Ahsen Okyar Söylenmek yerine söylemek lazım… Şikayet edeceğine sen de alternatifini oluştur.

2Tem/190

İKİ OSMAN – Ruhittin SÖNMEZ

ruhittin sİKİ OSMAN – Ruhittin SÖNMEZ

AKP ve MHP seçimler öncesinde Türkiye’yi sarsan iki olayın failine hiçbir olumsuz tepki vermedi.

Bahsedeceğim olayların, ikisinin de failinin Osman ismini taşımasından başka, ortak yönü yok.

Birinci olayın faili “OSMAN DAYI” Ana Muhalefet Partisi “CeHaPe’nin” Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nu linç girişiminin baş aktörü. Şehit cenazesine katıldığı köyde Kılıçdaroğlu’nun yüzüne kameralar önünde attığı yumrukla tanıdığımız Osman Sarıgün AKP cenahında bu sıcak hitap tarzıyla yani “Osman Dayı” olarak anıldı. AKP yetkilileri evine ziyarete gidip elini öptüler, bu resimleri sosyal medyada paylaştılar.

Olaydan sonra sosyal medyada “Osman dayı yalnız değildir en çok tıklanan paylaşım oldu. Yalnız olmadığı 24 saat bile geçmeden serbest bırakılmasıyla ispatlandı.

Siyasi nezaket veya görevi gereği de olsa Cumhurbaşkanının sert bir tepki vermesini bekledik. Nafile.. Saldırıya uğrayan Kılıçdaroğlu’na bir geçmiş olsun mesajını çok gören Cumhurbaşkanı olayı halkın “gaz çıkarması” olarak tanımladı.

MHP Genel Başkanı Bahçeli ise faili değil, CHP’nin “yüzde 9 oy aldığı” Çubuk ilçesine gitmiş olmasını eleştirdi.

Bu ortaklar failleri değil, olayın mağduru olan Kılıçdaroğlu’nu “şehit cenazesine katılarak, halkımızı tahrik etmekle, galeyana getirmekle” suçladılar.

Bu tür olaylar devam etti. Yeniçağ Gazetesi yazarı Yavuz Selim Demirağ’a ve Gazeteci Sabahattin Önkibar’a saldıranlar yakalanmalarına rağmen derhal serbest bırakıldılar.

Haliyle benzer olaylar kesilmedi. İYİ Parti kurucularından Metin Bozkurt’a, İYİ Parti stantlarına saldırılar oldu.

MHP’nin üst organı MYK üyesi olan A. Yiğit Yıldırım adlı şahıs, twitter’de Ekrem İmamoğlu’na destek mesajı veren Ülkücülerin listesini yayımlayarak, “Ya tam susturacağız, ya kan kusturacağız” mesajını verdi.

Akabinde bu listede yer alan, İYİ Parti kurucularından Zihni Pamukçu da saldırıya uğradı.

AKP ve MHP bu davranışlarıyla hukuk devletinden ne kadar uzaklaştıklarını, adeta bir mafya görüntüsü verdiklerini fark etmediler bile.

***

İkinci Osman vakası, teröristbaşı Abdullah Öcalan’ın kardeşi, yüzlerce şehidimizin eli kanlı katili OSMAN ÖCALAN’ın TRT’ye çıkarılması idi.

Seçimden bir gün önce HDP oylarının AKP’ye yönlendirilmesi için düzenlenmiş bir program yapıldı. Kırmızı bültenle aranan bu caninin devletin TRT Kürdi kanalına çıkarılması konusunda da AKP ve MHP Genel Başkanlarından olumsuz bir tepki gelmedi.

Hatta AKP Genel Başkanı Tayyip Erdoğan “Osman Öcalan TRT Kürdi’ye müracaat yapmış ve bunu da TRT'deki arkadaşlarım reytingleri yükseltmeyi de düşünerek adım atmışlardır” diye adeta savundu.

CHP Grup Başkanvekili Özgür Özel haklı olarak Meclis’te  "Kırmızı bültenle aranan biriyle TRT yurt dışında nasıl irtibat kuruyor?" diye sordu.

AKP’lilere, "MİT Müsteşarı'na en tepeden talimatla, MİT Müsteşarı'nın sağladığı ekiple TRT'den alınan ekibin götürüldüğünü, kaydın yapıldığını ve partinizin hiyerarşisi içinde buna aleniyet kazandırıldığını cümle alem biliyor. Devlet nasıl yönetiliyor biliyoruz. Devleti bir suç örgütü gibi yönetme maharetinizi de biliyoruz” dedi.

Bu ikinci Osman vakası da AKP ve MHP yönetiminin devlet adamı vasıfları hakkında şüphe uyandırdı.

*************************************

İKİ ABDULLAH

Mahkûm Teröristbaşı ABDULLAH ÖCALAN’dan özel ulakla mektup aldırılıp seçimden bir gün önce TV’lerde okutuldu. Projenin devlete, bir başka deyişle AKP’ye ait olduğu; MHP’nin de bilgisi ve rızasıyla uygulamaya konulduğu anlaşılıyordu.

Amacının da İstanbul seçiminde belirleyici olacağı görülen HDP oylarının AKP adayına yönlendirilmesi olduğu aşikârdı.

Ancak planlayıcıların son çare olarak sahneye koyduğu bu plan ters tepti. HDP oylarından AKP’ye bir dönüş olmadığı gibi, AKP adayına oy vermeyi düşünen Ülkücü oyları da İmamoğlu’na döndürdü.

Anketçilere göre son gün cereyan eden bu olayla Ekrem İmamoğlu ile Binali Yıldırım’ın oy farkı yüzde 4 daha arttı.

Bu operasyonun en olumsuz sonucu ise, teröristbaşı Abdullah Öcalan fiilen Türkiye siyasetinde bir aktör olarak yeniden yer aldı.

***

Devlet Bahçeli’nin bu sürece katkısına şaşıranlar var. Ancak 8 senedir tecritte tutulan Öcalan’ın avukatlarıyla görüştürülmesinin başlatılmasına Devlet Bahçeli’nin katkısı hatırımızda.

Aynı Bahçeli’nin Ahmet Türk’ün “sağlık durumu” gerekçesiyle hapisten çıkarılmasına ve nihayet Mardin Belediye Başkanı olmasına verdiği katkı da biliniyor.

Bahçeli’nin bu defa da Öcalan’ın yeniden siyasi aktör haline gelmesine verdiği katkıya şaşıramadık. Şaşırdığımız şey 50 yıllık MHP fikriyatının geldiği yer ve hala buna destek veren ülkücülerin durumu.

***

Halef selef Cumhurbaşkanları Tayyip Erdoğan ile ABDULLAH GÜL arasındaki soğukluk artık kopma noktasına geldi.

Bu ayrışma ruhen uzunca bir süredir devam etse de, “Tedbir, Temkin ve Teenni” ilkelerini hayatına rehber edinmiş Abdullah Gül bunun açığa çıkmaması için özen gösteriyordu.

Nihayet Ali Babacan ve Abdullah Gül'ün sonbaharda bir parti kuracağına dair haberler yoğunlaştı. Babacan'ın danışmanı “mecliste AK Parti grubundan bazı milletvekillerinin kendilerine destek vermeye hazır olduğunu söyleyerek, aralarında 'şaşırtıcı isimler' olduğunu” dile getirdi.

Eski Cumhurbaşkanı Abdullah Gül,mutlak otoritenin sürdürülebilirliğinin mümkün olmadığını” ifade etti.

Böylece hem AKP’nin (MHP ile birlikte) getirdiği yeni sistemi eleştirdi ve hem de yeni partinin önceliklerinin işaretlerini verdi: “İnsan haklarının, demokrasinin, hukukun üstünlüğünün, diyalogun, huzurun sağlanması gerekir” dedi.

Anlaşılan Abdullah Gül de, yine bir aradan sonra, aktif siyasi aktör olacak gibi görünüyor.

Birbirinden çok farklı iki Abdullah’ın siyasi hayatımızda ne gibi etkiler yapabileceğini düşünmeye başlasak iyi olur.

01.07.2019

Bu yazıyı beğendiniz mi?

RSS Kaynağımıza abone olun!

Yorumlar (0) Geri izlemeler (0)

Yorum yapılmadı.


Leave a comment

Geri izleme yok.