
YALOVA Seçimlerinin Gerçek Galibi, Sayın Muharrem İNCE’ dir. / Hasan YILMAN
YALOVA Seçimlerinin Gerçek Galibi, Sayın Muharrem İNCE' dir. / Hasan YILMAN
Seçimlerin tekrarı gündeme geldiği işte o zaman sürecinde, bir çok kişi tarafıma YALOVA seçimlerini sormuştu. Cevap olarak: Twitter sayfamda da 28-30 mayıs tarihlerinde açıkladığım gibi '' Ereğli ile geldiler YALOVA ile gidecekler, Ah.... Ah... CHP' nin başında Sayın Kılıçdaroğlu, MHP' nin başında da Sayın Bahçeli olmasa; işte o zaman süreci; hızlanacak demiştim.
YALOVA seçimleri öyle hafife alınacak bir seçim asla değildir. Her türlü maddi imkanlara açık davetlerin yaşandığı, akıl ile mantığın asla kabul bile edemeyeceği bir çok vaadlerin bol keseden atıldığı, yalanın, dolanın kol gezdiği, devletin tüm imkanlarının AKP' ye akıtıldığı sadece yolların altınla kaplanmadığı, yollara altın döşenmediği, orantısız imkanların yarıştığı ve belki de asrın seçimi diyebiliriz.
DAMARLARI 19.YY’DA DONMUŞ ADAMLAR–Süleyman PEKİN
DAMARLARI 19.YY’DA DONMUŞ ADAMLAR - Süleyman PEKİN
Geçmiş zamanın şan - şöhret hikâyeleriyle gevişlemek günden ve gelecekten nasipsizlenmeye delalet eder. Osmanlı’nın Kuruluşunu, Rumeli’ye çıkışını ve Timur sonrası toparlanışını es geçenlerin gözünde İstanbul’un Fethinin neyi sembolize ettiğini anlamaya çalışır dururum. Öyle ya İznik dinî açıdan daha önemli bir şehirdi ve 1331’lerde fetholundu. Yavuz’un Mısır Seferiyle alınan Antakya da Hıristiyanlık için İstanbul’dan geri değildi. Ya Kudüs? Niçin Kudüs’ün Fethinin 497.Yıldönümünü kutlamıyoruz mesela? 3 yıl sonra 500’lenecekken hazır.
Sonra bu İstanbul’un düşüşü var (13 Kasım 1918) ve Millî Mücadeleyle birlikte Mustafa Kemal’le tekrar kurtuluşu (6 Ekim 1923) var; neden kutlanmaz? Aslında İstanbul bahanedir, siyasal İslam sembolizmi şahanedir; damarları 19.yy’da donmuş adamların bu halde 21.yy’a hitap edebileceklerini zannetmeleridir temel mesele.
KALİTELİ YAŞAMDA “DENEME”NİN ÜSTÜN GÜCÜ – Yrd. Doç. Dr. Süleyman ÇOŞKUNER
KALİTELİ YAŞAMDA “DENEME”NİN ÜSTÜN GÜCÜ - Yrd. Doç. Dr. Süleyman Çoşkuner
Denemek, yapmanın ve uygulamanın ilk başlangıç noktasıdır.
Denemeden hiçbir eylemin yapılıp yapılamayacağına baştan karar verilemez. Öğrendiğimiz her eylem ve ustalığı, ilk denemeyle birlikte defalarca tekrarlayarak elde ederiz.
İnsanoğlunun yüksek kaliteli bir hayat yaşayabilmesi için, son nefesine kadar sürekli olarak yeni bir şeyler öğrenme zorunluluğu vardır. Belirli bir konudaki profesyonellik elbette önemlidir. Ancak hayatın her safhasında bizlere yeterli olmaz.
Profesyonel olmasak dahi, yüksek kaliteli yaşayabilmek için, sürekli ve dinamik bir şekilde öğrenmeye ve yeni ustalıkları hayatımıza katmaya ihtiyacımız vardır.
Zira, neyin, ne zaman, ne şekilde insana lazım olacağı belli değildir. Bir şoför, patlayan lastiğini hiç tamir etmemiş ise, onun arabasının lastiğinin hiç patlamayacağını düşünmek safdillik olur. Günün birinde ıssız bir yolda lastiği patlarsa, “ben lastik yapmasını bilmiyorum ki” demesi, sorunu çözmeyeceği gibi, katlayarak çoğaltacaktır.
Halbuki, kaliteli yaşayan insanların her hal ve şartta problem çözümünü de iyi şekilde bilmeleri ve uygulamaları esastır.
Peki insanların bilmediği eylemler nelerdir? Elbette ki hiç denemedikleridir. Bir insan en basit bir eylemi dahi, ilk denemesinde beceremeyebilir. Ancak denemelerine devam ederse, her denediğinden yeni dersler ve öğrenmeler çıkarmayı becerebilirse, yani öğreninceye ve başarıncaya kadar denemeye devam ederse, altından kalkamayacağı ve öğrenemeyeceği hiçbir mesele olmayacaktır.
Kıbrıs’ta oynanan oyun – Savaş SÜZAL
Kıbrıs’ta oynanan oyun - Savaş SÜZAL
Yazıyı yazmaya başladığımda, tarih 21 Mayıs’tı. Bundan 51 yıl önce, genç bir Harp Okulu öğrencisiyken katıldığım hareketli bir gecenin yıldönümü. Bir sınıf arkadaşım bana not yollamış, askeri darbeler mi kötü, AKP iktidarı mı diye. Kişiye göre değişir. Hukuk ve demokrasinin, kişisel özgürlüklerin olmadığı bir ülkede demokrasiyi nasıl savunabilirsiniz?
Soma’da herkes vicdan oyununu oynadıktan sonra, yavaş, yavaş ülkenin gerçek gündemine dönüyoruz. Artık AB ve Avrupa’da herkes Erdoğan’ı eleştiriyor. Erdoğan ve Soma olayları, Almanya’da iç politikaya bile yansıdı. Washington bile, Soma’daki tehdit ve vurma olaylarının, yasa önünde hesabının verilmesini öneriyor. Anlaşılan yabancıların, Türkiye’de, hâlâ işleyen bir hukuk mekanizması olmadığını anlamaları da zaman alacak.
ABD Savunma Bakanı İsrail’deyken Başbakanın ağzından “Yahudi dölü” sözcüğünün sarf edildiği ortaya atıldı. Her halde ABD Savunma Bakanı’na İsrailliler, ne düşündüklerini belirtmişlerdir. Tabii, tokat, yumruk ve tekme olaylarını saymıyorum bile. Oysa bu acı ve gürültüler arasında, ülkenin kaderini etkileyecek önemli olayları göz ardı ediyoruz. Mesela, ABD Başkan Yardımcısı Biden’ın, Kıbrıs ziyareti. Bu ziyaret, hem ekonomik, hem de siyasi açıdan önemli.
Ekonomik açıdan önemli. Çünkü Avrupa Rus gazı ve petrolüne bağımlı olmak istemiyor. Akdeniz’in doğusunda ve özellikle de İsrail ortaklığıyla yürütülen gaz ve petrol üretimi, Avrupa’ya ikinci bir alternatif olacak. Bu arada bu durum Kıbrıs Rum yönetimini ekonomik açıdan kurtarırken, Avrupalıların gözünde Kıbrıs’ında stratejik önemi artacaktır. ABD, doğal olarak bu oyunda, hem İsrail, hem de Kıbrıs açısından, masada olmak isteyecektir. Bu söylediklerimi, Rusya’nın Çin ile imzaladığı dev anlaşma doğruluyor. Putin, Avrupa pazarını kaybedeceğini bildiği için öteki büyük pazarı sağlama alıyor.
SOMA TWİTLERİ – Feyzullah BUDAK
SOMA TWİTLERİ - Feyzullah BUDAK
Soma faciasının yarattığı derin acı sebebiyle bu konuda derli toplu bir yazı yazamadım. Şimdi ortaya çıkıyor ki; alınması gereken bir yığın tedbirin, maliyetleri düşürerek daha fazla oy için daha fazla kömür dağıtmak uğruna alınmaması sonucunda orada bir katliam yaşanmış. Bunun için Başbakan hemen ilk günde “Bu kaderdir, ölüm madenciliğin fıtratında vardır” diyerek, sorumluluktan kurtulmaya çalışmış.
Bu konuda pek çok yazılar yazıldı ve uzun uzadıya tekrarlanacak sözler anlamını kaybetti. Onun için aşağıda Soma faciasıyla ilgili olarak yazdığım kısa tiwitlerimi, aynı konuda beğenerek tekrarladığım bazı tiwitlerle beraber bilginize ve arşivlere sunuyorum.
***
20 gün önce CHP’nin Soma’da Meclis araştırması önergesine ret oyu veren AKP milletvekilleri bununla nasıl yaşayacaklar, merak ediyorum.
Şamil Tayyar’ın “Tamam biz önergeyi reddettik ama CHP’de biraz daha zorlasaydı” dediği bana uydurma gibi geldi… Yoksa gerçek mi?
Favorim, “Karbonmonoksit çok tatlı bir ölümdür, hiçbir şey hissetmezsiniz” diyen profesördür. Klonlanıp her üniversiteye bir tane verilmeli.
Yüz binlerce şirkete ceza kapıda mıdır? – Ekrem Öncü
Yüz binlerce şirkete ceza kapıda mıdır? - Ekrem Öncü
Değerli okurlarımız basında yer alan haberlere göre TTK’da bir kelimenin değişmesi ile 350.000 şirkete ceza kesileceği vurgulanmakta idi. Aslında bu konu daha önce “Yeni TTK ile Kar Dağıtımı Zorunlu Hale Gelmiş midir?” başlıklı yazımızda ele alınmıştı. Konunun halka açık ya da SPK kapsamındaki şirketler boyutu biraz farklıdır. Maliye Bakanlığı’nın neden ceza kesmek istediği bu yazı ile daha açık ortaya konulacaktır.
Yeni Ticaret Kanununun 519’uncu maddesine göre;
(1) Yıllık kârın yüzde beşi, ödenmiş sermayenin yüzde yirmisine ulaşıncaya kadar genel kanuni yedek akçeye ayrılır.
(2) Birinci fıkradaki sınıra ulaşıldıktan sonra da;
a) Yeni payların çıkarılması dolayısıyla sağlanan primin, çıkarılma giderleri, itfa karşılıkları ve hayır amaçlı ödemeler için kullanılmamış bulunan kısmı,
b) Iskat sebebiyle iptal edilen pay senetlerinin bedeli için ödenmiş olan tutardan, bunların yerine verilecek yeni senetlerin çıkarılma giderlerinin düşülmesinden sonra kalan kısmı,
c) Pay sahiplerine yüzde beş oranında kâr payı ÖDENDİKTEN sonra, kârdan pay alacak kişilere dağıtılacak toplam tutarın yüzde onu, genel kanuni yedek akçeye eklenir.
‘Balkan Birleşik Devletleri’ Olabilir mi? – Alptekin CEVHERLİ
Balkanlar Türk idaresinden çıktığından beri kargaşası dinmeyen çetin bir coğrafya. Çeşitli milletlerin, alt grupların ve inançların küçük sayılabilecek bir alanda iç içe yaşadıkları bu yarımadada istikrar ve huzuru sağlamak oldukça zor.
Söz konusu karışık bölgede huzur ve güven, ya şimdiye kadar olduğu gibi dışarıdan gelen egemen bir gücün varlığı ile sağlanmaya devam edebilir (bu durumda tarih şahittir ki, söz konusu egemen güç zayıfladığı anda, kan ve vahşet Balkanlara bütün şiddetiyle geri dönüyor) ya da bölgede yaşayan milletler bir arada yaşamayı öğreneceklerdir…
Evet, bu zor ama imkânsız bir çözüm değildir!
Balkanlarda tarih boyunca Romalılar, Hun Türkleri, Peçenek Türkleri, Bizans, Osmanlı Türkleri, SSCB (Rusya) ve son olarak da ABD; bölgede bir nevi istikrarı sağlamış ve sağlamaya devam ediyor. Ancak NATO’nun yani ABD’nin bugünkü gücünün ortalama on yıl içinde Balkanlardan çekildiği anda; ne olabileceğini kimse düşünmek bile istemez öyle değil mi? Gerçi ABD’nin varlığı sayesinde bölgede kan akması durmuştur. Doğru.
AKP’DEKİ OY EROZYONUNUN YÖNÜ MHP’YE DOĞRU – Yrd. Doç. Dr. Sakin ÖNER
Yüksek Seçim Kurulu 30 Mart 2014 Mahalli Seçimlerinin kesin sonuçlarını açıkladı. Bu sonuçlara göre; seçimlerde yüzde 89,48 gibi son seçimlerde pek görülmeyen yüksek bir katılım oranına ulaşılmıştır. Seçimlerde seçmen sayısı 48 milyon 843 bin 157; oy kullanan seçmen sayısı 43 milyon 543 bin 717’dir.
Belediye Meclisi Üyeliği seçimlerinde; AK Parti yüzde 42,87; CHP yüzde 26,34; MHP yüzde 17,82; BDP yüzde 4,16 oranında oy almıştır.
51 ilde İl Genel Meclisi Üyeliği seçimlerinde; AK Parti yüzde 45,43; CHP yüzde 16,87; MHP yüzde 20,21; BDP yüzde 7,73 oranında oy almıştır.
Büyükşehir Belediye Başkanlığı seçimlerinde; AK Parti; yüzde 45,54 CHP; yüzde 31,04 MHP; yüzde 13,65 BDP; yüzde 3,09 oranında oy almıştır.
Belediye Başkanlığı seçimlerinde; AK Parti yüzde 43,13; CHP yüzde 26,45; MHP yüzde 17,76 BDP yüzde 4,18 oranında oy almıştır.
ŞAŞILASI SAVUNMALAR – Feyzullah BUDAK
ŞAŞILASI SAVUNMALAR - Feyzullah BUDAK
17 ve 25 Aralık operasyonları ile rüşvet ve yolsuzluk iddialarına muhatap olan ve daha sonra da görevlerinden istifa etmek zorunda kalan 4 bakan TBMM’de haklarındaki fezlekeler görüşülürken kendilerini savundular. Daha doğrusu bunlardan üçü savunma yaptı, biri kendisini savunmadı bile. Ama şimdi savunma yapan üç eski bakanın savunmalarına bakınca doğrusu insan dördüncünün savunma yapmamasının kendisi açısından daha hayırlı olduğunu anlıyor.
Esasen bu eski bakanlar TBMM’deki savunmalarını yapmadan önce aynı günün daha erken saatlerinde AKP Genel Merkezinde yapılan toplantıda kendi milletvekillerine savunma yapmışlardı. Başka bir ifade ile TBMM’de yapacakları savunmanın önceden provasını yapmışlardı. Tabii basına yansıyan savunmalardan anlaşılıyor ki; eski bakanlara partide yaptırılan bu savunma provalarını her kim akıl etmişse doğrusu akıllıca bir iş yapmış. Çünkü, bu prova en azından savunmaların ne kadar ciddiyetsiz ve halkı iknadan uzak olduğu görülerek, TBMM’de yapılacak konuşmaların Meclis TV’den naklen yayınlanmasını, böylece halkın bu savunmaları doğrudan kendi kulaklarıyla duymasını önlemeye fırsat verdi.
Şimdi 3 eski bakanın Meclis’te yaptığı savunmaların özlerine kısaca bir bakalım;
Değerler Yanılgısında Debelenen Toplum – Alptekin CEVHERLİ
Değerler Yanılgısında Debelenen Toplum - Alptekin CEVHERLİ
Milletler doğarlar, büyürler ve ölürler. Aynen insanlar gibi...
Bazı milletlerden başka milletler türer, bazısının ise nesli kesilir; başka milletlerin hegemonyasında tarihin tozlu sayfalarına doğru yelken açarlar.
Bugün için Türkiye’mizde yaşayan bizlerde de, bazı bazı ve çeşitli açılardan bu süreçler kısmi olarak gözlemleniyor.
Bu arızaların en başında da ‘inanç eksikliği’ göze çarpıyor.
‘İnanç’ derken, aklınıza namaz kılmak, oruç tutmak gelmesin!
Bunlar zaten Allah’ın emri olan, insanı mutlu eden şekilsel ibadetler...
Benim bahsettiğim ise ‘inanç’...
Bu Güzel Şehrimiz Kocaeli Susuz Kalacak mı? – Dr. H. İbrahim Kahraman
Bu Güzel Şehrimiz Kocaeli Susuz Kalacak mı? - Dr. H. İbrahim Kahraman Kocaeli Kent Konseyi Başkanı
BİR İLKOKUL ÖĞRENCİSİNİN GÖZÜYLE 1952-1953’te KANDIRA AYDINLIK MAHALLESİ ve TANIDIKLARIM –2 – Prof. Dr. Atilla ÇETİN –Tarihçi/Arşivci
BİR İLKOKUL ÖĞRENCİSİNİN GÖZÜYLE 1952-1953’te KANDIRA AYDINLIK MAHALLESİ ve TANIDIKLARIM –2 - Prof. Dr. Atilla ÇETİN –Tarihçi/Arşivci
Annemin Aydınlık mahallesinde evinin yerinde şimdi Bağırganlıların yaptığı üç katlı, altı daireli bir apartman var. Evin arkasında ağaçları olan birde bahçe vardı. Bahçenin sonu terzi Mahmure ablanın evine kadar gidiyordu. Dut, ceviz, vb. ağaçları vardı. Bahçe şimdi evler arasında kalmış çocukluğumun geçtiği o ev ve bahçe şimdi yad ellerde. Üzülür müsün, sevinir misin? Bilmem. Sünnetim de o evde olmuştu. Galiba 1953’te.
Birçok anılarım var. Bu evi iyi hatırlayanlardan birisi Eczacı dostumuz İsmail Genç Bey’dir. Saya dikmesi (saya; Ayakkabının yumuşak olan üst bölümü.) için dedeme eve, deri getirirmiş çocukken, evi, zilini, büyük kapıyı ve dedem Şaban Efendiyi iyi tanıyor. Bana birkaç kez bildiklerini, gördüklerini anlattı. Kulakları çınlasın.
Bağırganlılı marketçi dostum (Burak Market) İbrahim Yılmaz şimdiki apartmandan bir daireye rica etti. Gittim ve gezdim. Çocukluk anılarımı az da olsa tazeledim. Yeni mekanda hayatta bence en güzel şeylerden biri, atalarının evine, yurdunu, toprağını korumak, anılarını yaşatmaktır.
İNSAN’IN TERCİHİ – Prof. Dr. Nurullah AYDIN
İNSAN’IN TERCİHİ – Prof. Dr. Nurullah AYDIN
Bir kesim insanlar; mutsuz, şaşkın, hayal kırıklığı yaşıyor.
Bir kesim insan ise mutlu, gurulu, kibirli.
Olumlu ya da olumsuzluklar insanı; bazen çare bulmaya, bazen çaresizliğe sürükler.
En doğrusu ise insanın kendini sorgulamasıdır. Sorgulayan insan çözümü de, çareyi de yine kendinde bulabilir.
İki şey seni "vasıflı insan "yapar:
1 İradeye hakim olmak
2 Uyumlu olmak
İki şey sana "e değer" katar:
1 Hitabet ve diksiyon eğitimi almak
2 Anlayarak hızlı okumayı öğrenmek
POST ALIRIM, DOST SATARIM – Av. Ruhittin SÖNMEZ
POST ALIRIM, DOST SATARIM – Av. Ruhittin SÖNMEZ
Anayasa Mahkemesi Başkanı Haşim Kılıç’ın gündeme damgasını vuran konuşması üzerine yapılan yorumlar ibret verici. Özellikle daha düne kadar O’nu yere göğe koyamayan AKP’liler ve yandaşların tavrı ürpertici.
Siyaset adına kişilikler yerle bir edilebiliyor. Bir kişiyi savunmak uğruna değerlerin böylesine çiğnenebildiğini görmek üzücü.
Haşim Kılıç hepimizin bildiği gibi muhafazakâr yapıda bir insan ve eşi başörtülü. Eskişehir İktisadi ve Ticari İlimler Akademisi mezunu. 1990 yılında Turgut Özal tarafından Anayasa Mahkemesi (AYM) üyeliği görevine getirildi.
Refah ve Fazilet Partilerinin kapatılması davaları, Üniversitelerde başörtüsü yasağı ile AKP’nin kapatılması davası kararlarında ret oyu kullanmıştı. Yazdığı muhalefet şerhleri, “askeri vesayete karşı dik duruşunu” yansıtan kararları, “kişi hak ve özgürlüklerine vurgu yapan tavırları” ile AKP tarafından her zaman takdir edilmiş bir hukukçu idi.
Ne var ki son dönemde AYM’nin HSYK Kanunu’nun bazı maddelerini iptali ile Twitter yasağını kaldıran kararları sonrası Başbakan Tayyip Erdoğan’ın hışmına uğradı.
Erdoğan “AYM kararına saygı duymadığını, kararın milli olmadığını” sert bir üslupla ifade etti.
AYM Başkanı Haşim Kılıç Mahkemenin yıldönümü törenlerinde yaptığı konuşmasının içinde, Başbakanın itham ettiği konuları açıkladığı ve “gömlek değiştirme” metaforunu kullandığı için Başbakan’a cevap niteliğinde ve siyasi olmakla itham edildi.
3 MAYIS TÜRKÇÜLERİN BAYRAMI – Av. Zeki Hacıibrahimoğlu
3 MAYIS TÜRKÇÜLERİN BAYRAMI - Av. Zeki Hacıibrahimoğlu
Yıl 1944, 3 Mayıs, yine böyle bir bahar sabahı, milli mücadelenin kara bağrında Ankara’da bir kıyamet koptu. Bu kıyamet, hayra alametti ama şer gibi gösterildi.
Türkçü yazarımız, Atsız’ın Orhun Dergisi’nde devrim başbakanını, komünizmin gelişmesi karşısında ikaz etmek için yazdığı açık mektup, büyük hadiselerin başlangıç noktası oldu.
Böyle bir bahar sabahı, bu topraklar için toprağa düşenlerin çocukları vatansızlara, imansızlara karşı dik durdular. Yeni nesilleri ilkokuldan başlayarak üniversiteye kadar, Allahsız, ahlaksız, ruhsuz bir felsefe ile yetiştirmek isteyenleri bu görüşün temsilcilerini protesto ettiler.
3 Mayıs 1944 bir bahar sabahı, milli destanların söylendiği, meçhul şehidin yükseldiği, meydanları kendi maksatları için kullanarak, iman kalelerini devirmek, ulus meydanını kızıl meydana çevirmek isteyenlere karşı geldiler.
Senelerdir, milli mücadeleyi yapan ruh, Kuvay-ı Milliye ruhu, bu meydanlarda yok edilmiş, Mehmetçiğin ve adsız kahramanların hakkı, yüksek makam, bol harcırah milliyetçileri tarafından “Biz yaptık, biz yarattık, etrafında sımsıkıyız” gibi beylik nutuklarla bu meydanları gasp etmişlerdi.
SEVEMEM – Cevat NAS
Türk'e düşman olan hırsıza inat,
Türk İslam Ülküsü deyip giderim.
Cahili kullanan, şu yüzlere bak,
Hakkı tutup kaldıranı severim.
Türk yoktur diyen bu, satılmışa bak!
Bu yurt Türk yurdudur, bunu söylerim.
Çıkar için bizi, satana inat,
Mutluyum, özüme bağlıyım derim.
KALİTELİ YAŞAMDA YAŞLILARIMIZLA İLETİŞİM SANATI – Yrd. Doç. Dr. Süleyman COŞKUNER
KALİTELİ YAŞAMDA YAŞLILARIMIZLA İLETİŞİM SANATI - Yrd. Doç. Dr. Süleyman COŞKUNER
Hepimizin çok iyi bildiği hayati bir gerçek vardır. Bütün canlılar doğar, büyür, gelişir, olgunlaşır ve mutlaka bir gün ölürler. Orta yaştaki insanların günün birinde anne-babalarının veya nine-dedelerinin yaşlılıkları ve ölümleriyle karşılaşmaları mukadderdir. Uzunca bir ömür sürenlerin, ölüm öncesi yaşlılık süreçlerinde onların çocuklarına, yakınlarına veya diğer bütün daha genç olanlara düşen çok önemli görevler bulunmaktadır.
İnsanlar belirli bir yaştan sonra gençliklerini yavaş yavaş kaybederek, yaşlılık emareleri göstermeye başlarlar. Hele hele gençliğini yüksek kaliteli yaşayamayanların yaşlılık sürecine daha erken yakalanmaları doğaldır.
Yaşlanan insanların akıl ve bedenlerinin güç ve melekeleri sürekli azalma eğilimindedir. Bu süreç kişinin kaliteli yaşam hırsızlarıyla kucak kucağa yaşaması halinde daha da hızlanması kaçınılmazdır.
Yaşlılarımızın bedensel ve ruhsal yaşlanması sonucu kulakları az duymaya, hareketleri zayıflamaya, bildiklerini unutmaya ve daha da hassaslaşmaya başlarlar.
Bilerek veya bilmeyerek hatalar yaparlar. Kendileriyle yeteri kadar ilgilenilmediği hissine kapılırlar. Yüksek tecrübe ve donanımlarından daha fazla ve hakkıyla yararlanılmadığını zannederler. Evhamlanarak çeşit çeşit hastalıklar üretebilirler. Hastalandıkları zaman kendileriyle daha çok ilgilenileceğini varsayarak, sürekli nazlanabilirler.
Sağlıklı Yaşam Deposu; Kandıra Yoğurdu, Tavuğu, Sebzesi – Zekeriya SOYDAŞ
“Yiğit namıyla güzel endamıyla anılır” şeklinde güzel bir söz vardır.
Bu söz daha çok insanlar için kullanılsa da, yörelerde ön plana çıkan yönleriyle anılırlar. İlimiz “il ve ilçeleri olarak” çoğunlukla “sanayisi” ile anılsa da, Kandıra ilçesi bu özelliğin çok ötesindedir.
Eskiden beri en az gelişmiş ilçe olarak görülen Kandıra’nın en büyük özelliği ise, Doğal güzelliği ve DOĞAL ÜRÜNLERİDİR.
Türk ermeni ilişkileri kronolojisi 1022 – 1998 yılları
Kıbrıs Gazimiz Sayın Mehmet Kolburan Tarafından hazırlanan Türk ermeni ilişkileri kronolojisi aşağıdadır.
Milletimiz soykırım iftirası ile mücadele ederken bu kronolojinin Türk Milletinin bu iftiraya karşı savunmasına destek olacağı şüphesizdir. Sunuyorum.
Op. Dr. Aytekin Ertuğrul
T.C. Türk Milletinin Bir Ferdi.
KRONOLOJİ (1022-1998 yılları)
1022 Ermeni topraklarının İmparator II. Basileios tarafından Bizans topraklarına katılması üzerine 40 bin Ermeni Anadolu'ya sürgün edildi.
1046 Ermeni hanedanları Bizans İmparatoru IX. Konstantin tarafından katledilerek yok edildi.
1054 Sultan Tuğrul Bey döneminde Selçuklulara bağlanan Ermenilere özerklik verildi.
1098 Ermeniler Haçlılarla işbirliği yaptılar.
1461 Fatih Sultan Mehmed, Bursa'daki Ermeni Piskoposu Hovakim'i (Ovakim) İstanbul'a getirterek kendisine Patrik unvanını verdi ve Ermenilere birçok haklar tanıdı.
Vefa da Neymiş?! – Yrd. Doç. Dr. Banu Gürer
Vefa da Neymiş?! – Yrd. Doç. Dr. Banu Gürer
Üretim ve tüketim biçimimiz hayata dair bakış açımızı da belirleyen temel etkenlerden biri haline geldi sanırım.
Çok mu iddialı buldunuz bu ifadeyi?
Gelin beraber düşünelim; hatta kısmen dertleşelim:
Bir toplumdaki değişimin en önemli göstergelerinden biri değerlerdir.
Değerlerdeki değişim toplumun gidişatının hangi istikamete doğru olduğunu da ortaya koyar.
Mesela "vefa", bizim toplumumuz için çok önemli addedilmiş bir değerdir.
Öyle ki hayatın pek çok alanında bu değerin gözetilmesine vurgu yapan güzel sözlerimiz vardır.