
40. ŞURA VE FAZLALIKLARI ATARAK ANLATMAK – Av. Ruhittin SÖNMEZ
40. ŞURA VE FAZLALIKLARI ATARAK ANLATMAK - Av. Ruhittin SÖNMEZ
Antik Roma döneminin ünlü hatibi, devlet adamı, bilgin ve yazarı Cicero, bilindiği gibi kekeme iken ağzına çakıl taşı koyup, denize karşı yüksek sesle konuşarak kekemeliği yenmiş ve dünyanın en ünlü hatiplerinden biri olmayı başarmış bir adam.
Hatip olarak çeşitli yerleşim yerlerinde konuşan Cicero’ya “üstat halkımıza 15 dakika konuşur musunuz?” denerek bir ilçeden davet gelmiş. Ünlü hatip, “15 dakikalık bir konuşma yapacaksam üzerinde en az üç gün çalıştıktan sonra teklifinizi kabul edebilirim. Ancak 3 saat konuşma yapmam istenirse hemen konuşmaya başlayabilirim” cevabını vermiş.
Gerçekten hem kısa konuşmak ve hem de kısa yazmak çok zordur.
7 yıl aralıklarına aman dikkat! – M.Tanzer Ünal
7 yıl aralıklarına aman dikkat! - M.Tanzer Ünal
Yıl, 1994…
Türkiye’de ekonomik kriz var.
Yıl, 2001…
Türkiye’de yine kriz var.
Yıl, 2008…
Türkiye, bir defa daha ekonomik krizde!
Tarih aralıklarına bakıyorum, hep 7 yıl.
Hiç şaşmamış…
Eee, 2008’in üstüne 7 eklersek ne olur?
2015…
Demek, gelecek yıl birileri bizi yine öpecek!
Dikkatli olun!
Öpücükten iz kalmasın!
xxx Turan Güneş’ten Sezgin Tanrıkulu’na… CHP’de değişen bir şey yok! 16 Kasım 2014 Kocaeli Gazetesi
Aşure deyip geçmeyin… / Yrd. Doç. Dr. Banu GÜRER
Aşure deyip geçmeyin... / Yrd. Doç. Dr. Banu GÜRER
Aşureyi sever misiniz?
Muharrem ayının bizim kültürümüzde önemli sembollerinden biridir aşure.
Adını Aşûra gününden alır.
Yani Muharrem ayının 10. gününden.
Muharrem ayının 10. günü sadece biz Müslümanların değil, Yahudilerin ve Hıristiyanların da hürmet ettikleri bir gün olarak tarihe geçmiştir.
AYDINLAR OCAĞININ AÇIK OTURUM DAVETİ – Halil ALTIPARMAK
AYDINLAR OCAĞININ AÇIK OTURUM DAVETİ – Halil ALTIPARMAK
Aydınlar Ocağı, her yıl iki defa bir şubesinde 3-4 gün süren Şûra yapar. Geçen yıl şûralardan biri Avrupa Aydınlar Ocağı tarafından, Kosova’nın Prizren şehrinde yapıldı ve Adana’dan biz de katıldık. Bu yılın ilk şûrası Azerbaycan’da olacaktı ancak elde olmayan nedenlerden dolayı başka yakın bir tarihe ertelendi. Bu yılın ikinci şûrası 14-15-16 Kasım(bugün, yarın, Pazar) günlerinde Adana’da yapılacaktır.
Şûra yapmak, gerçekten zor, meşakkatli, büyük emek gerektiren, fedakârlık isteyen bir iş olması nedeniyle, şûra yapan şubeler uzun süre haklı olarak sıraya girmemektedirler. Gerçi, şube sayısının 30’ dan fazla olması nedeniyle, zaten her şubeye sıranın yakın gelmesi de pek mümkün değildir. Ancak, Adana şubemiz diğer şubeler tamamlanmadan ikinci bir şûra yapmayı kabul etmiştir. Bu cesaret ve özveriden dolayı Adana şu Başkanı Muhsin ÖZKALE’yi tebrik etmek gerektir.
BİZ AYNI BAHÇENİN ÇİÇEKLERİYİZ – Av. Tevfik KARABULUT
BİZ AYNI BAHÇENİN ÇİÇEKLERİYİZ – Av. Tevfik KARABULUT
Biz aynı bahçenin çiçekleriyiz,
Her kim ayırırsa bizden değildir
Toprağımız aynı suyumuz aynı
Her kim ayırırsa bizden değildir.
Mevlana da bizim Hacı Bektaş da
Pir Sultan da bizim Yunus Emre de
Birlikte dirliğin olduğu yerde
Her kim ayırırsa bizden değildir
Aynı sevda türküsünü söyleriz
Aynı ağıtlarla yaşlar dökeriz
Aynı fıkraları dinler güleriz
Her kim ayırırsa bizden değildir
Türk de biziz, Kürt de biziz Çerkez de
Kardeşlik türküsü çalınsın saz da
İster düşüncede isterse sözde
Her kim ayırırsa bizden değildir
Kimimiz Memo'dur, kimimiz Mehmet
Aynı kutsallara ederiz hürmet
Birlikte var iken her zaman rahmet
Her kim ayırırsa bizden değildir
Hem Sünni, hem Şii hem de Alevi
Birlikte paylaşır aynı kıbleyi
Ebubekir, Ömer, Osman, Ali'yi
Her kim ayırırsa bizden değildir
PKK’NIN ACELECİLİĞİ HÜKÜMETİ SIKIŞTIRIYOR – Av. Ruhittin SÖNMEZ
PKK’NIN ACELECİLİĞİ HÜKÜMETİ SIKIŞTIRIYOR – Av. Ruhittin SÖNMEZ
Süreç’in bu şekilde gelişeceği belliydi. Ama AKP kanadı bu kadar hızlı gelişmesini beklemiyordu.
“Çözüm Süreci” adı altında yürütülen müzakerelerin başlangıcında yavaş yavaş bölgenin PKK hâkimiyetine devredilmesi zaten kabul edilmişti.
Hatta daha Oslo’da PKK ile görüşmeler yapılırken, şimdiki MİT Müsteşarı Hakan Fidan PKK’dan “şikâyetçi olduğunuz mülki amirlerin isimlerini verirseniz gereğini yaparız” güvencesi vermişti.
Türk Silahlı Kuvvetlerine operasyon yaptırılmamış, operasyon yetkisinin devredildiği valilere “aman cenaze haberi gelmesin. Güvenlik güçleri karakolların dışına bile çıkmasın” talimatı verilmişti. Askeri birlikten bayrak indirilmesine, okullarda Atatürk büstlerinin yıkılmasına dahi müdahale edilememişti.
PKK’ya bu tavizler silahları bırakması ve “gerillaları” yurtdışına çıkarılması şartına bağlı olarak verilmesine rağmen örgüt bu şartlara uymamıştı.
ATATÜRK’TE BİRLEŞMEKTEN BAŞKA ÇIKIŞ YOLU YOK – Yrd. Doç. Dr. Sakin ÖNER
ATATÜRK’TE BİRLEŞMEKTEN BAŞKA ÇIKIŞ YOLU YOK – Yrd. Doç. Dr. Sakin ÖNER
Cumhuriyetimizin kurucusu ulu önder Atatürk’ün fâni varlığının aramızdan ayrılışının 76. yıldönümünü idrak ediyoruz. Zaman ilerledikçe Atatürk’ün büyüklüğünü ve bize kazandırdıklarının değerini daha iyi anlıyoruz. O’nun gerçekleştirdiklerini ve düşündüklerini değerlendirdikçe, bizi ne kadar iyi tanıdığını, görüşlerinin ne kadar isabetli olduğunu, daha iyi kavrıyoruz. O zaman, diğer dünya liderlerinden tamamen farklı bir konumda olduğunu görüyoruz.
Atatürk, sadece Kurtuluş Savaşı’nı kazanan bir asker, Türkiye Cumhuriyeti devletini kuran bir devlet kurucu, ilk cumhurbaşkanı, Türk milletini çağdaş uygarlığa taşıyan bir devrimci ve milletine devletini güçlendirecek ve ayakta tutacak hedefleri ve ilkeleri ortaya koyan bir önder, kendine özgü felsefesi olan bir düşünce adamı değildir. O, dünya liderlerinin bir veya ikisinin taşıdığı bu özelliklerin tamamını şahsında birleştirmiş, ender şahsiyetlerden biridir. O, bir taraftan genç Cumhuriyet’in sosyal, kültürel ve ekonomik gelişmesini sağlayacak devrimleri yaparken, diğer taraftan da milletini aklın ve bilimin rehberliğinde “çağdaş uygarlık” hedefine yöneltmiş bir dünya lideridir.
GAZİ MUSTAFA KEMAL ATATÜRK’ÜN ÖLÜM YILDÖNÜMÜ MESAJI – Nurullah AYDIN
GAZİ MUSTAFA KEMAL ATATÜRK’ÜN ÖLÜM YILDÖNÜMÜ MESAJI - Nurullah AYDIN
İnsani değerlere dayanan kültür ve medeniyeti ile güven ve huzur veren, adaletli yönetimi ile mazlum halkların güvencesi olan, insanlık ailesinin şerefli üyesi Kahraman Türk Milleti’nin mensupları;
Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün ölümünün 76. yıldönümünde Türkiye gerçeğini bilmek anlamak, görmek ve gereğini yapmak sorumluluğu, her vatan evladına düşen bir görevdir.
Dış güçlerin Türkleri Anadolu’dan atmak çabası; Malazgirt, Miryakefelon ve Sakarya savaşları sonucu başarısızlığa uğrayınca, kimliksizleştirme projesini uygulamaya koydular. Kimi batıcı, kimi Asyacı, kimisi de Arapçı kültürlerle şekillenerek gaflet, dalalet ve hıyanet içine girdiler.
Amaçlarına ulaşamayan şer güçler; bu kez ortaçağ Arap kültürünü, kutsal İslam dini kamuflajı altında sahneye koydular. İslam dini’nin kutsal kitabı Kur’an ve önderi peygamberden uzak hurafelerle dolu düşünce ve yaşam biçimini öne sürdüler.
İnsanlığın gelişim, değişim ve dönüşüm sürecinden habersiz, evrensel insanlık değerlerinden uzak, çağın gerçeklerinden habersiz, akıl ve bilimi bir tarafa bırakmış, adalet, hak, namus, dürüstlük kavramlarından uzak insanlar siyasi, ekonomik güç kazandılar.
DÜNYA DİLİ TÜRKÇE Mİ DEDİNİZ? – Mehmet Cemal ÇİFTÇİGÜZELİ
DÜNYA DİLİ TÜRKÇE Mİ DEDİNİZ? - Mehmet Cemal ÇİFTÇİGÜZELİ
Prof. Dr. Ahmet Buran, Fırat Üniversitesi’nin 7. Uluslararası Dünya Dili Türkçe Sempozyumu’nun açılışında “Bir hayali gerçekleştirdik.” derken ürperdiğimi hissettim. Demek hala aydınlarımız rüya görmeyi unutmamışlar. Sevindim. Nihayet Türkçe’nin uluslararası toplumdaki yerini, işin önemini, vaziyetin ehemmiyetini algılayamayanlara rağmen Prof. Buran gibi gönüllü alimlerimiz, Türkologlarımız, yazarlarımız; Elazığ Fırat gibi bazı üniversitelerimiz yeterli destek olmamasına rağmen bu işin üstesinden gelebiliyor, ülkemiz, Türkçemiz için evrensel boyutta bir sıçrama yapabiliyorlar.
Bu tür etkinlikler Türk Dil Kurumu Başkanı Prof. Dr. Mustafa Kaçarin’in işaret ettiği gibi en azından hocaları, yazarları, okurlarıyla buluşturuyor. Elazığ Fırat Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Kutbeddin Demirdağ’ın anlattığına göre dünyadaki yaklaşık 7 bin dilin %80’i yirmi yıla kalmaz kaybolacak. Nitekim Kafkasya’daki yerel dilllerin çoğu bugün artık yok. O dilde yazılan eserleri bir süre sonra kimse anlamayacak. Türkçe de bundan nasibini alabilir mi? Elbette alır.
Eğer Konya’da bilim ve sanatı öne çıkaran, alimlerle her zaman birlikte olan Şehit Hükümdar Karamanoğlu Mehmet Bey(1246-1283) olmasa ve resmi dili bir ferman(1277) ile Türkçe ilan etmeseydi bugün Güzel Türkçemiz de BM ve UNESCO raporlarında öyle zikredilecekti: Kaybolan Dil! Oysa günümüzde milli F klayemizi bile yaygınlaştıramayan, ithal edilen bütün bilgisayarlarda A klavyeye rıza gösteren, sektör tabelalarına eçiş büçüş yazılan, hangi dilden olduğu bile anlaşılamayan levhalara, reklamlara tavır geliştiremeyen bir otorite var. Siz bir Fransız’ı İngiltere’deki resmi bir toplantıda İngilizce konuşturamazsınız. Dünya dili olmak böyle bir şey.
“BİR AYRILIK, BİR YOKSULLUK, BİR ÖLÜM” – Süleyman PEKİN
“BİR AYRILIK, BİR YOKSULLUK, BİR ÖLÜM” - Süleyman PEKİN
Karacaoğlan’dan bu yana geçen 4 asırlık zaman zarfında Anadolu insanı için kader olarak üçü de değişmedi. Ayrılığın bini bir para: Eşten-dosttan, anadan-yardan, memleketten-diyardan.. Kan davasından, terör belasından, ekmek kavgasından; den-den, dan-dan…
Yoksulluksa sanki yazgıdır. Sanki “Her lahmacun acılı doğar Dolapdere sırtlarında”. Sanki Abdullah Papur ‘Yoksulluk Türküsü’nü asırlara ve her dem elleri nasırlılara ithaf etmiş. Her ne kadar Cem Karaca “Yoksulluk kader olamaz, kader değildir / Firavunlar bile böyle zalim değildir” dese de tarih ve takvim öyle demiyor.
Ölümse kol geziyor. Yalnızca son Kurban Bayramı ekseninde 113 kişi, yalnızca Soma Madeni’nde 301 kişi, yalnızca Kobani/Tezkere olaylarında 40 kişi öldü. Bir yılda sınırlarımız dâhilinde ölen kaçak göçmen sayısı yüzlerce, bir ayda sınırlarımızın dibindeki komşu ülkelerde ölen insan sayısı binlerce, bir günde ülkemizde ölen işçi sayısı 4.
2002 ile 2012 arasındaki 10 yılda iş kazalarında/cinayetlerinde ölen işçi sayısı 12 bin 686. Yalnızca 2013 yılında ölen işçi/insan sayımız 1235. 2014’ün yalnızca ilk 9 ayında ölen işçi/insan sayımız 1414. Bu 9 ay içerisinde yalnızca yollarda ölen işçi/insan sayımız 290.
2013 ile 2014 arası artan ölüm yüzdemiz % 19. İş kazası/cinayeti sıklığımız binde 15. Dünya İş Kazaları ve Ölümleri Liginde El Salvador birinci, Cezayir ikinci, biz üçüncüyüz. Neydi üçlememiz; ayrılık – yoksulluk – ölüm.
OTİM’DE BİR ÖĞLE SONRASI – Mehmet Cemal ÇİFTÇİGÜZELİ
OTİM’DE BİR ÖĞLE SONRASI - Mehmet Cemal ÇİFTÇİGÜZELİ
Ortadoğu Ticaret Merkezi OTİM İstanbul Beşiktaş’ta Ihlamur Parkı’na yakın bir önemli yer. Yıllarca bu merkezde zaman zaman yemekli, bazen sadece ikramla sunulan politik, kültürel, ticari-ekonomik ve dünyadaki gelişmelere ilişkin olayların tartışıldığı toplantılar yapılırdı. Birkaçına ta Ankara’dan kalkarak gelip iştirak ettiğim etkinlikleri hatırlıyorum. Bu vesileyle epeyi süredir göremediğim arkadaşlarımla bir araya geliyor, sohbet ediyor veyahut bir konunun arka planını burada öğreniyordum. 1980’li ve 1990’lı yıllara kadar.
Turgut Özal’ın lideri olduğu Anavatan Partisi’nin hem kuruluş, hem sonrasındaki değerlendirme toplantılarından bazıları burada yapıldı. Türkiye Gönüllü Teşekküller Vakfı’nın hazırlık girişimlerinin ilk birkaçı da öyle. Hem içimizden ve hem dışardan İstanbul’a gelen önemli bazı devlet adamları, sanatçılar, kanaat önderleri, müteşebbisler, akademisyenler, maruf kişiler bir vesile OTİM’de konuk edildi, ağırlandı ve görüşleri tartışıldı. OTİM’in şöhreti bir anda ülke sathında yayıldı ve duyuldu. Katılımcılar bir sonraki toplantının hem konuğunu ve hem de tarihini öğrenmek istediler. Bu etkinlik böylece yıllarca devam edip durdu.
BU İNSAN MALZEMESİYLE NEREYE KADAR – Av. Ruhittin SÖNMEZ
BU İNSAN MALZEMESİYLE NEREYE KADAR – Av. Ruhittin SÖNMEZ
Aldığım eğitimlerden, rakamlara dayanmayan afakî değerlendirmelere itibar etmemeyi öğrendim.
Bu sebeple “Eğitimde çağ atladık” gibi sloganların gerçek olup olmadığını da ön yargısız rakamlarla anlamaya ve değerlendirmeye çalışacağım.
PISA dünyanın en kapsamlı eğitim araştırmalarından birinin adıdır. Bu araştırmaya dünya ekonomisinin yaklaşık olarak %90’ını teşkil eden 65 ülke katılmakta. “OECD üyesi ülkeler ve diğer katılımcı ülkelerdeki 15 yaş grubu öğrencilerin temel bilgi ve becerilere ne ölçüde sahip oldukları değerlendirilmektedir.”
Bu çalışmalara göre, öğrencilerimiz bilgi ve beceri bakımından 65 devletin içinde 43. sırada. Matematikte 44. Fen Bilgisinde 43. ve kendi dilinde (Türkçe) okuduğunu anlama ve anlatma becerileri açısından 42. Sırada olan öğrenciler yetiştiriyoruz.
2000 yılından itibaren her üç yılda bir yapılan PISA araştırmalarındaki sıralamada kayda değer bir iyileşmemiz yok.
Türkiye’de eğitime ayrılan bütçede ciddi artışlar olmasına rağmen, sadece fiziki şartlar ve araçlar bakımından iyileşme sağlanmış fakat nitelik bakımından sağlanan iyileşme çok düşük kalmış ve ülkeler arasındaki sıralamamız hemen hemen hiç değişmemiş.
Askere yeni emir ve kapı üzerindeki işaretler.. / Saygı ÖZTÜRK
Askere yeni emir ve kapı üzerindeki işaretler.. / Saygı ÖZTÜRK
Askerler için “çarşı izni” önemlidir. Askeri birliğin dışına çıkmak, lokantaya gidip istediği yemeği yemek, çay içmek ayrı bir özlemdir. O gün kimlerin çarşı iznine çıkacağı okunur. “Tek tip” denilen üniformalar ütületilir, botlar boyatılır ve kahvaltıdan sonra çıkışlarına izin verilir.
Askerlerin üniformasını giyip çarşı iznine çıkarılması uygulaması önce turistik yörelerde kaldırıldı. Güneydoğu’da askere karşı bazı olumsuz tavırlar dikkate alındı ve Güneydoğu il ve ilçelerinde de, askerlerin “sivil kıyafetle” çarşıya çıkmalarına izin verildi. Sonra, bu uygulama yaygınlaştırıldı. O yüzdendir ki özellikle erleri, askeri öğrencileri üniformalı göremezsiniz.
O Kedi Buraya Gelecek! – Alptekin CEVHERLİ
O Kedi Buraya Gelecek! - Alptekin CEVHERLİ
Geçen yazılarımızda, IŞİT denilen terör örgütü bahanesiyle başta PKK olmak üzere diğer terör unsurlarının Ortadoğu’da bir güç haline getirilmeye çalışıldığını, Irak ve Suriye’de Türkmenlerin sindirilerek ve yerlerinden – yurtlarından edilerek yok edilmeye çalışıldığını ve bu yolla Türkiye’nin bölgeden silinmeye çalışıldığını belirtmiştik.
Son tahlilde de IŞİT’le savaşıyor bahanesiyle terör örgütü PKK’nın Suriye uzantısı olan PYD’ye, başta Almanya ve ABD olmak üzere, Batı ülkelerince hafif silahlar, çeşitli mühimmatlar, ağır silahları artık açıktan vermeye başladığına; hatta askeri ve siyasi eğitimleri de PYD adı altında PKK’ye verdiklerine şahit olduk.
Devletimiz ve hükümetimiz bu konuda gerekli uyarıları yapıp, PYD ve PKK’nın aynı şey olduğunu söylemesine rağmen Ayn-el Arap ya da nam-ı diğer Kobani kentinin güya IŞİT’e karşı savunulması için havadan PKK’ya yardım edilmeye devam edildi.
Eee, şimdi düşünelim…
IŞİT’i kim kurdu?
Batı.
PKK’ya güya IŞİT’le savaşması için silahı kim veriyor?
Batı.
Peki PKK kiminle savaşıyor?
Türkiye ile…
Sonuç?
TOPLAM KALİTE, DEMOKRASİ KÜLTÜRÜ VE MÜDÜR KIYIMI – Av. Ruhittin Sönmez
TOPLAM KALİTE, DEMOKRASİ KÜLTÜRÜ VE MÜDÜR KIYIMI - Av. Ruhittin Sönmez
Turgut Özal döneminde uluslararası rekabete açılan Türkiye’de şirketler ve kurumlar arasında toplam kalite sistemi rüzgârı esmeye başlamıştı. “Toplam kalite sistemi” kurarak rekabet gücünü artırmak düşüncesiyle şirketlerde eğitimler başlamıştı.
Böyle bir toplantıda eğitimi veren Japon uzmana bizimkiler sormuşlar: “Siz bunları bize öğretiyorsunuz ama ileride bu sistemi uygulayarak size rakip olacağımızdan korkmuyor musunuz?”
Japon uzman gülümseyerek cevap vermiş, “Bilmek başka, uygulamak başka. Siz bu sistemi bizim kadar iyi uygulayamazsınız” demiş.
Gerçekten Toplam Kalite Yönetimi (TKY) sisteminin teorisini geliştiren Deming aslında ABD’li idi ve fakat burada sistemi uygulama imkânı bulamamıştı. 2. Dünya Savaşında yenilen Japonlar, 1950’den itibaren Deming’in öncülüğünde yaptıkları çalışmalarla müthiş bir endüstriyel gelişme sağladılar.
Sadece ürünlerde değil, üretim süreçlerindeki kalitede sağlanan iyileşme ile giderleri azaltıp, verimliliği artırarak pazar payını artırdılar.
“HÜRRİYETTİR CUMHURİYET” – Süleyman PEKİN
“HÜRRİYETTİR CUMHURİYET” – Süleyman PEKİN
Can Yücel’in Gelibolu’da bir köydeki sünnet merasimini anlatırken söylediği şiirin son mısrası geldi aklıma: “Sünnet değil farzdır Cumhuriyet”
91 yıl, dile kolay lâkin Cumhuriyeti anlamak istemeyenlere anlatmak zor. En azından şunu söyleyelim; hani Devletçe - Hükümetçe hedef koyduğunuz o 2023, Cumhuriyetimizin Kuruluşu’nun yani 1923’ün 100. yıldönümü oluyor.
10. Yıldönümünün marşında;
“Örnektir milletlere açtığımız yeni iz
İmtiyazsız, sınıfsız, kaynaşmış bir kitleyiz
Uyduk işte bilgiye, gidişte ülküye biz
Tersine dönse dünya yolumuzdan dönmeyiz” dedik.
TÜRKİYE’Yİ BEKLEYEN TEHLİKE!.. / Mustafa KÜPÇÜ
TÜRKİYE’Yİ BEKLEYEN TEHLİKE!.. / Mustafa KÜPÇÜ
Tüm canlılar ve tüm insanlar aynı Yaradan’ın eseri değil mi?
O halde, “insanın –insana, insanın-doğaya saldırısı neden?
Aynı dine inanan ve fakat farklı mezhebin mensubu olanlar birbirini boğazlıyor!
Kimler yetiştirdi bu insanları?
Nasıl bu kadar vahşi, acımasız olabiliyorlar?
Farklı etnik, dinsel kökenden insanlar “bir arada insanca yaşama iradesi” içindeyken, sonra nasıl oluyor da “etnik köken” nedeniyle düşman olup birbirinin canını alabiliyor?
Savaşlar da terör olayları da “kanlı birer ticaret” dir!
Küresel egemenler, toplumları birbirine kırdırarak daha büyük zenginliklere ulaşıyorlar.
Petrol ve maden kaynaklarına el koyuyor, yıkılan kentleri yeniden inşa ediyor, savaşlar ve terörle dünyaya saçtıkları ölümcül hastalıkların tedavisiyle yeni sömürü alanları yaratıyorlar.
Küresel düzenin bu kirli oyunlarının farkına varamayan zavallılar, hiç uğruna ölüyor, sakat kalıyor, sefalet içinde sürünüyor.
Bu kirli savaşa “gönüllü nefer” olanlar, küresel efendilerin elindeki ipleri görmüyorlar!
TARİH AFFETMEZ, AFFETMEYECEK – Halil ALTIPARMAK
TARİH AFFETMEZ, AFFETMEYECEK – Halil ALTIPARMAK
Recep Tayyip ERDOĞAN ve onun yalaka takımı ne yaparsa yapsın, hangi kanunları çıkarırsa çıkarsın, teröristlerle hangi birlikteliği sergilerse sergilesin, tarihin şahitliğini yok sayamazlar.
Tarih, bu takımın yaptıkları oyunları ve çevirdikleri dolapları mutlaka ortaya dökecek.
Tarih, Türk Milleti’ne reva görülen zulmü mutlaka anlatacak.
Tarih, bu kadroyu affetmeyecek.
Tarih, 1 saat içerisinde Obama’dan alınan talimatla 180 derce dönüşün hesabını mutlaka soracak.
Bakın, kendisiyle birçok konuda ayrı düşündüğüm Soner YALÇIN’ın, tarihin hesap sormasıyla ilgili yazısı, yukarıda özetlediğim sözleri nasıl açık bir şekilde destekliyor.
“Artık…
Erdoğan Ailesi’nin fertleri; AKP’li bakanlar ile bakan çocukları ve keza Reza Zarrab yargı önüne çıkarılmayacak!
Filistin’i Kim Sattı?
Yahudilerin, Filistin’e yönelik yerleşme, yurt ve bağımsız ülke kurma operasyonları, Temmuz 1882’lerde resmen başlamıştır. Önceleri Batılı Yahudi zenginlerin Filistin’den para ile Yahudiler için Osmanlı’dan toprak satın alma girişimleri ile başlayan bu operasyonlar, Siyonizmin lideri Theodor Herzl’in 1896-1902 yılları arası tam beş defa İstanbul’u ziyaret ederek amacına ulaşmak için yaptığı girişimlerle yeni bir boyut kazanmıştır.(1) II. Abdülhamid, Theodor Herzl’in her teklifini -vaat ettiği para ve medya desteğine rağmen- kesin bir dille reddetmiş, padişah, arkadaşı Newslinski aracılığı ile Theodor Herzl’e şu ültimatomu göndermişti:
“Eğer Bay Herzl, senin arkadaşın ise ona söyle, bu meselede ikinci bir adım atmasın. Ben bir karış dahi olsa toprak satmam. Zira bu vatan bana değil, milletime aittir. Milletim, bu vatanı kanlarıyla mahsuldar kılmışlardır. O bizden ayrılıp uzaklaşmadan, tekrar kanlarımızla örteriz. Benim, Suriye ve Filistin alaylarının askerleri birer birer Plevne’de şehit düşmüşlerdir. Bir tanesi bile geri dönmemek üzere hepsi muharebe meydanında kalmışlardır. Devlet-i Aliyye bana ait değil, Türk milletinindir. Ben onun hiçbir parçasını veremem. Bırakalım Musevîler milyonlarını saklasınlar, benim imparatorluğum parçalandığı zaman, Filistin’i karşılıksız ele geçirebilirler. Fakat yalnız bizim cesetlerimiz parçalanarak, bu ülke taksim edilebilir. Ben, canlı bir beden üzerinde ameliyat yapılmasına asla müsaade edemem.(2)
ÇAĞDAŞ FALCILAR – Dr. Hasan GÜNAYDIN
ÇAĞDAŞ FALCILAR - Dr. Hasan GÜNAYDIN
Son 10-15 yıldır Türkiye’nin gündemine “Çağdaş Falcılar” diyebileceğimiz bir takım adamlar girdi. Bunlar, maalesef, saçma sapan yorum ve iddiaları ile halkı olabildiğince etkiledi ve zihinleri karıştırdı. Bu vazifeyi yerine getirebilmek için de yüce kitabımız Kur’an-ı Kerim’i hiç utanmadan (!) kendi çıkarlarına alet etti. Bazıları kendilerine futurist, bazıları stratejist, bazıları da İslam Alimi adını veriyor. Yarım yamalak din bilgileri ve Arapçaları ile fütursuzca ahkam kesiyor, atıyor, tutuyorlar.
Bir bakıyorsunuz biyolog, bir bakıyorsunuz sosyolog oluyorlar. Çoğu zaman da, muhteremler dahi birer astrofizikçi. Yaptıkları şey, inandırmak istedikleri konularda Kur’an’dan şifreli mesajlar çıkarmak ve konuya vakıf olmayan insanları inandırmaya çalışmak.
İşte efendim; falanca tarihte iktidara falancanın geleceği yazılıymış, filanca tarihe kadar iktidarda kalacakmış, şu tarihte İsrail yıkılacakmış, bu tarihte Amerika’da iç savaş çıkacakmış, o tarihte Kuzey Irak’taki kürtler kendi arzularıyla Türkiye’ye katılacaklarmış; ama mecburen, bunun için çözüm sürecinin başarıyla tamamlanması gerekiyormuş, falan, filan, vs. vs.