Ahsen Okyar Söylenmek yerine söylemek lazım… Şikayet edeceğine sen de alternatifini oluştur.

21Oca/200

TİYATRO SİYASETİ VE SİYASETİN TİYATROSU – Ruhittin SÖNMEZ

ruhittin sTİYATRO SİYASETİ VE SİYASETİN TİYATROSU – Ruhittin SÖNMEZ

CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu'nun eşi Selvi Kılıçdaroğlu, İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu'nun eşi Dilek İmamoğlu, HDP Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş'ın eşiyle birlikte bir tiyatro izlediler. İzlenen oyun halen tutuklu olan Selahattin Demirtaş'ın yazdığı 'Devran' adlı kitabından sahneye uyarlanmıştı. Bu olay ve üç önemli siyasetçinin eşlerinin verdiği resim çok tartışıldı.

Olayı hukuki açıdan değerlendirdiğinizde bir sıkıntı görünmüyor.

HDP Eski Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş halen tutuklu olsa da kesinleşmiş cezası olmayan bir siyasetçi. Bu siyasetçinin partisi HDP halen TBMM’de grubu bulunan, devletten para yardımı alan, çok sayıda belediye başkanı olan bir parti.

Demirtaş bu partinin eşbaşkanı iken Cumhurbaşkanı adayı olmuş, seçimlere girmesinde sakınca bulunmamıştı.

Yine bu partinin önemli adamlarından Ahmet Türk hükümlü olarak hapiste iken MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli’nin talebi ve Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın affı ile hapisten çıkarıldı. 31 Mart 2019 yerel seçimlerine girmesine izin verildi ve HDP’den Mardin Büyükşehir Belediye Başkanı seçildi. Daha sonra bu belediye ve başkaları kayyuma devredildi.

Ancak halen Ahmet Türk ve diğer belediye başkanları serbestçe siyaset yapmaya devam ediyor.

Hukuken sıkıntı olmasa da, “tiyatro izleme olayının” sıradan bir kültür faaliyeti kapsamında olmadığı ve verilen fotoğrafın siyasi mesaj içerdiği açık.

İşte bu aşamada tartışmaya katılan bütün siyasetçiler, birer tiyatro yazarı veya oyuncusu gibi davranıyorlar.

*************************************

DEVLET AKLI HDP’Yİ MEŞRU PARTİ SAYIYOR

Siyaseten HDP diye bir partinin olması, bu partinin seçimlere girmesi doğru mu?

Bir kısım Kürt vatandaşlarımızın kendisini bu ülkenin parçası görmesi için, HDP gibi bir partinin olması, devletimiz tarafından, lüzumlu ve faydalı görülüyor.

İsterse, Cumhurbaşkanı Erdoğan ve devlet kurumları HDP’nin kapatılmasını sağlayabilir, bu partide etkili olan siyasetçilere siyasi yasak koyabilir. Propaganda yapmalarına dahi engel olabilir.

Ama yapmıyor. Çünkü devlet aklı HDP taraftarlarını da, demokratik sistem içinde birer vatandaş olarak, meşru taleplerinin karşılanabileceğine inandırmak istiyor.

“Aksi halde bu vatandaşlarımızı PKK’nın kucağına itmiş oluruz” diye düşünüyor.

Peki, devletimiz HDP yöneticilerinin “PKK ile ilişkisini”, bu partinin “terör ile arasına mesafe koymadığını” bilmiyor mu?

Eminim ki aldıkları nefesin sayısını bile biliyordur.

AKP iktidarda olduğu süreçte HDP tabanından oy almak için her türlü politik eylemi denedi. Kısmen de başarılı oldu.

Ama AKP “çözüm süreci” denilen bir yola savruldu. Çözüm sürecinde terör örgütü elebaşı Öcalan ile PKK karargâhı Kandil arasında HDP milletvekilleri postacı olarak kullanıldı. PKK ile yürütülen müzakerelerde HDP yöneticileri aracı oldu. Hatta Öcalan’ın mektubunu Diyarbakır meydanında iki HDP milletvekili okudu. Dolmabahçe Sarayında Başbakan Yardımcısının başkanlığında yapılan toplantıda Öcalan’ın dikte ettirdiği “mutabakat metni”ni HDP milletvekilleri okudu.

Daha sonra AKP ile HDP arasında biraz soğuma oldu. HDP’liler kendilerine verilen sözlerin tutulmadığına ve aldatıldıklarına inanıyorlar.

*************************************

ANA SORUN: CUMHURBAŞKANLIĞI SİSTEMİ

Siyasi dengeler açısından esas kırılma noktası, AKP+MHP işbirliği ile getirilen, Cumhurbaşkanlığı Sisteminin kabulü oldu. Bu sistemin dayattığı yüzde 50+1 oy alma zorunluluğu ortaya çıktı.

HDP bu durumu fırsata çevirmek ve AKP’nin iktidarını zayıflatmak için yerel seçimlerde bir kısım CHP adaylarını destekledi.

AKP buna karşılık HDP seçmeninden oy alabilmek için direkt PKK terör örgütü elebaşından destek aradı. Abdullah Öcalan’ın mektubunu TV kanallarında okuttu ve Osman Öcalan’ı TRT’ye çıkardı.

Sonuçta AKP, başta İstanbul olmak üzere, büyük şehirlerin tamamına yakınını CHP’ye kaptırdı.

Bu değişimde en çok İYİ Parti ile CHP’nin kurumsal işbirliği ve Millet İttifakı olarak seçime girmesi etkili oldu. Ama bıçaksırtı geçen İstanbul Büyükşehir Belediyesi seçimi gibi yerlerde HDP seçmeninin resmi olmayan desteği seçim sonucunu belirledi.

Türkiye’nin siyasi dengeleri artık bu gerçekler üzerinde oluşuyor. Hem HDP’lileri devletimize sadık vatandaşlar olarak tutmamız lazım. Ve hem de iktidar olmak isteyenler yüzde 50+1 oya ulaşmak için HDP oylarını almak zorunda.

İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu ve CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu eşleri vasıtasıyla HDP seçmeni ile bir gönül köprüsü kurmaya çalışıyor.

HDP seçmeni ile gönül köprüsü kurma çabaları siyaseten doğrudur. Bu çabanın, devletimizin kurucu irade tarafından belirlenmiş ilkelerine ve Anayasamızın ilk dört maddesinde çerçevelenen kurallarına aykırı bir yöne dönmedikçe, desteklenmesi gerekir.

Keşke CHP, İYİ Parti, AKP, MHP veya bir başka partimiz HDP oylarının kendi partilerine kaymalarını sağlayabilse. HDP de bir Türkiye partisi olmak zorunda kalsa.

Üç siyasetçi eşinin verdiği fotoğraf üzerinden, AKP ve MHP Genel Başkanları ile yandaş medya çığırtkanlarının yaptıkları polemikler ve CHP’nin bunlara verdiği cevaplar bir tiyatro oyununun parçalarından ibarettir.

Sonuç olarak, CHP’nin bu tavrı devlet aklının belirlediği temel politika kapsamındadır. Bize düşen bu politikanın, AKP’nin yaptığı “çözüm süreci” gibi, yanlış bir yola sapmaması için denetleme ve uyarı görevimizi yapmaktır.

20.01.2020

Bu yazıyı beğendiniz mi?

RSS Kaynağımıza abone olun!

Yorumlar (0) Geri izlemeler (0)

Yorum yapılmadı.


Leave a comment

Geri izleme yok.