“BİR AYRILIK, BİR YOKSULLUK, BİR ÖLÜM” – Süleyman PEKİN
“BİR AYRILIK, BİR YOKSULLUK, BİR ÖLÜM” - Süleyman PEKİN
Karacaoğlan’dan bu yana geçen 4 asırlık zaman zarfında Anadolu insanı için kader olarak üçü de değişmedi. Ayrılığın bini bir para: Eşten-dosttan, anadan-yardan, memleketten-diyardan.. Kan davasından, terör belasından, ekmek kavgasından; den-den, dan-dan…
Yoksulluksa sanki yazgıdır. Sanki “Her lahmacun acılı doğar Dolapdere sırtlarında”. Sanki Abdullah Papur ‘Yoksulluk Türküsü’nü asırlara ve her dem elleri nasırlılara ithaf etmiş. Her ne kadar Cem Karaca “Yoksulluk kader olamaz, kader değildir / Firavunlar bile böyle zalim değildir” dese de tarih ve takvim öyle demiyor.
Ölümse kol geziyor. Yalnızca son Kurban Bayramı ekseninde 113 kişi, yalnızca Soma Madeni’nde 301 kişi, yalnızca Kobani/Tezkere olaylarında 40 kişi öldü. Bir yılda sınırlarımız dâhilinde ölen kaçak göçmen sayısı yüzlerce, bir ayda sınırlarımızın dibindeki komşu ülkelerde ölen insan sayısı binlerce, bir günde ülkemizde ölen işçi sayısı 4.
2002 ile 2012 arasındaki 10 yılda iş kazalarında/cinayetlerinde ölen işçi sayısı 12 bin 686. Yalnızca 2013 yılında ölen işçi/insan sayımız 1235. 2014’ün yalnızca ilk 9 ayında ölen işçi/insan sayımız 1414. Bu 9 ay içerisinde yalnızca yollarda ölen işçi/insan sayımız 290.
2013 ile 2014 arası artan ölüm yüzdemiz % 19. İş kazası/cinayeti sıklığımız binde 15. Dünya İş Kazaları ve Ölümleri Liginde El Salvador birinci, Cezayir ikinci, biz üçüncüyüz. Neydi üçlememiz; ayrılık – yoksulluk – ölüm.
Şairin (Mehmed Aksu) şiirden çok ağıt kokan mısralarındaki gibi mi olmalıydı sonumuz:
Burada ölüm ucuz anne.
Susuz ve uykusuz gecelerimiz
Yorgunuz ama düşmedik
Biz kaldık ama gitti nicelerimiz
Olmasaydı sonumuz böyle ucuz, olmasaydı işverenlerimiz/patronlarımız böyle insafsız, olmasaydı yöneticilerimiz/siyasetçilerimiz böyle gamsız ve olmasaydı ölümlere alışkın insanlarımız böyle kayıtsız.
Sırasını tevekkülle bekleyen kurbanlık koyunlar gibiyiz. Kader’i bir güdülenme ve güdülme aracı bellemişiz, canımızı çıkınımıza mendil olaraktan sermişiz. Can’lar diyarı Türk-Türkmen ülkesinde bozuk para gibi harcanmaktayız. Biz söylenir dururuz da söylemeyiz cancağızım, Ezhel söylesin:
Ölmek bile parayla lan
Kaç cenaze bedava
Yarınımız yoook, yarınımız yoook
Ya para, ya canımız!
Galiba, can vermek kolay da, para vermek zor.
Leave a comment
Yorum yapabilmek için giriş yapmalısınız.