MİLLET KAVRAMI VE TÜRKSÜZ TÜRKİYE YARATMAK – Ruhittin SÖNMEZ
MİLLET KAVRAMI VE TÜRKSÜZ TÜRKİYE YARATMAK - Ruhittin SÖNMEZ
Birileri milliyetçilik ve din adına, BOP içeriğine uygun şekilde, Türkiye’yi Türksüzleştirme çabası içinde. Ve bunu kendilerini “yerli ve milli”, yaptıklarını da “ülkeyi kurtarmak” olarak pazarlama becerisi gösterebiliyorlar.
“Türksüz Türkiye” yaratma çabalarını fark edebilmek için siyasal İslamcıların millet kavramına verdiği anlam ile Cumhuriyetimizin kurucu iradesinin modern bilim ışığında verdiği anlam arasındaki farkı bilmek lazım.
Bugün iktidar partisi AKP ve Genel Başkanı R. Tayyip Erdoğan ile iktidarın küçük ortağı MHP ve Genel Başkanı Devlet Bahçeli’nin millet kavramına verdiği anlam aynıdır diyebilir miyiz?
Bu teorik bir tartışma sorusu değil. Türkiye’nin geleceğini şekillendirecek olan sığınmacı sorunu, yeni Anayasa tartışmaları gibi temel meselelerimizi doğru anlamamıza yarayacak bir sorudur bu.
RTE, Millet ve milliyet kavramlarının Fransız ihtilali ile dünyaya yayılan tanımını kabul etmediğini ifade ederek, kendi millet anlayışını şöyle ifade ediyor:
“Bizim kendi medeniyetimizin, kendi tarihimizin, kendi kültürümüzün bir millet tanımı var. Bu bakımdan Osmanlı tam bir millet devletiydi.” “Biz, milleti İbrahim’den geliyoruz.”
“Bizim millet tanımımız, özünü İslam’ın millet anlayışından alır. Pek çok farklı dinden ve kökenden gelen insanı çatısı altında toplayan Osmanlı bunların milliyetlerini, dinlerine göre de tasnif etmiştir. Osmanlı böyle bir devlet, imparatorluktur. Müslümanlar bir millet, Hristiyanlar bir millet, Yahudiler bir millettir. Etnik bakımdan zaman zaman çok küçük karışmalar olsa da bu tarihimizin ve coğrafyamızın gerçekliğine en uygun tanımdır.”
Erdoğan’ın bu tanımı yönettiği devletin anayasasında belirlenen temel tanım ve ilkelere aykırıdır. Cumhuriyetimizin kurucu iradesinin ortaya koyduğu felsefe ve Atatürk’ün millet tanımına da zıt bir görüştür. Bu görüşü savunmak kurucu iradenin, Osmanlı’nın çöküş sürecinde ve Millî Mücadele aşamasında yaşanan tecrübeler ve bilimin ışığında yaptığı, isabetli tercihlerine karşı çıkmaktır.
“MILLET ILE ÜMMET, birbiriyle sözlük anlamları açısından farklı olan; bununla birlikte mutlaka çatışması gerekmeyen iki kavramdır.” Ancak siyasallaştırılarak daraltılan gündemdeki anlamı ile siyasal İslamcıların “ümmet” karşılığı kullandığı “millet” tanımı “Türksüz Türkiye” yaratmak
isteyenlerin bir maymuncuğudur.
****************************
TÜRK OLMAKTAN UTANANLAR
Daha önce de yazdım: Bir kısım siyasetçi, aydın ve yazarlar tarihin en büyük medeniyetlerinden birini kurmuş olan Türk Milletinden olmayı pek içlerine sindiremiyorlar. Türk milletinden bahsederken Kürt, Arap, Çerkez, Laz, Ermeni, Roman gibi etnisiteyi ön plana çıkaran kavramları kullanmakta. Ortak kimliğimizi ifade eden Türk kavramını da bu etnisitelerle eşit bir etnik kavram olarak sıralamaktalar.
Hatta bazıları Türk olmayan Müslümanları yüceltir, bazılarını “soylu kavim” olarak nitelerken Türk
olmayı aşağılamaktan çekinmiyor:
İşte bunlardan biri, Aydın Ünal, Yenişafak’taki yazısında, “Suriyeliler gitsin” diyenlere hitaben yazdığı yazıda “Suç mu işliyor Suriyeliler? Hapishanelerdeki katiller, hırsızlar, tacizciler, tecavüzcüler, çocuk istismarcıları senin soydaşın, vatandaşın, hemşehrin, fikirdaşın, partidaşın, yoldaşın değiller mi?
‘Suriyeliler gitsin’ deme hakkını nereden alıyorsun en başta? Kim verdi sana bu hakkı? Memleketin tapusu senin üzerinde mi? Ne yaptın bu memleket için ki kendini sözcü görüyorsun?” dedi.
Ünal, “Eğer bu ülkeden birinin gitmesi gerekiyorsa sen git!” dediği ve her türlü olumsuz sıfatı yüklediği insanlara “Vallahi bu ülkede seninle yaşamaktansa, 5 değil 50 milyon Suriyeli ile yaşamayı tercih ederim. Senle olandan çok daha fazla ortak yanım var onlarla. Senle olandan daha uzun tarihi birlikteliğim var. Sen bana Suriyeliden çok daha yabancısın.” dedi.
“Suriyeliler gitsin” diyenlere nefret ve öfke kusan bu satırların yazarının Başbakan Başmüşavirliği, Cumhurbaşkanlığı Başdanışmanlığı ve iki dönem milletvekilliği yapmış olmasına şaşırdık mı? Hayır.
İşte bu zihniyet, ülkeye başta Suriyeliler olmak üzere, çeşitli ülkelerden göçleri teşvik etti. Şimdi de Türk olmayan unsurlar ile ülkemizin demografik yapısını bozma politikalarına destek vermeye devam ediyor.
****************************
TÜRKSÜZ TÜRKİYE İÇİN YENİ ANAYASA
AKP Genel Başkanı ve CB Erdoğan, “İnsanı önceleyen, MILLETIN ÇEŞITLILIĞINI VE ZENGINLIĞINI YANSITAN, toplumun gerisinde kalan değil topluma dinamizm katan BIR ANAYASA HEDEFLIYORUZ” demişti.
Bu ifade değiştirilmekte olan nüfus yapısına uygun yeni bir anayasa ve yeni bir devlet yapılanması hedefini ortaya koymakta.
ABD ve İsrail’in ortak projesine (BOP’a) uygun olarak Suriye’den 10 milyon civarında ne idüğü belirsiz insanlar ülkemize itildi. “BOP eşbaşkanı” da bu planın uygulayıcısı oldu.
Böylece 15-20 sene içinde PKK sorunundan daha tehlikeli güvenlik sorunları yaratmak ve BOP kapsamında Türkiye’den koparılmış bir garnizon devlet çıkarmak için büyük bir adım atıldı.
Tekrar hatırlatıyorum: Nüfus olarak azaltılmış, eğitim seviyesi düşürülmüş, aklını iradesini kullanamaz hale getirilmiş Türkler “Yeni Türkiye’de” etkinliklerinin her geçen yıl gittikçe azaldığını görecekler.
En iyi yetişmiş evlatlarını yurtdışına kaptıran, ekonomik açıdan bunaltıldığı için nüfusu artmayıp eksilmeye geçen Türkler ülkenin asli unsuru olarak kalamayacaklar. İstenen bu. Türklerin asli unsur olarak kalamadığı “TÜRKIYE YÜZYILI” için “YENI ANAYASA” aranması bizim için sürpriz değil.
Peki, bütün bu olanlara AKP içinde merkez sağdan gelen milliyetçi kesim ne diyor?
MHP, BBP gibi “Türk milliyetçisi” ve “ülkücü” olduğunu iddia eden siyasi organizasyonlar tepki göstermek şöyle dursun, Türkiye’yi Türksüzleştirme politikalarına ve AKP’ye neden destek veriyor?
Yoksa bunlar da “Türk Milletindenim, İslam ümmetindenim, Garp medeniyetindenim” yerine “Biz, milleti İbrahim’den geliyoruz” demeye mi başladılar?
****
EURO 2024 Türkiye-Avusturya karşılaşmasında galibiyet sevinci sırasında futbolcumuz Merih Demiral’ın yaptığı “bozkurt selamı” gündemi sarstı. Vatandaşlarımızın çoğunun bozkurt işaretine sahip çıkma şuuru umut verici idi.
Fakat, “Türk Milleti” olarak “Türksüz Türkiye” çabalarına karşı duyarsızız. Ülkemizi ve geleceğimizi kaybetmek riskini bir futbol maçını kaybetmek kadar önemli saymıyoruz.
08/07/2024