DEFİNE – Bir Kandıra Hikâyesi / Mustafa YILDIZ
DEFİNE – Bir Kandıra Hikâyesi / Mustafa YILDIZ
Gizli veya açık herkes define avcısıdır.
Şefik Cami önünde buluştuk. Akşam gezmelerimizin rotasını Rüştü Abi çiziyor. Yalnız başına da olsa arkadaşlarıyla da olsa hemen her akşam yemeğinden sonra aşağı yukarı saat sekiz sırası başlar yürüyüşü, günü sporla kapatır, sağlıklı yaşam için şart. Yeni Postanenin önünden Tekke Meydanına ağır aksak adımlarla, oradan Orhan Cami’ye doğru hafif yokuş aşağı kendiliğinden tempo artırarak ısınıyoruz, yol tenha, çıkarsa bir iki tanıdık selamlaşıyoruz, çarşıya yakın köşelerden tesiri azalan gürültüler geliyor, seslerin anlamı yok, belki anlamak istemiyoruz. Ağva yolu üzerindeki köprünün solundan, yayalar için yapılan tahta geçitten derenin karşı kıyısına geçip Namazgâh’a salınıyoruz. İlk top oynadığımız, bisiklete binmeyi düşe kalka öğrendiğimiz, taa, Sultan Orhan zamanından kalma koca çayır ufaldıkça ufalmış, Kandıra’nın cebine girmiş sanki, derenin şehir tarafında gram çayır kalmamış, Un Değirmeni’nden İzmit yönüne doğru uzanan top sahası ve panayır yerinde şimdi, otogar, sanayi ve pazaryeri binaları oturtulmuş, eskiden mesire yapılan karşı kıyıda, kalın gövdelerinde fetih günlerinin mağrurluğunu taşıdığını unutan ulu çınarların gölgesine saklanmış gibi garip, mahzun Namazgâh. Öyle rivayet edilir ki Kandıra’yı 1326 yılında fetheden Akçakoca ve askerleri, ilk namazlarını bu ulu çınarların çevrelediği çayırda kılmışlar.
Karşıdan eşofmanlı bir çift geliyor, tempolu yürüyorlar, belli ki onlar aynı güzergâhı tersten kullanıyorlar. Yan yana gelince erkeğin genç, uzun boylu, güleç yüzlü, kadının ise basbayağı esmer tenli, uyumlu, hallerinden memnun oldukları anlaşılıyor, Rüstü Abi, onları, başkanı olduğu Kandıra Musiki Derneği’nin yarın akşam başlayacak Türk Sanat Müziği Korosu çalışmalarına davet ediyor, “Kefken yolunda, köşede, eski postane binasında, üçüncü kat, şimdi Belediye Kültür Müdürlüğü var, Şoförler Derneğinin üstü, unutma, saat altı buçuk sekiz buçuk arası, mutlaka bekliyorum.” Çift, müzik çalışmalarının nihayet başlamasından duydukları küçük sevinci gülümseme ile gösteriyorlar, karşılıklı “ iyi akşamlar” “ iyi akşamlar”. Çift, sesimizi duyamayacak denli uzaklaşınca çiftin karı koca doktorlar olduklarını, erkeğin çocuk doktoru olduğunu, önce devlet hastanesinde belki de mecburi hizmette çalıştığını, Kandıra’yı ve Kandıralıları çok sevdiğini, tayini çıkınca, istifa edip özel muayenehane açtığını, kadının ise sonradan kasabamıza geldiğini, aslen Afrikalı, galiba jinekolog olduğunu söyledi, Rüştü abi. İkisi de koroda yer alacaklar, ne güzel.
ORDANN- BURDANNN…/ Kandıralı FETHİ
ORDANN- BURDANNN.../ Kandıralı Fethi
Rahmetlilerden gircemm....
Bu gece.
aklıma gelen ve geçen...
Biriiii, derse kii,
- Fethi BABA,
sen anlattın, bunları, bu kişileri...
AF OLAA.
Genişş, GENİŞ, girmicem...
Aklıma gelen,
ama rahmetli. ....
ama yaşayan,,,,,
Tunus’ta Arapların Kimlik Bunalımı – Prof.Dr. Hacı DURAN
Tunus’ta Arapların Kimlik Bunalımı
Tunus’ta, Akdeniz’in içine sızmış olan burnu ile önemli bir tarih ve turistik kent olan Manastır, iki gün sürecek olan “Kimlikler, Kökenleri ve Etkileri” konulu, uluslararası sempozyuma ev sahipliği yapıyor. Toplantıyı, Tunus, Küresel İncelemeler ve Araştırmalar Merkezi ile Tunus ve Akdeniz Tarih, Toplum ve İktisat Araştırmaları Cemiyeti birlikte düzenliyor.
Murat Altun ve Şahlanış Hareketi – İsmet KOYUNCU
Murat Altun ve Şahlanış Hareketi - İsmet KOYUNCU
Geçtiğimiz günlerde İzmir, Antalya ve Aydın şehirlerinde bir takım ziyaretlerde bulunmuştum. 29 Ekim Cumhuriyet Bayramında Merhum Adnan Menderes'in köyü Çakırbeyli'de mevlit etkinliğine katılmıştım. Programa davet edilenler arasında Şahlanış Hareketi Genel Başkanı Murat Altun ve Teşkilat Başkanı Mehmet Mahmut Yıldız'da vardı. Dört yıl sonra yeniden karşılaştığımız Murat Altun ile en son Buttim'de görüşmüştük. Her ne kadar telefon ile sohbet etsek de yüz yüze görüşmeyeli uzun zaman olmuştu. Sohbet esnasında Şahlanış Hareketi Teşkilat Başkanı Mehmet Mahmut Yıldız bizi ısrarla Üsküdar'da yemekli bir sohbete davet etti.
Küresel emperyalizm ile işbirliği yapan İslam ve millet düşmanları – Prof.Dr. Yümni SEZEN
Küresel emperyalizm ile işbirliği yapan İslam ve millet düşmanları – Prof.Dr. Yümni SEZEN
Aynalar kırık şimdi! – Prof.Dr. Taner Tatar
Aynalar kırık şimdi! – Prof.Dr. Taner Tatar
Batı dünyasında kendisini Tanrı’nın kölesi görenler bu dünyanın hükümranlığını talep etmişlerdir.
Kilise kurumu ve onun mensupları kendilerini Tanrı’nın kölesi ilan ederken insanların da efendisi olma rolünü fedakârca (!) üstlenmişlerdir. Tanrı’nın köleleri, Tanrı adına iktidarın sahibi olurken işgal ettikleri taht sorgulanmazlık makamıyla kendilerine sınırsız bir güç tevdi etmiştir.
“Tanrı’nın ölümü”yle kölelik sona ererken iktidar tahtı ruhbanların rahminden sancılı bir doğumla dünyaya gelen varislerine geçti. Sorgulanmazlık makamının postnişinleri “yanılmazlık” statüsüne terfi ettiler.
Ne yazık ki Tanrı’ya köle olmaksızın iktidar sahibi olmak tam özgürlük getirmedi. Muktedirler bizatihi iktidar kölesi oluverdiler. Üstelik de kendilerini “yaratıcı” vehmederek! Öyle ki Tanrı’nın yapamadıklarını yapabilme iddiasını taşıyorlardı. Böylece “dünyevî İncil”ler kaleme aldılar.
Tabiatın, insanın ve toplumun kanunlarını keşfederken hepsini bir bütün halinde kavrayabileceklerini dolayısıyla da onlara şekil verebileceklerini hatta yaratabileceklerini vehmettiler.
“Bilmek” onları öldürmedi. Sahte bir “dirilik” iddiasıyla her şeye meydan okudular. Aklın aciz kaldığı noktalar, sadece henüz keşfedilmemişlerden ibaretti. Acziyet akılda değil aklı daha fazla kullanmamakta görüldü. Zaten her şeye muktedir akıl için acziyet söz konusu olamazdı.
Öyle ki aklı yaratan da onu kullanan insanın bizatihi kendisiydi. Bir zamanlar kölesi olmakla iktidarı elde eden ruhban sınıfının zalim mensuplarının aynasında Tanrı’yı seyredip aynayı kırmakla Tanrı’yı da yok edeceklerine iman eden “Bilimizm”in kölesi “ehl-i cehl”, şimdi zulmünü iman ettiği bilim adına yapmaktadır.
Elbette ki ilme ehl-i cehlin aynasından bakmak, Tanrı’yı zalim ruhbanların aynasından görme vehmiyle aynıdır. İlim hangi kaynağa dayandırılırsa dayandırılsın -bu ister Tanrı isterse tabiat olsun- faydasız ilimden Allah’a sığınmak her zamankinden daha fazla farzdır.
Kendini bilmeyenlerin daha nice okumaları gerektiği ayan beyan iken “kendini” okumanın lüzumu aşikâr oldu. Tanrı’nın köleleri kulluk makamına eremediler, onların varisleri de köleleştikçe özgürlük yanılsamasına kapıldılar.
Kendimizi kendi kalbimizin aynasında seyre ne de çok ihtiyacımız var! Ah minel aşk. Aynalar kırık şimdi!
“Çözüm Süreci” Başladı mı? – Serhat DUYAR
“Çözüm Süreci” Başladı mı? – Serhat DUYAR
HDP’lilerin gözaltına alınmaları ve tutuklanmaları yurdumuzda bayram havasında kutlandı. Adı ne olursa olsun, bütün terör örgütleri ile devletimizin ve hükümetin yaptığı mücadele desteklenmelidir. Terör ile yapılan mücadelede aykırı ses çıkaranlarında önüne, ardına, sağına, soluna bakılmalı. İlişkileri incelenmelidir.
Adı gibi koca, yüreği bayram olanların diyarı Kocabayramlılar; – Muhammet SAKAOĞLU
Adı gibi koca, yüreği bayram olanların diyarı Kocabayramlılar; - Muhammet SAKAOĞLU
Bir teşekkür yada vefa borcunun geç kalmış kaleme alınışı olarak nitelendirebilirsiniz bu yazıyı. Kocabayramlar deyince ruhuma ilik ilik işlenmiş güzel anılarım geliyor aklıma. Yaşadığım şeyler ve yaşatılan güzellikler oldukça yoğun ve hoş.
Dost seçme sanatı – Eftal ORHAN
Dost seçme sanatı - Eftal ORHAN
İnsan ancak dostları kadar büyür, dostları kadar gelişir.
İnsanın çapı, dostlarının çapı kadardır.
Bir insanla dost olmak, geleceğinizi o insana emanet etmektir.
Dostlarımızın, boyasıyla boyanır, ahlakı ile ahlaklanırız.
Kişinin kalitesini, dostları belirler.
Kim olduğunu bilmek isterse, kimlerle dost olduğuna bakmalı insan.
Adaletin önderi Hz. Ömer’in dediği gibi; “Kişinin dostu; aklının kılavuzudur.”
Herkes, kendi “ayarına”, aklına göre dost edinir.
Her kuş, kendi cinsiyle uçar.
Kartallar kartallarla...
Kargalar kargalarla.
VEFÂ, AHDE VEFÂ – Hilmiye KETENCİ
VEFÂ, AHDE VEFÂ – Hilmiye KETENCİ
Ahd; masdar olarak,”söz vermek, emir vermek, tâlimat vermek” gibi manalara gelir. İsim olarak, “emir, tâlimat, anlaşma, ant, yemin “ anlamlara gelir. Ahid kelimesini anlamı çok geniş olduğundan terim olarak her ilimde ayrı ayrı manalarda kullanılmıştı. İslâm dininde inanç, ibâdet, ahlâk, muâmelât ve hukuk-fıkıh-da birer terim olarak kullanılmıştır. Bir şeyi her durumda koruyup gereğini yerine getirmek demek olan ahidde hem yemin, hem de kesin söz verme anlamı vardır. Yemin, ahdin dinî ve kutsî yönünü; söz verme de ahlâkî yönünü teşkil eder. Ahd kelimesi İslamî bir kavram olarak "ahd-ü mîsak" şeklinde kullanılmıştır. Ahd kelimesi, Kur'an'da 46 yerde geçer. Benzer anlama gelen mîsak kelimesi de 25 yerde kullanılır.
TEKME – Süheyl ÇOBANOĞLU
TEKME - Süheyl ÇOBANOĞLU RUBASAM Bşk. V.
İstanbul’da otobüsle yolculuk yapan şortlu bir bayana tekme atan müptezelin teki, yakalandıktan sonra bu işten sıyıracağından emin olduğundan, toplumla alay eder gibi arsızca sırıtarak çıkınca ülkem ve Türk Kadını adına çok üzülmüştüm. 2 Mart 2014 tarihinde “cebir veya tehdit kullanarak, yaşam tarzına ilişkin tercihlere müdahele”eylemleri Türk Ceza Kanununda yapılan değişiklikle “suç” haline getirildiği halde, bu şahsın suçu “basit yaralama” kapsamında değerlendirildiğinden, serbest bırakılmıştı. Fakat kamuoyunda tepkiler yükselince TCK’nın 216. Maddesine göre“halkı kin ve düşmanlığa sevketmekten” tutuklanarak cezaevine konuldu...
SENEDE BİR GÜN.. / Kandıralı Fethi
SENEDE BİR GÜN.. / Kandıralı Fethi
Nereden başladığını bildiğim, sonunun nerede biteceğini bilemiyeceğim, bir günlük hatırat dolu yazımı, bazen (K) ları (G) yaparsam...
Bazen (A) ları (U) yaparsammmm.. affola.
Anlamayanlar GANDIRA lı değildir...
Ağustosun son haftasında ..
KANDIRA LİSESİ vee
KANDIRA ORTA OKULU.
mezunlarına sevgili TC Aygün Aynagöz. Katkıları ile 11 yıldır, bir buluşma, kavuşma, PİLAV GÜNÜ etkinliği yapmaya, gayret ediliyooo.
İmkanlarım dahilinde. gelgit 700 klm.lik hasreti, her yıl SİZLERİ görmek için kat ettim...
Üzerinde isim bile yazmayan, DERE TAŞINDAN mezarlara fatiha okumak için...
Top oynadığım, yem yeşil OTOGAR!!?? sahasını, görmeye geldim..
Sizleri görmeye geldim.
Görmek istediğim, bir yıl iple çektiğim, yerlerii, arkadaşları, görmeye geldim...
Heyhat vede hüsran...
TAVSİYE – Arslan KÜÇÜKYILDIZ
*Günaydın" demenin borç para vermek olmadığını,
* "Lütfen" demenin utanılacak bir şey olmadığını,
* "Özür dilerim" demenin küçültücü olmadığını,
Akkuyu: Stratejik yatırım mı, stratejik körlük mü? – Dr. Azime TELLİ
Akkuyu: Stratejik yatırım mı, stratejik körlük mü? - Dr. Azime TELLİ
Türk enerji diplomasisinin manevra kaabiliyetinin sınandığı günlerden geçiyoruz. Enerji diplomasisinin, dış politikanın adeta pusulası haline geldiği bu dönemde Türkiye’nin pusulası yine kuzeye, Kuzey komşumuz Rusya’ya döndü. İki ülke arasındaki enerji sinerjisinin 2015 yılında girdiği soğuma dönemi sonrasında şimdilerde taraflar arasında eski sinerjinin yakalanmasına yönelik girişimler söz konusu.
Muhsin Yazıcıoğlu’na suikast yapıldı – Serhat DUYAR
“Ben suikast olduğunu düşünüyorum. Bu yaşananlar üst üste konulunca, suikast diyorum. Fetö yapmıştır, yapmamıştır bunun adını yargı koyacak. Bir dönem Hükümet yaptı dediler. Yine bir dönem Ergenekoncular yaptı dediler. Ancak biz bu söylemleri hiç kullanmadık. Ne olduğunu bilmediğiniz bir şey hakkında kamuoyunu yanıltamazsınız.”
PROF.DR. ALİ OSMAN ÖZCAN AŞKI BIRAKIP GİTTİ – Aysel FERAH ÖZCAN
Prof.Dr. Ali Osman Özcan yeni çıkan kitabıını imzalayıp Ahsen Okyar'a takdim ederken... “2007 Başlarında Türkiye” Eminönü Halk Eğitim Merkezi - 24 Şubat 2007
PROF.DR. ALİ OSMAN ÖZCAN AŞKI BIRAKIP GİTTİ - Aysel FERAH ÖZCAN
Doğruluğu, çalışkanlığı, üretkenliği, ilkeli olmayı, vatanı, milleti, bayrağı ve bilim için yaşamayı ülkü edinen eşim, sevdiceğim, aşkım, göz bebeğim, tutkum, arkadaşım, dostum, hocam Prof.Dr. Ali Osman ÖZCAN yaşama aşkla bağlı olan nadir şahsiyetlerdendi. Ali Osman Özcan demek, mücadele demektir. Doğumuyla başlayan mücadelesi, zorluklarla dolu hayatı demir gibi sağlam iradeli bir şahsiyetin teşekkülünde büyük rol oynamıştır. Daha o annesinin karnındayken anne ve babası ayrılırlar. Doğumundan itibaren yokluğun, acının, ayrılıkların hüküm sürdüğü bir ortamda ecesinin (Babaanne) kendisine bir buçuk yaşındayken kol kanat germesiyle ölümle yaşam arasındaki o ince çizgiyi tadarak geleceğe odaklanır.