Ahsen Okyar Söylenmek yerine söylemek lazım…

7Haz/24Kapalı

YANLIŞ VERİYLE DOĞRU ÇÖZÜM ÜRETİLEMEZ – Ruhittin SÖNMEZ

ruhittin s

YANLIŞ VERİYLE DOĞRU ÇÖZÜM ÜRETİLEMEZ - Ruhittin SÖNMEZ
Ekonomist Prof. Dr. Emre Alkin “Yanlış veri, yanlış reçete yazdırır…” başlıklı yazısında yeni ekonomi yönetiminin gerçeği yansıtmayan TÜİK verileri ile mi yoksa bu verileri yanlış kabul ederek mi karar aldığını sorguluyor.
Ekonomist Mahfi Eğilmez de bu yazıyı önemli ve değerli bulmuş olmalı ki Twitter (X) üzerinden paylaştı.
Ben de bir yıl kadar önce YANLIŞ VERİ İLE DOĞRU POLİTİKA OLMAZ başlıklı bir köşe yazısı yazmıştım.
Çünkü mühendis ve yönetici olarak çalıştığım uzun yılların bana kazandırdığı en önemli özelliklerden biri her türlü tartışmayı veri bazlı yapmaktır.
Aldığım eğitim ve tecrübelerime göre, doğru bir şekilde ölçümünü yapamadığınız bir konuda doğru çözüm üretmek mümkün olmaz.
Bu yüzden demiştim ki; doğru ve güvenilir verilere dayanmayan tartışmalar gerçekler üzerinden
değerlendirmelere imkân vermez; duygulara, ön yargılara, sempati veya antipatilere dayalı hale gelir.
Böyle olunca çevresinde gördüğü araba sayısı, dolu lokanta ve otellere bakarak “ekonomide işler tıkırında” zannedenler olur.

****

Birey olarak yanlış algılamanın zararı sadece kendimize olur. Fakat büyük bir işletmenin veya bir devletin yöneticisi iseniz yanlış verilere kanarak yanlış kararlar almanızın bedeli çok ağır olur.
Modern işletmeler ve devletler, daha verimli yöntemler uygulamak ve başarılı olabilmek için, doğru ve güvenilir veriler üretmeye ve bu verileri doğru analiz etmeye çalışırlar.
Bu bakımdan gelişmiş ülkelerde İstatistiksel verileri üreten kurumlar -aynı Merkez Bankaları gibi - bağımsız statüde olurlar.
Bu bağımsızlığın sebebi verilerin hiçbir etki ve baskı olmadan doğru bir şekilde üretilebilmesi içindir.
Çünkü, Stephen Hawking’in ifadesiyle, “Bilgisayarın ne kadar büyük ve kapasiteli olursa olsun, yanlış veri yüklersen sonuç yanlış çıkar.”
2016 yılına kadar, üçlü kararname ile gelen, TÜİK Başkanları 5 yıl görev yapardı. Bu sürede görevlerini bağımsız, tarafsız, bilimsel yöntemlere uygun ve şeffaf olarak yaparlardı. Bu yüzden TÜİK en güvenilir kurumlarımızın başında gelirdi.
Ancak 2016’dan sonra yanılmıyorsam 5 TÜİK Başkanı ve 5 TCMB Başkanı değişti.
2011- 2016 arası görev yapan TÜİK’in son bağımsız Başkanı Birol Aydemir, Mehmet Şimşek göreve geldiğinde şu uyarıyı yapmıştı:
“TÜİK’in bağımsızlığı Merkez Bankası’nın bağımsızlığından daha önemlidir.” “İktidarın ve Mehmet Şimşek’in yapması gereken ilk iş TÜİK’e bağımsızlığını geri vermesidir. Hesaplamalarda yaptıkları yanlışları, manipülasyonları düzeltmektir. Ve gerçek enflasyonu (özellikle son iki yılı) yeniden hesaplattırmaktır.”

*****************************

TÜİK HALÂ BAĞIMSIZ VE GÜVENİLİR DEĞİL
Prof. Dr. Emre Alkin, ekonominin kaptanı Mehmet Şimşek’in yapması gereken bu ilk işi yapmamasının sonuçlarını tartışıyor:
“Geçen yıl bu zamanlarda göreve başlayan Merkez Bankası yönetimi karşılarında %38,21’lik bir yıllık enflasyon bulmuşlardı. (ENAG’a göre yüzde 108,58) Biz o tarihlerde böyle bir enflasyon oranının mümkün olmadığını söylemiştik. Çünkü Nurettin Nebati-Şahap Kavcıoğlu yönetiminin politika faizini anlamlı olmaktan çıkarıp döviz kurlarına baskı uygulamalarının neticesinde fiyatların yükseldiği aşikârdı ama TÜİK’in bunları gizlediği izlenimi tavan yaptı.”

TÜİK’in enflasyon rakamlarına hiç kimse güvenmiyordu.
Çünkü, bağımsız ekonomistlerden oluşan ENAG’ın enflasyon rakamları TÜİK rakamlarının 3 kat kadardı. Hayatın içinde vatandaşın hissettiği enflasyon oranı ENAG verilerine daha yakındı.
Çünkü, işçi, memur ve emekli maaşlarına resmi enflasyon üzerinde artış yapıldığında bile bu kesimlerin alım gücü düşmeye devam ediyordu.
Kanaatimce, Maliye ve Hazine Bakanı Mehmet Şimşek ve son iki Merkez Bankası Başkanı (Hafize Gaye Erkan ve Fatih Karahan) TÜİK’in verilerini doğru kabul ederek ekonomide dengeleri kuramayacaklarını biliyorlar.
Fakat bildikleri doğruyu hemen hayata geçirmelerinin sakıncaları vardı.
Gerçek enflasyon açıklanırsa, TÜİK enflasyonuna göre yapılan maaş artışlarının gerçek enflasyonun altında olduğu ortaya çıkacaktı. Hem “çalışan ve emeklilerimizi enflasyona ezdirmedik” sözünün doğru olmadığı anlaşılacaktı. Hem de milyonlarca insan aradaki fark kadar cebinden çalındığını fark edecek ve bu hakkını talep edecekti.
Bunlar seçim öncesi ciddi siyasi risk oluşturuyordu.
****

Bir yandan çaresizce kurları baskılamaya devam ettiler. Faizleri de kademeli olarak arttırdılar ama gerçek enflasyonun çok altında kalan oranlar etkili olmadı.
“Rasyonel ekonomi” anlayışının “faizler arttıkça enflasyon düşer” kuralı tersine işledi gibi göründü.
TÜİK’in açıkladığı resmi enflasyon bu kadar yüksek faiz artışlarına rağmen yüzde 75,45’e kadar yükseldi. ENAG’ın verilerine göre; ise yıllık enflasyon yüzde 120,66 oldu.
Sanki R. T. Erdoğan’ın “faiz sebep enflasyon sonuç” tezini doğrulamış gibi bir durum ortaya çıktı.
Ama gerçek böyle değildi. Erdoğan bu tezinin doğrulandığını görseydi, Mehmet Şimşek ve Fatih Karahan’ı derhal görevden alır, yerine Nurettin Nebati- Şahap Kavcıoğlu ikilisine yeniden görev verirdi.

****

Bazı ekonomistler “doğru rakamların açıklanmasının sağlayacağı güven ortamı ve faydanın, yaratacağı sakıncalardan fazla olacağını” söylüyorlar.
Fakat Erdoğan ve ekonomi kurmayları bunu göze alamıyorlar.
Halen, TÜİK’in enflasyon rakamlarına yine hiç kimse güvenmiyor.
Ekonomik verilere ve ekonomi yönetimine güven sağlanamayınca da işler bir türlü düzelmiyor. Derin
yoksullaşma çizgisinin altına düşen milyonların sayısı her geçen gün artıyor.
Emre Alkin haklı: “Yanlış veri karar alıcıların yanlış reçeteler yazması sonucunu doğuruyor. Bir de hem siyaseti hem de piyasaları idare ederken vatandaşların refahı unutuluyor.”
06/06/2024

Bu yazıyı beğendiniz mi?

RSS Kaynağımıza abone olun!

Yorumlar (0) Geri izlemeler (0)

Üzgünüz, yorum formu şu anda kapalı.

Geri izleme yok.