SİZİN HİÇ Mİ SUÇUNUZ YOK? – Ruhittin SÖNMEZ
SİZİN HİÇ Mİ SUÇUNUZ YOK? – Ruhittin SÖNMEZ
Türkiye’yi yönetenler çok çeşitli dertlerle boğuşuyor. Bunlardan bir kısmı Türkiye Cumhuriyeti Devletinin bulunduğu coğrafyası ile tarihinden kaynaklanan sorunlar.
Bir kısmı ise Ak Parti lideri ile yöneticilerinin devlet yönetme becerisizliğinden ve şahsi ihtiraslarına gem vuramamasından kaynaklanan meseleler.
Büyük Ortadoğu Projesi kapsamında bölgemizde yürütülen faaliyetler, Irak ve Suriye’deki sınırların değiştirilmesi kavgası, dünyanın en belalı terör örgütlerinin saldırıları değerli coğrafyamızın ve imparatorluk bakiyesi olmamızın birer sonucu.
Böyle bir bölgede filler her zaman kavga eder, bu arada çimenler ezilir. Yapmamız gereken ezilmeyecek bir devlet yapısı ve çok akıllı bir yönetim oluşturmak.
Türkiye son döneme kadar Atatürk’ten miras aldığı akılcı ve dengeli dış politika ve basiretli devlet adamları ile böyle netameli dönemleri hasarsız atlatmayı becerebiliyordu.
25 EKİM 2017 – YENİ BİR MİLAT – Ruhittin SÖNMEZ
25 EKİM 2017 – YENİ BİR MİLAT - Ruhittin SÖNMEZ
Cumhuriyet dönemi demokrasi tecrübemizde bazı siyasi hareketlerin doğuşu bir milat kabul edilir. Demokrat Parti’nin, Adalet Partisi’nin, Milliyetçi Hareket Partisi’nin, Milli Selamet Partisi’nin, Anavatan Partisi’nin ve Adalet ve Kalkınma Partisi’nin kurulmaları ile Türkiye yepyeni dönemlere girdi.
Bu hareketler toplumsal birer ihtiyaçtan doğmuştu. Doğru zamanda ortaya çıktılar, toplumsal taleplere uygun yapılanma ve politikaları sebebiyle etkili oldular. Zamana ve toplumsal değişime ayak uyduranlar yaşadı, uyamayanlar tarih sayfalarında kaldılar.
Kurucu parti CHP’den sonra DP, AP, ANAP ve AKP uzun dönemli iktidar partileri olarak iktidarda oldukları süreçte Türkiye’nin kaderini belirlerken, MSP ve MHP de güçlü toplumsal tabanları ile bu kaderin yazılmasına ortak oldular.
25 Ekim’de kuruluşunu gerçekleştirecek olan Meral Akşener liderliğindeki partinin de böylesine tarihi bir rolüstleneceği kanaatindeyim.
15 yıllık AKP / Tayyip Erdoğan iktidarını sona erdirebilecek, yeni bir Cumhurbaşkanı seçtirebilecek bir parti doğuyor. Bu dönemde içeride ve dışarıda savrulduğumuz noktadan çıkaracak, toplumda huzuru ve normalleşmeyisağlayacak, dışarıda güçlü ve güvenilir bir devlet yapacak yepyeni bir siyasi hareket bu. Bunun içindir ki toplumda böylesine büyük bir heyecan yarattı.
MİLLİ DEVLETLERDEN EYALET DEVLETLERE – Ruhittin SÖNMEZ
MİLLİ DEVLETLERDEN EYALET DEVLETLERE - Ruhittin SÖNMEZ
Barzani’nin Kürt bölgesinde bağımsız bir “Kürdistan” için yaptırdığı referandum mevcut dengeleri değiştirdi.
Barzani’ye İsrail’in açık, ABD’nin örtülü desteğine karşılık, Türkiye, İran ve Rusya yakınlaşarak yeni fakatmuhtemelen geçici bir denge oluşturdu. Merkezi hükümet Kerkük’ü peşmergeden geri aldı.
Ancak Irak’ın bölünmesi ihtimali hala çok güçlü.
Çünkü bölge için ABD ve İsrail’in tasarladığı ve uygulamaya çalıştığı Büyük Ortadoğu Projesi, Büyük İsrail Projesi ve Büyük Kürdistan gibi birbirini tamamlayan üç uzun vadeli projenin ilk basamağında Irak ve Suriye’nin bölünmesi var. Muhtemelen her iki devlet de üçer parçaya bölünecek.
Arkasından Türkiye ve İran’ın da bölünmesinin planlandığı muhakkak.
AKŞENER DENGELERİ DEĞİŞTİRDİ – Ruhittin SÖNMEZ
AKŞENER DENGELERİ DEĞİŞTİRDİ - Ruhittin SÖNMEZ
Meral Akşener başkanlığında kurulacak yeni partinin siyasi dengeleri daha şimdiden değiştirdiği belli oldu.
Parti kurulmadan, hatta ismi dahi açıklanmadan, anketlerin çoğunda üçüncü parti olarak gösteriliyor.
Türkiye’nin siyasi dengeleri değişince AKP Genel Başkanı Erdoğan’ın da kimyası değişti.
Cumhurbaşkanı ve AKP Genel Başkanı R. Tayyip Erdoğan 2019’da veya erken yapılacak bir seçimde AKP’nin ciddi bir oy kaybı yaşayacağını görüyor.
HOLLANDA CEZAEVLERİNİ KAPATIYOR, TÜRKİYE’YE CEZAEVİ YETMİYOR – Ruhittin SÖNMEZ
HOLLANDA CEZAEVLERİNİ KAPATIYOR, TÜRKİYE’YE CEZAEVİ YETMİYOR – Ruhittin SÖNMEZ
Önce Hollanda hakkındaki haberi okuyalım:
Hollanda'da suç oranının düşmesi ve ülkede var olan hapishanelerde boşluk sorununu ortaya çıkardı. Geçtiğimiz yıllarda bazı boş hapishaneleri mültecilere açan Hollanda bir kısmını da Belçika ve Norveç'e yıllık kiraya veriyor.
Ülkedeki suç oranının 20 yıldır azalması ve özellikle son dokuz yılda sürekli düşmesiyle var olan hapishanelerin üçte biri boş. Ülkede bulunan 60 hapishanenin 19'u son üç yıl içerisinde kapatıldı. İlgili bakanlıkların yaptıkları araştırmalara göre gelecek yıllarda ülkede daha fazla hapishane kapatılacak.
TÜZÜK VE PROGRAM ÇALIŞMASI – Ruhittin SÖNMEZ
TÜZÜK VE PROGRAM ÇALIŞMASI – Ruhittin SÖNMEZ
Meral Akşener başkanlığında kurulacak partinin kuruluş çalışmaları hızla ilerliyor. Kamuoyuna yansıyanların arka planında geniş kapsamlı ve ciddi çalışmalar devam ediyor.
Bu çalışmaların kuşkusuz en önemli aşamalarından biri partinin tüzüğü ile programının hazırlanmasıdır.
Partinin kuruluş amacı, ilkeleri, hedefleri, vaatleri ve çalışma usullerinin belirlendiği bu çalışmalar için yüzlerce uzmandan yazılı görüş ve teklifler alındı.
Bu arada ben de hazırlamış olduğum taslak tüzük çalışmamı ve program hakkında (özellikle mesleki alanımdaki) görüşlerimi sundum.
Bildirilen düşünce ve görüşler bir komisyonda değerlendirilerek, birer taslak tüzük ve program olarak düzenlendi. Bu taslaklar daha geniş bir müzakerenin yapıldığı çalıştayda görüşmelere temel teşkil etti.
Tüzük komisyonu için 22 kişi, program komisyonu için 44 kişi belirlendi.
Ben de, bu tarihi çalışmaların içinde yer almak üzere, Tüzük çalışmalarını yapacak komisyona katılmaya davet edildim.
Bursa’da Kervansaray Otel’de (3-4-5 Ekim’de) 3 gün boyunca sabahtan akşama kadar devam eden çalışmalara iştirak ettim.
TÜNELİN UCUNDAKİ IŞIK: YENİ PARTİ – Ruhittin SÖNMEZ
TÜNELİN UCUNDAKİ IŞIK: YENİ PARTİ - Ruhittin SÖNMEZ
Ülkemiz iyi yönetilmiyor. Devlet asli görevlerinin hemen hepsinde başarısız. Ülkemiz yalnız ve insanlarımızın üçte ikisi umutsuz, yarısı kendisini ötekileştirilmiş hissediyor.
Adalet, Dış Politika, Eğitim, Sağlık, Ekonomi dâhil devletin asli görevi olan bütün alanlarda başarısız bir yönetim… Toplumu kamplaştıran, nüfusun yarısını ötekileştiren bir iktidar… Üstelik “metal yorgunu”, üstelik yolsuzluk ve şaibelerin üstünü örtmekte mahir…
Son yazımı şu cümlelerle bitirmiştim:
“Ortak aklın işletilmediği, ‘denge ve denetim’ sistemlerinin devre dışı bırakıldığı bir devlet olduk.
Zaten çok aldatanımız ve sıkça aldanan yöneticilerimiz var.
Yeni bir çıkış bulmak zorundayız. Çözüm üretmeliyiz.
Demokrasi ve hukuk ilkeleri içinde bunu başarmalıyız.
Bu imkânsız değil, tünelin ucunda ışık göründü…”
HUZURLU VE GÜVENLİ BİR TÜRKİYE – Ruhittin SÖNMEZ
HUZURLU VE GÜVENLİ BİR TÜRKİYE - Ruhittin SÖNMEZ
Ülkelerin barış, huzur ve güven içinde olma kriterlerine göre değerlendirildiği “Küresel Barış Endeksi'nin 2017 yılı raporunda” Türkiye, 163 ülke arasında 146'ncı sırada yer aldı.
Türkiye, endekste geçen yıla oranla bir sıra geriledi.
İçeriden bakınca “siyasi mülahazalarla değerlendirme yapıyorsun” derler. Bu bakımdan uluslararası güvenilir kuruluşların yaptığı araştırmaları değerlendirmek uygun oluyor.
Bahsettiğim rapor Avustralya Sydney merkezli düşünce kuruluşu Ekonomi ve Barış Enstitüsü'nün çalışması. Yani bizi düşman gören bir ülkenin kastı ile sıralamada bu kadar kötü görünüyor olmamız söz konusu olamaz.
Endekse göre dünya genelinde en çok barış içinde olan 10 ülkeden 8'inin Avrupa'da olduğu, 36 ülkeden 26'sında gelişme kaydedildiği ve fakat Türkiye’nin gerilediği görülmekte.
Zaten savaş bölgelerinden kaçanların hepsinin bu Avrupa ülkelerine sığınmak istemesi tesadüf değil. Mecbur kalmasalar Türkiye’de kalanlar da bu ülkelere gidecekti.
Türkiye Avrupa’daki 36 ülke arasında barış ve huzur açısından en sonda.
Ülkemiz 2015 yılından bu yana terör saldırılarında hayatını kaybedenlerin en çok olduğu ülkeler arasında yer alıyor.
İfade özgürlüğünde de Türkiye en çok gerileme yaşanan ülkeler arasında yer aldı.
Bu sonuçların hepimiz için sürpriz olmadığını sanıyorum.
Bu sebeplerle Türkiye’den gelişmiş ülkelere beyin ve sermaye göçünün hızlandığını da endişeyle izliyoruz.
JÖLELİNİN AKLI İLE DIŞ POLİTİKA – Ruhittin SÖNMEZ
JÖLELİNİN AKLI İLE DIŞ POLİTİKA - Ruhittin SÖNMEZ
“Jöleli” namıyla tanınan Başdanışman Kuzey Irak’ta yapılan referandum öncesi ilginç laflar etti. “Allah ömür verir mi vermez mi bilmem. Ama yazın bu sözlerimi. 3 sene içinde hatta 2 sene içinde Kuzey Irak referandum yapıp Türkiye’ye katılma kararı alacak” dedi.
Bu lafları okuyunca Keçecizade İzzet Molla gibi söylendim. “Allah’ım bu danışmanın aklını bir geceliğine bana versen” diye dua ettim.
Bilmeyenler için açıklayalım.
Keçecizade İzzet Molla Osmanlı bürokratlarındandır. Üst düzey görevler yaptı. İki kere sadrazamlık, on sene hariciye nazırlığı yapan Keçecizade Fuad Paşa’nın babasıdır. Her ikisi de devrinin nükteleri ve hazır cevaplılığıyla tanınan aydın kişileridir.
İzzet Molla belirtileri hissedilen Rus Harbi öncesinde, harbe taraftar olmadığını açıklayan bir lâyihası dolayısıyla önce idama mahkûm edildi. Sonra affedildi ve Sivas’a sürgüne gönderildi. Bir süre sonra haklı olduğu anlaşılarak affedildiyse de, af fermanı kendisine ulaşmadan önce vefat etti.
HÂKİMLERİN VİCDAN SAHİBİ OLMASI GEREKİR – Ruhittin SÖNMEZ
HÂKİMLERİN VİCDAN SAHİBİ OLMASI GEREKİR - Ruhittin SÖNMEZ
“Hâkimler bakımından, vicdan hüküm verirken dikkate alınması gereken son derece önemli bir kavramdır.
Anayasamıza göre, hâkimler görevlerinde bağımsızdırlar. Anayasa’ya, kanuna, hukuka ve vicdanlarına göre hüküm verirler. Bu nedenle hâkimin anayasayı, kanunu ne derece iyi bilmesi gerekiyorsa vicdani süreçleri de o derece iyi bilmesi ve en önemlisi de VİCDAN SAHİBİ olması gerekir.
Bir yargı mensubunu üstün kılan, onu kendi istek ve hırslarından kurtararak, sadece hukuku uygulamasını emreden vicdanıdır.”
Bir hukukçu olarak her kelimesine katıldığım bu sözleri, Yargıtay Başkanı İsmail Rüştü Cirit’in yeni yargı yılı açılışında yaptığı konuşmasından aldım.
Bu sözler sadece birer temenniden ibaret kalmamalı. Çünkü “Halkın yargıya duyduğu güven ve memnuniyetin artması gerekir.”
Adalet Bakanı Abdülhamit Gül’ün ifade ettiği beklentisi bizim de beklentimizdir:
“Yargı camiamızdan beklentimiz, aziz milletimizin bir tek ferdinin dahi adaletsizlik hissine kapılmaması için titizlik ve gayret gösterilmesidir.”
Ülkemizin 15 Temmuz 2016 da yaşadığı Darbe Teşebbüsü ağır bir travma idi. Bu travma sonrası Kanun Hükmünde Kararnameler (KHK) ile görevden almaları, gözaltılar, tutuklamalar, yargılamalar izledi. Bu işlemlerin arasında elbette hatalar da yapıldı.
Bunların sayısı o kadar fazla ki gittiğimiz her yerde mağduriyetinden yakınan insanlar veya yakınları ile karşılaşıyoruz.
SEVGİ EKEN SEVGİ BİÇER – Ruhittin SÖNMEZ
SEVGİ EKEN SEVGİ BİÇER - Ruhittin SÖNMEZ
(Dr. Şefik Postalcıoğlu Anısına)
Dr. Şefik Postalcıoğlu’nu kaybedeli 6 sene oldu. Sevenlerinden bir grup, her sene olduğu gibi vefat yıldönümü olan 26 Ağustos’ta, bu yıl da kabri başında andı.
Kocaeli’nin yerlisi olmayan, Afyon’da doğmuş, Ankara’da büyümüş bir hekim Kocaeli’nde neden bu kadar çok sevildi? Neden O’nun ismi geçtiğinde herkes saygı ve sevgiyle rahmet dilemekte? Neden hala dostları her yıl mezarı başında O’nu özlemle anmakta?
Bu sorunun cevabı ve O’nun hayatını özetleyebilmek için bir kelime bulmamız gerekse bu “SEVGİ” olurdu.
O’nun hayatının merkezinde ve diğer her yerinde sevgi hakimdi.
DANIŞMANLARA DANIŞMALI MI DANIŞMAMALI MI? – Ruhittin SÖNMEZ
DANIŞMANLARA DANIŞMALI MI DANIŞMAMALI MI? - Ruhittin SÖNMEZ
ABD Başkanı Donald Trump ilginç bir başkan. Alışılmadık çıkışları ve beyanatları oluyor. Buna karşılık Trump'ın ekibindeki istifa ve ayrılık depremi devam ediyor.
Yedi aylık süreçte Beyaz Saray Milli Güvenlik Danışmanını, FBI Direktörünü, üç iletişim direktörünü kaybeden Trump, son olarak 17 danışmanının istifasına neden oldu. Trump ayrıca bir yıldır beraber çalıştığı Baş Stratejisti’ni işten çıkardı.
Geçen hafta Danışmanlar Konseyinden 8 üye Başkan Trump’ın açıklamalarını benimsemedikleri için istifa etti. Danışmanlar Konseyinden istifa edenler arasında ABD’nin dünyaca Intel, Merck, Frazier, 3M gibi dev şirketlerinin tepe yöneticileri olan ünlü CEO’lar vardı.
Bu konseyde ayrıca IBM, General Motors, JP Morgan Chase, Wal-Mart, Boeing, Pepsi gibi şirketlerin CEO’ları da vardı.
Trump da tam kendisine yakışanı yaptı: Danışmanlar Konseyini feshetti.
Hem de sosyal medya hesabından, "Konseyden ayrılan her CEO'nun yerine getirebileceğim çok kişi var. Tribünlere oynayanlar devam etmemeliydi” mesajını paylaşarak.
Daha önce de UBER'in eski CEO'su, çoğunluğu Müslüman olan bazı ülkelere getirilen seyahat yasağının ardından; Tesla'nın CEO'su ve Disney'in CEO'su ise ABD'nin Paris iklim anlaşmasından çekilmesi üzerine kuruldan ayrılmışlardı.
Sanayi Konseyi'ndeki 11 CEO ise Trump'ın ırkçılık yanlısı gruplara karşı söylemini hafif buldukları gerekçesiyle danışmanlık görevlerinden ayrıldıklarını açıklamıştı.
Bir başka istifa furyası da Beyaz Saray Sanat Komitesi'nden geldi. Sanat Komitesinden 16 üye, Trump'ı protesto etmek amacıyla görevlerinden ayrıldı.
YALAN SÖYLEMEK VE YALANA İNANMAK İHTİYACI – Ruhittin SÖNMEZ
YALAN SÖYLEMEK VE YALANA İNANMAK İHTİYACI - Ruhittin SÖNMEZ
National Geographic Dergisi’nin Haziran sayısında “Neden Yalan Söylüyoruz” başlıklı bir makale yayımlandı.
Bu makaleden özetlediğim bilgileri ve benim çıkardığım sonuçları ilginç bulacağınızı sanıyorum. Ayrıca yaşadığımız bazı gerçekleri anlamamız için faydalı olacağını ümit ediyorum.
“Hepimiz hayatta hiç tanımadığımız kişilerden, sevdiklerimize, iş arkadaşlarımıza kadar, küçük büyük bazı yalanları söylüyoruz.”
Bunların bir kısmı “kişisel yetersizlikleri gizlemek” ya da “başkalarının duygularını incitmemek için” söylenmiş zararsız yalanlar. Bunlara “beyaz yalan” da deniyor.
Bunların dışında ciddi yalanlar da var. Evlilik dışı ilişkiyi eşten saklamak, sahte diploma ile belli makamları işgal etmek gibi.
Araştırmacı Tim Levine, “dürüstlük işe yaramadığında yalan söylüyoruz” diyor.
Yapılan bir araştırmaya göre, söylediğimiz yalanların yüzde 16’sı maddi çıkar (ekonomik yarar sağlamak) için, yüzde 15’i kişisel çıkar (paranın ötesinde yarar sağlamak) için, yüzde 22’si kişisel suç (bir yanlışı veya kötülüğü örtmek) için, yüzde 14’ü kaçınma (insanlardan kaçmak veya kurtulmak) için, yüzde 8’i kişisel etki (pozitif imaj) yaratmak için, yüzde 5’i insanları güldürmek için söyleniyor.
Aynen yürümek ve konuşmak gibi, yalan söylemek de gelişim sürecinin bir parçası. Çocuklar iki-beş yaşları arasında yalan söylemeyi öğreniyor.
Yapılan bir testte iki yaşındaki çocuklarda yalancılık oranı yüzde 30 iken, üç yaşındakilerin yüzde 50’sinin, sekiz yaşa gelindiğinde ise yüzde 80’inin yalan söylediği tespit edilmiş. Yaş büyüdükçe de yalan söyleme konusunda ustalaştıkları görülmüş.
Psikolog Bruno Verschuere, “doğru kendiliğinden geliyor. Ama yalan özel bir çaba ve yanı sıra, keskin olduğu kadar da esnek bir zekâ gerektiriyor” diyor.
Psikolog Kang Lee’nin deneyinde zihin ve yönetsel fonksiyon testlerinde iyi yalan söyleyen çocukların performansı kötü yalan söyleyenlerden daha üstün çıkmış. Otizm yelpazesinde yer alan çocukların ise yalan söylemeyi beceremediği gözlenmiş.
SONUÇ-1: İyi yalan söyleyen yalancılar keskin ve esnek bir zekâya sahiptir. Çok inandırıcı yalanlar söyleyebilen çocuğunuzun veya siyasi parti liderinizin, dürüstlüğü ile olmasa da, zekâsı ile övünebilirsiniz.
AK PARTİ NELER VAAT ETTİ NELER YAPTI? – Ruhittin SÖNMEZ
AK PARTİ NELER VAAT ETTİ NELER YAPTI? - Ruhittin SÖNMEZ
Ak Parti Türkiye’yi en uzun süre tek başına yönetme imkânına kavuşmuş bir parti. Aradan 15 sene geçince bize nasıl bir Türkiye vaat ettiklerini unutmuş olabiliyoruz. İnsan hafızası unutsa da yazılı belgeler imdadımıza yetişiyor.
Merak edip AKP’nin parti programını (resmi internet sitesinden) yıllar sonra yeniden okuyunca öyle cümleler gördüm ki tuhaf duygulara kapıldım.
Bakın programda ne yazmışlar, nasıl bir Türkiye vaat etmişler?
Ve neler yapmışlar, Türkiye’yi nereye getirmişler?
Ø “Ülkemizi sürekli üreten ve üreterek büyüyen bir ülke haline getireceğiz” demişler..
Fabrikaların kapandığı, yenilerinin açılmadığı; tüketim, inşaat ve hizmetler sektörü ile ayakta kalan bir ekonomik yapı kurdular. Tarım arazilerimizin işlenmediği, köylerin göçle boşaldığı; tarımsal hammadde ithalatının ihracatın 6 katına ulaştığı, tarımda da ithalata bağımlı bir Türkiye yarattılar.
HOCALARIMIZ – Av. Ruhittin SÖNMEZ
HOCALARIMIZ – Av. Ruhittin SÖNMEZ
Türkiye’de “hoca” denildiği zaman aklımıza üç zümre geliyor.
Birincisi, dini bilgileri öğreten ve din hizmetlerini yerine getiren “din görevlileri”dir. Yani Diyanet İşleri Başkanı, müftüler, vaizler, imam ve hatipler, müezzinler ve Kur’an Kurslarında ders verenler…
Hoca deyince aklımıza gelen ikinci zümre Üniversitelerde ders veren, araştırma yapan öğretim üyeleri / bilim adamlarıdır.
Üçüncü grup olarak da ilk ve orta öğretimde, resmi ve özel eğitim kurumlarında ders veren öğretmenleri sayabiliriz.
Bunların hepsi de “insan yetiştirme düzenimizin” temel unsurlarıdır.
Her üç hoca kategorisinde de bir “nitelik sorunu olduğunu”, her üç meslekte olan hocaların gelişmiş ülkelerdeki karşılıkları ile kıyaslandığında -istisnaları hariç tutarak- mesleki bilgi ve becerileri açısından hayli geride olduğunu tespit edebiliriz.
Haliyle bunların yetiştirdiği veya eğitim verdiği kesimlere de yansıyan bir kalite problemidir bu.
CAMİLER, KUR’AN KURSLARI, İMAM HATİPLER VD. – Ruhittin Sönmez
CAMİLER, KUR’AN KURSLARI, İMAM HATİPLER VD. - Ruhittin Sönmez
Türkiye dünyadaki Cami sayısının en yüksek olduğu ülke, 90 bin camimiz var.
1 milyon 150 bin kursiyeri olan 16 bin Kur’an Kursumuz,
1,5 milyon öğrencisi olan 3500 adet İmam Hatip okulumuz,
100 İlahiyat Fakültemiz var.
Birlik Vakfı, Ensar Vakfı, Hizmet Vakfı, Hayrat Vakfı gibi bir sürü vakıf üzerinden, normal okullarda da dini eğitim veriliyor.
Diyanet İşleri Başkanlığının İmam-Hatip unvanında 71 bin 362 personeli, müezzin olarak 11 bin 908, Kur'an kursu öğreticisi olarak 19 bin 721 olmak üzere toplamda 141.233 personeli bulunuyor.
Diyanet İşleri Başkanlığı’na, 2017 bütçesinde 6 milyar 867 milyon lira ödenek ayrıldı. Camilerde toplanan yardım paraları bu rakamların dışında.
Diyanet’in 2017-2021 Stratejik Planı’na göre, bu beş yıllık dönemde 40 milyar TL harcama yapacak. Bu harcamaların yüzde 95’i personel maaşları için.
Kısaca devletimiz ve milletimiz dini eğitime ve ibadethanelere olağanüstü önem veriyor, ciddi harcamalar yapıyor.
DİNİ SEVDİREN VE DİNDEN SOĞUTANLAR – Ruhittin SÖNMEZ
DİNİ SEVDİREN VE DİNDEN SOĞUTANLAR – Ruhittin SÖNMEZ
Habertürk TV’de “hadisler” konusunda yapılan bir tartışma programı Türkiye’nin gündemine oturdu.
Bir İlahiyatçı öğretim üyesi “sinek kanatlarından birinde zehir, birinde panzehir olduğunu, deve idrarının şifalı olduğunu” anlatan rivayetleri “hadis” kabul ederek savundu. Yard. Doç. Dr. Ebubekir Sifil adlı bu İlahiyatçı ile buna karşı çıkan felsefeci Prof. Dr. Caner Taslaman arasındaki tartışma problemin büyüklüğünü ortaya koydu.
Yard. Doç. Dr. Ebubekir Sifil’in konudan uzak ve edebe aykırı saldırıları ile zaman zaman tartışmanın seviyesi düşse de, öğretici bir program oldu. Program dini anlama konusunda toplumda var olan derin fay hattının temel sebeplerinden birine dikkat çekti.
CUMA NAMAZINI BIRAKAN MÜSLÜMANLAR – Ruhittin SÖNMEZ
CUMA NAMAZINI BIRAKAN MÜSLÜMANLAR - Ruhittin SÖNMEZ
Son aylarda çevremde “artık Cuma namazına gitmiyorum” diyen insanlar çoğaldı. Hepsi de beni şaşırtan isimler. Çünkü bunların çoğu beş vakit namazını kılan, az bir kısmı da sadece Cuma namazını kılan ama yıllardır çok geçerli bir mazereti olmadan asla bu namazını aksatmayan kişilerdi.
Bu arkadaşların gerekçesi “hocalar siyaset yapıyor. Ben camiye gidersem, sevap kazanacağım yerde öfkeye kapılarak günaha gireceğim” şeklinde oluyor.
Bu kişilere “yanlış yapıyorsunuz, papaza kızıp oruç bozulmaz. Gerekirse siyasi propaganda yapılmayan başka bir camiye gidin” tarzı uyarılar yapmak meseleyi çözmüyor.
Ak Parti’nin iktidar olduğu son 15 sene içinde camilerin siyasi maksatlarla kullanıldığına dair şikâyetler yoğunlaştı. Din görevlilerinin yani Diyanet İşleri Başkanından, müftü, imam ve müezzinlere kadar AKP ve Erdoğan yanlısı propaganda yaptığı kanaati hâkim.
Her Cuma bütün camilerde okunan Diyanetin hazırladığı hutbeler bile ciddi tepkilere yol açıyor. Mesela son hutbede “15 Temmuz’u Kurtuluş Savaşı, Çanakkale ve Sakarya muharebeleriyle bir tuttu.”
İKİSİNDEN BİRİ OLMAK ZORUNDA DEĞİLSİNİZ – Ruhittin SÖNMEZ
İKİSİNDEN BİRİ OLMAK ZORUNDA DEĞİLSİNİZ - Ruhittin SÖNMEZ
"Beyaz Zambaklar Ülkesinde" kitabının kahramanı Snelman, bir futbol şöleninde konuşma yapar ve der ki; “Sokrat'ın ve Herkül'ün resimlerine bakın. Sokrates'in kafası oldukça büyüktür, alnı neredeyse dışarı fırlayacak gibidir. Fakat Herkül'ün gelişmiş adaleli vücudu üstünde kafası küçüktür.
Ben size ikisinden biri olun demiyorum. İkisini da ihmal etmeyin diyorum. Futboldaki başarılarınızın yanına ekonomik, sosyal, fikir ve ahlak alanındaki başarılarınızı da koyun.
MİLAT 17/25 ARALIK 2013 MÜ, 15 TEMMUZ 2016 MI? – Av. Ruhittin SÖNMEZ
MİLAT 17/25 ARALIK 2013 MÜ, 15 TEMMUZ 2016 MI? - Av. Ruhittin SÖNMEZ
FETÖ yargılamalarında MİLAT olarak 17/25 Aralık 2013 tarihinin kabul edilmesi doğru mudur?
17/25 Aralık 2013 bir kesim tarafından “Hırsızlık- Yolsuzluk- Rüşvet- Sıfırlama rezaletleri” olarak tanımlanırken, devlet “bürokratik darbe girişimi” olarak tarif ediyor.
15 Temmuz öncesinde, mesela bugün Ak Parti yönetiminin en yakın yardımcısı konumundaki MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli ofisindeki saati 17.25’de durdurmuş ve “yolsuzluk ve hırsızlıklar için Erdoğan'ın yedi sülalesinden hesap soracağım, hesap sormazsam namerdim” diye yeri göğü inletiyordu.
VİCDANİ KANAAT
17/25 Aralık 2013 tarihinin FETÖ iddianamelerinde yer aldığı gibi “söz konusu örgütün bir yardım kuruluşu / hizmet hareket olmayıp terör örgütü olduğu hususunda ortak bir vicdani kanaat oluşması bakımından bir terör faaliyeti ve terör örgütü olarak nazarı itibara alınmasının miladi tarihi olduğunu” kabul etmek gerektiğine dair görüşleri doğru bulamıyorum.
Çünkü bırakın muhalefeti, iktidar kanadında ve devlette dahi böyle bir vicdani kanaat oluşmamıştı. 17/25 Aralık 2013 sonrasında “ortak bir vicdani kanaat” oluşmadığı bizzat Cumhurbaşkanı R. Tayyip Erdoğan’ın şu ifadelerinden anlaşılmaktadır. “Bu yapıya (FETÖ) karşı açık tavır almaya başladığımda, özellikle de 17-25 Aralık emniyet, yargı darbe girişimiyle birlikte net bir duruş sergilediğimde, yanımda milletimden başka kimseyi bulamadım.”
Aynı hususu birçok yetkili gibi Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın eski danışmanı ve TBMM Anayasa Komisyonu Başkanı Burhan Kuzuda dile getirmişti. 17/25 Aralık’tan sonra da “Bakanlar bile geçiştirmiştir. Birçok kesim 'yapıyoruz, bakıyoruz' falan demiştir. Bürokratlar hala orada durmuştur, isimlerini söylediğimiz halde üzerine gidilmemiştir” demişti.
Zaten darbe teşebbüsüne kadar devlet kademelerinden temizlenmemiş örgüt üyelerinin çokluğu bu ifadeleri doğrulamaktadır.