
GERÇEKTE NE ARIYORUZ? – Nurullah AYDIN
GERÇEKTE NE ARIYORUZ? - Nurullah AYDIN
İnsan; zengin olmak ister, makam sahibi olmak ister, şöhret olmak ister.
İnsan; adalet ister, özgürlük ister, eşitlik ister.
İnsan; olmak istediklerine odaklanır ve bunun için ya kurallara uymaz ya da uyarak amaçlarına ulaşır.
İnsan ve toplum düzeninin kuralları ise hukuk, din, ahlak ve görgü kurallarıdr.
Farklı din, dil, ırk, renk, cinsteki insanları bir arada çatışmasız yaşam ortamı sağlayan hukuk kurallarıdır.
Kamu düzeni; hukuk kurallarının işlemesi ve işletilmesi ile sağlanır.
İnsanların her zaman ihtiyaç duyduğu konu ise, sevgi, hoşgörü, dostluk ve barıştır.
Yaşanılan olaylar, sevgiye ve hoşgörüye ne kadar muhtaç olunduğunu gösteriyor.
Kanatları Mıhlanmış Zümrüdüanka – Alptekin CEVHERLİ
Geçen hafta kaldığımız yerden Azerbaycan izlenimlerimizi sizlerle paylaşmaya devam ediyoruz.
ÇOCUK KASABASI BUTİK ANAOKULU ÇOK FARKLI – Galip ATAMAN
ÇOCUK KASABASI BUTİK ANAOKULU ÇOK FARKLI – Galip ATAMAN
1960’lardan günümüze görev yaptığım ortaokul, lise ve üniversitelerde onlarca mezuniyet törenine katıldım.
Eşim Gülümser hanımın çalıştığı ilkokullarda düzenlenen eğitimle ilgili programları izledim.
Gazeteci olarak okulların açılış ve kapanış etkinliklerinde hazır bulundum.
Geleceğimizin teminatı çocuklarımızla gurur duydum, öğretmenlerimizi ayakta alkışladım.
Ama hiçbirinde; Yönetim kurulu Başkanı değerli dostum Dr. İbrahim Kahraman davetlisi olarak katıldığım “Çocuk Kasabası Butik Anaokulu Yıl Sonu Etkinliği”ndeki kadar keyif almadım.
Türk Dünyası’nın Parlayan Yıldızı – 1 / Alptekin CEVHERLİ
Türk Dünyası’nın Parlayan Yıldızı – 1 / Alptekin CEVHERLİ
Kocaeli Kitap Fuarı’nın ilk günüydü…
Yayımcımın standında kitaplarımı imzalıyordum. Telefon ısrarla çalmaya başladı.
Açtım, arayan Azerbaycan’dan yıllardır görmediğim dostum, Cingiz Bey’di.
Azerbaycan’da Türkçe ile ilgili yapılacak bir toplantı nedeniyle davet edildiğimi, ancak ilgili kurum yöneticisi olan Değerli Dostum Ekber Qoşalı’nın bana bir türlü ulaşamadığını söylüyordu…
Ve… 1 Haziran Pazartesi günü Bakü’ye vardım…
AZINLIK HÜKÜMETİ Mİ, KOALİSYON MU? – Av. Ruhittin SÖNMEZ
AZINLIK HÜKÜMETİ Mİ, KOALİSYON MU? – Av. Ruhittin SÖNMEZ
“Azınlık hükümeti mi, koalisyon mu olacak?” konusunu belirleyecek üç önemli parametre var.
1- HUKUKİ DURUM: Bizim sistemimize göre, hükümetlerin güvenoyu alması kolay ancak güvensizlik oyuyla düşürülmesi zordur.
“Bakanlar Kurulunun göreve başlama sırasında güvenoyu alabilmesi için TBMM üye tamsayısının salt çoğunluğu (276 oy) gerekmemektedir. Toplantıya katılanların salt çoğunluğunun güvenoyu yeterlidir.” Buna karşılık bir hükümetin güvensizlik oyuyla düşürülebilmesi için 276 red oyu gereklidir.
Mesela AKP tek başına bir azınlık hükümeti kuracak olursa, mevcut Meclis aritmetiği ile partilerden sadece biri dahi oylamaya katılmazsa kendi milletvekillerinin oylarıyla güvenoyu alır.
Ancak oylamaya katılmayan veya çekimser kalarak hükümete zımni destek veren partilerin çıkarılacak kanunlar ve hükümetin icraatı konusunda çok sıkıntılar çıkaracağını tahmin edebiliriz.
“Diyelim Cumhurbaşkanı AKP’den bir ismi hükümeti kurmakla görevlendirdi. O isim hükümet kurmazsa mevcut hükümet arada göreve devam eder. Ama diyelim o isim bir hükümet listesi hazırladı ve Cumhurbaşkanı da o listeyi hükümet olarak atadı. O zaman o hükümet göreve başlar. Diyelim o liste güvenoyu alamadı. Ama güvenoyu alamasa dahi o atanan hükümet seçimlere kadar görevde kalır.”
Türkmen trajedisi – Dr. Cüneyt MENGÜ
Türkmen trajedisi - Dr. Cüneyt MENGÜ Yeniçağ Gaztesi 07.06.2015
Irak’ta geçen hafta, biri Bağdat’ın 136 km kuzey batısında olan Samarra kentinin El-Sarsar bölgesine IŞİD’in düzenlediği intihar saldırısında, diğeri ise Irak ordusunun milis halk güçleri desteğiyle Bağdat’ın 131 Km. batısındaki Ramadi’ye düzenlediği kurtarma operasyonu sırasında toplamda 150 den fazla şehit, 200’den fazla yaralı olduğu ve bunların tümünün Türkmen olduğu ortaya çıktı.
Bölgeden alınan bilgilere göre olayların meydana geldiği her iki bölgenin de Türkmen bölgesi olmamasına rağmen, Iraklı komutanlar tarafından kasıtlı olarak cephelerin ön saflarına Türkmenlerin sürüldükleri bildirilmiştir. Her iki olayda şehit edilenlerin cenazeleri birkaç gün önce Türkmen siyasetçilerinin katılımıyla ilahi ve ağıtlar eşliğinde Necef’te toprağa verilmiştir. Sormak istiyoruz; tamamı Araplardan oluşan bu bölgenin savunulması acaba yalnızca Türkmenlere mi düşmektedir? Hali hazırda 500 binden fazla göçe zorlanan Türkmenlerin bölgeleri IŞİD güçlerinin işgali altındadır!
IŞİD’in Irak’taki durumu incelendiğinde, örgütün Irak’a girdiği günden itibaren günümüze kadar Irak topraklarının % 41 den fazlası üzerinde hâkimiyet kurduğu ve bu fiili durumunu da bir yapıya dönüştürülmüş olup halen de devam ettiği müşahede edilmektedir. Bu bağlamda IŞİD ile mücadele kapsamında her şeyden önce ana sıkıntının Irak ordusunun içinde bulunduğu durumdur. Bilindiği üzere ABD’nin 2003 yılında Irak’ı işgalinin ana hedeflerinin başında tıpkı İngilizlerin I. Dünya Savaşı sonunda Osmanlı Devleti ile imzaladığı Mondros Ateşkes anlaşmasının ilk maddesinde olduğu gibi, Irak ordusu başta olmak üzere Irak’ın tüm güvenlik güçlerinin altyapısının çökertilmesidir.
GÖNÜL EHLİ OLAN….. / Av. Tevfik KARABULUT
GÖNÜL EHLİ OLAN...../ Av. Tevfik KARABULUT
Gönül ehli olan göz göre göre
Üç günlük hırslara kanmaz boş yere
Ayrık otlarına mahkum kalplere
Sevgi tohumları ektiği zaman
İman ile kalmaz cevapsız soru
Kibre uzak tutar, yıkar gururu
"Kün" buyruğu ile Rahman'ın nuru
Gönlüne ışığı yaktığı zaman
Her kim ki nefsini yerlere serer
Görür dağ ardını maksuda erer
Hikmet bahçesine gülerek girer
Benlik surların yıktığı zaman
Şeyda bülbül mesken edinir bağı
Gönüllerde yanar aşkın çerağı
Sevgi güneşinin sönmez ışığı
Gönülden gönüle aktığı zaman
Arif olan kişi kırmaz kimseyi
Sabır ve şükür der, sözlerin beyi
Hamlığı pişiren bin bir çileyi
Acıyla yoğrulup çektiği zaman
Toplumsal Ahlak(sızlığın) Bir Soygun Üzerinden Analizi – Dr. Cüneyt DİLER
Toplumsal Ahlak(sızlığın) Bir Soygun Üzerinden Analizi - Dr. Cüneyt DİLER
e-posta :cuneythoca2010@hotmail.com
Kendi Ülkemizde ve içinde bulunduğumuz her toplumda, her an olabilecek, belkide onlarca defa yaşanmış bir olayın üzerinden Toplumsal yozlaşmanın analizini ortaya net olarak koyan ama olayın sonunda okuyucuya soru yönelterek toplam algıyı görmeye çalışan bir gerçek hikayeden bahsetmek istiyorum.
Bu günlerde her şeyi normal görme refleksi içinde muhalif olma öznesi iğdiş edilmiş ılık su kurbağalarına, öğrenilmiş çaresizlik deneyleri ile topluma yön vermeye çalışan sözde toplum mühendisi neandertal ceo'ların harekat merkezlerininde bu hikayeyi not almalarını, hatta pay çıkarmalarını bekliyorum.
Çin´in Guangzhou kentinde bir banka soygunu.
Soygunculardan biri bankadakilere bağırır:
- Kımıldamayın. Para devletindir, ama hayatınız sizindir.
BÜTÜN YOLLAR MHP’YE… / Dr. Sakin ÖNER
BÜTÜN YOLLAR MHP’YE… / Dr. Sakin ÖNER
Türk demokrasi tarihinin en önemli seçimini yaşıyoruz. Çünkü bu seçim, güç zehirlenmesi yaşayan totaliter ve otokrat bir kişinin, devlet ve millet hayatına baskı ve tahakkümle, keyfilikle hakim olma hırsına ve hırçınlığına ya son verecek, ya da bu kişinin zulmünün devamının yolunu açacaktır.
Zulüm dönemi devam ederse, toplum milli ve manevi kimliğini tamamen kaybedecek, tamamen biat kültürünü benimsemiş kendi seçmenlerini yetiştireceklerdir. Bundan sonra da geriye dönüş kolay kolay mümkün olmayacak, Türk milletinin karanlık günleri maalesef devam edecektir.
AKP’nin iktidarı döneminde; bayındırlık, belediyecilik ve sağlık alanlarında bazı önemli hizmetler yapıldı.
Ama bu dönemde ahlak, maneviyat, dürüstlük, demokrasi ve hukuk alanında o kadar tahribat yapıldı, o kadar baskıcı, yasakçı ve hukuk dışı uygulamalar gerçekleştirildi ki, bu hizmetler değerini sıfırladı.
Türk ordusunun birçok komutanı, milliyetçi ve Atatürkçü sivil toplum kuruluşları temsilcileri komplo ve kumpaslarla yıllarca zindanlarda yargılandılar, işlerinden, güçlerinden ve sağlıklarından oldular, hayatlarını kaybettiler. Sonunda bunların faturasını, 7 Şubat 2012 Osla görüşmelerinin sızması ve 17/25 Aralık olaylarından sonra, 2013'e kadar bilmediğimiz veya iktidarla beraber sandığımız bir "Paralel yapı"ya çıkardılar.
ARANAN İSTİKRAR – Prof.Dr. Mustafa E. ERKAL
ARANAN İSTİKRAR - Prof.Dr. Mustafa E. ERKAL
Genel Seçimler yaklaştıkça sokaklar hareketlendi. İktidar partisi olmadık iddialara dayalı broşürler yayınlar hale geldi. Trabzon’da Sayın Başbakan’ın futbolculuğu ve attığı goller gündeme oturdu. Türk’ü içlerine sindiremeyenler seçim döneminde Albayrak, Türkiyem ve Türk’ten bahseder oldular. “Biz hepimiz birlikte Türkiye’yiz diyerek bize her şey söyleyin ama Türk demeyin; ırkçılık olur!” yanlışlarını yapanlar Türk Milletinin herhalde unutkanlığına güvendiler. İstanbul 2. Bölgede üst sıralardaki bir hanım adayın “Anayasa’dan Türk kimliği çıkmadıkça Türkiye demokratikleşemez” sözleri unutulmadı. İl başkanının iktidar sayesinde Türk olmadığımızı öğrendik sözleri de…
İstikrar kelimesi o kadar istismar ediliyor ki, hedef alınan büyüme hızına ulaşamama, gelir dağılımının daha da bozulması, dar ve sabit gelirlilerin içine düştüğü perişan durum, tarım dışına çıkmış 2 milyon çiftçi, köylerin ve bazı şehirlerin boşalması artan cari açık, dış borç ve fiilen %18,4 olan işsizlik, istikrar diye yutturuluyor. Aslında bunların da ötesinde bir ülkede milli kimlik tartışmaya açılmışsa, etnik çağrışım yaptığı iddia ediliyorsa; o ülkede istikrardan hiç bahsedemezsiniz. Fethin -Fetihin değil- 562. Yıldönümünde kutlama düzenlemek güzel… Ama unutmayalım ki, son yıllarda Edirnekapı Surlarındaki törenler bile dışarıya hoş görünmek uğruna kuşa çevrilmişti. Yeni Türkiye bunu gerektiriyordu.
HİPNOZ ALTINDAKİ TÜRKİYE YUGOSLAVLAŞMA SÜRECİNDE Mİ? – Nurullah AYDIN
HİPNOZ ALTINDAKİ TÜRKİYE YUGOSLAVLAŞMA SÜRECİNDE Mİ? – Nurullah AYDIN
Soğuk savaş sonrası Balkanlarda Tito önderliğinde Yugoslavya kuruldu. Üçüncü dünya liderliğine de öncülük yaptı. Ancak etnik ve dinsel ayrımcılık tohumları atıldı. Kısa sürede çatışmalar sonrası parçalandı, bölündü ve nihayet devletçikler kuruldu.
Aynı süreci Irak’ta yaşadı. Libya, Suriye, Yemen, Sudan, Nijerya, Somali aynı süreci yaşıyor.
Kitleler; çoğu kez, yaşanılan toplumsal, siyasal sürecin arka planını anlamakta zorlanır. Yaşanılanlar, tarih olduktan sonraysa yapılacak bir şey kalmaz.
Geçmişi belleğine kazıyan insanoğlu; yaşananların nedenlerini ve olası sonuçlarını algılamakta nedense aynı feraseti gösteremez.
Gerçekleri bildiği halde; ısrarla geçmişe takılıp kalan, bugünü sorgulamayan, yarına ilişkin öngörü ortaya koymayan ya korkaktır, ya haindir, ya işbirlikçidir ya da ajandır.
Değişim-Dönüşüm operasyonu nedir? Milli/Ulus devlet niteliğinin çözülmesi, siyasi coğrafyanın küçülmesi, millet bilincinin dağıtılıp etnik ve mezhepsel kompartımanlara bölünme, geleceğe yönelik ortak hedeflerden vazgeçilerek, amaçsız sürüye dönüşümün tamamlanması.
Belli odaklar Medya illüzyonuyla; topluma şırıngaladığı psiko kültürel narkozun etkisinin operasyon tamamlanıncaya kadar geçmemesini istemektedir. Ortadoğu halklarının verilen narkozun etkisinden kurtulup kurtulamayacağını zaman gösterecektir.
KIYMAYIN DİYANETE – Av. Ruhittin SÖNMEZ
KIYMAYIN DİYANETE – Av. Ruhittin SÖNMEZ
Diyanet İşleri Başkanı Prof. Dr. Mehmet Görmez’e alınan milyon TL’lik (eski parayla trilyonluk) makam aracı meselesi artık bizzat Cumhurbaşkanı eliyle Diyaneti yıpratma sürecine dönüştü.
Önce bir hata yapılmıştı.
Çünkü dinimize göre “israf haramdır.” Kur’an-ı Kerim’de ve hadislerde çok açık ifade edilmiştir: “Allah, israf edenleri sevmez.” (A'raf, 31) (En'âm, 141) “Saçıp-savuranlar, şeytanın kardeşleri olmuşlardır.” (İsra, 27) “İsraf ve kibirden sakının!”[Buhari]
Bu sebeple Diyanet yayınlarında Müslümanlara şu telkinde bulunulmaktadır: “ İsraf; fert, aile ve toplum hayatında onulmaz yaralar açar ve toplumsal bozulma ve çürümeye sebep olur. Her israf haramdır, büyük günahtır.”
Üstelik Diyanet İşlerinin başında bulunan zatın örnek olma gibi bir sorumluluğu vardır.
Diyanet İşleri Başkanı yaptıkları yanlışlığı anladı ve “bu aracı kullanmayacağım ve ibret-i âlem için iade edeceğim” dedi.
Yine DUBAİ PORT Üzerine!.. / Mustafa KÜPÇÜ
Yine DUBAİ PORT Üzerine!.. / Mustafa KÜPÇÜ
Şu anda bu satırları okuma duyarlılığını gösterenlerden kaç kişinin “Dubai Port” olayından haberi var bilmiyorum.
Çok olduklarını da sanmıyorum!
Özetle konu şöyle; Eski “YARIMCA SERAMİK” fabrikası, “ÖZELLEŞTİRME” adı altında tarihe gömüldü! Satın alan firma, çok iddialıydı! Tesisi modernleştirecek ve daha çok istihdam ve üretim sağlayacaktı!
Öyle olmadı; işçiler toz oldular, üretim bitti, deniz kenarında ve özel iskelesi olan alan “büyük ve değerli bir rant alanı” olarak pazara çıktı!
İlk alan firma çok güzel bir karla, arazinin yarısını ERDEMİR’e sattı! Erdemir de, “Dubai’li bir firmaya daha yüksek bir fiyat ve karla devretti. Dubai firması, bu alanda büyük bir liman işletmesi planladı. Doğal olarak da hakkıdır.
Ancak; liman projesine göre denize 500 metrelik bir dolgu alanı yapılacaktı.
Haydarpaşa Limanı’nın yükünü Körfez’e kaydırma düşüncesi sonucu, İzmit Körfezi’ndeki “Özel İskele-Limanlar” hızla çoğalmaya başladı.
Din ve Mezhep Arasında Ne Fark Var? – Prof. Dr. Hasan ONAT
Din ve Mezhep Arasında Ne Fark Var? – Prof. Dr. Hasan ONAT
Din ve mezhep arasındaki en temel farkı hemen belirtelim: Dinde esas belirleyici Allah, mezhepte ise insandır. Bu tespitimizi biraz daha anlaşılabilir hale getirmeye çalışalım: İslam, bir din olarak Kur’an’daki temel kurucu ilkeler (Tevhid, ahiret, nübüvvet) etrafında oluşmuştur. Belirleyici bilgi kaynağı sadece Kur’an-ı Kerim’dir. Hz. Muhammed bir peygamber olarak ne yeni bir inanç esası, ne de yeni bir ibadet getirebilir. Onun esas görevi Allah’tan almış olduğu vahyi insanlara ulaştırmak ve “yüce ahlak”ı ile insanlara “örnek” olmaktır. Onun diğer insanlardan tek farkı, Allah’tan vahiy alıyor olmasıdır. Peygamber’in vahiy konusunda hata yapması peygamberliğe aykırıdır.
Hz. Muhammed’in sağlığında herhangi bir mezhebin olduğunu hiç kimse iddia edemez. Kur’an da ne herhangi bir mezhepten, ne de herhangi bir tarikattan söz eder. Durum böyle olunca, din ve mezhep arasındaki temel fark, mezheplerin beşeri oluşumlar olmasında ortaya çıkmaktadır.
Şimdi mezhebin kuşatıcı bir tanımını yapabiliriz: Mezhepler, Hz. Peygamber’in vefatından sonra ortaya çıkan, din anlayışındaki farklılaşmaların toplumsal hayatta iz bırakacak şekilde belirleyici olmaya başlaması ve kurumsallaşması ile varlığını hissettiren beşeri oluşumlardır.
TÜRK DÜNYASININ ÖNEMLİ İSMİ SAYGIDEĞER TURAN YAZGAN HOCAMIZ – Av. Zeki HACIİBRAHİMOĞLU
TÜRK DÜNYASININ ÖNEMLİ İSMİ SAYGIDEĞER TURAN YAZGAN HOCAMIZ – Av. Zeki HACIİBRAHİMOĞLU
Türk Milletinin değerlerini unutturmamak ve bu kıymetlerimizi gençlere tanıtmak için köşe yazılırımda zaman zaman onlara verdim. Orhan Türkdoğan, Necmettin Hacıeminoğlu Mehmet Eröz hocalarımızla ilgili yazılar yazdım.
Bir gece rüyamda Turan Yazgan hocamla konuşurken Ahmet Kabaklı hoca toplantı salonuna girdi. Turan hocanın yanına geldi ve Turan hoca da ayağa kalktı ve çok samimi bri şekilde kucaklaştılar. Ben de her ikisinin elini öptüm. Bu rüya beni ikaz eder gibiydi. Sonra her iki hocamız hakkında da yazmaya karar verdim önce Turan hocamızla başladım.
Turan Hoca, 1938 yılında Isparta’nın Eğirdir ilçesinde doğdu. 1948 yılında Eğirdir Zafer İlkokulu, 1951 yılında İstanbul Vefa Lisesi’nin orta kısmını, 1955 yılında ise parasız yatılı olarak eğitim gördüğü Kastamonu Fen Lisesi’nin pekiyi derece ile bitirdi. 1959 yılında İstanbul Üniversitesi İktisat Fakültesi’ni bitirdikten sonra askerlik görevini yaptı. İmar ve İskan bakanlığı Bölge Planlama Daire Başkanlığı’nda “İktisadi Araştırmacı” ve “Bölge Plancısı” unvanlarıyla bey yıl görev yaptı. 1969 yılında İtalya’ya Güney İtalya Bölge planlaması konusunda staj yapmak üzere gitti.
‘Cemaatin iflası ve Hocanın Ayağının Kaydığı Yer’ kitabı üzerine; /Dr. H. İbrahim KAHRAMAN
‘Cemaatin iflası ve Hocanın Ayağının Kaydığı Yer’ kitabı üzerine; / Dr. H. İbrahim KAHRAMAN
Sn. Hanefi Avcı’nın ilk kitabı ‘Haliç’de ki Simonlar’ı okuduktan sonra bir yerel gazetemizde ki yorumum 15.10.2010’da yayınlanmıştı. Bu yorumumu ayrıca Kocaeli Aydınlar Ocağının internet sayfasındaki makalelerimden de okuyabilirsiniz.
Makale başlığındaki isimli Sn. Hanefi Avcı ‘nın 2.kitabını da dikkatle okudum. Kitap okuyucuya önemli bilgiler aktarmaktadır. 2010’dan sonraki çeşitli sosyal olayları yorumlamada faydalanılacak önemli kanaatlerini öğreniyorsunuz. 30. sayfadaki tespitler çok önemli ve yerindedir. Burada;
İNSAN HAYATI – Oğuz ÇETİNOĞLU
İNSAN HAYATI - Oğuz ÇETİNOĞLU ocetinoglu1@gmail.com
SOHBET
Fazlaca bir değeri olmayan mumun ömrü kısadır. Bir müddet yanar, sonra da söner.
İnsan ömrü de kısadır. Bir müddet yaşar, sonra Emr-i Hakk vâki olur, ebedî âleme intikal eder.
Evet! Üzerinde yaşadığımız dünyanın yaşı göz önünde bulundurulursa, insan ömrü çok kısadır. Ezanla namaz arasındaki zaman dilimi kadardır.
Sorulabilir: O kadar da kısa olabilir mi?
Evet! O kadar kısa.
Bakınız nasıl: Örfünüzde, âdetimizde, çocuk doğunca kulağına ezan okunur. Bu ezanın namazı yoktur. Ömrünü tamamlayınca cenaze namazı kılınır. Bu namazın da, ezanı yoktur. Cenâze namazından önce okunan, adı üstünde: Salâ’dır.
Ezan ile namaz arasındaki ömrünü, değer yaratarak yaşayabilen insanlar değerlidir.
ZAVALLI OBAMA, GARİBAN MERKEL – Av. Ruhittin SÖNMEZ
ZAVALLI OBAMA, GARİBAN MERKEL – Av. Ruhittin SÖNMEZ
“Zavallı Obama” TBMM Anayasa Komisyonu Başkanı Prof. Dr. Burhan Kuzu’nun bir tabiridir.
Kuzu, Başkanlık sistemi ile bizdeki parlamenter sistemi kıyasladığı 09.03.2013’deki konuşmasında “Obama zavallı. Başbakan (R.Tayyip Erdoğan) çok güçlü. Obama hakikaten zavallı elinden gelse ağlayacak. Adam istediği kanunu, istediği bütçeyi çıkaramıyor. Adam bir sandık reformu yaptı, muhalefetle beraber yaptı” demişti.
Gerçekten dünyada çok az Cumhurbaşkanının (ve başbakanın) sahip olabildiği güç ve imkâna sahip bir Cumhurbaşkanımız var.
Mevcut Anayasa ilga edilmediği halde, O isterse Parlamenter sistemi “bekleme odasına” alır.
İsterse ‘Ak Saray’ için yıkım kararı veren yargıya ‘Güçleri yetiyorsa yıksınlar’ diye çıkışır, Mahkeme kararlarını uygulamaz. İşine gelmeyen yargı kararlarını alan hâkimleri ‘hain’ ilan eder. Yakınları hakkında soruşturma açan savcılar, aleyhe karar veren hâkimler bir de bakmışsınız görevden alınır, hatta tutuklanır. Belli davalar öncesi kanunlar değiştirilir, HSYK’ nın yapısı ‘hükümetle uyumlu’ hale getirilir.
Bunların hiçbirini Merkel de, Obama da (istemek akıllarına bile gelmez ama) istese bile yapamaz.
41. ŞURA – Prof.Dr. Mustafa E. ERKAL
41. ŞURA -Prof.Dr. Mustafa E. ERKAL
19 Mayıs Atatürk’ü Anma, Gençlik ve Spor Bayramını resmen gerektiği gibi kutlayamadık. Birileri ellerinden gelse milli bayramları kaldıracaklar. Bayramı statlardan alıp kapalı salonlara sıkıştırdık. Bir büyük ilimizin valisi güneş altındaki eski kutlamalardan şikayetçi… Çocuklar şimdi daha rahat ortamdaymışlar…
***
HDP’nin Türkiye partisi olup olmadığı tartışılıyor. Sol ve aşırı sol oylara talip olan ve buna göre konuşan bu parti Yunanistan ve Ermenistan’ın çıkarları ile paralel beyanlar verdiğine göre olsa olsa Yeni Türkiye’nin partisi olabilir.
***
41. ŞURA – Prof.Dr. Mustafa E. ERKAL
41. ŞURA - Prof.Dr. Mustafa E. ERKAL
19 Mayıs Atatürk’ü Anma, Gençlik ve Spor Bayramını resmen gerektiği gibi kutlayamadık. Birileri ellerinden gelse milli bayramları kaldıracaklar. Bayramı statlardan alıp kapalı salonlara sıkıştırdık. Bir büyük ilimizin valisi güneş altındaki eski kutlamalardan şikayetçi… Çocuklar şimdi daha rahat ortamdaymışlar…
***
HDP’nin Türkiye partisi olup olmadığı tartışılıyor. Sol ve aşırı sol oylara talip olan ve buna göre konuşan bu parti Yunanistan ve Ermenistan’ın çıkarları ile paralel beyanlar verdiğine göre olsa olsa Yeni Türkiye’nin partisi olabilir.
***