Ahsen Okyar Söylenmek yerine söylemek lazım…

ahsen okyar
21Tem/230

BİZ NEYİ SATACAĞIMIZI İYİ BİLİRİZ – Ruhittin SÖNMEZ

ruhittin sBİZ NEYİ SATACAĞIMIZI İYİ BİLİRİZ - Ruhittin SÖNMEZ

Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Körfez ülkelerinden borç para ve yatırımcı bulma ziyaretleri devam ediyor.
Muhalefet bu ziyaretleri “kapı kapı dolaşıp kredi dilenmek Türkiye’ye yakışmıyor” diye eleştiriyor.
Ancak önce ekonomi kurmayları sonra bizzat Cumhurbaşkanı Erdoğan gitti. Eskiden “katil”, “darbeci” diye lanetledikleri Körfez devletlerinin yetkilileri ile görüştüler. Bu da ekonomik zaruretin büyüklüğünü göstermekte.
Erdoğan’ın son açıklamasından borç para bulmanın kolay olmadığı ama Türkiye’nin bazı önemli
varlıklarının bu ülkelere satılacağı anlaşılıyor.
R. Tayyip Erdoğan “Körfez ülkelerinin, Türkiye’den belli ‘ASSET’leri alma durumu olacak. Ama
BOTAŞ’ın satılması gibi bir durum yok. BİZ NEYİ SATIP SATMAYACAĞIMIZI İYİ BİLİRİZ” dedi.
Cumhurbaşkanımız nadiren ve belli durumlarda İngilizce kelime ve kavramları kullanıyor. Bazen Akdeniz’e “White Sea” demek gibi hatalar yapsa da “one minute” ve “Vay Pi Ci” (YPG) gibi kullanımları dikkat çekiyor.
Bu açıklamada “ASSET” sözcüğünü kullanması bence bilinçli bir tercih. Erdoğan’ın çok kurnaz bir siyasetçi olduğu bu örnekle bir kere daha ortaya çıktı.
İngilizce sözlüklerde “Asset” sözcüğünün karşılığı “varlık, mülk, kıymetli şey, servet” olarak verilmekte.
Erdoğan “Bu ülkeler bazı varlıklarımızı/ mülklerimizi/ kıymetli şeylerimizi alacaklar” dese vatandaşlarımızın çoğunun milli gururu incinebilir, toplumsal vicdanda rahatsızlık yaratabilirdi.
“Yabancıların belli asset’leri almaları” durumunda bırakın gurur incinmesi, övünç duygusuna bile yol
açabilir.

18Tem/230

ASRIN AKARYAKIT ZAMMI – Ruhittin SÖNMEZ

ruhittin sASRIN AKARYAKIT ZAMMI - Ruhittin SÖNMEZ
15 Temmuz gecesi benzin ve motorine, ÖTV ve KDV artışına bağlı olarak, litre fiyatına 6’şar TL zam
yapıldı. Bu zam asrın en yüksek akaryakıt zammı olarak tarihe geçecek.
Bu zam ile benzinin İstanbul fiyatı 28,05 TL’den 34,05 TL’ye, motorinin (mazotun) fiyatı 22,37 TL’den
26,37 TL’ye çıktı. Oransal olarak bir defada yapılan zam ortalama yüzde 22.
28 Mayıs’ta yapılan seçim günü benzin 21,25 TL, mazot ise 19,4 TL idi. 48 gün içinde yapılan zamların
oranı ise benzinde yüzde 60, mazotta yüzde 67 oldu.
Akaryakıta gelen bu fahiş zamların iğneden ipliğe her şeyin fiyatını artıracağı muhakkak.
Önceki KDV ve Kurumlar vergisinde oranların artışı, MTV’nin çift ödenmesi, her türlü vergi ve harçların
yüksek oranlı artışları ile birleştiğinde akaryakıt zamlarının enflasyonu artırıcı etkisi büyük olacak.

14Tem/230

KAPTANIN YENİ ROTASI: BATI – Ruhittin SÖNMEZ

ruhittin sKAPTANIN YENİ ROTASI: BATI - Ruhittin SÖNMEZ
Türkiye ve Rusya devlet başkanları Erdoğan ve Putin arasındaki ilişkilerin en iyi seviyede olduğu bir
zaman diliminde Cumhurbaşkanlığı seçimlerimiz yapıldı. Putin seçim sürecinde Erdoğan’ın yeniden
seçilebilmesi için müthiş destek verdi. 25 milyar dolar civarında olduğu söylenen doğalgaz
ödemelerini erteledi. Seçim kampanyasında kullanılan Nükleer santral ile alakalı / alakasız bir törenin
yapılmasını bile kabul etti.
Buna karşılık aynı dönemde Türkiye’nin ABD ve AB ülkeleri ile ilişkilerinde soğuma oldu. Taha
Akyol’un ifadesiyle, “Özellikle 2015’ten itibaren Batı’dan Erdoğan’a yönelen ‘otokrat’ suçlamaları ve
hukuk ihlalleri açıklamaları Erdoğan’ı öfkelendirdi.
CB sistemi referandumu sırasında ‘bunlar Haçlı İttifakı’ diye konuştu… Merkel Almanya’sını ‘Nazi
sizsiniz’ diye suçladı. (9 Kasım 2016)
‘AB üyeliğine ihtiyacımız kalmadı’ diye açıklamalar yaptı. (1 Ekim 2017)”
Sabah Gazetesi’nde Talha Köse’nin ifadesiyle, “Türkiye-AB ilişkileri son on yılda fazlaca yoruldu ve
yıprandı. Karşılıklı olarak güven yitimi söz konusu oldu.”
Buna rağmen, Rusya’nın geçen yıl Ukrayna’yı işgal etme teşebbüsünden bu yana, Türkiye, Rusya ile Batı
arasında, dengeli bir orta yol izledi. Bu süreçte ambargo altındaki Rusya’nın dışa açılan bir kapısı oldu.
Rusya’ya ihracatını artırdı ve indirimli Rus gazı satın alarak ticari bağlarını genişletti.
Ukrayna tahılının Karadeniz üzerinden ihracatını güvence altına alan BM anlaşmasına yardımcı olarak,
Rusya’nın da Batı’nın da işine yarayan akıllı ve dengeli bir politika izledi.

11Tem/230

KANDIRILMANIN DAYANILMAZ RAHATLIĞI – Ruhittin SÖNMEZ

ruhittin sKANDIRILMANIN DAYANILMAZ RAHATLIĞI - Ruhittin SÖNMEZ
Dar ve orta gelirlilerin hayatını daha da zorlaştıracak olan zam sağanağı devam ediyor.
28 Mayıs Cumhurbaşkanlığı 2. Tur Seçiminden sonra, döviz kurlarının artışıyla yüzde 30 mertebesinde
devalüasyon yaşadık. Arkasından KDV oranlarının yükseltilmesi, her türlü vergi ve harçlara gelen
yüzde 50 zam, MTV için bir defaya mahsus bir yıllık vergi kadar daha vergi konulması, yurtdışından
alınan telefonların kayıt harcı 6 bin TL’den 20 bin TL’ye çıkarılması ve daha niceleri geldi.
Sadece vergilerle kalmıyor. Akaryakıttan tekel ürünlerine, gıdadan ulaşıma, enerjiden eğitime,
sağlıktan barınmaya kadar aklınıza gelecek her türlü mal ve hizmetin fiyatı artıyor, artmaya devam
edecek.
Tabii ki fiyatların durdurulamaz artışları karşısında asgari ücrete, çalışan ve emeklilerin maaşlarına
da zamlar yapılmakta. Fakat maaş zamları artan fiyatların hem gerisinde kalmakta ve hem de yarattığı
geçici ferahlama iki ay içerisinde yok olmakta.
Çalışan memurlarda en düşük maaş 22 bin TL’ye yükseltildi. Ama bu rakamın üstünde almakta
olanların aylıkları taban maaşa yakınlaştı. Yeni Asgari Ücret en düşük memur maaşının yarısı kadar
(11.402 TL).
Emeklilere verilen yüzde 25 zamma rağmen ortalama emekli maaşları asgari ücret mertebesinde.
Temmuz zammı ile en düşük emekli memur aylığı 9.876 TL oldu.
Sonuçta nüfusun üçte ikisi asgari ücret veya yakınında gelire sahip. Yani (33.789 TL olan) yoksulluk sınırının çok altında, açlık sınırı mertebesinde veya biraz altında bir meblağla geçinmeye çalışıyor.
Buna rağmen son seçimlerde, nasıl oldu da AKP yüzde 36 oy alarak birinci parti oldu, Cumhur İttifakı
TBMM’de çoğunluğu aldı ve R. Tayyip Erdoğan yüzde 52 oyla Cumhurbaşkanlığını 3. defa kazandı.

7Tem/230

YANLIŞ VERİ İLE DOĞRU POLİTİKA OLMAZ – Ruhittin SÖNMEZ

ruhittin sYANLIŞ VERİ İLE DOĞRU POLİTİKA OLMAZ - Ruhittin SÖNMEZ
“Politika tartışmalarını veri bazlı yap.”
Bu söz Chicago Üniversitesi Öğretim üyesi olan Türk bilim insanı Prof. Dr. Ufuk Akçiğit’e ait. “Verimli ve
rekabet edebilir bir Türkiye için” ilk yapılması gerekenlerden biri olarak bu tavsiyeyi yapmıştı.
Çünkü doğru ve güvenilir verilere dayanmayan tartışmalar gerçekler üzerinden değerlendirmelere
imkân vermez; duygulara, ön yargılara, sempati veya antipatilere dayalı hale gelir.
Böyle olunca çevresinde gördüğü araba sayısı, dolu lokanta ve otellere bakarak “ekonomide işler
tıkırında” zannedenler olur. Türkiye’yi, ekonomik büyüklük açısından, Dünya sıralamasında 17’ncilikten,
21’inci sıraya düşüren yönetimi başarılı bulanlar çıkar.

23Haz/230

MÂKÛLİYETTEN UZAKLAŞTIK – Ruhittin SÖNMEZ

ruhittin sMÂKÛLİYETTEN UZAKLAŞTIK - Ruhittin SÖNMEZ
İlahiyatçı Ayşe Sucu benim çok saygı duyduğum ve yazılarından faydalandığım bir yazarımız. Sözcü Gazetesinde yayımlanan, toplumsal sorunlarımız ve din anlayışımıza dair çok değerli tespitler yapan köşe yazılarıyla önemli bir hizmet yapmakta.

Ayşe Sucu, 19.06.2023 tarihli son yazısında, ahlak ve siyasetteki savrulmamıza karşı çözüm yolu olarak “MÂKÛLİYETE ÇAĞRI” yapıyor.
Mâkûl “akla uygun, akıllıca, aşırı olmayan, uygun anlamına geliyor. Mâkûliyet ise makul olma durumu yani “akla uygunluk, anlayışlılık” anlamlarını taşıyor.

Ayşe Sucu, “Her toplumun, sosyal hayatı düzenleyen, bireylerin davranışlarına yön veren ve onlara kimlik kazandıran değerleri vardır. Buna milli kültür de diyebiliriz. Devletin devamında, ailenin korunmasında, acı tatlı hadiseler karşısında, sosyal ve siyasal ilişkilerde ortak hafıza devreye girer. Bu karakter/mizaç
ya da bu toplumsal yapı bileşeni, kendi potasında toplumun fertlerini eritir. Böylece ‘mâkûliyet’ veya ‘mâkûl insan anlayışı’ ortaya çıkar.
Bizim nesil biraz bu ortamları yakaladı. Ancak yeni dönemlerde bu tavrı görmekte zorlanıyoruz” diyor.

20Haz/230

KIRSALDAN OY ALMANIN ZORLUĞU – Ruhittin SÖNMEZ

ruhittin sKIRSALDAN OY ALMANIN ZORLUĞU - Ruhittin SÖNMEZ
Muhalefetin seçim sonrası özeleştirileri ve gelecek seçimlere hazırlıkları kapsamında yapılan değerlendirmelere bir katkı sunalım.
CHP Genel Başkanının değiştirilmesi, İYİ Parti’nin tepe yönetiminde revizyon, DEVA, Gelecek, SP’nin bir ortak Meclis Grubu kurması veya tek parti çatısı altında birleşmesiyle çözülemeyecek kadar temel
sorunlar olduğunu görmek gerekiyor.

Temel sorunları çözmeden, bu tür değişiklikler yapılsa bile, 5 sene sonra olağan sürede yapılacak veya fevkalade bir durum çıkarsa 2 sene sonra yapılabilecek olağandışı erken seçimde muhalefet yetersiz
kalabilir.

Cumhurbaşkanlığı seçiminin 2. Tur sonucu R.Tayyip Erdoğan yüzde 52, K. Kılıçdaroğlu yüzde 48 oldu. İki aday arasındaki oy farkı 2 Milyon 330 bin oldu.

Yani Kılıçdaroğlu Erdoğan’a oy veren 1 milyon 166 bin seçmeni (yani toplam geçerli oy kullanan seçmenlerin yüzde 2,2’sini) ikna edip oyunu alabilmiş olsaydı seçimi kazanan taraf olacaktı.

Görünüşte muhalefet için çok büyük hezimet, iktidar için büyük bir zafer yok gibi gözüküyor. Ama bu tür seçimler puan usulü değil. Bir oy bile önde olsa kazanan iktidar gücünü tümüyle ele geçiriyor. Bu ağır
ekonomik krizin faillerinden geride kalmak açık bir başarısızlıktır.

Bu bakımdan muhalefet moral motivasyonu bozmadan özeleştiri yapmalı. İlk yerel seçimlerde büyükşehir belediyelerinin tamamını, diğerlerinin de mevcudun üstünde sayıları kazanmak için en etkili önlemleri almalıdır.

16Haz/230

NE DEDİLER NE YAPIYORLAR? – Ruhittin SÖNMEZ

ruhittin sNE DEDİLER NE YAPIYORLAR? - Ruhittin SÖNMEZ

R.T. Erdoğan ve ortakları, seçimden önce ekonominin iyi durumda olduğunu, başarılı ekonomi yönetimi sayesinde “dünyadaki olumsuz gelişmelerden en az etkilenen ülkelerden olduğumuzu” söylüyordu.

Erdoğan, 19 Mayıs 2023’te, yani seçimden 5 gün önce bile, CNN'e verdiği röportajda, faiz oranlarını baskılama kararını savunmuştu.

“Faizi düşürmenin olumlu sonuçlar verdiğini”,28 Mayıs’ta yeniden seçilirse artan fiyatlarla mücadele etmek için faiz oranlarını düşürmeye devam edeceğini” belirtti.

Erdoğan, “Faiz oranları ile enflasyon arasında pozitif bir ilişki olduğuna dair bir tezim var. Faiz oranları ne kadar düşük olursa enflasyon da o kadar düşük olur. Attığımız adımların sonuçlarını gördük” ifadelerine yer verdi.

Seçim sonrasında enflasyonun daha da düşeceğini belirten Erdoğan, “Seçim sonrasında lütfen beni takip edin, faizle birlikte enflasyonun da aşağı ineceğini göreceksiniz” dedi.

Oysa şimdi gördük ki, Türkiye Ekonomisi çok kötü durumda imiş. Kurtarıcı olarak İngiltere’den Maliye ve Hazine Bakanı, ABD’den Merkez Bankası Başkanı getirildi.

Bakan Mehmet Şimşek son yıllarda uygulanan ekonomi politikalarının, seçimden önce övgü ile bahsedildiği gibi olmadığını, “irrasyonel” yani akıl ve bilimden uzak olduğunu şu cümle ile anlattı: “Türkiye’nin RASYONEL BIR ZEMINE DÖNME dışında bir seçeneği kalmamıştır.”

Bakan Mehmet Şimşek’in yakın çevresine “Türkiye’de ekonomik durumun hayal ettiğinden daha kötü olduğunu”söylediği bilgisi de basında yer aldı.

Erdoğan’ın, yaptığı açıklamadan,  “Hazine ve Maliye Bakanımızın şu andaki düşüncesi noktasında, biz tabii kendisine burada atacağı adımları süratle, rahatlıkla Merkez Bankası’yla beraber atmasını KABULLENDİK” diyerek, kurların ve faizin yükselmesine onay verdiğini öğrendik.

Milletimize dünyanın en pahalı deneyini yaşatan Erdoğan ve ekibinin, yeni ekonomi bakanı ve Merkez Bankası Başkanına “Nass var size bize ne oluyor?” diyemeyeceği belli oldu.

Çünkü, “Nass” gerekçesiyle TCMB gösterge faizlerinin düşürülmesinin, kurların döviz satarak baskılanmasının, Kur Korumalı Mevduat uygulamasının akıl dışı olduğu açığa çıktı.

Bu uygulamalar sebebiyle kredi ve mevduat faizleri yükseldiği gibi kurlar ve enflasyon da yükselmeye devam etti.

Hemen seçimin ertesinde 2 hafta içinde, elde döviz rezervi kalmadığından, kurlar üzerindeki baskı hafifledi ve fiilen yüzde 18 devalüasyon oldu.

Demek ki, ekonominin durumu ve gelecekte uygulanacak politikalar hakkında yanlış ve yanıltıcı bilgi verilmiş ve halkımız kandırılmıştı.

13Haz/230

PUTİN ERDOĞAN’A ÖĞÜT VERDİYSE…- Ruhittin SÖNMEZ

ruhittin s

PUTİN ERDOĞAN’A ÖĞÜT VERDİYSE…- Ruhittin SÖNMEZ

Rusya devlet başkanı V. Putin ile T.C. Cumhurbaşkanı R.T. Erdoğan şu sıralar tam birer kanka görünümündeler.

Putin, Erdoğan’ın seçimi kazanması için destek oldu. Seçim öncesi doğalgaz ödemelerini erteledi. İnşaatı devam eden nükleer santral ile alakalı, (teknik olarak pek de anlamlı olmayan), bir tören düzenlenmesine katkı verdi.

Rusya’nın bir yandan Ukrayna ile devam eden savaşı, diğer taraftan sıcak denizlere indiği Suriye’de kalıcı olması ve NATO devletlerinin uyguladığı ambargolar sebebi ile Türkiye’ye ihtiyacı var.

Türkiye, Rusya için bir enerji koridoru olmanın yanında, NATO içinde iken S400 hava savunma sistemi alan bir ülke. Türkiye (doğalgaz, petrol ve nükleer) enerjide büyük ölçüde Rusya’ya bağımlı.

Bu özel şartların yanında iki ülke liderinin yönetim tarzında da benzerlikler olması da önemli.

Putin ve Erdoğan anayasalarında yazan “iki defadan fazla Cumhurbaşkanı seçilemez” kuralını delmiş iki lider.

9Haz/230

ESAS BEKA SORUNU EKONOMİ – Ruhittin SÖNMEZ

ruhittin sESAS BEKA SORUNU EKONOMİ - Ruhittin SÖNMEZ

Cumhurbaşkanlığı ve Milletvekili Genel Seçimlerinde sonucu belirleyen oylar ekonomi değil, “beka sorunu” endişesi ile verilen oylardı.

Oysaki gördük ki ekonomi artık yönetilemez hale gelmişti. Bir numaralı sorun ekonomi idi.

Halkımız bunu seçim sonrası 10 gün içinde yüzde 17 devalüasyon yaşayarak öğrenmeye başladı.

28 Mayıs’ta 19,90 TL olan dolar kuru 23,25 TL’ye çıktı. TL’nin değer kaybının süreceğinden herkes emin. 1 doların 25-35 ve hatta 40 TL’ye çıkacağına dair tahminler var.

6Haz/230

RASYONEL ZEMİNE DÖNME – Ruhittin SÖNMEZ

ruhittin sRASYONEL ZEMİNE DÖNME - Ruhittin SÖNMEZ

Maliye ve Hazine’nin giden ve yerine gelen (halef-selef) AKP’li bakanları İngilizce kavramlarla konuşmayı seviyor.
Giden bakan Nureddin Nebati, “Ortodoks politikalardan epistemolojik kopuş” olarak tanımladığı ekonomik kararların uygulayıcısı idi. Bu politikalarla Türkiye ekonomisi uçurumun eşiğine kadar geldi.
Yerine gelen bakan Mehmet Şimşek ise “Türkiye’nin RASYONEL BIR ZEMINE DÖNME dışında bir seçeneği kalmamıştır” görüşünde.
Bakan Mehmet Şimşek, bu ifadesiyle, son dönemlerde AKP hükümetlerinin uyguladığı ekonomik programların “irrasyonal” yani akıl dışı olduğunu peşinen ilan etmiş oldu.
Bakan M. Şimşek’in “Kurala dayalı, öngörülebilir bir Türkiye ekonomisi, özlenen refaha ulaşmamızda anahtar olacaktır. Kurumsal kalite ve kapasitemizi güçlendirerek makro finansal istikrarı
önceliklendireceğiz” cümlesi çok önemli.
Bu cümle içinde kullanılan KURALA DAYALI, ÖNGÖRÜLEBİLİR VE KURUMSAL KALİTE kavramlarına dikkat çekmek istiyorum.
“Damat Berat Albayrak ve Nureddin Nebati’nin Maliye ve Hazine Bakanlığı koltuğunda oturduğu dönemde uygulanan ekonomi politikalarını tarif et” deseler, en iyi bu kavramlarla tanımlayabiliriz. Bu iki bakan döneminde,
Akla uygun olmayan,
Bilime ve gerçek ekonomi uzmanlarının genel kabul görmüş uygulamalarına ters,
Kuralsız,
Öngörülemeyen ve Kurumsal yapının niteliksiz ve etkisiz olduğu bir yönetim yaşadık.
Bu yönetim tarzıyla Türkiye ekonomisi 10 sene öncesine geriledi, halkımız fakirleşti ve ekonomi içinden çıkılması çok zor bir darboğaza girdi.
Borçlar gırtlağa kadar gelmiş durumda. Dış Ticaret Açığı büyümeye devam ediyor.
Borçları çevirmek, enerji ve ilaç gibi zorunlu kalemleri ithal edebilmek, ithalata bağımlı sanayimizde ve tarımımızda üretim yapabilmek için döviz gerekli.
Hazine ve Merkez Bankası tamtakır. %10-11 tefeci faizleriyle bile borç bulunamıyor. (Osmanlı Devleti’ni batıran dış borçların faizi bile bu oranların yarısı kadardı.)
Aslında ekonomideki bu akıl yolundan kopuş, adı geçen bakanların değil, “ekonomist” R. T. Erdoğan’ın eseri idi. Çünkü O “her şeyi ben yöneteceğim” arzusundaydı. “Söz dinleyen” Bakanlar ve Merkez Bankası Başkanlarıyla çalışıyordu.
Zaten RTE “ekonominin sorumlusu benim” diye defalarca söyledi.
Türkiye’de ekonomik çöküntünün, yeni bir yönetim anlayışına dönüş olmadan düzeltilmesi mümkün değildi.
Ekonominin nispeten daha iyi olduğu dönemde bakanlık yapmış olan Mehmet Şimşek işte bu yüzden yeniden bakan yapıldı.

2Haz/230

YALANA DOLANA TALANA ÖDÜL – Ruhittin SÖNMEZ

ruhittin sYALANA DOLANA TALANA ÖDÜL - Ruhittin SÖNMEZ

Cumhur İttifakı adayı R. T. Erdoğan’ın Cumhurbaşkanlığı seçimini kazanmasında Millet İttifakı partileri hakkında söylediği itham, hakaret ve iftira içerikli paylaşımlar çok etkili oldu.

“Onlar Kandil’den emir alıyorlar, biz Allah’tan emir alıyoruz.”

“Onlar LGBT’ci.” “Onlar Öcalan’ı serbest bırakacaklar” gibi sözlerle rakiplerini meydanlarda, cami avlularında yuhalattılar.

CHP adına yapılmış gibi “Sana Söz: Güneydoğu Anadolu ve Doğu Anadolu’da özerklik ilan edeceğiz.” “Sana Söz: İktidara gelirsek oğlun isterse erkek arkadaşıyla evlilik yapabilecek” şeklinde iftira içeren sahte afişlerle bilboardları doldurdular.

Bu akıl almaz sözleri İçişleri Bakanı Süleyman Soylu meydanlarda seslendirdi. Hatta “Onlar insanlarla hayvanları evlendirecekler” boyutuna kadar taşıdı.

Koskoca Cumhurbaşkanı, montaj olduğunu bilerek, Kılıçdaroğlu ile PKK liderini birlikte “haydi” dedirten video izletti. Bu videonun montaj olduğunu itiraf ettikten sonra da (Kısıklı’daki zafer konuşmasında) aynı suçlamada bulundu.

Bunların hepsinin yalan olduğunu, hem kendileri biliyordu. Ve hem de onlara oy verenler.

Gelişmiş demokrasilerde toplumun hiç kabullenemediği olay kendisini yönetenlerin ve yönetmeye talip olanların yalan söylemesidir. Çünkü başka bir konuda da yalan söyleyerek kendilerini kandırabileceği ve millete yaptığı kötülükleri gizleyebileceğini düşünürler.

Bu ülkelerde yalan söyleyen, iftira eden ve yolsuzluklarla adı anılan kişilerin siyasi hayatı biter.

Bizde tam tersi oldu. Vatandaşlarımızın yarıdan çoğu bunlara ödül verdi.

“Sadece bir ihalede 1 milyar dolarlık rüşvet” iddialarının bile, daha önceki yolsuzluk iddiaları gibi, iktidara hiç zarar vermediği görüldü. Kimileri “iftira” saydı, kimileri “çalıyorlar ama çalışıyorlar”, kimileri de “bizden olan iktidara zarar verecekse görmemek lazım” diye düşündüler.

Bunu yapanlar ise kendilerini herkesten daha Müslüman, daha milliyetçi, daha yerli ve milli saymaktalar.

30May/230

ZAFER VEYA HEZİMET ANLAYIŞI – Ruhittin SÖNMEZ

ruhittin sZAFER VEYA HEZİMET ANLAYIŞI - Ruhittin SÖNMEZ
Rahmetli Prof. Dr. Ayhan Songar Türkiye’nin en iyi Psikiyatr hekimlerinden biriydi. Aynı zamanda çok okuyan, gezen ve yazan gerçek bir aydındı. O’nun (zannederim Türkiye Gazetesi’nde) yazdığı bir hatırasını her seçimden sonra hatırlarım.

Ayhan Songar Hoca, 1986 yılında, Avusturya’nın başkenti Viyana’da Cumhurbaşkanlığı binasının önündedir. Binanın önünden geçen karayolu ile bina girişi arasındaki geniş basamaklarda diğer turistler
gibi fotoğraf çekmektedir.

Yolda basamakların başladığı yerde bir siyah otomobil durur. İçinden bir adam iner, arabadan Bond çantasını alır ve basamakları çıkmaya başlar. Gelen arabanın önünde ve arkasında hiçbir eskort araba bulunmadığı gibi adamın yanında koruma veya eşlik eden herhangi biri de bulunmamaktadır.

Songar Hoca dikkatli bakınca adamı tanır. Nasıl tanımasın ki? Avusturya’da bir gün önce yapılan Cumhurbaşkanlığı seçiminde aday olup seçimi kazanan Kurt Waldheim’dir gelen.

Kurt Waldheim Cumhurbaşkanı olmadan önce de Büyükelçilik ve Dışişleri Bakanlığı gibi önemli görevlerde bulunmuştur. Ayrıca Birleşmiş Milletler Genel Sekreterliği de yapmış dünyada tanınan bir
devlet ve siyaset adamıdır.

Seçimi kazanan Avusturya Cumhurbaşkanı, seçimin ertesi günü işbaşı yapmaya, işe yeni alınan sıradan bir memur gibi, makamına gitmektedir.

Ayhan Songar basamakların ortalarında iken Cumhurbaşkanı’na yaklaşır kendisini tanıtır ve başarılar diler. Kurt Waldheim teşekkür ettikten sonra sakin adımlarla Cumhurbaşkanlığı binasına gide

26May/230

ÜMİT ÖZDAĞ VE SİNAN OĞAN’IN TERCİHLERİ – Ruhittin SÖNMEZ

ruhittin s

ÜMİT ÖZDAĞ VE SİNAN OĞAN'IN TERCİHLERİ - Ruhittin SÖNMEZ

Cumhurbaşkanlığı seçiminin ilk turunda Ata İttifakı adayı olan Sinan Oğan ile bu ittifakın ana gövdesi Zafer Partisi’nin Genel Başkanı Ümit Özdağ 2. tur için zıt tercihlerde bulundular.

Sinan Oğan’ın ile Ümit Özdağ’ın tercihini açıklaması süreci, şekli ve sonucu tamamen farklı oldu.

· Sinan Oğan tek başına basın açıklaması yaptı. Basın açıklamasında herhangi bir partinin amblemi, bayrağı ve yöneticisi yoktu.

· Oğan, okuduğu metni sanki ilk defa görüyormuş gibiydi. Metni tutuk bir şekilde okudu, sık sık su içti, kararını açıklarken basın mensuplarının yüzüne bile bakamadı.

· Cumhur İttifakı ve Erdoğan’ı destekleme kararının gerekçesini açıklayan bir cümle kuramadı. Metnin başından sonuna kadar okudukları Millet İttifakı adayını desteklemek için yazılmış gerekçelere benziyordu. Son cümlesi önceki anlattıklarıyla çelişki içindeydi.

***********************

SİNAN OĞAN’IN ŞARTLARI KARŞILANDI MI?

Sinan Oğan hangi adayı destekleyeceğini belirleyecek şartlarını şöyle açıklamıştı:

PKK, FETÖ, Hizbullah ve her türlü terör örgütüyle kesintisiz mücadele… Sığınmacıların geri gönderilmesi… Anayasanın ilk 4 maddesi ve 66. maddeye asla dokunulmayacağının garanti edilmesi…

Sinan Oğan Dolmabahçe Sarayı'nda Cumhurbaşkanı Erdoğan ile bir saate yakın görüştü.

· Aslında davet Erdoğan’dan geldiyse (YRP’yi ziyareti gibi) Oğan’ı ziyaret etmesi gerekirdi. Ama Oğan Ankara’dan İstanbul’a geldi ve Saray’da “kabul edildi.”

· Erdoğan ve Cumhur İttifakı’nın Sinan Oğan’ın şartlarını kabul ettiğine dair bir açıklama duymadık. Aksine Erdoğan “ben böyle pazarlıklara girmem” gibi bir söz söyledi.

· Ayrıca Oğan, Cumhur İttifakı’nın Erdoğan’dan sonra diğer önemli figürü Devlet Bahçeli için sorduğu sorunun cevabını alamamıştı.

Babala TV’deki programda Oğan, kendisine yöneltilen "Şu an Devlet Bahçeli karşınızda olsa ona ne söylemek istersiniz?" sorusuna, "Türk bayrağındaki ‘Türk’ ismini çıkarmayı talep eden HÜDA PAR’la Türk milliyetçileri nasıl yan yana gelebilir?" demişti.

Bahçeli üstelik Sinan Oğan’ı hedef alarak “olmayan siyasi gücünü varmış gibi gösterip siyaseti at pazarına çeviren”, “milli ve ahlaki değerlerle ters düşen fırsatçı acizlerden” olmakla suçlamıştı. Oğan’ın taleplerini de “aşırı talep listesi” olarak tanımlamıştı.

· Sonuçta Sinan Oğan Erdoğan ve Cumhur İttifakı’nı destekleme kararını açıkladı. Basın açıklamasından sonra, soru bile almadan, adeta kaçar gibi gitti. 3 gündür ortalıkta görünmüyor. Tercihini savunan bir açıklama yapamadı.

· Çok kısa zamanda Oğan’ın da Destici, Bahçeli, Kurtulmuş ve Soylu gibi “Erdoğanist” hale geleceğinden kuşku duyulmuyor. Bahçeli, Destici, Hüdapar Başkanından oluşan fotoğraf karesine Oğan’ın da eklenmesi sürpriz olmayacak.

24May/230

ÇIĞLIK GİBİ SON UYARILAR – Ruhittin SÖNMEZ

ruhittin s

ÇIĞLIK GİBİ SON UYARILAR - Ruhittin SÖNMEZ
Ekonomimiz çok kuvvetli alarmlar veriyor. İyi birer ekonomist olduklarına hiç kimsenin itiraz  edemeyeceği isimlerden çığlık gibi uyarılar geliyor.

Türkiye’de ekonomik çöküntünün, yeni bir yönetim anlayışına dönüş olmadan düzeltilmesi mümkün değil. Bu yeni yönetimle hukukun üstünlüğü tesis edildiği, demokratik ilke ve kuralların
işlediği, akla ve bilime dayalı çözüm yollarına başvurulduğu, kurumların işlevine kavuştuğu ve kuralların herkes için işlediği bir düzen kurulmak zorunda.

Kurumların başına bilgili, liyakatli, işini en iyi şekilde yapan, dürüst insanların getirilmesi lazım.

Ancak çok kısa vadede bekleyen ağır sorunların çözümü için de mevcut ekonomi yönetim anlayışının derhal değişmesi şart.

21May/230

HEP AZINLIK GÖRÜŞÜN SAVUNUCUSU OLDUM – Ruhittin SÖNMEZ

ruhittin sHEP AZINLIK GÖRÜŞÜN SAVUNUCUSU OLDUM - Ruhittin SÖNMEZ
Gençlik yıllarımdan beri oy kullandığım seçimlerin sonuçlarından hiç mutlu olmadım. Seçimleri kazanan, iktidar olan partilere muhalif bir vatandaş olarak bir seçim zaferi yaşamadım. Desteklediğim partiler
iktidar olmaktan çok uzak mertebede oy alabildiler.
Ama bugüne kadar yaptığım tercihlerden de pişman değilim.
Demokrasilerde çoğunluğun en doğru kararı verdiği kabul edilir. Çünkü maşeri (toplumsal) vicdan veya milletin ortak kanaatinin en makul ve en doğru kararı verdiği bir ön kabuldür.
Ben ve benim gibi olanlar çoğunluğun verdiği kararlara saygı duymakla (en azından katlanmakla) beraber neden görüşümüzü değiştirmiyoruz?
Mademki “çoğunluk” en akıllıca karar veriyor, bizim de bu “akıllılar” arasına katılmamız daha mantıklı olmaz mıydı?
Mevlana’nın düşünce evrimini yaşayarak çelişki gibi görünen bu durumu anlayabiliriz: “Düşünmeyi öğrendim. Sonra kalıplar içinde düşünmeyi öğrendim. / Sonra sağlıklı düşünmenin kalıpları yıkarak düşünmek olduğunu öğrendim.”
21 yıldır AKP iktidarına karşı duran ve muhalefete oy veren seçmenler kararlarından hiç sapmadan devam ediyorsa bu çoğunluğun kararının doğru olmadığına inandıkları içindir.
Çünkü, kalıpları kırarak düşündüğümüz zaman, çoğunluğun doğru ve isabetli karar verebilmesi için belli şartların varlığının gerektiğini göreceğiz.

16May/230

KAZANACAK ADAY – Ruhittin SÖNMEZ

ruhittin sKAZANACAK ADAY - Ruhittin SÖNMEZ
Seçimlerin resmi olmayan sonuçları belli oldu. Cumhurbaşkanlığı seçimi 2. Tura kaldı. Fakat yüzde 49,5 oy alan R. Tayyip Erdoğan yüzde 45 oy alan K. Kılıçdaroğlu’na göre 2. tura psikolojik ve
sayısal üstünlükle başlayacak.
Sosyolojik olaylar iki kere ikinin dört etmesi gibi kesin öngörülebilir değildir.
İki hafta sonraki seçim için şu soruların cevabı belirleyici olacak:
İkinci turda adaylar ilk turda kendilerine oy veren seçmenlerin hepsinin yine kendisine oy vermesini sağlayabilecek mi? Karşı adaya oy verenlerden bazılarını kendisine oy vermeye ikna edebilecek mi? Ve
Sinan Oğan’a verilen yüzde 5,2 oy ikinci tura kalan adaylara hangi oranlarda gidecek?

12May/230

MİLYAR DOLARLAR NE DEMEK? – Ruhittin SÖNMEZ

ruhittin sMİLYAR DOLARLAR NE DEMEK? - Ruhittin SÖNMEZ
Millet İttifakı’nın Cumhurbaşkanı adayı Kemal Kılıçdaroğlu, sık sık 418 Milyar dolar bir paradan bahsediyor.
“Bu ülkenin 418 milyar doları çalınmış. Kim çaldı, nasıl çaldı ortaya çıkacak. Ortaya çıkmakla da kalmayacak; her kuruşu geri alınacak. Yağma düzeni son bulacak, nepotizm, kayırmacılık son bulacak.
Ucu nereye gidiyorsa gitsin. Evrensel hukuk kaideleri içinde, kesinlikle ve kesinlikle hukuk içinde kalınarak yapılması gereken ne varsa yapılacak” diyor.

9May/230

TÜRKİYE’YE YAKIŞMIYOR – Ruhittin SÖNMEZ

ruhittin s

TÜRKİYE'YE YAKIŞMIYOR - Ruhittin SÖNMEZ

“Hayatımda bu kadar çirkin bir dilin, tehdidin ortaya konulduğu bir seçimle karşılaşmadım. Seçim milletin bayramıdır. Bunlar ne yapıyor savaşa gidiyoruz sanki.”

Bu sözleri söyleyen Meral Akşener’le aynı yaştayım. Gerçekten ben de böylesine düşük seviyeli üslubun hâkim olduğu bir seçimi ilk defa yaşıyorum.

Cumhur İttifakı lideri, adayları ve bileşenleri milletin ekonomik sıkıntılarının konuşulmaması için elinden gelen her şeyi yapıyor.

Hadi sadece üslupları düşük seviyeli olsa ona da “eyvallah” diyelim. Fakat çok kışkırtıcı, ayrıştırıcı ve düşmanlaştırıcı bu nefret dili ile seçimi nasıl atlatacağız diye endişe ediyorum.

5May/230

BİZ ALLAH’TAN EMİR ALIYORUZ, ONLAR KANDİL’DEN… / Ruhittin SÖNMEZ

ruhittin sBİZ ALLAH’TAN EMİR ALIYORUZ, ONLAR KANDİL’DEN… / Ruhittin SÖNMEZ
Bundan önceki yazımda, geçen hafta içinde, Cumhur İttifakı’nın en yetkili ağızlarından duyduğumuz dehşet verici beyanlardan örnekler yazdım. Ama R. Tayyip Erdoğan bunların hepsini gölgede bırakan bir
söz ile yine fark yarattı.
Tarihte “Allah’ın yeryüzündeki gölgesi” olduğunu iddia edenler bile bu kadarına cüret edememişti.
“Baybay Kemal, yanındakilerle beraber bunlar, emri Kandil’deki teröristlerden alıyor. BİZ EMRİ ALLAH’TAN ALIYORUZ. 14 Mayıs’ta emri dağdan alanları mezara gömmeye var mıyız?”
Bu ifadenin neresi tevil edilebilir ki?
Hepimizin ortak tanrısı olan Yüce Allah bize Kur’an-ı Kerim yoluyla mesaj verdi. Bu söz itikadî açıdan çok sorunlu. Haşa “bize Allah doğrudan emir veriyor” anlamına gelmez mi?
Yüce Allah bize kutsal kitabı ile “yalan söylemeyin, iftira etmeyin, hırsızlık yapmayın, kul hakkı yemeyin, kamu malını çalmayın, yönetici iseniz adaletle yönetin, istişare edin, emaneti ehil (liyakatli)
olana verin, başkasının emeğini ve umutlarını çalmayın” gibi emirler veriyor.
Ama sanki Allah bazı kullarını bu emirlerden muaf tutmuş gibi. Allah’tan aldıkları emirler içinde bunlar yokmuş gibi.
Sanki Allah bize Kur’an’da emrettiği “Müslüman doğru, dürüst ve güvenilir insan olmalıdır” ilkesinden bu kullarını istisna saymış gibi.
“Allah’ın emrine uymak” Kur’an’da bildirilen bu ilkelere uygun davranışlarda (amellerde) bulunmaktır.
Bu emirlere kimin uyduğunun takdirini yapacak olan da Allah ve kamu vicdanıdır.