Ahsen Okyar Söylenmek yerine söylemek lazım…

2Ara/150

‘YA O, YA BU’DAN ‘HEM O, HEM BU’YA GEÇİŞ PROTOTİPLERİ – Süleyman PEKİN

‘YA O, YA BU’DAN ‘HEM O, HEM BU’YA GEÇİŞ PROTOTİPLERİ - Süleyman PEKİN

İnsan mantığı bazen fıtrat zannedilebiliyor. Hâlbuki değişkendir, doğa yasası değildir.

Bir şeyin ya var ya da yok sayılması, ya iyi ya da kötü sayılması, ya güzel ya da çirkin sayılması 23,5 asırlık bir gelenektir ve ‘ya hep, ya hiç’çi Aristo mantığıdır.

Hem meşhur hem meçhul yazar-düşünürlerimizden Alev Alatlı, eserleriyle ülkemizde ‘ya o, ya bu’ mantığı yerine ‘hem o, hem bu’ mantığının tanınmasına öncülük etti.

Saçaklı Mantık veyahut Gri Mantık denilen bu yaklaşım hayatın siyah-beyaz’dan ibaret olmadığının ispatı üzeredir. Ve en çok da tıp ve teknolojik gelişmelerde kullanılmaktadır.

Kuantum fizikçisi Erwin Schrödinger’in bir deneyinden ismini alan “Schrödinger’in Kedisi” adlı 2 ciltlik Alatlı kitabı aslında çağdaş Türk düşüncesinde bir devrimdir.

Küresel muhalif Alev Hanım’ın son yıllarda İktidar’dan nemalanarak ilkeli çizgisini bozmasını ‘hem–hem’ mantığıyla anlayabiliyor ve kendisini ‘ya–ya’ ayrımına tabi tutmuyoruz.

Biz de 2002’den beri Kocaeli’de faaliyet gösteren Selçuklu Düşünce Kulübü’müzle bu tip konuları çok tartıştık. Geçtiğimiz günlerde organize ettiğimiz Nihat Genç Konferansı’ndaki takdimli gerekçeyi ise ortak çıkış yolu bulma denemeleri bâbında paylaşmak isteriz:

Toplumsal mutluluğumuzun ve ülke bütünlüğümüzün bu topraklardaki değerlerin tümünü bireylerin şahsında ortaklaştırmaktan geçtiğini düşünüyoruz. Bunu teorik olarak Alev Alatlı’nın 4 ciltlik Or’da Kimse Var mı? Serisi ve özellikle de Şrödinger’in Kedisi (Kâbus – Rüya) kitaplarında görebilirsiniz.

Alatlı, özet olarak ilkel bir komünizm üzre saf İslâm ve milliyetçiliği kararak savunur. Zira bu akımların çatışması bizi muttasıl patinaj vaziyetinde tutuyor.

Sol & Sağ, Laik & Dindar, Osmanlıcı & Cumhuriyetçi, Fenerli & Cimbomlu... Herkes ya birini benimsiyor ve diğerlerini dışlıyor, ötekileştiriyor ya da tersi oluyor. Oysa bunların hepsi bizim, bizi biz yapan ortak değerler.

Bir insan hem Türk milliyetçisi, hem Müslüman hem de sosyal adaletçi ve demokrat olabilir diye düşünmek istiyoruz. Bunlardan biri üzerimizde daha baskın olabilir ama bu diğerlerine de dost olmamayı gerektirmez.

Sendikacılık yıllarımızda da bunu uygulamaya çalıştık. Zira mutsuzluk ve anlaşmazlığımızın temelinde bu rekabetçilik var.

Bunun pratik hayatta karşılığı Nihat Genç gibi gözüküyor. Hem Cumhuriyet’in temel kazanımlarına bağlı, hem yerli ve millî, hem manevî değerlere aşırı hürmetkâr, hem sosyal demokrat ve antikapitalist, hem paylaşımcı, hem birleştirici..

Toplumsal olarak bu modelde kucaklaşmaya ihtiyacımız var. Bireyler bunu içselleştirdiğinde bu kez ‘fikrin ne, projen var mı?’ diye sorarak iş ve emek üretmeye başlayacağız.

Yani birbirimizin paçasını bırakmış olacağız. Hani Cehennem’de Türklerin kuyusunun başında zebani yokmuş ya; her çıkmaya çalışanın paçasını zaten aşağıdakilerden biri çekiyormuş ya; artık biz de başımıza nöbetçi istiyoruz.

Bu yazıyı beğendiniz mi?

RSS Kaynağımıza abone olun!

Yorumlar (0) Geri izlemeler (0)

Yorum yapılmadı.


Leave a comment

Geri izleme yok.