Ahsen Okyar Söylenmek yerine söylemek lazım…

ahsen okyar
18Eyl/130

VATANA TAŞ OLAMAMAK !.. / Av. Özcan PEHLİVANOĞLU

imagesVATANA TAŞ OLAMAMAK !.. / Av. Özcan PEHLİVANOĞLU

Bu hafta sonu Afyon’da katılımın az olduğu bir “Türk Dünyası Kurultayı” yapıldı. Sessiz ve sedasız geçti. Çoğunuzun haberi bile olmadı. Zannediyorum bundan sonra Türklükle ilgili olarak yapılacak şeyler böyle olacak; sessiz, sedasız ve Türk’ün haberi olmadan!

Ancak bu kurultayda çok önemli hususlara değinildi. Bir kez daha gördük ki; Türk Dünyası’nın her köşesinde önemli fakat her zaman üstesinden gelinebilecek sorunlar var. Toplantıda Prof. Dr Zekeriya Kitapçı’nın ayet ve hadislerin ışığı altında, Türk Milleti için yaptığı çıkarımlar ile Prof. Dr Mustafa Kafalı hocamızın kırk yıl önce Türk Milletini “Allah’ın Ordusu” olarak gördüğünü yazdığını anlatması, bu günü değerlendirmek anlamında çok dikkatimi çekti.

Tarihte bir çok kereler olduğu gibi günümüzde de; Türk Milletinin, Türk Devletinin ve Türk Bayrağının bir saldırı altında olduğundan, zerrece şüphemiz yoktur. Bu saldırının esas sebebi ise, dolaylı olarak İslam’a yönelmiş bir saldırı olması ve İslami bağımsızlığın sembolü olan ezanın susturulmak istenmesidir. Allah’ın yeryüzündeki ordusu olarak, bir çok ilim adamı tarafından sıfatlandırılan Türk Milleti yok edilmelidir ki; İslam’ın bayrağı olan ezan susturulabilsin… Hemde hristiyan ve yahudi işbirlikçisi müslüman görünümlü milliyetsizler(aslında hepsi gayrı Türk ama ifşa etmiyorlar) eliyle!

16Eyl/130

(4+4+4) SİSTEMİ BİRİNCİ YILINDA İFLASTA – Yrd. Doç. Dr. Sakin ÖNER

sakin öner(4+4+4) SİSTEMİ BİRİNCİ YILINDA İFLASTA – Yrd. Doç. Dr. Sakin ÖNER

2013-2014 Öğretim yılı 16 Eylül 2013 tarihinde başladı. Geleceğimizin teminatı sevgili çocuklarımıza ve gençlerimize, anne ve babalarına, eğitimin temeli öğretmenlerimize yeni öğretim yılında sağlık, mutluluk ve başarılar dilerim. Yeni öğretim yılına başlarken geçen öğretim yılında uygulamasına geçilen (4+4+4 zorunlu eğitim sisteminin) bir yıllık karnesine bir göz atalım.

Biz müneccim değiliz. Ama normal çalışan bir aklımız var. Bu aklımızla (4+4+4 zorunlu eğitim sisteminin) en kısa zamanda çıkmaza sürükleneceğini bir yıl önce söylemiş ve medyada bu görüşümüzü kamuoyuyla paylaşmıştım. Biraz kafa yorulsa, hesap kitap yapılsaydı, bugünlerin mimarı olanlar da bu gerçeği görebilirlerdi. Allah’tan Milli Eğitim Bakanı değişti de bazı yanlışlardan geri adım atıldı. Buna rağmen sistemin bir sorunlar sarmalı haline geldiğini görüyoruz.

14Eyl/130

KÖR GÖZLERE MERTEK OLSUN!…

İŞTE SON DURUM!...

KÖR GÖZLERE MERTEK OLSUN!…

Bir görüntülü mesaj ulaştı adresime…

“Mutlaka izleyin ve Paylaşın” notu ekliydi mesajda.

Obama’nın partisi Demokrat Parti üyesi tarihçi Dr. Webster Griffin Trapley anlatıyor.., Sadece anlatmıyor, Türkiye’nin, BİRİLERİ ELİYLE sürüklenmekte olduğu uçurumu gözler önüne seriyor. Her satır dikkatle izlenmeli.

Gerek korkudan, gerekse siyasi kör inat ve sadakattan kör olmuş izanların, taş kesilmiş vicdanların sessiz kalışına inat… izlenmeli!... Çok şeyler var o anlatımda… İşte link adresi…

http://www.youtube.com/watch?v=R8WRjnO68kw&feature=em-share_video_user

13Eyl/130

RAYLI SİSTEM Mİ, KARA YOLU MU? BUNLARI BİLİYOR MUYDUNUZ?…/ Prof. Dr. D. Ali Ercan

1002877_10151713277293280_807098883_nAvrupa Ülkelerinde raylı sistem (demiryolu) haritası

BUNLARI BİLİYOR MUYDUNUZ?...

-Türkiye'de Devlet politikası olarak, demir yolu yerine Kara yolu taşımacılığının tercih edilişinin, ABD Marshall yardımının bir koşulu (kriteri) olduğunu,

-İstanbul-Ankara arasında elektrikli tren projesinin 1959 yılında hazırlandığını,

-1976 yılında Demirel tarafından 411 km olarak ihalesi yapılan Ankara-İstanbul hızlı tren hattının % 40'ının tamamlandığını, ancak bunun bitirilmesinin engellendiğini, hatta Dönemin başbakanı tarafından (M.Yılmaz) "bu hattı tamamlayamayacağız" diye bir açıklama yapıldığını,

-8 Haziran 2003 tarihinde dönemin Hükûmetin Ankara-İstanbul hızlı tren hattını tamamlamak yerine, Abdülhamit zamanından kalan 725 km. lik hattı modernize edecek şekilde Alarko ile ortak İspanyol şirketiyle bir anlaşma imzaladığını, Bu hattın Ankara-Eskişehir arası için 600 milyon dolarlık bir harcama yapılacağını ve bu projenin hızlı tren ile bir ilgisi olmadığını aksine hızlı treni engellemek için bir aldatmaca olduğunu,

12Eyl/130

12 EYLÜL’Ü UNUTMAMALIYIZ.

12 EYLÜL'Ü UNUTMAMALIYIZ.

Tarihi günler milletlerin geleceğinde kilometre taşıdır.

12 Eylül 1980 tarihinde "Türkiye Cumhuriyetinin varlığına, bağımsızlığına ve rejimine yönelik fikri ve fiziki hain saldırıların olanca genişliği ve şiddetiyle süre geldiği bir ortamda milletimiz için başkaca bir çıkış yolu kalmadığı" gerekçesiyle Türk Silahlı Kuvvetleri emir ve komuta zinciri içinde yönetime el koymuştu, 12 Eylül harekatını zorunlu kılan nedenler ve amaçları Milli Güvenlik Konseyi'nin 1 Numaralı bildirisi ve Konsey Başkanı'nın aynı gün radyo ve televizyonda yayınlanan konuşması ile kamuoyuna açıklanmıştı. Darbe Türkiye'ye duyurulduktan sonra Milli Güvenlik Konseyi Başkanı ve Genelkurmay Başkanı Kenan Evren, üyeler Deniz Kuvvetleri Komutanı Oramiral Nejat Tümer, Kara Kuvvetleri Komutanı Orgeneral Nurettin Ersin, Hava Kuvvetleri Komutanı Tahsin Şahinkaya, Jandarma Genel Komutanı Sedat Celasun işbaşı yaptı. Bugün bir çoğunun adını kimse anımsamıyor. Meclis ve kitle örgütleri ile sendikalar kapatıldı. Partiler yasaklandı. 16 siyasetçi Zincirbozan'da zorunlu ikamete götürüldü.

Sonra ne oldu? Bugün kimse o günleri hatırlamıyor ve kimse kimseye bu acılardan söz etmiyor. 12 Eylül hafızalardan siliniyor. Silinmek isleniyor.

Danışma Meclisi kuruldu. 7 Kasım 1982 kabul tarihli 2709 sayılı Anayasa halk oylaması ile kabul edilerek yürürlüğe girdi. Anayasanın kabulü ile de Kenan Evren Cumhurbaşkanı oldu ve 1989 yılına kadar görev yaptı.

İşte bu dönemde çıkarılan yasalardan birkaç örnek:

2839 sayılı Milletvekili Seçimi Yasası, 2820 sayılı Siyasi Partiler Yasası, Toplantı ve Gösteri Yürüyüşleri Yasası veya 1475 sayılı yasada değişiklik yapan Yasa, Grev ve Lokavt Yasası, Sendikalar Yasası... 650 yasa ve kanun hükmünde kararname bu dönemde çıkarıldı. Bu yasalar yürürlükte.

Yani 12 Eylül döneminde yürürlüğe girmiş olan yasalar hala yürürlükte. Şikayet edilen yasalar 12 Eylül döneminde yapılmış ve yürürlüklerini hala sürdürüyor.

Örneğin Seçim Yasası veya Siyasi Partiler Yasası değiştirilmemiş. Bir başka deyişle 12 Eylül döneminde kabul edilmiş olan "hukukî düzeni" değiştirmek istememişler. Şimdi şikayet ediyorlar. Neden?

12 Eylül 1980 tarihini unutmamak gerekir.

11Eyl/130

Taklit etmeye ne kadar da düşkünmüşüz..

rabia-300x300Rabia İşareti

Türkiye Cumhuriyeti  Başbakanı Sayın Recep Tayyip Erdoğan, Bursa’da yaptığı bir konuşmada, sağ elinin dört parmağını kaldırdı, baş parmağını içeri doğru kapattı ve bir işaret yaptı.

Müslüman Kardeşler Örgütü’nün simgesi olan Rabia işareti ise kaynaklara göre çeşitli anlamlar içeriyor:

Rabia’nın kelime anlamı Arapça “Dördüncü” demek!..

Bu işaret öncelikle Mursi yani Müslüman Kardeşler yandaşlarının direniş için ağırlıklı olarak toplandığı meydan olan Rabiatü’l- Adeviye Meydanı’nı simgeliyor.

İkinci olarak Mursi’nin Mısır’ın 4 ncü Devlet Başkanı olduğunu vurguluyor.

Ebu Süfyan ile Hz. Hamza’yı öldüren köle Vahşi’nin sahibi Hind’in oğlu Şerefsiz Vali Muaviye, Devlet başkanı olan Hz. Ali’ye karşı kullanmış, ben dördüncü halifeyim demiş..

11Eyl/130

VATAN NEDİR – Av. Zeki Hacıibrahimoğlu

zeki hacıibrahimoğluVATAN NEDİR - Av. Zeki Hacıibrahimoğlu

Vatan demek tek bir milletin yurdu demektir.

Bu ezeli ve ebedi hakikati anlamak için vatan mefhumunun ilmi tarifini anlatmak gerekmektedir.

Eğer vatan denilen şey bir kuru topraktan ibaret olsaydı, birçok milletler için müşterek bir vatan düşünülebilirdi. Fakat vatan topraktan ibaret değildir. Toprak vatan mefhumunda bir unsurdan ibarettir. Bir memleketin kuru bir coğrafi saha vaziyetinden milli bir vatan haline yükselebilmesinde güzellikle verimlilik gibi tabii veyahut ferdin bütün insanlık haklarını temin eden yer olmak gibi içtimai ve siyasi vasıfların bile hiçbir tesiri yoktur. Tabiat güzelliği de toprak zenginliği dünyanın her yerinde bulunabileceği gibi insani ve siyasi haklardan istifade imkânı da bir toprağın vatan sayılmasına sebep değildir. Çok defa insanlar en zalim idarelerde en ağır haksızlıklar altında bile vatan mefhumuna can vermekte tereddüt etmemişlerdir.

Toprağın vatanlaşması için mukadderatla, maneviyatla, tarihle ve ataların kemikleriyle yoğrulmuş olması lazımdır.

Vatan kelimesi atalar toprağı ataların kemikleri bulunan toprak olarak anlatılır.

10Eyl/130

Yabancılar da kriz diyor – Prof. Dr. Esfender Korkmaz

Yabancılar da kriz diyor – Prof. Dr. Esfender Korkmaz

Hepimiz aynı gemideyiz.
Kimse kriz istemez.
Ne var ki eğer ekonomik kriz bağırarak geliyorsa, hükümete ve ekonomi yönetimine düşen bunu saklamak değil, önlem alarak krizi en az maliyetle atlatmaktır.
Aslında krizi önlemek veya kısa süreli bir geçişle çözmek te mümkündür.
Böyle bir önlem için önce teşhisi iyi koymak gerekir.
Siyahı beyaz göstererek teşhis yapılmaz.

Başbakan yardımcısı Babacan, kısa süreli dalgalanma beklendiğini ve fakat uzun süreli ekonomik alt yapının iyi olduğunu söylüyor.
Dalgalanma şimdi de döviz kurlarında oluyor.
Önemli olan ekonomik krizdir.
Ekonomik krizler de kısa sürelidir.
2001 krizi bir yılda toparlandı.
Ne var ki bu defa Türkiye’de hem ekonomi aşırı kırılgan ve kırılacak, hem de uzun süreli bir durgunluk yaşanacak gibi duruyor.

9Eyl/130

İZMİR İŞGALDEN KURTULUŞA – Prof. Dr. Nurullah AYDIN / 9 Eylül 2013 – ANKARA

İZMİR İŞGALDEN KURTULUŞA – Prof. Dr. Nurullah AYDIN /9 Eylül 2013-ANKARA

Yıl 1081: İzmir, Çaka Bey liderliğinde Türkler tarafından fethediliyor.

Yıl 1919: ABD İşgal komutanlığı yönetiminde Yunanlar, İzmir’i işgal ediyor.

Yıl 1922: İzmir, 9 Eylül günü, Mustafa Kemal liderliğinde işgalden kurtuluyor.

Yıl 1952: NATO Güneydoğu Avrupa Müttefik Kara Kuvvetleri Komutanlığı kuruluyor.

Yıl 2001: Afganistan işgalinde harekat üssü oluyor.

Yıl 2003: Irak işgalinde harekat üssü oluyor.

Yıl 2009: NATO Müttefik Hava Komutanlığı üssü oluyor.

Yıl 2011: Libya’nın bombalanma üssü oluyor.

İzmir; 1071 Malazgirt zaferinden sadece 10 sene sonra 1081 yılında Türkler tarafından alınmıştı. Yani; İzmir, İstanbul’dan tam 372 yıl önce Türk olmuştu. İzmir’e, Gavur İzmir diyenler, gavur dediklerinin kanını taşıdıkları için bu tanımı yapıyorlar. Gavur İzmir diyenlerin torunları bugün İslamcı kimlikleri ile zehir kusmaya devam ediyorlar. O nedenle İzmir, tarih boyunca Türklüğün simgesi olmuş, en duyarlı kentlerden biridir.

6Eyl/130

BOP’LAMA, DİNGİLİ KIRACAKSIN! – Süleyman PEKİN

BOP’LAMA, DİNGİLİ KIRACAKSIN! – Süleyman PEKİN

GAP geleneğinden gelme nesiller, DAP ve KOP gibi baş harfler gördü mü kalkınma ve terakki için akınlardaki çocuklar gibi şen olurlar. Büyük Ortadoğu Projesi deyince de ilk anda pozitif elektronlar devreye girdi. Ne de olsa “Büyük” Proje, hemi de Ortadoğu’da (Üniversite ve gazete çağrışımları da cabası)..

En son - yarısı - askerde harita görmüş halkımız, minibüsçü diyalektiğinde bilimsel beyanını bulan “Hop / Bop dedik!” diyesiye kadar “Uydum küresel imama” diyerekten bir vakit kendi cenaze namazını kılar. Ve sonra hiç beklenmedik anda musalladan fırlar. Misal; Sevr sabahı..

5Eyl/130

Sosyal Medya – Bekir Kale Ahıskalı

SAM_4525_thumbSosyal Medya - Bekir Kale Ahıskalı

Sosyal medya tüm dünya üzerinde kullanılan bir teknoloji haline geldi. Düzenli ve

verimli kullanabilenler için bilgi deryası gibidir. İnsan aradığı her şeye ve her bilgiye

ulaşabiliyor.

Hatta birinin daha önce kullandığı, gezindiği ve ilgilendiği her bilgiye bile

ulaşabiliyorsunuz. Bilgisayar teknolojisi o kadar ilerledi ki elinizdeki bilgisayarda bir

veriyi yazıp kaydetmeden silseniz bile tuşlara dokunduğunuz sırayla karşınıza çıkaran

programlar mevcut.

3Eyl/130

MÜDAHALELER İSTENEN SONUCU VERMEYEBİLİR – Av. Ruhittin SÖNMEZ

av ruhittinMÜDAHALELER İSTENEN SONUCU VERMEYEBİLİR – Av. Ruhittin SÖNMEZ

Gündemimizde iki önemli müdahale var: Birincisi ABD başkanlığında bir gönüllüler/ gönülsüzler grubunun Suriye’ye MÜDAHALE etmesi. Diğeri ise Merkez Bankası’nın yükselen Dolar ve Euro kurlarına karşı MÜDAHALESİ.

SURİYE’YE MÜDAHALE: Esad hükümetinin iç savaşta muhaliflere karşı kimyasal silah kullandığı iddiasına dayanarak, ABD’nin Suriye’ye müdahale etmesini arzu edenler var.

Hem de bunların başında “bazıları Türkiye’ye Mısır, Suriye, Irak ve Filistin’de ne işiniz var diye soruyor, asıl onlara on binlerce km uzaktan gelip Irak’ta ne aradıklarını sormak gerekir” diyen Başbakan Erdoğan ve AKP geliyor.

Başbakan Erdoğan Mısır’da Mursi ve Müslüman Kardeşler’i deviren darbenin planlayıcısı olarak İsrail’i gösterince Beyaz Saray Sözcüsünden “Başbakan Erdoğan’ın bu sözlerini güçlü bir biçimde kınıyoruz. İsrail’in Mısır’daki olaylarda bir şekilde sorumluluğu olduğunu söylemek saldırgan, delilsiz ve yanlıştır” diye sert bir cevap gelmişti.

Bunun üzerine Erdoğan “Bizi dışarda eleştirenler Mısır’da darbeye darbe diyemeyecek kadar zavallıdır. Bunlar onurlu, şerefli, ilkeli bir duruş sergileyemediler” diyerek ABD’ye cevap vermişti.

2Eyl/131

Mücadelenin düşmanı konformizm – Hulki ÇEVİZOĞLU

413Mücadelenin düşmanı konformizm – Hulki ÇEVİZOĞLU

Bütün mücadelelerin ortak bir düşmanı var:
Konformizm!
Yani uyduculuk, uyumculuk, rahat düşkünlüğü!
Bu hastalığa yakalanmışsanız, ne bireysel mücadelenizde ne de toplumsal mücadelenizde başarılı olabilirsiniz.
*
Toplum olarak çok geç kaldık ama yine de kendimize çeki düzen vermek için bugünden ve dünden örneklendireyim.
Örneğin, bugün Türkiye’de Atatürkçü, çağdaş kesimin izlediği, okuduğu bir TV-gazete satılıyor.
Millet hisleniyor, milli duygularıyla ateş püskürüyor,
Bu insanlardan ne beklersiniz?.. O TV-gazeteden uzaklaşmalarını ve kendi görüşündeki gazetelere-kitaplara sahip çıkmasını değil mi?
Ama hayır. Karşıt görüşün eline geçen TV-gazete, ilk birkaç günden sonra yine aynı reyting ve tirajını koruyor.
Bu nasıl bir bilinçtir?
“Bu adam şudur, budur” diye eleştiriyor, sonra gidip onun gazetesini okuyor, o adamın kitabını alıyoruz!

1Eyl/130

SAVAŞ ya da; Tokuşturulan Yumurtalar! – Mustafa KÜPÇÜ

m kupcuSAVAŞ ya da; Tokuşturulan Yumurtalar! - Mustafa Küpçü

Tarih boyunca yaşanan savaşları inceleyin, “ulusların ÖZGÜRLÜK MÜCADELELERİ” dışında “haklı savaş” örneği göremezsiniz.

“Din adına” olduğu söylenen “Haçlı Seferleri” de Müslüman toplumların elindeki ticaret yollarını ve maddi zenginlikleri ele geçirme amaçlıdır.

“Savaş, kanlı bir ticarettir!

Savaşlar olmasa;

· Silah tekelleri, ürettikleri silahları ne yapardı?

· Petrol kartelleri nasıl daha çok kar ederdi?

· İlaç şirketleri nasıl satarlardı pahalı ilaçlarını?

· Kentler, fabrikalar, köprüler, barajlar yıkılmasa, uluslar arası dev şirketler nasıl para kazanabilirdi?

31Ağu/130

İLK TÜRK CUMHURİYETİNİN 100. YILI KUTLU OLSUN… / Av. Özcan PEHLİVANOĞLU

imagesİLK TÜRK CUMHURİYETİNİN 100. YILI KUTLU OLSUN... / Av. Özcan PEHLİVANOĞLU

Şimdi sizlere bir masal anlatacağım. Evvel zaman içinde, bir varmış bir yokmuş. Adına “Batı Trakya Türk Cumhuriyeti” denilen bir devlet varmış. Ve bu devlet 31 Ağustos 1913’te kurulmuş...

Bahsettiğimiz devlet, pek bilen olmasada tarihte bilinen ilk Türk Cumhuriyeti imiş. Sınırları bu günkü Bulgaristan ve Yunanistan arasında kalırmış. Üzerinde ayyıldız olan ve yeşil, beyaz ve siyah renklere sahip çok anlamlı güzel bir bayrağı varmış. Resmi binalara, devletin kurulması ile hemen bu bayraklar çekilmiş. Hatta yargı sistemini de oluşturarak davalara “Garbi Trakya Adliyesi” bakmaya başlamış.

Bunlar yetmemiş, Anadolu Ajansı benzeri resmi bir ajans kurulmuş ve resmi gazete hüviyeti taşıyan “Müstakil” isimli neşriyat Türkçe ve Fransızca olarak yayınlanmış.

Daha da ileri gidilerek devlet adına pul bastırılmış ve pasaport uygulamasına geçilmiş...

Hatta adı çoktan unutulmaya yüz tutmuş, gerçek bir Türk vatanseveri olan Süleyman Askeri, bu masal devletinin “Milli Marş”ını bile yazmış...

30Ağu/130

30 Ağustos Zafer Bayramı ve Tarih bilinci / İsmail KAHRAMAN

30 Ağustos Zafer Bayramı ve Tarih bilinci / İsmail KAHRAMAN

30 Ağustos Zafer Bayramı Malazgirt’te coşkuyla kutlanıyor. Malazgirt’te tarihi törenler düzenleniyor.  Zafer haftası dolayısıyla Afyon Kocatepe’dekutlamalar devam edecek. Bugün ilk kez çok sayıda adı Alparslan olan gencin Gençlik Bakanlığı tarafından Malazgirt’e götürülmesi çok önemli. Gerçekten Malazgirt tarihi günlerini yaşıyor. 10 yıl önce Muş’un Malazgirt beldesine Van üzerinden giderek belgesel çekimleri yaparak tarihe not düşmüştük.

Önceki akşam 30 Ağustos Zafer Bayramında devlet töreniyle Afyon İscehisar İlçesinde anılan gönüllü Giresun Alayları şehitleriyle ilgili Mavi Karadeniz TV’de düzenlenen açıkoturum programının moderatörlüğünü yaptım. Bu programda çok sayıda Giresunlunun bugün Afyon’a giderek şehitlerini anmak için otobüs seferleri düzenlendiği kamuoyuna açıklandı.

Gerçekten milli bayramlar tarih bilinci için çok önemli. 30 Ağustos Zafer Haftasının 26 Ağustos’ta Muş’un Malazgirt ilçesinde başlayıp 30 Ağustos’ta Afyon’da devam etmesi tarih bilinci açısından önemli. Dini ve milli bayramlar bayram gibikutlanmalı. Gençleri ve çocuklarımızı bu bayramlara dahil etmeliyiz. 30 Ağustos Zafer Bayramı dolayısıyla Milli Kurtuluş Savaşı Belgeselimizi bir çok TV kanalına gönderdik. Ayrıca internetten de www.gebzegazetesi.com TV’den http://www.youtube.com/watch?v=HCa_XzWqNlA uzantılı siteden de yayınlanmakta. Türk tarihi ile ilgili belgeselimiz ise www.belgeselyayincilik.com ve http://www.youtube.com/watch?v=-KJUX65CxXY adreslerinde yayınlanmakta.

29Ağu/130

DİN, SİYASET VE FİKRİ SEFALETİMİZ – Av. İrfan SÖNMEZ

irfanDİN, SİYASET VE FİKRİ SEFALETİMİZ - Av. İrfan Sönmez             E-Posta: efe_23_23@hotmail.com

Din bir bayrak değildir,bir hayat nizamıdır. İnanan insandan reklam, propaganda veya gösteriş istemez, ölçülerine bağlanmış bir hayat ister.Yaşayan insanın kendisi bayraktır zaten. İnsanlara karşı sallayacak, kimlik ve kişiliğini gösterecek bir bayrağa ihtiyaç duymaz.

Yazık ki, İslam çoğu zaman hayatımıza girme imkanı bulamayan bir din olarak elimizdeki flamalarda, göğsümüzdeki rozetlerde veya ağzımızdaki sloganlarda dolaşıyor. Onun çağırdığı hayat biçiminde yoğuz ama onun bayrağını bir siper olarak kullanmada en öndeyiz. Kamil manada Müslüman olmadan, İslamcı olmak gibi bir zaafla malulüz.

26Ağu/130

Aklı Etkin Kullanmak/ Düşünmek İbadettir. / Prof. Dr. Hasan ONAT

hAklı Etkin Kullanmak/ Düşünmek İbadettir / Prof. Dr. Hasan ONAT

İNSAN evrenin en muhteşem varlığı. Hem varlık bütünlüğünün bir parçası, hem kendi varlığının farkında olan, özgün olduğunu bilen, yaratıcı yetilerini etkin kıldığı zaman, var olanı bir anlamda yeniden yaratabilen bir varlık. Tanrı insana akıl gibi üstün bir yeti vermiştir. İnsan bir akıl varlığıdır. 

İnsanın dışındaki diğer canlı varlıklar, programlandıkları şekilde var olurlar. Bilebildiğimiz kadarıyla sadece insan hem kendi varlığının, hem de etrafında olup bitenlerin farkındadır.

Sadece insan kelime ve kavramlarla düşünebilir. Sadece insan yaratıcı yetilerle donatılmıştır. Bu bakımdan insan olmak, bir var olmanın ötesinde, var olana katkıda bulunmak anlamına da gelmektedir. İnsan bilgi ve değer üretmek, kültür ve uygarlık yaratmak imkanına sahiptir.

İnsan "oluş" halinde bir varlıktır. Varoluşsal olarak kendini ve Tanrı'yı ararken, kendini de inşa etmiş olur.

25Ağu/130

Necip Fazıl’dan…

Necip Fazıl’dan…

Armut deyip geçmeyin, onun ilk hecesi çoğu kişide yoktur!

Helal İle Beslersen Çocuğunu" Hürmet " İle Öder Borcunu

" Haram " İle Beslersen Onu "Hakaret " İle Öder Borcunu..!

Âyet diyor ki; eğer, dağa inseydi Kur'ân; Paramparça olurdu..

Dağ, Allah korkusundan. Hangi insan durup da, ibret almaz ki bundan?

Sen ki, bir dağ yanında, ne kadar da cücesin, Haddini bilmen için..

Daha Kur'ân ne desin!..

İki Günlük Yol İçin, Hemen Sıvanır Kollar ve İğneden İpliğe, Hazırlanır Bavullar.

Bir Yol Var ki, Haz...ırlık, Düşünülmez Nedense, Musalla Taşlarında, Çalınırken Davullar..

 

24Ağu/131

PSİKOLOJİK SAVAŞ VE KÜRESEL GÜÇLER – Prof. Dr. Nurullah AYDIN

PSİKOLOJİK SAVAŞ VE KÜRESEL GÜÇLER – Prof. Dr. Nurullah AYDIN

Türkiye bölge ülkeleri üzerinde; psikolojik savaş, topyekün savaş, psikolojik savaş ve teknikleri, psikolojik harekat yürütülmektedir.

Savaş, savaş yöntemleri; farklı odaklarca ve görevlendirilen farklı kişilerce, dile getirilir. Kimisi bu psikolojik savaşın kaynağı, kimi ise hedefi, kimileri de farkında olmadan aletidir.

Psikolojik savaş; her şeyin mubah olduğu, her kesimin iddia ettiği kansız bir savaş türüdür.

Psikolojik savaş; her zaman yapılan, yapılabilen karşı tarafın sinir sistemine, düşünce yapısına yönelen mücadele yöntemidir. Çoğunlukla uzun dönemli olarak planlanır.

Psikolojik savaş; düzenli orduların ilgili birimleri, sivil emniyet güçleri, siyasi partiler, hükümetler tarafından kullanıldığı gibi tek bir kişinin olarak uygulaması şeklinde de olabilir.

Psikolojik savaş; geçmişteki örneklerinden olan işgal edilmiş veya edilecek topraklar üzerindeki yerleşim birimlerine uçaklarla atılan propaganda içerikli yazılardan günümüzdeki beyin kontrol sistemlerine uzanan geniş bir yelpazede yer almaktadır

Psikolojik savaş; özellikle barış zamanlarında yapılan, kimi zaman kelimelerle kimi zamansa tezgahlanmış eylemlerle yapılan silahsız yıldırmadır.