Aklı Etkin Kullanmak/ Düşünmek İbadettir. / Prof. Dr. Hasan ONAT
Aklı Etkin Kullanmak/ Düşünmek İbadettir / Prof. Dr. Hasan ONAT
İNSAN evrenin en muhteşem varlığı. Hem varlık bütünlüğünün bir parçası, hem kendi varlığının farkında olan, özgün olduğunu bilen, yaratıcı yetilerini etkin kıldığı zaman, var olanı bir anlamda yeniden yaratabilen bir varlık. Tanrı insana akıl gibi üstün bir yeti vermiştir. İnsan bir akıl varlığıdır.
İnsanın dışındaki diğer canlı varlıklar, programlandıkları şekilde var olurlar. Bilebildiğimiz kadarıyla sadece insan hem kendi varlığının, hem de etrafında olup bitenlerin farkındadır.
Sadece insan kelime ve kavramlarla düşünebilir. Sadece insan yaratıcı yetilerle donatılmıştır. Bu bakımdan insan olmak, bir var olmanın ötesinde, var olana katkıda bulunmak anlamına da gelmektedir. İnsan bilgi ve değer üretmek, kültür ve uygarlık yaratmak imkanına sahiptir.
İnsan "oluş" halinde bir varlıktır. Varoluşsal olarak kendini ve Tanrı'yı ararken, kendini de inşa etmiş olur.
HER AN YENİ BİR İNSAN
İnsanın "oluş" halinde olduğu çoğu zaman göz ardı ediliyor. İnsan hayatın hiçbir evresinde tamamlanmış, bitmiş, mükemmele ulaşmış değildir. Bu "oluş"a, varoluş sürecine, insanın kendisinin de katılması gerekmektedir. Akıl ve hür irade bunun için vardır.
Galiba, hayatın "sınav" olması ile ilgili her şey, işte tam burada başlıyor. İnsanın varlık sebebi, bilinçli olarak kendini inşa etmesidir. İnsan kendini inşa ederken, kültür ve uygarlık yaratır, bilim üretir, felsefe yapar. Kısaca hazır bulduğu evrenin ötesinde kendi zihninde yepyeni bir "dünya" yaratır. Her şeyi kendi yarattığı dünyadan ibaret zannettiği zaman, gerçeklikle irtibatını, varlık bütünlüğüne tutunma noktalarını kaybeder, boşlukta kalır; ruh sağlığını kaybeder. Kendi dünyasını yaratamadığı zaman, ya da yarattığı dünyanın farkında değilse, kendi varlığının farkında olamaz ve kaderci olur; sağlıklı olup olmadığını bile umursamaz. Varlık bütünlüğünü, kendi yerini doğru değerlendirebilirse, aklını etkin kullanmaya başlar, bilinç genişlemesi yaşar, aşkın alanı kavramaya başlar. İşte bunun için Tanrı'nın insana en büyük desteği olan vahiy, insanlık için bir bilinç kaynağı/kavrayış aracıdır. (Casiye, 20).
TANRI İNSANDAN NE İSTER
Kur'an, insan aklını harekete geçirebilmek için her yolu denemektedir. 300'e yakın ayette, düşünmez misiniz, ibret almaz mısınız, akletmez misiniz denilerek insan düşünmeye, aklını kullanmaya ve ilgi alanına girmesi gerekenleri anlamaya davet edilmektedir.
Kur'an hemen her suresinde mutlaka aklı etkin kullanmakla ilgili bir vurgu vardır. Örneğin Casiye suresinde şöyle buyrulmaktadır: "Doğrusu göklerde ve yerde mü'minler için nice ayet vardır. Geceyle gündüzün ardı ardına gelmesinde, Allah'ın gökten su indirerek onunla ölümünden sonra yeryüzüne hayat vermesinde ve rüzgarları estirmesinde de aklını etkin kullanan kimseler için ayetler vardır." (Casiye, 4-5)
Rum suresinde insan düşünmeye şöyle davet edilmektedir: "Göklerin ve yerin yaratılışı, dillerinizin ve renklerinizin farklılığı da O'nun ayetlerindendir. Bunu anlayacak olanlar bilginlerdir. Geceleyin uyumanız, gündüzün lütfettiği rızkın peşinde koşmanız da O'nun ayetlerindendir. Fakat bunları ibret kulağı ile dinleyenler anlar." (Rum, 22-23) Örnekleri çoğaltmak mümkündür.
Kısaca, aklı etkin kullanmak Allah'ın emridir. Allah insan aklına güvenmektedir. Aklı önyargılardan arınmış olarak etkin kullananlar, doğruyu bulabilirler. Hz. Muhammed de, aklı kullanmanın en üstün ibadet olduğunu belirtmiştir.
AKLI OLMAYANIN...
Hz. Muhammed bir hadislerinde "Aklı olmayanın dini yoktur" buyurmuşlardır. İslam açısından sorumluluğun ön koşulu, akıllı olmaktır. Hz. Muhammed'in bilimle uğraşmanın kadın-erkek her Müslümana farz olduğunu söylemesi, İslam'ın geldiği dönem göz önüne alınırsa, ne büyük bilim hamlesi olduğu kolayca anlaşılabilir.
Hz. Muhammed bir yandan Allah'tan aldığı vahyin insanlara duyurmuş, diğer yandan aklı etkin kullanmanın bir ibadet olduğunu yaşayarak insanlara öğretmiştir. Onunla birlikte, bilgiye itibar eden, aklı etkin kullanan, öğrenmeye açık olan insanlar bir medeniyet yürüyüşü başlatmışlardır.
Bilgi-özgürlük ilişkisini sanıyorum Bedir savaşı sonrası esirlerin Müslümanlara okuma-yazma öğretmeleri karşılığında özgürlüğe kavuşmaları kadar güzel anlatan bir örnek zor bulunur.
Aklı kullanmak deyince Kant'ı hatırlamamak haksızlık olur. "Aydınlanma, insanın kendi suçu ile düşmüş olduğu bir ergin olmama durumundan kurtulmasıdır. Bu ergin olmayış durumu ise, insanın kendi aklını bir başkasının kılavuzluğuna başvurmaksızın kullanamayışıdır. İşte bu ergin olmayışa insan kendi suçu ile düşmüştür; bunun nedenini de aklın kendisinde değil, fakat aklını başkasının kılavuzluğu ve yardımı olmaksızın kullanmak kararlılığını ve yürekliliğini gösteremeyen insanda aramalıdır Sapare Aude! Aklını kendin kullanmak cesaretini göster! " Sanıyorum, sadece Müslümanların değil, bütün insanlığın böylesi bir cesarete, daha ötesi "aklını kendin kullan" seferberliğine ihtiyacı var...
Müslümanların var kalabilmeleri ve onurla yaşayabilmeleri, özne olmalarına bağlıdır. Özgürlük bilinci gelişmeden, aklı yeterince etkin kullanmak mümkün olmaz. Kendi aklını kendisi kullanmayanlar, bilgi ve değer üretemedikleri gibi, başkalarının oyuncağı olmaktan da kurtulamazlar.
Kendi aklımızı kendimiz kullanma cesaretine kavuştuğumuz gün, kendi kaderimizi de, insanlığın kaderini de değiştirebiliriz.
Leave a comment
Yorum yapabilmek için giriş yapmalısınız.