FARK YARATMAK – Fazlı KÖKSAL
FARK YARATMAK - Fazlı KÖKSAL / Ortak Ses
Dört beş aydır, güne Çalar Saat’i izleyerek başlıyorum…
Çalar Saat’in tiryakisi oldum… Daha doğrusu İsmail KÜÇÜKAYA’nın..
Açık söyleyeyim, İsmail KÜÇÜKKAYA Fox Tv.de sabah haberlerini sunmaya başlayınca, başarılı olacağından şüpheliydim…
Çünkü; İsmail KÜÇÜKKAYA deneyimli bir gazeteci olmasına karşılık televizyon gazeteciliğinde yeniydi. İlk programlarındaki tavırlarında, “Ben vücut dili dersleri aldım” yapaylığı vardı.
Ama yanılmışım. İsmail KÜÇÜKKAYA başarılı oldu. Başarılı olmakla kalmadı. Çalar Saat’i en çok izlenen haber programı haline getirdi..
Ve hepsinden önemlisi fark yarattı…
Fark Yaratmak aynı zamanda başarılı olmaktır… Ama başarılı olmaktan daha farklıdır, daha önemlidir..
Başarı tesadüflerle gelebilir, fark yaratmak yetenek, çaba gerektirir…
Başarı geçici olabilir, fark yaratmak kalıcıdır…
Başarıya yeni bir şey yaratmadan, eskileri tekrarlayarak da ulaşabilirsiniz… Fark yaratmak için, denenmemişi denemek, yapılmamışı yapmak gerekir…
Başarıya sıradan kişiler de ulaşabilir… Ama ancak zeki, farklı, sıradışı kişiler fark yaratabilir…
Ve fark yaratmak için, fark yaratmayı amaçlamak gerekir…
İsterseniz basit bir hikâye ile anlatayım fark yaratmayı;
Kör bir adam büyük bir kentin merkezi bir yerinde dilencilik yapıyormuş. Dizlerinin dibine, üzerinde “Doğuştan Kör” yazılı bir tabela koymuş. Herkes dilencinin önünden geçip gidiyormuş. Bir REKLAMCI bunu görmüş. Tabelayı almış, arkasına bir şeyler yazdıktan sonra yeni yazdıkları dışa gelecek şekilde tabelayı eski yerine koymuş.
Tabeladaki değişiklikten sonra, gelip geçen herkes başlamış dilencinin önündeki şapkaya para atmaya....
Tabelaya yazılan cümle, gelip geçen herkesi etkilenmesine ve dilenciye sadaka vermelerine yetmiş; “Güzel bir bahar günü... Ama ben baharı görmüyorum...”
Fark yaratmanın ilk şartı da farklı bakabilmektir. Ve bakarken kimsenin görmediğini-göremediğini görebilmektir.
Fark yaratmanın diğer bir şartı da yaptığı işi sevmektir… Ya da sevdiğin işi yapmaktır…
Sevdiği işi yapmayan bir insanın fark yaratması düşünülemez…
Eskiden de; seyirci mesajlarını okuyan, muhalif-muvafık ayırmadan gazete manşetlerini sunan, yur dışı medyanın gündemine vurgu yapan, siyasi ve güncel haberleri kıvamında seyirciyi sıkmadan veren haberciler vardı görsel medyada… Ama tüm bunları bir arada vermekle kalmayıp, bunları içeren yayın programını; mahalli medya haberleri, unutulmaz seslerden unutulmaz şarkılar, genç seslerden genç yorumlar ile zenginleştiren ve şiiri unutan görsel medyaya şiiri hatırlatan İsmail KÜÇÜKKAYA, kitap tanıtımları ile de “oku” emrinin muhatabı insanımıza okumanın önemini hatırlatıyor..
Kısacası gerçekten fark yaratıyor…
Bazı fark yaratanlar, fark yaratmakla kalmaz iz de bırakırlar… Onların yolundan gidecekler için “yol açıcı”, “yol gösterici” olurlar… Tarihin unutulmazlar kervanına katılırlar…
Tıpkı;
İlk Kadın Pilotlarımız Bedriye GÖKMEN ve Sabiha GÖKÇEN,
Türkiye’yi çayla tanıştıran Ziraat Mühendisi Zihni DERİN,
Eşeği ile Ürgüp’ün tüm köylerini dolaşarak onları kitapla tanıştıran Eşekli Kütüphaneci Mustafa GÜZELGÖZ,
Çok büyük çabalardan sonra, ilk kadın telefon memuremiz olmayı başaran Bedra Hanım,
Türkiye’yi demirağlarla ören, özel uçak fabrikasını kuran Nuri DEMİRAĞ,
Modern kütüphaneciliğin kurucusu Adnan ÖTÜKEN,
Peşine düştüğü tek bir kitabı alabilmek için binlerce km yol katetmekten çekinmeyen, kitap aşığı Ali Emiri Efendi,
Tutkusunun peşinde koşarak, Türkiye’ye kağıt sanayini getiren Mehmet Ali KAĞITÇI,
İstanbul Arkeoloji Müzesi'ni ve Güzel Sanatlar Akademisini kuran Osman Hamdi Bey,
Bürokraside farklı yaklaşımı ile ülkeyi telekomünikasyonda çağ atlatan eski PTT Genel Müdürü Servet BİLGİ,
Ülkeye Hacettepe ve Bilkent gibi övünç kaynağımız iki üniversite kazandıran İhsan DOĞRAMACI,
Taş kömürü yataklarını bulan, ülkeyi taşkömürü ile tanıştıran Uzun Mehmet,
İlk yerli uçağı yapan Vecihi HÜRKUŞ,
Seramikte fark yaratan, ateşte çiçek açtıran seramik sanatçısı Jale YILMABAŞAR,
Tiyatro’da ve sinemada pek çok ilki gerçekleştiren Muhsin ERTUĞRUL,
Mors Alfabesini Türkçeleştirerek ilk Türkçe Telgrafı çeken Telgrafçı Mustafa Efendi,
Türk Şiirine ve Türk Resmine ismini kazıyan sanatçı Bedri Rahmi EYÜBOĞLU,
İlklerin yürekli kadını Bedia MUVAHHİT,
Uşak’ta şeker pancarı üretmeye başlayan daha sonra da Türkiye’nin ilk Şeker Fabrikası Uşak Şeker Fabrikasının kurucuları arasında yer alan Nuri ŞEKER,
Dergicilik ve Ansiklopedicilikte çığır açan Şevket RADO,
İstanbul sevdalısı Çelik GÜLERSOY,
Olimpiyatlara katılan ilk Türk kadın sporcu olması yanında 98 yaşında öldüğü güne kadar arkeolojik kazıları sürdüren arkeoloji profesörü Halet ÇAMBEL,
Bozkırın Tezenesi Neşet ERTAŞ,
Fotoğrafın kitabını yazan Ara GÜLER,
Çıkardığı mizah dergisinin (Gırgır) 500 bin tiraja ulaşmasını sağlayan karikatürist Oğuz ARAL,
Ve fark yaratan, iz bırakan binlerce değerli yol açıcı gibi…
İsmail KÜÇÜKKAYA gelecekte, iz bırakanlar arasına katılabilir mi? Bilmiyorum. Ama şimdiden fark yarattığı kesin…
Yaptığı işin etkisi ve kendi yetkisi ne kadar fazlaysa insan o kadar önemli ölçüde fark yaratabilir, şüphesiz. Ancak her işte fark yaratmak mümkün.
Çalıştığı bahçeyi en güzel yapmak için uğraşan, bu amaçla kurslara katılan, tarım dergilerine abone olan bir bahçıvan; apartman sakinlerine doğum günlerinde çiçek takdim eden apartman yöneticisi; müşterilerine hanımefendi, beyefendi diye hitap eden güleryüzlü, kibar bir dolmuş şoförü; çalışanlarının kariyer yapması için destek veren bir işveren; her hafta en başarılı öğrencisine kitap hediye eden bir öğretmen; beğenilmeyen malı geri alacağı taahhüdünde bulunan pazarcı esnafı da fark yaratabilir…
Toplumda fark yaratan her kişi, dolaylı olarak toplumun hayat kalitesinin artmasına neden olmaktadır…
Fark yaratanların sayısının artması temennisiyle…
Leave a comment
Yorum yapabilmek için giriş yapmalısınız.