fark.. TDK Sözlüğü
fark
isim Arapça far®
1. isim Bir kimse veya nesnenin bir başkasıyla karıştırılmamasını sağlayan ayrılık, benzer şeyleri birbirinden ayıran özellik, başkalık, ayrım, nüans
"Emanete ihanet etmek veya etmemekle insan öteki mahlukattan ayrılır veya onlardan farkı kalmaz." - İ. Özel
2. mantık Ayrım
3. matematik Çıkarma işleminin sonucu
damar.. TDK Sözlüğü
damar
isim, anatomi
1. isim, anatomi Canlı varlıklarda kanın veya besleyici sıvıların dolaştığı kanal
"Alnında ve şakaklarında şişen damarlar ağrıyordu." - P. Safa
2. Mermerde, bazı taşlarda ve tahta kesitlerinde renk ayrılığı gösteren dalgalı çizgi
3. Başka türden katmanların arasında bulunan sıvı, maden veya mineral katmanı
"Zengin bir altın damarı."
4. Soy, yaradılış
5. Huy
"Cimrilik damarı. Şairlik damarı."
6. bitki bilimi İçinde ongun besi suyunun dolaştığı odunsu dokudan boru
7. hayvan bilimi Böceklerde kanat zarını dik tutmaya yarayan organ
efendi.. TDK Sözlüğü
efendi
isim Rumca
1. isim Günümüzde bey unvanından farklı olarak özel adlardan sonra kullanılan ikinci derecede bir unvan
"Yeni ev, Rüstem Efendi'ye kiraya verildi." - Y. Z. Ortaç
2. Buyruğu yürüyen, sözü geçen kimse
"Köylü memleketin efendisidir." - Atatürk
3. Koca
"Bizim efendi artık geceleri de eve gelmiyor." - C. Uçuk
4. ünlem (efe'ndi) Hizmetlilere seslenilirken kullanılan bir söz
5. ünlem (efe'ndi) Erkekler için kullanılan bir seslenme sözü
"Efendi! Allah'ın emriyle kızını bana ver." - S. F. Abasıyanık
6. sıfat Görgülü, nazik, kibar
7. Eğitim görmüş kişiler için özel adlardan sonra kullanılan unvan
mübarek–ği.. TDK Sözlüğü
mübarek -ği
sıfat (müba:rek) Arapça mub¥rek
1. sıfat Kutlu, kutsal
2. Uğurlu
"Bunlar senin mübarek elini öpmeye geldiler." - O. C. Kaygılı
3. Çok saygı duyulan
"Mübarek yüzlü bir ihtiyar."
4. Verimli, bereketli
5. ünlem Beğenilen, sevilen şeyler için söylenen bir söz
"Mübarek, ne güzel yer."
6. Kızılan, şaşılan (kimse veya şey)
"Ne de hafıza vardı mübarekte, neler de anlatmazdı." - H. Taner
cadaloz.. TDK Sözlüğü
cadaloz
sıfat
1. sıfat Çok konuşan, huysuz ve şirret (kadın)
2. Çirkin, yaşlı (kadın)
barış.. TDK Sözlüğü
barış
isim
1. isim Barışma işi
"Biz baba kız biliyorduk ki bu gibi kaçışlar, bir barışla biter." - M. Ş. Esendal
2. Savaşın bittiğinin bir antlaşmayla belirtilmesinden sonraki durum, sulh, hazar
"Atatürk'ün insan haklarına ve dünya barışına ne kadar saygılı bir lider olduğunu ifade etti." - H. Taner
3. Böyle bir antlaşmadan sonra insanlık tarihindeki süreç
”Barış içinde yaşamak."
4. Uyum, karşılıklı anlayış ve hoşgörü ile oluşturulan ortam
anlaşma.. TDK Sözlüğü
anlaşma
isim
1. isim Anlaşmak durumu
"Konuşmadan başka anlaşma aracı yok mu?" - N. Uygur
2. Devletler arası siyasal, ekonomik, kültürel vb. alanlarda yapılan uzlaşma ve bu uzlaşmanın tespit edildiği belge, uyuşma, itilaf, antant, konvansiyon
"Ukrayna ile Türkiye arasında anlaşma yapıldı." - N. Hikmet
3. Sözleşme
"Babasıyla arasında gizli bir anlaşma vardı." - A. Ümit
güzel.. TDK Sözlüğü
güzel
sıfat
1. sıfat Göze ve kulağa hoş gelen, hayranlık uyandıran, çirkin karşıtı
"Güzel kız. Güzel çiçek." "Yalının en güzel odası bizimdi."
2. İyi, hoş
"Güzel şey canım, milletvekili olmak!" - Ç. Altan
3. Beklenene uygun düşen ve başarı düşüncesi uyandıran
"Güzel bir fırsat."
4. Soyluluk ve ahlaki üstünlük düşüncesi uyandıran
"Güzel duygular. Güzel hareketler."
5. Görgü kurallarına uygun olan
6. Sakin, hoş (hava)
"Güzel bir gece."
7. Okşayıcı, aldatıcı, kandırıcı
"Güzel vaatler."
8. Pek iyi, doğru
"Güzel güzel amma!"
9. isim Güzel kız veya kadın
"Güzeller deniz kenarına geldikleri zaman âşıklar da kale burçlarına ve bedenlerine dolarlar." - A. H. Çelebi
10. isim Güzellik kraliçesi
11. zarf Hoşa giden, beğenilen, iyi, doğru bir biçimde
"Arabayı koştururken boyunlarındaki ziller güzel şıngırdıyordu atların." - R. Enis
12. zarf Adamakıllı, şiddetli
"Karıkoca bu kuzu yüzünden güzel bir kavga ettiler." - Ö. Seyfettin
bulmak.. TDK Sözlüğü
bulmak -ur
-i
1. -i Arayarak veya aramadan bir şeyle, bir kimse ile karşılaşmak
”Kafam her an bir konu bulmak için binbir çeşit şeye müracaat ediyor." - H. E. Adıvar
2. Bir şeyi elde etmek
3. Kaybedilen bir şeyi yeniden ele geçirmek
"Paramı buldum."
4. Varlığı bilinmeyen bir şeyi ortaya çıkarmak, keşfetmek
"Şu kuvvetin, cevherin sırrını bulmaya çalışıyorum." - S. F. Abasıyanık
5. İlk kez yeni bir şey yaratmak, icat etmek
6. İstenilen şeye kavuşmak, nail olmak
"Kadınlık namına düşündüğüm şeylerin hiçbirini karımda bulamadım." - Ö. Seyfettin
7. Bir yere, bir noktaya erişmek, ulaşmak
"Böylece yılın ortasını bulduk." - R. H. Karay
8. Herhangi bir görüşe, bir yargıya varmak
"Ben de bunu akıllıca buldum." - M. Ş. Esendal
9. Seçmek
"Bazen onlara yeni ve güzel kıyafetler buluyor." - H. E. Adıvar
10. Sağlamak, temin etmek
"Sen otur ye, ben yatarken, kendim bir şeyler bulur, yerim." - S. F. Abasıyanık
11. nsz Cezaya uğramak
"Eden bulur."
12. Hatırlamak
"Bir türlü bulamadım caminin ismini dersem inanır mısınız?" - S. F. Abasıyanık
gazel.. TDK Sözlüğü
gazel (I)
isim, edebiyat Arapça ¦azel
1. isim, edebiyat Divan edebiyatında 5-10 beyit arasında değişen, ilk beytinin dizeleri birbiriyle, sonraki beyitlerinin ikinci dizeleri birinci beyitle uyaklı, genellikle lirik konularda yazılan nazım biçimi
"O mecmuadaki gazelleri yüksek sesle okurken eski şiir lehçemizdeki beliğ ve rindane edaların zevkine varıyorum." - Y. K. Beyatlı
2. müzik Klasik Türk müziğinde belli bir kurala bağlı olmadan bir kişi tarafından sazlardan birinin eşliğinde söylenen, söyleyenin ses gücünü göstermesine de olanak veren müzik eseri
"Yanımızdaki vagonda bir gazel başladı." - Y. Z. Ortaç
hayret.. TDK Sözlüğü
hayret
isim Arapça §ayret
1. isim Beklenmedik, garip bir şeyin sebep olduğu şaşkınlık, şaşırma
"Konducu kadınların hayret içinde bakıştıklarını görüp zamanı unuttu." - L. Tekin
2. ünlem Şaşılan bir şey karşısında söylenen söz
"Hayret! Bu tür yakıştırmalardan tüylerimin diken diken olduğunu sanırdım." - A. Ağaoğlu
dost.. TDK Sözlüğü
dost
isim Farsça d°st
1. isim Sevilen, güvenilen, yakın arkadaş, gönüldaş, iyi anlaşılan kimse, düşman karşıtı
"Ben giderim adım kalır / Dostlar beni hatırlasın" - Âşık Veysel
2. Erkek veya kadının evlilik dışı ilişki kurduğu kimse, zamazingo
"Bir dostu vardı, belalı, çapkın bir delikanlı." - H. R. Gürpınar
3. Sahibine sevgi gösteren hayvan
"Köpek insan dostudur."
4. Bir şeye aşırı ilgi duyan, koruyan kimse
"Kitap dostu."
5. sıfat İyi geçinen, aralarında iyi ilişki bulunan
"Yüzleri tatlı, dilleri tatlı, dost insanlardı bunlar." - T. Buğra
şeker.. TDK Sözlüğü
şeker
isim Farsça şeker
1. isim Şeker kamışı, şeker pancarı, patates, havuç, mısır, buğday vb. bitkilerin sap ve köklerinin öz suyundan veya nişastasından çıkarılan, birleşiminde karbon, oksijen ve hidrojen bulunan, beyaz, suda eriyen, mayalanabilen ve çoğu tatlı olan maddelerin genel adı
2. Bu madde katılarak yapılmış lokum, akide, çikolata vb. tatlı yiyeceklerin genel adı
"Kolonya dökmekten, şeker tutmaktan, iyi gözükeceğim diye ağız etmekten yoruldu." - L. Tekin
3. tıp (***) Şeker hastalığı
"Yirmi gün evvel ameliyat edildiği hâlde biraz şekeri görüldüğü için henüz taburcu edilememişti." - H. Taner
4. sıfat Sevimli, cana yakın ve güzel
"Hele bak, ne şeker şey!"
sağlık… TDK Sözlüğü
sağlık -ğı
isim
1. isim Bireyin fiziksel, sosyal ve ruhsal yönden tam bir iyilik durumunda olması, vücut esenliği, esenlik, sıhhat, afiyet
"Ayrıca bu dönemde seyircinin haklarını ve sağlığını korumak amacıyla bir de tiyatro yönetmeliği hazırlanmıştır." - M. And
2. Sağ, canlı, diri olma durumu
"Hatta kilise yetkilileri onun sağlığından endişeye düştüler." - İ. O. Anar
hukuk.. TDK Sözlüğü
hukuk
isim (huku:ku) Arapça §u®°®
1. isim Toplumu düzenleyen ve devletin yaptırım gücünü belirleyen yasaların bütünü, tüze
"Hukuk daima âdetlerin peşinden gider, önüne geçmez." - P. Safa
2. Bu yasaları konu alan bilim
”Kaldı ki böyle bir hareket, milletlerarası hukuka taban tabana zıttı." - Y. K. Karaosmanoğlu
3. Yasaların ceza ile ilgili olmayıp alacak verecek vb. davaları ilgilendiren bölümü
"Hukuk davası. Hukuk mahkemesi."
4. Haklar
"Hukukumdan vazgeçmem."
5. Ahbaplık, dostluk
"Hukukumuz doktor hasta ilişkisinden daha önemlisi kişiseldir, eski dostuz." - A. Boysan
sahip.. TDK Sözlük
sahip -bi
isim (sa:hip) Arapça ¹¥§ib
1. isim Herhangi bir şey üstünde mülkiyeti olan, onu yasaya uygun bir biçimde dilediği gibi kullanabilen kimse, iye, malik
2. Herhangi bir niteliği olan kimse, ehil
"Bilgi sahibi. Zevk sahibi."
3. Bir iş yapmış, üstlenmiş veya bir eser ortaya koymuş kimse
4. Koruyan, arka çıkan, gözeten kimse
mükemmel.. TDK Sözlüğü
mükemmel
sıfat Arapça mukemmel
1. sıfat Kusursuz
"Sesinizin tonalitesi mükemmel." - N. Hikmet
2. Tam, tamamlanmış
3. Eksiksiz
4. Olgunlaşmış
5. Çok güzel, harikulade, şahane
6. zarf Eksiksiz, kusursuz, tam, yetkin, şahane bir biçimde
"O, köylülerin ağzından girip burnundan çıkmayı mükemmel becerir." - S. Ertem
birlik… TDK Sözlüğü
birlik -ği
isim
1. isim Tek, bir olma durumu, vahdaniyet
"Tanrı'nın birliğine inanır."
2. Bir arada olma durumu, vahdet
"Türk milletinin birliği."
3. Bağlılık, benzerlik, bağlantı, vahdet
"Dil birliği. Ülkü birliği."
4. Belli bir topluluğun yararlarını korumak için kurulmuş dernek
"Mühendisler birliği. Öğretmenler birliği."
5. sıfat Bir taneden oluşmuş, bir tane alabilen
"Birlik cezve."
6. askerlik Bölük, tabur, alay vb. bir bütün sayılan topluluk
"Birliğine dönerken karısını kendi anasının babasının yanına bıraktı." - N. Cumalı
7. edebiyat Konunun bir ana düşünce çevresinde toplanması
8. felsefe Bölünmezliği içeren yalın bütün
9. müzik En büyük değerdeki nota, dört dörtlük
Yabancı Özel Adların Yazılışı
Yabancı Özel Adların Yazılışı
Arapça ve Farsça Adların Yazılışı
Arap ve Fars kökenli kişi ve yer adları Türkçenin ses ve yapı özelliklerine göre yazılır: Ahmet, Bedrettin, Fuat, Mehmet, Necmettin, Nizamettin, Ömer, Rıza, Saadettin; Cezayir, Fas, Filistin, Mısır, Suudi Arabistan; Bağdat, Cidde, Erdebil, Halep, İsfahan, İskenderiye, Medine, Mekke, Şam, Şiraz, Tahran, Tebriz, Trablusgarp.
Latin Yazı Sistemini Kullanan Dillerdeki Adların Yazılışı
1. Latin yazı sistemini kullanan dillerdeki özel adlar özgün biçimleriyle yazılır: Beethoven, Byron, Cervantes, Chopin, Eminescu, Grimm, Horatius, Molière, Puccini, Rousseau, Shakespeare; Bologna, Buenos Aires, Iorga, Ile-de-France, Karlovy Vary, Latium, Loire, Mann, New York, Nice, Rio de Janerio, Vaasa, Wuppertal. Ancak Batı dillerinde kullanılan adların okunuşları ayraç içinde gösterilebilir: Shakespeare (Şekspir) vb.
Yabancı özel adlardan türetilmiş akım adları Türkçe söylenişlerine göre yazılır: Dekartçılık, Epikürcülük, Kalvenci, Kalvencilik, Kalvenizm, Kartezyenizm, Lüterci, Lütercilik, Marksçılık, Marksist, Marksizm.
Ünsüz Uyumu ve Ünsüz Düşmesi
Ünsüz Uyumu ve Ünsüz Düşmesi
Dilimizde tonsuz (sert) ünsüzle biten kelimelere gelen ekler tonsuz (sert) ünsüzle başlar: aç-tı, aş-çı, bak-tım, bas-kı, çiçek-ten, düş-kün, geç-tim, ipek-çi, seç-kin, seç-ti, süt-çü.
Ünsüz Türemesi (y, v)
İki ünlünün yan yana bulunduğu bazı alıntı kelimelerde ünlüler arasında y, v sesleri türemiştir: fiyat (< fiat), zayıf (< zaif); konservatuvar, labora tuvar, pisuvar, repertuvar, tretuvar, tuval, tuvalet.
Ünsüz Düşmesi
Arapçadan dilimize girmiş olan ve sonunda ikiz ünsüz bulunan kelimelerin yalın durumunda ünsüzlerden biri düşer (ünsüz tekleşir): hak (< hakk), his (< hiss), ret (< redd), zan (< zann), zem (< zemm). Bu tür kelimelere ünlüyle başlayan bir ek geldiğinde düşen ünsüz ortaya çıkar: hak, hakka; his, hissimiz; ret, reddi; zan, zannımca; zem, zemmi.
n > m Değişmesi
Türkçede kullanılan bazı kelimelerdeki b ünsüzünden önce gelen n ünsüzü m'ye dönüşür: saklambaç (< saklanbaç), dolambaç (< dolanbaç), ambar (< an bar), amber (< anber), cambaz (< canbaz), çember (< çenber), kümbet (< gunbed), memba (< menba), mümbit (< munbit), tambur (< tanbur).