SEÇİM SONUÇLARI TAHMİNİMDE YANILDIM – Av. Ruhittin Sönmez
SEÇİM SONUÇLARI TAHMİNİMDE YANILDIM – Av. Ruhittin Sönmez
İtiraf ediyorum ki kendi kendime yaptığım seçim tahminimde ciddi bir hata yapmışım.
Benim beklentime nazaran AKP yüzde 7-10 arasında fazla oy aldı. Bir başka ifadeyle AKP’nin oy kaybı benim tahminimin yarısı kadar bile olmadı. CHP ve BDP beklentimin aksine oylarını artıramadı, MHP ise tahminimden az artırdı.
Tahminim için gerekçelerim şunlardı:
1- Seçim öncesi 17 Aralık operasyonu da denilen “yolsuzluk ve rüşvet soruşturmaları” ve bunlarla bağlantılı olan / olmayan ses kayıtları ve tapelerin yayımının çok ciddi bir etki yaratabileceğini düşündüm.
Çünkü benim kanaatime göre, necip milletimizin çoğu, (kendi yaşantısında bir takım ahlaki zaaf içinde olanlar, yolsuzluk ve suiistimal yapanlar bile) yolsuzluk, rüşvet ve hırsızlık gibi yüz kızartıcı suç işleyenlerin devletimizi yönetmesini istemezdi.
Ayakkabı kutuları, yatak odalarındaki çelik kasalar, evdeki milyar doların sıfırlanması konuşmaları çok ciddi deliller sayılabilirdi. Üstelik bu kayıtların hiçbiri bağımsız kuruluşlara incelettirilmemiş ve “montaj” olduğu ispatlanamamıştı.
Bu durumda AKP’ye oy veren seçmenlerden hiç olmazsa yarısının veya hadi diyelim üçte birinin hırsızlık, yolsuzluk, rüşvet iddialarına inanmış olması beklenirdi.
Bunlardan bir kısmının “çalıyorlar ama çalışıyorlar”, diğer bir kısmının da “başkası çalacağına bizimkiler çalsın” diyerek tercihini değiştirmeyeceğini varsaydım. Bir kısmının ise, “çalmaz ve çaldırmaz, yemez ve yedirmez kahraman imajının yerle bir olmasına şaşıracağını, bir türlü aldandıklarını ve aldatıldıklarını kabul edemeyeceklerini” tahmin edebiliyordum.
Fakat sadece yolsuzluklar sebebiyle en azından yüzde 5-10 gibi bir kesimin AKP’den başka bir partiye kaymasını bekledim.
2- Benim necip milletim dindardı, dini değer ve kavramlara hakaretlere müthiş reaksiyon verirdi.
Yerel seçimler öncesi “Başbakanımız Allah’ın bütün vasıflarını taşımaktadır” diyen AKP Düzce milletvekiline ne Başbakan ve ne de AKP yetkilileri herhangi bir uyarıda bulunmak ihtiyacını hissetmemişti. AKP yandaşı medyada da en ufak bir eleştiri yapılmamıştı. Oysa bu yapılan İslam’da en büyük günah kabul edilen “şirk” demekti.
Buna rüşvet aldığı iddiası sebebiyle görevden alınan eski Bakan Egemen Bağış’ın gazeteci Metehan Demir ile yaptığı telefon görüşmesinde Kur’an ve ayetlerle dalga geçtiği ortaya çıkmıştı. Konuşmanın bir tarafı olan Metehan Demir konuşmayı kabul edip, özür diledi. Çalıştığı gazete ve TV kanalındaki görevinden uzaklaştırıldı. Yani Doğan grubu ayetlerle alay eden gazeteci işten çıkarmış fakat “muhafazakâr, dindar” AKP, “rüşvetçi ve ayetlerle dalga geçen” eski bakanına sahip çıkmıştı.
Bu ve benzeri olaylardan biri bile muhalefet parti temsilcilerinden biri tarafından yapılsa idi, biliyoruz ki başta Başbakanımız olmak üzere AKP yetkilileri ve yandaş medya bu şahısların ve partilerinin başına gök kubbeyi yıkarlardı.
Bütün bu olanlara karşı gök kubbeyi yıkmasa da, necip milletimizin en muhafazakâr ve dindar kesimini teşkil eden AKP seçmenlerinin, bunlara birkaç puanlık oy düşmesiyle tepki göstermesini beklemek gibi bir hata yaptım.
3- Benim necip milletim onlarca yıldır ülkenin bölünmemesi için binlerce şehit vermiş, Kıbrıs’a çıkarma yaparken askerlik şubelerinde “beni de askere alın” diye sıraya girmiş bir toplumdu. Her karış toprağı şehitlerin kanı ile sulanmış vatan topraklarının bir kısmının PKK terör örgütüne verilmesine ve “Kürdistan” kurulmasına izin vermezdi.
Bir kısmı “analar ağlamasın”, bir kısmı “30 bin kişi kaybettik, kazanamadık; başka çare yok” sloganına inandırılmıştı. “Öğrenilmiş çaresizlik psikolojisi” ile koskoca Türkiye Cumhuriyeti Devletinin bir terör örgütüne yenilmesinin ezikliği ile “açılım”a destek veriyor olabilirdi.
Ama çoğunluğunun olmasa bile, AKP seçmeninin en az yüzde 10 unun, 40 bin vatandaşımızın katili Öcalan’ın (mektubunu TBMM milletvekillerinin okumasıyla ile) PKK’nın dağdaki lideri Bayık’ın (görüntülü bağlantıyla) yüzbinlere hitap ettirilmesine bir itirazı olur sandım.
PKK/BDP kanadının “özerk Kürdistan’ı ilan edeceklerini” açıklamasına bir kelimeyle bile cevap vermeyen Başbakan Erdoğan’a halkımızın bir uyarısı olacağını varsaydım.
4- Hadi yaşlıları bir tarafa bırakalım ama genç neslin yasaklara karşı tepkisini ve sosyal medyaya düşkünlüğünü biliyordum. Y kuşağı denilen genç nesil, çok önemli bir seçmen kitlesini teşkil ediyordu.
Dünyada çok az ülkede olan Twitter ve Youtube yasakları hemen seçimden önceki hafta başladı. Üstelik Başbakan ve yakınları hakkında çıkması muhtemel ses ve görüntü yayınlarını önlemek maksatlı olduğu anlaşılan bu yasaklara bir tepki bekledim.
Bu tepkinin en azından birkaç puanlık oy düşmesi yaratacağı gibi bir kanaatim vardı.
5- 17 Aralık sürecinde Başbakan ve partisinin hukuk sistemiyle nasıl oynadığı, kurumları ve kuralları pervasızca alt üst edebildiği görüldü. Başbakanın otoriterleşme belirtilerine; ihale verdikleri iş adamlarından alınan paralarla Havuz medyası oluşturmasına; medya yayınlarına müdahalesine karşı toplumumuzda bir tepki oluşmasını bekledim. “Biz ve ötekiler” ayrışması yapan, adeta bir nefret dili ile toplumu gerdikçe geren Başbakan’ı seviyor olsalar da, bir kısım AKP’li seçmenin bir hizaya getirme duygusu içine girebileceğini düşündüm.
Sadece yukarıda saydıklarımla bile AKP’nin bu seçimde asgari 15 puanlık bir oy kaybı yaşayacağını hesap etmiştim. Yanıldım.
*****
HATAMIN SEBEBİNİ ÖĞRENDİM
Tahminimdeki bu hatanın sebebini, AG araştırma şirketi sahibi, Adil Gür’ün konuşmalarından öğrendim.
Adil Gür’e göre “seçmenin tercihini belirlemede en önemli faktör ekonomikti. Seçmen cebine bakarak oy veriyordu.”
Türk halkının yüzde 80’i borçlu idi ve ekonomik istikrarsızlık olduğu takdirde “bu borçları nasıl öderim?” korkusu yaşıyordu. AKP ekonomik istikrarı kendisinin temsil ettiğine halkı inandırdı.
CHP ve MHP iktidara geldiklerinde ülkeyi daha iyi yöneteceklerine dair hiçbir somut proje, slogan ve söylem gündeme getirmediği için AKP’nin değirmenine su taşıdı.
Adil Gür’e göre, 2012 Şubat ayında AKP oyları yüzde 54.5 seviyesine çıkmış, 2012 ortalarında “PKK ile müzakere” veya “çözüm sürecinde” ani bir düşüşle yüzde 44.5 seviyesine düşmüş. O günden sonra hep bu mertebede devam etmiş.
“17 Aralık süreci” oyları azaltmamış ve hırsızlık, yolsuzluk gibi konularda halkımızın ahlaki bir tepkisi hiç olmamış.
Dini kavramlarla alay etmenin de hiç tesiri olmamış.
Ben nerede hata yaptığımı anladım. Necip milletimin nelere tepki verdiğini öğrendim.
İnşallah muhalefet partileri de eldeki verileri iyi değerlendirerek yeni bir yapılanma ve yeni bir söylemle başarılı olmanın yollarını ararlar.
Leave a comment
Yorum yapabilmek için giriş yapmalısınız.