Ahsen Okyar Söylenmek yerine söylemek lazım… Şikayet edeceğine sen de alternatifini oluştur.

9Haz/160

DİRİLİŞ AKADEMİSİ’NDE SOHPET – Mehmet Cemal ÇİFTÇİGÜZELİ

mehmetcemal-iftigzeli2DİRİLİŞ AKADEMİSİ’NDE SOHPET - Mehmet Cemal ÇİFTÇİGÜZELİ

O gün Cuma idi. Kilis’ten gelen kentin önemli bürokrat ve aydınlarından Mahmut Kaçarlar ile Fatih Camii’nde buluştuk. Cami sabah namazları dahil her zaman olduğu gibi dolup taşıyor. İnsanlar akın akın Fatih’e koşuyor. Renk renk bu insanlar. Üstelik değişim; değişik milletlere mensup ümmetin bireyleriyle. Hoca vaaz ediyor önce. Vaazı dinlemek için zaten cumaları cami erkenden doluyor. Sonra gelenler mini bir ev gibi iç avluya yerleştirilmiş tahta dolaptan ince hasırlar çıkarılarak yerlere seriliyor. Güneş o gün iyi ısıtıyordu ki hep gölgeler tercih edildi. Edildi ama güneşli bölümler de cemaate kavuştu. Ezan okundu, hoca efendi hutbede doğruluktan bahsetti. Bazı büyük günahları hatırlattı. Zina etmeyin, içki içmeyin dedi. İyi adam olun demeye getirdi konuşmasında. Böylesi hatırlatmaları ben çocukluğumdan beri hep duyarım, ancak İslam coğrafyasında önemli bir değişim-dönüşüm olmaz.

Ünlü alimimiz ve felsefe hocamız Rahmetli Doç. Dr. Nurettin Topçu’nun(1909-1975) Bolu’da din adamlarına verdiği resmi seminerdeki dersi kitaplarından okumuştum. Topçu Hoca din adamlarına “İnsanları sürekli cehennem-i zumara ile korkutmayın, hayatı ve yaşamayı sevdirin, faydalı, hayırlı olmayı, öğrenmeyi, öğretmeyi, paylaşmayı belletin” diyordu. Çok haklıydı. Ben bunlara bir şey daha ekliyorum iddialı olmalı Müslümanlar. En iyi doktor, en iyi hukukçu ve en iyi mühendis, en iyi müteşebbis, hatta hatta dünyanın en iyi musluk tamircisi benim diyebilmeliydi Müslümanlar. Bir şey değil, çok şey icat etmeli insanlığa faydalı olacak. Ancak din adamlarımızın önemli bir bölümü tekrar tekrar hatırlatmalarının tümünde kolaycılık yapıyor, motivasyonların yükselmesine, meselelerin aydınlatılmasına katkı veremiyorlar.

MOLLA GÜRAN’İNDEKİ GÜL MUŞTUSU

Yıllarca yaşadığım Fatih’i sokak sokak bilirim. Yürüyerek Fatih’in marka bir yeri olan İnkılab Yayınları’na gittik önce. Hasan Güneş Bey’in konuğu olduk. Yazarlık ve yayıncılık artık günümüzde fedakarlığın yapıldığı, her şeyin göze alındığı bir dönem olarak yaşanıyor. Öte yandan da gençlerimizin “oku” emrini “okuma” olarak algıladığı ve kamu yöneticilerinin de buna sus pus olduğu bir dönemden geçiyoruz. Hasan Güneş Bey’in Fatih Pehlivan’da sofrasını ve ikramını paylaştık. Yayınlarından paket ettirdi. Vedalaşırken Diriliş’e doğu çevirdik aklımızı ve bedenimizi. Fatih sokakları artık trafiğin ölçüsüz biçimde park ve seyrettiği bir yer olmuş. Kırmızı ışıkta bile araçlar durmayabiliyor. Yaya geçitlerini görmezden gelebiliyor sürücüler. Yaşlı, hamile ve hasta yahut engelli insanlarımızın Rabbim yardımcısı olsun. Vatan Caddesi’nden Molla Gürani’ye çıkışımızı sabrımıza borçluyuz. İnatla bekledik karşıdan karşıya geçmeyi ve yayalara yeşil ışık yanmasını. Gerçi kimse ışıklara da riayet etmiyor ama biz uyduk, araçlar uymadı. Hele hele magandalar.

Mahmut Kaçarlar Kilis’ten Nezih’in fındıklı lokumunu getirmiş. Manavdan da mevsimlik beyaz dut aldı bana fırsat vermeden.

Üstad İstanbul Fındıkzade’deki Diriliş Yayınları ve Gazetesi’ne genelde saat 17.00’den sonra geliyor. Ancak haftada bir gün Cuma namazını müteakip yazıhanesine teşrif ediyor. Biz bu hususu dikkate alarak gittik. Yusufpaşa durağındaki Yüce Diriliş Partisi’ndeki Cumartesi sohpetleri ise umumiyetle saat 19.00’da gerçekleşiyor ve saat 21.30’a kadar sürüyor. O gün Diriliş Yayınları’nın dış kapısı değil ama, apartıman dairesi açıktı. İçeri girdik. Mini salon doluydu. Üstad Sezai Karakoç her zamanki gibi yine o mütevazi 70 model masasının başındaydı. Sağlıklı göründü bana 83 yaşındaki bu aksakal onur kaynağı sanatçımız. “Maşallah, berekallah” dedim içimden. Mutlu oldum. Gonca gonca tebessüm ediyordu misafirlerine yaşını belli eden giysilerine inat. Kravatı ceketinin düğmeleri açık olduğundan daha bir fark ediliyordu. Yeni traş olmuştu. Yüzü ışık ışıktı dizeleri gibi. Eski cep telefonunu, yeni bir akıllı telefonla değiştiriyor ve şarja takmasına arkadaşları yardımcı oluyordu. Sonra anlattı:

-Bu cep telefonunun çok özelliği varmış ama ben sadece telefon olarak kullanabiliyorum.

Konuklardan biri yeni akıllı telefonlarının eskisine göre ekranlarının da büyük olduğun hatırlattı. Rakamlar ve arayanlar daha net okunabiliyordu.

“BAHARI YAZ UGRUNA TÜKETTİK AŞKI NAZ UĞRUNA”

Salondaki misafirlere pirinçli yaprak dolması, çilek, erik ve kara dut ikram etmişti. Mahmut Kaçarlar’ın beyaz dutları ve fındıklı lokumu sofra mönüsünü artırdı. Yemek sohpetinde her şey konuşuluyor, konuklar geldikleri yerlerden bilgi veriyor, akıllarına takılanları öğrenmek istiyorlardı. Kapı zili çalındı ve yeniden konuklar geldi. Diyanet İşleri eski Başkanı Mehmet Nuri Yılmaz, Avukat Mehmet Cangir ve Palu’dan talebeliğinde sürekli Sezai Karakoç ve Diriliş Dergisi okuduğunu, ancak yeteri kadar yazılanları algılayamadığını, bunun için şimdi yeniden okuduğunu ve farkı fark ettiğini anlatan bir Diriliş öğrencisi. Ben sordum sohpetin bir yerinde;

-Üstad bu ara sosyal medyada sizin adına bir şiir yayınlanıyor, ancak sizin yazmadığınız konusunda da tartışmalar var! Şiir hafızamda ama okumadım. “Baharı yaz uğruna tükettik, aşkı naz uğruna/Ve papatyaları seviyor-sevmiyor uğruna/ Derken ömrü tükettik, bir hiç uğruna”diye başlıyor ve bitiyordu.

Demek bu konuda epeyi tepki geliyor olmalı ki kendisi “içinde papatya olan şiir mi?” diye sorarak başladı konuşmaya. “Evet” deyince anlattı;

-Mülkiye’de talebe iken öğrenci arkadaşlar birbirine takılır, isim koyar, yakıştırma yapar ya bu da öyle bir şey. Bir arkadaşım da bana bu şiirini uygun görmüş. Bana ithafen yazmış. Şiir bana ait değil.

LONDRA’DA BİR HAN

Olay vuzuha kavuşmuş, bu şiirin Sezai Karakoç’a ait olmadığı anlaşılmıştı. Ben yine de sordum bir başka konuya girerek;

-Üstad İngiltere’deki yerel seçimde Londra Belediye Başkanlığını Pakistan asıllı Sadık Han(Sadıq Khan) kazandı. Rakibi Muhafazakar Zac Goldsmith’i yenmesini bildi. Londra da Müslüman bir belediye başkanıyla muhafazakarlardan İşçi Partisine geçti. Bunu nasıl değerlendirirsiniz?

Sezai Karakoç her zamanki sıcak deyişiyle başladı konuşmaya;

-Epeyidir Müslümanlar kendilerine dost olmayan İngiltere’ye göç ediyor ve yerleşiyorlardı. İngiliz hükumeti bunu geç fark etti. Hemen tedbir almaya başladı ve bir kararname yayınlayarak belli bir tarihten sonra İngiltere’ye göçmen alınmayacağını açıkladı. Söz konusu tarihe kadar Müslümanlar İngiltere’ye gelmeyi sürdürdüler. Esasında yönetim Müslümanlara öyle sıcak hiç değildi.

-Ancak ok yaydan çıkmıştı! İngilizler İslam coğrafyasını darmadağın etmişlerdi. Özellikle Pakistan’dan hızlı bir göç devam ediyordu İngiltere’ye. Sonra dünyanın dört bir yanından okumak için gelen Müslüman öğrenciler.

-Bununla baş edemeyeceklerini anlayınca İngiltere sınır getirdi. Ancak göç edenlerin mevcut sayısı bile önemliydi İngiltere için. Üstelik mesela Londra Belediye Başkanı seçilen Pakistan asıllı İngiliz vatandaşı Sadık aynı zamanda bir “han” unvanına sahipti. Entelektüeldi. Dolayısıyla bugünün gelişi dünden zaten belli olmuştu. Müslümanlara dost olarak bakamadı İngiltere. Demokrasi ve seçimler bu defa onların istediği gibi gerçekleşmedi.

ANKARA’DA DÜŞÜN BAYRAMI

Yüce Diriliş Partisi’nin 29 Mayıs’ta büyük kongresi olacaktı(*).
-Nerede ve ne zaman gerçekleşecek genel kurulunuz üstad? Nasıl gideceksiniz?

-Arabayla gideceğiz. İstediğimiz yerde durup çay içer, karnımızı doyururuz. Uçakla gitmek daha fazla zamana mal oluyor. Uçağa binene kadar çok zaman geçiyor İstanbul’da. Bazıları yazıyor uçak korkusu falan diye, gerekirse uçuk ile de gidilir.

-Yüce Diriliş Partisi Genel Kurulu nerede gerçekleşecek?

-Büyük Kongre Ankara Hamamönü’nde olacak. Başkent’teki merkezimiz kongre için müsait olmadığından arkadaşlarımız burayı tercih ettiler.

-İnşallah biz de geliriz?

-...................................

Bir başka soru üzerine açıklamasını şöyle sürdürdü Sezai Karakoç;

-Yıllardan beri bana gelip giden bazı arkadaşlar hep eleştirirler Müslümanlara sıcak gelen partileri. Şöyle yaptı, böyle yaptı diye. Ben de onlara “Ben o partiden değilim. Gidin onlara söyleyin” derim. Bu şikayetler çoğalınca, alternatif olsun diye biz de 1990 yılında partimizi kurduk. “Buyurun” dedik bu arkadaşlara “İşte partimizi kurduk, gelin alternatif hale getirin, çalışın” dedik.

-Güçlüden yana olmak, mirasyedi olmak daha kolay! Dilerim söz konusu eleştiriler Yüce Diriliş Partisi’nin 81 ilin en azından 50’sinde aday göstererek seçimlere girmesiyle çoğu şey değişebilir, yeni bir ufuk olabilir!

-Ancak sistem bizim seçimlere girmemize müsaade etmiyor. Maalesef durum böyle. İşte son seçimde bazı arkadaşlarımız Diriliş adı altında bağımsız aday olmak durumunda kaldılar. Bunu yapabildik anacak. Gönlümüzde tabii her ilden aday gösteren, kazanan bir Yüce Diriliş Partisi yatıyor.

-Demek alternatif olabilecek bir program ve kadro mümkün olabilir.

-Alternatif arayanlara bunu söylüyorum. “Alternatif yok” diyorlar. Yüce Diriliş var diyorum. Yüce Diriliş gibi böyle bir alternatif oluşum; üstelik onların da hata yapmalarını engeller. Hata yapmazlar, yapamazlar. Teşkilatımızı kursak, kurabilsek artık teknoloji ile mümkün internet üzerinden canlı yayın bile yapabilir, herkese ulaşabiliriz.

DENGE VE ÜSLUPA GELİNCE

Sezai Karakoç Almanya’nın başarısını hatırlattı konuşmasının bir yerinde;

-Almanya nasıl kazandı? Üç şey çalışmak, bilgi ve disiplin.. biz de bunu yapabilirsek neden olmasın?

Mehmet Nuri Yılmaz edebiyata da meraklı bir Diyanet İşleri Başkanı. Prof. Dr. Abdülkadir Karahan’dan(1913-2000) anektodlar anlattı.

-Bize bir kitabının yayınlanması için müracaat etti. Heyete gönderdim. İnceleyen kurul da bir yeri düzeltmesi için iade etmiş çalışmayı. Bir gün duydum ki Abdülkadir Hoca hastalanmış, sokağa çıkamıyormuş. Ziyaretine gittim. Sordum; “Nedir hastalığın, niçin sokağa çıkmazsın?” Bana demez mi “Sokağa çıkarsam herkes bana kitabında eksiklik bulunan profesör diye bakmaz mı? Onun için sokağa çıkamıyorum?”

Hepimiz gülüştük. Abdülkadir Karahan 1960’lı yılların en kadim hocalarından, Arapça, farsça ve Osmanlı Türkçesini çok iyi bilen bir alimdi. Başta Farsça şiir sohpetlerinin de katılımcılarındandı. Mehmet Nuri Yılmaz, Kadir Mısıroğlu’nun İstiklal Marşı Şairi Mehmet Akif Ersoy hakkında bir programda ileri geri konuşmasına üzüldüğünü anlatınca Sezai Karakoç “Dengeli bir konuşma değil, ne yapalım maalesef üslubu öyle!” Oysa bu konuşmasından dolayı Kadir Mısıroğlu gerek Rahmetli Mehmet Akif Ersoy’un torunları ve gerekse bazı sivil toplum kuruluşlarınca mahkemeye verilmesi ve tazminat davası açılması girişimi karşısında Kadir özür dileyerek vaziyeti kurtarmıştı.

ZİYA GÖKALP’İN ANNESİ BUHARALI

-Üstad sizin döneminizde kimler vardı ? Mesela Mehmet Şevket Eygi, Nevzat Yalçıntaş, Mehmet Eröz(1930-1986)vs.

Sezai Karakoç bazı konularda konuşmaktan aşırı duyarlı. Gıybetten çok uzak duruyor. Bardağın hep dolu tarafını görmeye çalışıyor. Dosdoğru bir entelektüel. Keşke yazmadığı bölümleri ekleyerek hatıralarını tamamlasa. Bu sohpette çünkü Ergani’yi de konuştuk. Odasında memleketinin bir de fotoğrafı asılı. Biraz düşünde ve sonra konuştu;

-Mehmet Şevket Eygi mülkiyeye bizden sonra girdi. Biz üçüncü sınıfta idik. Kendisi birinci sınıfa başlamıştı. Nevzat Yalçıntaş ise Ankara’dan İstanbul’a gitti.

Palu’dan gelen konuk Zeliha Hanım ile Çermikli Zaza Tevfik Bey’in oğlu Ziya Gökalp’i (1876-1924) sordu Sezai Karakoç’a nereliydi bu mütefekkir sosyolog;

-Ziya Gökalp’in annesi Buhara’lı, Babası ise Diyarbakırlı.

Alimler, sanatçılar, müellifler meclisindeki sohpetler esasında bir neslin akademiden aldığı sanal icazet veya diploma gibidir. Çok şey öğreniyorsunuz buradan. Evvelen İbnülemin Mahmut Kemal’in (1870-1957) Beyazıt’taki Şeker Ahmet Paşa sokaktaki evinde, sonra Çınaraltı, daha sonra Marmara Kahvesi’yle “marmaratör” olarak bu lezzeti belli dönemin gençleri tattılar. Artık bu lezzet Sezai Karakoç üstadın Diriliş Akademisi’ndeki sohpetlerinde devam ediyor. Kendisine sağlık, hayırlı uzun ömür diliyorum.

(*)Yüce Diriliş Partisi Genel Başkanı Sezai Karakoç, "Başkanlık sistemi ve yeni anayasa konularından önce, Siyasi Partiler Kanunu'nun değiştirilerek, her türlü fikir partisinin kurulmasına imkan verilmesinin gerekliliği üzerinde ısrarla duruyorum. Ama ne yazık ki, bu konuda bir ilerleme mümkün olamamıştır." dedi.

Sezai Karakoç, Ankara’da Altındağ’daki Hamamönü semtinde düzenlenen Yüce Diriliş Partisi 3. Olağan Büyük Kongresi'nde yaptığı konuşmada, gelinen süreçte parti olarak çok mesafe alamadıklarını ancak fikir ve duruşlarından da asla taviz vermediklerini bildirdi.

Ülke ve milletin, içeride ve dışarıda yaşanan olaylar nedeniyle ağır bir baskıya maruz kaldığını savunan Sezai Karakoç, çekirdek halinde olsalar da geleceği güven altına almak, kalıcı kurtuluş ve diriliş atılımını gerçekleştirmek amacına, programına ve planına sahip bir hareket olduklarına değindi.

Yüce Diriliş Partisi Genel Başkanı Sezai Karakoç, Türkiye'nin mevcut siyasi yapısından dolayı genişleme imkanı bulamadıklarını belirterek, şunları söyledi:

"-Başkanlık sistemi ve yeni anayasa konularından önce, Siyasi Partiler Kanunu'nun değiştirilerek, her türlü fikir partisinin kurulmasına imkan verilmesinin gerekliliği üzerinde ısrarla duruyorum. Ama ne yazık ki bu konuda bir ilerleme mümkün olamamıştır. Eylemleri kanun dairesinde takip etmek gerekir. Fikirler hür, eylemler kanun dairesinde yapılabilir. Ama fikirlere sınır yoktur. Biz ise bugüne kadar, 60 yıllık çok partili dönemde hep fikirleri bağladık, fikirler hala zincirlerle bağlıdır."

"SİYASİ GERİLİM TOPLUM VE ÜLKEYİ YIPRATIYOR"

Çeşitli faaliyetler, konuşmalar ve çalışmalarla ülke çapında yavaş da olsa içten içe bir kaynaşma ve fikir birliği oluşturmaya başladıklarını aktaran Sezai Karakoç, ileride şartların değişmesi durumunda, hareketlerinin ve fikirlerinin hızla yayılacağını dile getirdi.

Yüce Diriliş Partisi lideri Sezai Karakoç, geçmişte olduğu gibi günümüzde de ikili parti sisteminin yaşandığını iddia ederek, "Siyaset alanında var olan şiddetli gerilim, aslında toplum ve ülkeyi yıpratmayı sürdürmektedir. Çok partili dönemin başından beri devam eden bu durum, ne yazık ki halkın psikolojisinde olumsuz gelişmelerin doğmasında etkili olmuştur. Bu yüzden, dış ilişkilerin ana ekseni değişmemiş, ülkemiz bağımlılıktan kurtulamamıştır." ifadesini kullandı. 

Konuşmaların ardından yapılan oylamada, mevcut 64 delegenin tamamının oyunu alan Karakoç, 3'üncü kez Yüce Diriliş Partisi Genel Başkanı oldu.(Ulu Kanal internet sitesi 31 Mayıs 2016)

Bu yazıyı beğendiniz mi?

RSS Kaynağımıza abone olun!

Yorumlar (0) Geri izlemeler (0)

Yorum yapılmadı.


Leave a comment

Geri izleme yok.