgalinden bugüne kadar, bırakın Yunanistan’la savaşın eşiğine gelmeyi, 11 yıldır bu konuda Yunanistan’a bir notadahi verilmediği ortaya çıktı.
Şimdi aynı kişilerin yönettiği Türkiye, Suriye sınırını 17 saniye ihlal eden Rus uçağını düşürdü.
Adalarımızın işgaline bu kadar duyarsız olan yönetimin, konuyu izah için kullandıkları “sınırımızın delik deşik olmasına müsaade edemezdik” türü açıklamaları ne kadar inandırıcı olabilir?