Ahsen Okyar Söylenmek yerine söylemek lazım…

11Mar/140

BİR YALNIZ ADAM: BAŞBAKAN ERDOĞAN – Av. Ruhittin SÖNMEZ

ruhittin sönmez av

“Başbakan Erdoğan geçen hafta bir TV programında Ak Partili vekil ve bakanlara da sitem etti. Çünkü çoğu, hükümeti, partiyi savunma işini Erdoğan'ın üzerine yıkıp, arazi oldu.

Bu bilgiyi Facebook’ta paylaşan bir arkadaştan öğrendim. Bu arkadaş, hani AKP’nin sosyal medyada algıları yönetmek için Türkiye çapında görevlendirdiği 6 bin kişiden bahsediliyor ya, muhtemelen onlardan biri. El hak vazifesini iyi yapıyor.

Başbakan bu gözlemi yapmış ve kendi vekillerini ve bakanlarını harekete geçirmek için bu cümleyi söylemiş.

Benim de gözlemim de aynı. Yani Başbakan kendisini ve partisini savunmak konusunda yalnız kaldı.

Mehmet Metiner gibi kimsenin kendisini ciddiye almadığı birkaç biatçı dışında, Başbakan’ın 17 Aralıktan bu yana geliştirdiği söylemlere gönülden destek veren bakan ve milletvekili yok.

*****

VİCDAN İLE CÜZDAN ARASINDA SIKIŞANLAR

Başbakan ve oğlu Bilal arasında geçtiği iddia edilen kasette geçen bir milyar doları..

İçişleri Bakanının oğlu ile olan görüşmesinde geçen Ritz Carlton’daki dairede 1 trilyon TL lik (üç beş kuruşluk kalan) parayı..

“Alo Fatih” tapelerini.. Eski Adalet Bakanı Sadullah Ergin ile konuşma kaydında geçen Başbakan’ın itiraf ettiği sözleri savunmak netameli.

Ve düne kadar yere göğe koyamadıkları Fethullah Gülen ve Cemaatine karşı sarf ettiği sözleri tekrar etmek kolay değil.

Başbakan kendisini ve partisini savunmak konusunda neden yalnız kaldı?

Başbakanın kendisini savunmadığı için sitem ettiği AKP’lilerden bir kısmı Başbakan ve yakınlarının iddia edilen suçları işlediğine dair bilgi veya kanaate sahip olabilir.

Diğer bir kısmı ise bu suçları işlediğinden de, işlemediğinden de emin değiller.

AKP veya Başbakan Erdoğan sayesinde çeşitli mevki veya imkânlara kavuşmuş bu kişiler vicdan ile cüzdan arasına sıkışmış vaziyetteler.

*****

YARGILANMA KORKUSU

Başbakan’ın bir kısmını itiraf ettiği, bir kısmını “montaj” dediği tapeler ve bunlar her ortaya çıktığında yaptığı hukuka aykırı mevzuat değişiklikleri, bürokrasideki cadı avı ve hukuk devleti ilkesine aykırı beyanları ileride başını çok ağrıtacak nitelikte.

Önümüzdeki üç seçimden başarıyla çıkamazsa, Başbakan ve yakınlarının çok ağır suç ithamlarıyla yargılanması söz konusu olacak.

Dolayısıyla şu anda AKP’de bakanlık, milletvekilliği, Belediye Başkanlığı, İl Başkanlığı ve diğer önemli görevlerde bulunan bazı kişiler de yargılanacaklar arasında bulunmaktan çekiniyorlar kanaatindeyim.

Bu durumda olanlar da araziye uymayı, Başbakan’ı yalnız bırakmayı tercih etmekte.

*****

DEDİYSEM DEDİM NE VAR BUNDA?

Bir de yayımlanan “tapelerdeki sözlerin montaj veya dublaj olduğunu” söyleyerek yalanlamaya çalışanların bazen Başbakan tarafından ters köşeye yatırılmaları da söz konusu olabiliyor.

Erdoğan’ın “dediysem dedim ne var bunda” tarzı meydan okumasıyla kötü duruma düşmek de kolay olmasa gerek. “Özgül ağırlığı yüksekBülent Abi’nin bile ne hallere düştüğünü biliyoruz. Şimdi de Sadullah Ergin Başbakan tarafından yalanlandı.

Bu durumda aklı başında olan yandaşların “sessiz kalması veya araziye uymasını” anlayışla karşılamak lazım.

*****

TAPELERİN İTİRAF EDİLEN KISMI BİLE BİR FACİA

Başbakan Erdoğan eski Adalet Bakanı Sadullah Ergin ile arasında geçen konuşma kaydının doğru olduğunu kabul etti.

Doğan Grubunun bir davasına müdahale ettiğini, Adalet Bakanı’na “buradan mutlaka bir mahkûmiyet çıkması gerekir” dediğini itiraf etti.

Atatürk Orman Çiftliği’ne yapılmakta olan Başbakanlık binalarının inşaatının durdurulması kararıyla ilgili olarak Başbakan Erdoğan’ın, "Yeni başbakanlık binasının yapımı ile ilgili hukuksuz olarak yaptığımız hiçbir şey yok. Güçleri yetiyorsa yıksınlar. Yürütmeyi durdurdular, bu binayı durduramayacaklar. Açılışını da yapacağım” dediği açıklandı.

Yine Başbakan’ın iş adamı Metin Kalkavan ile yaptığı iddia edilen ve Başbakan tarafından doğrulanan telefon görüşmesinin kaydında, Koç Grubu’nun kazandığı MİLGEM'le ilgili ihale sürecine müdahale ettiği ve 3 milyar dolarlık ihalenin Koç grubundan alınıp, yönlendirdiği Metin Kalkavan'ın şirketine verilmesini sağladığı görülmekte.

Türk Ceza Kanunu md. 235 de yer alan “ihaleye fesat karıştırma suçunun” unsurlarının oluştuğuna dair hukukçular arasında genel bir kanaat var.

Kuvvetler ayrılığı, demokrasi, parlamenter sistem gibi kavramların anlamlarını anlayamayan kitleler yolsuzluk, rüşvet, ihaleye fesat karıştırma gibi kavramları çok iyi anlayabiliyor.

Çok pratik zekâlı bir arkadaşımın (AKP’nin bir reklamından ilham alarak söylediği) ifadesiyle vatandaş şöyle düşünüyor:

“Ben lafa değil, icraata bakarım./ Çalmış mı çalmamış mı?/ Gerisi laf-ü güzaftır.”

*****

KASETLER İÇİN FETVA VARMIŞ

Zaman Gazetesinde Genel Yayın Editörü Veysel Ayhan imzasıyla çıkan yazıda, 2011 seçimleri öncesi çıkan Deniz Baykal ve MHP yöneticilerinin kasetlerinin arkasında Başbakan Erdoğan’ın olduğu ve bunları yapmak için Hayrettin Karaman Hoca’nın bir fetvasına dayandıkları iddiası var. Korkunç bir iddia.

Hayrettin Karaman’ın sözü geçen fetvası: “Eğer ayıp ve günahını gizleyerek işleyen bir mümin kamu görevlisi veya kamu görevine talip biri ise bu takdirde ‘halkı onun zararından koruma’ vazifesi, ayıbı örtme vazifesinin önüne geçer ve ilgililere durum açıklanır; yani bu durumda ayıp ve günah gizlenemez... Ama gizlenen kusur ve günah kamuyu ilgilendiriyor ve bilinmemesi kamuya zarar veriyorsa devreye ‘zaruret’ girer ve zaruri olarak tespit ve gerektiği kadar teşhir edilir. (12.05.2011/Yeni Şafak/Hayrettin Karaman)

AKP ise “yapılan bu fecaati cemaate mal ediyor.”

Kim yapıyor ismen bilemiyoruz ama şunu diyebiliriz: Ahlaksızlıkların teşhirini dindar görünümlü ahlaksızlar yapıyor.

Netice, dindar insanlara olan güven ve hocalara olan saygı yerlerde sürünüyor.

Bu yazıyı beğendiniz mi?

RSS Kaynağımıza abone olun!

Yorumlar (0) Geri izlemeler (0)

Yorum yapılmadı.


Leave a comment

Geri izleme yok.