Ahsen Okyar Söylenmek yerine söylemek lazım…

ahsen okyar
31Mar/170

Bu vicdansızlığa ‘Evet’ diyecek misiniz? – Levent GÜLTEKİN

levent-gultekin-kelle-300x297Bu vicdansızlığa ‘Evet’ diyecek misiniz? - Levent GÜLTEKİN

Başbakan Binali Yıldırım Burdur’da yaptığı konuşmada şöyle demiş: “Bu ülke nice gençleri terör olaylarında kaybetti. Bu anayasayla eğer devam edersek kayıplarımız artarak devam edecek.”

2014 yılında yapılan cumhurbaşkanlığı seçiminde iktidar mensupları şöyle dediler: “Erdoğan’ı seçin, terör bitsin, çocuklarımız artık ölmesin.” “Erdoğan’ı seçin, Gazze kurtulsun, İslam dünyası ayağa kalksın.” “Erdoğan’ı seçin, ekonomi şaha kalksın.” “Erdoğan’ı seçin, Türkiye düşmanları ağır bir yenilgi alsın.”

Size, bize, bütün ülkeye… hepimize böyle sözler veridiler.

Sonunda Erdoğan seçildi.

“Beni Meclis değil halk seçti, bundan dolayı da farklı bir cumhurbaşkanı olacağım” dedi ve işe koyuldu. Bakanlar kuruluna başkanlık etmeye, ekonomi kurmaylarını toplamaya başladı. Merkez Bankası’nın politikalarından güvenlik konularına kadar hemen her konuda tek söz sahibi ve tek yetkili oldu.

7 Haziran seçim sonuçlarını beğenmedikleri için 1 Kasım’da erken seçim kararı aldılar.

7Mar/170

Bizim Türkümüz – Yüksel ERCAN

Bizim Türkümüz - Yüksel ERCAN

İstanbul’da bundan çok uzun yıllar önce beraber konuşmacı olarak katıldığımız bir toplantı sırasında yazılarımı severek okuduğumuz Yavuz Bülent Bakiler  çantasından” Yalnızlık-Duvak ve Seninle” isimli üç adet kitabı çıkartıp “Yüksel Ercan bunları senin için imzaladım, muhtemelen bu kitaplar sende varsın ama Sen şiiri seviyorsun, bu üç kitabı da biraz daha dikkatli oku” dediğinde Duvak isimli eserin içerisindeki “Bizim türkümüzde gurbet var artık./Hasret var, yürek var, toprak var balam /Gönlümüzü sımsıcak alan topraklar /Tiyan-Şan, Kadır-Gan Dağları'na dek uzar /Kim demiş vatanımız Edirne'den Kars'a kadar ”diye başlayan Bizim Türkümüz isimli şiiri dakikalar içerisinde kaç kez okuduğumuzu inanın hatırlamıyoruz bile..

Yavuz Bülent Bakiler’in bütün eserlerini çok severiz, Eserlerindeki bütün şiirler muhteşemdir, iki kız babası olan bir Türk evladı olarak kızlarımızın küçüklüğünde ağladıkları  zamanlarda onları Yavuz Bülent Bakiler’in şiirleri ile uyuttuğumuzu çok net bir şekilde hatırlıyoruz.

Bütün bunlara rağmen Şairin “Bizim Türkümüz” isimli şiirin bizdeki önemi bir başkadır, Ne zaman bu şiiri okusak, Adriyatik’ten Çin seddine, oradan Buhara’ya, Kerkük’e bir koşu gider, Çinliler tarafından hazırlanmış darağacında idam edilen Osman Batur Han ile birlikte idam sehpasına  çıkar, Üsküp’te Ecdadın sefer sırasında kullanacağı köprüleri inşa eden Mimar Sinan ile birlikte inşaata taş taşıyan insanlar gibi hissederdik kendimizi.

Bizim Türkümüz isimli şiir bizi durduk yerde Uçsuz bucaksız  Türk dünyasına gitmek mecburiyetinde bıraktı, Manas Havaalanına iner inmez dinlerken heyecandan heyecana daldığımız Manas destanını, Tanrı dağlarının eteğinde çimenlerin üzerine yattığımızda alabildiğine mavi gökyüzünü seyrederken bir taraftan da “Atsız Tanrıdağında “ şiirini mırıldandığımızı hatırlıyoruz.

25Şub/170

Menim Anam – Yüksel ERCAN

indirMenim Anam - Yüksel ERCAN

    Savadsızdır /Adını da yaza bilmir/Menim anam../Ancak mene/Say öğredib/Ay öğredib/İl öğredib/En vacibi dil öğredib/Menim anam./Bu dil ile tanımışam/Hem sevinci/Hem de gamı/Bu dil yaratmışam/Her şiirimi/Her nağmemi,/Yoh men heçem/Men yalanam/Kitap kitap sözlerimin /Müellifi Menim anam..

Toplumsal yönü ağır basan ve Eserlerinde genellikle özgürlük, yurt sevgisi, din gibi temaları işleyen Azerbaycan'da "Halk şairi" olarak tanımlanan  Bahtiyar Vahabzade'nin var olan  40'ı aşkın şiir kitabının nerede ise tamamını okumuş, kendisi ile de Lise yıllarında tanışma imkanı bulmuş iflah olmaz bir TURANCI olarak Vahabzade’nin yukarıdaki “Menim Anam” isimli şiirini yıllar yılı okur dururduk, Annemizin yaklaşık iki yıl önce aramızdan ayrılmasından sonra “Menim Anam” şiirini daha duygusal bir ortamda okuduğumuzu ve içlendiğimizi biliyoruz.

Sadece Türkiye’de değil dünyanın bütün ülkelerinde en çok okunan en çok sevilen eserler “Anne şiirleridir”,Sağlıklı, özverili bir anne ile büyümenin dünyanın en muhteşem seyahati olduğunu yaşayarak bilen birisi olarak yaşı kaç olursa olsun hep annelerin dizinin dibinde olmanın sıcaklığının da paha biçilemez olduğunu çok iyi biliyoruz.

Çok sevip saydığımız ve belli bir sürede beraber söyleşilere katıldığımız Yavuz Bülent Bakiler’in Anam türkü söylerdi bana masal yerine /Hüzünlü, boynu bükük, hep Azeri türküler /Yüzüme bakamazdı, acısını anlardım. /Rüzgârlarla savrulur, yağmurlarla yağardım... /Ya yer yatağımda, ya serin sofalarda /Anamı dinlerken ağlardım. “diye başlayan “Anamın Türküleri” isimli şiiri de Anne şiirleri ile ilgili bir başyapıt gibidir.

15Şub/170

MHP: “CUMHURBAŞKANINA 105. Madde ile CEZAİ SORUMLULUK GETİRDİK” DİYOR! SİZ NE DERSİNİZ EY TÜRK EVLATLARI? – Av. Naci KARA

IMG_2302MHP: “CUMHURBAŞKANINA 105. Madde ile CEZAİ SORUMLULUK GETİRDİK” DİYOR! SİZ NE DERSİNİZ EY TÜRK EVLATLARI? – Av. Naci KARA

DOĞRU MU? DOĞRU İSE BU CEZA MÜESSESESİ İŞLER Mİ?

Anayasa 105. Madde değişikliği ile Cumhurbaşkanı (Başkan) suç işlediğinde:

Soru: 1-En az 300 milletvekili Başkan’ın yargılanması için önerge verir mi?

En az 300 milletvekilinin önerge verdiğini kabul edelim.
Soru:2-En az 360 milletvekili soruşturma açılmasına izin verir mi?

Bir mucize ile en az 360 milletvekilinin soruşturma açılmasına izin verdiğini düşünelim.
Soru:3-En az 400 milletvekili Başkan’ı Yüce Divan’a (Anayasa Mahkemesi’ne) sevk kararı verir mi?

Daha büyük bir mucize gerçekleştiğini ve en az 400 milletvekilinin Başkan’ı Yüce Divan’a sevk ettiğini düşünelim.
4-Peki Yüce Divan (Anayasa Mahkemesi) Yargılamasında Başkan’a ceza verir mi? Veya verebilir mi?

CEVAP:
Aynı Anayasa düzenlemesi içinde Anayasa Mahkemesi’nin 15 üyesinin 12’sini Başkan’ın seçtiği düşünülürse hiçbir mucize Başkan’ın yargılanmasını sağlayamaz.

Hal böyle iken, MHP Genel Başkanı’nın ülkücüler üzerinde liderlik statüsünü kötü niyetli olarak kullanarak, onları kandırma yolunu seçmesi affedilmeyecek bir aşağılamadır.

Kendi adıma yapılan bu hakareti tüm ağırlığıyla reddediyorum. İade ediyorum.

15Şub/170

DEFİNE – Bir Kandıra Hikâyesi -10 / Mustafa YILDIZ

DSC_0016

DEFİNE – Bir Kandıra Hikâyesi -10 / Mustafa YILDIZ

Zambo

Bizim dükkânımız vardı, burada, Kandıra’da, Nasip Bakkaliyesi Hasip Güler. Çarşıda, Tüpçü Cemal’lerin sırasında, bakkal açtık. Kâğıtlı şekerler vardı içinden resim çıkan golden cikletler satardık, kırmızı, yassı, üçe dört, dörde dört falan, zenci resmi olurdu üzerinde kulakları küpeli. Zambo, zambo, zambo cikletleri! Cam kavanozlarda kağıtlı şekerler, kapakları da camdandı kavanozların, içindeki şekerler görünecek. Çok yenen şekerlerdi, onları yerdik yerdik, kâğıtlarını arkaya atardık, ulan çöpe atsan ya, çocukluk işte, hep kendimiz yerdik, küllüm zarar.

13Şub/170

YOK böleee bii şey… / Kandıralı FETHİ

fethi duru YOK böleee bii şey... / Kandıralı FETHİ

Sen BÜYÜKSÜN ...
GANDIRA...
KARTAL. da. suikaste uğrayan....
BAŞBAKAN 'ı çıkardı.. .
Nihat ERİM i......
.
AYŞE tatile çıkabilir, diyennn.
DEVRİNİN.
En büyük
DIŞ İŞLERİ bakanı
Turan GÜNEŞ. i....
Milletvekilleri.
..Sedat. AKAY. Beyleri...
Hurşit Güneş leri..
Sağlık Bakanlığı yapmış..
Kazım DİNÇ,abimizi....
KANDIRA yı
O, yıllarda
GANDIRA yapannnnn
Turan SARI yı...
Bideeee bilinmeyen GÜZELLIKLER var...rrrrrr

8Şub/170

DEFİNE – Bir Kandıra Hikâyesi -9 / Mustafa YILDIZ

DSC_0016

DEFİNE – Bir Kandıra Hikâyesi -9 / Mustafa YILDIZ

Gemi Batıran Bora

1 Mart 1958, gemi battı Körfez’de, Üsküdar gemisi, beş yüz kişi boğuldu, çoğu öğrenci. Aynı gündü, o nedenle aklımdadır daima. Fırın yakılmış o gün, annem ekmek yapacak. Evimizin fırına bakan kuzey duvarındaki tahtalar çürümüş biraz, babam da o çürük dökük tahtaları taflan dalları ile kapattı, taflan çalılarını duvara dizdi. Ben de elimde bir sopa, ateşle oynuyorum, eşeliyorum, tutuşturuyorum, söndürüyorum falan.

1Şub/170

DEFİNE – Bir Kandıra Hikâyesi -8 / Mustafa YILDIZ

DSC_0016

DEFİNE – Bir Kandıra Hikâyesi -8 / Mustafa YILDIZ

Tuzlu Muşamba

Defineci Gürcüler gelirler ikide bir, babamı define aramaya götürmek için, annem korkardı o adamlardan, babamın define aramaya gitmesini istemezdi, geri dönmeyecek sanırdı, belki. Çünkü define avcılarının yola ne zaman çıktıkları bilinir de eve ne zaman dönecekleri bilinmez.  “Yenge gelür,  gelür, gelürüz” derlerdi, çabuk geri döneriz anlamında. Gelirler, annemi yine kandırırlar, babamı alır götürürlerdi.

30Oca/170

Bu Diyardan Bir Nihat Gürer Geçti! – İdris TÜRKTEN

Bu Diyardan Bir Nihat Gürer Geçti! – İdris TÜRKTEN

Şu bir gerçek ki, her ölüm erken ve zamansız bir göçüştür. Göçen insanlar yaş itibariyle ne kadar yaşlı olurlarsa olsunlar, çevresindekilerin hala onlardan beklentileri varsa, bu daha da bariz şekilde göze çarpar. Artık dünyanın sizler için ne kadar beyhude olduğunu düşünmeğe başlar, ne tarafa baksanız etrafınızda bir boşluk hissedersiniz, kolunuz kanadınız kırılır, kendinizi manevi bir boşluğun içinde sanırsınız.

İşte Nihat ağabey'in aramızdan zamansız ayrılışı kendisini sevenlerin dünyasında böyle bir boşluk uyandırdı.

Kendisini ve ailesini ne zaman hatırlayacak olsam, gençlik yıllarımda okuduğum ve bana ülkücülüğe ilk adımımı attıran Emine Işınsu Öksüz Hanımefendinin yazdığı "Azap Toprakları" adlı kitap aklıma gelir. Dedelerinin Rumeli'den hazin göç hikâyesini anlatırken, sanki Azap Toprakları'ndaki olayları bire bir onlar yaşamışlardı.

Aramızdaki 42 yıllık ağabey-kardeşlik hukuku, 1975 yılının sıcak temmuz ayında başlar. Petkim Kauçuk Fabrikasına iş başı yaptığımda siyasi görüşümü öğrenen arkadaşlardan birisi: "Komando Nihat'ı tanıyor musun" diye sordu. Çok merak ettim kendisini kauçuk fabrikasının BDX ünitesinde çalışıyormuş. En kısa zamanda tanışmamız gerçekleşti. Anadolu'nun küçük bir şehrinden gelip Kocaeli gibi bir yerde Nihat ağabeyle karşılaşmak, benim için büyük bir moral ve güven kaynağı olmuştu. O unutturmuştu bana gurbetteki yalnızlığımı.

28Oca/170

Sağ olsunlarr. – Kandıralı Fethi

16299530_1732478987065864_7254056370174516815_nSağ olsunlarr. - Kandıralı Fethi

Biiişee yaptığımı zannnn, etmiyorumm..
GONUŞMA dilimlee.yazıyom..!!
Hocammm.Ipek Sümer den
AF OLA...

LANGIR. sokağı
AŞCI İsmaili...
Çırlak MALlesini...
GAVAK kemal den.
Hatıpınarını
GARA ÜZÜM BAYRINI.
Ahcı Nihat dan.
Manav Muzaffere....
197 P.Al.
Turan Sarı dan
Hüsnü Dinç lere...
Rüştü Uygur lardan
ismail Altan lara...
Lisenin duvarlarını
Ağva köprüsünün ayaklarına..

26Oca/170

Savaş Poyraz ve Nihat Gürer’i uğurladık – Orhan BALCI

z2

26Oca/170

Bilge İnsan; Nihat Gürer – Serhat DUYAR

Bilge İnsan; Nihat Gürer - Serhat DUYAR

“80 İhtilalindan sonra mücadeleyi bırakmamak açısından özellikle fikri mücadele için Kocaeli Aydınlar Ocağını kurduk. Bize oturmak yakışmazdı.

Kurucularından ve geçmiş dönem Başkanlığını yaptığım Kocaeli Aydınlar Ocağını Siyasi değil Fikri organizasyon olarak kurduk.

Çekirdek kadroda Vahap Atlı, Beytullah Uslu, Ahsen Okyar ve diğer arkadaşlarla 1985’te fikri boşluğu dolduralım düşüncesiyle Kocaeli de yola çıktık.

Gayesi; sağın tamamına Türk İslam Kültürünü aktarmaktı. 3 Mayıs 1985’te İstanbul ve Ankara’dan sonra 3. Kuruluş Anadolu’ya geçiş noktası olan Kocaeli de, Aydınlar Ocağını kurduk.
Ahmet Kabaklı gibi fikir adamı, İbrahim Kafesoğlu gibi Profesör olmuş akademik kariyeri olan Türk Milliyetçilerinden oluşan bir yapı vardı.

İlimize her Salı akşamı konusunun en iyisi Profesörü getirdik, 139 Hocayı Kocaeli ile buluşturduk. Konferanslar yaptık, Paneller yaptık...”

Evet; bu keyifli sohbet aydın ve mücadeleci duruşu ile Nihat Gürer Ağabey ile yaptığımız bir sohbetten.

26Oca/170

DEFİNE – Bir Kandıra Hikâyesi -7 / Mustafa YILDIZ

DSC_0016

DEFİNE – Bir Kandıra Hikâyesi -7 / Mustafa YILDIZ

Harman

Harmanı saçtık, yığı ile önce yuğladık, çalı ile sürgü yaptık, su döktük, kazanla dolaşırsın harmanı ıslatırsın, toprağı sertleştirmek için, buğday taneleri batmasın diye yığı ile dolaşırsın, samanı ince atarsın, olur beton. Sabah kalkarsın, elli altmış demet saçtın mı harmana haydi oğlum başlıyoruz dönmeye düvenle, hayvanın tersine kürek tutarsın harmana şey yapmasın diye.

18Oca/170

DEFİNE – Bir Kandıra Hikâyesi -6 / Mustafa YILDIZ

DSC_0016

DEFİNE – Bir Kandıra Hikâyesi -6 / Mustafa YILDIZ

Ondan, şundan, bundan

Somun sözcüğü yine başka bir yer ve zamanda geçen bir olayı anımsatıyor, laf lafı açıyor. Sanat Enstitüsü’ne başladığım zaman, 65-66 Meslek Teknolojileri öğretmeni, “Saplamayı neyle sıkarız?” dedi.

16Oca/170

ONİKİYE ON KALA….. / Kandıralı FETHİ

fethi duruONİKİYE ON KALA..... / Kandıralı FETHİ - Tatlısu, Balıkesir 

Yüksel abi..Saatçi..film bittiği andaaa, bu PLAK ı koyardı..
AİLE BAHÇE sinemasında...
Ben, bu gece, ORDAN- BURDAN yazceeem...
GARŞUKK...GURUŞUKK..
neee bilemm, ordann- burdannn.....
Aklıma geldi ..mesala..
Uzağız Gandıra'dan..
URGAN cıların,,,
Bana KALECİ ği öğreten, PALAVRA ÖMER in(Allah nur içinde yatırsın)
Biraderi vardı......
K A Z I M...

KAFASI BÜYÜK--- KALBİ DAHADA BÜYÜKKK..
Benim KANDIRA mın PELVANI idi..(soy adı)
İP yaparlardı..URGAN..

12Oca/170

DİN ADAMLARI YAŞADIĞIMIZ ÇAĞIN SORUNLARININ FARKINA VARMALI – Prof.Dr. Ali BARDAKOĞLU

58b053c805beeea9e04dde1724076741_XL   Habertürk Gazetesi'nden Kübra PAR;  eski Diyanet İşleri Başkanı Prof. Dr. Ali Bardakoğlu ile 21. yüzyılda İslam dünyasının yaşadığı sorunlar hakkında konuştu...

Kitabınızın adını neden “Müslüman­lığımızla Yüzleşme” koydunuz?

İslam ile Müslümanlık aynı şey değildir. Müslümanlar 14 asırdır tarih sahnesindeler ve farklı coğrafyalarda farklı Müslümanlık tarzları ortaya çıktı. Kendi kavgalarımızın, zaaflarımızın, tarihi ve sosyal şartların yol açtığı sıkıntılar vardır. Bu yüzden Müslü­manlığımızın sürekli İslam ışığında gözden geçirmek ve yüzleşmek zorundayız.

Bugün İslam dünyası denildiğine bir Batılının aklına terör, savaş, geri kalmış­lık, kadınların aşağılanması, otoriterlik, bilim sanatta geri kalmışlık ve körfez ülke­lerindeki abartılı lüks tüketimi geliyor. Neden böyle bir manzara ortaya çıktı?

Batılıların da bizim de görme biçimi­mizde biraz yanlılık var. İslam tarihinde bilimde, teknolojide, bilgi üretiminde başarılı olunan altın dönemler var. Ama bugün İslam dünyasında şiddetin, terö­rün, nefretin olduğu doğrudur. Bununla yüzleşmemiz gerekiyor. Kadın hakları, kız çocuklarına ayrımcılık, eğitim, sağ­lık, çevre gibi temel açılardan gerideyiz. Mesela milli gelirlerin İslam ülkelerindeki dağılımı ve sosyal adalet konusu... İslam adaletten çok söz eder, fakirin yanında olmaya teşvik eder ama bugün İslam dün­yasında insan değeri çok aşağılarda.

11Oca/170

DEFİNE – Bir Kandıra Hikâyesi -5 / Mustafa YILDIZ

DSC_0016

DEFİNE – Bir Kandıra Hikâyesi -5 / Mustafa YILDIZ

Av

Mavzerle. Mavzerle av? Eskiden öyle. Yorgancıda da vardı, görmüşsündür, duymuşsundur. Dolma kapsül koyardı, kara barut, dumanlı barut. Tüfek, av tüfeği çok sonradan çıktı. Dumansız barut çok pahalı, teneke ecza kutusu, içinde yüz kırma kapsül var, yuvarlak, bu boyda (işaret parmaklarını birbirine bakar biçimde yirmi- yirmi beş santim aralıkla havada tutuyor) yine pembe renkli saçma kutusu. Alsana göreyim para nerde? Kara barut almış, dumanlı barut, babam.

6Oca/170

Zor bir yılın ardından – Prof.Dr. İlber ORTAYLI

56fb8066c03c0e5dc8a52390Zor bir yılın ardından -  Pof.Dr. İlber ORTAYLI

Çoğu yılın bilançosu gibi 2016 da acı. Bu yıl, şüphesiz hayatımızın tatlı yönleri de olmuştur. Ama genelde hem Türkiye hem de dünya açısından sıkıntılarla, sorunlarla geçti. Hepimiz için hayırlı ve sağlıklı 2017 dilerim. </DIV>

GEÇEN yıl tarihte yerini nasıl alacak? Tek bir yılın bilançosunu yapmak, tarihçilik açısından çok mantıklı görünmeyebilir ama yine de kendimizi zamanın akışı içinde sınırlayıp bazı değerlendirmeleri kaçınılmaz olarak yapıyoruz.

Ülkemizle başlayalım. 2016’nın temmuz ayının ortasında bir darbe girişimi atlattık. Başarısız bir darbeydi, kanlı olarak başladı ve bastırıldı. Son darbeden bu yana 26 yıl geçmiş. Bir yandan coğrafyamızda, Ortadoğu’da başka darbeler de mevcut. Mısır örneğin, hâlâ darbe rejimi altında. Darbeci ülkelere karşı yürütülen diplomaside dikkatli olmak gerekiyor. Çünkü Türkiye, ister sevinin ister endişe edin, ister hoşunuza gitsin ister gitmesin, civarımızdaki ülkelerle ekonomik yönden ve nüfusun yayılımı açısından iç içe. Dış politikada hesaba katmadığımız unsurlar her gün önümüze çıkıyor.

Nüfus coğrafyası değişti; birtakım devletlerin ve siyasi rejimlerin gaddarlığı, büyük devletlerin dünya düzenini koruyamaması yüzünden geniş kitleler oradan oraya göç ediyor. Renkli coğrafyası ve kültürüyle eski Suriye’yi bundan sonra bulamayacağımızı bilmek zorundayız.

4Oca/170

DEFİNE – Bir Kandıra Hikâyesi -4 / Mustafa YILDIZ

DSC_0016

DEFİNE – Bir Kandıra Hikâyesi -4 / Mustafa YILDIZ

Seyrek Seyrek Olalı

Seyrek hepi topu üç hane, dedelerim, dedemin dedesi, 1864’te gelmişler, Büyük Çerkez Sürgünü’nde. Yıllardır Kefken’de Babalı köyünde bizim büyük sürgünümüzü anma törenleri yapılır ama bu, Kandıra’da bilinmez, neden bilinmez o da bilinmez. Kandıra’da Çerkez çok azdır aslında, deniz kenarlarından kaçmışlar, hatta balık da yemeyenleri vardır, derler, ataları denizde boğuldu diye. Her yerde söylenmez, Çerkezler, kadının olduğu yerde silah çekmez, kavga etmez, Çerkez kızının gözü hep yerde olur, oynarken bile. Çerkezleri övmek değil amacım, bunları söylerken diğer kavimleri aşağılamıyorum, yanlış anlaşılmasın, Türk, Kürt, Laz, Manav, Çerkez hepimiz Türk bayrağı altında yaşıyoruz.

28Ara/160

DEFİNE – Bir Kandıra Hikâyesi -3 / Mustafa YILDIZ

DSC_0016

DEFİNE – Bir Kandıra Hikâyesi -3 / Mustafa YILDIZ

Hatıralarını Hazine Yapan Adam

Hafızamda yolun ortasındaki kuş yahut yılan resimli taşın çocukluğumdaki şekli. Değirmeni, Kurtuluş Savaşı yıllarında Rum bir aileden almış Rüştü abinin büyük dedesi, ondan evveli zaten kasabanın ileri gelenlerinden, büyük büyük dedesi ilk belediye başkanı Hacı Mustafa Efendi. “Değirmeni satan Rum, buraları terk ederken, paraları yanında götürmek istemiyor. Her taraf eşkıya, çete dolu o zamanlar. Paranın gittiğine yanmaz adam canından da olur. Çoluğu çocuğu, kapı kacağı toplamış adam, buradan, öküz arabasıyla Seyrek’e, -bak o zaman da liman varmış Seyrek’te, hatta gümrük memurluğu da vardı bir zaman, Kamuran ve Gönül Akkor’un babası Seyrek’te gümrük şefi- Seyrek’ten de balıkçı teknesiyle ver elini İstanbul. En güvenli kaçış yolu o, o zamanlar. İşte, güya o Rum, sarı liraları saklamış bir yere derler, çocukluğumdan hatta babamın çocukluğundan beri anlatılır durur bu hikâye.”