
15 TEMMUZ DARBE TEŞEBBÜSÜ – Av. Ruhittin SÖNMEZ
15 TEMMUZ DARBE TEŞEBBÜSÜ – Av. Ruhittin SÖNMEZ
Türkiye 15 Temmuz 2106 saat 21’den itibaren sabaha kadar süren kapkara bir gece yaşadı.
TSK içinde bir cuntanın başlattığı darbe teşebbüsü bastırıldı.
Fakat bilanço ağır oldu. “161 şehit, 1440 yaralı ve 20 darbecinin öldüğü” kanlı çatışmalar, “6 bine yakın kişinin tutuklanması” ve hem de tarihimizde görülmemiş şekilde TBMM’nin TSK mensuplarınca bombalanmış olması gibi acıların yaşandığı kapkara bir gece idi.
Bu elim olaylar milletçe içimizi kanatmıştır. Ayrıca Türkiye’nin dış itibarını son derece olumsuz etkilemiştir.
SEÇİLMİŞ KRALLAR, ATANMIŞ GENEL BAŞKANLAR – Av. Ruhittin SÖNMEZ
SEÇİLMİŞ KRALLAR, ATANMIŞ GENEL BAŞKANLAR – Av. Ruhittin SÖNMEZ
“Seçilmiş krallar” tabirini siyaset bilimine sokan bilim adamı Fransız Maurice Duverger’dir. Duverger’in kastettiği anlamda Türkiye siyasetini belirleyen üç “seçilmiş kral” var: Recep Tayyip Erdoğan, Kemal Kılıçdaroğlu ve Devlet Bahçeli.
EVLİ ÇİFTLER ZAMANLA BİRBİRLERİNE BENZER Mİ? – Dr. Zülfikar ÖZKAN
EVLİ ÇİFTLER ZAMANLA BİRBİRLERİNE BENZER Mİ? – Dr. Zülfikar ÖZKAN
Araştırmalara göre, uzun süre evli çiftler birbirlerine benzemeye başlarlar. Evlilik süresi uzadıkça benzeme daha da artar. Bunun sebebi, aynı giyim veya saç stillerinin benimsenmesi değildir.
Bu insanlar birbirlerinin yüz ifadelerini o kadar uzun süre boyunca taklit etmişlerdir ki, yüzlerindeki kırışıklıklar zamanla aynı biçimi almaya başlamıştır.
Bu benzemenin sebebi nedir?
Bunun sebebi ayna nöronlardır. Ayna nöronlar, bir insanın veya hayvanın herhangi bir hareketi kendisi yaptığında ve aynı hareketi yapan birini gözlemlediği durumların her ikisinde de ateşlenen ve beyin ön kısmında bulunan beyin hücreleridir.
İki insanın birbirleriyle karşılaştıklarında sağlıklı bir iletişime geçebilmeleri için ikisinin de ayna nöronlarını harekete geçirmesi gerekir.
Bu nöronlar, gözlemci sanki karşısındakinin hareketini kendisi yapıyormuş gibi aktifleşirler. Tıpkı bir ayna gibi davranırlar, isim buradan gelmiştir.
Ayna nöronların harekete geçebilmesi için, kişinin karışsındaki kimseye güvenmesi, onunla duygusal bir bağ kurması gerekiyor. Ayan nöronlar devreye girmezse duygusal alış veriş de olmamış demektir.
Örnek verelim: Kişi gülümseyen veya somurtan birinin fotografına baktığında, kendi yüz kasları da kıpırdamaya başlar. Bu durumda beyinde kısa süreli elektriksel faaliyetler görülür.
DRAMATİZE BAYRAMLARIN HÜZNÜ – Süleyman PEKİN
DRAMATİZE BAYRAMLARIN HÜZNÜ – Süleyman PEKİN
“Ettiler aşkımı benden biçare..
Ne bahtım uyanır, ne feryat çare”
Bayram’dayız; Kâinatın Kullanma Kılavuzu olan Kuran’ın indirildiği ay olan Ramadan’ın ve inananlar için ilâhi bir empatide sınır tanımama organizasyonu olan Oruç’un (Savm, Sıyâm) Bayramında..
YAPILAŞMA ANLAYIŞIMIZDAKİ YANLIŞLARIMIZDAN BİRİSİ ÜZERİNE DEĞERLENDİRME – Dr. Halil İbrahim KAHRAMAN
YAPILAŞMA ANLAYIŞIMIZDAKİ YANLIŞLARIMIZDAN BİRİSİ ÜZERİNE DEĞERLENDİRME – Dr. Halil İbrahim KAHRAMAN
YİNE ÖLÜM… YİNE KAN – Halil ALTIPARMAK
YİNE ÖLÜM… YİNE KAN – Halil ALTIPARMAK
Dikkat ettim.
Son yazılarım hemen hemen tamamen MHP’ye ait olmuş.
Oysa ki, Vallahi de Billahi de bugüne kadar toplam bu sayıda MHP yazısı yazmadım. Demek şartlar bu hale getirmiş.
Ne var yahu!
Bir parti, kendi Üst Kurul Delegelerinin isteği doğrultusunda Genel Merkez Yönetiminde değişiklik istiyor.
Anlaşılmaz bir istek mi? Ya da bunu anlamak çok mu zor?
Her şey iyi gidiyor da, değişim buna rağmen mi isteniyor?
Buna neden akla hayale gelmedik yollarla engel olunuyor?
Buna Parti Genel Merkezinin engel olma gayretlerini anlamadığımız gibi, diğer engel olanların dertleri nedir?
Bir takım ilgisiz, yetkisiz mahkemelere, hatta İlçe Seçim Kurullarına, Yüksek Seçim Kurullarına ne oluyor?
Bunların derdi, MHP mi? Bunların derdi Türk Milliyetçiliği hareketinin iyi olması mı, başarılı olması mı?
DİN SANAYİİ ve YAŞAR NURİ ÖZTÜRK – Süleyman PEKİN
DİN SANAYİİ ve YAŞAR NURİ ÖZTÜRK – Süleyman PEKİN
Klasik Müslümanlık en çok reformistlerden nefret eder. Dinde yeniliklerin bozulmamış İslam’ı bozacağını düşünür. Velev ki o düşünceler tamamen Kur’an kaynaklı olsa bile.. Asıl bozulmayanın Kur’an olduğunu, dinî yaşantının ise her dönem bozulabileceğini düşünemez. Dahası her ritüeli Allah’ın emri sayar ve örneğin teravihi yok sayanı derhal din dışı ilan eder.
28 Şubatların sonlarına değin bu muhafazakârlık dinine mensup biri olarak Atatürk’ten sonra belki de en çok günahını aldığım kişi Yaşar Nuri Öztürk’tür. 90’lı yıllarda yazıp söyledikleriyle 2000’li yıllarda yazıp söylediklerinin aynı olduğunu kitaplarından ve TV programlarından fark ettiğimde, hele hele Kuran’dan referans verdiği âyetlerin karşılığını Elmalı ve Davudoğlu gibi meallerden incelediğimde hak vermeye başladım.
YAŞAR NURİ ÖZTÜRK – Av. Ruhittin SÖNMEZ
YAŞAR NURİ ÖZTÜRK – Av. Ruhittin SÖNMEZ
Yaşar Nuri Öztürk haricinde herhangi bir hocadan şuna benzer bir ifade işittiniz mi?
“İslam dini milletin hakkını yiyen, gasp eden, haram yiyenin (fıkhi ifadesiyle ‘gulül suçlularının’) cenaze namazı kılınmaz diyor. Milletin malını talan edenin, yiyenin dini imanı olmaz, Onun cenaze namazı da kılınmaz. Hz. Peygamber kılmamıştır. Bu kişilerin cenaze namazı kılınmaz, hatta onların katıldıkları saflarda, girdikleri camilerde namaz kılınamaz.”
Hadi bu hükmü anlatamadılar, peki “bu verilen hüküm yanlıştır” diyebilen bir hoca var mı?
Bu hüküm yanlış değilse, bugüne kadar neden sadece Yaşar Nuri Öztürk tarafından dile getirildi?
ÇIĞ MUTLAKA HEDEFİNE ULAŞACAKTIR – Dr. Sakin ÖNER
ÇIĞ MUTLAKA HEDEFİNE ULAŞACAKTIR - Dr. Sakin ÖNER
MHP Merkez Disiplin Kurulu Başkanvekili ve avukat Yücel Bulut, Ankara 3'üncü Asliye Mahkemesi'nin, 19 Haziran'da gerçekleştirilen olağanüstü kurultayda yapılan tüzük değişikliklerini "ihtiyati tedbir yoluyla durdurduğunu" açıkladı.
"Olağanüstü Kurultayı mahkemeye götürmeyeceğiz" diyen MHP Genel Merkezi iddialarını, o kurultaya katılan ve çıkardığı olaylardan dolayı MHP kamuoyunun yakından tanıdığı biri vasıtasıyla mahkemeye götürüyor. Ankara 3'üncü Asliye Mahkemesi de daha kurultay evrakını görmeden ve incelemeden hemen yürütmeyi durdurma kararı veriyor. Sayın Sinan Ogan’ın dediği gibi, “Yeni bir Gemerek vakasıyla karşı karşıyayız”. Bu işte bir katakulli var ama, kimin yaptığı belli değil.
Şu anda MHP’nin seçim başarısızlarından ve özellikle 2 milyon oy, 40 milletvekili kaybedilen 1 Kasım 2015 hezimetinden rahatsız olan MHP’deki değişim yanlıları, bu mahkeme kararından çok rahatsızlar. Kurultayımızı yapıp değişimi sağlayamayacakmıyız, bu kadar emek ve fedakarlık boşamı gidecek endişesi içindeler. Şurası gözden uzak tutulmamalıdır ki, MHP'de 1 Kasımdan sonra tabanda oluşan değişim çığı, geçen süre içinde bütün Türkiye'yi ve diğer siyasi partileri de etkileyecek dev boyutlara ulaşmıştır. Onu durdurmanın ve önünde durmanın imkanı yoktur.
Artık Genel Başkan, Genel Merkezin değişmez yöneticileri, Genel Başkan adayları, üst kurul delegeleri, kapatılan veya kapatılmadığı halde değişimden yana olan teşkilat yöneticileri, geri dönülmez bir yolun sonlanacağı kavşağa gelmişlerdir. Bu noktadan sonra dönen de, engellemeye çalışan da kaybeder. Kimse moralini bozmasın.27 Hazirandan sonra yapılacak hukuki girişimlerle süreç normal mecrasına dönecek, 10 Temmuz'da seçimli kurultay yapılacaktır.
Çığ mutlaka hedefine ulaşacak ve MHP'de beklenen büyük değişim gerçekleşecektir. Eğer bu süreç değişimle sonuçlanmazsa, bilin ki, her yere parmağını sokan iyi saatte olsunlar(!), bu sürece de parmağını sokmuştur. Çünkü bu sürecin başarıyla sonuçlanması, iyi saatte olsunların(!) da sonunu hazırlayacaktır. O zaman ne olacağını, o zaman konuşalım. Şurası unutulmamalıdır ki, bu sürecin başarıya ulaşması için, MHP Genel Başkan adaylarının dürüst, şeffaf, tutarlı, alçakgönüllü, birlik ve beraberliği güçlendirici bir tutum içinde olmaları gerekir.
Allahtan tek dileğimiz, sonucun ülkemizin ve milletimizin yararına olmasıdır.
İktidar Nimeti Muhafazakar yapıyı çatırdatıyor – Yüksel ERCAN
İktidar Nimeti Muhafazakar yapıyı çatırdatıyor - Yüksel ERCAN
Türkiye’de bir grup işlerin çok iyi gittiğini söylüyor, İşlerin iyi gittiğini söyleyen grup şu sıralar yurt içinde yüzde 49 oranında bir yüzdeye sahip, Türkiye’nin yarısına yakın olan bu orana bakıldığında kendisini o gruba ait gören tüm insanların son derece mutlu olması gerekiyor.
Sözünü ettiğimiz bu yüzde 49 oranın karşısında ise başka siyasi partilere mensup olsalar da yüzde 51’lik bir kitle var, Başkanlık ile yönetilen ülkelerde olan sistem bizde olmadığından yüzde 51’lik bu oran kendisinden daha az olan yüzde 49 için hiçbir anlam ifade etmiyor.
Şu an iktidarı elinde bulunduran AK Parti’nin hemen her şart altında elinde tutmaya çalıştığı daha doğrusu tuttuğu yüzde 49’luk oran içerisinde bulunmalarına ,başta sosyal ve ticari noktalarda son derece rahat olan pek çok yazar/çizer/düşünür ise bütün bu olumlu görüşlere rağmen mutlu değil.
GÜNE ÜÇ DÖRTLÜK – Av. Tevfik KARABULUT
GÜNE ÜÇ DÖRTLÜK – Av. Tevfik KARABULUT
Diyorsun ki "bırak gamı kederi"
"Kaç kuruştur şu dünyanın ederi"
Falan "ne konuşur" filan "ne der"i
"Gül" diyorsun, gülünmüyor be dostum
Izdırabın bin bir çeşidi var ya
Birbiri peşinde girmiş sıraya
"Mutlu ol" diyorsun "takma kafaya"
Diyorsun da olunmuyor be dostum
"Aran bozulursa Felekle yine"
"Sığ sularda dolaş girme derine"
"Başka söz bul hayır deme yerine"
Diyorsun da bulunmuyor be dostum
KÜRESEL KÖLELİĞİN GÖNÜLLÜ HALKALARI – Süleyman PEKİN
KÜRESEL KÖLELİĞİN GÖNÜLLÜ HALKALARI – Süleyman PEKİN
Kölelik, İslam öncesi Türk tarihinde yoktur. Zira konar-göçer Türk sosyo-ekonomik yaşantısına uygun değildi. “İnsanlar arasında eşitliğe çağrı” olan İslâmiyet de hitap ettiği toplumlardaki köleliği tedricen kaldırma yoluna gitmiştir. Ne var ki adı Müslüman kendi kavmiyetçi devletler (Emevî, Abbasî) eski alışkanlıklarını kolay bırakamadılar.
Maalesef fıkıh ve ilmihal kitaplarımızda, Selçuklu ve Osmanlı geleneğimizde bile “köle, gulâm, kenîz (cariye)” gibi kavramlarla az da olsa varlıklarını sürdürdüler. Oysa ‘köle azad etmek’ diye çok sevaplı bir Peygamber sünneti vardı ve başta Hz. Ebubekir gibi, Hz. Ömer gibi dev sahabeler bu işe öncülük ediyorlardı.
ÖLÇÜSÜ KAYBOLMUŞ DİLLER AYARSIZ – Av Tevfik KARABULUT
ÖLÇÜSÜ KAYBOLMUŞ DİLLER AYARSIZ - Av Tevfik KARABULUT
Şu koskoca ömür üç öğün gibi
Akıp giden yıllar sanki dün gibi
Bazen asır gibi bazen gün gibi
Saati bozulmuş yıllar ayarsız
Hangi yöne şu yolların akışı
Ne inişi belli ne de yokuşu
Bu girdabın ne tarafta çıkışı
Menzili belirsiz yollar ayarsız
Kaderiyle Oynanan İlçe; K A N D I R A – Mustafa KÜPÇÜ
Kaderiyle Oynanan İlçe; K A N D I R A – Mustafa KÜPÇÜ
Kandıra, Kocaeli’nin 12 ilçesinden biri. Bu ilçeler içinde, “en çok köyü olan ilçe” niteliğini de taşıyor. Ama artık o köyler de “köy” olmaktan çıktılar, Büyükşehir’in birer mahallesi oldular! O köylerin “ortak kullanım alanları” da artık yok! Hepsi Büyükşehir’in mülkü ve tasarrufu altında! Bunun ne demek olduğunu, o köylerde hala yaşamlarını sürdürmekte olanlar zamanla anlayacaklar ama çok geç olacak!
Sonradan olma ilçeler de dahil, Kocaeli ilçelerinin nüfusları hızla artıyor. Ama, Kandıra ise nüfus kaybına uğruyor! Bu yüzden de Kandıra Belediyesi’nin iki başkan yardımcısı işlerini kaybettiler! Yasa gereği, nüfusu 50 binin altında olan belediyelerde 1 Başkan Yardımcısı istihdam edilebiliyor!
Bir yerde nüfus neden artar?
- Ticaret ve sanayi gelişirse artar.
- Endüstriyel Tarıma geçilebilirse artar.
- Turizm gelişirse artar.
ŞABAN HOCAM: OYUNA GELDİK ELHAMDÜLİLLAH! – Prof.Dr. İskender ÖKSÜZ
ŞABAN HOCAM: OYUNA GELDİK ELHAMDÜLİLLAH! – Prof.Dr. İskender ÖKSÜZ
Genç bir bilim adamı, ABD’nin zirve üniversitelerinden Cornell’de doktora sonrası çalışmasını tamamlamış, mesleğinin en matematik dolu şubelerinden birini ihtisas konusu yapmış ve Türkiye’ye dönmüştür. Kalbi ilim, ilim, ilim diye vurmaktadır. Erzurum Atatürk Üniversitesi’nde ilim tam başlamışken, derse girip çıktıkça genç hocanın kulağına ıslıkla çalınan bir hava takılır. Bir, iki, üç, hep aynı hava… Merak edip sorar, nedir bu… Kürdistan millî marşı cevabını alır. “İşte” diye anlatırdı Şaban Karataş hocam, “ilim orada koptu ve o anda filim başladı!”
DİRİLİŞ AKADEMİSİ’NDE SOHPET – Mehmet Cemal ÇİFTÇİGÜZELİ
DİRİLİŞ AKADEMİSİ’NDE SOHPET - Mehmet Cemal ÇİFTÇİGÜZELİ
O gün Cuma idi. Kilis’ten gelen kentin önemli bürokrat ve aydınlarından Mahmut Kaçarlar ile Fatih Camii’nde buluştuk. Cami sabah namazları dahil her zaman olduğu gibi dolup taşıyor. İnsanlar akın akın Fatih’e koşuyor. Renk renk bu insanlar. Üstelik değişim; değişik milletlere mensup ümmetin bireyleriyle. Hoca vaaz ediyor önce. Vaazı dinlemek için zaten cumaları cami erkenden doluyor. Sonra gelenler mini bir ev gibi iç avluya yerleştirilmiş tahta dolaptan ince hasırlar çıkarılarak yerlere seriliyor. Güneş o gün iyi ısıtıyordu ki hep gölgeler tercih edildi. Edildi ama güneşli bölümler de cemaate kavuştu. Ezan okundu, hoca efendi hutbede doğruluktan bahsetti. Bazı büyük günahları hatırlattı. Zina etmeyin, içki içmeyin dedi. İyi adam olun demeye getirdi konuşmasında. Böylesi hatırlatmaları ben çocukluğumdan beri hep duyarım, ancak İslam coğrafyasında önemli bir değişim-dönüşüm olmaz.
Kerkük unutulmasın (3) – Dr. Cüneyt MENGÜ
Kerkük unutulmasın (3) - Dr. Cüneyt MENGÜ
Bir önceki bölümde özetle bahsedilen hem IKYB'nin bağımsızlığı hem de Kerkük'ün Kürdistan Bölgesine bağlanmasıyla ilgili referandumun devreye girmesi artık zaman seçimine kalmıştır.
Süreç başta projenin ana aktörü ABD olmak üzere Merkezi Hükümet, Türkiye, İran, Kürt grupları, Kerkük ve havalisinde yaşayan Türkmen ve Arapları yakından ilgilendirmektedir. İlgililerin hiçbiri "Bu işte ben yokum." diyemez, yerini seçmek ve duruşunu sergilemek mecburiyetindedir. Aksi takdirde iddiaları varsa tarihe karışacaktır.
Irak'ın kuzeyindeki Kürt Yönetimi gerçeği dışında IŞİD kontrolü altında Sünni bölge olarak addedilen Musul, Rumadi ve Selahaddin vilayetleri hariç Bağdat dahil Irak'ın diğer bölgelerinin hemen hemen tamamı, İran'a yakın ancak birbiriyle ihtilaflı Şii partilerden oluşan Bağdat Merkezi Hükümetinin yönetimi ve kontrolündedir.
TÜRKİYE’NİN KAÇ DOSTU VAR – Av. Ruhittin SÖNMEZ
TÜRKİYE’NİN KAÇ DOSTU VAR – Av. Ruhittin SÖNMEZ
Almanya’nın parlamentosunda 1915 tehciri “soykırım” olarak tanındı. Bu olay bir kere daha gösterdi ki “Türkiye dış politika alanında çok ciddi bir “yalnızlaşmaya” gidiyor.
Yıllardır yazıyorum, bir devletin dış politika başarısı “dostlarını artırıp, düşmanlarını azaltmasıyla” ölçülür.
Nitekim Başbakan Binali Yıldırım 65. hükümetin ilk toplantısında dış politikada izlenecek yeni tutumu “düşmanlarımızın sayısını azaltıp dostlarımızın sayısını artıracağız” şeklinde ifade etti.
İktidar kanadının artık “değerli yalnızlık” kavramını kullanmaması da gösteriyor ki, Türkiye’nin uluslar arası arenada yalnızlaşması kötü bir durumdur, asla “değerli” olamaz.
Yalnızlaşma sadece “can sıkıcı” değildir, “dostunu, düşmanını tanıma” fırsatı verdiği için bir faydası da vardır.
Hacı Bayram Veli’nin, vergiden kurtulmak için etrafını dolduran onbinlerce müridin samimiyetini test ettikten sonra, Padişaha “sadece bir müridim var” diye bildirdiği gibi oldu.
Almanya’nın “Ermeni soykırım tasarısını” tanımasına tek tepki gösteren ülke “kardeş Azerbaycan” oldu.
Azerbaycan ile “bir millet, iki devlet” olduğumuzu tekrar görmek bu can sıkıcı olayın tek olumlu tarafı.
RAMAZAN ve İSLAM’IN ANLAMI – Mustafa KÜPÇÜ
RAMAZAN ve İSLAM’IN ANLAMI - Mustafa KÜPÇÜ
Ramazan ayı bugün başlıyor.
Kur’an, bu ayda indirilmiş. Kur’an, “Allah’ın emirleri” ve İslamiyet’in temel kurallarını açıklıyor.
Kur’an’ın ilk emri “OKU” diyor.
Ama, bilmediğin bir dilde “ezbere ve anlamadan oku” demiyor! Allah’ın elçisinin anladığı dilde gönderilmiş ki, ANLASIN ve inananlara da ANLATSIN diye…
Bu nedenledir ki, her Müslüman, dinin temel rehberi olan Kur’an’ı “ANLAYARAK OKUMALI” ve inandığı dinin temel esaslarını kendi aklına göre yorumlayan sahtekarlardan korunsun diye!
Her “sağlıklı Müslüman” için İslam dinin 5 temel farzından biri olarak, bu ay boyunca oruç tutulacak.
Başlıksız Bir Yazı – Alptekin CEVHERLİ
Başlıksız Bir Yazı - Alptekin CEVHERLİ
Sakın ola başlığı okuyunca, “Başlıksız Bir Yazı” ifadesi de sonuçta bir başlıktır, diye mantık yürütmeye kalkmayın sevgili okurlar.
Aslında yazımızın başlığı var tabi, ama içerisinde gizli…
* * *
Gündeme bomba gibi düşen Almanya’daki Ermeni soykırımı yalanını kabul eden tasarı konusunun henüz fitili ateşlenmemişken aslında niyetimiz, “Amerikan Rüyası’nın Sonu mu?” diye sorarak ABD’deki başkanlık seçimlerini ve muhtemel sonuçlarını irdelemekti.
Öyle ya, dünyaya bir medeniyet projesi olarak sunulan; “özgürlükler ülkesi ABD”, bir emlak komisyoncusunun koltuk hırsına kapılıp dünyanın en diktatör ve gaddar devletine dönüşürse ne olur, diye bakacaktık.
Genelde böylesi durumlarda en fazla 30 – 40 yıl içerisinde o ülkeler yıkılır. Bazen bu süreç daha da hızlı olabilmektedir. Ancak ABD’nin böylesine hızlı çöküşü yeni oluşacak dünyayı nasıl etkiler?
Türkiye ve Türk Dünyası olarak buna ne kadar hazırız? Yeni oluşacak güçler dengesi arasında meselâ Çin, Rusya ve Almanya’ya karşı elimizde nasıl kozlar var? Ya da Balkanlar’dan ABD askeri çekildiğinde 3’üncü Dünya Savaşı çıkar mı? Çin, Batı Türkistan’ı işgale kalkarsa Rusya ile birlikte ne kadar karşı koyabiliriz? Japonya bizi destekler mi? Filan, falan gibi bazılarına göre sanırım çok uçuk, bazılarına göre de malûmun ilanı sorulara yanıt arayacaktık…
Ama tam da Almanya ile moda tabirle “Kanka” olmuşken, bir de ‘Almanya’daki Türkler’ vasıtasıyla böyle bir kazığı yemek veya “arkadan hançerlenmek” mevzu bahis olunca, dünyanın geleceğindense bizim kısa vadede durumumuzu tartışmak çok daha önemli hale geldi.