Av. Ruhittin SÖNMEZ’e “Rahmetli Arkadaşım Fevzi GENÇ” kitabı..
23 Haziran 2021 Çarşamba / Av. Ruhittin Sönmez Başkanımıza yeni yayınlanan 306 sayfalık “Arkadaşım Fevzi GENÇ” kitabını takdim ettim.
Allah Her Partiye bir Lütfü Türkkan Nasip Etsin – Yüksel ERCAN
Allah Her Partiye bir Lütfü Türkkan Nasip Etsin – Yüksel ERCAN
İçerisinde bulunduğumuz günlerde siyaset müessesesi nerede ise saat başı değişiyor, Sabah bizi peşine takıp sürükleyen gündemin hükmü bilemdiniz en fazla öğlene kadar devam ediyor, Öğlen saatlerinde başka bir günden akşam başka gece yarısı başka bir gündem siyaseti sürükleyip duruyor.
Kabul edelim etmeyelim şu sıralar en sağdan en sola merkezdeki, uçtaki, ortadaki yada en uçtaki partilerin takip ettikleri daha da önemlisi “acaba ne söyleyecek” diye heyecan ile bekledikleri isim Lütfü Türkkan.
İRANLI SOSYOLOG ALİ ŞERİATİ’NİN *1933-1977* BAZI SÖZLERİ:
İRANLI SOSYOLOG ALİ ŞERİATİ’NİN *1933-1977* BAZI SÖZLERİ:
*1.* "Ben sizi rahatlatmaya değil, rahatsız etmeye geldim.
Ben esrar, eroin miyim ki sizi rahatlatayım?"
*2.* "Sadece devletin konuşma hakkına sahip olduğu bir memlekette hiçbir söze inanmayın."
*3.* "Bir yerde yangın varken, biri seni ibadet etmeye çağırıyorsa, bil ki bu bir hainin davetidir."
Para ve Muhasebe Felsefesi (Dursun Ali Yaz) – Dr. Hasan DERMENCİ
Para ve Muhasebe Felsefesi (Dursun Ali Yaz) - Dr. Hasan DERMENCİ /Hematolog
Dursun Ali Yaz Mesleği ile ilgili iki adet popüler bilim kitabı yazmış. Youtube videolarına rastladım. Anlattıkları ilgimi çekti ve kitaplarını okudum. Onlar hakkında yorum yapmadan bilgi vermeye gayret edeceğim.
Para
Kitap benim gibi ekonomi bilgisi zayıf kişiler için yazılmış. Yazar para konusunu fazla siyasi veya felsefi yorumlara girmeden paranın tarihi gelişmesi, paranın ne anlama geldiği ne olduğu, para konusunda ülkelerin bakış açısının tarihi değişimi, deneyimleyerek öğrendikleri ve en önemlisi ekonomi pratiği ile direkt ilişkisini Ayşe teyzeye anlatır gibi anlatmış. Ben çok faydalandım.
İlkel 10-15 kişilik avcı toplayıcı toplumda olmadığı, o gün toplanan yiyecekler veya avlanan hayvanlar aile arasında paylaşıldığı, gerektiğinde diğer kabileler ile takasla mal değişimi yapıldığını anlatıyor.
Ardından Sümer ve Mısır uygarlığında mal para (arpa veya bira), kuzeyde mal para olarak kürk, Amerika’da tütün kullanılmış.
Daha sonra tartı para olarak değerli metaller (altın, gümüş ve bronz vb.) kullanılmış. Altın veya gümüş, kalay, bakır vs. tartılıyor ve değeri kadar mal ile alışveriş yapılıyormuş.
YAZ TATİLİNDE HEM DİNLENMELİ, HEM DE ÖĞRENMELİYİZ!!! – Remzi UYSAL
YAZ TATİLİNDE HEM DİNLENMELİ, HEM DE ÖĞRENMELİYİZ!!! - Remzi UYSAL (E./Gönüllü Eğitim Danışmanı) Lübeck-Almanya, 12.06.2021
Özellikle uzunca olan yaz tatillerinin sadece yan yatıp, zamanı boşa geçirmek için olmadığını, her tatilin hem eğlenme hem de öğrenme süreci olabileceğini tekrar hatırlatmak için, bu “yaz tatili” yazısını öğrencilerimizin ve de ailelerinin bilgilerine, son yıllarda olduğu gibi, tabii ki bazı değişiklikler yaparak, geleneksel olarak tekrar sunmakta yarar görüyorum.
Türk öğrencilerimizin de okullarında öğrenim gördüğü Batı Avrupa ülkelerinde, ülke ve eyaletleri arasında, yoğun trafik sorunlarının oluşmaması için, gün ve hafta farklılıkları göstermiş olsa da, bütün okullar yaz tatiline yavaş yavaş girmeye başladılar.
Sınıfını geçen öğrenci de, sınıfında kalan öğrenci de tatili hak etmiştir.
Sınıfını geçen öğrencinin sevinmesi ve ödüllendirilmesi oldukça doğal. Sınıfını geçemeyen öğrencinin ise cezalandırılması da bir o kadar yanlıştır.
Dört başı mamur yozluk – Süleyman PEKİN
Dört başı mamur yozluk – Süleyman PEKİN
Baş olmayı, köşe olmayı severiz ama en çok da dört başı mamur bir hayat düşleriz. Yahut da en azından belli konularda dört köşe olmayı arzularız, umarız. Çıkarlarımızı dört gözle takip eder ve menfaatimiz söz konusu oldu mu dörtnala koşturmayı pek severiz. Dahası çoğumuz insan olma adına tek bir adım atmadan yada başka insanlar için tek bir iyilik bile yapmadan dört dörtlük olduğumuzu zannederiz.
Bu dörtlemelerin dördüncü gün’le (cıhar-şenbe /çarşamba) çağrışım olarak ilgisi var mı bilmiyorum; ben daha çok sosyo-politik dört eğilimle ilgili girizgâh olsun diye fırınlamıştım, hani şu Özal’ın siyasette birleştirdiği DÖRT EĞİLİM: Liberaller, sosyal demokratlar, milliyetçiler ve muhafazakârlar.
Dördüncüsü hem ilk üçünü iç etti hem de Tazmanya canavarı gibi et-but, aş-iş, para-pul, makam-mevki, değer-kıymet; ne bulursa yedi, yaladı - yuttu. Şimdilerde de kendini yiyip bitirmekle meşgul. Doymadılar dünyalığa, tapına durdular varlığa..
NASIL BİR HAYATIN OLDUĞUNU SÖYLEYEYİM – Prof.Dr. Ekrem ÇULFA
BANA ALGILARINI SÖYLE SANA NASIL BİR HAYATIN OLDUĞUNU SÖYLEYEYİM – Prof.Dr. Ekrem ÇULFA
Bir düşünceniz vardır ama bu düşünce gerçeklikle uyumlu değildir. Sonucunda da negatif hislere sebebiyet verir. Bu yazıda da yaygın bilişsel çarpıtmaların isimleri ve ne anlama geldiklerinden bahsedeceğim. En sonunda da bilişsel çarpıtmalar ile ilgili yapabileceğiniz birçok taktikler var. Sonuna kadar ilgi ve merakla okuyun ve anlamaya gayret edin lütfen.
Bilişsel çarpıtmalara verebileceğimiz bir başka tanım da irrasyonel düşünme olur. Bunlar mesela “Şu hayatımda bir tek boynuzlu at (unicorn) bile göremedim!” diye düşünüp ağlamaya benzer. Kişi tek boynuzlu at görmeyi beklediği müddetçe de hayal kırıklığı devam edecektir, çünkü bu düşünce gerçeği yansıtmıyor, tek boynuzlu at diye bir şey yok, göremez. Bu örnekte bu durum çok basitken beynimiz bilişsel çarpıtmaları o kadar normalmiş gibi sunar ki, biz de hemencecik ona inanırız. Ve yine gerçeklikle uyumlu olmayan bu düşünce negatif hislere sebebiyet verebilir.
Bilişsel çarpıtmalar, Bilişsel Davranışçı Terapi (BDT; Cognitive Behavioral Therapy; CBT) ile yaygınlık kazanmışlardır.
Bilişsel çarpıtmaları öğrenmek önemlidir çünkü olayların bizim üzerimizdeki etkisini olayları nasıl yorumladığımız, yani nasıl düşündüğümüz belirler.
Olaylar değil seni üzen, bilişsel olarak çarpıtmış olduğun düşüncelerin seni üzüyor.
Bu fikre itiraz ediyor olabilirsiniz, ama şöyle değerlendirelim istiyorum. İlk olarak olayların değil düşüncelerin bizi üzdüğü herhangi bir olaya üzülmememiz gerektiği anlamına gelmiyor. Sevdiğiniz birini kaybettiğinizde üzülmeniz normaldir. İşten kovulduğunuzda, boşandığınızda, ne zamandır beklediğiniz bir şey gerçekleşmediğinde, üzülmeniz normal. Bu düşüncelerinizi değiştirin ve üzülmeyin demek değil. Ancak Alzheimer’ li birini ele alalım, eşi vefat ettiği ona söyleniyor, ama üzüldüğü gözlemlenmiyor. Bildiğiniz gibi Alzheimer hastalarının algısında ve hafızasında sorunlar olmaya başlar, ileri derecede Alzheimer’ li birine “eşin vefat etti” dendiğinde onu algılamayabilir. Bu durumda olay aynı, eşinin vefatı, ama arada algı aşamasındaki eksiklik, duygunun da gelişini engelliyor. İşte bu bize olayların değil, olayları nasıl algıladığımızın bizim duygularımızı belirlediğinin göstergesi. Kayıp, ayrılık gibi durumlarda üzüntü, doğum, kazanç gibi konularda mutluluk duymak normalken, bazen algılarımız dış dünyada olanı bize çarptırarak ulaştırırlar, ve bu sefer asıl olaylarla uyumsuz duygular içerisine gireriz.
İşte bilişsel çarpıtmaların da yeri burası.
Nuh’un Çağrısı – Prof.Dr. Hacı DURAN
Nuh’un Çağrısı – Prof.Dr. Hacı DURAN
Nuh peygamber, dokuz yüz yıl yaşadı. Bu süre içerisinde çocuklarını, eşini ve halkını kendine, Allah’ın koyduğu kurallara göre yaşamaya ve bu yaşamın sunacağı kurtuluşa inandıramadı. Ama tek bir çağrı ile, bütün hayvanları kurtuluş gemisine binmeye inandırdı.
Benzer bir durumu Hz. Musa örneğinden de görebiliyoruz. Hz Musa, Allah’ın adalet kuralını çiğneyerek kendi toplumu ve cemaatinden olan birisini kayırdı. İşlediği suç için tevbe etti, Allah’tan bağışlanma diledi. Firavun’un devlet kurallarını, kanunları ve yürürlükteki uygulama biçimlerini çiğnedi. Kendi cemaatini destekledi. Sonra cemaatini Firavun’un baskısından, sömrüsünden, işkencesinden, kötü uygulamalarından kurtardı.
Ama Hz. Nuh’un başına gelen O’nun da başına geldi. Kurtardığı, koruduğu, bağlılığından dolayı günah işlediği ve uğruna makamını bıraktığı toplumu, yakınları ve cemaati her girişiminde Musa’yı yalnız bıraktı. Musa’ya güvenmedi. Musa’nın sunduğu yasalara, değerlere ve kurallara göre yaşamadı. Hep direndi. Hep yalan söyledi, yalan uydurdu, Musa’ya kötülük yapmaya çalıştı.
Örnekleri çoğaltmak mümkündür. Neden insan kendinden birisine inanma ve o çağrıya göre davranma eğiliminde kaçınıyor? Neden hayvanlar Hz. Nuh’a güvendi de insanlar güvenmedi. Neden yahudi olmayan bizler, Musa’ya binlerce yıl sonra inandık da, Yahudileri kayıran Musa’ya dönemin yahudileri güvenmedi, inanmadı.
Günümüzde Hz. Musa ve Hz. Nuh örneğini bilen müslüman toplumlar; kendi inançlarının kurallarına, değerlerine, çalışma ve üretme yöntemlerine göre davranmıyor. Diğer insanlarla etkileşimde bulunurken güven vermiyor. Karşı tarafı güvenli bulmuyor. Ürkek ve kaçamak davranıyor. Eline topluma ait bir güç geçince pervasız bir tarzda, kötülük yapmaktan, kuralları çiğnemekten kaçınmıyor.
Bu durumda soruyu şöyle sorsak ne olur? Şu anda Musa’ya ve Nuh’a güveniyoruz ve inanıyoruz diyenler, o dönemde yaşasalardı, şu anki inançlarına bağlı olarak mı davranırdı? Yoksa o dönemin yahudileri ve Nuh kavmi gibi isyancı mı? Olurlardı.
Soru, önceden yaşanmış bir örnek olaya inandık demenin fiili sonuçları ve uygulamaları ile ilgilidir. Geçmiş örnek olaya inanç düzeyinde bağlılık, beşeri, sosyal, uygulamalı bir bağlılık olmayabilir. Dolayısıyla geçmiş örnek olayın kötüleri gibi olmama ve onlara karşı olma inancı bir filimdeki kötülük aktörlerine tepki göstermeye benziyor.
NELERİ GÖRDÜK BİZ… / Kandıralı Fethi DURU
Neler - neler
(not.. Bazı entel-dantel Öz be öz, #GANDIRAlıları birkaç #HAMFENDİ
beğenmesede,
BEN, yinede GONUŞMA dili ile yazcem..)
NELERİ GÖRDÜK BİZ... / Kandıralı Fethi DURU
Tel dolabında - buz dolabına..
Lambalı radyodan - TV ye.
Bizim zamanımızda,
Yoğurtlar, SAFALIDAN - GIŞLADAN - AMATLIDAN gelirdi, bakırlala, omuzda susurluklarla...
Bizim zamanımızda,
Halkalı TATLI gelirdi çarşambaları, Adnan Güneş’in köşesine,
HELVACI gelirdi, bıçakla kesilersi
Gırmızılı - beyazlı
BİZİM zamanımızda,
YAFA PORTAKAL gelirdi, ÇARŞI ÇAMİNİN önüne.. KAMYONLA...
alan götürürdü.
NE İLE..
Bizim zamanımızda,Naylon icat edilmemişti.. ZEMBİL VARDI - FİLE torba vardı..
Kokuşmuşluk – Süleyman PEKİN
Kokuşmuşluk - Süleyman PEKİN
Genelde köleye değil köleleştirene, sömürge olana değil sömürgeleştirene karşı çıkarız. Estağfurullah, karşı çıkmayız; söylenerek tepki verdiğimizi ve böylece karşıt olduğumuzu sanırız. Oysa karşıt olmak köleleştirmeye veya sömürgeleştirmeye müsaade etmemektir. Bu da akılla ve aksiyonla sağlanır.
70 yıldır İsrail ve Çin zulmüne bağırıyoruz - çağırıyoruz da niye bir şey değişmiyor? Koca Çin’i bırakın, küçücük İsrail’in devâsa İslam Dünyasından korkusu mu var? Herkes işgale karşı mı yoksa işgalcilerle işbirliği yapan hatırı sayılır miktarda insan varlığı söz konusu mu?
Bugün kadının adı Meral Akşener’dir. – Ebru KÜÇÜKAYDIN
Bugün kadının adı Meral Akşener’dir. - Ebru KÜÇÜKAYDIN
Erdoğan iktidarının 19 yıl boyunca en önemli başarısı toplumun değerlerini itibarsızlaştırarak siyaset üretmesidir. Siyasete din karıştırarak başlayan değersizleştirme zincirlerine her dönem yeniler eklendi. Bugün ise, ‘Ben kadınım!’ diyebilen Türkiye Cumhuriyet’inin tüm kadınlarına cinsiyet kavramını da ekleyerek İYİ Parti Lideri Meral Akşener’e karşı aşağılayıcı, tehdit diliyle sarf ettiği cümleler demokrasi ile yönetilen bir ülkede insan haklarına saldırı ve halkı ayrıştırma ile başlayan çok tehlikeli sürecin başlangıcıdır.
Kudüs’te Zamanın Taşları – Prof.Dr. Altan ÇETİN
Kudüs’te Zamanın Taşları - Prof.Dr. Altan ÇETİN
Kudüs, tarihimizin açısından biz Türkler için, adalet ve “hörmet” ile insanlığa sunduğumuz abideleşen zaman dilimlerini gösteren mefkûre bir mekândır. İsrail dönemindeki durumu göz önüne alarak bir mukayese yaparsak bu gerçek daha açık olarak görülecektir. Bu bakımdan Kudüs ile ilgilenme sebebimiz zulüm ve haksızlığa karşı durmak, teklifimiz adaletse ortada sorgulanacak bir şey yok demektir. Sarp Yokuşu aştığımız yerlerimizdendi Kudüs…
Dinlere ihtiram ve dindarlara huzur veren bir nizam Hz. Ömer ile açılan bir süreçte başladı ve Kudüs'ün Türk asırları boyunca da aynı anlayışla devam etti. 1917 Aralık ayında Türk askeri Kudüs'ten çıktığında Haçlı Seferleri şimdi bitti diyen zihniyet tarih oldu mu?Kudüs'ün taşları ve bugünün mazlumlarının gözyaşları buna şahittir. Yoksa kendisini yenilerek Kudüs kapılarına mı dayandı yeniden…
Meral Akşener’e Yapılan AYIP – Yüksel ERCAN
Meral Akşener’e Yapılan AYIP – Yüksel ERCAN
Geçtiğimiz yıllarda CHP Genel başkanı Kemal Kılıçtaroğlu’nun Ankara’nın Çubuk ilçesinde bir şehit cenazesi sırasında başına gelenleri hepimiz hatırlıyoruz, Ana muhalefet partisin genel başkanı önce yumruklanmış sonrasında ise bir eve tabir-i caiz ise “resmen hapsedilmiş” dışarıda binlerce kişinin bulunduğu kalabalık grup nerede ise Kılıçtaroğlu’nun içerisinde bulunduğu evi yakacak noktaya kadar kendisinden geçmişti.
Dün İYİ Parti Genel başkanı Meral Akşener bir dizi ziyaret için Rize ve ilçelerine daha önceden programlanmış bir gezi gerçekleştirdi, Normal şartlarda bir bayan genel başkanın o kentte bulunan tüm siyasi parti il başkanları tarafından ellerinde çiçekler ile karşılanıp “Şehrimize hoş geldiniz, Yapacağınız gezi boyunca bize düşen görev ne varsa seve seve yerine getirmek isteriz” demeleri hem centilmenliğin hem de insanlığın en başta gelen görevi olması gerekiyordu.
Doç.Dr.Kenan Göçer ile “İzonomi Temelli Ekonomi Politik ” Üzerine – Doç.Dr. Çiğdem BOZ
Doç.Dr.Kenan Göçer ile “İzonomi Temelli Ekonomi Politik ” Üzerine – Doç.Dr. Çiğdem BOZ
Kenan Göçer, iktisadi olgu ve olaylara disiplinler üstü çerçeveden bakan ve bunları ekonomi-politik ekseninde yorumlayan bir iktisat tarihçisi. İktisat tarihini mübadele tarzları açısından ele alan Kojin Karatani’nin “izonomi” yaklaşımını Türkiye toplumuna uygulayan Göçer, son kitabı “Yunus Emre Aslında Ne Dedi?” de Anadolu tasavvuf tarihinin iktisadi zihniyetle ilişkisini sorguluyor. Yunus’dan yola çıkarak yaptığımız söyleşiyi keyifle okuyacağınızı düşünüyorum.
“Gel imdi miskin Yunus, yolunda yalan olma!”
Esir Alınmış İslam Ülkeleri – Yüksel ERCAN
Esir Alınmış İslam Ülkeleri – Yüksel ERCAN
Geçtiğimiz kadir gecesi İsrail askerlerinin Mescid-i Aksa' da nöbet tutan Filistinlilere bilmem kaçıncı kez saldırı düzenlemesinin ardından artık kanıksadığımız "İsraili şiddetle kınıyoruz, Sapan taşları ile zafere ulaşacağız, İslam ülkeleri uyuyormu?, İsrail'in bu saldırılarına karşı en sert şekilde cevap vereceğiz" diye devam eden ve artık kimsenin inanmadığı açıklamaları hemen hepimiz dakika dakika takip ediyoruz.
Hatırlayanlarınız vardır ABD ile İran arasında başlayan kavga ABD'nin İran'lı General Süleymani'yi öldürmesi ile yepyeni bir boyuta taşınmış, dönemin ABD Başkanı Trump'un İran'a yönelik tehditlerine karşı İran Parlementosunun üyelerinin "ABD'ye ölüm" sloganları Ortadoğu'yu bambaşka bir noktaya götürürken bu coğrafyada var olan İslam Ülkelerinin iyiden iyiye sarıp sarmalayan ateş çemberinin içerisinde kaldıklarını da çok net bir şekilde ortaya koymuştu.
DOĞU KUDÜS’TEN DOĞU TÜRKİSTAN’A – Süleyman PEKİN
DOĞU KUDÜS’TEN DOĞU TÜRKİSTAN’A – Süleyman PEKİN
Yol yok; varsa-yoksa Kudüs.
Artık onun da yarısı kaldı, diğer yarısı da 20 seneye kalmaz gider. Doğu Türkistan’a niye yol yok; çünkü Çin o yolu bastı parayı, kapattı. Nasıl? İster İngilâzca “One Belt One Road” ister Türkçe “Bir Kuşak- Bir Yol” deyip aratın internetten ve görsellere bakın, anlarsınız. Buradan oraya yol gitmiyor, oradan buraya yol geliyor vesselâm. E bir yerden yol geçiyorsa veya geçecekse ‘özümden çok sevdiğim’ Milletimin ve ‘baba yarısı’ Devletimizin kapitalizmle 70 küsur yıllık izdivâcının meyvesi müteşebbislerimizin yolu yerleşime ve tecime çevirme becerisini de toplumbilim tarihimize not düşmek lâzım. Bkz. en sonki köprüler (Osmangazi, Çanakkale), en sonki otoyollar (Kuzey ve Güney Marmara)…
GÜLEGÜLE GİT YA ŞEHRİ RAMAZAN – Seyfettin KARAMIZRAK
GÜLEGÜLE GİT YA ŞEHRİ RAMAZAN - Seyfettin KARAMIZRAK
Güzel şeylere sahip olduğumuzda neden sevinmesini bilemiyoruz acaba. Fakat bu güzellikler elimizden gittiğinde hüzünlenmeyi hiç de ihmal etmemekteyiz. İnsan, sahip olduğu kıymetlerin değerini, elden çıktığında anlıyormuş. İşte Mübarek Ramazan ayı da bunlardan biri.
Bir aydır yaşadığımız huzurun ve mutluluğun, bitmeyecek sandığımız eşsiz paylaşımların, aramaların, gönülden perçinleşmenin, hatır sormaların, tatlı tebessümlerin sonu mu geldi acaba? Umudum ve temennim, bu hasletlerin bizlerde kalıcı olması yolunda elbette ki.
Zulmet ki Sonun Gelsin –II / Doç.Dr. Tekin YEKEN
Zulmet ki Sonun Gelsin –II / Doç.Dr. Tekin YEKEN
İslam ülkelerinin bugünkü handikapları yüzyıl öncesinden bu yana denetlenebilen projelerdir. Asla bağımsız olamamışlar. Bu nedenle bu kavramın ne hârika bir yaşam tarzı olduğunu bilmeleri de beklenemez. Söz konusu handikaplar kısa dönemde telafi edilebilir değil. Birkaç kuşak sonrasında belki. Nasıl olsun ki. Bir yanda “bütün müminler ancak kardeştir” hakikati var, diğer yanda bir kardeş(!) ülke için dünyanın en amansız silah yığınağı yapan potansiyel düşmanlık. Bir yanda mezhep kargaşası, diğer yanda bölgesel çıkarlar. Ortadoğu’daki ABD askeri üsleri adeta müstemleke komiserliği havasındalar. Her bir üs’te binlerce asker konuşlanmıştır. Ortalama nüfus oranına göre her 223 kişi başına bir Amerikalı asker düşmektedir. Ne anlama geldiği açık ve net: Savunma karşılığı, kaynaklarını batı Avrupa ve ABD yararına ipotek etmek. Bu tip güdümlü yönetimlerin bu zulme katkısı inkâr edilebilir mi?
Fitre, Fidye ve Kefaret – Oğuz ÇETİNOĞLU
Fitre, Fidye ve Kefaret - Oğuz ÇETİNOĞLU Ekonomist, Araştırmacı-Yazar
Mübârek Ramazan ayının son günlerini idrak ediyoruz. En geç önümüzdeki Perşembe günü kılınacak Ramazan Bayramı namazından önce ödenmesi gereken mâlî yükümlülüklerimiz var. Bayram ihtiyaçlarının karşılanmasına katkı sağlaması bakımından son günün son dakikasını beklemeden ödemekte büyük faydalar olduğu bilinmelidir.
ANNELER GÜNÜ – Seyfettin KARAMIZRAK
ANNELER GÜNÜ - Seyfettin KARAMIZRAK
“Bana okuduğum kitapların en güzelinin hangisi olduğunu sorarsanız, söyleyeyim: Annemdir.”
Anne aile, yuva, birlik olma, paylaşma, mutluluk devşirme demektir. Annenin var olduğu evde zenginlik, şatafat o kadar önemli değildir. Çünkü anne; zenginlik, huzur, dayanışma, hayata tutunma, yaşama sevinci demektir.
O, var olmanın şifresidir. Dünya kurulduğundan bu yana her sorunun, her engelin çözücüsü, dikenli tarlaların goncası, susuz çöllerin vahası, beceriksiz ellerin mahareti, başarılı erkeklerin mimarı, başarısız erkelerin kamuflajı olmuştur. Tarlada ırgat, evde hizmetçi, fabrikada işçi, onca çocukların bakıcısı, dadısı, bekçisi, aşçısı, terapisti, öğretmeni “hatta babası” olmuştur.
O yüzden toplumda en çok ihtimam gösterilmesi gereken kadındır. Muhataplarının O’na hitap ederken “kırmamak ve üzmemek adına” çok dikkatli ve titiz davranması gerekir. Çünkü kıymetlidir, çünkü hassas ve narindir. Sözlerin, zarafetsiz ve uluorta söyleniş biçimi O’nu derinden yaralayabilir. O’nun ruhu has ipeklerden daha şeffaf, en nadide tüllerden daha müstesnadır. Söylenen sözcüklerin bile filtre edilmeden O’na sarf edilmesi haksızlıktır, kabalıktır.
Kadın her şeyin en iyisine, en güzeline, en seçilmişine layıktır. Böyle düşünmek, bir kadın için kesinlikle ayrıcalık değil, ihmal edilmemesi gereken bir vazifedir, vicdanlar için borçtur.