
ZAFER SEVİNCİ – Ruhittin SÖNMEZ
ZAFER SEVİNCİ - Ruhittin SÖNMEZ
Beşar Esad’ın devrilip Rusya’ya kaçmasıyla, Suriye içinde ve dışındaki Suriyelilerin coşkulu sevinç gösterilerini izliyoruz. Çünkü “Esad 1 milyon insanın katlinden ve 12 milyon kişinin ülkesinden kaçmasından sorumlu bir diktatör.”
Irak’ta Saddam Hüseyin, Libya’da Muammer Kaddafi, Mısır’da Hüsnü Mübarek devrildiğinde de benzer kutlamaları yapmıştı. Devrilen diktatörlerden ve zulümlerinden kurtulduğunu zanneden coşkulu kalabalıklar sonraki dönemlerde başka çilelerle karşılaştılar.
Suriye’de yaşayanların gelecekte barış içinde yaşamaları, ülkelerini imar ederek huzura ve refaha kavuşmaları dileğimizdir. Ancak bu çok kolay olmayacak.
Suriye’de Fırat’ın batısında İdlip bölgesinde Türkiye destekli SMO ve HTŞ vardı. Muhalif güçlerin başını çektiği HTŞ (Heyet Tahrir Şam) İdlip’ten çıkıp, Halep, Hama, Humus, Şam’ı ve ülkenin en güneyindeki Dara’yı kontrol altına aldı. SMO ise PYD’nin kontrolündeki Menbic ve Tel-Rıfat’ı ele geçirdi.
Fırat’ın doğusunda petrol zengini olan bölgede ABD ve SDG (PKK/PYD) var. SDG (PYD) Suriye’nin üçte birine ve en büyük petrol kaynaklarına sahip.
Rusya’nın ülkenin batısındaki Lazkiye’de, ABD’nin ülkenin güneydoğusundaki Al-Tanf askeri üssü bulunmakta.
Bütün bu güçler geçiş sürecinde nasıl davranacak, bir ortak yönetim altında birleşme mümkün olacak mı? Yoksa birbirleriyle çatışacaklar mı henüz belli değil.
Türkiye Suriye’nin toprak bütünlüğünü savunuyor. Bunu hem CB Erdoğan ve hem de Dışişleri Bakanı Hakan Fidan sıkça vurguluyorlar. Belki de “82 Halep, 83 Şam” sloganlarıyla sanki bu topraklar Türkiye tarafından fethedilmiş gibi sevinenleri ikaz ediyorlar.
Farklı egemenliklerin ortaya çıktığı böylesine karmaşık bir yapıdan toprak bütünlüğünü korumuş yeni bir Suriye yapılanması doğar mı? Kolay değil. Bu güçler arasında iktidar ve toprak paylaşımı savaşı olması muhtemel.
HTŞ Lideri Colani’nin ılımlı mesajlar vermesi olumlu. Ama biliyoruz ki HTŞ eski El-Kaide örgütüdür ve cihatçı gruplardan oluşmaktadır. Afganistan’da Rusya’nın yenilip çekilmesinden sonra mücahitler arasında beş yıl süren bir iç savaş yaşandığını unutmayalım.
Yani Suriyeliler açısından bakarsak bir diktatörden kurtuldukları için sevinmeleri normal ama “zafer sevinci” için erken görünüyor.
ESAD SONRASI SURİYE – Ruhittin SÖNMEZ
ESAD SONRASI SURİYE - Ruhittin SÖNMEZ
Beşar Esad 13 yıllık bir direnişten sonra en güçlü olduğu zannedilen bir zamanda yıkıldı. Esad daha düne kadar, T.C. Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın görüşme taleplerine karşı, üstenci bir üslupla, “işgal etiğiniz yerlerimizden çıkın öyle görüşelim” diyordu.
Aynı Esad, henüz bir devlet bile olmayan, HTŞ kuvvetlerine 12 gün içinde hiç savaşmadan ülkenin en önemli şehirlerini teslim etti. Kendisi de ülke dışına kaçtı. (HTŞ, Türkiye destekli Suriye Milli Ordusu / SMO ile birlikte hareket ediyor.)
Aslında bütün gücünü Rusya ve İran’dan aldığı desteğe bağlı olduğu anlaşılan Esad Suriye’si öz kaynakları ve kendi insan gücüne dayanmayan totaliter yönetimler için ibret teşkil etmeli.
Mart 2003’te çöken Saddam’ın yönettiği Irak’ın ordusu gibi, Suriye Ordusu da savaşmadan çöktü. Kurtarılan / fethedilen şehirler normal savaşlarda şiddetli çatışmalar ve sonrasında yenen tarafın düzenli ordu birliklerinin işgali görüntülerine sahne olur. Oysaki Halep, Hama, Humus ve Şam’ın HTŞ güçleri eline geçişinde -düzenli birlikler değil- motosikletli, otomobilli, kamyonlu eli silahlı üniformasız insanların ve sivil kişilerin adı geçen şehirlere akın akın gidişlerini izledik.
Rusya’nın Ukrayna’da gücünü önemli ölçüde kaybettiği, İran’ın Suriye’de ve İsrail’le çatıştığı alanlarda güç kaybettiği için müdahale dahi edemediği, Esad’a bağlı rejim ordusundan komutanların çoğunun muhalefet kanadına geçtiği görüldü.
AKLI BAŞINDA BİR YÖNETİM BÖYLE HATALAR YAPMAZ – Ruhittin SÖNMEZ
AKLI BAŞINDA BİR YÖNETİM BÖYLE HATALAR YAPMAZ - Ruhittin SÖNMEZ
Prof. Dr. Esfender Korkmaz çok tecrübeli bir akademisyen, ekonomist, gazeteci ve siyasetçidir. Yeniçağ Gazetesi’ndeki son köşe yazısının başlığı “TÜİK’in enflasyon yanlışı ortaya çıktı” idi.
Bu yazıda Esfender Hoca “2019 yılından beri TÜİK enflasyonu düşük gösteriyor. TÜİK kamu görevi yapıyor. Verileri eksik göstermesi kamu görevini kötüye kullanmaktır.
Dahası maaş ve ücret alandan, devlete ve işverene haksız gelir aktarmaktır. Eğer 2019’dan beri maaş ve ücretler gerçek enflasyona göre düzeltilseydi, bugün herkesin eline yüzde 31 dolayında daha fazla para geçecekti.
İşçi ve memur sendikalarının TÜİK’e ve hükümete dava açmaları gerekir” diyor.
Aynı gün basına bir haber düştü: Emekli Yargıtay Üyesi Seyfettin Çilesiz böyle bir dava açmıştı. TÜİK’in açıkladığı enflasyondan dolayı emeklilerin düşük zam aldığı için açılan davada Ankara 6. İdare Mahkemesi TÜİK lehine karar verdi. Üstelik TÜİK mahkemeye madde sepetini açıklamadığı ve bir belge sunmadığı halde. Dava istinafa taşındı, Bölge İdare Mahkemesi’nde görülecek.
ABD’NİN TÜRKİYE VE KÜRDİSTAN PLANI – Ruhittin SÖNMEZ
ABD’NİN TÜRKİYE VE KÜRDİSTAN PLANI - Ruhittin SÖNMEZ
Türkiye’de yeni açılım süreci başlatma girişiminin Ortadoğu’daki gelişmelerle çok yakın bağı olduğu açık. Bu gerçek içeride çok seslendirilmese de dışarıda çok daha açık bir şekilde dile getiriliyor.
Şimdi Prof. Dr. İskender Öksüz’ün köşe yazısında aktarılan bir röportajda anlatılanlara bakalım.
Irak Kürdistanı’nın Rûdaw ajansına verdiği röportajında (https://bit.ly/Rudaw-Semavi) Temel Strateji Araştırma Merkezi Başkanı Abdurrahim Semavi’nin anlattıkları ilginç.
“Türk hükümetinin 15-16 aydır hazırladığı bu proje sadece Türkiye'deki Kürt sorununun çözümüne yönelik değil. Projeye göre Ortadoğu Kürtleriyle büyük bir ittifak kurulacak, Doğu, Batı ve Güney, Kuzey Kürtleriyle (İran- Irak- Suriye ve Türkiye’deki ayrılıkçı Kürtler kastediliyor) ittifak kurulacak. Bu projenin hazırlığıdır. Bunu ifade etmek istiyorum.”
“Proje 5 yıl içinde yapılacak. Türkiye halkı ve Kürtler projeye hazır olana kadar proje adım adım inşa edilecek... 5 yıl içerisinde sadece Kandil'de olanlar değil, diasporada yaşayanlar da geri dönecek ve onlara da geri dönüş yolu açılacaktır.”
HALDEN ANLAYAN VE ANLAMAYANLAR – Ruhittin SÖNMEZ
HALDEN ANLAYAN VE ANLAMAYANLAR - Ruhittin SÖNMEZ
Türkiye bir yandan geniş kesimlerin derin yoksullukla mücadele ettiği bir ülke. Diğer taraftan devleti yönetenler halkın halinden anlamak yerine kendi yarattıkları yapay gündemlerle meşguller.
Bir zamanlar bir esnafın fırlattığı yazar kasa ile hükümet düşerken, şimdi açlık sınırı altında kıvranan çiftçi, esnaf, işçi ve emeklilerin çığlıklarını duyan yok.
Milletin önemli bir kesimi ülkede hak, hukuk, adalet mahrumiyeti olduğu inancı içinde.
Muktedirlerle ters veya farklı düşünenler bir sabah ansızın tutuklanabilmekte. Nasuh Mahruki gibi Türkiye’nin gururu olan, binlerce kişiyi doğal afetlerde kurtarmış, uluslararası dağcılık alanında ülkemizi başarıyla temsil etmiş bir kişi Yüksek Seçim Kuruluna güvensizliğini beyan etti diye 12 m2’lik bir beton kutuya konuldu.
Türkiye, “Atatürk’ün askerleriyiz!” diye yemin eden teğmenlerin ordudan ihracı istenirken, 40 bin kişinin ölümünden sorumlu terörist başına güzellemeler yapılıp, TBMM’e davet edildiği bir ülke oldu.
Milli Eğitim Bakanlığı cemaat ve tarikatlara okullarda sözde “değerler eğitimi” verdirirken, belediyelerin modern kreşlerini kapatma derdinde.
Bütün bu olanlara tepki gösterenler, yargı yoluyla cezalandırılmakta.
Oysaki büyük devlet adamları halkın halinden anlarlar. Modern tabiriyle “empati” yapmaya çalışırlar. Yani onların yerine kendini koyarak duygularını anlamaya çalışırlar, neden bu tepkilerin var olduğunu sorgularlar. Halden anladığınız zaman bulduğunuz çözüm de gerçekçi olur.
Meramımı anlatmak için tarihten birkaç örnek vermek istiyorum.
KILIÇDAROĞLU’NUN MAHKEMEDE ANLATTIKLARI – Ruhittin SÖNMEZ
KILIÇDAROĞLU’NUN MAHKEMEDE ANLATTIKLARI - Ruhittin SÖNMEZ
CHP’nin 7. Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu dönemin Başbakanı R.T. Erdoğan’a Hakaret suçlamasıyla yargılandığı Asliye Ceza Mahkemesinde “savunma” yerine manifesto gibi beyanlarda bulundu.
Kılıçdaroğlu 2013-2014 yılları arasında meydanlarda yaptığı konuşmalarda AKP Genel Başkanı Erdoğan için ağır suçlamalarda bulunmuş. Bu konuda aleyhine açılan davada, zamanın ana muhalefet partisi lideri Kemal Kılıçdaroğlu 11 yıl 8 aya kadar hapis ve siyasi yasak talebiyle yargılanıyor.
Dava Başbakan Erdoğan’ın şikayetiyle açılmış. Ama Erdoğan 15 Temmuz 2016 darbe girişiminden sonra, o tarihe kadar Kılıçdaroğlu dahil olmak üzere, açtığı davaları geri çekti. Şikayetlerinden de vaz geçtiği için bu davada halen müdahil değil.
“Saray’a yakın gazeteci” Abdülkadir Selvi bu durumu “Cumhurbaşkanı Erdoğan, Kılıçdaroğlu’nu affetti” diye yazdı. Selvi’nin demokrasi anlayışına bakın ki, iktidar partisi genel başkanı şikayetinden vazgeçince ana muhalefet partisi genel başkanını affetmiş oluyormuş!
Ancak demokratik bir devlet olduğu iddiasındaki bir ülkede, ana muhalefet partisi liderinin başbakan hakkında on yıl önce söylediği sözleri sebebiyle 11 yıl 8 aya kadar hapis ve siyasi yasak talebiyle yargılanıyor olması iyi bir şey değil.
Adalet Bakanının, dava hakkında yorum yaparken, muhalefete tehdit anlamına gelecek sözlerini fazla siyasi buldum. Bakan yargıya baskı yapılıyor görüntüsü verecek sözlerden sakınmalı.
Bu dava niteliği itibarıyla siyasi bir davadır. Kılıçdaroğlu da siyasi bir savunma yapmıştır. Erdoğan hakkındaki iddialarının ve sert ifadeli ithamlarının kitlelere ulaşması için mahkeme salonundan seslenmeyi tercih etmiştir.
Kılıçdaroğlu son Cumhurbaşkanlığı seçiminde kazanamayacağı belli olduğu halde aday olduğu için çok eleştirildi. Ben de eleştirdim, eleştiriyorum. Ancak Kılıçdaroğlu uzun yıllar bürokrat ve siyasetçi olarak görev yapmış ve hakkında en küçük bir yolsuzluk ve şaibe iddiası dahi olmayan bir kişi. Bu yüzden hırsızlık, yolsuzluk konularındaki hassasiyeti inandırıcı bulunuyor.
Davanın kendisi hakkında şu safhada yorum yapmayacağım. Kemal Kılıçdaroğlu’nun mahkemeden çok yargı dışındaki kişi ve kitlelere verdiği mesajlarında, önemli bulduğum bazı konuları yorumlamaya çalışacağım.
ERDOĞAN AÇLIK VE YOKSULLUKLA MÜCADELE ZİRVESİNDE – Ruhittin SÖNMEZ
ERDOĞAN AÇLIK VE YOKSULLUKLA MÜCADELE ZİRVESİNDE - Ruhittin SÖNMEZ
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, G20 Liderler Zirvesi’nde, “Sosyal Kapsayıcılık ile Açlık ve Yoksullukla Mücadele Oturumu”na iştirak etti.
G20 Liderler zirvesi kapsamında Brezilya’da yapılan toplantılar için üç ana başlık seçilmiş. Bunlardan ilki “açlık, yoksulluk ve eşitsizlikle mücadele.”
Erdoğan “dünyada nerede bir kıtlık, açlık, felaket, çatışma, trajedi varsa Türkiye ilgili tüm resmî kurumları ve sivil toplum kuruluşlarıyla oradadır, ihtiyaç sahiplerinin her daim yanındadır” mesajını verdi. Özellikle Türkiye’nin Gazze ve Lübnan’a yaptığı insani yardımları anlattı.
Oysaki dünyada açlık ve yoksulluk sorunu var ama Türkiye’de de aynı sorun büyümekte.
Türkiye’de vatandaşların önemli bir bölümü açlık v yoksulluk sınırının altında bir gelirle yaşama mücadelesi veriyor.
Türk-İş verilerine göre Ekim 2024 ayında açlık sınırı 20 bin 431 TL’ye, yoksulluk sınırı da 66 bin 553 TL’ye yükseldi. Asgari ücret bile açlık sınırının 3 bin 429 TL altında kalıyor. Türkiye’de ortalama ücretler de asgari ücret seviyesine yakın mertebeye düştüğü için nüfusun büyük kısmının açlık sınırı altında kaldığı ortada.
HALKA RAĞMEN ÇÖZÜM SÜRECİ – Ruhittin SÖNMEZ
HALKA RAĞMEN ÇÖZÜM SÜRECİ - Ruhittin SÖNMEZ
Millete işi gücü bıraktırıp bilmece çözmeye zorluyorlar. Cevabı merak edilen soru şu: Devlet Bahçeli
“Öcalan açılımını” CB Erdoğan’a haber vermeden mi yaptı, yoksa birlikte karar verdikleri bir planı belli bir senaryoya göre uygulamaya mı çalışıyorlar?
Millet bu soruyla meşgul edilirken, Devlet Bahçeli Öcalan’ı Meclis’te konuşturma ve (terörü bitirme karşılığında) terörist başına af getirmek projesini her hafta tekrarlıyor. Erdoğan sanki bu fevkalade önemli sözler söylenmemiş gibi bu konudan bahis açmıyor.
Şimdi bir de her gün saat 15’te MHP’nin resmi hesabından Bahçeli’nin “Vakit Tamam” başlıklı şifreli mesajları yayınlanıyor. Milletin bütün dertleri unutulsun diye dikkatler siyasetin çelik çomak oyununa çekiliyor.
Neymiş efendim, “Bahçeli bu mesajlarla kime sesleniyor ve ne anlatmak istiyormuş?”
Devlet Bahçeli neden “Yalnız kalırsınız bazen en yakınınız bile anlamaz sizi” mesajı yayınlamış?
Milletin kaderini ilgilendiren bu kadar ciddi bir meselede ülkeyi yönetenlerin millete verdiği değere bakar mısınız?
Böyle şifreli mesajlar göndereceğine, Devlet Bahçeli ne demek istiyorsa ve kime demek istiyorsa açık açık söylese olmaz mı?
KÜRT SORUNU VAR MI, SİYASİ ÇÖZÜM NE DEMEK? – Ruhittin SÖNMEZ
KÜRT SORUNU VAR MI, SİYASİ ÇÖZÜM NE DEMEK? - Ruhittin SÖNMEZ
MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli bir yandan yeni bir “çözüm süreci” başlatmak istiyor. Önceki “çözüm sürecinde” bile dile getirilemeyen “Öcalan TBMM’de konuşsun” çağrısı yapıyor. Fakat diğer taraftan “Kürt Sorunu yoktur” görüşünü dile getiriyor.
Cumhurbaşkanı Erdoğan Diyarbakır’da, 2005 yılında, “Kürt meselesi benim meselemdir” diye konuşmuştu.
Oslo’da PKK ile T.C. arasında, bir hakem devlet başkanlığında, 2009 yılında gizli müzakereler başlatıldı. 2013-2015 yılları arasında “Çözüm Süreci” adı altında PKK ile Türk Devleti arasında açıkça müzakereler yürütüldü.
2015 yılından sonra Erdoğan “Türkiye’de artık Kürt sorunu yoktur ; Kürt kardeşlerimin sorunları vardır. Türk kardeşimin de sorunu var, öyle mi? Ülkemde yaşayan tüm etnik unsurların her birinin sorunları var. Bu sorunları gidermek için çalışacağız, ayrım yapmayacağız. Sanki bu ülkede Kürt
sorunundan başka bir mesele yok. Bu, ülkeyi bölmeye gayret etmektir, ayrımcılıktır. Bütün etnik unsurlar, Türkiye Cumhuriyeti’nin vatandaşları olarak birdir, birbirine eşittir, birlikte Türkiye’dir” gibi değerlendirmeler yaptı.
CB Erdoğan, Bahçeli’nin “Öcalan açılımı” üzerine, “MHP liderinin tavrının Türkiye’nin demokrasi mücadelesi için olumlu ve anlamlı bulduğunu” söyledi. “Siyasetimizin temelinde, ülke meselelerinin geniş bir mutabakatla çözülmesi, toplumun farklı kesimlerinin de sürece dahil
edilmesi yatıyor” dedi.
“Meseleleri terör dışı yöntemlerle ortadan kaldırmaya ise her zaman varız” diyen Cumhurbaşkanı Erdoğan, “bu gelişmeyi yeni Anayasa çalışmalarıyla birlikte değerlendirmek gerektiğine” atıfta bulundu.
YAPAY ZEKA KÖŞE YAZILARIMI DEĞERLENDİRDİ – Ruhittin SÖNMEZ
YAPAY ZEKA KÖŞE YAZILARIMI DEĞERLENDİRDİ - Ruhittin SÖNMEZ
Yapay zeka programları son zamanlarda hem çok çeşitlendi ve hem de çok gelişti. Her geçen gün daha da gelişmekte olan yapay zeka programları ile inanılmaz işler yapılabilmekte.
Türkiye dijital dönüşümün bir parçası olarak yapay zekanın stratejik önemini dikkate almaya çalışıyor. 2021 yılında “Ulusal Yapay Zeka Stratejisi’ni yayımlandı. Yapay zekaya en çok yatırım yapan ülkeler listesinde ilk üç ABD, Çin ve Birleşik Krallık olurken, Türkiye ise bu listede 20'nci sırada yer alıyor.
Nobel ödüllü bilim insanımız Daron Acemoğlu “Türkiye'de birkaç şirket haricinde şirketlerin ve politikacıların yapay zekaya hazır olmadığını” belirtti. Acemoğlu, “Türkiye'nin bu konuda inovasyona girmesi gerektiğini” söyledi. Sadece özel sektörde değil, “kamu ve savunma sektöründe yapay zekâ çok önemli. Yapay zekâ kullanılarak kamu sistemimizde birçok şey iyileştirilebilir. Öte yandan, yapay zekâyı kullanabilmek için daha eğitimli bir işgücüne sahip olmamız lazım” dedi.
BAHÇELİ ÖCALAN’I MECLİS’E GETİRMEKTE KARARLI – Ruhittin SÖNMEZ
BAHÇELİ ÖCALAN’I MECLİS’E GETİRMEKTE KARARLI - Ruhittin SÖNMEZ
Kulaklarına ve gözlerine inanamayıp, acaba “sürçü lisan mı etti?” diyerek şaşkınlıkla gözlerini ve kulaklarını ovuşturanlar bile anladı ki yanlış duymamışız.
MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli Meclis grubunda bir kere daha "Teröristbaşı terörün bittiğini, PKK'nın lağvedildiğini söyleyecekse DEM grubuna gelsin, bunları teker teker söylesin. Umut hakkından da istifade etsin. Sözümün arkasındayım ve teklifimde ısrarlıyım" dedi.
Bu sözlerin asıl sebebini de ifade etti. Bir bakıma “ağzındaki baklayı çıkardı.”
“Eğer terör hayatımızdan sökülüp atılırsa, eğer enflasyon canavarına kesif bir darbe indirilirse, Türkiye siyasi ve ekonomik istikrarın zirvesine çıkarsa, Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan'ın bir kez daha seçilmesi doğal ve doğru bir tercih değil midir? Bu kapsamda lazım gelen anayasal düzenlemeyi yapmak önümüzdeki görevler arasında olmayacak mıdır? Devlette devamlılık, siyasette istikrar, Türkiye Yüzyılı'nın inşası için Sayın Recep Tayyip Erdoğan güvencedir, milletin sevdalısıdır, tecrübesiyle ve birikimiyle bize göre tek seçenektir."
Bu konuya dair yazdığım 4 yazıda Bahçeli’nin çıkışının iç sebebinin CB Erdoğan’ın tekrar ve belki de ömür boyu seçtirme imkanı verecek bir Anayasa değişikliği yapma arzusu olduğunu vurguladım.
Bu planın sadece Bahçeli tarafından değil Erdoğan ve saraydaki ekibi ile kurgulanmış olduğundan eminim. Bu yüzden Esenyurt belediyesine (ve Halfeti, Batman, Mardin belediyelerine) kayyım atanmasının Bahçeli’nin başlattığı bu süreci durdurmayacağını ifade ettim. Yanılmadığım ortaya çıktı.
BAHÇELİ’NİN ÖCALAN’LI ÇÖZÜMÜ İPTAL Mİ EDİLDİ? – Ruhittin SÖNMEZ
BAHÇELİ’NİN ÖCALAN’LI ÇÖZÜMÜ İPTAL Mİ EDİLDİ? - Ruhittin SÖNMEZ
“Teröristbaşı Öcalan’ı TBMM’de konuşturmak” gibi Türk Milletinin sinir uçlarını tahrik eden bir teklifin çok iyi bir hazırlıktan sonra ortaya konulmuş olması gerekirdi.
Çünkü TBMM’de Öcalan’ı konuşturmadan önce “umut hakkı” denilerek terörist başına bir af çıkarılması ve bunun millete kabul ettirilmesi kolay değildi.
Nitekim Bahçeli’nin bu çağrısının yapıldığı hafta kamuoyu anketlerinde MHP oylarında büyük düşüş, Bahçeli’nin bu çıkışına şiddetli tepki veren Zafer Partisi ve İYİ Parti oylarında ciddi artışlar görüldü.
İlginç olan AKP ve Erdoğan bu ilk hafta içinde konu hakkında yorum yapmadı. Bu süre içinde AKP oylarında biraz artış olduğu tespit edildi.
Sonunda CB Erdoğan konu hakkında konuştu. 29 Ekim resepsiyonunda “Cumhur İttifakı ortağımızın öncülüğünde son dönemde ortaya konan yaklaşımların önyargısız olarak
değerlendirilmesini” istedi.
30 Ekim’de TBMM grubunda yaptığı konuşmada önce, “tüm vücudunu taşın altına” koyduğu söylediği Bahçeli ile “kardeşliğe katkı” sağladığını belirttiği CHP Genel Başkanı Özgür Özel’e teşekkür etti.
Sonra Bahçeli’nin kimsenin hayal etmediği seviyeye yükselttiği çıtayı aşağı seviyelere indirdi.
Öcalan adını ağzına bile almadı. Meclis’e gelip, DEM grubunda konuşmasından da söz etmedi.
Önce Bahçeli’yi övdü. Ama O’nun getirdiği teklife karşı “Bizim, Irak ve Suriye’nin kuzeyindeki bölücü terör örgütüne, kandan beslenen Kandil’deki terör baronlarına hiçbir çağrımız yoktur olamaz da… Teröristin anladığı yegâne dil terörle tavizsiz mücadeledir” dedi.
Buradan Kandil’deki PKK ve KCK ile Suriye’nin kuzeyindeki YPG/PYD ile bu süreçte muhatap olmayacağı, Öcalan ve DEM’i muhatap alacağı anlaşıldı.
CUMHURİYET VE DEMOKRASİ – Ruhittin SÖNMEZ
CUMHURİYET VE DEMOKRASİ - Ruhittin SÖNMEZ
Halkımıza Cumhuriyeti sorunuz, çoğunluğu demokrasinin özelliklerini anlatacaktır. “Halkımız farkında olmadan Cumhuriyet ile demokrasiyi özdeşleştirir.” Oysaki Cumhuriyet ile demokrasi aynı şey değildir.
Bu yüzden “Cumhuriyetimizi demokrasi ile taçlandıracağız” şeklindeki ifadeler doğrudur.
Konunun uzmanı bir bilim adamının, Prof. Dr. Kemal Gözler’in cümleleriyle açıklayalım:
“Birer cumhuriyet olmakla birlikte demokratik olmayan pek çok devlet vardır. Komşularımız Irak ve İran birer cumhuriyettir. Keza eski SSCB de bir cumhuriyet idi. Oysa bu devletlerin demokratikliği pek kuşkuludur. Demek ki “cumhuriyet = demokrasi” anlayışı ampirik olarak yanlıştır.”
“Buna karşılık Avustralya, Belçika, Birleşik Krallık, Danimarka, Hollanda, Japonya, Kanada, Lüksemburg, Norveç, İsveç, Yeni Zelanda gibi demokratikliklerinden hiçbir şekilde şüphelenilmeyen ve üstelik uzun zamandan beri demokratik rejimleri kesintiye uğramamış olan bu devletler bir cumhuriyet değil, monarşidir.”
“Cumhuriyet ile demokrasi arasında bir bağıntı yoktur. Bir cumhuriyet demokratik olabileceği gibi, anti-demokratik de olabilir.
Keza monarşi ile demokrasi arasında da bir bağıntı yoktur. Bir monarşi demokratik olabileceği gibi, anti-demokratik de olabilir.”
“Cumhuriyet, devlet başkanlığının irsî olarak intikal etmediği devlet şekli ve monarşi de devlet başkanlığının irsî olarak intikal ettiği devlet şekli olarak tanımlanabilir.”
Osmanlı Devleti monarşi ile idare ediliyordu. Ancak 1876 Anayasası sonrası demokrasi idaresine doğru bir geçiş başlamıştı.
Ancak Osmanlı’da demokrasiye doğru gidiş istikrarlı bir seyir izlemedi. İlki 1878’de olmak üzere, Meclis-i Mebusan (parlamento) zaman zaman kapatıldı. Osmanlı Devleti 1876-1878 ve 1908-1918 yılları arasında meşruti monarşi ile yönetildi. İkinci meşrutiyet ile Osmanlı anayasal düzeni, döneminin Avrupa’sında olduğu gibi, meşrutî bir anayasal monarşiye dönüşmüştü.
BAHÇELİ, ÇAKICI, CÜBBELİ’DEN SES VAR, ERDOĞAN SUSKUN – Ruhittin SÖNMEZ
BAHÇELİ, ÇAKICI, CÜBBELİ’DEN SES VAR, ERDOĞAN SUSKUN - Ruhittin SÖNMEZ
Devlet Bahçeli’nin “Öcalan “Meclis’e gelsin, DEM grubunda konuşsun” çağrısı için herkes konuştu. Ama CB Erdoğan bir yorum yapmadı. Türkiye’yi çalkalayan, geleceğimizi ve bölge dengelerini değiştirebilecek bir konuda gazeteciler de Erdoğan’a soru sor(a)madılar.
Bu arada siyasetin dışında zannettiğimiz iki cenahta dikkatimi çeken çok ilginç gelişmeler oldu:
Yeraltı dünyasının önemli isimleri Alaattin Çakıcı ve Kürşat Yılmaz'dan, cezaevinden çıkmalarını sağlayan, Bahçeli'nin açıklamalarına destek geldi.
Çakıcı, Bahçeli’yi makamında ziyaret etti.
Kürşat Yılmaz “Saygıdeğer Türkmen Beyimiz rastgele cümle kurmaz. O cümlede yer alan her harf, vatan, millet sevgisinden başka düsturu olamayan genel başkanımızın imbiğinden süzülür de kelimeye, kelimeler cümleye dönüşür. Bir gün bir saniye bile onu yalnız bırakmayacak, gerekirse can alıp can vereceğiz" ifadeleriyle tam bir mürit sadakati gösterdi.
Zaten Bahçeli’nin sadık taraftarları O’na “bilge lider” derler ve anlaşılamayan tavırları olduğunda da “Devlet Bey’in bir bildiği vardır” diye savunurlar. Bir de halkımız içinde “devlet aklı” diye kullanılan bir kavram vardır ki Kürşat Yılmaz gibi sadık taraftarları “Devlet Bey’in aklı” ile “Devlet aklını” eş anlamlı algılarlar.
Ama nedense bu aklın desteklediği zihniyetin ülkeyi ekonomik buhran, sosyal çözülme gibi sıkıntılı durumlara getirmiş olduğunu, bu aklın 10 milyondan fazla sığınmacı ve kaçağın ülkemizde kalmasını önleyemediğini; milli vasfını kaybeden Eğitim, okullara aç giden çocuklar, çocuk ve kadın cinayetleri gibi “beka sorunlarına” bu aklın destek olduğunu sorgulamazlar.
ÇOK ŞEY DEĞİŞECEK İNŞALLAH TÜRKİYE DEĞİŞMEZ – Ruhittin SÖNMEZ
ÇOK ŞEY DEĞİŞECEK İNŞALLAH TÜRKİYE DEĞİŞMEZ -
Ruhittin SÖNMEZ
MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli’nin “Öcalan “Meclis’e gelsin, DEM grubunda silah bırakıldığını ilan etsin, biz de hapisten çıkmasını sağlayacak kanunu çıkaralım” anlamındaki sözleri şaşkınlık, hayal kırıklığı veya öfke yarattı. DEM ve PKK’ya sempati ile bakan kesimi ise mutlu etti.
Bu defa sürecin paydaşı olacağı anlaşılan CHP Genel Başkanı Özgür Özel, "Ben de el yükseltiyorum, Kürtlere Türkiye Cumhuriyeti devletinin sahibi olmayı teklif ediyorum" dedi. Kastı ne olursa olsun dehşet bir cümle bu. Türk vatandaşları Anayasa önünde eşit ve zaten herkes bu devletin eşit sahibi değil midir?
Eski Diyarbakır Büyükşehir Belediye Eş Başkanı Gültan Kışanak da mutlulukla el yükseltti: “Belki 29 Ekim Cumhuriyet’in ilan edilişinin yıldönümü vesilesiyle sayın Öcalan’ın sesini duyabiliriz.”
Devletimizin kurulduğu mekanda veya Cumhuriyetimizin 101. Yıldönümünde tasavvur ettikleri ve söylemeye cüret ettikleri şeylere bakar mısınız?
ÇÖZÜM SÜRECİNDEN DE ÖTESİ – Ruhittin SÖNMEZ
ÇÖZÜM SÜRECİNDEN DE ÖTESİ - Ruhittin SÖNMEZ
“Bir Şeyler Pişiyor” başlıklı yazımda “PKK ile yeniden müzakere” veya “yeni bir Çözüm Süreci mi geliyor?” sorularına karşı düşüncemi açıklamıştım: “Bana göre mutfakta pişen şey yeni bir çözüm sürecinden de ötesi” demiştim.
MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli’nin Meclis’te DEM milletvekillerinin elini sıkması, bu eyleminin sebebini “Yeni bir döneme giriyoruz. Dünyada barış isterken kendi ülkemizde barışı sağlamak lazım” diye açıklaması bir işaret fişeği idi. Bahçeli’nin açıklamasının CB Erdoğan’ın “tek yapmamız gereken iç cephemizi sağlam tutmaktır” sözünden hemen sonra yapılması ortak bir planın
uygulamaya konulduğunu gösteriyor.
Cumhur İttifakının en küçük ortağı Hüdapar’ın Genel Başkanı Zekeriya Yapıcıoğlu’nun
“Anayasa’nın 4. Maddesi kaldırılmalı” ve TBMM Başkanı Numan Kurtulmuş’un “Anayasa’nın 3. Maddesinin değişmesi gerekir” beyanı tesadüf değildi. Yoklanan nabızlardan sonra “anayasanın ilk dört maddesi değişmeyecek” mesajlarıyla kamuoyu tepkisinin büyümesi önlendi. Ama bu niyetlerini birilerine ulaştırmış oldular.
Bu arada “AKP ile ilişkileri normalleştirme politikası” uygulayan CHP Genel Başkanı Özgür Özel de önce hapisteki Selahattin Demirtaş’ı ziyaret edeceğini ve sonrasında Diyarbakır’dan Van’a altı ilde program düzenlediğini açıkladı. Bunlar projenin unsurlarının sadece Cumhur İttifakı, DEM, Öcalan, PKK’dan ibaret olmadığının işareti.
Özgür Özel’in daha Diyarbakır’a gitmeden “Kürtler” ben eşit hissetmiyorum” diyorsa onlar hissedene kadar hep birlikte mücadele edeceğiz” mesajı vermesi de bu defa projenin
paydaşlarından birinin CHP olacağını gösteriyor.
CHP’nin ulusalcı/ milliyetçi kesimi de iyi bilir ki, Türkiye’de bütün vatandaşlar anayasal haklar yönünden eşittir. Uygulamadaki sorunlar her kesim için çeşitli boyutlarda vardır. Bunlar iktidarın siyasi tercihlerinin veya uygulamacıların hatalarının sonucudur. Ama görünen o ki Özgür Özel yeni süreçte iktidara destek verecek.
KAMALA HARRİS BANA MESAJ GÖNDERMİŞ – Ruhittin SÖNMEZ
KAMALA HARRİS BANA MESAJ GÖNDERMİŞ - Ruhittin SÖNMEZ
Kamala Harris ABD Başkanlık seçimlerinde Demokratların adayı. Halen Başkan Biden’ın yardımcısı.
Seçim kampanyası için taraftarlarına gönderdiği, bağış ve destek talep eden iletilerinden biri de bana geldi.
Kamala Harris e-postasında “Bu seçim sadece hayatımızın en önemli seçimi değil. Aynı zamanda ulusumuzun hayatındaki en önemli seçimlerden biri” diyor.
“Sevdiğimiz bu ülke için savaşmak. Değer verdiğimiz idealler için savaşmak. Ve Dünya’daki en büyük ayrıcalıkla birlikte gelen muhteşem sorumluluğu, Amerikalı olmanın ayrıcalığı ve gururunu desteklemek için, hadi dışarı çıkalım ve bunun için savaşalım” sözleriyle gaz veriyor.
“Kampanyamıza ilk bağışınızı şu anda yapar mısınız? Geleceğimiz, her birimizin daha iyi bir yarın için bir araya gelmesine bağlı” diyerek altta 25$- 50$- 100$- 250$- 500$ ve diğer tuşlarına basarak bağış yapmamızı istiyor.
Kamala mesajını “Teşekkür ederim. Tanrı sizi korusun. Ve Tanrı Amerika Birleşik Devletleri’ni korusun” diyerek bitiriyor.
Bir Amerikan olsam gaza gelip Kamala’ya bağış yapar mıydım bilemiyorum. Muhtemelen Donald Trump’ın taraftarlarına gönderdiği mesajlar da buna yakın içeriktedir.
BİR ŞEYLER PİŞİYOR – Ruhittin SÖNMEZ
BİR ŞEYLER PİŞİYOR - Ruhittin SÖNMEZ
Bir ay önce Cumhur İttifakı’nın en küçük ortağı Hüdapar Genel Başkanı “Anayasa’nın 4. Maddesi kaldırılmalı” açıklaması yaptı. Yani “Anayasa’nın ilk dört maddesi değiştirilemez, değiştirilmesi teklif dahi edilemez” hükmünün değiştirilmesini teklif etti. Yaptığı anayasaya karşı bir suçtu.
Toplumdan tepkiler geldi. Bu nabız yoklamasından sonra Cumhur İttifakından cılız açıklamalar geldi:
MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli “bizim için yok hükmündedir” diye geçiştirdi.
CB Tayyip Erdoğan “Anayasa’nın ilk dört maddesi ile ilgili tartışma yok.” dedi.
TBMM Başkanı Numan Kurtulmuş, “İlk dört madde tartışması lüzumsuz yere vakit kaybetmektir.
Meclis’te temsil edilen partilerin çoğunluğu hatta tamamına yakını ilk dört maddeyle ilgili en ufak bir
problemleri olmadığını ısrarla söylüyor. Dolayısıyla ilk dört madde konusu gündeme gelmeyecektir” dedi. 27.09.2024
Numan Kurtulmuş, iki hafta içinde ne olduysa, bu defa “Anayasanın 3. Maddesinin değişmesi gerektiğini” söyledi. 12.10.2024
CİHAT YAYCI, TÜRKİYE’NİN GÜVENLİĞİ VE İSRAİL TEHDİDİ – Ruhittin SÖNMEZ
CİHAT YAYCI, TÜRKİYE’NİN GÜVENLİĞİ VE İSRAİL TEHDİDİ - Ruhittin SÖNMEZ
Geçen hafta Cumhurbaşkanı R.T. Erdoğan’ın, “İsrail yönetiminin vadedilmiş topraklar hezeyanıyla hareket ettiği” tezine dayanarak, “İsrail’in hedefinde Türkiye olduğunu” açıklayan sözlerini yorumlamıştım.
8 Ekim Salı günü Kocaeli Kitap Fuarında Müstafi Amiral Cihat Yaycı’nın 50 dakikalık konferansını izledim. O da bu konularda görüşlerini açıkladı.
Cihat Yaycı “Müstafi Amiral” sıfatını kullanmayı kendisi tercih ediyor. Çünkü “emekli edilmedim, kendim istifa ettim” mesajını vermeye çalışıyor. Amirallikten istifa ettikten sonra üniversitede öğretim üyesi bir bilim adamı ve bir düşünce kulübünün başkanı olarak daha rahat konuşma imkanı bulmasından mutlu olduğu anlaşılıyor.
Bu konuşmada önemli değerlendirmede bulunan Cihat Yaycı’nın konuşmasından aklımda kalanları paylaşmak ve yorumlamak istiyorum.
SİYASETEN SÖYLENMİŞ SÖZLER – Ruhittin SÖNMEZ
SİYASETEN SÖYLENMİŞ SÖZLER - Ruhittin SÖNMEZ
Bizler siyasetçilerin hele de siyasi parti genel başkanlarının söylediği her sözü ciddiye alan vatandaşlarız. Hatta o kadar ki bu muhteremlerin sözleri yüzünden en yakın dostlarımız veya akrabalarımızla bile kırıcı tartışmalar yaşayabiliyoruz.
Fakat aralarında kavga olduğunu sandığımız “bilge lider”, “dünya lideri”, “usta politikacı” gibi sıfatlar yakıştırılan kişilerin arka plandaki ilişkilerinin göründüğünden farklı olduğu anlaşılıyor.
MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli bu gerçeği bize apaçık gösterdi. Meclis’teki yeni yasama yılı resepsiyonunda Bahçeli CHP lideri ile Özgür Özel ile selamlaşarak Özel’in elini sıktı. Özel’e ”Birbirimizi kırmıyoruz inşallah, bazen siyaseten söylememiz gerekenler oluyor” dedi.
Bahçeli’nin bu beklenmedik sözlerine CHP Genel Başkanı Özel “Önemli olan saygıda, sevgide eksiklik göstermemek. Hürmet ederim” karşılığını verdi.
Oysaki bu konuşmadan kısa bir süre önce, Devlet Bahçeli Meclis Grubunda, CHP Genel Başkanı ve CHP’liler için ağır ifadeler kullanmıştı. Bu ifadelerden bazılarını Bahçeli’nin konuşma metninden alıntılayalım: “Devşirilmiş ve DEM’lenmiş fosiller / zillet / provokatör / iddiaların şahsın gibi çürük / tezvirat cambazlığı tutsağı…”
Hatta bunlar da yetmemiş Devlet Bahçeli sözlerini, “Halk TV ve CHP ayağınızı denk alın” diye tehdit ederek bitirmişti. Çünkü CHP ve Halk TV “Sinan Ateş davasında gerçek azmettiricilerin bulunmasını” isteyen açıklamalar yapıyorlardı.