
Anadolu’nun en küçük beyliği Kayı’lar Söğüt’te bir beylik kurmuşsa, bugün Anadolu’nun Kürdistan olduğunu söyleyenler, neredeydiler? – Prof. Dr. Yusuf Halaçoğlu
Anadolu'nun en küçük beyliği Kayı'lar Söğüt’te bir beylik kurmuşsa, bugün Anadolu'nun Kürdistan olduğunu söyleyenler, neredeydiler? - Prof. Dr. Yusuf Halaçoğlu
Anadolu Selçuklu Devleti'nin çöküşüyle birlikte Anadolu'da "Tevaif-i Müluk" adı altında onlarca beylik kuruldu. Bu beyliklerin hepsi Türk beylikleriydi.
Devleten yıkılışı dönemindeki güçsüzlüğünü göz önüne alacak olursanız, biraz gücü olan her kesimin bir beylik kurarak kendi varlığını ispat ettiğini görürüz. Yani güçlü bir aile bir beylik kurabilmiştir.
Madem ki Anadolu Kürtlerin kadim yurtlarıysa, böyle bir rahat dönemde neden bir beylik kuramadılar? Nüfusları mı yeterli değildi, yoksa burada değiller miydi?
Tarihte bu gibi devletlerin çöküş dönemlerinde fırsattan istifade ederek birçok devletçikler kurulmuştur. Tabii devlet kurma kültürünüz varsa.
Nitekim Anadolu'nun en küçük beyliği, Söğüt'te kurulmuştu. O kadar az bir nüfusla Kayı'lar bir beylik kurmuşsa, bugün Anadolu'nun Kürdistan olduğunu söyleyenler, neredeydiler?
HZ. MUHAMMED (S.A.V.) YAŞIYOR – M. Veysi DÖRTBUDAK
HZ. MUHAMMED (S.A.V.) YAŞIYOR - M. Veysi DÖRTBUDAK / MEDAR Mevlana Düşüncesi Araştırma Derneği Başkanı
Geçenlerde sanatkâr dostum Sayın Uğur Altınok’dan bir elektronik mektup aldım. Önce mektubu verecek yorumu arkasından yapacağım. Umarım hoşlanırsınız. Çünkü Hz. Mevlânâ “Anıldığım zaman sizde olan hoşluğum ben.” diyor. Siz de içinizde bu hoşluğu bulacaksınız, Muhammed’le (S.A.V.) olacaksınız.
Medine\'yi Ağlatan Ezan -
Allah Resûlü hasta yatağında soğuk terler döküyor. Hazreti Aişe\'nin gözü yaşlı, Hazreti Ebu Bekir\'in başı yerde, Kainatın Efendisi ebedi yolculuğun eşiğinde son nefeslerini sayıyor. Medine soluk almadan bekliyor.
Buruk yürekler, endişeli bakışlar ve köşelerde sessiz sessiz akıtılan göz yaşları.. Tek istenilen şey, bir haber. Habibin sıhhat haberi. Fakat Alemlerin Rabbi daha fazla uzatmayacaktır dünya gurbetini Habibinin. Ahmedi\'nin yüreğini daha üzmeyecektir bu çöllerde.
İşte son an son nefes ve Habibin dudaklarından dökülen son söz: \'\'Er-Refîku’l-a>la! Er-Refîku’l-a>la!\'\' \'\'Yüce dost! Yüce dost!\'\'
TÜRK’ÜN (İNSAN) HAKLARI GÜNÜ! – Av. Özcan PEHLİVANOĞLU
TÜRK’ÜN (İNSAN) HAKLARI GÜNÜ! – Av. Özcan PEHLİVANOĞLU
Bu gün 10 Aralık İnsan Hakları Günü... Herkes bir şey söylüyor. Ancak geçmişe ve günümüze baktığımızda mensubu olduğum Türk Milleti’nin de, insan hakları yönünden büyük bir mağduriyete uğradığını görüyorum.
İsterseniz tarihin tozlu sayfalarını şöyle bir karıştırın... Türk’ün hükümdar gözüktüğü devletlerde bile Türk çoğu zaman mağdur. Tıpkı bugünkü gibi!
Ölümünün ardından bir yıl geçen ve hala yokluğuna alışamadığımız Türk Dünyası’nın aksakalı Prof. Dr. Turan Yazgan Hocamız bakın ne diyor: “Biz kimseye kötülük yapmadık. Katliam bizim tarihimizde yoktur. Ama en çok katledilen millet, Türk Milletidir. Balkanlardan beş milyon insanımızın katledilmesi sonucu döndük biz. Arap Yarımadası’ndan, Yemen’den nasıl döndüğümüzü, nasıl katledildiğimizi hepiniz biliyorsunuz. Sovyetler Birliği döneminde 100 milyon Türk kaybettiğimizi de unutmayın... Bunlar katliamla değil ama temessülle yani Ruhban Okulları’ndan, anaokullarından başlamak sureti ile Ruslaştırılarak, harplerde öne sürülerek veya tehcirle, cebri göçlerle... Anadolu’nun etrafında ne kadar Türk yaşıyorsa, sınırlarımızla bitişik, hepsi cebren göç ettirildi ve yollara serpildi. Yarısını öyle kaybettik. Bunlar yalnız Kırım Türkleri değil, Karaçay, Balkar, Nogay, Kumuk, Ahıska Türkleri... Hepsi bu bir çeşit tehcir katliamına uğradılar.” Bunları insan hakları günü dediğimiz bu günde duyabiliyormusunuz? Dile getirenler, peşini arayanlar varmı? İnsan Hakları Dernekleri’nden bir söz işitebiliyormusunuz? Hemen dediğinizi duyar gibi oluyorum: “Bu insan hakları derneklerinin hepsi kürtçü, ermenici, rumcu, süryanici velhasıl hepsi Avrupacı...” diye. Yani Türk’ün haklarını koruyacak bir insan hakları derneği bile kuramamışız. Öyle mi?
Hazreti Gazeteci – Yılmaz Özdil
Hazreti Gazeteci - Yılmaz Özdil Hürriyet, 08. 12. 2013
Hariciye nazırımız açıkladı. Mısır’da dört aydır tutuklu bulunan ve “bana bir şey olursa, beni Gafir mezarlığında Mustafa Sabri Hazretleri’nin kabrine defnedin” diyen TRT muhabiri, nihayet serbest bırakıldı.
*Tutukluyken sustuk. Artık yazabiliriz.
* Bu arkadaşın yanına defnedilmek istediği Mustafa Sabri hazretleri… Vahdettin’in şeyhülislamıydı. İngiliz Muhipleri [1] Cemiyeti’nin kurucularındandı. İslam Teali [2] Cemiyeti’nin kurucularındandı.
Kuvayi Milliye’ye “kudurmuş haydutlar” diyordu. “Yunan ordusu halifenin ordusudur, asıl kafası koparılacak mahlukat, Ankara’dadır”şeklinde bildiri yayınladı.
Mustafa Kemal hakkındaki ölüm fermanını, bizzat kaleme aldı, “öldürülmesi caizdir, hatta dini vazifedir” dedi.
İşgalcilere karşı Anadolu’nun yanında saf tutan Denizli, Isparta, Uşak, Antalya, Sinop müftülerini görevden azletti; Ankara müftüsü için idam fermanı çıkardı.
Anadolu Cemiyeti adıyla örgüt kurdu, İzmir’deki Yunan Yüksek Komiserliği’ne teklifte bulundu,
“Mustafa Kemal’in pençesinden kurtarmak için Batı Anadolu’da özerk hükümet kuralım, yönetimin başında Hıristiyan vali bulunsun, ordusundan Yunan başkomutanı sorumlu olsun” dedi, Atina’ya iletildi,
Sana mı inanayım, yaşadıklarıma mı? – Nazan YAVUZ
Sana mı inanayım, yaşadıklarıma mı? - Nazan YAVUZ
http://www.kocaeligazete.com/yazar/nazan-yavuz/2284/sana-mi-inanayim-yasadiklarima-mi.html
Bu Türkiye‘de inanılmaz bir değişimin ayak sesleri yaşanıyor.
Toplum Mühendisleri milli ve manevi ne kadar değerlerimiz varsa birer birer erozyona uğratmak için her türlü girişimi yapıyorlar.
Kıpkırmızı çizgilerimizin yerinde artık yeller esiyor.
Büyük Önder Mustafa Kemal Atatürk‘e her yerden planlı, kapsamlı ve oldukça ciddi bir saldırı var.
Dört bir yanı işgal edilmiş,
Orduları dağıtılmış
Halkı esir edilmiş,
Fakrü zaruret içindeki ülkemizde,
Tarihi yeniden yazan efsanevi komutan Mustafa Kemal Atatürk ile birilerinin aleni bir hesaplaşması var.
Ayyaş diye aşağılanarak halkın gözünde itibarsızlaştırılmaya çalışılan Atatürk‘ün
Velev ki sarhoşken yarattığı mucizeyi
Hangi ayık akiller yapacak bir görelim.
Akıllı olun!.. Arkamda 1000 kişi var:) – Murat YILMAZ
Karikatürist kardeşim Murat Yılmaz facebook’ta aşağıdaki notu paylaşmış..
Merhaba arkadaşlar,
Karikatürlerimin yayınlandığı facebook sayfası 1000 kişiyi geçmiş. (aşağıdaki bağlantıdan görebilirsiniz)
https://www.facebook.com/pages/Murat-Y%C4%B1lmaz-Karikat%C3%BCrleri/176674982478983
Arkadaşların demesine göre "arkamda hiç bir holding, gazete, dergi, medya patronu olmadan böyle bir sayıya ulaşmak kolay değilmiş." Büyük başarıymış.
Ulan adamlar böyle söyleyince birden havalara girdim. ![]()
Yarın sabah istanbul'un Çamlıca Tepesine çıkıp;![]()
"İSTANBUL SENİ YENİCEEEEEEM!.."diye bağırasım geldi. ![]()
O nedenle karikatürlerimi eleştirirken akıllı olun.
Arkamda 1000 kişi var. İyi çalışmalar. ![]()
Murat Yılmaz
TÜRK YOKMUŞ – Halil Altıparmak
TÜRK YOKMUŞ - Halil Altıparmak
Gazetemizin sahibi Savaş ÇOKDUYGULU kardeşimin annesi rahmetli oldu. Kendisinin şahsında tüm geride kalanlara başsağlığı diliyorum. Geçirdiğim göz ameliyatı nedeniyle bir süreden beri evden ayrılamıyorum. Yazı yazmakta bile tereddüt ettim. Ama, gündemin önemi nedeni ile yazma kararı aldım.
Bir kere şu TÜRK YOKMUŞ konusunu mutlaka yazmalıyız.
Şaşıranlara soruyorum; sıranın buna geleceğini bilmiyor muydunuz?
Ne var bunda, sanki?
Zaten, yapılan işler, söylenen sözler bu anlayıştan hareket edildiğini göstermiyor muydu?
Ben, hiç şaşırmadım, doğrusu. Hatta, cevap vermek gerekir mi, gerekmez mi diye tereddüt ettim. Ama, yazmazsan ve cevap vermezsen, bu sefer de herkes susmuş gibi olacak kamuoyunda. Bu nedenle, bu emirerine cevap veren herkese teşekkür ederim.
Bu beyninde soy sıkıntısı olan şahıs, sonradan sözlerini değiştirdi. Onun için beyninde soy sıkıntısı olan kişi diyorum. Ben dedi yanlış anlaşıldım. Ben de TÜRKÜM dedi.
“Hadi git işine” derler adama.
Kültür Sahip Çıkılırsa Kültürdür – Gürkan Yeniçeri
Kültür Sahip Çıkılırsa Kültürdür - Gürkan Yeniçeri
Hangi konu ile uğraşmaya başlasam ve yabancı kaynaklardan okuyup araştırsam, konunun ana çıkış noktasında Türklerin veya Anadolunun bir izlerine rastlıyorum. Kafanız karıştıysa bir kaç örnek vereyim.
Türkiye'deki arı türlerinin endemik türler olduğunu, Anadolu arısı, Yığılca gibi arıların genetik olarak farklı olduklarını ve İngiliz Brother Adams tarafından Buckfast arısına (Türkiye'de Papazın Arısı olarak bilinir) gen verdiğini biliyor muydunuz? Gerçi artık bizde endemik türler kalmadı deniyor ama benim umudum hala var.
Kanadalıların kırmızı buğdayı (Red Fife) bir tesadüf eseri Glasgow limanlarında bekleyen bir geminin güvertesine dökülmüş bir avuç buğdayın yetiştirilmesiyle yayılmış ve Kanadanın buğday tarımına girmesine ve pek çok diğer buğday türüne annelik yaptığını biliyor muydunuz? Hatta ilk yetiştirildiğinde bir ineğin neredeyse tamamını yediğini ve kalan üç beş başaktan tekrar yetiştirildiğini ve şu anda dev bir endüstri haline geldiğini biliyor muydunuz?
Bizim Ankara tiftik keçilerinin zamanın Sultanı tarafından bir Amerikalı pamuk profesörü olan Mr Davis'e verildiğini, aralarında birde Tibet keçisi olduğunu (kaşmir keçisi) ve bu keçilerin Texas'da üretildiğini ve tüm Amerikaya yayıldığını ve bu da yetmezmiş gibi Dünya Angora Tiftik yünü üretimi konusunda şu anda bizi geçmiş olduklarını biliyor muydunuz?
Ankara tavşanlarının Fransız soylularına evcil hayvan olarak hediye edildiğini (bir ara Fransızlar tavşan olayına merak salmış) ve oradan dünyaya yayıldığını biliyor muydunuz?
Neden Türk düşmanlığı? – Prof. Dr. Esfender Korkmaz)
Neden Türk düşmanlığı? – Prof. Dr. Esfender Korkmaz)
Onur Öymen bir uyarıda bulundu... Aynen şöyle: “Üç gün önce, saat 16,00’da NTV’de ” Kayıttayız “ adlı programda ”Geçmişimizle Yüzleşelim “ sloganı altında 1915 olaylarından başlayarak yakın tarihimizle ilgili olarak çok ağır suçlamalarda bulunuldu.
Son 100 yılda yaşanan olaylarla ilgili olarak tamamen tek taraflı bir yaklaşımla, sürekli olarak o devirlerdeki Osmanlı idaresiyle daha sonraki Türkiye Cumhuriyetleri hükümetleri suçlandı.
Ermeni çeteciler, devlete karşı silahlı ayaklanmada bulunanlar ve teröristler hakkında tek bir olumsuz söz söylenmedi. Yüzbinlerce Türk’ün katledilmesinden hiç bahsedilmedi.
Öte yandan, Arap kökenli olduğu söylenen ve AK Parti Merkez Karar Yönetim Kurulu üyesi olan Prof. Dr. Yasin Aktay, Bayburt’ta katıldığı panelde, “Türk dediğin bir sentezdir zaten. Türk diye bir ırk yok” dedi.
1) Tarihte Türk düşmanlığı her zaman olmuştur. Türklere, Türk kültürüne, Osmanlı’ya ve bugün de Türkiye Cumhuriyetine yönelik olan Anti-Turkism(Türk fobisi) akımının, içeride de her zaman ajanları olmuştur.
Dışarıda ise günümüzde bile bazı ülkelerde, Türkler ırkçı saldırılara uğramaktadırlar.
Türk düşmanlığının kökleri Haçlı Seferlerine kadar dayanır. Selçukluların Anadolu’yu fethi ve bunu takip eden Bizans’ın umutsuz durumu Papa II. Urban’ı bütün Hıristiyan dünyasını Türklere karşı bir savaşa çağırmasına yol açmıştır.
1400’lerin ortalarında Avrupa’nın her yerinde Katolikler dini törenler düzenlemiş ve Türklere karşı bir zaferin sadece Tanrı’nın yardımıyla kazanılabileceğini söylemişlerdir. Hristiyanlar dini etnik düşmanlık için kullanmıştır.
TÜRKÜN SABRI – Prof. Dr. Nurullah AYDIN
TÜRKÜN SABRI
Doğu’da Çin kaynakları Türk der,
Batı’da Avrupalılar Türk der,
Orta Asya’da kaynaklar, Türk der
Ortadoğu’da Arap kaynakları, Türk der,
Anadolu’da Bizans kaynakları, Türk der,
Anadolu’da arkeolojik kaynaklar, 10 bin yıldır Türk der.
Anadolu’da Selçuklu Osmanlı ve Cumhuriyet döneminde halk Türkçe konuşur.
Türk dili, dünya diller ailesinde ön sıralardadır.
Dünya bugün bu coğrafyada yaşayanlara Türk diyor.
Ama şimdi Anadolu’da yaşayan bazıları, Türk yok diyor.
Peki ama neden?
Bu gerçeğe rağmen;
Neden bazıları; ısrarla Türklüğü reddediyor?
Neden bazıları; Türklüğe hakaret ediyor?
Neden bazıları; Türk Milleti yoktur diyor?
Neden bazıları; Yüzde seksenyedilik Türkleri, azınlık etnik gruplar gibi görüyor?
Harun gibi gel, Karun olup git – Hüseyin Yıldız
Harun gibi gel, Karun olup git - Hüseyin Yıldız
www.bizimyaka.com 02 Aralık 2013 tarihli yazısı
Güçlüyken; dik durmak, haksızlığa karşı dilsiz şeytan olmamak kolaydır. Zor
olanı; zayıfken, acizken, karşındaki güçlüyken dik durup haksızlığı haykırmaktır.
Bu tavrı muktedirken göstermek her kişinin işi, mazlumken göstermekse er kişinin
işidir. Hayatın her alanında özelliklede siyaset gibi gücün olduğu yerlerde örneklerine
sık sık rastlıyoruz. Bir bakıyorsunuz daha düne kadar siyasi iktidara demediğini
bırakmayıp en keskin muhalefeti yapanlar bir anda iktidar safına geçip dedikleri her
şeyi unutarak dün yerden yere vurduklarıyla yola devam edebiliyorlar. Misal olarak
fikirlerine ve duruşuna çok değer verdiğim Has Parti genel başkanı Numan
Kurtulmuş örneğinde olduğu gibi.
Kendisi ve partisi kanımca ülkede zaman içinde iktidara alternatif olabilecek bir
durumdayken partisini kapatarak, kendisiyle yola çıkanları da bırakarak iktidara ilhak
oldu. İktidara istinaden söyledikleri meşhur sloganları "Harun gibi gelip Karun
gibi gitmeyeceğiz" hala kulaklarda ve siyaseti yakın takip edenler arasında alay
konusu olmaya devam ediyor. Bazı gazete ve gazetecilerde var ki onların
tavırlarından, söylemlerinden bahsetmek bile gereksiz. Öyle vıcık vıcık öyle yapış
yapışlarki...
HAK’KA DEĞİL GÜCE TAPINMAK – Prof. Dr. Nurullah AYDIN
HAK’KA DEĞİL GÜCE TAPINMAK – Prof. Dr. Nurullah AYDIN
Toplumlarda yöneten ve yönetilenler vardır.
Yönetenler kim olacak, nasıl olacak sorusu yüzyıllar boyunca insanların temel sorunu olmuştur.
Büyük oyunlar oynanır. Yıprananların yerine yeni bir siyasi figür ortaya çıkarılır.
Rakibi hedef alan asılsız iddialar, suizana dayanan isnatlar ve insanın kanını donduran iftiraları içeren propaganda faaliyeti işlemeye başlar.
Taraftarlar; konuşmalarında, yazılarında, ara sıra öven tavırlarla tam bir riyakârlık örneği sergilerler. Desteklediklerini büyük bir şevkle ve zevkle takdim ederler.
Yeni siyasi figürün hareket alanı sınırlıdır.
Belirlenen projenin gereğini yapmaya odaklanırlar.
Perde gerisindeki güç odakları ne diyorsa onu yaparlar.
Perde gerisindeki güç odaklarına neyin sözünü vermişlerse onu yerine getirirler.
Sonra emir verenler emir alanların ümüğünü sıkar. İstediği zaman gevşetir, istediği zaman sıkar.
TAM BİR KIYAMET SENARYOSU – Ömer ARSLAN
TAM BİR KIYAMET SENARYOSU.......
AKP SEÇİMLE GİTMEZSE BAKIN NELER OLACAK
12 yıldan beri Türk Devletini dönüştürme, hayallerini gerçekleştirme yoluna giren, her ortamda 36 etnik gruptan bahseden Başbakanın, Diyarbakır’da Kürdüstandan bahsetmesi geleceğin göstergesidir. AKP eğer PKK’nın isteklerini yerine getirmez antlaşma bozulursa!
* Seçim sonrası Hakkâri-Yüksekova ve Cizre hattında başkaldırı ilan edilecek!
* Bütün Güneydoğu’da sivil itaatsizlik eylemleri yaygınlaştırılacak. Peş peşe bazı valilikler ve kaymakamlıklar işgal edilip PKK çaputları çekilecek!
* BDP’li belediyelerde Kürtçe yazışmalar başlayacaklar. Türk bayrakları indirilecek.
* Valiliklere, karakollara ve askeri birliklere kitlesel saldırılar yapılacak.
* Belediye yasalarına sığınarak kendi kolluk kuvvetini kuracak..
ONLARIN ÖĞRETMENLER GÜNÜ HİÇ OLMADI – Mustafa PALA
ONLARIN ÖĞRETMENLER GÜNÜ HİÇ OLMADI - Mustafa PALA
İl Milli Eğitim Müdürlüğünde idareci arkadaşımı ziyarete gittim; odaya, manevi yorgunluğu tüm fiziğine aksetmiş, hayattan umudunu kesmiş, yılların günahı olmasa da kömür karası saçları erken ağarmış 36-38 yaşlarında bir bey girdi. Yorgun bir ifadeyle elindeki kararnameyi uzattı. Arkadaşım kararnameyi imzaladı ve: “Ücreti öğretmen olarak tarih mi okutacaksın, hayırlı olsun,” uzamış sakallarını kastederek, “böyle derse girmezsin değil mi” diyerek kelam-ı kibar bir dille ikaz edince öğretmen; hastamız vardı, hastaneden geliyorum tekrar hastaneye gideceğim, tabi ki derse böyle girmeyeceğim dedi ve ayrıldı.
Merak ettim ve araştırdım; 31 yaşında olduğunu, 9 senedir sınavlara girdiğini yeterli puanı almasına rağmen kadrosuzluktan atanamadığını, iş bulursa çalıştığını ve evlenmeyi aklından bile geçiremediğini, yaşlı anne babasıyla köyde yaşadığını öğrendim.
Onun gibi umut yorgunu olup “Öğretmenim” nidasına ve “Öğretmenler Günü’ne hasret” 250-300 bin öğretmen geçti gözlerimin önünden… Atanamayan öğretmenleri yazmayı düşünürken bir arkadaşımın gönderdiği ”Neşe Öğretmenin Hikâyesini” okuyunca, yazmaktan vaz geçtim ve paylaşmayı istedim. Çünkü öğretmen olup öğretmenler gününü kutlayamayan daha başka masumlar vardı. Yazı bir alıntı, nereden alıntılandığına ulaşamadım fakat hikâye gerçek.
Olumlu telkinin ve zihinde canlandırmanın gücü – Yrd. Doç. Dr. Zülfikar Özkan
Olumlu telkinin ve zihinde canlandırmanın gücü - Yrd. Doç. Dr. Zülfikar Özkan
Pek çok insan zihninde saklı duran güçlerini kullanamıyor. Sorunlarını çözmek için başkalarından medet umuyor. Oysa içinde keşfedilmeye bekleyen bu güçlerini kullanabilse sorunlarını rahatlıkla çözebilecek, sağlıklı ve mutlu bir insan haline gelebilecek.
Bu güçleri kullanmanın ekonomik bir masrafı da yok… Bu yöntemle örneğin toplum karşısında başarılı sunumlar yapabilir veya istediğiniz oranda zayıflayabilirsiniz.
En önemli güçlerimiz de olumlu telkin ve zihinde canlandırma veya imgelemedir. Telkin, sürekli olarak tekrar edilen basit ve kısa cümlelerdir. Ne olmak istediğinizi ve neye sahip olmak istediğinizi kendinize telkin edebilirsiniz.
Birbiri ardına tekrarlanan düşünceler tekrarlandıkça güçleri artar. Bir tek yağmur damlası kuru toprak üzerine etki edemez. Ama tekrarlanan yağmur damlaları kuru toprağı su biriktiren bir baraja ve bir enerji kaynağına dönüştürebilir. Bunun gibi, tekrarlanan düşünceler de büyük bir güce dönüşme potansiyeline sahiptir.
Sürekli tekrar ettiğimiz cümleler, bilinçaltımızın eşiğinden içeri girer ve güçlerini artırırlar. Bilinçaltımız bu cümleleri doğru olarak kabul eder ve onları birer inanç haline getirerek gerçeğe dönüştürme yollarını arar. İnanç, bir düşünceye gönülden bağlı olmaktır.
Ölüm Döşeğinde Son Düşünceler… / Avusturyalı Bronnie Ware
Avusturyalı Bronnie Ware, ölmek üzere olan hastaların son haftalarına refakat eden bir hemşire. Ware, ölmek üzere olanların en çok pişman olduğu 5 konuyu ve tecrübelerini bir kitapta derlemiş.
SEVGİYE VE BARIŞA ÇAĞRI – Prof. Dr. Nurullah AYDIN
SEVGİYE VE BARIŞA ÇAĞRI – Prof. Dr. Nurullah AYDIN
Dünya'da ve Türkiye'de dinler, ideolojiler; insanlar arasında çatışmanın, haksızlığın, adaletsizliğin, eşitsizliğin sömürünün perdelenmesinde birer araç haline gelmiştir.
Kin, nefret, öfke, öteki yıkım, acı, üzüntü, adaletsizlik, haksızlık, insanlardaki çileleri artırıyor.
Sesleniyorum:
Kur'an ve Muhammed ilkelerini kendine rehber edinen Müslümanlar,
Tevrat ve Musa ilkelerini kendine rehber edinen Museviler,
İncil ve İsa ilkelerini kendine rehber edinen Hıristiyanlar,
Brahman ilkelerini kendine rehber edinen Brahmanlar,
Süleyman ilkelerini kendine rehber edinen Masonlar,
Buda ilkelerini kendine rehber edinen Budistler,
Tao ilkelerini kendine ilke edinen Taoistler,
Nirvana odaklı Hinduistler,
Bahaullah odaklı Bahailer,
İllümunaticiler,
Küreselciler, Evrenselciler, Mesihçiler, Mehdiciler, Tanrıtanımazlar, Ateistler, Deistler, Materyalistler, Liberaller, Komünistler, Marksistler, Sosyalistler, Sosyal demokratlar, Ülkücüler, Milliyetçiler, Muhafazakarlar, Demokratlar, Cumhuriyetçiler, Kemalistler, Atatürkçüler, Dinlerarası diyalogcular, Tarikatçılar, Cemaatçılar, Hizmet yolunda olanlar,
Geliniz şu cümlede birleşelim.
GÜNLÜK HAYATIMIZDA TOKALAŞMA – Hidayet ŞİŞKİN
GÜNLÜK HAYATIMIZDA TOKALAŞMA – Hidayet ŞİŞKİN
El sıkışma insanların günlük hayatta en çok yaptıkları beden hareketlerindendir. Birbirleriyle önceden tanışan insanlar için merhaba, hoş geldin anlamına gelir.
İlk tanışmada el sıkışmak hemcinsler için sorun teşkil etmeyebilir. Fakat karşı cins söz konusu olunca geleneğimize göre bir bayan elini uzatmayınca erkek elini uzatmaz. Erkek veya bayan fark etmeksizin herhangi bir insanın elini sıkacaksak karşımızdakinin gerçekten bunu isteyip istemediğine dikkat etmeliyiz.
Ev sahibi konumundaki kişiler gelen konuklarına elini uzatıp “hoş geldiniz” der. Ev sahibi konumundaki kişiler konuklarının elini sıkmazlarsa istenmediklerini düşünebilirler.
El sıkışma esnasında avucun aşağı veya yukarı bakması da farklı tavırları ifade eder. Eğer elinizi avucunuz aşağıya bakacak şekilde uzatırsanız bu tavır karşınızdaki kişiye hükmettiğinizi ifade eder. Bu tavır karşınızdakini rahatsız eder. Avuç içi yukarı bakacak şekilde el sıkışmak karşınızdakine açık olduğunuzu ifade eder. Fakat el sıkışmayı zorlaştırır.
Karşınızdakiyle tokalaşırken muhatabınızın eline aşırı güç uygulamayın. Bu kaba - bedevi bir tarzdır.
Fakat ingilizlerin "ölü balık" dediği şekilde elleriniz tamamen de "cansız" olmamalı. Bu anlamda dengeyi tutturmalısınız.
BEN YAPILAN YARIŞI YAZARIM – Halil Altıparmak
BEN YAPILAN YARIŞI YAZARIM - Halil Altıparmak
Bana diyorlar ki ısrarla, Adana Valisini neden yazmıyorsun…
Bakın, inanın çok daha önemli konuları yazmaya sıra bulamıyorum. Ayrıca, kişilerle mümkün olduğu kadar uğraşmak istemiyorum ki, ülke, bölge ve dünya konularına sıra gelsin.
Kaldı ki, vali konusunda ne yazabilirim... İktidar milletvekilinin sözleri, Türkiye’nin en yaygın gazetesinde baş haber oldu. Recep Tayyip ERDOĞAN, bu haberden bir gün sonra, boşuna uğraşmayın yedirmem dedi. Kim, kimle, nasıl uğraşıyor, kimin eli kimin cebinde ve kimin ne kadar utanması gerekir bilemez olduk. Böyle bir durumda ne yazılabilir ki! Yazsak ne olur, yazmasak ne olur!!!!
Neyse, biz konumuza dönelim…