Ahsen Okyar Söylenmek yerine söylemek lazım… Şikayet edeceğine sen de alternatifini oluştur.

28Haz/161

YAŞAR NURİ ÖZTÜRK – Av. Ruhittin SÖNMEZ

ruhittin sönmez avYAŞAR NURİ ÖZTÜRK – Av. Ruhittin SÖNMEZ

Yaşar Nuri Öztürk haricinde herhangi bir hocadan şuna benzer bir ifade işittiniz mi?

“İslam dini milletin hakkını yiyen, gasp eden, haram yiyenin (fıkhi ifadesiyle ‘gulül suçlularının’) cenaze namazı kılınmaz diyor. Milletin malını talan edenin, yiyenin dini imanı olmaz, Onun cenaze namazı da kılınmaz. Hz. Peygamber kılmamıştır. Bu kişilerin cenaze namazı kılınmaz, hatta onların katıldıkları saflarda, girdikleri camilerde namaz kılınamaz.”

Hadi bu hükmü anlatamadılar, peki “bu verilen hüküm yanlıştır” diyebilen bir hoca var mı?

Bu hüküm yanlış değilse, bugüne kadar neden sadece Yaşar Nuri Öztürk tarafından dile getirildi?

***

Evet, bu dünyadan bir Yaşar Nuri Öztürk geldi, geçti. Seveni de, kızanı da çok bir din bilgini ve hoca idi.

Bütün fikirlerine katıldığımı söyleyemem. Özellikle “reenkarnasyon” ve “deizm” konusundaki fikirleri aklıma ve gönlüme yatmadı. Özel hayatı da kendisi ve yakınlarını alakadar eder.

Aktif siyasete girmesini de hata olarak değerlendiririm. Çünkü toplumun bütün kesimlerine hitap eden kanaat önderlerinin siyasete girmesinin Onların etki alanını azaltacağını düşünürüm.

Benim değerlendirmem O’nun bilim adamı vasfı ve “Kur'an'daki İslâm”ı anlatmak cehdi, insanımızı “Kur'an'ı Anlamaya Doğru” aydınlatmak ve “Allah ile Aldatmak” fiilini işleyenlere karşı “Çıplak Uyarı” yapmak mücadelesi hakkında olacak.

Yaşar Nuri Öztürk İslam dinini iyi bilen ve Müslümanların son birkaç yüzyıldır içinde bulunduğu sıkıntıların dini, felsefi temellerini iyi teşhis etmiş bir büyük bilim adamıydı.

Dahası, özünden yani Kur’an’dan koparılmış din anlayışına karşı amansız bir mücadele verdi. Yerleşik birçok tabuyu yıkmak gibi tarihi bir görevi yerine getirdi.

İlahiyat Fakültelerimizden yetişmiş birçok bilim adamı Onunla benzer görüşleri savunuyordu. Ama sessiz, kitlelerin önyargılarından ürken, yumuşak üsluplu bu hocalar toplumda bir zihniyet değişikliği yaratmada Yaşar Nuri Hoca gibi etkili olamadı.

Mesela Prof. Dr. Mehmet Aydın gibi hocalar “Namazların cem edilmesi, çoraba mesh edilmesi, farklı mezheplere uyulabilmesi, İlahiyat Fakültesinde okuyan kız öğrencilerin ders esnasında -özel günlerinde olsa bile- Kur’an-ı Kerim’i eline alıp okuyabilmesi” gibi konularda Yaşar Nuri Hoca’dan farklı düşünmüyordu, hatta daha radikal içtihatlarda bulunuyorlardı. Fakat Onlar “Yaşar Nuri dinden çıktı” diyenler tarafından çok saygı görüyordu.

Yaşar Nuri Öztürk keskin dili, sert üslubu ve vicdanları sarsan tarzı ile farklı ve etkili bir din adamı oldu.

Dini hayatımıza girmiş “uydurulmuş İslam” anlayışı içindeki kitlelere “Kur’an’daki İslam’ı” anlattı. Bir kesim tıpkı Bakara suresi 170. Ayette anlatıldığı gibi tepki gösterdi. “Biz atalarımızı üzerinde bulduğumuz yola (geleneğe) uyarız” dediler. O’nu küfürle, dinden çıkmakla itham ettiler. (“Onlara: ‘Allah`ın indirdiğine uyun’, denildiği zaman onlar, ‘Hayır! Biz atalarımızı üzerinde bulduğumuz yola uyarız’ dediler. Ya ataları bir şey anlamamış, doğruyu da bulamamış idiyseler?”)

Muaviye’den sonra “İslam Dinini insan hakları, zulme karşı mücadele, çalışkanlık, dürüstlük, okumak gibi bütün değerlerinden tecrit edilerek, sadece namaz kılma dini haline” getirilmesini eleştirdi. Bu vakıayı keskin üslubu ile “Namaz bu ümmetin başına bela edilmiştir. Çünkü… Bu ümmete yapılan, bütün kötülüklerde Namaz ve camii kullanıldı, alet ettiler” cümleleri ile ifade ederek zihinleri ve vicdanları sarstı.

“Atalarının izlediği yola uyanlar” hemen “Yaşar Nuri namaza karşı” diye anladılar, anlattılar.

Hazreti Peygamberin belli şartlarda uyguladığı namazların cem edilmesi kolaylığını anlattı. Günümüzde işyerlerinde namaz kılma zorluğu olanların, önemli toplantılardan çıkamayanların öğle ile ikindi ve akşam ile yatsı namazlarını birleştirerek (cem ederek) namazlarını kılabileceğini söyledi. “Yaşar Nuri beş vakit namazı üç vakte indirdi” dediler.

Alıştığımız hoca tipleri genellikle ya Atatürk’ü sevmez veya Atatürk’ü sevdiğini açıkça söyleyemez. Yaşar Nuri Öztürk bu konuda da çok farklıdır. Atatürk’ün “tam bağımsızlık” ve “akılcılık”ilkelerinin önemini en iyi idrak eden bilim adamlarından biridir.

Yaşar Nuri Öztürk iki Mustafa’ya, Peygamberimiz Hazreti Muhammed Mustafa ile vatanımızın kurtarıcısı, Cumhuriyetimizin kurucusu Mustafa Kemal Atatürk’e sevgi ve saygısını her fırsatta dile getirdi.

Teşhisi doğrudur: “Mustafa Kemal emperyalizme karşı İslam dünyası için stratejik bir reçete ortaya koyuyor. Dincilerin Mustafa Kemal’i dinsiz göstermek için kullandığı bütün sloganlar, İngiliz gizli servisi tarafından üretilmiş. Türkiye’nin başına Ermeni Soykırımı yalanını saranlar ile Atatürk’ün dinsiz olduğunu içeren sloganları üretenler aynı adamlar.”

“Batı’nın namert planına müsaade etmeyen bir tek adam yetiştirmiştir Ortadoğu. O da Mustafa Kemal. Onun için Atatürk’ten nefret ediyorlar.”

“İki tane din var, Mustafa Kemal bunlardan gelenekçi hurafe dinine karşı.” “Atatürk’ü İslam’la bağdaşır gösterdiğiniz anda BOP çöker. BOP’un yok olmaması için Atatürk ile İslam koparılmak isteniyor.”

Yaptığı hizmetler ve Kur’an-ı doğru anlamak için verdiği eserlerin değeri ölümünden sonra daha da çok anlaşılacaktır. Zihinlerimizde ve gönüllerimizde bıraktığı derin izler, dini anlama ve yaşama tarzımızı etkilemeye devam edecek.

Kendisinden çok şey öğrendiğim Yaşar Nuri Hoca’ya Allah’tan rahmet diliyorum.

*******************************************

EY BAHÇELİ.. SEÇİMDEN KAÇIŞ YOK

MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli olağanüstü kurultaydan kaçmak için her aşamada “artık bu kadar da olmaz” denilen hamleler yapıyor.

Bu defa has adamı eski Ordu milletvekili Cemal Enginyurt’a, üst kurul delegesi sıfatıyla, “19 Haziran’daki olağanüstü tüzük kurultayının iptali için” dava açtırdı. Ankara 3. Asliye Hukuk Mahkemesi’nin verdiği“ihtiyati tedbir” kararı ile 10 Temmuzda yapılacağı açıklanan kurultay zora girmiş oldu.

Böylece “Gemerek rezaletine” bir halka daha eklendi. Ankara 3. Asliye Hukuk Mahkemesi kongre tutanakları, delege listeleri gibi dosyada tek delil yokken “tedbiren durdurma” kararı verdi. Bir kişinin talebine uydu. 660 delegenin oybirliği ile aldığı kurultay kararlarını geçersiz hale getirdi.

Olaydaki demokrasi ayıbı ve hukuk garabetini bir yana bırakın. MHP Genel Merkezi “19 Haziran kurultayını yargıya götürmeyeceği” açıklaması yapmıştı.

Bahçeli şimdi “valla ben dava açmadım, Cemal Enginyurt açmış” mı diyecek?

***

Demokratik bir ülkede olsa olay son derece basit bir şekilde çözülürdü.

MHP 1 Kasımda yapılan seçimlerde büyük bir yenilgi aldı. Bundan sorumlu olan parti yönetiminin yapacağı şey ya istifa etmek veya kurultayı toplayıp güven tazeleme talebinde bulunmaktır.

Devlet Bahçeli ve ekibi hukuki zorlamalarla yedi aydır bundan kaçmayı başardı.

Bahçeli ve ekibi bir yedi ay daha kaçamayacaklarını, eninde sonunda delegenin önünde hesap vereceklerini elbette bilirler.

Ancak bu kadar rezaleti göze aldıklarına göre onların iradelerini de aşan bir durum var.

Elbet MHP’de değişim yaşanacak.

Ancak bu arada bir baskın seçimle AKP’nin “Başkanlık” ve “yeni Anayasa” projesinin gerçekleşeceği bir sonuç çıkarsa, Türkiye içinden çıkılmaz bir belalı sürece girer.

O zaman Bahçeli ve destekçilerinin toplum içine çıkacak hali kalmaz.

Ama olan Türk Milletine olur.

27.06.2016

Bu yazıyı beğendiniz mi?

RSS Kaynağımıza abone olun!

Yorumlar (1) Geri izlemeler (0)
  1. Allah rahmet etsin, mekanı cennet olsun. Umarız siyasetten bağımsız düşünen hocalar yeşerir, üstadın yerini alır.


Leave a comment

Geri izleme yok.