Ahsen Okyar Söylenmek yerine söylemek lazım… Şikayet edeceğine sen de alternatifini oluştur.

ahsen okyar
2Haz/230

YALANA DOLANA TALANA ÖDÜL – Ruhittin SÖNMEZ

ruhittin sYALANA DOLANA TALANA ÖDÜL - Ruhittin SÖNMEZ

Cumhur İttifakı adayı R. T. Erdoğan’ın Cumhurbaşkanlığı seçimini kazanmasında Millet İttifakı partileri hakkında söylediği itham, hakaret ve iftira içerikli paylaşımlar çok etkili oldu.

“Onlar Kandil’den emir alıyorlar, biz Allah’tan emir alıyoruz.”

“Onlar LGBT’ci.” “Onlar Öcalan’ı serbest bırakacaklar” gibi sözlerle rakiplerini meydanlarda, cami avlularında yuhalattılar.

CHP adına yapılmış gibi “Sana Söz: Güneydoğu Anadolu ve Doğu Anadolu’da özerklik ilan edeceğiz.” “Sana Söz: İktidara gelirsek oğlun isterse erkek arkadaşıyla evlilik yapabilecek” şeklinde iftira içeren sahte afişlerle bilboardları doldurdular.

Bu akıl almaz sözleri İçişleri Bakanı Süleyman Soylu meydanlarda seslendirdi. Hatta “Onlar insanlarla hayvanları evlendirecekler” boyutuna kadar taşıdı.

Koskoca Cumhurbaşkanı, montaj olduğunu bilerek, Kılıçdaroğlu ile PKK liderini birlikte “haydi” dedirten video izletti. Bu videonun montaj olduğunu itiraf ettikten sonra da (Kısıklı’daki zafer konuşmasında) aynı suçlamada bulundu.

Bunların hepsinin yalan olduğunu, hem kendileri biliyordu. Ve hem de onlara oy verenler.

Gelişmiş demokrasilerde toplumun hiç kabullenemediği olay kendisini yönetenlerin ve yönetmeye talip olanların yalan söylemesidir. Çünkü başka bir konuda da yalan söyleyerek kendilerini kandırabileceği ve millete yaptığı kötülükleri gizleyebileceğini düşünürler.

Bu ülkelerde yalan söyleyen, iftira eden ve yolsuzluklarla adı anılan kişilerin siyasi hayatı biter.

Bizde tam tersi oldu. Vatandaşlarımızın yarıdan çoğu bunlara ödül verdi.

“Sadece bir ihalede 1 milyar dolarlık rüşvet” iddialarının bile, daha önceki yolsuzluk iddiaları gibi, iktidara hiç zarar vermediği görüldü. Kimileri “iftira” saydı, kimileri “çalıyorlar ama çalışıyorlar”, kimileri de “bizden olan iktidara zarar verecekse görmemek lazım” diye düşündüler.

Bunu yapanlar ise kendilerini herkesten daha Müslüman, daha milliyetçi, daha yerli ve milli saymaktalar.

30May/230

ZAFER VEYA HEZİMET ANLAYIŞI – Ruhittin SÖNMEZ

ruhittin sZAFER VEYA HEZİMET ANLAYIŞI - Ruhittin SÖNMEZ
Rahmetli Prof. Dr. Ayhan Songar Türkiye’nin en iyi Psikiyatr hekimlerinden biriydi. Aynı zamanda çok okuyan, gezen ve yazan gerçek bir aydındı. O’nun (zannederim Türkiye Gazetesi’nde) yazdığı bir hatırasını her seçimden sonra hatırlarım.

Ayhan Songar Hoca, 1986 yılında, Avusturya’nın başkenti Viyana’da Cumhurbaşkanlığı binasının önündedir. Binanın önünden geçen karayolu ile bina girişi arasındaki geniş basamaklarda diğer turistler
gibi fotoğraf çekmektedir.

Yolda basamakların başladığı yerde bir siyah otomobil durur. İçinden bir adam iner, arabadan Bond çantasını alır ve basamakları çıkmaya başlar. Gelen arabanın önünde ve arkasında hiçbir eskort araba bulunmadığı gibi adamın yanında koruma veya eşlik eden herhangi biri de bulunmamaktadır.

Songar Hoca dikkatli bakınca adamı tanır. Nasıl tanımasın ki? Avusturya’da bir gün önce yapılan Cumhurbaşkanlığı seçiminde aday olup seçimi kazanan Kurt Waldheim’dir gelen.

Kurt Waldheim Cumhurbaşkanı olmadan önce de Büyükelçilik ve Dışişleri Bakanlığı gibi önemli görevlerde bulunmuştur. Ayrıca Birleşmiş Milletler Genel Sekreterliği de yapmış dünyada tanınan bir
devlet ve siyaset adamıdır.

Seçimi kazanan Avusturya Cumhurbaşkanı, seçimin ertesi günü işbaşı yapmaya, işe yeni alınan sıradan bir memur gibi, makamına gitmektedir.

Ayhan Songar basamakların ortalarında iken Cumhurbaşkanı’na yaklaşır kendisini tanıtır ve başarılar diler. Kurt Waldheim teşekkür ettikten sonra sakin adımlarla Cumhurbaşkanlığı binasına gide

26May/230

ÜMİT ÖZDAĞ VE SİNAN OĞAN’IN TERCİHLERİ – Ruhittin SÖNMEZ

ruhittin s

ÜMİT ÖZDAĞ VE SİNAN OĞAN'IN TERCİHLERİ - Ruhittin SÖNMEZ

Cumhurbaşkanlığı seçiminin ilk turunda Ata İttifakı adayı olan Sinan Oğan ile bu ittifakın ana gövdesi Zafer Partisi’nin Genel Başkanı Ümit Özdağ 2. tur için zıt tercihlerde bulundular.

Sinan Oğan’ın ile Ümit Özdağ’ın tercihini açıklaması süreci, şekli ve sonucu tamamen farklı oldu.

· Sinan Oğan tek başına basın açıklaması yaptı. Basın açıklamasında herhangi bir partinin amblemi, bayrağı ve yöneticisi yoktu.

· Oğan, okuduğu metni sanki ilk defa görüyormuş gibiydi. Metni tutuk bir şekilde okudu, sık sık su içti, kararını açıklarken basın mensuplarının yüzüne bile bakamadı.

· Cumhur İttifakı ve Erdoğan’ı destekleme kararının gerekçesini açıklayan bir cümle kuramadı. Metnin başından sonuna kadar okudukları Millet İttifakı adayını desteklemek için yazılmış gerekçelere benziyordu. Son cümlesi önceki anlattıklarıyla çelişki içindeydi.

***********************

SİNAN OĞAN’IN ŞARTLARI KARŞILANDI MI?

Sinan Oğan hangi adayı destekleyeceğini belirleyecek şartlarını şöyle açıklamıştı:

PKK, FETÖ, Hizbullah ve her türlü terör örgütüyle kesintisiz mücadele… Sığınmacıların geri gönderilmesi… Anayasanın ilk 4 maddesi ve 66. maddeye asla dokunulmayacağının garanti edilmesi…

Sinan Oğan Dolmabahçe Sarayı'nda Cumhurbaşkanı Erdoğan ile bir saate yakın görüştü.

· Aslında davet Erdoğan’dan geldiyse (YRP’yi ziyareti gibi) Oğan’ı ziyaret etmesi gerekirdi. Ama Oğan Ankara’dan İstanbul’a geldi ve Saray’da “kabul edildi.”

· Erdoğan ve Cumhur İttifakı’nın Sinan Oğan’ın şartlarını kabul ettiğine dair bir açıklama duymadık. Aksine Erdoğan “ben böyle pazarlıklara girmem” gibi bir söz söyledi.

· Ayrıca Oğan, Cumhur İttifakı’nın Erdoğan’dan sonra diğer önemli figürü Devlet Bahçeli için sorduğu sorunun cevabını alamamıştı.

Babala TV’deki programda Oğan, kendisine yöneltilen "Şu an Devlet Bahçeli karşınızda olsa ona ne söylemek istersiniz?" sorusuna, "Türk bayrağındaki ‘Türk’ ismini çıkarmayı talep eden HÜDA PAR’la Türk milliyetçileri nasıl yan yana gelebilir?" demişti.

Bahçeli üstelik Sinan Oğan’ı hedef alarak “olmayan siyasi gücünü varmış gibi gösterip siyaseti at pazarına çeviren”, “milli ve ahlaki değerlerle ters düşen fırsatçı acizlerden” olmakla suçlamıştı. Oğan’ın taleplerini de “aşırı talep listesi” olarak tanımlamıştı.

· Sonuçta Sinan Oğan Erdoğan ve Cumhur İttifakı’nı destekleme kararını açıkladı. Basın açıklamasından sonra, soru bile almadan, adeta kaçar gibi gitti. 3 gündür ortalıkta görünmüyor. Tercihini savunan bir açıklama yapamadı.

· Çok kısa zamanda Oğan’ın da Destici, Bahçeli, Kurtulmuş ve Soylu gibi “Erdoğanist” hale geleceğinden kuşku duyulmuyor. Bahçeli, Destici, Hüdapar Başkanından oluşan fotoğraf karesine Oğan’ın da eklenmesi sürpriz olmayacak.

24May/230

ÇIĞLIK GİBİ SON UYARILAR – Ruhittin SÖNMEZ

ruhittin s

ÇIĞLIK GİBİ SON UYARILAR - Ruhittin SÖNMEZ
Ekonomimiz çok kuvvetli alarmlar veriyor. İyi birer ekonomist olduklarına hiç kimsenin itiraz  edemeyeceği isimlerden çığlık gibi uyarılar geliyor.

Türkiye’de ekonomik çöküntünün, yeni bir yönetim anlayışına dönüş olmadan düzeltilmesi mümkün değil. Bu yeni yönetimle hukukun üstünlüğü tesis edildiği, demokratik ilke ve kuralların
işlediği, akla ve bilime dayalı çözüm yollarına başvurulduğu, kurumların işlevine kavuştuğu ve kuralların herkes için işlediği bir düzen kurulmak zorunda.

Kurumların başına bilgili, liyakatli, işini en iyi şekilde yapan, dürüst insanların getirilmesi lazım.

Ancak çok kısa vadede bekleyen ağır sorunların çözümü için de mevcut ekonomi yönetim anlayışının derhal değişmesi şart.

21May/230

HEP AZINLIK GÖRÜŞÜN SAVUNUCUSU OLDUM – Ruhittin SÖNMEZ

ruhittin sHEP AZINLIK GÖRÜŞÜN SAVUNUCUSU OLDUM - Ruhittin SÖNMEZ
Gençlik yıllarımdan beri oy kullandığım seçimlerin sonuçlarından hiç mutlu olmadım. Seçimleri kazanan, iktidar olan partilere muhalif bir vatandaş olarak bir seçim zaferi yaşamadım. Desteklediğim partiler
iktidar olmaktan çok uzak mertebede oy alabildiler.
Ama bugüne kadar yaptığım tercihlerden de pişman değilim.
Demokrasilerde çoğunluğun en doğru kararı verdiği kabul edilir. Çünkü maşeri (toplumsal) vicdan veya milletin ortak kanaatinin en makul ve en doğru kararı verdiği bir ön kabuldür.
Ben ve benim gibi olanlar çoğunluğun verdiği kararlara saygı duymakla (en azından katlanmakla) beraber neden görüşümüzü değiştirmiyoruz?
Mademki “çoğunluk” en akıllıca karar veriyor, bizim de bu “akıllılar” arasına katılmamız daha mantıklı olmaz mıydı?
Mevlana’nın düşünce evrimini yaşayarak çelişki gibi görünen bu durumu anlayabiliriz: “Düşünmeyi öğrendim. Sonra kalıplar içinde düşünmeyi öğrendim. / Sonra sağlıklı düşünmenin kalıpları yıkarak düşünmek olduğunu öğrendim.”
21 yıldır AKP iktidarına karşı duran ve muhalefete oy veren seçmenler kararlarından hiç sapmadan devam ediyorsa bu çoğunluğun kararının doğru olmadığına inandıkları içindir.
Çünkü, kalıpları kırarak düşündüğümüz zaman, çoğunluğun doğru ve isabetli karar verebilmesi için belli şartların varlığının gerektiğini göreceğiz.

16May/230

KAZANACAK ADAY – Ruhittin SÖNMEZ

ruhittin sKAZANACAK ADAY - Ruhittin SÖNMEZ
Seçimlerin resmi olmayan sonuçları belli oldu. Cumhurbaşkanlığı seçimi 2. Tura kaldı. Fakat yüzde 49,5 oy alan R. Tayyip Erdoğan yüzde 45 oy alan K. Kılıçdaroğlu’na göre 2. tura psikolojik ve
sayısal üstünlükle başlayacak.
Sosyolojik olaylar iki kere ikinin dört etmesi gibi kesin öngörülebilir değildir.
İki hafta sonraki seçim için şu soruların cevabı belirleyici olacak:
İkinci turda adaylar ilk turda kendilerine oy veren seçmenlerin hepsinin yine kendisine oy vermesini sağlayabilecek mi? Karşı adaya oy verenlerden bazılarını kendisine oy vermeye ikna edebilecek mi? Ve
Sinan Oğan’a verilen yüzde 5,2 oy ikinci tura kalan adaylara hangi oranlarda gidecek?

12May/230

MİLYAR DOLARLAR NE DEMEK? – Ruhittin SÖNMEZ

ruhittin sMİLYAR DOLARLAR NE DEMEK? - Ruhittin SÖNMEZ
Millet İttifakı’nın Cumhurbaşkanı adayı Kemal Kılıçdaroğlu, sık sık 418 Milyar dolar bir paradan bahsediyor.
“Bu ülkenin 418 milyar doları çalınmış. Kim çaldı, nasıl çaldı ortaya çıkacak. Ortaya çıkmakla da kalmayacak; her kuruşu geri alınacak. Yağma düzeni son bulacak, nepotizm, kayırmacılık son bulacak.
Ucu nereye gidiyorsa gitsin. Evrensel hukuk kaideleri içinde, kesinlikle ve kesinlikle hukuk içinde kalınarak yapılması gereken ne varsa yapılacak” diyor.

9May/230

TÜRKİYE’YE YAKIŞMIYOR – Ruhittin SÖNMEZ

ruhittin s

TÜRKİYE'YE YAKIŞMIYOR - Ruhittin SÖNMEZ

“Hayatımda bu kadar çirkin bir dilin, tehdidin ortaya konulduğu bir seçimle karşılaşmadım. Seçim milletin bayramıdır. Bunlar ne yapıyor savaşa gidiyoruz sanki.”

Bu sözleri söyleyen Meral Akşener’le aynı yaştayım. Gerçekten ben de böylesine düşük seviyeli üslubun hâkim olduğu bir seçimi ilk defa yaşıyorum.

Cumhur İttifakı lideri, adayları ve bileşenleri milletin ekonomik sıkıntılarının konuşulmaması için elinden gelen her şeyi yapıyor.

Hadi sadece üslupları düşük seviyeli olsa ona da “eyvallah” diyelim. Fakat çok kışkırtıcı, ayrıştırıcı ve düşmanlaştırıcı bu nefret dili ile seçimi nasıl atlatacağız diye endişe ediyorum.

5May/230

BİZ ALLAH’TAN EMİR ALIYORUZ, ONLAR KANDİL’DEN… / Ruhittin SÖNMEZ

ruhittin sBİZ ALLAH’TAN EMİR ALIYORUZ, ONLAR KANDİL’DEN… / Ruhittin SÖNMEZ
Bundan önceki yazımda, geçen hafta içinde, Cumhur İttifakı’nın en yetkili ağızlarından duyduğumuz dehşet verici beyanlardan örnekler yazdım. Ama R. Tayyip Erdoğan bunların hepsini gölgede bırakan bir
söz ile yine fark yarattı.
Tarihte “Allah’ın yeryüzündeki gölgesi” olduğunu iddia edenler bile bu kadarına cüret edememişti.
“Baybay Kemal, yanındakilerle beraber bunlar, emri Kandil’deki teröristlerden alıyor. BİZ EMRİ ALLAH’TAN ALIYORUZ. 14 Mayıs’ta emri dağdan alanları mezara gömmeye var mıyız?”
Bu ifadenin neresi tevil edilebilir ki?
Hepimizin ortak tanrısı olan Yüce Allah bize Kur’an-ı Kerim yoluyla mesaj verdi. Bu söz itikadî açıdan çok sorunlu. Haşa “bize Allah doğrudan emir veriyor” anlamına gelmez mi?
Yüce Allah bize kutsal kitabı ile “yalan söylemeyin, iftira etmeyin, hırsızlık yapmayın, kul hakkı yemeyin, kamu malını çalmayın, yönetici iseniz adaletle yönetin, istişare edin, emaneti ehil (liyakatli)
olana verin, başkasının emeğini ve umutlarını çalmayın” gibi emirler veriyor.
Ama sanki Allah bazı kullarını bu emirlerden muaf tutmuş gibi. Allah’tan aldıkları emirler içinde bunlar yokmuş gibi.
Sanki Allah bize Kur’an’da emrettiği “Müslüman doğru, dürüst ve güvenilir insan olmalıdır” ilkesinden bu kullarını istisna saymış gibi.
“Allah’ın emrine uymak” Kur’an’da bildirilen bu ilkelere uygun davranışlarda (amellerde) bulunmaktır.
Bu emirlere kimin uyduğunun takdirini yapacak olan da Allah ve kamu vicdanıdır.

2May/230

ÇOK TEHLİKELİ HAREKETLER BUNLAR – Ruhittin SÖNMEZ

ruhittin sÇOK TEHLİKELİ HAREKETLER BUNLAR - Ruhittin SÖNMEZ

Seçime 2 hafta kala Cumhur İttifakı’nın en yetkili ağızlarından duyduğumuz beyanlar öylesine tehlikeli ki, dehşetli bir şaşkınlık içinde izliyoruz.
İçişleri Bakanı SÜLEYMAN SOYLU 14 Mayıs Batı’nın siyasi darbe girişimidir” dedi.
Oysaki seçimi öne alıp 14 Mayıs’ta seçim yapılma kararını veren, ABD Başkanı Biden değil, Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’dı.
Soylu’nun başka bir konuşmasında, 14 Mayıs’ta erkeğin erkekle, kadının kadınla, insanın hayvanla evlenip evlenmemesinin kararını vereceğiz gibi tuhaf açıklama yaptığını hatırladım.
Acaba konuşurken istemeden böyle bir beyanda bulunmuş olabilir mi? diye düşündüm. Ama ertesi gün aynı sözü tekrar etti:
”14 Mayıs’ı, evet siyasi bir darbe yapmak istiyorlar” dedi.
Yani Millet İttifakı seçimi kazanırsa “ABD güdümünde darbe” olacak, Cumhur İttifakı kazanırsa “milli iradenin zaferi” olacak.
Emrinde Jandarma Genel Komutanlığı ve Emniyet Teşkilatı olan biri bu sözü söylediğinde haliyle şu soru akla geldi:
Seçimi Millet İttifakı kazanırsa, Süleyman Soylu “bu darbeyi bastırmak gerekçesiyle, Millet İttifakının iktidarı devralmasını engelleyecek ve muhalefet liderlerini tutuklayacak mı?”
Böyle tehlikeli bir sözü bilerek ve düşüne taşına, tasarlayarak söyleyen bir İçişleri Bakanının maksadı ne olabilir?

28Nis/230

ÜÇYÜZ MİLYAR DOLAR DIŞ KAYNAK – Ruhittin SÖNMEZ

ruhittin s

ÜÇYÜZ MİLYAR DOLAR DIŞ KAYNAK - Ruhittin SÖNMEZ
Eski seçimlerde Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) genellikle “hukukun üstünlüğü, yargı bağımsızlığı, sosyal adalet” gibi kavramlar üzerinden seçim kampanyası yapardı.
14 Mayıs seçimleri için ise CHP ve Millet İttifakı’nın Cumhurbaşkanı adayı Kemal Kılıçdaroğlu daha çok somut ekonomik politikalar ve vaatlere dayalı bir kampanya yapmakta.
Hukukun üstünlüğü gibi kavramlar aslında çok önemlidir ve ekonomi ile de çok yakından alakalıdır.
Ancak çoğunluk için bunlar soyut kavramlardır. Gelişmiş bir eğitim sistemimiz olmayınca kitleler bu tür kavramlar arasında sebep- sonuç ilişkilerini kurmakta güçlük çekiyor.
Millî Eğitim Bakanlığının ABİDE (Akademik Becerilerin İzlenmesi ve Değerlendirilmesi) araştırması 2019 raporunda yazdığına göre, “Türkçede öğrencilerin yüzde 66,1’i orta düzey ve altında. Bu
öğrenciler deyimleri, atasözlerini, hiciv ve nüktelerdeki mesajları anlayamıyor. Neden-sonuç ilişkisi kuramıyor.”
Böyle bir eğitim sisteminden geçenler ve hiç eğitim görmemişleri topladığımızda insanımızın dörtte üçünün hukuk ve adalet ile ekonomik zenginlik arasındaki bağı kurma güçlüğü çektiğini
anlamamız gerekiyor.
Böyle olunca kitlelerin tepkisi, düşman kendi fasulye tarlasına gelinceye kadar umursamayan köylünün tepkisi gibi oluyor. Evinde tencere kaynamaz, gıda ve barınma gibi en temel ihtiyaçlarını karşılayamaz hale gelinceye kadar “padişahım çok yaşa” diyebiliyor.
Bu yüzden Millet İttifakı ve Kılıçdaroğlu seçim kampanyasında somut ekonomik vaatleri öne çıkardı.
Bence de iyi etti. Halen CB Adayı Kılıçdaroğlu yarışı rakibi Erdoğan’ın önünde götürüyor.

25Nis/230

EGEMENLİĞİN MİLLETE AİT OLMASINI İSTİYOR MUSUNUZ? – Ruhittin SÖNMEZ

ruhittin sEGEMENLİĞİN MİLLETE AİT OLMASINI İSTİYOR MUSUNUZ? - Ruhittin SÖNMEZ
23 Nisan daha çok “Çocuk Bayramı” olarak kutlansa da asıl anlamı “Ulusal Egemenlik (Milli Hakimiyet) Bayramı” olmasındadır.

23 Nisan 1920’de, Hacı Bayram Camii’nde kılınan Cuma namazının ardından, Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin dualarla açıldığı gün, egemenliğin Türk Milletine ait olduğu tespit ve tescil edildi.

Açılışta konuşan Mustafa Kemal Atatürk’ün veciz ifadesiyle de bütün dünyaya ilan edildi: Bütün cihan bilmelidir ki artık bu devletin ve bu milletin başında hiçbir kuvvet yoktur, hiçbir makam yoktur. Yalnız
bir kuvvet vardır. O da millî egemenliktir. Yalnız bir makam vardır. O da milletin kalbi, vicdanı ve mevcudiyetidir.& Devletimizin kurucu iradesinin en temel iki esası şudur: “Vatanın birliği ve milletin bütünlüğünün yegâne temsilcisi Türkiye Büyük Millet Meclisi’dir.” Ve “hiçbir güç ve kurum TBMM’nin üzerinde değildir.”
Özgürlük ve bağımsızlığımızı sağlamak ve milli egemenliğimizi korumak bu ilkeler sayesinde mümkün olabildi. Bugün de yapmamız gereken, önce millet iradesinin Meclis’e tam olarak yansımasını sağlamak. Akabinde milli iradeyi temsil eden Meclis’in iradesini her zaman üstün tutmaktır.

21Nis/230

BÖYLE HESAP ADAMINA BÖYLE EKONOMİST LİDER – Ruhittin SÖNMEZ

ruhittin sBÖYLE HESAP ADAMINA BÖYLE EKONOMİST LİDER - Ruhittin SÖNMEZ
Bir mühendis olarak, matematiksel verileri kullanan “hesap adamlarına” değer veririm. Ama MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli’nin, “ben biraz da hesap adamıyım” diyerek, anlattığı beyin yakan hesapları karşısında değerlendirme yapmakta acze düştüğümü itiraf etmeliyim.

17 Nisan günü bir iftar programında yaptığı son hesabının da esrar-ı derununa vakıf olabilmek için çabalarım neticesiz kaldı.

Bahçeli 14 Mayıs seçimleri için sayılardan bir alamet keşfetmiş:
“3 bölge var İstanbul’da. Toplam milletvekili sayısı 98; 9+8= 17. Bugün 17 Mayıs ise Kadir Gecesi. Bu tesadüf müdür?”
Sürçü lisan ederek “17 Nisan” yerine “17 Mayıs” dediğini varsayabiliriz. Ama “hesap adamı” genel başkanın rakamların sırrı konusunda verdiği ipuçları bu fakire yetmedi.

Aslında geçmişte buna benzer esrarlı matematiksel açıklamalarını da anlamış değildim.
Mesela “2009 yılındayız. 2009’un sıfırlarının üzerine çarpı koyun, atın. İki sıfırı kaldırdık. Ne kaldı geriye 29. 11 ile 29’u toplayın ne oldu? 40. 9 Şubat 2009 Milliyetçi Hareketin 40. yılı. 9 ışık 3 dalga 9’la iktidara yürüyoruz demektir. Bu sebeple 2009 hayırla vesile olacaktır. Bunlar tesadüf olamaz…” ifadesinin beynimi yakan anlamını hala kavrayamadım.

İktisat doktoru biri “bunlar tesadüf olamaz” dediğine göre, sayıların böylesine derin sırlarına vakıf olamadığım için komplekse kapıldım.

Gerçi görünüşte Bahçeli’nin bu ve benzeri hesapları tutmadı, Milliyetçi Hareket iktidara gelemedi.

Hatta bir görüşe göre kendisinin asla iktidar olmak gibi bir hevesi de yok. Koalisyon ortağı olarak bir bakanlık talebi bile olmadı. Ama Bahçeli hükümetin sandalyesiz ortağı olarak etkili olmaya devam etti.

18Nis/230

HERKES BİLİYOR KAPTANIN YALAN SÖYLEDİĞİNİ – Ruhittin SÖNMEZ

ruhittin sHERKES BİLİYOR KAPTANIN YALAN SÖYLEDİĞİNİ - Ruhittin SÖNMEZ

Türkiye’nin kaderi için çok önemli bir seçimin arifesindeyiz.

Hala hepimizin kafasındaki en önemli soru, demokrasimiz açısından en temel sorun olan “seçim güvenliği.”

Muhalefet sandıklara sahip çıkabilecek mi? Sandık ve seçim kurullarının içine yerleştirilmiş görevlilerin oyların sayımında, sayım tutanaklarının tutulmasında ve sonuçların dijital ortama geçirilmesinde (bilgisayara yüklenmesi aşamasında) hile yapmasına engel olabilecek mi?

Hadi muhalefet bu aşamada başarılı oldu. Ya oy çuvalları taşınırken veya YSK’nın seçim programına müdahale ile sonuçlar değiştirilebilecek mi? “AA ile koordinasyonlu ve sistematik şekilde manipule edilerek oy kaydırma işlemi” yapılabilecek mi?

Bunlar demokratik bir ülkede konuşulacak konular mı?

Bu konuları tartışanları duydukça utanıyorum. Biz demokrasisi eksik de olsa doğru, dürüst ve güvenilir seçim yapan ülkelerden biri idik. Ne oldu da bu güveni kaybettik?

Seçimin güvenli bir şekilde yapılması ve sandıktan çıkan oylara göre milli iradenin tam olarak tecelli etmesi öncelikle devletin ve iktidar partisinin görevi değil mi?

Niye bunlardan bir ses çıkıp da “merak etmeyin ey halkım! Siz kimi tercih ettiyseniz O kazanacak” demiyor.

Niye devleti yönetenler, on yıllardır başarılı bir şekilde en kıdemli hâkimin seçim kurulu başkanı olması kuralını değiştirdi?

Anadolu Ajansı’nın YSK’dan veri almadığını öğrendik. Ama kimden aldığı açıklanmadı. Neden bu ajansın haberleri ile seçimin manipüle edildiği kanaati yerleşti?

14Nis/230

TEMEL SORUN VERİMSİZLİK – Ruhittin SÖNMEZ

ruhittin sTEMEL SORUN VERİMSİZLİK - Ruhittin SÖNMEZ

Prof. Dr. Ufuk Akçiğit Chicago Üniversitesi Öğretim üyesi olan bir Türk bilim insanı. Dünya Bankası, IMF gibi kuruluşlar ile bazı ülkelere danışmanlık hizmeti veren bu parlak akademisyenin bir kısım görüşlerini basından okumuştum. Ama en son geçen hafta Habertürk TV’de Fatih Altaylı’nın “Teke Tek- Bilim” programında kendisinin sunumunu dinledim.

Bu bilim adamı bilgi ve birikimi ile ülkemiz için de bir şeyler yapabilmek için çalışmalar yapmış. TV programındaki sunumunu iki defa izledim ve aklımda kalan bazı hususları sizlerle paylaşmak istiyorum.

Ufuk Akçiğit’in “Türkiye’nin en temel problemi VERİMSİZLİK” tespitini de yazımın başlığı yaptım.

11Nis/230

GIDA ÜRÜNLERİNDE ÖNLENEMEYEN PAHALILIK – Ruhittin SÖNMEZ

ruhittin sGIDA ÜRÜNLERİNDE ÖNLENEMEYEN PAHALILIK - Ruhittin SÖNMEZ

Bu sene gıda ürünleri fiyatları, genel fiyatların (TÜFE) artış oranından, çok daha fazla arttı. Bu yüzden açlık sınırı mertebesinde geliri olan yaklaşık 50 milyonluk bir nüfusun en temel gıda
maddelerine erişimi neredeyse imkânsız hale geldi. Çünkü bu yıl gıda fiyatlarındaki artışlar önceki yıllardan farklı sebepler dayanıyor. Sadece “daha çok kâr etmek isteyen esnaf ve tüccarın insafsızlığı” ile açıklanamaz.

Hatta devletin resmi rakamlarına bakınca, gıda ürünlerini tüketiciye ulaştıran aracı kesimin zararına satış yaptığı sonucuna ulaşabiliriz.

Şubat ayı verilerine göre, Tarım ÜFE yüzde 127,6 artış gösterdi.

Tarım TÜFE yüzde 67,9 arttı. Yani tarım üretici fiyatları ile tüketici fiyatları arasındaki fark 60 puan.

Yani devletin rakamları doğru ise, üretici ve aracılar maliyet artışının yüzde 60’ını satış fiyatlarına yansıtamamış görünüyor.

7Nis/230

CAMİLER, KUR’AN KURSLARI, İMAM HATİPLER VD / Ruhittin SÖNMEZ

ruhittin sCAMİLER, KUR’AN KURSLARI, İMAM HATİPLER VD / Ruhittin SÖNMEZ

Türkiye dünyadaki Cami sayısının en yüksek olduğu ülke, 90 bin camimiz var.

2017 rakamlarına göre, 1 milyon 150 bin kursiyeri olan 16 bin Kur’an Kursumuz, 1,5 milyon öğrencisi olan 3500 adet İmam Hatip okulumuz, 100 İlahiyat Fakültemiz var.

Birlik Vakfı, Ensar Vakfı, Hizmet Vakfı, Hayrat Vakfı gibi bir sürü vakıf üzerinden, normal okullarda da dini eğitim veriliyor.

Diyanet İşleri Başkanlığının İmam-Hatip unvanında 71 bin 362 personeli, müezzin olarak 11 bin 908, Kur'an kursu öğreticisi olarak 19 bin 721 olmak üzere toplamda 141.233 personeli bulunuyor.

Diyanet İşleri Başkanlığı’na, 2017 bütçesinde 6 milyar 867 milyon lira ödenek ayrıldı. Camilerde toplanan yardım paraları bu rakamların dışında.

Diyanet’in 2017-2021 Stratejik Planı’na göre, bu beş yıllık dönemde 40 milyar TL harcama yapacak.  Bu harcamaların yüzde 95’i personel maaşları için.

Kısaca devletimiz ve milletimiz dini eğitime ve ibadethanelere olağanüstü önem veriyor, ciddi harcamalar yapıyor.

4Nis/230

HAK, HUKUK, AHLAK ÇİĞNENEBİLİR, SECCADE ASLA! – Ruhittin SÖNMEZ

ruhittin sHAK, HUKUK, AHLAK ÇİĞNENEBİLİR, SECCADE ASLA! - Ruhittin SÖNMEZ

Bu ülkede Anayasa çiğnenebilir. “Bir kimse en fazla iki defa Cumhurbaşkanı seçilebilir” kuralını çiğnemenin yasal ve ahlaki bir yaptırımı yoktur.

Anayasa Mahkemesi kararları çiğnenebilir. “Ben AYM’nin kararına saygı da duymuyorum, uygulamıyorum da” denebilir.

Kanunlar çiğnenebilir. Kanunları çiğneyenler için infaz affı, imar affı, vergi affı gibi aflar getirilebilir.

Kur’an hükümleri çiğnenebilir. Siyasi mitinglerde elde Kur’an gösterilerek propaganda yapılabilir. Kur’an-ı Kerim’in, devlet yönetimi için belirlediği ve temel Anayasa İlkeleri niteliğindeki
hükümleri çiğnenebilir. “Şura/ istişare/ meşveret (ortak akıl), Adalet ve Liyakat (işi ehline vermek)’’ şeklinde özetlenen İslam’ın temel ilkelerine aykırı bir yönetim sergilenebilir. Bu ilkelere aykırı
bir yönetim tarzı savunulabilir.

Dindar insanların inandığı değerlerle dalga geçilebilir. “Bakara makara” diye dalga geçenler büyükelçi bile yapılabilir.

Anayasa hükmü gereği edilen “yeminler” çiğnenebilir. “Vatanın ve milletin bölünmez bütünlüğünü koruyacağına” dair edilen yeminler unutulup Yunanistan’ın Ege’deki 20 adamızı işgaline sessiz kalınabilir.

“Herkesin insan haklarından ve temel hürriyetlerinden yararlanması ülküsünden ayrılmayacağına” dair edilen yeminlere rağmen kendi partisi ve yakın çevresi dışındakiler adeta hasım görülebilir.

Devleti yönetenler açısından önceki sözleri her zaman çiğnenebilir. Dün söylenen sözlerin tam tersi söylenebilir. Ettikleri sözler yüzünden birbirlerinin yüzüne bakamayacak durumda olanlar el ele, göz göze yol yürüyebilir. Gerekirse “20 yıllık günahlara ortak olunur”, gerekirse “Harun gibi gelip Karun olanlara” hizmet edilir.

“Kamu hakkı” çiğnenebilir. Ulufe dağıtır gibi, yandaşlara kamu yatırımları ihalesiz olarak paylaştırılabilir. Kamu İhale Kanunu 200 defadan fazla değiştirilir, göstermelik ihalelerle haksız rekabet
yaratarak kamu kaynakları birilerine aktarılabilir.

“Kur Korumalı Mevduat” adı altında, parası olanlara 200 Milyar TL’den fazla örtülü faizi, bankalara değil, devlete (millete) ödettirilebilir.

Uluslararası Tahkim’in verdiği, faizi ile birlikte, 3 Milyar dolar tutarındaki cezayı, Kuzey Irak petrollerinin taşınmasından 10 Milyar dolar civarında para kazanan yakınlarının yerine devlete (millete) ödettirilebilir.

“Kul hakkı” çiğnenebilir. Makamlar ehil olana değil, kendilerine sadık olana paylaştırılır. Kamuya alınacak personel alımlarında sorular çalınarak işe girebileceklerin hakları çalınabilir. Sadece son 4 senede, emeği ile geçinenlerin Milli Gelirden aldığı pay %45’den %25’e düşürülerek bu servet yeni sermaye sınıfına aktarılabilir.

“Yaşama Hakkı” çiğnenebilir. Devletine güvenerek, sağlam olduğuna inanıp aldıkları evlerde 50 binden fazla insan ölümüne, daha fazlasının sakat kalmasına sebep olunabilir.

Seçmen iradesi çalınabilir, çiğnenebilir. Trafolara kedi girebilir, Atı alan Üsküdar’ı geçebilir.

Özgürlükler çiğnenebilir. Yürütme organının güdümündeki yargı mensupları aracılığıyla kahraman subaylar hapislerde çürütülebilir. Kumpas davalarıyla masum insanların özgürlüğü elinden alınır, TSK ve diğer devlet kadroları yürütme ile uyumlu hale getirilir.

Bütün bunları yapanlara devlet emanet edilir.

Ama arkadaş bu memlekette “SECCADE” ÇİĞNENEMEZ!
Esasında zaten kimse çiğnemez de… Ama muhalefetin Cumhurbaşkanı adayı farkında olmadan, kazara bir
seccadeye ayakkabısı ile bastıysa dünya O’na dar edilir.

Burası bir cami değil, mescit değil, bir ofis olduğu halde, “yere serili seccadeyi görmeden bastığım için özür dilerim” diyen bir Cumhurbaşkanı adayının inancı sorgulanır.

28Mar/230

AKP ve YRP BENZER ZİHNİYETTE – Ruhittin SÖNMEZ

ruhittin sAKP ve YRP BENZER ZİHNİYETTE - Ruhittin SÖNMEZ

Yeniden Refah Partisi (YRP) Millî Görüş hareketinin lideri merhum Necmettin Erbakan’ın oğlu Fatih Erbakan’ın kurucu Genel Başkanı olduğu parti.

YRP’nin Cumhur İttifakı’na katılma süreci içinde tartışılan konular partinin yönetimi ve görüşlerini öğrenmemiz açısından faydalı oldu.

Bu süreçte YRP’nin iletişim yüzü Genel Başkan Yardımcısı Prof. Dr. Doğan Aydal idi. Aydal gerek yumuşak üslubu ve gerekse daha çok teknik ve fazla iddialı projelerden bahsetmeyi seven biri olarak beğenildi.

Prof. Aydal AKP ile yürütülen müzakere sürecinin arka planına dair bilgiler de verdi. Meğer Necmettin Erbakan’ın kızı Elif Erbakan ve damadı (Elif Erbakan’ın eşi) de YRP’nin Merkez Karar Yönetim Kurulu (MKYK) üyesi imiş.

Süreç YRP’nin MKYK’sında son derece “demokratik” bir şekilde tartışılmış. Mesela Elif Erbakan Altınöz Yeniden Refah Partisi’nin Cumhur İttifakına dahil olmasına karşı çıkmış. Eşi Mehmet Altınöz ise tam tersi görüşle YRP’nin Cumhur İttifakına katılması gerektiğini savunmuş.

Fakat bu bilgileri veren Doğan Aydal -nedense- şöyle bir cümle kurma ihtiyacında hissetti: “Burası bir aile şirketi değil.”

Bundan sonraki şu cümlesi benim için çok dikkat çekiciydi:

“Genel Başkanımız MKYK’da ifade edilen görüşleri dinledi, bir çetele tuttu. Siyasi riski alacak kişi Genel Başkanımız Fatih Erbakan’dır, kararını kendisi verdi. Nihayetinde GELECEK KIRK YILA HÜKMEDECEK KİŞİ KENDİSİDİR” dedi.

İşte ben de tam bu zihniyete dikkat çekmek istiyorum.

24Mar/230

HASTALIK RİSKİ OLAN HAYVANLAR İTHAL EDİLİYOR – Ruhittin SÖNMEZ

ruhittin sHASTALIK RİSKİ OLAN HAYVANLAR İTHAL EDİLİYOR - Ruhittin SÖNMEZ

Brezilya Tarım Bakanı, 3 Mart’ta ülkesinde “deli dana hastalığı” görüldüğünü açıkladı. Brezilya bir
numaralı müşterisi Çin’e sığır eti ihracatını askıya aldı. İran, Ürdün ve Tayland da ülkeden sığır eti ithalatını geçici olarak durdurdu.

Türkiye’nin de önlem alması lazım. Çünkü T.C. Tarım ve Orman Bakanlığı Brezilya’dan besilik ve kasaplık büyükbaş ithalatına izin veriyor. Ayrıca Hollanda ve İspanya’da da deli dana hastalığı görülmeye başlandı.