Tahşiye örgütü nedir nasıl okumalı? Emre USLU
Tahşiye örgütü nedir nasıl okumalı? Emre USLU
Bir istihbarat faaliyeti olarak Tahşiye örgü
Bu ülkede çakma örgütler bitmez. İstihbarat örgütleri tehdit gördüğü cemaatler ve siyasi hareketlere karşı örgütler kurdurur. İlk hedef tehdit ilan ettikleri örgütleri kriminalize etmektir. İstihbarat 1970’lerde yükselen solu kriminalzie etmek için bir yandan barışçı protestoları devlet gücüyle sıkıştırıp onları şiddete zorlarken bir yandan da aynı istihbaratın kullandığı elemanlara çakma örgütler kurdurup sol yapılanmaları terörize etmiştir. Aydınlık gurbu bunun en güzel örneğidir. Daha sonra da PKK’ya destek verip Türk Solu’nu Kürt solu ile bölmüş solu öldürmeyi denemiştir.
2004’de alınan MGK Kararı ve Tahşiyeciler Örgütü
Bu strateji istihbaratın tehdit gördüğü tüm yapılanmalar için uygulanmıştır. Milli Görüş için de uygulanmıştır. Hatırlayın önce Ali Kalkancı gibi hafifmeşrep kişilere yol verilmiş 28 Şubat’ta yapılan operasyonlarla bu kişiler kullanılarak Milli Görüş’ün yükselişi engellenmiştir.
Son on yılda özellikle ithal İslamcılığa karşı YERLİ MÜSLÜMANLIĞIN fikri temelini oluşturan Nurcu hareketler hedef seçilmiştir. İthal İslamcılığın iktidardaki temsilcisi Erdoğan’ın da desteğiyle Nurcu gruplara karşı operasyon kararı 2004 yılı MGK’sında alındı.
Hatırlayın Taraf gazetesinin belgesini yayınladığı 2004 Yılında alınan MGK kararında aynen şu kararlarların alındığı yazıyordu: “Gülen grubunun ve diğer irticai unsurlar ile etkili ve köklü bir mücadele yapılması için ‘dini, din duygularını veya dinen mukaddes bilinenleri alet ederek devletin emniyetini ihlal edebilecek ve bu amaçla dernek vakıf ve benzeri topluluklar oluşturanlara’ karşı ağır yaptırımlar getiren yasal düzenlemeler yapılmalıdır.”
Ne tesadüftür ki Erdoğan çıkardığı torba yasalarla tıpkı o MGK’da öngörüldüğü gibi Gülen grubuna karşı yaptırımlar getiriyor.
O kararda bugün ortaya çıkan Tahşiye örgütü ile ilgili önemli bir atıf vardı: “F.GÜLEN grubunun ‘öğrenci evleri’ kapsamında sempatizan ve yandaş edinme gayretleri İçişleri Bakanlığı nezdinde dikkatle takip edilmelidir. Yasal olmayan yollar kullanılarak din eğitimi veren ve bir nevi dini alet ederek yandaş toplama sistemi olan ‘öğrenci evleri’ uygulamalarına engel olunmalıdır.”
MGK kararı ortaya çıktığında AKP yetkilileri bu kararları aldık ama uygulamadık demişti. Ancak daha sonra MGK kararları doğrultusunda fişlemelerin yapıldığı, Gülen cemaatine karşı yapılan mücadelelerin MGK’ya rapor edildiği belgeleriyle ortaya çıkmıştı.
İstihbarat ne yaptı?
2004 yılında alınan MGK kararları doğrultusunda İstihbarat ayağında nelerin yapıldığına ilişkin bir belge veya bilgi ortaya çıkmamıştı. İşte bugün ortaya çıkan Tahşiye tartışması o kararlara ışık tutuyor.
Belli ki 2004 yılında alınan MGK kararları çerçevesinde istihbarat faaliyeti olarak Nurcu hareketlerin kriminalize edilmesi, El-Kaide ile ilişkilendirilip terörize edilmesi yönünde adımlar da atılmış. Ne tesadüftür ki 1960’dan bu yana var olan çeşitli Nurcu hareketler içinde adı bile anılmayan Tahşiye Örgütü 2004 yılındaki MGK kararından hemen sonra kuruluyor. MGK kararını müteakip Tahşiye yayın evi kurulup faaliyetlere başlanıyor.
Yine ne tesadüftür ki Tahşiye örgütünün lideri Muhammed Doğan hiçbir Nurcunun kabul edemeyeceği cümlelerle takipçilerini Ciahda çağırıyor, Bin Ladin’e katılmaya teşvik ediyor, “Afganistan’da bir ordu çıkacak o orduyu duyduğun zaman sürünerek de olsa o ortuya katıl” diye hadisler okuyor. Bir yandan da Nurcu’yuz diyerek Risale-i Nurların tahşiyelerini yapıyor onları açıklamaya çalışıyor.
Hoş açıklamaya çalıştığı Nur risaleleriyle ilglili birkaç kaydını dinledim tamamen cehalet sadretmekten başka bir şey değil ama İstihbaratçılar için cehalet makbuldür zaten.
Dursun Çiçek’in planından devam edelim
2004 MGK kararlarından hemen sonra kurulan Tahşiye yapılanması 2009’a geldiğinde yeterince büyüyor. Ne tesadüftür ki 2009’da Dursun Çiçek’in ıslak imzalı meşhur Gülen ve AKP’yi bitirme planı yazılıyor. O planda tıpkı Tahşiye Örgütünün yaptıklarına işaretler var. Hatırlayalım:
“Askerî suç kapsamında yapılacak Işık Evleri baskınlarında, silahlı terör örgütü oluşturmak doğrultusunda; silah, mühimmat, plan vb. materyal bulunması sağlanarak, FG grubu “Silahlı Terör Örgütü” “Fethullahçı Silahlı Terör Örgütü”, (FSTÖ) kapsamına aldırılacak ve soruşturmalar askerî yargı kapsamında yürütülecektir.” “…İskender Evrenesoğlu, Ömer Öngüt gibi hazırda beklettiğimiz elemanlara medyatik eylemler ve söylemler yaptırılacak ve bu kişiler FG’ciler başta olmak üzere diğer irticai gruplarla özdeşleştirilerek, kamuoyunun tüm bu gruplar arasında benzerlik kurması sağlanacaktır.”
Bu planın Türkçe tercümesi şu: Gülen gurbu ki o zaman tehlike olarak ilan edilmişti terörize edilmek için evlerine silahlar konulacak. Onlara benzer örgütler kurularak bunlar arasında benzerlik olduğu algısı yayılacak. Ne tesadüftür ki Taşhiye örgütü tam da buna işaret ediyor.
İşte tam bu noktada Fethullah Gülen’in konuşmasındaki Tahşiye refaransını görüyoruz. “sizi terörize etmek için Tahşiye diye bir örgüt kurar onu da el-Kaide ile ilşkilendirirler” diyor Gülen. Tam da Gülen’in dediği gibi Nurcu görünen Taşiye Örgütü lideri Mehmet Doğan hiçbir nurcunun yapmadığı bir şey yapıyor. Bin Ladin ve El Kaide’ye övgüler diziyor. Belli ki birileri Tahşiyeciler üzerinden bir plan yapıp 2004 yılı MGK’sında aldığı kararı uygulama aşamasına gelmiş Gülen hareketini terörize etmek istiyor.
İşte Mehmet Doğan’ın Bin Ladin ve El Kaide’ye övgüler dizdiği kayıtlar:
Tahşiye Gülen’e rakip olabilir mi?
Tahşiye örgütünü savunan kalemler –ki bunlar çoğunlukla MİT hassasiyeti yüksek kalemler- Gülen’in Tahşiye örgütü liderini rakip gördüğü için ona kumpas kurduğunu iddia ediyor. Biraz mantıklı olmak gerkiyor. Eğer Gülen kendine rakip gördüğü Nurcu grupları temizlemeye kalksa, onlara kumpas kursaydı sanırım Taşhiye örgütü en sonlarda bile yer almazdı. Gülen’e rakip olabilecek onca Nurcu örgüt varken, Gülen neden onları hedef göstermiyor da Tahşiye örgütünden rahatsızlığını dile getiriyor?
Dürüst bir gözlemci Mehmet Doğan’ın sohbeti ile Fethullah Gülen’in sohbetlerini dinlerse Doğan’ın Fethuhllah Gülen’e rakip olmayı bırakın öğrenci bile olamayacak kalibrede biri olduğunu görür. Tahşiye ögrütünin lideri Mehmet Doğan o bilgisizliğiyle –ki üç kaydını dinledim adam resmen saçmalıyor- Gülen’e rakip olmayı bırakın aklı başında bir kişinin bile ciddiye almayacağı bir isim. Örgüt açısından da tamamı 120 kişilik bir meczup grubunu Gülen’e rakip olacaktı bunun için polis operasyon yaptı demek saçmalığın daniskası. Gülen’in sadece bir öğrenci yurdunda 100 den fazla örğrenci varken tüm cemaati 120 kişiyi bulmayan yarı cahil bir kişi mi Gülen’e rakip olacak?
Durum belli: İstihbarat, Nucular içinden en cahilini bulmuş ona bir örgüt kurdurup Nurcuları kriminalize etmek istiyor. Bunu söyleyemeyen kalemler gerçeği gizlemek için Gülen’e rakip olacağı için Tahişiye’ye kumpas kuruldu diyerek komik duruma düşüyorlar.
MİT’e duyarlı tüm kalemler Tahşiye’yi destekliyor neden?
Daha sonra operasyon yapılıyor ve operasyonda Tahşyeciler gözaltına alınıyor. Ekrem Dumanlı ve Hidayet Karaca’nın gözaltına alındığı operasyona baktığımda şunu görüyorum. Aslında ortada dönen bir istihbarat oyunu var. Belli ki devlet Gülen grubunu terörize etmek için bir çakma Nurcu grup kurmuş. Bu gruba karşı Gülen grubu önlem almış. Gazetesinden teşhir etmiş, televizyonundan yansıtmış ve bizim bunlarla ilişkimiz yok diye açık açık yayınlar yapmış.
Ancak istihbaratçılar durmamış. Grubun lideri Mehmet Doğan bir taraftan Risaleler okurken taraftarlarına El Kaide’ye katılın çağırısı yapıyor. Hiçbir nurcu hareketin liderinin yapmayacağı derecede silaha vurgu yapıyor, cihadı öne çıkarıyor, şiddete teşvik etmeye devam ediyor. Tahşiyeyi savunan MİT’in yazarları nedense Mehmet Doğan’a neden “El-Kaide’ye katılın çaığrıları yaptım” diye dönüp sorumuyor. Çünkü o soru istihbaratın oyununu bozuyor.
Gülen grubu Tahşiyecilerle ilişkilerinin olmadığını bunların kendilerine karşı oluşturulmuş bir operasyon ekibi olduğunu anlatmaya çalışırken isithbaratçılar da ısrarla grubu Gülen ile ilişkilendirmeye çalışıyor. Gülen grubundan bazı kişileri Tahşiyecilere gidip gelmesini temin etmeye çalışıyor. Böylece grubu terörize etmeyi planlıyor. İstihbarat, Tahşiyeciler’in üzeriden operasyon yapma çalışırken polis devere giriyor ve operasyonu bozuyor. Bugünkü gürültünün nedeni aslında bu. “İstihbaratın planladığı operasyonunu neden bozdun” gürültüsü.
Tıpkı MİT-KCK ilişkisi gibi…
Hatırlayın istihbarat KCK’nın içine sızmış, bir takım bombalı eylemler olurken polise haber vermiyordu. Polis KCK’ya operasyon yapınca istihbaratın Kürtler üzerinden oynadığı oyun bozuldu. Erdoğan ve istihbaratçılar da buna bozuldu. Daha sonra KCK’ya operasyon yapan tüm ekipler tasfiye oldu.
Yine hatırlayın İstibhart Suriye’de savaşan El Kaide’ye silah gönderirken polis ve asker silah götüren tırları yakalayınca ortalık kızıştı ve o silahları yakalayanlar tasfiye edildi.
Tahşiye olayı da yine isithbaratın Nurcuları, özellikle de Gülen grubunu kriminalize etmek için kurdurduğu çakma örgüte yapılan müdahale sonucu bozulan oyunun intikamı gibi görünüyor.
Tahşiye olayının ortaya çıkardığı bir gerçek de şu: Gülen grubu 2004 yılından beri MGK’nın aldığı karar doğrultusunda kriminalize edilip terör örgütü ilan edilip bitirilmek isteniyor. Bunun için değişik tuzaklar kurulmuş ama Gülen grubu bu tuzaklara düşmemiş. Tahşiye tuzağı bunlardan sadece biri. Hükümet Gülen grubununu isithbarat faaliyetleriyle terör örgütü ilan edemeyince bu sefer savcılar eliyle. Yandaş hakimler marifetiyle terör örgütü ilan etmeye kaktı. Tahşiye operasyonu diye açılan davada Ekrem Dumanlı ve Hidayet Karaca törör örgütü soruşturması kapsamında gözaltına alındı. Hikaye budur…
Leave a comment
Yorum yapabilmek için giriş yapmalısınız.