
Hamal değil hizmetkardı – Zafer PORTAKAL
Hamal değil hizmetkardı - Zafer PORTAKAL
Tekke meydanı arkası
Bereketliydi sofrası
Yüzü güleçti agamın
Evi kireç boyalı
Ağzından kötü söz çıkmaz
İnan kimseyi kırmazdı
İsmi hamal Bayramdı
Benim yurdum insanı
ŞİDDET – Zafer PORTAKAL
ŞİDDET - Zafer PORTAKAL
Sütten ağzın yandıysa
Üfleyerek ye yoğurdu
Boş hayaller kuracağına
Doğru oyna ne olur
Sana biçilen oyunu
Ömür tiyatro sahnesi
Herkesin rolü belli
Şeytan dahi saklanmış
Sahne şarlatanlara kalmış
Yapacak it,/ itliğini
Kadına uygulanan şiddetin
Önünü kesemedik
Kadın ölümlerini
Kulak arkası yapıp
Hep karşıdan seyrettik
Sahi bize ne oldu
Gelir mi şiddetin sonu ?
Kırılacak kahrolası o eller
Her doğan. can
Ana baba kuzusu
Bir şiirle yeni bir güne MERHABA… / Mehmed Veysî DÖRTBUDAK
Bir şiirle yeni bir güne MERHABA.../ Mehmed Veysî DÖRTBUDAK
Vefâsı yoğimiş yalan dünyanın
Bir garip gül idim yel kırdı beni.
Ne, nasıl demeye fırsat kalmadan
Gönlümü verdiğim el kırdı beni.
Muhabbet nazarlı gözdüm bir zaman
Aşkın ile yanan közdüm bir zaman,
Gül ilen bâdeyi süzdüm bir zaman,
Sevdama ses veren gül kırdı beni.
Nazlı yârin ben olmuştum hem-demi
Eylerdi yâreme merhemi, emi,
Gizli sırlarımın oldu mahremi
Râzımı söyleyen dil kırdı beni.
Bir hayat sürerken hayırsız, şersiz,
Hakikat bağında gezdim habersiz
Dost eli bulmuşken şeksiz şüphesiz
Aşk ile girdiğim yol kırdı beni.
Geldim kapına bak, ey Molla Hünkâr
Mansûr’a eş oldum hayat bana dâr
Veysî söylenecek çok türküler var
Sazımda en ince tel kırdı beni.
Bünyamin Aksungur üstat diyor ki!..
Bünyamin Aksungur üstat diyor ki!..
ZİYA ACAR kardeşimi tanımam.
Bir arkadaşım onun şiirini göndermiş Watsapp'tan.
Belli ki sağlam bir şairlik kumaşına sahip. Türk milleti olarak içine düştüğümüz durumu yazmış.
Halimizi Türkçülüğün şahikası ATSIZ BEĞ'e şikâyet etmiş.
İçini dökmüş mısralara.
Yüreğine sağlık.
A T S I Z ' A M E K T U P – Ziya ACAR
Arap arabı sevdi acem acemi
Türk Türk'ü sevince kızdılar Atsız
Zafer onlarındı tüm hezimeti
Türkün hanesine yazdılar Atsız.
Ölçtüler biçtiler zayıf gördüler
Başımıza türlü çorap ördüler
Türk yoktur diyene makam verdiler
Türkün ülkesinde azdılar Atsız.
FARK ETMELI… / Can YÜCEL
FARK ETMELI... / Can YÜCEL
Farkında Olmalı İnsan...
Kendisinin, Hayatın, Olayların, Gidişatın Farkında Olmalı
Farkı Fark Etmeli, Fark Ettiğini De Fark Ettirmemeli Bazen...
Bir Damlacık Sudan Nasıl Yaratıldığını
FARK ETMELİ.
Anne Karnına Sığarken, Dünyaya Neden Sığmadığını Ve En Sonunda Bir Metre
Karelik Yere Nasıl Sığmak Zorunda Kalacağını
FARK ETMELİ.
Şu Çok Geniş Görünen Dünyanın, Ahrete Nispetle Anne Karnı Gibi Olduğunu
FARK ETMELİ.
Kandıra – Osman ACAR
Kandıra – Osman ACAR
Karadeniz sahilinde bir güzel şehir.
Ormanlar içinde yaşar Kandıra.
Sakindir yaşantısı; hoştur havası.
Bir garip duyguyla geçer Kandıra.
Babalı,Cebeci,Kefken sahil şeridi.
Kumcağız ile Kerpe çabuk büyüdü.
Bazen de insanlar Sarısu'ya yürüdü.
Doğa ile bir bütün oldu Kandıra.
ELVEDA RAMAZAN
ELVEDA RAMAZAN
Elveda ey Şehr-i Ramazan elveda
Elveda ey Şehr-i Rahmet elveda
Elveda ey Elveda
Ey Şehr-i Kuran elveda
Onbir aylık yoldan geldin
Müminlere rahmet oldun
Asilere azab oldun
Elveda ey Şehr-i Ramazan elveda
HAKİM BEY – Yitik OZAN
HAKİM BEY – Yitik OZAN
Beni çağırmışsın neyimiş suçum,
Ne hallere düştük, yanıyor içim,
Vatandaş sokakta diyorsa açım,
Ona buna sarıyorum Hakim Bey.
Yunan kazansaydı, keşke diyene,
İki milyar dolar ile tüyene,
Müslümanım deyip haram yiyene,
Veriştirip veriyorum Hakim Bey.
Tamah edip kutu mutu işine,
Kim göz dikse garibanın aşına,
Sumsuğumu sıkıp vurup döşüme,
Veriştirip veriyorum Hakim Bey.
KANDIRAM – Nevzat KIZMAZ
Kocaeli ilinin Kandırası
Oldukça çok eskidir tarihçesi
Meşhurdur orta çarşı aşçısı Kelle paça mercimek çorbacısı
Hatıramdan silinmedin Kandıram
Baba Tepe Akça Koca türbesi
Ahlat Dede maneviyat simgesi
Ne hoş idi namazgahın, çınarının gölgesi
Hatıramdan silinmedin Kandıram
Güneyinde Kara Üzüm bayırı
Eteğinde halı gibi Namazgahın çayırı
İzmit yolu susa'dan öte gitmek
Keyif verir avuç avuç Hatıpınarı’nın suyundan içmek
Hayalimden silinmedin Kandıram.
Halâ aklımdadır ettiğim veda
Kalbi kırık hüzün dolu elveda
Bilmem nerde ne zaman ruhumu alsa Huda
Son dönüşüm sana olacak Kandıram.
LEBALEP – Paşa KÜÇÜKALİ
LEBALEP – Paşa KÜÇÜKALİ
Halkla verir talkını
Kendi yutar salkımı
Hiçe sayar salgını
Kongereler lebalep
Rehineler vuruldu
Sorumlusu kim oldu
Sormak bile suç oldu
Sorumsuzluk lebalep
Esnaf tüccar top attı
Borca faize battı
Yüz bin dükkan kapattı
İşsiz güçsüz lebalep
Raflara ateş düştü
Çarşı pazar tutuştu
Cüzdan cepte buruştu
Pahalılık lebalep
lebalep ne demek?
Kökeni: Farsça
- Ağzına kadar, silme. Tıklım tıklım
lebaleb
- Ağzına değin dolmuş (olarak), silme. Tıklım tıklım Ağzına kadar dopdolu.
Fevzi Agam.. / Aile Hekimi Dr. Ali DEĞİRMENCİ
Fevzi Agam.. / Aile Hekimi Dr. Ali DEĞİRMENCİ (Körfez Çamlıtepe Aile Sağlığı Merkezi)
2020 yılı bir fırtına gibi geldi, geçiyor. Geçerken de iki güzel dostumuzu; Fevzi Genç ve Yalçın Şakacı abilerimi bizden aldı, kopardı. Her ikisi de samimi ve güzel insanlardı.
Doktor olunca ilk olarak 2000 yılında Kandıra Sağlık Ocağı’nda göreve başladım. Kandıra, benim doğup büyüdüğüm yer olan Muğla - Ula’dan bir farkı olmayan Türkmen kasabası. Kandıralılar da aynı bizim oranın insanı gibi..
Fevzi Genç’le Kandıra’da aynı sağlık Ocağında çalışırken tanıştık. İlk günlerde burdan en kısa zamanda tayin ister giderim diye düşünürken Fevzi Aga ve onun dostları beni o kadar sarıp sarmaladı ki adeta ev sıcaklığını yaşattılar.
Fevzi Bey (ki ben ona muhacir şivesiyle Fevzi Aga derdim) çok samimi, çok içten biriydi. Sevmediğine kin duymaz, ama sevdiğini resmen kuşatırdı. Fevzi Aga tam bir misafirperverlik örneği gösterip Kandıra’ya beni bağladı. Standartlar çerçevesinde bir memurluk hayatı beklerken Kandıra’da aile sıcaklığında memuriyet yaşadım.
O yıllarda görev gereği tüm köyleri dolaşırdık. Köylerdeki tüm insanlar, muhtarlardan tutun, fırın başındaki pide yapan bayanlara kadar herkes ‘’Fevzi abi, Fevzi abi‘’deyip bizi karşılardı. Öğle arasında çoğu defa ikramlara mazhar olurduk. Bu iltifatın sebebinin yıllarca köylü kentli demeden sağlık sorunlarında karşılıksız yardımcı olmasıydı kuşkusuz. Bunu bizzat yaşayarak gördüm.
Bir gün bana “Seni İzmit’teki arkadaşlarımla, dostlarımla tanıştıracağım” dedi. Sevdiği insanları önce heyecanlı heyecanlı anlatırdı. Bende de haliyle merak uyanırdı. Ahsen Okyar Beyefendi dahil o kadar güzel insanlarla tanıştırdı ki hakkını ödeyemem. Nerdeyse her hafta birilerinin yanına gittik. Fevzi Bey sayesinde İzmit’te birkaç ayda kalburüstü ne kadar adam varsa tanıdım. Sanki 40 yıllık İzmitli olmuştum. Dostluğa çok önem verirdi. Demek ki baki kalan tek şeyin bu olduğuna yıllar önce inanmıştı.
Çok esprili, eğlenceli biriydi. Musibet anında bile gülebilen kendiyle barışık bir insandı. Ne zaman üzgün, yüzü düşmüş halde görsem biraz argo, biraz kaba saba espriler yapardım. Hemen gülerdi.
Bir gün Sağlık Ocağının bahçesinde otururken trajikomik bir olay başımıza gelmişti. Yanımızdan sirenlerle itfaiye aracı geçti. 3-4 kişiyiz. Ayağa kalktık, yorum yapıyoruz tabi… İnşallah büyük yangın değildir falan diyoruz. Fevzi aga ‘’bırak hocam, hocam yaa! yine anız falan yakmışlardır. Ufakbi yangında bu telaş nedir? boşuna velveleye veriyorlar‘ dedi. Hepimiz de sanki olayı biraz küçümser gibi olduk. 5-10 dakika sonra biri geldi. “Fevzi abi, Fevzi abi sen ne duruyon burda? Demin giden itfaiye senin eve gitti’’ demesin mi. Biz şaşkınız tabi. Birkaç saat sonra geldi. Hem biz gülüyoruz, hem de kendisi. “Hocam bizim mutfak yanmış, bizim eşyalar erimiş” dedi. Yıllarca bu konu aklımıza geldikçe kendi aramızda anlatıp gülüşürdük.
Kandıra’da olduğum sürece, sayesinde Kabaağaç düğünlerini hiç kaçırmazdım desem, yeridir. Fevzi Aga klarnet ekibini yanımıza getirir, Ege türkülerini çaldırırdı. Çökertme, harmandalı, iki keklik derken tüm Ege bölgesini gezerdik. Öyle bir hale gelmişim ki nerelisin diye sorsalar Kabaağaç’lıyım diyecektim. Ne güzel zamanlarımız geçmiş. Şaka gibi…
Çok güzel babaydı. Çocukları için pervane olurdu. Kendi cebinde para yokken de borç bulup çocukların harçlığını eksik etmezdi. Kendi belki yokluğu gördü ama çocuklarına göstermedi. Birisi çocuklarını sorunca gözlerinin içi parlardı. Kaç çocuğun var? diyene bir oğlum, bir tane de prensesim var derdi. Her ikisini de kesinlikle sevgide ayırmazdı. Örnek bir babaydı.’’Hocam ikisini de evlendirdim, iş güç sahibiler, ölsem de artık gözüm açık gitmez‘’ derdi.
Birbirini seven insanlar için ölüm her zaman erkendir. Aga, aramızdan o kadar çabuk ve aniden ayrıldın ki, helalleşemedik bile.
Nur içinde yat aziz dostum Fevzi Aga..
Mahmut Ayhan hocamın dizeleri
Kandıra da hey Kandıra,
Köylerin dolu Mandıra,
Deniz, orman sıra sıra,
Göçtü nesil, düştü dara.
Bu da benden olsun Ahsen Kardeşim.
Sağlık afiyet dileklerimle. Mahmut Ayhan Fevzi Genç’in Şiiri ne nazire..
Dize
koşuğun her bir satırına verilen ad.
Açıklama
Dize veya mısra, manzum yazıların her bir satırına verilen isimdir. Genelde belli bir vezne göre düzenlenir; fakat ölçüsü olmak zorunda değildir. Bütün şiirler mısralar halinde düzenlenir. Bu yönüyle en küçük nazım birimidir denilebilir. Mısralar özelliklerine göre değişik adlar alırlar.
BAYRAK SEVGİSİ (Arif Nihat Asya Anısına) – Cafer GENÇ
BAYRAK SEVGİSİ (Arif Nihat Asya Anısına) – Cafer GENÇ
1975 yılında Yozgat Lisesi’nden mezun oldum. “BAYRAK” şairimiz Arif Nihat Asya, 5 Ocak 1975 tarihinde (46 yıl önce bugün) vefat etti.
Şiirlerinden çok etkilendiğim birkaç şairimizden biri olan A.N. Asya’yı, 1974 yılında tanıma imkanım olmuştu. Yozgat Lisesinin daveti üzerine, okulumuzun pansiyonunda seminer vermişti. Hastaydı, halsizdi. Yanına gittim, elini öptüm, şiir yazdığımı ve kendisi gibi bir şair olmak istediğimi söyledim. Gençlik duygularımla milliyetçi, ülkücü olduğumu, ben de “BAYRAK” şiiri yazacağımı söyledim. Gösterdiğim birkaç şiirime baktıktan sonra, “yazmalısın” diyerek takdir ve teşvik etti. 20 yıl sonra “BAYRAĞIM” şiirimi yazdım. Sözünde durdum. Şiir kitabım 10 bin adet basıldı.
Şairimize rahmet diliyorum. Mekanı cennet olsun, ruhu şad olsun inşallah. Haykırdığı milli duygu ve manevi ruh ile millete ve memlekete çok hizmeti oldu, hakkını helal etsin...
Bir milletin bağımsızlığı bayrağının, istiklal marşının ve meclisinin olması ile mümkündür. Konumuz “bayrak” olduğuna göre;
Bayrak, bir milletin bağımsızlığının sembolüdür.
Bayrak, milli birlik ve beraberliğin ifadesidir.
Bayrak, vatanın varlığı için CAN, milletin yaşaması için KAN demektir.
Bayrak, namustur, şereftir, onurdur, gururdur...
Bayrak, istiklal ve istikbal demektir.
Bayrak, bayrak ve bayrak demek...
Arif Nihat Asya’ın "BAYRAK” şiirinde, İstiklal Marşı’mızda ve adına yazılmış yüzlerce şiirde övgü, sevgi, ruh ve duydu ile sahiplenme demektir...
“UMUT SENDE – Durmuş KOÇ” şiir kitabını okumadınız mı?
21 Aralık 2020 Pazartesi / Durmuş Koç hocamın 10.kitabı..
Kitap sahibi olmak, İftihar kaynağı..
Sevgili Durmuş Koç hocamı tebrik ediyorum..
DEŞİYORUM SESSİZCE – Doç.Dr. Süleyman COŞKUNER
DEŞİYORUM SESSİZCE - DoçDr. Süleyman COŞKUNER
Hayat bir leb-i derya kargaşayla doludur
Kimseye zararım yok yaşıyorum sessizce
Yaşamdan zevk almayan sanki birer ölüdür
Tüm engelleri bir bir aşıyorum sessizce
Her kulun nasibinde nice dertler var imiş
Sırtlarına yüklemiş taşıması zor imiş
Yere düşürme sakın el aleme ar imiş
Hayatın zor yükünü taşıyorum sessizce