SAMİ SELÇUK: TÜRKİYE AZINLIK TARAFINDAN YÖNETİLMEKTEDİR – Ruhittin SÖNMEZ
SAMİ SELÇUK: TÜRKİYE AZINLIK TARAFINDAN YÖNETİLMEKTEDİR - Ruhittin SÖNMEZ
31 Mart 2024’te yapılan yerel seçimlerde CHP birinci parti, AKP ikinci parti oldu. İktidar (AKP+MHP) azınlıkta kaldı.
Eski Yargıtay Başkanı Prof. Dr. Sami Selçuk, Karar Gazetesinde yazdığı makalede, yerel seçimin bir “güven oylaması”niteliğinde olduğunu, milli iradeye saygı duyularak azınlıkta kalan iktidarın çekilmesi gerektiğini savundu.
Sami Selçuk’a göre, CHP Genel Başkanı, seçim zaferinin ardından, “yerel seçim diye girdikleri seçimi genel seçime dönüştürmeyeceklerini” söyleyerek yanlış yaptı.
Bu görüş iktidarın işine geliyordu. Fakat halkın iradesini yorumlamaktan aciz yandaşlar da destekledi.
Özgür Özel’in tutumu “İlk bakışta aslında olması gereken hukuk açısından doğruydu. Ancak bizim gibi Doğu ülkelerinde değil, Batı ülkelerinde.”
Çünkü Batı’da yerel seçimlerde gerçekten yerel adaylar yarışır. Bizde ise Batı ülkelerinden farklı bir uygulama söz konusu.
Sami Selçuk’un “Gün ışığında demokrasi’yi kavramış diye tanımladığı bu ülkelerde devleti yönetenler yerel seçim propagandalarına asla katıl(a)mazlar. Cumhurbaşkanları, Başbakanlar yerel seçimler için meydanlara in(e)mezler.
Çünkü katılırlar, o alanlara inerler ve azınlıkta kalırlarsa, seçim genel seçime; oylama da güven oylamasına dönüşür.”
Bu durumda parlamentoda güven oylamasında kaybeden iktidarın düşmesi gibi, milli iradenin istemediği iktidar çekilmek zorunda kalır.
Bu mecburiyet “millî iradenin mutlak üstünlüğü”ne olan inançtan yani demokratik bilinçten kaynaklanır. “Zira demokrasiler, milli iradeye kesinkes uymaya, itaate dayanır.”
31 Mart seçimleri propaganda döneminde “devletin başkanı, devletin uçaklarıyla gittiği bütün illerin ve pek çok ilçenin alanlarında, yerel sorunları değil, ülkenin temel sorunlarını gündeme getirerek söylevler çekmiş, yerel seçimlerde partisinin adaylarına oy istemiştir.”
“Bununla da yetinmemiş, adalet, içişleri ve dışişleri dâhil, on yedi bakanını da seçim alanlarına yollamıştır. Dahası, ‘İstanbul seçimlerini kaybeden, Türkiye’de seçimleri kaybetmiş sayılır’ diyerek taahhütlerde bulunmuştur. Kısaca kendi davranışlarıyla ve bağlayıcı sözleriyle bu seçiminin bir ‘GENEL SEÇİM’ düzeyinde, dolayısıyla iktidarı için bir ‘GÜVEN OYLAMASI’ olduğunu sağır sultanlara bile duyurmuştur.”
“Özetle 31 Mart 2024 oylamasının NESNEL, ÇARPICI ve ÇÜRÜTÜLEMEZ SONUCU açıktır ve şudur: İktidar partisi ve destekçisi parti azınlıkta kalmıştır. “
“31 Mart 2024 tarihinden bu yana TÜRKİYE, AZINLIK TARAFINDAN ve de ne yazık ki, ANTİDEMOKRATİK OLARAK YÖNETİLMEKTEDİR.”
“Öyleyse, iktidar da muhalefet de gerçeklere dönmeli, KESİN (MUTLAK) İRADESİNİ SERGİLEYEN BÜYÜK TÜRK HALKINI asla aldatmaya kalkışmamalıdır. Hukukta ve Kur’an’da buyrulan ‘AHDE VEFA’ buyruğuna uymalıdır.”
Ülkemizin yetiştirdiği en iyi hukukçulardan olan Eski Yargıtay Başkanı Prof. Dr. Sami Selçuk böyle söylüyor.
******************************
ECEVİT HÜKÜMETİ ÇEKİLMİŞTİ
“Ne yazık ki, ülkemizde “demokratik bilinç” yetersiz, siyasetçiler de bu ilkelerden yoksundurlar.” Fakat siyasi tarihimizde bu ilkenin uygulandığı bir örnek vardır:
Türk siyasi tarihinde, 14 Ekim 1979 yılında yapılan “ara seçim” oldukça önemlidir. İktidarda Ecevit hükümeti vardı. Ecevit hükümeti henüz iki yılını doldurmadan Meclis’te değişik nedenlerle boşalan beş sandalye için araseçim yapma zorunluluğu ortaya çıktı.
1979 Milletvekilliği ara seçimlerinde AP: %54,05, CHP:29,33, MSP:7,42, MHP:5,36 oranında oy aldı.
Bu seçime muhalefet partisi olarak giren Adalet Partisi (AP) beş milletvekilliğin tamamını kazandı.
Seçim sonuçları bir GÜVEN OYLAMASI gibi değerlendirildi. Bülent Ecevit, “Bu millet bana olan güvenini geri çekmiştir” diyerek istifa etti.
Ecevit hükümetinin yerine Adalet Partisi (AP) azınlık hükümeti kuruldu. (12 Eylül 1980 askeri darbesi bu hükümet döneminde oldu.)
******************************
CHP ŞU AŞAMADA İKTİDAR OLMAK İSTEMİYOR
AKP Genel Başkanı ve Cumhurbaşkanı R. Tayyip Erdoğan’ın, yerel seçimde ortaya çıkan milli iradeye rağmen, iktidardan çekilmesi söz konusu bile olmadı. Bunun üç sebebi var:
İlki, böyle bir çekilmeyi talep için halkımızda yeterli bir demokratik bilinç olmadığı gibi siyasetçilerde de bu sebeple iktidar gücünü bırakacak bir ilkesel davranış alışkanlığı yoktur.
İkincisi, iktidar değişirse, 22 senelik AKP iktidarı döneminde yapılan birçok işlemler ve eylemler “hukuka aykırı” olduğu gerekçesiyle yargılama konusu edilebilir. Bu ihtimal iktidar yetkililerinde yargılanma korkusu yaratmış olabilir. Bu sebeple de iktidar gücünü sonuna kadar kullanmak istemelerini anlayabiliriz.
Diğer taraftan, CHP’nin ve Genel Başkanı Özgür Özel’in de şu aşamada iktidar olmak istemediği kanaatindeyim. Çünkü AKP/Erdoğan hükümeti ağır ekonomik tablodan çıkabilmek için bugüne kadar içirilmiş en ağır ilaçları reçete etmiş, uygulamaya başlamıştır. CHP iktidara hemen gelse tamamen aynı politikaları uygulamasa da benzer ilaçları vermek zorunda kalacaktı. AKP’ye bağlı güçlü propaganda aygıtı tarafından “CHP ülkeyi yönetemediği için yoksulluk arttı” diye yıpratılacaktı.
CHP, 2002 krizinden sonra Kemal Derviş reçetelerinin uygulanmasından sonra olduğu gibi bir zamanlamayı tercih ediyor sanıyorum.
2002 seçimlerine, Kemal Derviş reçetelerinin ekonomik dengeleri iyileştirmeye başladığı ama halkın alım gücünün dip yaptığı dönemde gidilmişti. Seçim kararı Devlet Bahçeli’nin stratejik hamlesiyle gerçekleşmişti.
2028’den önce Mehmet Şimşek reçeteleriyle ekonominin bozulan dengeleri düzelmeye başlamış olduğu ve fakat halkın çok fakirleştiği bir yılda (mesela 2026’da) erken genel seçime gidilirse muhalefetin kazanma şansı artacaktır.
Ancak böyle bir erken seçim kararının çıkması yine büyük ölçüde Devlet Bahçeli’ye bağlı gibi görünüyor.
2002’de AKP’yi iktidara getiren Bahçeli, belki de 2026’da benzer bir hamle ile AKP’yi iktidardan götürebilir.
Çünkü Bahçeli ve MHP yıllardır iktidar olmak üzere değil, iktidarı belirlemek üzerine kurgulanmış bir politika aygıtı gibi davranıyor.
27/05/2024