Ahsen Okyar Söylenmek yerine söylemek lazım…

ahsen okyar
4Şub/160

“SOKAKTA İKİ ŞEHİT ( ŞEHİDİMİN DESTANI )” – Süleyman PEKİN

“SOKAKTA İKİ ŞEHİT ( ŞEHİDİMİN DESTANI )” - Süleyman PEKİN

“Çözüm Süreci” 29 Mart 2009 Yerel Seçimleri’nden sonra başladı. 21 Mart 2013’te Teröristbaşı Öcalan’ın mektubu Devlet desteğiyle Diyarbakır Meydanı’nda okundu. 16 Temmuz 2014’te Çözüm Süreci Resmî Gazete’de yayınlanarak kanunlaştırıldı.

7 Haziran 2014 Seçimleri’yle süreç buzdolabına kondu ve terörle anladığı dilden mücadele başladı. O günden bu yana tam 260 şehidimiz var. Çözüm Süreci boyunca verdiğimiz şehit sayısı ise 600. Şehidime mi yanayım, Çözüm Süreci boyunca teröristlere göz yumanlara mı sayayım?

5 Temmuz 2011’de Yüksekova’da 2 şehit (İki askere sokak ortasında pusu). 25 Ekim 2014 Yüksekova, yine 2 şehit (Hain pusu). Gün gün verdiğimiz şehitler için İlkkurşun Gazetesi’nden Feza Tiryaki’nin yazısını paylaşmak isterim. Devletin terörle mücadelesini destekliyoruz lakin taşların bağlanıp köpeklerin nasıl serbest bırakıldığının yakıcı hikâyesini de unutmamak gerek:

23Ara/150

SARIKAMIŞ, AH SARIKAMIŞ!!! – Süleyman PEKİN

SARIKAMIŞ, AH SARIKAMIŞ!!! – Süleyman PEKİN

Tek tekbirde / 22 takvim devrildi dağlardan

Zemheride / Devlet-i Âliyenin şanı için

İleride / Ödensin diyeti vakit kalbe dayandığı an

Ve haczedilsin yaşamak / 76 bin civanın canı için

 

Bir kardelen gülümsemesi gibi

Çekildik doruklardan denizlere

Ipıssız mermiler yaktı ağıdımızı

Karlı - mayınlı sevgiler döküldü benizlere

9Ara/150

KÖTÜ KOMŞU İNSANI ALTERNATİF EKSEN SAHİBİ YAPAR – Süleyman PEKİN

KÖTÜ KOMŞU İNSANI ALTERNATİF EKSEN SAHİBİ YAPAR – Süleyman PEKİN

Tarihî düşmanlıklar zamanla ırsî bir karakter kazanabiliyor. Demek ki düşmanlığın stratejik bir yanı var. Dostlukların neden olmasın? Ülkeler arasındaki tarihî dostlukların da ortak gelecek planlamalarına dayanak tutularak kıymetlendirilmeleri lazım.

En eski / ezelî rekabetimiz Çin’ledir, son 5 asır ise Rusya. Biz 2023’ler için bir Türk & Çin mücadelesinin başlamasını öngörürken Rusya ile kaseti tekrar başa sardık. Eee, ‘Avcı nice tuzak bilirse av da o kadar yol bilirmiş.’

Alternatif Eksenler diye bir kitabımız var. Türk Dış Politikası için millî stratejiler ve özgün kurgularla dolu. Bunlardan bir tanesini ve en önemlisini Afrasya Birliği olarak kitabın adına ortak ederek öne çekmeye çalışmıştık.

“… çıkış arıyorsak, el yordamıyla birinci planda AFRASYA BİRLİĞİ’ni (United Afrasia) öneriyoruz. Kaderdaş iki kıtanın; Afrika ve Asya’nın, yani dünyanın yarısının Amerika, Avrupa ve Okyanusya’ya karşı terazinin kefesinde ağır basması. Afrika’dan 3, Asya’dan 7 ülkenin yer aldığı ve eşbaşkanlıklarını Türkiye ile Japonya’nın yaptığı stratejik kesişim kümesi en zengin ve en sağlam birlik” demiştik.

2Ara/150

‘YA O, YA BU’DAN ‘HEM O, HEM BU’YA GEÇİŞ PROTOTİPLERİ – Süleyman PEKİN

‘YA O, YA BU’DAN ‘HEM O, HEM BU’YA GEÇİŞ PROTOTİPLERİ - Süleyman PEKİN

İnsan mantığı bazen fıtrat zannedilebiliyor. Hâlbuki değişkendir, doğa yasası değildir.

Bir şeyin ya var ya da yok sayılması, ya iyi ya da kötü sayılması, ya güzel ya da çirkin sayılması 23,5 asırlık bir gelenektir ve ‘ya hep, ya hiç’çi Aristo mantığıdır.

Hem meşhur hem meçhul yazar-düşünürlerimizden Alev Alatlı, eserleriyle ülkemizde ‘ya o, ya bu’ mantığı yerine ‘hem o, hem bu’ mantığının tanınmasına öncülük etti.

Saçaklı Mantık veyahut Gri Mantık denilen bu yaklaşım hayatın siyah-beyaz’dan ibaret olmadığının ispatı üzeredir. Ve en çok da tıp ve teknolojik gelişmelerde kullanılmaktadır.

Kuantum fizikçisi Erwin Schrödinger’in bir deneyinden ismini alan “Schrödinger’in Kedisi” adlı 2 ciltlik Alatlı kitabı aslında çağdaş Türk düşüncesinde bir devrimdir.

Küresel muhalif Alev Hanım’ın son yıllarda İktidar’dan nemalanarak ilkeli çizgisini bozmasını ‘hem–hem’ mantığıyla anlayabiliyor ve kendisini ‘ya–ya’ ayrımına tabi tutmuyoruz.

Biz de 2002’den beri Kocaeli’de faaliyet gösteren Selçuklu Düşünce Kulübü’müzle bu tip konuları çok tartıştık. Geçtiğimiz günlerde organize ettiğimiz Nihat Genç Konferansı’ndaki takdimli gerekçeyi ise ortak çıkış yolu bulma denemeleri bâbında paylaşmak isteriz:

25Kas/150

“BİR GÜN DEĞİL SANA HER GÜN YALVARDIM DUYMADIN SESİMİ, SÜRÜNÜYORUM” – Süleyman PEKİN

“BİR GÜN DEĞİL SANA HER GÜN YALVARDIM DUYMADIN SESİMİ, SÜRÜNÜYORUM” – Süleyman PEKİN

İslam aklının öncülerinden Ebu Hanife’ye göre Allah’ın subûtî sıfatlarının ‘hayat’tan sonra ikincisi “ilim”dir. O aklın son yüzyıldaki öncülerinden Atatürk’ün “Hayatta en hakiki mürşit ilimdir” sözü tamamen bu hususu niteler. Ve bu söz ‘İlmin Kapısı’ lâkaplı Hz. Ali’ye ait olsa bile durum aynıdır.

Kuran’da “Esmâ’ül-hüsnâ” olarak geçen Allah’ın güzel isimlerinin yaygın kabullerinden olan 99 İsmin yirmincisi “Alîm” ismidir ve bilmekle, bilgiyle alâkalıdır. Allah tarafından gönderilmiş bütün peygamberler ise birer ‘muallim’dirler. Yani bilen ve bildiren, yani öğreten..

Milletleri kurtaranlar yalnız ve ancak öğretmenlerdir” sözünü ‘ümmetleri kurtaranlar da muallimlerdir’ şeklinde anlayabiliriz. Allah’tan gelen vahyi ve bilgiyi akılla algılayıp kendi hayatından başlayarak devrinin tüm insanlarının yaşamına yansıması için varlığını milletlerine / ümmetlerine adayan büyük ruhlardır Peygamberler. Onların bugünkü izcileri ise idealist öğretmenler..

Kuran-ı Kerim’in ilk emri, ilk beyanı, ilk kelimesi “oku”dur. Yaratan Rabb’imiz adını ortaya koyarak bize Kitabını okutmak, okutarak büyük ödülle buluşturmak istiyor. Oku’madan sonra Müslümanlara inen ikinci sûre ‘yaz’ma suresidir, yani Kalem: “Kaleme ve satır satır yazdıklarına andolsun!

11Kas/150

77 YILA 77 MİLYON RAHMET – Süleyman PEKİN

77 YILA 77 MİLYON RAHMET - Süleyman PEKİN

10 Kasım’ın yani Mustafa Kemal Atatürk’ün vefatının üzerinden 77 yıl geçmiş. O zaman 17 milyonmuşuz, şimdi 77 milyonuz ama kaht- ricâlimiz daha fazla.

Ana sorunlarımız yüzyıl önceki gibi, çıkış yollarımız da aynı.. “Müslümanlık nerde! Bizden geçmiş insanlık bile..” diyen Mehmet Akif ile “Müslümanlardan kaçın; İslam’a sığının!” diyen Muhammed İkbal ölmüş mü yoksa ölmeyen tespitleriyle daha da diri mi yaşıyor aramızda?

Türk Milleti farklı bir millettir, bu milletin bireyleri de öyle.. Selçuklu’dan Osmanlı’ya geçişin mimarı Ertuğrul Gazi’nin babasından isimlenen ve kendisi de bir subay çocuğu olan Kayahan, pop şarkıcısıydı ama halk arabesk tınılarını tuttu:

“Asırlardır yalnızım..

Pişmanım, alın yazım..

Bir öfkeye mahkûm ettik her şeyi,

Bir yemin ettim ki dönemem.”

Aslında milletçe ‘içimizde yüzyılların yorgunluğu’ ve ‘asırların yalnızlığı’ var. Bu coğrafyada pişmanlık alın yazımız olmuş adeta ve öfke nöbetleriyle millî yeminler arasında kalmışız.

29Eki/150

ANKARA’DA 7,5 ASIRLIK CUMHURİYET MÜCADELEMİZ – Süleyman PEKİN

ANKARA’DA 7,5 ASIRLIK CUMHURİYET MÜCADELEMİZ – Süleyman PEKİN

5 bin yıllık Türk tarihinin Ankara eksenli iki sayfasında cumhuriyet yani halk idaresi vardır: Biri Âhi Cumhuriyeti (1290-1354), diğeri Türkiye Cumhuriyeti (1923 –> ).

Birincisini Âhi Evran kurmuştur, ikincisini Mustafa Kemal Atatürk. İlkinde Moğol zulmü ve sonrasındaki iç karmaşa ana etkendir, ikincisinde de Balkan Savaşları ve Büyük Dünya Savaşı sonrasındaki işgaller - iç karışıklıklar.

İlki sosyal yönü kuvvetli, silahlı bir derviş esnaflar hareketiydi; ikincisi topyekûn bir milletin diriliş ve kurtuluş hareketiydi. İlki ancak Ankara ve Kırşehir havalisinde etkili oldu, ikincisiyse Ankara merkezli olarak tüm yurtta.

İlki 64 yıl sürebildi, 3 cumhur(halk)başkanı görebildi ve kurucusu o yıllara yetişemedi. İkincisi ise 92 yıldır hükümferma ve 12’nci cumhurbaşkanıyla yoluna devam ediyor. İkincisini cephelerde kuran adam aynı zamanda sosyal, siyasal, iktisadî, hukukî, dinî ve fikrî alanda da bir büyük organizatördür / teşkilatçıdır.

Her ikisinde de Anadolu insanı kadınlar, erkekler, gençler, dervişler olarak ayrı ayrı teşkilatlanmıştır ve tamamı kahramanlık organizasyonlarıdır. İlki ordusuz bir halkın ordulaşarak devletleşme deneyimi; ikincisiyse orduları dağıtılmış, tersanelerine girilmiş ve vatanının neredeyse her köşesi bilfiil işgal edilmiş bir milletin namus mücadelesidir.

23Eki/150

BAKARA SURESİ TÜRKİYE ÇAĞRIŞIMLARI – Süleyman PEKİN

BAKARA SURESİ TÜRKİYE ÇAĞRIŞIMLARI – Süleyman PEKİN

Araştırma şirketleri verilerine göre yüzde 99’u Müslüman olan halkımızın evlerinde muhakkak Kur’an-ı Kerim bulunuyor ama onu okuma oranı yüzde 10’u bulmuyor. Anadilindeki anlamını okuma merakı ise yerlerde sürünüyor. Zaten bu okumamazlık, Mehdi’nin ve Hz.İsa’nın yeryüzüne tekrar ineceğiyle ilgili kanaatlerin yüzde 70’lere yakın çıkmasından belli.

Oldukça azınlıkta kalan Türkçe anlam / meal meraklıları içinse kronik bir sorun var: Kur’an çevirilerinin indiriliş / nüzul sırasına göre yapılmaması. Peygamberimiz’e inen ilk âyet Oku! / İkra! Yaratan Rabb’inin adıyla oku, Allah rızası için oku. Oku diye başlayan bir dinin okumayan pek bi Müslüman mensuplarıyız vesselam.

Kuran’ın ilk sûresi Allah’ın Elçisi’ne Hira Dağı’ndaki mağarada inen o ilk vahiyle sabit âyetleri kapsayan Alâk Sûresi olması gerekirken çok sonradan hatta Hicret’ten bile 2 yıl sonra inen ve en uzun sûre olan Bakara ile başlar Kitabımız (Fâtiha’yı saymazsak). Acaba diyorum, okumayanlar için bu da bir destek unsuru mudur?

Bakara Sûresi’nin adı ilginçtir; sığır yada inek demektir ve özü Hz. Musa ile kavminin bir sığır kurbanı üzerinden imtihana çekilişiyle ilgilidir. Sûre 286 âyettir; Medine dönemi olduğu için Medenî âyetler olarak da adlandırılan bu kutsî sözlerden bir tanesi ise (281’nci âyet) ise Mekke dönemi / Mekkî âyetlerdendir.

1Eki/150

EN İYİ MÜSLÜMAN ÖLÜ MÜSLÜMAN MIDIR? – Süleyman PEKİN

EN İYİ MÜSLÜMAN ÖLÜ MÜSLÜMAN MIDIR? – Süleyman PEKİN

“Ey Müslüman! İslam’ı öyle canlı ve diri yaşa ki seni öldürmeye gelen sende dirilsin” diyordu Sezai Karakoç. Cevabı yine Diriliş Şairi versin: “Ben yaşamıyor gibi yaşamıyor gibi yaşıyorum.”

Biz Müslümanlar madden ve manen ölü gibiyiz. Hıristiyanların Ortaçağ Avrupası’ndaki hâli gibiyiz. Bir ölür (şehit binbaşı), bin eziliriz (Mekke - hac).

Fizikî anlamda dünyada en çok ölen biziz ve birbirimizi en çok öldüren biziz. Sosyo-ekonomik anlamda en az üreten biziz ve en iyi hazır yiyicileriz.

Dinimizin ilk emri ‘Oku’dur; okuyanların oranı % 0,01 ama Müslümanlık iddiasındakiler yüzde 99,8.

Müslümanların kıblesi (yönü-ciheti-yönelişi) Kâbe’dir ama her gün binlerce Müslüman karadan yada denizden Avrupa’ya kaçmaya çalışıyor.

Çalışarak ve üreterek Avrupa’yı geçmeye çalışmıyoruz; çalışan ve üreten Avrupa’ya mülteci olarak geçmeye çalışıyoruz.

24Eyl/150

DERİN DEVLETE ODALARDAN PELERİN – Süleyman PEKİN

DERİN DEVLETE ODALARDAN PELERİN - Süleyman PEKİN

“Şu Fırat’ın suyu akar serindir

Söyletmeyin beni yaram derindir”

12 Eylül’de çocuktuk ama 28 Şubat’ı iliklerimize kadar yaşadık. Ve o ‘Postmodern Darbe’nin en meşhuru “Beş’li Çete”ydi: TOBB (Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği), TESK (Türkiye Esnaf ve Sanatkârlar Konfederasyonu), TİSK (Türkiye İşverenler Sendikası Konfederasyonu), TÜRK-İŞ (Türkiye İşçi Sendikaları Konfederasyonu) ve DİSK (Devrimci İşçi Sendikaları Konfederasyonu).

Fuat Miras, Derviş Günday, Refik Baydur, Bayram Meral ve Rıdvan Budak’tan oluşan ve Resmî Devlet’in gayriresmî kanadını oluşturan bu yapı iyi iş çıkardıktan sonra hem bolca siyasî rantını devşirmiş hem de nihayetinde hesapta özeleştirisini yapmaktan da geri durmamıştır.

Türkiye Cumhuriyeti’nin iktidar-ordu-yargı-medya desteğiyle 28 Şubatvari bir makas değiştirme denemesi olan ‘Açılım’ yada ‘Çözüm Süreci’nde de bu “Maskesiz 5’ler” Türk Milleti’ne yedirilmeye çalışılan terör zokasını hazmettirmek için sahadaydı, maçın ilk 11’indeydi.

TOBB Başkanı Rifat Hisarcıklıoğlu bu iş için dünya masrafla kurulan Âkil İnsanlar Heyeti’nin Akdeniz Bölge Başkanı’ydı. TESK Başkanı Bendevî Palandöken ise Karadeniz Bölge Heyeti’ne son sıradanda olsa girmeyi başarmıştı. TÜRK-İŞ Başkanı Mustafa Kumlu İç Anadolu Bölgesi Heyeti’nde, DİSK Başkanı Erol Ekici ise Ege Bölgesi Heyeti’ndeki yerini almıştı. TİSK’in yerineyse kadroya TZOB (Türkiye Ziraat Odaları Birliği) dahil edildi ve Başkan Şemsi Bayraktar öncüğünde Karadeniz Âkil Heyeti’ne eklendi.

16Eyl/150

MİLLİYETÇİLİK YAPILACAKSA ONU DA BİZ YAPARIZ NETEKİM! – Süleyman PEKİN

MİLLİYETÇİLİK YAPILACAKSA ONU DA BİZ YAPARIZ NETEKİM! – Süleyman PEKİN

1944’ün meşhur 3 Mayıs olaylarında Ankara Valisi Nevzat Tandoğan’ca söylendiği kabul edilir: “Sizin milliyetçilikle, komünizmle ne işiniz var? Milliyetçilik lâzımsa bunu biz yaparız. Komünizm gerekirse onu da biz getiririz.”

Nitekim Cumhuriyetin kuruluş yıllarındaki milliyetçi-devletçi politikalar izleyen CHP’nin içinden ABD’nin yükselmesiyle eş zamanlı liberal sağ Demokrat Parti çıkarıldı. Sonra kendisi de ortanın solu’na demir attı.

Acaba diyorum devletin resmî partisi olarak CHP’nin yerini AKP mi aldı? Bakıyorum 2002’den 2015’e; Tom Braks çizgi romanı gibi kılıktan kılığa girilmiş: Başlarda neo-liberal ve özelleştirmeci, ortalarda BOP’çu ve Medeniyetler İttifakçısı, sonlarda yeni Osmanlı’cı ve Çözüm’cü / Açılım’cı, uzatmalarda ise sınırlı - sorumlu (ss) milliyetçilik.

Çözüm deyince aklıma geldi; Nisan 2013’te İzmit’e gelen Âkiller Marmara Bölge Ekibi’nden başta popüler akademisyen Deniz Ülke Arıboğan olmak üzere şimdi HDP Milletvekili Mithat Sancar, hukukçu-akademisyen Levent Korkut, popüler köşe yazarı Ali Bayramoğlu, o zaman Memur Sen Genel Başkanı şimdilerde AKP Milletvekili Ahmet Gündoğdu, eski film yıldızı Hülya Koçyiğit ve eski Baro Başkanı Yücel Sayman’a KOCAELİ MİLLÎ KURULUŞLAR BİRLİĞİ olarak net sorular sormuştuk:

9Eyl/150

“DAĞLICA’DAKİ O GÜN”ÜN TARİHÇESİ – Süleyman PEKİN

“DAĞLICA’DAKİ O GÜN”ÜN TARİHÇESİ – Süleyman PEKİN

49 günde 81 şehidimiz vardı, 50. gün sayıyı şaşırdık. Şehit ve yaralılarımıza 1 gün sonra ulaşabildik. Genelkurmay 16 şehidimiz olduğunu açıkladı o gün Dağlıca’da. Ve o gün Dağlıca’da 49 şehidimiz olduğunu söylüyor bölgedekiler.

Iğdır’da, Tunceli’de, Mardin’de 14-15-16.. Şehitler bizim için sayı değildir, şeref bayrağıdır. Şehitlik bir nasip meselesidir ama taşları bağlayıp köpekleri serbest bırakanları da asla unutmuyoruz.

İsmini aldığım dedem hem Çanakkale hem Kurtuluş Savaşı gazisi. Ben de onun madalyasının varisiyim. Çanakkale Şehitleri ve İstiklâl Savaşı Gazileri Varisleri Anma ve Yaşatma Derneği II. Başkanlığımız buradan geliyor.

Askere Dağ Komando talepli kâğıt imzalayarak gönüllü gittik. 1992 Kasım’ında Diyarbakır’a indiğimizde her işportacı Kürtçe müzik çalıyordu. Silvan’daki köy aramalarında işimize yarar diye Kırmançça öğrenmeye çalışmıştık.

20Ağu/150

BÜYÜK DEPREMİN VAKTİ YAKLAŞTI – Süleyman PEKİN

BÜYÜK DEPREMİN VAKTİ YAKLAŞTI – Süleyman PEKİN

Bu hafta Deprem Haftası.. 17 Ağustos Marmara Depremi’nin üzerinden tam 16 yıl geçti.. Biz Kocaeli’de depremi çoktan unuttuk, senede 1 gün hariç..

Depremi Körfez’in Seymen Sahilinde fay hattına 15 metre bir apartmanda 20 günlük bebeğiyle ve ailece karşılayan, sonrasında da enkazdan insan çıkarmaktan kepçe makinesinin giremediği yerlerde mezar kazmaya kadar bir sürü işle haftalarca iştigal eden birinin bile aklına 17’sinde geliyor, 18’inde gidiyor.

Belki de bilinçaltımız ‘biz sırayı savdık, gayri İstanbul düşünsün’ diye düşünüyor. Uzmanlar Türkiye’nin sosyo-ekonomik kalbi İstanbul’da büyük bir deprem bekliyorlar. Hatta deprem simülasyonlarında yüzbinlerce ölü olacağı varsayılıyor. Bir tarihçi ise olası Büyük İstanbul Depremi’ni “küçük kıyamet” olarak nitelendiriyor.

5Ağu/150

TÜRK HALKINI KURAN’LA BULUŞTURMA SEVDASI – Süleyman PEKİN

TÜRK HALKINI KURAN’LA BULUŞTURMA SEVDASI – Süleyman PEKİN

Lise yıllarımızda komşu köy Yeniköy’ün kahvelerine oyun oynamaya giderdik. Bir defasında adı aklımda Hüseyin diye kalmış bir arkadaş öğle yada ikindi ezanı okunur okunmaz oyun masasından kalkıp camiye gitti. Biz oynamaya devam ettik ama gidişi de hoşumuza gitmedi değil. 10-15 dakika sonra geldiğinde “Sana helal olsun, ne zaman başladın?” dediğimizdeyse “Küçükten beri giderim, bu âdeti devam ettirmemiz lazım” diye cevap vermişti. Biz âdet olsun diye kılmayacaktık.

Üniversite yıllarımızda ise dinî teşekküllerin İstanbul’daki yurtlarında kaldık. Hesapta dini, imanı burada öğrendik. Çok kitap okuduk, çok sohbete katıldık. İçerisindeyken fark edemesek de tarikat âdabı / cemaat âdeti adı altında muhtelif ebatta dinsel gelenek oluşturulduğuna tanık olduk.

İlk öğretmenlik yıllarımızda ise Konya Akşehir’de mezhepsiz (mezhepleri kabul etmeyen) ama Kuran’ı bilen bir arkadaşla aynı evde kaldık. Kuran sorgusuna çekildiğim her tartışmadan mağlup ayrıldım. Ve o günden beri döne döne hem Arapça metninden hem Türkçesinden Kur’an okurum.

İlk aldığım Kur’ân-ı Kerîm ve İzahlı Meâli’nin ilk sayfasına 19.08.1993 tarihini düşmüşüm. Ahmed Davudoğlu’na (Ahmet Davutoğlu değil) ait mealli Kuran’ın sayfalarını kıvırmışım, renk renk fosforlu kalemlerle içindeki âyetlerin altlarını çizmişim, yanlarına işaretler koymuşum.

16Tem/151

TÜRK’TEN GAYRİ ESİR MİLLET PEK KALMADI – Süleyman PEKİN

TÜRK’TEN GAYRİ ESİR MİLLET PEK KALMADI – Süleyman PEKİN

Her yıl Temmuz ayının 3’ncü haftasının “Esir Milletler Haftası” olarak kutlandığını ve pek bilinmese de bunun 62 yıllık bir mazisi olduğunu biliyor musunuz?

İngilizcesi “Captive Nations Week” olan bu haftayla ilgili olarak “National Captive Nations Committee” yani ‘Esir Milletler Ulusal Komitesi’ adıyla kurulan 56 yıllık bir organizasyondan haberdar mısınız?

Başlangıçta komünizme karşı Amerikan kapitalizminin bir taktik hamlesi olması, Bush ve Obama’nın başkanlıklarında hatırlanması hâl-i hazırda esir milletlerin 4’te 3’ünün Türk olması gerçeğini değiştirmiyor.

Ortaöğretim kitaplarındaki herhangi bir Türk Dünyası haritasına bakarsanız 40 küsur maddede sıralanmış Türk topluluklarını görürsünüz. Başta Türkiye Cumhuriyeti olmak üzere bunların 7’si bağımsız devlettir. Onlarca muhtar cumhuriyet ile özerk vilayetin ise Nahcivan ile Karakalpakistan haricinde tamamı esir; ve diğerleri:

9Tem/151

BİR KİLO ASMA YAPRAĞI UĞRUNA YÂRAB; NE GÖNÜLLER / GÜNEŞLER BATIYOR! – Süleyman PEKİN

BİR KİLO ASMA YAPRAĞI UĞRUNA YÂRAB; NE GÖNÜLLER / GÜNEŞLER BATIYOR! – Süleyman PEKİN

1,5 LİRA: Çocuğun dondurma parası.. Kafede çay parası.. Dilenciye atılan para.. Metropolde tuvalet parası..

Ya da; Ege’deki tarım işçisinin 1 kg. asma yaprağı toplaması karşılığında alabildiği ücret.. 1,5 ekmek parası..

10 LİRA: Büyükşehirde 2-3 saatlik otopark parası.. Camiden çıkarken “Allah kabul etsin, boş geçmeyelim” parası.. Akşam eve gelirken alınan eğlencelik çekirdek-çerez parası..

Ya da; Manisalı kadınların - bacıların üzüm yaprağı toplamaları karşılığında aldıkları yevmiye ücreti.. Malûm; günde ancak 6–7 kilo toplayabildikleri için..

300 LİRA: Kimi için ailece iyi bir restoranda iftar parası.. Kimi için cep telefonunun bu ayki faturası.. Kimi için ayakkabı, kimi için kıyafet, kimi için taksit..

Salihli’nin Çökelek Köyü insanları içinse geçim, geçime destek parası.. Geliniyle, oğluyla, karnında bebesiyle bir kamyonet kasasında sabahın 05 30’unda rızık arama davası.. Ta ki Gölmarmara İlçesi’ndeki o korkunç kazaya kadar..

1Tem/150

ÇIRAĞAN’DA İFTAR MENÜSÜ, ÇİN LOKANTASI’NDA SAHUR – Süleyman PEKİN

ÇIRAĞAN’DA İFTAR MENÜSÜ, ÇİN LOKANTASI’NDA SAHUR – Süleyman PEKİN

Ünlü diyetisyen Canan Karatay’dan edindiğimiz bilgilere göre Tokat’a bağlı Zile İlçesi’nin Belkaya Beldesinde Kaymakamlıkça Ramazan Ayı münasebetiyle “1.Mutluluk Veren Bira Açma Yarışması” tertiplenmiş ve bilhassa oruca niyetli Müslüman Türkmenlerin katılması istenmiş.

Doğan Haber Ajansı’na göre Ramazan öncesinde İçişleri Bakanlığı tarafından İç ve Doğu Anadolu Bölgemizdeki tüm illerin lokanta, restoran, market, bakkal ve benzeri yerlerde içki türleri ile sigara satışı zorunluluğu getirilmiş.

Turkuvaz Radyo, 22 Haziran’da Bursa’nın Tahtaköprü Nahiyesi’nde Ramazan operasyonları çerçevesinde güvenlik güçlerinin polise karşı koyma suçunu bahane ederek tam 18 Müslüman Manav’ı yargısız infaz yaparak katlettiğini duyurdu.

Adana’nın Çukurova Bölgesi’nde incelemeler yapan gazeteci Ali Kırca ise ezanın, Kur’an okumanın, cemaatle namaz kılmanın Valilikçe yasaklandığını ve cami yapımına izin verilmediğini tespit etmiş. Artan dinî baskılar üzerine bölgede 300 civarında köyün boşaldığını ve 100 bin civarında Müslüman Yörük’ün komşu Suriye’ye sığındığını da bildirmiş.

20May/150

BANDIRMA VAPURU GAYRİ 7 HAZİRAN SEÇİM SANDIĞIDIR – Süleyman PEKİN

BANDIRMA VAPURU GAYRİ 7 HAZİRAN SEÇİM SANDIĞIDIR – Süleyman PEKİN

Herşey Mustafa Kemal Paşa’nın 18 silah arkadaşıyla 19 Mayıs 1919’da Samsun’a ayak basmasıyla başladı. 1 ay sonra Amasya, 2 ay sonra Erzurum, 3.5 ay sonraki Sivas organizasyonları hep bağımsızlılığı kazanma ve egemenliği yeniden tesis etme adımlarıydı.

Millî iradeyi hâkim kılmak esas”tı ve “Egemenlik kayıtsız - şartız milletin”di. Artık pek öyle değil. Milliyetini inkâr edenler Millî İradeyi milletin 4–5 yılda bir sandıkta verdiği yetkiden ibaret sanıyorlar. Tıpkı Millî Eğitim Bakanlığı’nın ‘Milli’liği gibi..

İster misiniz Ermeni Soykırım yalanlarına bile ağlama seansı düzenleme aşamasındaki İktidar’ımız, 19 Mayıs’ı da Rum Soykırımı olarak kabul ettirmek isteyen Yunanistan’a saf zeytin yaprağından yapılma süzme yağ sunsun.

Sandıktan çıkan yüzdelerle Tek DevletTek MilletTek Bayrak mevzularını Tek Adam’lığa getirenler o ‘tek’liğin ortak/şerik kabul etmezlik olduğunu bilmiyorlar mı? Yoksa şirket kurma alışkanlıkları gereği şeriksiz/ortaksız devlet düşünemiyorlar mı?

13May/150

MÜSLÜMANLARDAKİ ADALETSİZLİK VE AHLÂKSIZLIK – Süleyman PEKİN

MÜSLÜMANLARDAKİ ADALETSİZLİK VE AHLÂKSIZLIK – Süleyman PEKİN

Hz. Ayşe’ye atılan “İfk” iftirası sonucu Nur Suresi’nin 11’nci âyeti ve diğer âyetler gelir: “O iftirayı getirenler, içinizde beraber hareket eden mutaassıp bir topluluktur. Onu sizin için şer sanmayın. Aksine o sizin için hayırdır. Onlardan her birine o günahtan bir pay vardır. En büyük azap da onlardan elabaşılık yapanadır.” Dahası yalan yere iftira atanlara 80 değnek sopa vurulmuştur. Şahitlikleri de ebediyen kabul edilmemiştir.

Risaletin yayılması sırasında büyük zorluklarla karşılaşan Müslümanlara hicret / sığınma için ilk olarak Habeşistan tavsiye edilmiştir. Hem de Peygamberimiz tarafından.. Habeş Kralı Necaşi Hıristiyan’dı ama adaletliydi. Bugünkü Müslümanlar neden adaletli değil?

Her Cuma; “İnnellahe ye’muru bil adli…” ile başlayan ve “Muhakkak ki Allah adaleti emreder…” ilâhi sözünü duyup - dinleyip sonra da adaletsizlikte tavan yapmak neyin nesi? Sanki adaletsizlikte tarih ve dünya rekoru kırma denemesi..

Devletin dini adalettir” der Hz. Ali; “Dinin devleti de hürriyettir” diye ekler. Adalet yoksa devlet dinsiz; özgürlük yoksa da din devletsiz demektir. 98 yaşında ölen Gamsız İhtilâlci’nin adalet ve özgürlük anlayışından ne farkınız var? Bir tek elinizde silahınız yok!

28 Şubat sürecinde adaletsizliğe mahkûm ve temel özgürlüklerinden mahrum edilen kitlelerin temsilcilerinin siyasal ve ekonomik gücü ellerine geçirdikten sonra başkalarına reva gördükleri muamele kendi gördüklerinin aynısı. Güçsüzken direnemediler, güçlüyken imtihanı veremediler. Kazanmış görünseler de onlar Kayıp Kuşak.

15Nis/150

DOKTOR AKİF’TEN ASIRLIK TAHLİLLER – Süleyman PEKİN

DOKTOR AKİF’TEN ASIRLIK TAHLİLLER – Süleyman PEKİN

Kendi bir veteriner hekim olduğu halde Türk ve İslam Dünyası’nın kronik sorunlarıyla ilgilendi bir ömür. Bu uğurda sosyal, siyasal ve örgütsel; üzerine ne düştüyse bihakkın yapmaya çalıştı. ‘Çanakkale Şehitlerine’ destan yazmak için çöllerde, Kurtuluş’umuzun Savaşı’na destek için kürsü kürsü gönüllerde oldu.

Allah bu millete bir daha İstiklâl Marşı yazdırmasın!” diyerek Millî Marşımızı yazdı. Fakat SAFHA-LAR halinde yazdıkları da yaşadıklarının bir özetiydi. Ve bizim de şu an yaşadıklarımızın.. Aşağıdaki mısralar belki inanmayacaksınız ama günümüzden tam 102 yıl önce yazıldı:

Gökten inmez bir de hiçbir şey.. Bütün yerden taşar;

Kendi ahlâkıyla bir millet ölür yahut yaşar.

Müslümanlık temiz hâlden ibaretken yazık;

Öyle bir saplandık ki pisliğe hâlâ çıkmadık.