Ahsen Okyar Söylenmek yerine söylemek lazım… Şikayet edeceğine sen de alternatifini oluştur.

14Ara/160

DEFİNE – Bir Kandıra Hikâyesi -1 / Mustafa YILDIZ

DSC_0016  DEFİNE – Bir Kandıra Hikâyesi -1 / Mustafa YILDIZ

Gizli veya açık herkes define avcısıdır.

Şefik Cami önünde buluştuk. Akşam gezmelerimizin rotasını Rüştü Abi çiziyor. Yalnız başına da olsa arkadaşlarıyla da olsa hemen her akşam yemeğinden sonra aşağı yukarı saat sekiz sırası başlar yürüyüşü, günü sporla kapatır, sağlıklı yaşam için şart.

Yeni Postanenin önünden Tekke Meydanına ağır aksak adımlarla, oradan Orhan Cami’ye doğru hafif yokuş aşağı kendiliğinden tempo artırarak ısınıyoruz, yol tenha, çıkarsa bir iki tanıdık selamlaşıyoruz, çarşıya yakın köşelerden tesiri azalan gürültüler geliyor, seslerin anlamı yok, belki anlamak istemiyoruz. 

Ağva yolu üzerindeki köprünün solundan, yayalar için yapılan tahta geçitten derenin karşı kıyısına geçip Namazgâh’a salınıyoruz. İlk top oynadığımız, bisiklete binmeyi düşe kalka öğrendiğimiz, taa, Sultan Orhan zamanından kalma koca çayır ufaldıkça ufalmış, Kandıra’nın cebine girmiş sanki, derenin şehir tarafında gram çayır kalmamış, Un Değirmeni’nden İzmit yönüne doğru uzanan top sahası ve panayır yerinde şimdi, otogar, sanayi ve pazaryeri binaları oturtulmuş, eskiden mesire yapılan karşı kıyıda, kalın gövdelerinde fetih günlerinin mağrurluğunu taşıdığını unutan ulu çınarların gölgesine saklanmış gibi garip, mahzun Namazgâh.

Öyle rivayet edilir ki Kandıra’yı 1326 yılında fetheden Akçakoca ve askerleri, ilk namazlarını bu ulu çınarların çevrelediği çayırda kılmışlar.

Karşıdan eşofmanlı bir çift geliyor, tempolu yürüyorlar,  belli ki onlar aynı güzergâhı tersten kullanıyorlar. Yan yana gelince erkeğin genç, uzun boylu, güleç yüzlü, kadının ise basbayağı esmer tenli, uyumlu, hallerinden memnun oldukları anlaşılıyor,  Rüstü Abi, onları, başkanı olduğu Kandıra Musiki Derneği’nin yarın akşam başlayacak Türk Sanat Müziği Korosu çalışmalarına davet ediyor,

“Kefken yolunda, köşede, eski postane binasında, üçüncü kat, şimdi Belediye Kültür Müdürlüğü var, Şoförler Derneğinin üstü, unutma, saat altı buçuk sekiz buçuk arası, mutlaka bekliyorum.” Çift, müzik çalışmalarının nihayet başlamasından duydukları küçük sevinci gülümseme ile gösteriyorlar, karşılıklı 

“ iyi akşamlar”

“ iyi akşamlar”.

Çift, sesimizi duyamayacak denli uzaklaşınca çiftin karı koca doktorlar olduklarını, erkeğin çocuk doktoru olduğunu, önce devlet hastanesinde belki de mecburi hizmette çalıştığını, Kandıra’yı ve Kandıralıları çok sevdiğini, tayini çıkınca, istifa edip özel muayenehane açtığını, kadının ise sonradan kasabamıza geldiğini, aslen Afrikalı, galiba jinekolog olduğunu söyledi, Rüştü abi. İkisi de koroda yer alacaklar, ne güzel.

Define Taşı

Islah çalışmalarında derenin batı kıyısına Namazgâh çayırı boyunca yürüyüş parkuru yapılmış, alçak bir kaldırım ama güvenli.

“Tam, un değirmeninin hizasında, “ Sizin şu değirmenin önünde yolun ortasında kocaman bir taş vardı, ne oldu o taşa? 

Benim çok gizli bir bilgiyi ulu orta söylememden şaşkınlık geçiren bir yüz ifadesiyle ve ilk hecelerin üstüne basarak “Define taşı, sen nereden biliyorsun onu?”

“Eskiden 19 Mayıs Bayramı törenlerinin de yapıldığı çayıra, top sahasına gidip gelirken görürdük, üzerinde kuş resimleri falan kazılıydı, şimdi yok.”

“Kuş değil yılan resimli taş. Caddeler açılırken, asfalt atılırken kaldırdılar, biz de değirmenin içine taşıdık. Onun hikâyesi derin ve uzun, anlatırım.”

Bazı konularda çok sabırsızım, hemen anlatsa.

“ Babam çok söylerdi, ona da babası söylermiş, çocukluğumdan beri kulağımdadır o define hikâyeleri… Küp varmış, derlermiş, altında mı, yanında mı, üç metre dere tarafında mı, yok beş metre çayır tarafında! Çok kazıldı oralar, kazılmayan yer kalmadı.

Çıktı mı?

Nerede?

Ben görmedim, duymadım çıktığını, hâlâ ararlar, meraklılar. Şimdi değirmenin yıkılmasını bekliyor herkes, duvarlarının altındaymış sarı liralar güya.”

Değirmen binası o kadar eski mi?

“1948’de yanmış, şimdiki bina, yanan bina tamamen yıkılmadan, temele dokunulmadan yeniden yapılmış, yığma bina. Ben de bekliyorum çıkacak mı bakalım altından altın.”

…Devam edecek…

xxxBu yazının tamamı ve orijinal hali 5 Aralık 2016 Pazartesi günü www.ahsenokyar.com’da yayınlanmıştır.

Bu yazıyı beğendiniz mi?

RSS Kaynağımıza abone olun!

Yorumlar (0) Geri izlemeler (0)

Yorum yapılmadı.


Leave a comment

Geri izleme yok.