Ahsen Okyar Söylenmek yerine söylemek lazım…

29Ağu/130

DİN, SİYASET VE FİKRİ SEFALETİMİZ – Av. İrfan SÖNMEZ

irfanDİN, SİYASET VE FİKRİ SEFALETİMİZ - Av. İrfan Sönmez             E-Posta: efe_23_23@hotmail.com

Din bir bayrak değildir,bir hayat nizamıdır. İnanan insandan reklam, propaganda veya gösteriş istemez, ölçülerine bağlanmış bir hayat ister.Yaşayan insanın kendisi bayraktır zaten. İnsanlara karşı sallayacak, kimlik ve kişiliğini gösterecek bir bayrağa ihtiyaç duymaz.

Yazık ki, İslam çoğu zaman hayatımıza girme imkanı bulamayan bir din olarak elimizdeki flamalarda, göğsümüzdeki rozetlerde veya ağzımızdaki sloganlarda dolaşıyor. Onun çağırdığı hayat biçiminde yoğuz ama onun bayrağını bir siper olarak kullanmada en öndeyiz. Kamil manada Müslüman olmadan, İslamcı olmak gibi bir zaafla malulüz.

Suriye’de kimyasal silahlarla katledilenleri kınamak elbette bir insanlık ve İslamlık borcu. Peki bu neyi hallediyor? Akan kanı durduracak vasıtaların hiç birine sahip değiliz. Üstelik olaylara bakışımızı din değil, siyaset belirliyor. Milletçe müdahale çağrıları yapıyor, ABD yi çağırma seansları düzenliyoruz.. ABD gelecek her şey düzelecek. İslami tavır bu mudur?

Saraçhanede toplananlar Adeviye meydanında yapılan katliamı protesto ettikten sonra topluca namaz kıldılar. Namaz Allah’la kul arasında en nezih, en özel bir irtibat biçimidir. Bir protesto aracı, siyasal bir eylem biçimi veya bir gösteriş vasıtası değildir. İbadetin alanı vecd alanıdır. Gürültü, patırtı ve politik protestolarla bir araya gelmez.

İbadeti bağlamından çıkararak onu bir protesto biçimine veya gövde gösterisi aracına çevirmek ne kadar doğru? Dinin içini boşaltarak dine hizmet edilmez. Her ibadet azizdir. Düşmüş,ezilmiş insanlara yardım da bir ibadettir. Ancak bunun yolu –namazı-tiyatral bir gösteriye çevirmek olmamalıdır.

ABD nin Suriye’yi bombalayacağı, belli hedefleri vuracağı neredeyse kesin. Bu müdahaleyi dini bir vecibenin yerine getirilmesi gibi bekleyenler var. Peki ya sonras?.. Bu kadar insan birbiriyle kan davalı olduktan sonra, Esat gitse ne değişecek? Suriye’yi bekleyen özgürlük değil, parçalanma ve kaostur. Hükümetin ABD sayesinde bu bataktan kurtulması Suriye’nin de kurtulduğu bütün problemlerini çözdüğü anlamına gelir mi? Müslümanlığı tuttuğumuz siyasetçileri bataktan kurtarmanın aracı haline getiriyor, onu araçsallaştırdıktan sonra da dindarlıktan söz ediyoruz. Dini siyasetin sömürü aracı haline getirmek dindarlık değil, dini kullanmaktır.

Peki ya ABD müdahalesi, bunu İslam’ın neresine sığdıracağız. İslam hukukçusu değilim, ama fıkıh kitaplarında yazılanları okuyabilecek kadar okur, yazarım.

Ömer Nasuhi Bilmen merhum, Kamus isimli eserinde benzer bir durumla ilgili olarak şunları yazıyor. "Bir İslam ülkesi kendi içinde isyan eden baği’lere (asi,baş kaldıran) karşı başka bir İslam ülkesinin askerini ülkeye çağırıp, yardım alabilir mi?" cevabını yine kendisi veriyor; "hayır, çünkü o İslam ülkesinin askerleri geri gitmezlerse egemenlik tehlikeye düşer." 

Bu fetva hem milli egemenliğin İslam fıkhında onayı, hem de yardımın biçim ve muhtevasının nasıl olacağının izahı anlamına geliyor. İç isyancılara karşı bir İslam devletinin askerine bile bu hassasiyetle bakan bir din ABD müdahalesine onay verir mi? Tabi Suriye yönetimin ne kadar İslam olduğu ayrı bir mesele. Keşke olaylar bu noktaya gelmeden, derin eller Suriye halkını birbirine hasım etmeden adil bir el oraya girebilseydi.

Bu saatten sonra giren el bir zalimi devirir, ama daha küçük ve yeni zalimlerin ortaya çıkmasına vesile olur. Diyeceğim şudur; olaylara İslam’ın menfaatleri adına baktığımızı iddia ederken bile, aslında İslami ölçülerle bakmıyoruz.

Kaynak: http://www.haberhilal.com/yazar-DInSIYASET-VE-FIKRI-SEFALETIMIZ-5195/#ixzz2dLuPmZ28

Bu yazıyı beğendiniz mi?

RSS Kaynağımıza abone olun!

Yorumlar (0) Geri izlemeler (0)

Yorum yapılmadı.


Leave a comment

Geri izleme yok.