LEBALEP – Paşa KÜÇÜKALİ
LEBALEP – Paşa KÜÇÜKALİ
Halkla verir talkını
Kendi yutar salkımı
Hiçe sayar salgını
Kongereler lebalep
Rehineler vuruldu
Sorumlusu kim oldu
Sormak bile suç oldu
Sorumsuzluk lebalep
Esnaf tüccar top attı
Borca faize battı
Yüz bin dükkan kapattı
İşsiz güçsüz lebalep
Raflara ateş düştü
Çarşı pazar tutuştu
Cüzdan cepte buruştu
Pahalılık lebalep
lebalep ne demek?
Kökeni: Farsça
- Ağzına kadar, silme. Tıklım tıklım
lebaleb
- Ağzına değin dolmuş (olarak), silme. Tıklım tıklım Ağzına kadar dopdolu.
Fevzi Agam.. / Aile Hekimi Dr. Ali DEĞİRMENCİ
Fevzi Agam.. / Aile Hekimi Dr. Ali DEĞİRMENCİ (Körfez Çamlıtepe Aile Sağlığı Merkezi)
2020 yılı bir fırtına gibi geldi, geçiyor. Geçerken de iki güzel dostumuzu; Fevzi Genç ve Yalçın Şakacı abilerimi bizden aldı, kopardı. Her ikisi de samimi ve güzel insanlardı.
Doktor olunca ilk olarak 2000 yılında Kandıra Sağlık Ocağı’nda göreve başladım. Kandıra, benim doğup büyüdüğüm yer olan Muğla - Ula’dan bir farkı olmayan Türkmen kasabası. Kandıralılar da aynı bizim oranın insanı gibi..
Fevzi Genç’le Kandıra’da aynı sağlık Ocağında çalışırken tanıştık. İlk günlerde burdan en kısa zamanda tayin ister giderim diye düşünürken Fevzi Aga ve onun dostları beni o kadar sarıp sarmaladı ki adeta ev sıcaklığını yaşattılar.
Fevzi Bey (ki ben ona muhacir şivesiyle Fevzi Aga derdim) çok samimi, çok içten biriydi. Sevmediğine kin duymaz, ama sevdiğini resmen kuşatırdı. Fevzi Aga tam bir misafirperverlik örneği gösterip Kandıra’ya beni bağladı. Standartlar çerçevesinde bir memurluk hayatı beklerken Kandıra’da aile sıcaklığında memuriyet yaşadım.
O yıllarda görev gereği tüm köyleri dolaşırdık. Köylerdeki tüm insanlar, muhtarlardan tutun, fırın başındaki pide yapan bayanlara kadar herkes ‘’Fevzi abi, Fevzi abi‘’deyip bizi karşılardı. Öğle arasında çoğu defa ikramlara mazhar olurduk. Bu iltifatın sebebinin yıllarca köylü kentli demeden sağlık sorunlarında karşılıksız yardımcı olmasıydı kuşkusuz. Bunu bizzat yaşayarak gördüm.
Bir gün bana “Seni İzmit’teki arkadaşlarımla, dostlarımla tanıştıracağım” dedi. Sevdiği insanları önce heyecanlı heyecanlı anlatırdı. Bende de haliyle merak uyanırdı. Ahsen Okyar Beyefendi dahil o kadar güzel insanlarla tanıştırdı ki hakkını ödeyemem. Nerdeyse her hafta birilerinin yanına gittik. Fevzi Bey sayesinde İzmit’te birkaç ayda kalburüstü ne kadar adam varsa tanıdım. Sanki 40 yıllık İzmitli olmuştum. Dostluğa çok önem verirdi. Demek ki baki kalan tek şeyin bu olduğuna yıllar önce inanmıştı.
Çok esprili, eğlenceli biriydi. Musibet anında bile gülebilen kendiyle barışık bir insandı. Ne zaman üzgün, yüzü düşmüş halde görsem biraz argo, biraz kaba saba espriler yapardım. Hemen gülerdi.
Bir gün Sağlık Ocağının bahçesinde otururken trajikomik bir olay başımıza gelmişti. Yanımızdan sirenlerle itfaiye aracı geçti. 3-4 kişiyiz. Ayağa kalktık, yorum yapıyoruz tabi… İnşallah büyük yangın değildir falan diyoruz. Fevzi aga ‘’bırak hocam, hocam yaa! yine anız falan yakmışlardır. Ufakbi yangında bu telaş nedir? boşuna velveleye veriyorlar‘ dedi. Hepimiz de sanki olayı biraz küçümser gibi olduk. 5-10 dakika sonra biri geldi. “Fevzi abi, Fevzi abi sen ne duruyon burda? Demin giden itfaiye senin eve gitti’’ demesin mi. Biz şaşkınız tabi. Birkaç saat sonra geldi. Hem biz gülüyoruz, hem de kendisi. “Hocam bizim mutfak yanmış, bizim eşyalar erimiş” dedi. Yıllarca bu konu aklımıza geldikçe kendi aramızda anlatıp gülüşürdük.
Kandıra’da olduğum sürece, sayesinde Kabaağaç düğünlerini hiç kaçırmazdım desem, yeridir. Fevzi Aga klarnet ekibini yanımıza getirir, Ege türkülerini çaldırırdı. Çökertme, harmandalı, iki keklik derken tüm Ege bölgesini gezerdik. Öyle bir hale gelmişim ki nerelisin diye sorsalar Kabaağaç’lıyım diyecektim. Ne güzel zamanlarımız geçmiş. Şaka gibi…
Çok güzel babaydı. Çocukları için pervane olurdu. Kendi cebinde para yokken de borç bulup çocukların harçlığını eksik etmezdi. Kendi belki yokluğu gördü ama çocuklarına göstermedi. Birisi çocuklarını sorunca gözlerinin içi parlardı. Kaç çocuğun var? diyene bir oğlum, bir tane de prensesim var derdi. Her ikisini de kesinlikle sevgide ayırmazdı. Örnek bir babaydı.’’Hocam ikisini de evlendirdim, iş güç sahibiler, ölsem de artık gözüm açık gitmez‘’ derdi.
Birbirini seven insanlar için ölüm her zaman erkendir. Aga, aramızdan o kadar çabuk ve aniden ayrıldın ki, helalleşemedik bile.
Nur içinde yat aziz dostum Fevzi Aga..
Mahmut Ayhan hocamın dizeleri
Kandıra da hey Kandıra,
Köylerin dolu Mandıra,
Deniz, orman sıra sıra,
Göçtü nesil, düştü dara.
Bu da benden olsun Ahsen Kardeşim.
Sağlık afiyet dileklerimle. Mahmut Ayhan Fevzi Genç’in Şiiri ne nazire..
Dize
koşuğun her bir satırına verilen ad.
Açıklama
Dize veya mısra, manzum yazıların her bir satırına verilen isimdir. Genelde belli bir vezne göre düzenlenir; fakat ölçüsü olmak zorunda değildir. Bütün şiirler mısralar halinde düzenlenir. Bu yönüyle en küçük nazım birimidir denilebilir. Mısralar özelliklerine göre değişik adlar alırlar.
BAYRAK SEVGİSİ (Arif Nihat Asya Anısına) – Cafer GENÇ
BAYRAK SEVGİSİ (Arif Nihat Asya Anısına) – Cafer GENÇ
1975 yılında Yozgat Lisesi’nden mezun oldum. “BAYRAK” şairimiz Arif Nihat Asya, 5 Ocak 1975 tarihinde (46 yıl önce bugün) vefat etti.
Şiirlerinden çok etkilendiğim birkaç şairimizden biri olan A.N. Asya’yı, 1974 yılında tanıma imkanım olmuştu. Yozgat Lisesinin daveti üzerine, okulumuzun pansiyonunda seminer vermişti. Hastaydı, halsizdi. Yanına gittim, elini öptüm, şiir yazdığımı ve kendisi gibi bir şair olmak istediğimi söyledim. Gençlik duygularımla milliyetçi, ülkücü olduğumu, ben de “BAYRAK” şiiri yazacağımı söyledim. Gösterdiğim birkaç şiirime baktıktan sonra, “yazmalısın” diyerek takdir ve teşvik etti. 20 yıl sonra “BAYRAĞIM” şiirimi yazdım. Sözünde durdum. Şiir kitabım 10 bin adet basıldı.
Şairimize rahmet diliyorum. Mekanı cennet olsun, ruhu şad olsun inşallah. Haykırdığı milli duygu ve manevi ruh ile millete ve memlekete çok hizmeti oldu, hakkını helal etsin...
Bir milletin bağımsızlığı bayrağının, istiklal marşının ve meclisinin olması ile mümkündür. Konumuz “bayrak” olduğuna göre;
Bayrak, bir milletin bağımsızlığının sembolüdür.
Bayrak, milli birlik ve beraberliğin ifadesidir.
Bayrak, vatanın varlığı için CAN, milletin yaşaması için KAN demektir.
Bayrak, namustur, şereftir, onurdur, gururdur...
Bayrak, istiklal ve istikbal demektir.
Bayrak, bayrak ve bayrak demek...
Arif Nihat Asya’ın "BAYRAK” şiirinde, İstiklal Marşı’mızda ve adına yazılmış yüzlerce şiirde övgü, sevgi, ruh ve duydu ile sahiplenme demektir...
“UMUT SENDE – Durmuş KOÇ” şiir kitabını okumadınız mı?
21 Aralık 2020 Pazartesi / Durmuş Koç hocamın 10.kitabı..
Kitap sahibi olmak, İftihar kaynağı..
Sevgili Durmuş Koç hocamı tebrik ediyorum..
DEŞİYORUM SESSİZCE – Doç.Dr. Süleyman COŞKUNER
DEŞİYORUM SESSİZCE - DoçDr. Süleyman COŞKUNER
Hayat bir leb-i derya kargaşayla doludur
Kimseye zararım yok yaşıyorum sessizce
Yaşamdan zevk almayan sanki birer ölüdür
Tüm engelleri bir bir aşıyorum sessizce
Her kulun nasibinde nice dertler var imiş
Sırtlarına yüklemiş taşıması zor imiş
Yere düşürme sakın el aleme ar imiş
Hayatın zor yükünü taşıyorum sessizce
Milletvekili Marşı – Abdurrahim KARAKOÇ
Milletvekili Marşı – Abdurrahim KARAKOÇ
Sormayın kim olduğumu
Ben bilmem, liderim bilir
Varlığımı yokluğumu
Ben bilmem, liderim bilir.
"Geçmişte bir gün" Cemal ve Kambur Mesut amca" – Zafer PORTAKAL
"Geçmişte bir gün" Cemal ve Kambur Mesut amca" - Zafer PORTAKAL
Kasap Hamdi'nin alt başı
Ahcı Arif'in karşısı
Dar uzunca meyanenin
Tahtadandı kapısı
OY MOY YOK ANLAYIN ARTIK TAŞLAMA – Ozan İSYANİ
OY MOY YOK ANLAYIN ARTIK TAŞLAMA - Ozan İSYANİ
Soframıza destursuzca dalmayın
Pay may yok diyoruz anlayın artık
Zahmet edip kapımızı çalmayın
Oy moy yok diyoruz anlayın artık
Sahte paraları panganot sandık
Yaldızlı sözlere inandık yandık
Senelerdir keklenmekten usandık
Çay may yok diyoruz anlayın artık
Garipler parayı nerden bulacak
Çalgıcılar bedava mı çalacak
Asıl düğün siz gidince olacak
Toy moy yok diyoruz anlayın artık
Doymadınız para pula tapmaya
Elimizden lokmamızı kapmaya
Her birine yeni saray yapmaya
Koy moy yok diyoruz anlayın artık
Köprü başlarını tuttu dayılar
Pazarlarda laf dinlemez sayılar
Tarlaları yağmaladı ayılar
Köy möy yok diyoruz anlayın artık
Beka meka diye fazla ötmeyin
Bahaneyle rızkımızı ütmeyin
Karşımıza çıkıp kem küm etmeyin
Şey mey yok diyoruz anlayın artık
Bekledik kötülük zeval bulmadı
Boş dolmadı dolu ise almadı
Atlar sucuk oldu eşek kalmadı
Tay may yok diyoruz anlayın artık
Doldurdun çevrene bunca dallama
Onlardan al, bana İBAN yollama
OZAN İSYANÎ’ye parmak sallama
Ey mey yok yok diyoruz anlayın artık
KANDRA – Zafer PORTAKAL
KANDRA – Zafer PORTAKAL
Beraber yattım kuşlarla
Horoz sesine uyandım
Kus gibi hafif kalkmak
Ne güzel şey Allah'ım
ŞİİR SANATI: ELLERİN ELLERİMİ TUTTUĞU ZAMAN – Cafer GENÇ
ŞİİR SANATI: ELLERİN ELLERİMİ TUTTUĞU ZAMAN – Cafer GENÇ
Şiir bir sanattır, dolayısıyla şiiri tarif etmek zordur. Kişiye göre değişir. Duyguya ve düşünceye göre farklı anlamlar kazanır.
Sizlere, şiir denilince aklıma gelenleri belirttikten sonra, en son yazdığım şiirlerimden birisi olan NETİCE şiirimi sizlerle paylaşmak istiyorum.
Şiir, duygu ve düşüncelerin yıldızlar kadar çok ve parlak bir coşkunluğunun ifadesidir.
Şiir, hayatın dantel gibi mısralarla desen desen, nakış nakış işlenmesidir.
Şiir, söz sanatı ile ruh ve hayal aleminin, duygu ve düşünce dünyasının süslenmesidir.
Şiir, çıplak ayakla çamurda, kumsalda yürümek kadar zevkli ve sevimlidir.
Şiir, tabiatın harikulade manzaralarından oluşan tablolarını bile gölgede bırakacak kadar şaheser bir sanattır.
Şiir, insanı aynadan daha net, daha parlak, daha gerçek, daha güzel ve daha iyi gösterme vesilesidir.
Şiir, kuralları ile özelliği, hayal gücü ile güzelliği olan muhteşem manzumeler diyarıdır.
Şiir, kısacası,ilginin ve sevginin, özel ve güzel tarifidir"
HOŞSEDA BIRAKTIN NURİ AVCI
HOŞSEDA BIRAKTIN NURİ AVCI
Ataları Balkan kökenli, yerleşim yeri İzmit
Sabah kahvaltısında yerdi, taze gevrek simit
Sosyal yapısı çalışkan, kişiliğinde kararlı huyu
Yemek arası arar, istekle içerdi çene suyu.
BEN BİR ÖĞRETMENİM (Şehit Aybüke Öğretmen Anısına) – Cafer GENÇ
BEN BİR ÖĞRETMENİM (Şehit Aybüke Öğretmen Anısına) – Cafer GENÇ
Ben Bir Öğretmenim, biz öğretmeniz, hepimiz Aybükeyiz...
SİZ; hiç, "size mektup yazdım, şiir yazdım..." denilmesindeki, sevginin anlatıldığı bir söz ile bir kitap yazılabileceğini biliyor musunuz?
SİZ; hiç, okul boş iken duvarlarındaki sevinç çığlıklarının yankılarını duydunuz mu? Gülümseyen hayallerin yansımalarını gördünüz mü?
SİZ; hiç, oyun oynarken mağlubiyet yaşamasın, hep kazansın, sevinsin diye kaybetme numarası ile sanatkarlık yaptınız mı?
SİZ; hiç, "hadi bir türkü söyle" dediğinizde, yanık nağmelerin okulu titrettiğini, yüreğinizin parçaladığını hissettiniz mi?
SİZ; hiç, kurduğu hayallere ulaşması, çocuksu dünyasını yaşaması için, niçin "hayallerime dokunma" demesindeki masumiyetin sırrını çözebildiniz mi?
Aybüke öğretmenimizin 9 Haziran 2017 günü, Batman’da, teröristlerce şehit edilmesi milletimizi derinden sarsmıştı. Çok sevdiği öğrencilerine karne dağıtmak üzere okuluna giderken üzerine kurşun yağdirılması, bizleri de yüreğimizden vurmuştu..
65 YAŞ ÜSTÜ İHTİYAR DELİKANLILARA SESLENİYORUM – Cafer GENÇ
65 YAŞ ÜSTÜ İHTİYAR DELİKANLILARA SESLENİYORUM – Cafer GENÇ
1 Haziran tarihi itibariyle normal hayata dönüş başladı. Her alanda olmasa bile pek çok hususta kısıtlamalar kaldırıldı,
Bu konuda iki şey söyleyeceğim.
Birincisi; koronavirüs salgını henüz tam anlamıyla bitmediği için bu karar, bana göre, çok erken alındı. İnşallah, ikinci dalga tehlikesini yaşamayız. Kurallara uymayı, tedbirli olmayı,, gevşememek gerektiğini hatırlatmış olayım.
İkincisi ise; yasaklamanın yaş sınırları itibariyle devam ediyor olmasıdır. 18 yaş altı gençlerin pek söz dinlemedikleri, en hareketli dönemlerini yaşadıkları malumunuzdur. Asıl meselenin 65 yaş üstü ile ilgili olduğunu düşünüyorum. Ben henüz bu yaşa gelmemiş olmama rağmen, bu yaştakilerin kendilerini dışlanmış hissetmeleri beni de çok rahatsız etti. Çünkü, bu yaş grubu, yaşadıkları yılların bedel ödeyerek sorunlarla ve sıkıntılarla olgunlaşmışlardır ve hayat tecrübesi kazanmışlardır. Hak etmediklerini düşündükleri için mağdur olmalarına ve mahrum edilmelerine üzülmektedirler.
Hazır yeri gelmişken bu mikrobun genç-yaşlı demediğini, sağlıkçıları (profesör, doktor, hemşire) bile dinlemediğini biliyorsunuz. Haksızlık yapmamak adına, herkesin bu işi ciddiye alması gerektiğini önemle ve özellikle belirtmek istiyorum.