Ahsen Okyar Söylenmek yerine söylemek lazım… Şikayet edeceğine sen de alternatifini oluştur.

ahsen okyar
27Eyl/140

BULGARİSTAN TÜRKLERİNE AÇIK MEKTUP! – Av. Özcan PEHLİVANOĞLU

özcan pehlivanoğlu avBULGARİSTAN TÜRKLERİNE AÇIK MEKTUP! – Av. Özcan PEHLİVANOĞLU

Aslında Balkan Türklerine hitaben yazmak istemiyorum ve uzun bir süredir de bunu başarıyorum. Ancak şimdi bazı şeyleri yazarak paylaşmak zorunda kaldım.

İnsan hafızası çok çabuk unutuyor. Onun için yaşananları devamlı canlı tutmak gerekiyor.

Belki biliyorsunuz belki farkında değilsiniz ama komşumuz Bulgaristan’da Kurban Bayramının ikinci gününe denk gelen 05 Ekim 2014 Pazar günü erken genel seçimler yapılacak.

Malumunuz Bulgaristan aynı zamanda önemli bir Türk nüfusunda vatanı durumunda. Bu sebeple seçimler, ister Bulgaristanlı istersen başka bir coğrafyanın Türk’ü ol; kendisini Türk hisseden herkesi ilgilendiriyor. Ben de bir Türk olduğum için Bulgaristan seçimlerini izliyor ve Bulgaristan Türklerinin bu seçimden başarı ile çıkmasını istiyorum.

Ancak uzun zamandır Bulgaristan Türklerinin siyasal birlikteliğine kast edenler var. İstiyorlar ki tıpkı Makedonya ve Kosova’da olduğu gibi; Türkler siyaseten ayrışsın, oyları bölünsün, milletvekili, belediye başkanı, belediye meclis üyesi ve muhtar seçemesin… Tabii ki, Türklerin zaman zaman hükümet ortağı da olması bu çevrelerin hiç işine gelmiyor.

Kim bunlar: derin Bulgaristan, Avrupa Birliği(AB), Türkiye’deki Türk düşmanları, ABD, İngiltere, İsrail, Slavların ebedi hamisi Rusya ve saymakla bitiremiyeceğiz kadar devlet ve kuruluş…

13Eyl/140

PİLOTU DEĞİL TÜRK MİLLETİNİ DÖVDÜLER? – Av. Özcan PEHLİVANOĞLU

özcan pehlivanoğlu avPİLOTU DEĞİL TÜRK MİLLETİNİ DÖVDÜLER? – Av. Özcan PEHLİVANOĞLU

Ankara’da bir Türk subayını sokak ortasında ve herkesin içinde Kuveytliler dövdü. Subayımız hem kurmay hem de F-16 pilotu ve üstüne üstlükte Türk Hava Kuvvetleri Komutanının damadı!

Özel seçilmedi ise ne tesadüf ama değil mi?

Dayak yediği yer; Türklerin devleti olan Türkiye Cumhuriyeti’nin kalbinin attığı yer yani başkent Ankara...

Döven kim? Bir kabile devleti Kuveyt’in vatandaşları veya diplomatları...

Dayak yiyen kim? Kendi ülkesinde bir Türk subayı! Hemde ordumuzu yöneten 4 – 5 generalden birinin damadı...

Ardından olay gazetelerde birinci sayfadan haber oluyor ve televizyonlarda haber kuşaklarında tekrar tekrar gösteriliyor. Bu yapılıyor ki; dayak bizce iyi anlaşılsın ve hedefe ulaşsın.

Bu olay asla bir tesadüf değildir diye düşünüyorum. MİT, TSK ve Dışişleri Bakanlığı araştırsın ve gerçekler açığa çıksın.Tahminimce onlar gerçeği bulacaklardır.

Bu bir algı yaratma operasyonu ve psikolojik harbin Türk Milletine bir saldırısıdır.

6Ağu/140

PSİKOLOJİK HARP ve İHSANOĞLU… / Av. Özcan PEHLİVANOĞLU

özcan pehlivanoğlu avPSİKOLOJİK HARP ve İHSANOĞLU… / Av. Özcan PEHLİVANOĞLU

Türkiye, Sevr’in imzalandığı güne denk gelen yeni bir 10 Ağustos’ta; ya tarihi bir basamağı kazasız belasız atlayacak ya da 1920’den bu yana binbir fedakarlık ve emekle çıktığı basamaklardan tepesi aşağıya düşecektir…

Bu düşme hadisesi hissettirilmesin diye de; bu günlerde bütün psikolojik harp argümanları devrededir!

Rahmetli Kazım Karabekir Paşa; Osmanlı – Türk Devleti’nin istihbaratında görev yaptığı zamanlara ilişkin yazdığı ve zamanın askeriyesinde ders kitabı olarak okutulan eserinde, çoğu kez psikolojik harbe yenik düştüğümüzü, başta payitaht İstanbul olmak üzere, Türk şehirleri ile irili ufaklı yerleşim birimlerinde bu psikolojik harbin çok etkili olduğunu anlatır. Bunu bilen Yunanlılarda Anadolu’yu işgal ettiklerinde, uçaklarla bildiri dağıtarak “merak etmeyin, din-i İslam’ı da biz koruyacağız” diyerek kafa bulandırmaya çalışmamışlarmıydı? Gerçi daha sonra Yunana sığınan Şeyhülislam Mustafa Sabri’de öyle demiyormuydu? Şimdi Yunanlılardan aynı vazifeyi içlerinde Mustafa Sabri’nin yetiştirmelerininde bulunduğu AKP ve RTE almış gibi duruyor!

1Ağu/140

HERKES HER ŞEYİ BİLİYOR! – Av. Özcan PEHLİVANOĞLU

indirHERKES HER ŞEYİ BİLİYOR! – Av. Özcan PEHLİVANOĞLU

Türkiye denilen Türk topraklarında yüzyıllardır ilginç şeyler oluyor. İstikrarlı (!) bir şekilde her yıkandığında çeken pamuklu kumaşlar gibi topraklarımız küçülüyor ve insanlarımız eksiliyor. Bunun farkında olanlarda avazları çıktığınca bağırarak, Türk Milleti’ni uyandırmaya ve aydınlatmaya çalışıyor. Bu uyandırma ve aydınlatma işi, cumhuriyet döneminde Atatürk’le başlamış ve halen de sürmektedir..

Bu meyanda Mustafa Kemal Atatürk, her gittiği yerde yaptığı konuşmalarla ve nihayet “Nutuk” adlı eseri ile Türk Milleti’ne yaşadığı olayların analizini yaparak, geleceğe dair tavsiyeler de bulunmuştur. Peki bunları anlayan var mı? Bana göre var. Herkes herşeyi teşbihte hata olmaz, tabiri caiz ise “eşek gibi” anlıyor.

Ama anlamak, türlü nedenlerle bu şahısların işine gelmiyor. Ben il, ilçe, kasaba ve köy demeden Türkiye’yi biraz fazla dolaşan bir adamım. Bunun özel bir nedeni yok. Allah bize de her halde Evliya Çelebi gibi “seyahat” demiş!

Bu sebeple, bir çok insanımızla sohbet ediyor ve onları dinliyorum. Özellikle de Türkiye’nin karşı karşıya olduğu tarihsel sorunlar ile onların günümüze yansımalarına karşı, ne düşündüklerini öğrenmeye çalışıyorum.

Bugün Türkiye’nin köylü, işçi, memur, emekli, işsiz, öğrenci gibi değişik sosyal katmanlarına mensup insanlarımızla bir araya geldiğimizde; onların çok derin felsefi düşüncelere sahip olduklarını, belirli ahlaki ölçülerde davrandıklarını ve siyaseti çok iyi bildiklerini gözlemliyorum. Öyleyse, bu insanları hiçbir şey yada bir çok şeyi bilmemekle suçlamak çok yanlış olur diye düşünüyorum.

25Haz/140

EKMELEDDİN İHSANOĞLU MU DEDİNİZ? – Av. Özcan PEHLİVANOĞLU

özcan pehlivanoğluEKMELEDDİN İHSANOĞLU MU DEDİNİZ? - Av. Özcan PEHLİVANOĞLU

Türkiye, 10 Ağustos 2014’te Cumhurbaşkanını seçecek. Düşünüyormusunuz? Acaba sadece Cumhurbaşkanı adaylarını mı oylayacağız?

Türkiye’de Türklük tehlike altında. Birileri hain Öcalan’la anlaşmış, seneye çıkacak ve herhalde Nevruz’da bölücülere seslenecek. Ekonomi bıçak sırtında gidiyor, bu sebeble ekonomiyi ayakta tutmak için inşaat sektörüne yüklendikçe yükleniyorlar. Tahliye olanlardan teşekkür bekleniyor. Her halde “Büyük Usta” istedi diye tahliye edildiler. Korgeneral ayağa kalkmadı diye bedel ödedi. Ülkenin önemli bir kısmı pkk’ya teslim edilmiş vaziyette. Yolsuzluklar araştırılamıyor, 700 bin tl’lik saatler soruşturulamıyor. Atatürk’e iki ayyaştan biri deniliyor. Türk bayrağı geçerken ve İstiklal Marşı okunurken neredeyse yatar vaziyette duruluyor. Dış politika sıfırlanmış durumda ve başkonkolos rehin... Parlamenter sistem varken çark böyle işliyor ya fiili başkanlık sistemine geçersek ne olur? Ülke inananlar inanmayanlar, baş örtülüler başörtüsüzler, imam hatipliler düz liseliler diye zihinlerde ikiye ve sosoyolojik yapı da 36 (!)’ya bölünmüş. Daha saymayayım moraliniz bozulmasın isterseniz, çünkü daha çok var!

Ben bütün bunlara “dur denilsin” ve ülkem bu sorunlu süreçten bol oksijen alabileceği dinlenebileceği ve nefeslenebileceği bir sürece geçsin istiyorum. Onun için Ekmeleddin İhsanoğlu diyorum. Yaklaşık 2 ay önce “Cumhura Reis Seçmek” demişim. Halende aynı noktada duruyorum. Okuyun isterseniz haksızmıyım?

9Nis/140

100 YIL ÖNCESİ İLE BİR KARŞILAŞTIRMA – Av. Özcan PEHLİVANOĞLU

özcan pehlivanoğlu100 YIL ÖNCESİ İLE BİR KARŞILAŞTIRMA -  Av. Özcan PEHLİVANOĞLU

Seçim sonuçları için üzülen, hayıflanan, irkilen, korkan ve sevinen var. Halbuki bu kadar uç noktalarda duygu ve düşüncelere kapılmaya hiç gerek yok. Çünkü tarih bize böyle söylüyor! Onun için gelin geçmişle günümüz arasında ufak bir karşılaştırma yapalım.

100 yıl önce Sibiryalı Türk seyyah Abdürreşit İbrahim Efendi “İstanbul yüz senedir Avrupa’ya tahsile adam gönderiyor, Avrupa’dan öğretmen getiriyor, bugüne kadar tranvay kondüktörlüğü ve tünel ağzında durabilecek, kaldırım yapabilecek, hiç olmazsa kapıcılık rütbesinden bir derece yüksek makama layık bir adam, Türklerden hala çıkmadı! Zannederim bu güneş gibi aşikar bir hakikattir, artık itiraf etmek icab eder”... Yine Kazanlı Türk gazeteci Fatih Kerimi “Türkiye’nin ticaret, sanat ve iktisat işlerinin tamamı Hristiyanların ve yabancıların elindedir.” sözleri ve devamla zamanın aydını Tüccarzade İbrahim Hilmi’nin “... evdeki sobamız kurulmak lazım gelse bir Hristiyan çağırmaya mecburuz, kapımızın kilidi bozulsa yine bir Hristiyan getirteceğiz, duvarımız yıkılsa, evimizin badanası kararsa yine bir Hristiyan çağıracağız.” deyip örnekler vermeye devam ediyor.

100 yıl sonra bugün ülkemiz, sermayesinin tamamı yabancılara ait 31.000 şirket tarafından küresel işgale uğramış durumda. Başta finans sektörü olmak üzere bir çok iş ve sanayi kolu yabancıların ve “Türk” kelimesini ağzına almaktan imtina eden “Gayr-ı Türkler”in elinde! Türkler arasında da, “Kaht-ı Rical” dediğimiz yüzlerce yıllık bir adam çıkartamama sorunu var...

12Mar/140

ÜLKEMDEN İNSAN MANZARALARI! – Av. Özcan PEHLİVANOĞLU

özcan pehlivanoğlu

30 Mart 2014 tarihinde, bir yerel seçimden öte sonuçlar ortaya çıkaracak olan yani Türk Milleti’nin istiklalini ve istikbalini belirleyecek bir seçimi yaşayacağız.

Lafı evelemenin gevelemenin hiç gereği yok. 1938 yılında Atatürk’ün ölümünden başlayarak günümüze kadar gelen sinsi politikalar nedeni ile Türk Milleti vatanını kaybetmek üzeredir.

Türk Eğitim Sistemi, Atatürk sonrası CHP ve Adnan Menderes’in Demokrat Partisi ile başlayan Adalet Partisi, Anavatan Partisi, Doğruyol Partisi, askeri dönemler ve AKP ile devam eden bu aralıksız süreçte, Türk çocuklarını dumura uğratmıştır. Gerçi buna paralel olarak “Aile Sağlığı ve Nüfus Planlaması” ile başka dumur vaziyetleride söz konusudur.

Bunun sonucu olarak milletine yabancı, ne yapacağını bilmez halde ve mankurtlaşmış insan yığınlarının; bugün toplumumuzun önemli bir bölümünü oluşturduğunu görüyoruz.

Böyle bir insan yapısının ortaya çıkışına neden olan politikaların uygulayıcısı olan Gayri Türkler; galip gelmiş gibi gözükmektedir. Çünkü Türk Milleti halen büyük çoğunlukla ne yapacağını bilmez haldedir...

21Şub/140

JETON ŞİMDİ DÜŞTÜ!.. – Av. Özcan PEHLİVANOĞLU

özcan pehlivanoğluJETON ŞİMDİ DÜŞTÜ!.. – Av. Özcan PEHLİVANOĞLU

Türk doğmak, Türk yaşamak ve Türk ölmek dünyanın en zor zanaatlarından biri... Bunu hemen anlamıyorsunuz. Yıllar yılları kovaladıkça, bu gerçek önümüzde daha da belirginleşiyor.

Elimde İskender Öksüz’ün “Türk’üm Özür Dilerim” adlı kitabı var. Onu okurken bir jetonum daha düştü. Ne yapalım beni tanıyanlar köşeli jeton kullandığım için, bir türlü jetonumun düşmediğini söylerler. Herhalde yine aynı şey tekerrür etti!

Ben İskender Öksüz’ü tanımam. Ancak 1980 yılında Almanya’nın Köln şehrinin Ehrenfeld semtinde kurulu olan “Türk Kültür Ocağı”na giderken, Tarık adlı bir öğretmen ağabeyimizin elime tutuşturduğu “Türk Milliyetçiliği Fikir Sistemi Teorisi” isimli Ayhan Tuğcugil tarafından yazılmış bir kitabı okumuştum. Bu kitabı bölüm bölüm çalışıyor ve Cumartesi günleri fabrikalarından yorgun argın gelen işçi ağabeylerime, 17 – 18 yaşlarında bir kardeşleri olarak seminer şeklinde anlatıyordum. Çünkü Tarık hocanın emri böyleydi. Meğerse o Ayhan Tuğcugil şimdi okuduğum “Türk’üm Özür Dilerim” kitabının yazarı İskender Öksüz’müş. Nereden nereye...

18Şub/140

TÜRK KADINININ SÜREÇTE ROLÜ…– Av. Özcan PEHLİVANOĞLU

özcan pehlivanoğluTÜRK KADINININ SÜREÇTE ROLÜ… – Av. Özcan PEHLİVANOĞLU

Türk Milleti, tarih içinde zaman zaman zorlu süreçler yaşayarak ancak bu zorlukların üstesinden gelerek yeniden feraha ve refaha ulaşmıştır. Bu süreçlerden geçişte Türk kadını önemli roller üstlenmiştir.

Günümüzde yaşadıklarımıza bakarak, Türk kadınının; içinde bulunduğumuz süreci sağ salimen ve büyük bedeller ödemeden atlatabilmemiz için kendi üzerine düşeni yapmak zorunluluğunda olduğunu görüyoruz…

Türk toplumunun ana erkil bir yapıda olduğunu bilirsek, Türk kadınının yalnızca kendini düşünmediğini, yeri geldiğinde kendi istek ve menfaatlerini ön plana almayacağını ve yaşadığı ortamda tek başına olmadığını bunlara ilaveten de yaşamını, özgüvenini, mutluluğunu; uzak ve yakın soydaş olduğu milyonlarca insanın fedakarlığına, birbirine sadakatine ve vatanseverliğine borçlu ve bağlı olduğunu da biliriz diye düşünüyorum.

Bunun için Türk kadını; milli ve manevi değerleri ve de Türk Milleti’nin diğer mensupları ile olan bağını koparmamak ve hiçleşmemek adına her şeyi yapmak zorunda olduğunu, tarih boyunca sözleri, hareketleri ve düşünceleri ile velhasıl tüm duygu dolu varlığıyla daima göstermiştir.

21Ara/130

DEVLETİN RANTI DENİZ! – Av. Özcan PEHLİVANOĞLU

özcan pehlivanoğluDEVLETİN RANTI DENİZ! – Av. Özcan PEHLİVANOĞLU

Günlük sohbetlerde “devlet malı”, “saçı bitmemiş yetim hakkı”, “Beyt-ül Mal” gibi kavramlaştırdığımız toplumsal hazineden ibaret zenginliğimiz için çok sık kullandığımız yakışıksız bir deyim vardır “Devletin malı deniz, yemeyen domuz” gibi...

Bu deyimi, taşıdığı anlamı ve bunu uygulayanları hiç ama hiç sevmem!..

Devletin malını deniz gören ve bunu yemeye niyetlenen domuzlar, tarihte “dörtlü ittifak” olarak adlandırılan bir dayanışmayı sergilerler.

Bu “dörtlü ittifak” dediğimiz insan grupları birlikte hareket ettiği halde çoğu zaman bir araya gelmez. Hatta birbirlerine karşıymış gibi tavır alırlar. Her biri ayrı bir gruptur. Kendi içlerinde müthiş çatışmalar olur ama oyun kuralına göre oynandığında fazla gürültü çıkarmazlar. Ortak çıkarları söz konusu olduğunda, kolaylıkla bir araya gelip, birlikte hareket ederler.

Bu gruplardan ilki için; yağmayı, rüşveti, yolsuzluğu bizzat doğrudan gerçekleştirenlerdir diyebiliriz. Karşımıza kimi zaman; işadamı, müteahhit, sanayici, esnaf, çiftçi yada şirket, dernek, vakıf, kooperatif gibi yasal kimlikli, gerçek ve tüzel kişiler olarak çıkarlar.

İkinci grupta “mafya” sözcüğü ile niteleyebileceğimiz tipler vardır. Bunlar bazen yağma, rüşvet, yolsuzluk gibi işleri doğrudan kendi gerçekleştirir. Elde ettikleri yerleri kendi işletir, kiralar veya satarlar. Dikkatinizi çekmek istediğim diğer bir nokta da; bunların kimi zamanda birinci grupta yer alanları örgütlemesi ve elde edilen ranttan kendi payını almakla yetinmesidir. Çalışma yöntemleri açısından terör örgütlerini ve bazı dinsel yapılarıda bu grupta görebiliriz.