Ahsen Okyar Söylenmek yerine söylemek lazım…

ahsen okyar
8Tem/170

Ahlak Hayatın Sanatıdır – Prof.Dr. Hacı DURAN

hacı duranAhlak Hayatın Sanatıdır – Prof.Dr. Hacı DURAN

Ahlak, insanın ve insanlığın doğuş, gelişme, olgunlaşma ve var olma bakımından kendisine tabi olduğu ilkeler, kurallar ve değerler anlamına gelir. Bütün insanlar tabii denilen bu ahlaka göre davranırlar. Ahlak insanın hemcinsi, çevresi ve inançlarına ilişkin kuralları ve değerleri kapsar.

Yerin ve göklerin halk edilmesi ile insanın halk edilmesi, yani yaratılması, Cenab-ı Hakkın koyduğu ölçüye göre gerçekleşmiştir. Ahlak kavramı; “halk” yani yaratılış kelimesinden türemiştir. Dolayısıyla yaratılışa uygun olan davranış ahlakidir. Uygun olmayan ise ahlaki değildir. Bu durumda tabiat kendi yaratılış ilkesine göre işlerken, devinirken, hareketini devam ettirirken, insan da kendi yaratılış ilkesine, kuralına ve yasasına göre davranır, ona göre hareket eder. İnsanlığın tarihi bu evrensel düzenin bir uzanımıdır, bir işlevidir.

6Tem/170

ADALET KİMLER İÇİN? – Ruhittin SÖNMEZ

r sönmezADALET KİMLER İÇİN? - Ruhittin SÖNMEZ

Ülkemizde ciddi bir adalet tartışması, arayışı ve hatta özlemi olduğu muhakkak.

Çok partili hayatımızın en güçlü iki partisinin birinin adının Adalet Partisi, diğerinin Adalet ve Kalkınma Partisi olması geçmişten gelip devam eden bir adalet arayışının var olduğunu gösterir.

15 seneden beri tek başına iktidar olan Adalet ve Kalkınma Partisi döneminde yargıya güvenin dip yapması ve adalet özleminin en üst noktaya çıkmasının sebebi ne?

Ana muhalefet partisi liderinin başlattığı, fakat parti amblemi ve başka sloganların taşınmadığı, sadece “adalet” teması üzerinden devam eden “Adalet Yürüyüşü” bugün 22. gününde.

Ankara’dan İstanbul’a devam eden “Adalet Yürüyüşü”nün, adında “adalet” bulunan iktidar partisi (AKP) tarafından “FETÖ ve PKK ile işbirliği, şiddet çağrısı, ülkeye ve şehitlere ihanet” gibi ağır ithamlarla tanımlanması ibret vericidir.

Ak Parti iktidarı öncesindeki yargıyı muhafazakâr kesim “vesayet yargısı” olarak tanımlardı. Mesela 28 Şubat dönemi yargı kararları bu sıfatı hak ettirmekte idi. Bu sebeple bugünkü Ak Parti’nin tabanı olan muhafazakâr kesim o dönemde yürüyüşler yapmıştı. Laik kesim ise bu adaletsizliklere duyarsız kalmıştı.

5Tem/170

AMERİKAN HAVUZUNDAN ÇİN’İN İPEK YUVASINA – Süleyman PEKİN

AMERİKAN HAVUZUNDAN ÇİN’İN İPEK YUVASINA – Süleyman PEKİN

Bayram - seyran, içerde Yürüyüş, dışarıda Katar mevzuları gezegenimizin dönüş istikametiyle ilgili gelişmeleri gölgeledi. Evet, ilâhi kanunda Dünya batıdan doğuya dönmektedir ama Dünya içindeki insanlık da yüzünü bir Doğu’ya, bir Batı’ya, bir Ortadoğu’ya dönmektedir.

Son birkaç asırdır Batı’yı kıble ittihaz edinen Dünya devletlerinin kısm-ı azamîsi için 1947 yılında ABD’nin ‘atom bombacısı’ Başkanı Harry Truman tarafından ortaya konulan “Truman Doktrini” balıkları yılanla korkutarak ve hep aynı havuzda tutarak havyarlarını tek elde toplama projesi idi. Yem olarak da Truman’ın Dışişleri Bakanı Marshall’dan isimlenen Yardım Planı kullanılacaktı.

II.Dünya Savaşı’nda girmediği halde girmiş kadar etkilenen Türkiye, Cumhurbaşkanı İsmet İnönü’yle Amerikan Havuzu’na girmeye gönüllü olsa da sanırım Kurtuluş Savaşı yıllarından kaynaklanan bir güvensizlikten ötürü pek o yemlerden ülkesini istifade ettiremedi. Fakat onların hoşuna gidecek Amerikanvari bir partiyi de kurdurmayı ihmal etmedi.

4Tem/170

AŞIRI PROPAGANDA YAPMAK DOĞRU MU? – Ruhittin SÖNMEZ

r sönmezAŞIRI PROPAGANDA YAPMAK DOĞRU MU? - Ruhittin SÖNMEZ

Devlet veya özel TV kanalı fark etmiyor. Tam da beğendiğiniz bir programı izlerken program kesilip canlı yayınla Cumhurbaşkanı ve AKP Genel Başkanı R. Tayyip Erdoğan’ın günde iki üç öğün çeşitli vesilelerle yaptığı konuşmalara bağlanıyor. Aynı uygulama günde bir öğün de Başbakan için yapılıyor.

Haber programları da zaten Erdoğan ile başlayıp, Başbakan ve Bakanlar ile devam ediyor. Birkaç magazin haberle de kapatılıyor.

Eskiden siyasiler “yüzlerinin eskimesinden” korkar, bu kadar sık TV’lere çıkıp, bu kadar çok demeç vermezlerdi.

Siyasette propaganda önemlidir, fakat bu dozda yapılması doğru mudur ve acaba yapanlar lehine bir sonuç doğurur mu?

Öncelikle doğru olup olmadığı üzerinde duralım.

Ecdadımızdan örnek verirsek belki daha kolay anlaşılır.

3Tem/170

BAYRAMLAR BAYRAM OLA –1 –2 –3 –4 –4 –5 –6 / Abdurrahim KARAKOÇ

ABDURRAHİM KARAKOÇ

BAYRAMLAR BAYRAM OLA –1 –2 –3 –4 –4 –5 –6

BAYRAMLAR BAYRAM OLA –1

Güneş yükselmeden kuşluk yerine

Bir adam camiden döndü evine

Oturdu sessizce yer minderine

Kızı “Bayram” dedi, yalın ayaklı

Adam “Bayram” dedi, tam ağlamaklı..

Eli öpüldükçe içi burkuldu

Konuşmak istedi, dili tutuldu

Güç belâ ağzından bir “off! ” kurtuldu

Oğlu “Bayram” dedi, sırtı yamalı

Adam “he ya” dedi, gözü kapalı..

1Tem/170

ALAÇATI SOKAKLARI’NDA REMBETİKO KÜLTÜRÜ HAKİM – Bihter GÖRDÜ

değirmen-e1497876025735-169x300ALAÇATI SOKAKLARI’NDA REMBETİKO KÜLTÜRÜ HAKİM - Bihter GÖRDÜ

30Haz/170

DUYGULARINIZA KULAK VERİYOR MUSUNUZ? – Yrd.Doç.Dr. Zülfikar ÖZKAN

DUYGULARINIZA KULAK VERİYOR MUSUNUZ? – Yrd.Doç.Dr. Zülfikar ÖZKAN

Her duygunun bir mesajı vardır. Her duygu bize bir şey söylemeye çalışır.

Duygularımız bir barometre gibidir. İç dünyamızdaki havanın nasıl olduğunu bize bildirir.

Kendimizi olayların akışına kaptırmadığımız ve olayları aşırı ölçüde ciddiye almadığımız zaman duygularımız genellikle olumludur.

Hayatımızın akışının hoş olmadığı zamanlarda duygularımız genellikle olumsuzdur. Bu durumda duygularımız bize raydan çıktığımızı haber verir. Bunu anlayıp hemen zihinsel ayarlamayı yapmamız gerekir.

Olumsuz duygularımız, otomobilimizdeki gösterge tablosundaki uyarı sistemi gibidir. Bu sinyaller yandığı zaman, aracımızı zorlamadan bir tamirciye götürmek zorundayız.

29Haz/170

BAYRAMLAR BAYRAM OLA –1 / Abdurrahim KARAKOÇ

BAYRAMLAR BAYRAM OLA –1 / Abdurrahim KARAKOÇ

Güneş yükselmeden kuşluk yerine
Bir adam camiden döndü evine
Oturdu sessizce yer minderine

Kızı “Bayram” dedi, yalın ayaklı
Adam “Bayram” dedi, tam ağlamaklı..

Eli öpüldükçe içi burkuldu
Konuşmak istedi, dili tutuldu
Güç belâ ağzından bir “off! ” kurtuldu

Oğlu “Bayram” dedi, sırtı yamalı
Adam “he ya” dedi, gözü kapalı..

Düşündü kış yakın, evde odun yok
Tenekede yağ yok, çuvalda un yok
Yok yoka karışmış; tuz yok, sabun yok

Avrat “Bayram” dedi, eğdi başını
Adam “evet” dedi, sıktı dişini..

Çalışsa ne iş var, ne cepte para
Dağ oldu içinde büyüyen yara
Dikti gözlerini karşı duvara

Takvim “Bayram” dedi, silindi yazı
Adam “öyle” dedi, bağrında sızı..

Döndürse yönünü herhangi dosta
Yaralı, gariban, dul, yetim, hasta
Aylar, yıllar, günler erirken yasta

Yer-gök “Bayram” dedi, ağzını açtı
Adam “Bayram” dedi, evinden kaçtı..

29Haz/170

HEPİMİZİN GEÇMİŞ SON 3 YILI – Yüksel ERCAN

HEPİMİZİN GEÇMİŞ SON 3 YILI – Yüksel ERCAN

    Ortalama insan ömrünün 70-80 yıl olduğu bir dünyada normal şartlarda beş yılın on yılın hesabın yapılması fazla bir anlam ihtiva etmeyebilir, İyi bir hayat sürende fazla iyi olmayan bir ömür geçirende “Allahın verdiği bu güne şükür” diye dua ederek gelecek günlere bakmaya devam eder.

Ancak hayat şartlarının bu kadar ağırlaştığı köylerden kentlere doğru başlayan ve nerede ne zaman hangi şartlarda duracağı bilinemeyen Göç vesilesi ile içerisine düştüğümüz keşmekeş hayat tarzı bizi kendi ekseninde döndürüp duruyor sonrada bir köşeye fırlatıyor.

Türkiye’de bu hızlı hayat tarzının en fazla yaşandığı ülkelerin başında geliyor, Sanayileşmesini tam olarak tamamlayamamış, Eğitimde istediği noktaya bir türlü ulaşamamış Avrupalı, Asyalı yada Ortadoğulu olacağına bir türlü karar verememiş bir ülkenin her bir metrekaresini dizayn eden siyaset var olan değerlerin de bir bir değişmesini mecbur hale getiriyor.

29Haz/170

DOKSANALTI TEKRARLIK TARİH DERSİ – Süleyman PEKİN

DOKSANALTI TEKRARLIK TARİH DERSİ – Süleyman PEKİN

“28 Haziran’ın ilk saatlerinde Yunanlıların İzmit’i tahliye etmeye başladıkları anlaşılınca İzmit’e girme görevi 33. Süvari Alayı’na verilmiş ve piyade kıtaları gelinceye kadar en muntazam kıtaları ile şehre girmesi, şehirde yağma ve asayişi bozan durumlara katiyen meydan vermeyerek Derince’yi de keşfettirmesi Süvari Alay Komutanı Edip Bey’e emredilmiştir.

Şehirde bulunan Yunan kuvvetleri, Rum ve Ermeni muhacirler ile Yunanlılarla işbirliği yapanların bir kısmı gece vapurlara bindirilerek tahliye edilmişlerdir. Limanda birer İngiliz, Fransız, ABD ve Yunan torpidosu kalmış, Kılkış Zırhlısı tekrar Seymen önlerine gelmiştir. Şehrin el değiştirdiğini gören ve artık yapacak işleri kalmayan İngiliz, Fransız ve Amerika torpidoları öğle saatlerinde şehri terk etmişlerdir.

27Haz/170

İÇ ONAY MI ÖNEMLİ, DIŞ ONAY MI? – Yrd.Doç.Dr. Zülfikar ÖZKAN

İÇ ONAY MI ÖNEMLİ, DIŞ ONAY MI? - Yrd.Doç.Dr. Zülfikar ÖZKAN

Onaylanmadığımız veya red edildiğiniz zaman, üzüntüden nasıl kurtulabilirsiniz?

Hiçbir zaman unutmayalım: Reddedildiğimiz veya onaylanmadığımız zaman, duygusal hasar yaratan kendi düşüncelerimizdir.

Bu sebeple her zaman kendi üzerimizde çalışarak onaylanmamanın verdiği hasarı yok edebilir veya azaltabiliriz.

Onaylanmama veya sevilmeme korkusu içindeki kişi, “İnsanlar beni onaylamazsa veya sevmezse mutlu olamam. Eksik bir insan olurum” şeklinde düşünürler. Bu düşünce kişiyi giderek onay ve sevgi bağımlısı haline getirir. Böyle bir insan, duygusal hayatıyla ilgili sorumluluğu başkalarına yükler. Yani mutluluğun temel şartı olan kendi üzerinde çalışmaz. Kendini değerli hissedebilmek için, hep başkalarına ihtiyaç duyar. Kendiyle barışık değildir. Bu düşüncedeki kişinin duyguları başkasının insafına bağlı olarak iner ve çıkar.

26Haz/170

ONAY= DEĞERLİLİK FORMÜLÜ DOĞRU MU? – Yrd.Doç.Dr. Zülfikar ÖZKAN

ONAY= DEĞERLİLİK FORMÜLÜ DOĞRU MU? – Yrd.Doç.Dr. Zülfikar ÖZKAN

Pek çok insan, başkaları kendisi için onay vermediği zaman, kendini aşağılanmış hissediyor. İçlerinde onaylanmama korkusu oluşmuş. Bu korku insanları depresyona yatkın hale getiriyor. Mutlu olmaları için başkalarının onayına ihtiyaçları olduğunu düşünüyorlar.

kişilerin duygusal sağlığı onaylara bağlıdır. Onay alamadıkları zaman ruhen ve bedenen hasta oluyorlar. Onay bağımlılığı, çoğunlukla çocuklukta ediniliyor.

Oysa duygularımızı etkileyecek tek şey, kendi düşüncelerimizdir. Birisi bize onay vermediği zaman bu onun sorunudur.

Onay= Değerlilik formülü doğru mu?

Başkalarının onayı bizi değerli insan mı yapar?

Onay insanı iyi hissettirir. Bunda yanlış bir şey yok. Bu sağlıklı bir durumdur. Ancak onay alıp almama bizim değerimizi ölçmek için kullanılan bir ölçek değildir.

25Haz/170

MUTLULUĞUN % 40’ LIK BÖLÜMÜ ELİMİZDE – Yrd.Doç.Dr. Zülfikar ÖZKAN

MUTLULUĞUN % 40’ LIK BÖLÜMÜ ELİMİZDE – Yrd.Doç.Dr. Zülfikar ÖZKAN

Mutluluğumuzun % 50’sini kalıtım belirlerken, sadece %10’u yaşadığımız hayat şartlarından etkileniyor. Geriye kalan, %40 ise zihnimizde gizli, yani içimizdedir.

Mutluluk konusundaki tezini tezini bilimsel olarak kanıtlayan California Üniversitesi sosyal psikoloji profesörü Sonja Lyubomirsky, mutluluğun her insanın elinde olan % 40' lık bölümünü mutluluk doğrultusunda yükselterek daha mutlu bir insan olmak için 12 maddelik bir "yapılacaklar listesi" öneriyor.

İşte o liste:
1. Şükretmek,
2. Pozitif olmak,
3. Sosyal karşılaştırmalar yapmaktan kaçınmak,
4. Nezaket içeren davranışları arttırmak,
5. Sosyal ilişkilerimizi beslemek ve zenginleştirmek,
6. Zorluklarla başa çıkma stratejileri geliştirmek,
7. Affetmeyi öğrenmek,
8. Akışı arttıran deneyimler edinmek,
9. Mutluluk ve sevinçlerin tadını çıkarmak,
10. Hedef belirlemek,
11. Manevi değerleri önemsemek,
12. Vücudu sağlıklı tutmak (egzersiz, meditasyon vb).

İşte mutlu olmak isteyenlerin üzerinde çalışması gereken anahtar liste.

Önemli bir ipucu. Biraz da kendi üzerimizde çalışalım.

24Haz/170

MUĞLAK İFADELER KİMİN İŞİNE YARIYOR? – Yrd.Doç.Dr. Zülfikar ÖZKAN

MUĞLAK İFADELER KİMİN İŞİNE YARIYOR? – Yrd.Doç.Dr. Zülfikar ÖZKAN

Aşağıdaki ifadeleri, haber programlarında, tartışmalarda ve siyasi konuşmalarda sık sık duyuyoruz.
“Terör iki can aldı.”
“Terörün dini, imanı, milliyet, yoktur.”
“ Terörü lanetliyoruz.”
“ …..ilindeki terör olaylarında bir asker şehit düştü.”
“ Şenay öğretmen teröre kurban gitti.”

Terör, siyasi bir dava uğruna girişilen, toplumu korkutmaya, yıldırmaya yönelik her türlü eylemdir.

Terör, bir insan mı? Nasıl can alır? Terörün değil, teröristin dini , imanı olur veya olmaz...Terör değil, terör olayları veya terörist lanetlenir.

Bu tür ifadeler kimin işine yarıyor? Neden özne belirtilmiyor? Kim saldırmış da bir asker şehit olmuş? Neden teröristin veya terörist örgütün ismi verilmiyor? Neden böyle muğlak ( belirsiz) ifadeler kullanılıyor?

Terörün dini imanı yoktur yerine “ Terörist örgütlerin dini, imanı yoktur desek, daha net ve açık olmaz mı?

22Haz/170

İZMİT’TE YENİ TRAFİK DÜZENİ VE AKÇARAY – Av. Ruhittin SÖNMEZ

r sönmezİZMİT’TE YENİ TRAFİK DÜZENİ VE AKÇARAY – Av. Ruhittin SÖNMEZ

Yeni yapılan trafik düzenlemesi ve İzmit’in ilk defa tanıştığı tramvay konusunda ön yargılı değilim. Öncelikle faydalı ve hayırlı olmasını diliyorum.

Gittikçe çıkmaza giren bir trafik problemimiz var. Bunun için yetkililerin bir takım çözümler üretmeye çalışması gerekir. Bu konuda yetkililerde devam eden bir gayret var. Mesela sahilde yapılan geniş ücretsiz otopark alanlarının İzmit merkeze giren araç sayısını azaltarak çok ciddi fayda sağladığını düşünüyorum.

Şimdi “bu konuda neler yapılabilir?” diye düşünen yetkililerin iki hususa odaklanması ve şu sorulara cevap araması tabiidir.

1- Önce herhangi bir yatırım yapmadan, yapılabilecek bazı düzenlemelerle rahatlama sağlanabilir mi?

2- En az yatırımla azami fayda sağlayacak (fayda maliyet oranı yüksek) yatırımlar neler olabilir?

İsterseniz İstanbul örneği ile anlatmaya çalışayım.

21Haz/170

DEVLETİN DİNİ ADALET, DİNİN DEVLETİ HÜRRİYET – Süleyman PEKİN

DEVLETİN DİNİ ADALET, DİNİN DEVLETİ HÜRRİYET – Süleyman PEKİN

Aklı öldürürsen, ahlâk da ölür. Akıl ve ahlâk öldüğünde millet bölünür. Kadı’yı satın aldığın gün adalet ölür. Adaleti öldürdüğün gün Devlet de ölür” demiş Fâtih Sultan Mehmet. Demiş de kendi ne yapmış? Cami yapımı sırasında haksızlık ettiği gayrimüslim vatandaşın şikâyeti üzre çıkarıldığı ve ayakta yargılandığı mahkemede Kadı tarafından el kesme cezasına çarptırılmış. Karşı tarafın talebiyle de bu ceza para cezasına çevrilmiş.

Sonrasındaki atışma ise herkesin bildiği ama çoğu kimsenin yapamadığı ibretlik bir sahnedir: Önce Fâtih; “Eğer Allah’ın hükmünü uygulamayıp beni mahkûm etmeseydin bu âletle başını paramparça ederdim”, sonra Kadı; “Sen de benim hükmümü kabul etmeseydin ben de bu kamayla seni delik deşik ederdim.”

Demek ki İstanbul’da kadılar varmış yani adalet. Türkiye’de de hâkimler var ama adalet ne kadar var ve nereye kadar var? İlk örnekten yola çıkarsak Müslümanla gayrimüslim, zenginle fakir, partiliyle partisiz, makam - mevki sahibi biriyle sıradan bir vatandaş arasında ayrım söz konusu mu? Cevabınız adaletin varlığı üzerine bir referandumdur aynı zamanda.

20Haz/170

ADALET ARAYIŞI – Av. Ruhittin SÖNMEZ

r sönmezADALET ARAYIŞI – Av. Ruhittin SÖNMEZ

İstanbul Barosunun eski başkanlarından Av. Turgut Kazan Türkiye’nin tanıdığı, 50 yıl avukatlık tecrübesi olan ünlü bir hukukçu. 1980 döneminin Sıkıyönetim Mahkemelerinde özellikle sol/sosyalist cenahın önemli davalarında müdafi olarak görev yapmış. Bir zamanların Ceza Kanununda yer alan solcuların korkulu rüyası 141, 142 ile dindar cenahın kabusu 163. Maddelerin kalkması için mücadele etmiş bir hukuk adamı. Halen aktif olarak mesleğini sürdüren çok tecrübeli bir meslek büyüğü.

“Biz 1980 darbesinden sonra Sıkıyönetim Mahkemelerinin uygulamalarındaki hukuka aykırılıkları gördükçe ‘bundan daha kötüsü olamaz’ derdik. Fakat daha sonraki tecrübelerimiz gösterdi ki kötünün ve kötülüğün sınırı yokmuş.

15Haz/170

KİM TAKAR KATAR KAYMAKAMINI! – Süleyman PEKİN

KİM TAKAR KATAR KAYMAKAMINI! – Süleyman PEKİN

Platon sanki Ortadoğu için söylemiş: “Sular yükselince balıklar karıncaları yer. Sular çekilince de karıncalar balıkları yer. Kimse gücüne ve üstünlüğüne güvenmesin. Çünkü kimin kimi yiyeceğine ‘Suyun Akışı’ karar verir.” Bu su petrol müdür, doğal gaz mıdır yoksa bizzat Basra Körfezi’nin, Kızıldeniz’in, Umman Körfezi’nin yada Akdeniz’in ticarî tuz oranı yüksek suları mıdır; kamuoyunun takdirine bırakıyoruz.

Suyun Akışını da tayin eden adam Suyun Başındaki Adam’dır. O da Beyaz Saray’da oturur. Fakat su oraya uzanmaz; ‘O Adam’ın Adamları Su’ya uzanır. Adamlar bazen köpek kullanırlar. Siz bunlara ‘Kar Köpekleri’, ‘Kızak Köpekleri’ veya Tuzak Köpekleri de diyebilirsiniz. Topunu tek tasmayla idare edebileceğiniz gibi tek tek de işe koşabilirsiniz. Bunlar da Körfez Ülkeleridir.

Adam olan adam bazen ülkeleri köpekler gibi birilerine saldırtır; Irak, Suriye ve Libya işi böyleydi. Bazen de köpeklerle kendi köpeğini cezalandırır; Katar işi buna benziyor.

13Haz/170

KARIŞTIRMA ELALEMİN İŞİNİ – Av. Ruhittin SÖNMEZ

r sönmezKARIŞTIRMA ELALEMİN İŞİNİ – Av. Ruhittin SÖNMEZ

“Kıl beşini, helalinden ye aşını, karıştırma elalemin işini.”

İzmirli Sakız Hoca’nın “nasıl iyi Müslüman olurum?” diye soran bir kişiye verdiği bu cevabı daha önce de yazmıştım. İlk defa İlahiyatçı Prof. Dr. Mustafa Yıldırım’dan duymuştum.

Prof. Dr. Mustafa Yıldırım “Yüce Kur’an Açıklamalı- Yorumlu Meali” isimli, günümüz Türkçesiyle ve Maturidi anlayışı ile yazılmış çok değerli eserin üç yazarından biri.

Prof. Dr. Mustafa Yıldırım, Sakız Hoca’nın bu sözü için, “İslam’ın özü bu cümleden ibarettir” diye ifade etmişti.

Kendisi gibi bilim adamlarının ciltlerle kitapta anlatamadığı İslam’ı bir cümlede özetleyen söz esasen Sakız Hoca’nın şahsi görüşü değildi. Bin yılı aşan bir birikimin, geleneksel Türk irfanının bir yansımasıydı.

Çünkü bu cümle Kur’an-ı Kerim ve Hazreti Peygamberin Sünneti ile beslenen, Orhun anıtlarında yazılan, Yunus Emre’nin şiirleri ile nesilden nesile aktarılan kültürümüzün nihai ürünü idi.

İslam’ın özü olarak nitelenen cümlede “iyi bir Müslüman olmak için” bize üç husus öğütlenmekte:  İstikrarlı olarak farz ibadetlerini yap, kendin ve çocuklarının midesine haram lokma girmemesine özen göster vebaşkalarının özel hayatını merak etme, mahrem konularını karıştırma.

Demek ki çok ibadetten de önce dikkat etmemiz gereken hususlar “helal lokma” ve “elalemin işine karışmamak.”

“İyi bir Müslüman olmanın” üç şartından ikisinin yalnızca kişinin manevi dünyası ile ilgili olmayıp, birey- birey ve birey- toplum ilişkisini içine alan davranışlarla ilgili olması bana önemli geldi.

Haram lokma deyince sadece alkol, domuz eti ve faiz akla gelmesin.

Helal lokma kavramının içinde yaptığımız işlerin haram kılınan işlerden olmaması, çalıştığımız işyerlerinde bize verilen vazifeleri en iyi şekilde yerine getirmek, iş hayatımızda aldatma olmaması, hileli mal satmamak, ölçüde tartıda eksiklik yapmamak gibi hususlara uymak da var. Bu konularda gerekli dikkat ve özeni göstermediğimizde haram lokma yeme riski ile karşı karşıyayız demektir.

9Haz/170

Yanlış Anlaşılmanın Ağırlığı – Kadir DURGUN

Yanlış-anlaşılmaYanlış Anlaşılmanın Ağırlığı - Kadir DURGUN

Yorulmak için geldik hayata. “Çok çalıştın, biraz dinlen.” diyen dostlarıma, zaman zaman, “Yaşarken çalışalım, öldükten sonra, nasıl olsa, bol bol dinleneceğiz.” cevabını verdiğim olmuştur.