Ahsen Okyar Söylenmek yerine söylemek lazım…

28Haz/24Kapalı

YANYA, PARGA, PREVEZE, İNEBAHTI, ATİNA, SELANİK, KAVALA… / Ruhittin SÖNMEZ

ruhittin s

YANYA, PARGA, PREVEZE, İNEBAHTI, ATİNA, SELANİK, KAVALA… / Ruhittin SÖNMEZ
Yanya, Parga, Preveze, İnebahtı, Patras, Atina, Selanik, Kavala gibi şehirleri içine alan turumuz “Yunanistan İncileri” adını taşıyordu. Oysaki bu şehirler 500-520 sene kadar Türk egemenliğinde kalmış topraklardı. 1910’lu yıllarda kaybettiğimiz bu vatan toprakları aynen Anadolu’daki şehirlerimiz Manisa, Antalya, Muğla, İstanbul gibi Türk kokan, Türkçe konuşulan, bayrağımızın dalgalandığı,
minarelerinden ezan seslerinin duyulduğu yerlerdi. Yani “Türk İncileri” idi. Oraları gezmek için pasaporta, vizeye ihtiyaç yoktu.
Bayram sonrası 5 günlük bir kültür turuna katılarak bu şehirleri gezdik. Geziye katılanların üçte ikisinden fazlası vize gerektirmeyen yeşil pasaportlu idi. Kalanlar da bir şekilde Şengen vizesi alabilmiş “şanslı” vatandaşlarımızdı.

****

Eski vatan topraklarına pasaport ve vize alarak girebilen biz Türkler, mevcut Türkiye sınırları içindeki vatan topraklarını işgalden ve Türk Milletini esaretten kurtaran Mustafa Kemal Atatürk ve milli mücadele kahramanlarına ne kadar şükran ve minnet duysak azdır. Millî mücadele ile Sevr Antlaşmasını yırtıp atmasaydık şimdi İstanbul, İzmir, Edirne veya Antalya dahil birçok şehrimizde azınlık olarak yaşayacak veya bu şehirlere gitmek için de pasaport veya vize almamız gerekecekti.
Bu gezide aklımdan çıkmayan bir başka husus mevcut vatanımızın da aynı akıbete uğramaması için uyanık olma mecburiyetimizin olması. Fakat Yunanistan’ın son 20 senede işgal ve ilhak ettiği Ege’deki adalarımıza karşı bir milli refleks oluşmadı. On milyondan fazla sığınmacı ile bozulmaya
çalışılan demografik yapımız sebebiyle toplumsal bir tepki gösteremiyoruz. Bunlar endişe verici.

****

Yunanistan’da gezdiğimiz bu şehirlerin hepsinde de Türk izleri elden geldiğince silinmiş. Osmanlı eseri olan camilerin ibadete açık olanını görmedim. Cami olarak muhafaza edilenlerin minareleri kısaltılmış ve çan kulesine çevrilmişti. Bazılarının dış taş duvarları sıvanmış ve bazı duvarlara resimli
mozaik kaplama yapılmıştı. Toplantı salonu veya başka maksatlı kullanılan camiler de kapalıydı.
Osmanlı’dan kalan imaret, şifahane, kamu binası, sosyal ve ticari alanlardan da Türk izleri silinmeye çalışılsa da üç nesil öncesi atalarımızın yaşadığına delil teşkil eden bazı eserleri görmek bizi heyecanlandırmaya yetiyordu.
Bunları düşmanca duygular oluşsun diye yazmıyorum. Halklar arasında görünüşte bir sorun yok.
Mesela bir restorandaki garson kız Anastasya, İstanbul’dan mübadele ile göçmüş “Türk Dimitri” bize sevgi doluydu. Fakat devlet politikalarının ne olduğunu bilmek ve hazırlıklı olmak gerekir diye düşünüyorum.

**************************

TARİH – TABİAT – TURİZM  

YANYA’da Tepedelenli Ali Paşa Sarayı ve Fethiye Camii korunmuş. (Biraz geç vardığımız için kapalı olduğundan içini göremedik.) Ali Paşa Yanya Valisi iken isyan başlatarak ayrı bir devlet kurmaya çalışmış ve 1822’de Osmanlı ordusu tarafından isyan bastırıldıktan sonra öldürülmüştü.
Bu isyandan 7 sene sonra Yunanistan bağımsızlığını kazanmıştı.
Yunanlıların Türk’e zarar verenleri kahramanlaştırdıkları anlaşılıyor. Osmanlı’ya isyan eden Tepedelenli Ali Paşa’nın sarayını korudukları gibi isyancı Kavalalı Mehmet Ali Paşa’nın da Kavala’da doğduğu evini korumuş ve önüne at üstündeki heykelini dikmişler.   

PARGA çok şirin bir sahil kasabası. Kanuni Sultan Süleyman’ın 13 yıl sadrazamlığını yapan, Kanuni Süleyman’ın kardeşi Hatice Sultan’ın eşi Pargalı İbrahim’in doğduğu yer burası. Burayı gezerken doğal güzelliği, şirin evleri, daracık sokaklarda küçücük turistik eşya satan dükkanları, plajı, kalesi ile huzur dolu bir tatil beldesinin keyfini çıkarıyorsunuz. Bir yandan da Pargalı İbrahim’in 1493’te burada başlayan hayatının Osmanlı sarayında neredeyse padişahınki ile mukayese edilebileceği güç, kudret ve servete ulaştıktan sonra 41 yaşında iken idam edilmesini tasavvur edebiliyorsunuz.

PREVEZE Parga’nın da bağlı olduğu küçük bir sahil şehri. Bizim için burayı anlamlı kılan olay 1538 tarihinde yapılan Osmanlı donanmasının zaferiyle sonuçlanan Preveze Deniz Savaşı.
Kaptan-ı derya Barbaros Hayreddin Paşa’nın Preveze Kalesi önünde, Andrea Doria komutasındaki Haçlı donanmasına karşı kazandığı bu zaferden sonra Akdeniz bir Türk gölü
olmuştu. Bu şirin ilde Preveze Savaşını anlatan bir anıt veya yazı görmedik.   
İNEBAHTI veya Aynabahtı (Yunanca Naupaktos) da Preveze’den 150 km mesafede ve güneyinde bir liman kasabası. Bizim için burayı önemli kılan bu defa zafer değil, büyük bir yenilgi ile sonuçlanan 1571 yılında yapılan İnebahtı Deniz Savaşıdır.
Bu savaşta Osmanlı donanmasının başına Kaptan-ı Derya olarak kara ordusu kumandanı Müezzinzade Ali Paşa’yı, başkomutanlığa yine kara ordusu kumandanı Pertev Paşa’yı getirmesi ve bunların aldığı yanlış kararlar sonucu Haçlı donanması karşısında Osmanlı donanmasının büyük kısmının yok edildiğini hüzünle hatırlıyoruz. Neyse ki Sokollu Mehmed Paşa’nın, Venedik elçisine, “Biz Kıbrıs”ı almakla sizin kolunuzu kestik, siz İnebahtı’da bizi yenmekle, sakalımızı tıraş ettiniz. Kesilen kolun yerine yenisi gelmez, fakat kesilen sakalın yerine daha gür çıkar” sözünün gereği yapılmış. Altı ay içerisinde 150 Kadırga inşa edilerek Osmanlı donanması yine eski haline getirilmiş.
Tarihimizde önemli olaylara tanıklık etmiş bu küçük kasaba ve illerde, “Şimşek gibi Türk atlarının geçtiği yollardan” geçerken “hala o hatıraların gözümüzden gitmediğini” hissedebiliyorsunuz.

****

METEORA Yunanistan’da Selanik’ten Yanya’ya giderken (4,5 saat kadar mesafede) Meteora denilen bir dini kompleks var. UNESCO Dünya Mirasları Listesi’nde yer alan fantastik bir alan burası.
Tektonik hareketler sonucu, denizaltında milyonlarca yılda oluşmuş kayaçların yukarı itilmesiyle oluşmuş, devasa doğal sütunlar halindeki, sarp ve 400 metreden yüksek kayalıklar birer tabiat harikası. Bu kayalıklar üzerinde kurulu manastırlar çok turist çekiyor. Bu manastır kompleksi 10.
ve 11. yüzyıllarda inzivaya çekilen ilk Ortodoks keşişler tarafından inşa edilmiş. Dinlerini güvenli bir şekilde yaşamak için iplerle tırmanarak çıkabildikleri kayaların tepelerine nasıl manastır yapılabildiğini anlamak kolay değil.
Osmanlı döneminde bile burada 20’den fazla manastır varmış, halen 6 manastır açık.
Bu manastırlara kadınların pantolonlu ve dekolte kıyafetle girmesine izin verilmiyor. Pantolon üzerine bir şal bağlayarak girebiliyorlar. Ayrıca manastırın içinde resim çekmek kesinlikle yasak.

****

Bu güzel tatil beldelerinde bir yandan çevredeki güzelliklerle ruhumuzu dinlendirirken tarihi olaylardan dersler çıkarmaya çalışmak garip görünebilir. Ama insan karmaşık bir yapı ve bu mümkün olabiliyor.
Devam edeceğiz….

27.06.2024

Bu yazıyı beğendiniz mi?

RSS Kaynağımıza abone olun!

Yorumlar (0) Geri izlemeler (0)

Üzgünüz, yorum formu şu anda kapalı.

Geri izleme yok.