
KAYIP KAÇAK!.. / Mustafa KÜPÇÜ
KAYIP KAÇAK!.. / Mustafa KÜPÇÜ
İlginç bir ülkede yaşıyoruz.
Örneğin;
Akaryakıt kaçakçılığı almış başını gidiyor.
Şehirlerarası yollarda sık sık “10 Numara Yağ Bulunur” tabelaları çarpıyor gözümüze!
Neden?
Çünkü siyasi iktidar, “üretimsiz ekonomi” beceriksizliğini tüketiciden çıkarıyor! KDV, ÖTV ile halkını soyuyor.
Dünyada petrol fiyatı yarı yarıya düştüğü halde, biz 3-5 kuruşluk indirimlerle oyalanıyoruz!
Otobüs firmaları ve TIR-Kamyon sahipleri de kaçak yakıta ya da 10 Numaralı yağa yöneliyor. Otobüslerde, kamyon ve TIR’larda ani çıkan yangınlar can yakıyor. Ulusal serveti tüketiyor.
YAT sahipleri ucuz motorin kullanıyor ama karayolu insan ve yük taşıyıcıları ile köylümüz ucuz motorin kullanamıyor!
Adalet mi bu?
Kaçak içki ve sigaranın da nedeni bu.
PAPA, PATRİK, İMAM VE BİZANSIN İNŞASI – Prof. Dr. Nurullah AYDIN
PAPA, PATRİK, İMAM VE BİZANSIN İNŞASI – Prof. Dr. Nurullah AYDIN
Vatikan Katolik kilisesi ruhani lider Papa Türkiye’de. Ortadoksluğun merkezi İstanbul’da patrikle buluştu. Önce Ankara’da sonra İstanbul’da. Ne için? Hıristiyan dünyasının birleşmesi. İslamcıları da İbrahim’i din adı altında dinlerarası diyalog yoluyla birleştirmek.
Ortadoğu kökenli üç dinin elçi/peygamber İbrahim odaklı birleştirilmesi projesi; Derin dünya devletinin temel stratejisidir.
Türkiye'de Bizans’ın çocuğu olmayı, Müslüman kisve altında benimseyenler yanında, Bizans çocuğu olmaya meraklılar da çoğalmış durumdadır.
Fransa Cumhurbaşkanı hepimiz Bizans’ın çocuklarıyız dediğinde, Türkiye yetkilileri ses çıkarmamışlardı. Böylesine kendisini inkâr etmeye varan duruş sonucu Haçlılar son seferlerinde amaçlarına ulaşmış durumdalar. Bu Türkiye'nin Bizanslaştığının kabulüdür.
Roma imparatorluğu, pagan dinindeydi. Doğu Roma ayrılıp Bizans kimliğiyle varlığını sürdürürken, Hıristiyanlığı kabul etmişlerdi. Ancak İsa’nın öğretileri ile İncil’le var olan ilahi mesajı tersyüz ederek Roma pagan inancıyla sentez yaparak kabul etmişlerdi. İznik’te konsül toplayarak yüzlerce İncil’den dördünü kabul etmişlerdi. Bizans; Hıristiyanlığın Ortadoğu’daki Müslümanlara karşı vurucu gücü olmuşlardı.
Ne ilginç ki; Bizans’ın çocukları, İslamiyet’i kabul ettiler. Siyasi İslamcı kimlikleriyle varlar. Ve yine İslam ülkelerini bu kez Haçlı Siyonist İslamcı kimlikleriyle yakıyorlar, yıkıyorlar. Katolik, Protestan, Kalvinist Avrupalılarla, Avengelist Amerikalılar ise yönlendiriyorlar.
‘Kanatsız Uçmak’ bir subayımızın Türk ordusundaki yükselişi ve hizmetlerinin hikayesi – Dr. Halil İbrahim KAHRAMAN
‘Kanatsız Uçmak’ bir subayımızın Türk ordusundaki yükselişi ve hizmetlerinin hikayesi - Dr. Halil İbrahim KAHRAMAN
Kanatsız uçmak hatıra kitabı okumayı sevenler için güzel bir eserin adıdır. Orgeneral Edip Başer Beyefendi ‘ÜLKEYE HİZMETTEN EMEKLİ OLUNMAZ’ diyerek hayat hikayesi üzerinden bizlere ve gelecek nesillere ülkemizin hangi şartlardan bu günlere geldiği üzerine yerinde tespitlerini okuyucusuyla paylaşmaktadır.
Kendisi,Sivas ilimizin Gürün ilçesinde doğmuş,anne babasını küçük yaşlarda kaybettiği için yakınlarının ilgisiyle büyüyen birisidir. Anadolu’muzun küçük bir kasabasında doğup çok da imkanlı olmayan şartlara rağmen Türk devletinin imkanları, gayret, bilgi ve becerisi sayesinde okuyup yükselmesini ve çalışma hayatını bizlerle paylaşmaktadır.
Bu kitaptan; yönetimin tarafsızlığı, ehliyet, bilgi ve beceri tercihlerinin doğru kullanıldığında vatandaşımız için adalet ve hizmetin ne kadar daha iyi ortamlar oluşturduğunu anlıyoruz. Türkiye Cumhuriyeti Devletinin, kuralların doğru uygulandığında vatandaşı için etnik ve inanç farklılığına bakılmaksızın her türlü imkanı, fırsatı verdiğini ve vatandaşlık bağlamında her türlü ön açıklığının olduğunu anlıyorsunuz.
1950’li yılların eğitime de yansıyan tahta bavul çantalar, saman sarısı defterler, ağabey veya abladan kalan kitap-kırtasiyelerinden faydalanma mecburiyetleri, giyim-kuşamdaki yoksulluklara rağmen gerek öğretmenin gerekse öğrencinin samimi kabullenişi sayesinde daha iyi eğitim alma-verme arayışlarını gösteren bilgiler, o dönemleri bilenler için, duygulu hatıralardır. Dünün bu gerçeklerini anlatan bu bilgiler, bu günün kiymetini daha iyi anlamak için çocuklarımızla, torunlarımızla paylaşmamız gereken hususlardır.
ALT TARAFI SELAMLAMA! – Prof. Dr. Ahmet Haluk DURSUN
ALT TARAFI SELAMLAMA! – Prof.Dr. Ahmet Haluk DURSUN
İstanbul Cemal Reşit Rey’de Türk Kültürüne Hizmet Vakfı 5. Türk Dünyası Türk Dili Şeref Ödülleri Tören’inde Kültür ve Turizm Bakanlığı adına bir selamlama için kürsüye çıkan Müsteşar Prof. A. Halûk Dursun’un irticalen yaptığı konuşma metni:
Efendim,
Ben buraya uzun bir konuşma yapmak için değil bu programın yani günün mana ve ehemmiyetine uygun bir selamlama için geldim.
İlk selamlayacağım kişi Dedem Korkut olacak ve sonra Divan-i Lugat-it Türk’ü yazan Doğu Türkistan’dan Kaşgarlı Mahmut’u, Kutadgu Bilig’i bize miras bırakan Yusuf Has Hacip’i selamlarım, Batı Türkistan’dan Ali Şir Nevai’yi.
PKK DA, ÇÖZÜM SÜRECİ DE BİR DIŞ PROJEDİR – Av. Ruhittin SÖNMEZ
PKK DA, ÇÖZÜM SÜRECİ DE BİR DIŞ PROJEDİR – Av. Ruhittin SÖNMEZ
Geçen hafta içinde üç önemli etkinlik içinde bulundum. Salı günü BBP Genel Merkezi ve İl Başkanlığının birlikte düzenlediği “Çözüm Süreci mi, Bölünme Süreci mi?” konulu panelde Kocaeli Aydınlar Ocağı Başkanı sıfatımla konuşmacı idim.
BBP Genel Başkanı Mustafa Destici’nin de katıldığı ve öncesinde bir konuşma yaptığı paneli BBP Genel Başkan Yardımcısı Bayram Karacan yönetti. Diğer iki konuşmacı ise Gazeteci Yazarlar Ünal Tanık ve Ahmet Türk idi.
Ben PKK veya terör meselesinin bir dış proje olduğunu anlattım. Problemi “Kürt Sorunu” diye adlandıran ve bu meselenin “Cumhuriyetin tekleştirici ve kimlikleri inkâr edici politikasının bir sonucudur” diyenler doğruyu söylemiyor. Osmanlı Devleti modelini uygulayarak İslam’ın birleştirici şemsiyesi altında sorunu çözebileceklerini söyleyenler yanılıyorlar. Çünkü Osmanlı dönemde de sadece 1806-1920 yılları arasında o zamanki süper devlet İngiltere’nin Kürt aşiretlerini kışkırtmalarıyla 13 isyan olmuştu. Cumhuriyet döneminde sonuncusu PKK isyanı olmak üzere 25. isyanı yaşıyoruz.
Şimdi bölgede projesi etkin olan devletler ABD ve İsrail. Büyük Ortadoğu ve Büyük İsrail projelerinin bir gereği olarak İsrail’in güvenliğini sağlamak ve dünyanın bu en önemli doğal kaynaklarının bulunduğu bölgede petrol, doğalgaz, su, bor, toryum gibi kaynakların kontrolünü elinde tutmak istiyorlar.
Bu amaçla bölgede kendi kontrollerinde bir Kürdistan kurulmasına çalışıyorlar. “Büyük Kürdistan” Irak, Suriye, İran ve bir parçası da Türkiye’den koparılacak topraklarda kurulacak şekilde kurgulanmış. Irak ve Suriye kısmı tamamlanmak üzere, Türkiye ayağı için AKP ile mutabakat sağlanmış gibi gözüküyor.
Bu görüşlerin benzeri Cuma günü Kocaeli Aydınlar Ocağı’nda konuşmacı olarak davet ettiğimiz Birleşmiş Milletler Kalkınma Programı E. Müdürü Bartu Soral tarafından da anlatıldı. Cumartesi günü ise İzmit Türk Ocağı’nda konuşan eski Çalışma Bakanı Yaşar Okuyan da farklı cümlelerle dile getirdi.
Birileri de çıkıp, “Sen de İzmit’e gelme” derse – Mevlüt SOYSAL
Birileri de çıkıp, “Sen de İzmit’e gelme” derse - Mevlüt SOYSAL / 30 Kasım 2014 tarihli yazısı
Fark ediyor musunuz?
Bu ülkede birilerinin her olaya “soykırım” deme, tarihteki her hadisede teröristlerin“mağdur” olduklarını ifade etme gibi bir hakkı varken; birilerinin tam tersini söyleme noktasında yolları tıkalı...
Bakınız MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli...
Cuma günü Tunceli’ye yaptığı ziyaret kimileri tarafından “provokasyon”, kimileri tarafından da “faşistçe” görüldü.
AKP’liler, HDP’liler ve bazı CHP’liler, “Tunceli’ye gelme Bahçeli” dedi.
“Burası senin politika yapacağım bir alan değil” mesajı verildi.
Neden?
Farklı düşünüyordu çünkü Bahçeli...
***
GÜNEYDOĞU KAVŞAĞINDA TÜRKİYE – Av. Zeki HACIİBRAHİMOĞLU
Günümüzde, evrensel düzeyde etkinliğe ve otoriteye sahip güçlü sanayi ülkelerinin mevcut otorite ve etkinliklerini koruyup sürdürebilmeleri önemli ölçüde dünya petrol rezervlerinin ve petrol ürünleri üretiminin doğrudan ve dolaylı şekilde kontrolleri altında tutmalarına bağlıdır.
Çünkü evrensel düzeyde etkin bir devlet ve etkin bir güç olmanın sanayileşme ile ölçülebileceği günümüz dünyasında sanayinin ilk maddi girdisinin %50 oranında petrol ürünleri olduğu açıktır.
Bu sebeple günümüz dünya petrol piyasasının kontrolü doğal petrol zengini, yani petrol rezervlerine sahip olan ülkelerin değil, petrol ile çalışan sanayi imparatoru, süper güç ABD’nin elindedir.
1990 yılında yapılan araştırmalar ABD’nin petrol kaynaklarının mevcut üretim hızı ile 30 yıllık bir ömrü kaldığını buna karşın Orta Asya ve Kafkas petrolleri rezervlerinin büyük bir bölümünün geri üretim ve üretim dışı olduğunu bunun yanında Orta Doğu petrol rezervlerinin 100-140 yıllık bir ömre sahip olduğunu ortaya koymuştur. Eğer bu veriler gerçek ise Amerika petrol kaynaklarının bittiği ve bu sebeple de Orta Doğu’daki petrol yataklarını elde edebilmek için petrol rezervlerine göre irili ufaklı birçok devletler kurdurup onları kolay yutabilmek için büyük Orta Doğu projesini gerçekleştirmek ve Orta Doğu’yu kan gölüne çevirmek için dolaplar çevirmektedir. Bu konuda da İngiltere ile birlikte çalışmaktadır. Amerika’nın, İngiltere’nin, Fransa’nın ve Almanya’nın Orta Doğu’da menfaatleri çakışmaktadır. Orta Doğu’yu karıştırmak ve kolay lokma olarak yutabilmek için bu devletler kendilerine verilen görevleri noksansız yerine getirmektedirler.
“ULAN, DANGALAK…” Halil ALTIPARMAK
“ULAN, DANGALAK…” Halil ALTIPARMAK
MHP Milletvekili Lütfi TÜRKKAN, Bekir BOZDAĞ’a böyle hitap etti.
Neden?
Çünkü, Bekir BOZDAĞ, Maliye Bakanı’nın resmen açıkladığı verilerle 1,3 katrilyon değerinde olan sarayın yapılmasını eleştirenlere cevap olarak dedi ki; “pembe köşkte bilardo masası var, onu neden eleştirmiyorlar da, sarayı eleştiriyorlar.”
Bir insanın böyle bir karşılaştırma yapabilmesi için nasıl bir insan olması gerekir?
İşte, bu nasılın cevabını Lütfi TÜRKKAN da aramış olacak ki, böyle bir cevap verdi ve bilardo masası ile 1,3 katrilyonun karşılaştırılamayacağını söyledi. Buna bir de, yine Maliye Bakanı’nın resmen açıkladığı verilerle 500 milyon liralık son alınan uçak maliyetini de eklersek, diyecek ne kalır, bilmiyorum.
Şimdi bakın, bu tür konuşmaları aktarmak değil maksadımız.
KIRILMA NOKTALARI – Dr. Hasan GÜNAYDIN
KIRILMA NOKTALARI – Dr. Hasan GÜNAYDIN
Bazı anlar vardır ki zamanında gerekeni yapmaz ya da hatalı davranırsanız iş işten geçer. İşte böyle anlar devletler için de söz konusudur.
1. 1941 yılında faaliyete geçen THK Etimesgut Uçak Fabrikası 1950 yılında kapatıldı. SONUÇ: Türkiye teknoloji yarışından koptu.
2. 1953 yılına kadar demiryolu otoyolunun önünde yer almaktayken, Marshall yardımlarıyla bu tarihten itibaren otoyollar ön plana çıktı. SONUÇ: Türkiye petrole çok daha bağımlı bir ülke haline geldi ve ithalat giderleri arttı.
3. 24 Ocak 1980 Kararları ile İthal İkamesi bırakıldı ve Liberal Ekonomiye geçildi. SONUÇ: Yabancı mallarla rekabet edemeyen küçük ve orta boy işletmeler kepenk kapattı. Sanayii montaj sanayi ile sınırlandı.
4. 29 Nisan 1920’de çıkarılan Hıyanet-i Vataniye Kanunu 12 Nisan 1991 de yürürlükten kaldırıldı. SONUÇ: Terör hortladı.
5. Gümrük Birliği Anlaşması 1995’te imzalandı ve 1996’da yürürlüğe girdi. SONUÇ: Türkiye’nin nispeten iyi olduğu tekstil gibi sanayi kolları rekabet edemez hale geldi ve kepenk kapattı. Türkiye binlerce yıllık bir tarihi başarıya (!) imza atarak kurbanlık hayvan ithal etti. Gümrük Birliğine üye ülkelerle ticaret açığı 10 yılda yaklaşık 100 milyar Dolar, 20 yılda 221 milyar Dolar oldu.
6. 4 Temmuz 2003’te Türk Askerinin başına çuval geçirildi ve Türkiye müzik notası (!) bile veremedi. SONUÇ: Türkiye Ortadoğu’da aktör olmaktan çıktı ve figürana dönüştü.
7. VE SON BAŞARI: AÇILIM. SONUÇ: Türkiye parçalanmanın eşiğine geldi.
İşin hazin tarafı bunları yapanlar millete DEMOKRASİ HAVARİSİ olarak takdim edildi ve halk ta buna inandı.
SUBLİMİNAL İŞGAL TEKNİĞİ 25.KARE – Cüneyt DİLER
SUBLİMİNAL İŞGAL TEKNİĞİ 25.KARE - Cüneyt DİLER / Ortak Ses cuneythoca2010@hotmail.com
GERÇEKLER GÖREMEDİKLERİNİZDİR VE GÖREMEDİKLERİNİZ HIZLICA SİZE SAHİP OLUYOR Makalemize başlamadan önce bütün bilgi ve belgelerin uzun süren bir çalışma sonucunda düşünülerek olaylar ve sonuçları derinlemesine tahlil edilerek gerek şahsım, gerekse zihnini subliminal işgale karşı zaman zaman koruyabilen bilimadamlarından alıntı yapılarak hazırlanmaya çalışıldığını belirmekte fayda görüyorum, bu makalenin benim yada bir başkasının olması önemli değil makalede anlatılmak istenenlerin anlaşılıp beyinlere yerleşmesidir esasen önemli olan
BİLİNÇALTINA YÖNELİK MESAJLAR
Bilinçaltını etkilemeyi hedefleyen mesajlara “subliminal” adı verilir. Genel olarak “bilinçaltına yönelik gizli mesajlar olarak ifade edebiliriz. Kişinin bilinçaltına ‘’subliminal’’ mesaj göndermenin birçok yolu bulunuyor.
Bunlardan en çok kullanılanları :
1. Dijital ses dosyalarına gizlenen işitsel yolları.
2. Gözle algılanamayacak kadar kısa süreyle ve sık patlayan flaşlar şeklinde sinema ya da televizyon görüntüsü yoluyla bilinçaltına itilen 25. kareler.
3. Reklam afişleri, logoları ve benzeri nitelikteki görsel malzemenin içine saklanmış şekil, kelime ve rakamlar.
Bu yöntem, bir ürünün reklâmını yapmaktan, bir inancın ya da görüşün propagandasını yapmaya kadar varan geniş bir yelpazede kullanılmaktadır. Görsel ve işitsel olarak (bilinçli) algılananlar değil; bilinçaltı seviyesinde algılanan söz, resim, görüntü ve şekillerden oluşur.
Bunlardan en çok kullanılan Dijital ses dosyalarına gizlenen ses mesajlardır. Üzerinde oynanabilirliği ve işlenilmesi ve yayılması daha kolay olduğundan MP3 dosyaları gizli mesaj için biçilmiş kaftandır diyebiliriz.
BÜYÜK KÜRDİSTAN KURMA AMACI YOKMUŞ… – Av. Ruhittin Sönmez
Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu, TBMM Dışişleri Komisyonunda “Bu gidişat bölgede bağımsız bir Kürdistan devletinin kurulması sürecini hızlandıran bir gelişme midir?” sorusuna şu cevabı vermiş:
“Ama ben bunun, hani bir Büyük Kürdistan kurma amacı ile yapıldığını düşünmüyorum. Niye? Çünkü burada Kürt unsurlara baktığınız zaman, peşmerge ve diğer bölgelerdeki Kürt unsurlara baktığınız zaman, PKK ve PYD ile aynı düşünmedikleri aynı amaca hizmet etmedikleri de aşikârdır. Yani böyle bir unsurun, böyle bir tehlikenin hiçbir zaman olmayacağını söylemiyorum ben. Ama PYD’nin peşmergeyi istememesinin sebebi de budur. Geçmişte de bunların arasında çok kanlı çatışmalar olmuştur.”
“Aynı şekilde, PKK ile PYD’nin amacı tüm Kürtleri kapsamak değil, kendi ideolojilerine uygun bir yapıya hükmetmektir. Şu anda PYD’nin amacı PKK ile birlikte Suriye’nin sadece bir bölgesini kontrol etmektir. Şu anda arazideki gerçeklere baktığınız zaman yani Kürtlerin kendi arasında birleşerek büyük bir Kürdistan kurması sinyallerini biz görmüyoruz.”
Yeniçağ Gazetesinden Ahmet Takan Bakan Çavuşoğlu’nun cevabını kapalı toplantının tutanaklarından aldığını bildirerek duyurdu.
MUALLİMLERİN TOPLUMA YANSIMASI: TOGAN VE KAFESOĞLU ÖRNEĞİ – Mehmet Cemal Çiftçigüzeli
MUALLİMLERİN TOPLUMA YANSIMASI: TOGAN VE KAFESOĞLU ÖRNEĞİ - Mehmet Cemal Çiftçigüzeli
1960’lı yıllarda gazetelerin en önemli muhabirleri polis-adliyeye bakardı. Spor ve magazin muhabiri olmak kızağa çekilmek anlamındaydı. Babıali’de Sabah’ta bana verilen ilk görev ise(1967) eğitim muhabirliğiydi. Milli Eğitim Bakanı İlhami Ertem’i ben takip ediyordum, üniversitelere ben koşturuyordum. MTTB’deki bütün konferansları sonuna kadar dinleyip gazetem için özet haber çıkarıyordum. O günlerde fark etmemiştim ama iyi ki eğitim muhabiri olmuşum. Fikri ve zihni bir birikim sağladı, düşünme yeteneğimi geliştirdi, yorum ve analiz için dağarcığımda çokça bilgi, belge ve öge oldu.
Babıali’de Sabah’ın idare yeri olan Cağaloğlu Şerefefendi Sokağı’nın başındaki Güneş Matbaacılıktan MTTB Konferanslarını takip etmem için gideceğim yolun uzunluğu aynı sokakta 100 metre kadardı.
Prof. Dr. Ali Nihat Tarlan(1898-1978), Ord. Prof. Ali Fuat Başgil, (1899-1967) Prof. Dr. Faruk Kadri Timurtaş(1925-1987), Prof. Dr. Zeki Velidi Togan(1890-1970), Prof. Dr. Ziyaeddin Fahrettin Fındıkoğlu, Prof. Dr. İbrahim Kafesoğlu (1912-1984), Prof. Dr. Muharrem Ergin(1925-1995), Prof. Dr. Ahmet Caferoğlu(1899-1975), Doç. Dr. Nurettin Topçu(1909-1975), Necip Fazıl Kısakürek (1904-1983) ve İlhan Egemen Darandelioğlu’nu (1921-1979)böyle tanıdım. Hem işimi yaptım, hem de fikri bir oluşumun içinde kitaplarla, dergilerle, makale ve sohbetlerde buldum kendimi.
UYGUR KÜLTÜRÜNDE TUFAN’IN KUŞLARI: KIRLANGIÇ ve GÜVERCİN – Yrd. Doç. Dr. Adem ÖGER / Arş. Gör. Serkan KÖSE
UYGUR KÜLTÜRÜNDE TUFAN’IN KUŞLARI: KIRLANGIÇ ve GÜVERCİN
Yrd. Doç. Dr. Adem ÖGER Nevşehir Hacı Bektaş Veli Üniversitesi Fen Edebiyat Fakültesi Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü, Nevşehir - TÜRKİYE, E-posta: adem.oger@nevsehir.edu.tr.
Arş. Gör. Serkan KÖSE Arş. Gör., Nevşehir Hacı Bektaş Veli Üniversitesi Fen Edebiyat Fakültesi Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü, Nevşehir- Türkiye. E-posta: serkankose@nevsehir.edu.tr.
BULGARİSTAN’DA TÜRKÇE YAYIN SORUNU – Alptekin CEVHERLİ
BULGARİSTAN’DA TÜRKÇE YAYIN SORUNU - Alptekin CEVHERLİ
Hepimizin bildiği gibi Türkiye’mizde TRT tarafından yıllardır çeşitli lehçe ve ağızlarda yayın yapılmakta. Hatta bu amaçla TRT’nin bir kanalı özel olarak sırf bu işe ayrılmış durumda.
Aşağıda okuyacağınız haberde ise her fırsatta Türkiye’ye akıl vermekten geri durmayan Avrupa Birliği üyesi Bulgaristan’daki uygulamayı ve Türkçe’yi engellemek maksadıyla yapılacak referandumun ayrıntılarını göreceksiniz.
“Bulgaristan Devlet Televizyonu K1'de Türkçe Yayınları Masası'nın kapatılması yeni koalisyon hükümetinin kurulmasıyla yine gündeme geldi.
Cumhurbaşkanı Rosen Plevneliev, bu yayınların kaldırılmasına karşı çıkarak, Türkçe Masasını kapatmakla yaşam standardımızın ve demokrasinin daha yüksek seviyede olacağına, ekonomiyi teşvik edeceğimize, daha fazla istihdam sağlayacağımıza ve Bulgarların daha iyi bir yaşam sürdüreceğine inanmıyorum, dedi. 21’inci yüzyıldaki iletişim ve internet çağında, neden yasaklama getirilmesi gerektiğini hiç bir türlü algılayamıyorum. Örneğin ben Bulgar medyalarını izlemekle birlikte, İngiliz ve Alman medyalarını da sürekli takip ediyorum, eğer Türkçe ve Yunanca bilseydim bu haberleri de izlerdim, şeklinde konuştu.
GERÇEK GÜNDEMİ ÇARPITMAK, DİKKATLERDEN KAÇIRMAK İÇİN İCRAYA SOKULAN DEZANFARMASYONLAR Hk’da…! / Hasan YILMAN
GERÇEK GÜNDEMİ ÇARPITMAK, DİKKATLERDEN KAÇIRMAK İÇİN İCRAYA SOKULAN DEZANFARMASYONLAR Hk'da...! / Hasan YILMAN
İçinde bulunduğumuz şu yaşam sürecimizde; başta Sayın R.T. Erdoğan olmak üzere yakın çevresi, AKP' nin bazı üst düzey yöneticileri, hükümetin bazı ilgili zevatı ile besleme ve havuz medyasında büyük bir telaşın mevcudiyeti her kesimin ve her kesin ilgisini / dikkatini çektiği ve anılan kimselerin büyük bir suçluluk pisikolojisi sarmalını bertaraf etmek, gözlerden kaçırmak için Dersim olayları, Amerikanın keşfi, Küba' da Cami, Çözüm süreci vb. gündem değiştirmeye, kamuoyunu meşgul etmeye yönelik dezanfarmasyon içerikli söz ve söylemlerini üzüntüyle izlemekteyiz.
Aslında ülkemizdeki gerçek gündem olarak.....Cumhurbaşkanlığı envanterinde mevcutları varken, bunlarla yetinilmeyerek; Ankaradaki (1000 odalı AK-SARAY), İstanbuldaki VAHDETTİN KÖŞKÜ) her iki köşk ile dünyanın en lüks makam uçağı, yine maliyeti çok yüksek en son model MERCEDES makam araçları ile ilave diğer lojistik en lüks JEEP' lerinin acilen tedariki, halkımıza maliyetinin yaklaşık 2(iki) milyar doları aştığı ve de gelecek zaman sürecinde bahse konu yerler ile ilave araç tahsislerinin ise henüz kaça mal olabileceğinin belirlenemediği ve çok daha yüksek maliyetlere sebebiyet vereceği yazılı, görsel ve de sosyal medyada rakamlarla, görsellerle günlerce yayınlandığını, izlemiyormuyuz...? Okumuyormuyuz...?
Sayın R.T.Erdoğan görevi devraldığının hemen ertesi günlerde Cumhurbaşkanlığı bütçesinin %' de yüz oranında artırılma çabaları da unutulmamalı)
FARK YARATMAK – Fazlı KÖKSAL
FARK YARATMAK - Fazlı KÖKSAL / Ortak Ses
Dört beş aydır, güne Çalar Saat’i izleyerek başlıyorum…
Çalar Saat’in tiryakisi oldum… Daha doğrusu İsmail KÜÇÜKAYA’nın..
Açık söyleyeyim, İsmail KÜÇÜKKAYA Fox Tv.de sabah haberlerini sunmaya başlayınca, başarılı olacağından şüpheliydim…
Çünkü; İsmail KÜÇÜKKAYA deneyimli bir gazeteci olmasına karşılık televizyon gazeteciliğinde yeniydi. İlk programlarındaki tavırlarında, “Ben vücut dili dersleri aldım” yapaylığı vardı.
Ama yanılmışım. İsmail KÜÇÜKKAYA başarılı oldu. Başarılı olmakla kalmadı. Çalar Saat’i en çok izlenen haber programı haline getirdi..
Ve hepsinden önemlisi fark yarattı…
Fark Yaratmak aynı zamanda başarılı olmaktır… Ama başarılı olmaktan daha farklıdır, daha önemlidir..
Başarı tesadüflerle gelebilir, fark yaratmak yetenek, çaba gerektirir…
Başarı geçici olabilir, fark yaratmak kalıcıdır…
2O KASIM DÜNYA FELSEFE GÜNÜ KUTLAMA MESAJI – Nurullah AYDIN
2O KASIM DÜNYA FELSEFE GÜNÜ KUTLAMA MESAJI - Nurullah AYDIN
Seviyorum, peşinden koşuyorum, arıyorum anlamına gelen phileo ve bilgi, bilgelik anlamına gelen sophia sözcüklerinden türeyen terimin işaret ettiği entelektüel faaliyet ve disiplin olan felsefe, bilgelik sevgisi ya da hikmet arayışı anlamına gelir. Başlangıçtaki bu özgün anlama göre, her türden bilimsel araştırmacıya filozof adı verilmiştir.
Felsefe; varlık ve düşünmeyi oluşturan ilkeler, gerçeklik ve nedenselliğin araştırılmasıdır.
Ortaya atılmış soruların cevaplarının aranması anlamına gelir.
Felsefe; bir tür kritik, yaratıcı düşünmedir.
Felsefenin eğildiği konular; Metafizik, Epistemoloji, Ahlak, Politika, Estetiktir.
İnsanlığın karşı karşıya olduğu problemler kadar, ülkemizin kendine özgü problemleri de, olaylara felsefenin ışığında da bakabilmeyi gerekli kılmaktadır.
Savaşların ve çatışmaların bitmek bilmediği, savaş tacirlerinin her türlü yolu ve yöntemi kullanmaktan çekinmedikleri günümüz dünyasında barış, özgürlük, insan hakları, insanın onuru ve değerlerin savunulmasında felsefenin temellendiriciliği ve aydınlatıcılığı büyük önem taşımaktadır.
Yaşadığımız dünyayı daha iyi, daha insancıl bir dünyaya dönüştürmede ve uygarlık maskesiyle gizlenmeye çalışılan modern barbarlıklara başkaldırmada felsefenin işlevi yaşamsal bir önemdedir.
Doğmalardan, saplantılardan, sömürüden, istismardan, ayrımcılıktan zulümden baskılardan arınmış bir Türkiye ve dünya için aydınlanmış insanlara büyük sorumluluk düşmektedir.
Felsefe günü Kutlu olsun.
Dersim’i Necip Fazıl’ın anlattığı kadar bilen cahiller / Cazim Gürbüz
Dersim’i Necip Fazıl’ın anlattığı kadar bilen cahiller / Cazim Gürbüz
Yalan deposu bir kitap var, adı: “Son Devrin Din Mazlumları”, yazarı, sahtekârlıktan ipliği pazara çıkmış olan Necip Fazıl adlı rezil adam (bu adam hakkında Yeniçağ’daki köşemde belgeye dayalı olarak çok yazdım, meraklısı araştırır okur)…Bu kitapta bu Cumhuriyet ve Atatürk düşmanı yaratık, Dersim isyanının ele başısı Seyit Rıza’yı bir “Din Mazlumu” olarak nitelendiriyor.
RTE ile bugünkü karikatür başbakanın Dersim üstüne bütün bildikleri “Üstadlarının” bu yalanları.
Gelin şimdi biz o isyanlara dair değerli belgesel romanlar yazan Barbaros Baykara’nın “Dersim 1937”” adlı eserinden bir bölümü okuyalım (sayfa 21). Bakalım neymiş bu işlerin aslı, nice adammış bu Seyit Rıza denilen elebaşı.
“Tümü silahlı olan aşiretlerin hükümranlığında bir bölge… Osmanlı baş edememiş, defalarca müdahale edilmiş ama sonuç alınamamış. Bölgede cinayetler, soygunlar oluyor, adalet işletilemiyor. Devlet içinde devlet gibi, feodal bir yönetim var. Devleti tanımıyor. Vali, kaymakam dinlemiyor. Suçluları teslim etmiyor, sahipleniyor. Askere kimseyi göndermiyor, vergi vermiyor. Hizmet kabul etmiyor. Yol, köprü, okul vb. yeniliklere karşı koyuyor. Islah edilmesi için 1935 Tunceli kanunu çıkarılıyor ve bölgeye vali atanıyor. Köprüler, yollar yapılmaya başlanıyor ki karakol basıp askerleri şehit ediyorlar.
YİNE İNSANLARI GÖRDÜM – Av. Tevfik KARABULUT
YİNE İNSANLARI GÖRDÜM – Av. Tevfik KARABULUT
Bakar da görmez gözleri
Nuru kaçıktır yüzleri
Söze benzemez sözleri
Nice insanları gördüm
Üç kuruş etmez değeri
Karşında oynar her yeri
Beterlerin de beteri
Nice insanları gördüm
Şeytanı bırakmış işsiz
Melek geçinir şerefsiz
Fitne eker sessiz sessiz
Nice insanları gördüm
Tokalaşsan el kirlenir
Konuşursan dil kirlenir
Yürüdüğü yol kirlenir
Nice insanları gördüm
Günü birliktir kıblesi
Duysan huylandırır sesi
Yaklaşırlar sinsi sinsi
Nice insanları gördüm
Hayır, böyle değil herkes
Diyor, vicdanımda bir ses
Hayat veren, nefes nefes
Nice insanları gördüm
Özlenilen bahar gibi
Işık saçan seher gibi
Özü sözü cevher gibi
Nice insanları gördüm
Başımı eğip önüme
Düşündüm kendi kendime
Ortak olacak, derdime
Yine insanları gördüm
Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nin Kuruluşunun 31.yılı ve Kıbrıs Gezimiz; – Dr. H. İbrahim KAHRAMAN
Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nin Kuruluşunun 31.yılı ve Kıbrıs Gezimiz; - Dr. H. İbrahim KAHRAMAN
Kıbrıs Adası Anadolu’nun hemen güneyinde, Akdeniz’imizin geniş bir boğaz ile ayırdığı konumu ile dikkat çekicidir. Tıbbiyeden mezuniyetimizin 40.yılı vesilesi ile sınıf arkadaşlarımızdan olan ve Kıbrıs Türk Cumhuriyetinde Sağlık Bakanlığı da yapmış Dr. Gülşen Halil hanım, Dr. Erkan Kemal, Dr. Emirzade’nin ve Dr. Zaliha’nın daveti ile gezmek -görmek imkanımız oldu. Kendilerine gösterdikleri ilgi ve Kıbrıs’ı tanımamız yönündeki gayretleri sebebi ile müteşekkiriz.
Torosları geçince önce Akdeniz’i sonra Kıbrıs’ı görüyorsunuz. Yukarıdan bakıldığında bu kara parçasının Anadolu’muzun devamı gibi duruşu ile stratejik önemini daha iyi anlıyorsunuz. Lefkoşe Ercan havaalanından T.C nüfus kağıdınızla geçip Kıbrıs’ta Türkçe ve Türk lirası ile yaşamınızı sürdürebilmek, dış ülkelere gidip gelenlerin bildiği gibi önemli bir ayrıcalıktır. Bu şartları oluşturanları şükran ve rahmetle anıyoruz. Dr. Fazıl Küçük, Rauf Denktaş, pilot Cengiz Topel, eski Başbakanlarımızdan Bülent Ecevit, Necmettin Erbakan hemen aklımıza gelenler. Ayrıca Kıbrıs Türk Mukavemet Teşkilatının sayısız kahramanları ve Türk ordusunun başarısının önemini hatırlıyorsunuz.